CUOTMDKIYET Blrincfteşrîn 1939 Mevzu Masanın başına oturdum. Önümde kâğıdlar var. Bazısı yanm yazılmış, bazısı bomboş.. Tatsız bir beyazlık içinde canımı sıkıyorlar. Yanm yazılmış kâğıdlar bitirilmenıiş hikâyelerdir. Onlara dokunmak beni sinirlendiriyor. Yeni bir mevzu arıyorum. Aklımda bazı isimler var. Fakat hangisinden başlamalı? Kalktım, pencerenin önüne gittim ve dışarısını seyretmeye başladım. Sıcak bir yaz günü. Sokaklar ellerinde mayolan denize koşanlarla dolu. Erkekler caddede tektük. Fakat kadınlar renkli empri melerle kaldınmları bir çiçek bahçesine çevirmişler, hepsi şık, hepsi güzel ve mütebessim. Erkeklerse şimdi bu şıklığı, güzelligi, ve dudaklarda tebessümü temin için işbaşındalar, içlerinde terleyenler, buna lanlar ve yorulanlar var. Caddeden hızla bir otobüs geçiyor. Az kalsın bir ihtiyara çarpacakh. Ya vaşladı. Şoförün yüzü çarpıldı, uzaktan hissediyorum, ihtiyara küfrediyor. Beyazlar giymiş sarışın, taze mürebbiye siyah ipek saçh çocuğu elinden tutmuş, telâşh adımlarla gidiyor. Tulumlu, yüzleri kirli ameleler geçiyorlar. Köşedeki dilenci gene eski yerinde. Bir mevzu bulmalıyım.. Pencereden aynlarak arkaüstü sedire uzanıyorum. Acaba hengisini yazsam? Çocuğunun mürebbiyesine âşık olan genc babayı mı veyahud çalışan, yorulan erkek leri müdafaa ve demin kaldırımda gör düğüm şık, güzel kadmlan tenkid eder Sekilde birşey mi yazsam. En iyisi ilk satarları otomobil kazasile başlayan bir hikâye yazayım. Demin otobüsün önünden kaçan ihtiyarı genc bir kadın yapanm. Otobüsün altında kalacakken biri onu kurtarır. Bu biri de yakışıklı bir erkek olur. Sevişirler. Fakat kadının kocası var. Hayır, hayır aklıma güzel bir hikâye ismi geliyor: Leylânın Mecnunu.. Leylâ, çıplak omuzlarını meydanda bırakan basma elbisesi, kırmızı boyalı saçları ve şakaklarına doğru kalemle çizilmiş kaşlan, Marlenvari ağzile tam bir plâj kızıdır. Ingilizce şarkılar söyler ve şiklet çiğner. Fakir bir aile kızıd:r. Fakat nereden bulduğunu kimsenin tahmin edemediği pahalı elbiseler giyer. Hiçbir eğlencede eksik değildir. Leylânın Mscnunu sa hile çadır kurmuş, arab gibi esmer yani güneşten yanmış geniş omtzlu, ince belli, uzun boylu mükemmel bir atlet vücudüne sahib küçük kafah, loş bakışlı bir delikanhdır. Bir sınıh iki sene kalarak geçer. Kafasında Holivud projeleri vardır. Kıza yüzme öğretirken âşık olur. Kızın hatın için hergün ayni plâja devam etmeye başlar. Onun bornuzunu tutar, sırtmı kremler, sigarasını yakar. Geceleri plâj kazinosunda büyük bir fedakârhk eseri olarak başkalarını ihmal edip onunla üstüste üç kere dans eder. Herkes onlan biribirine gösterir ve «Leylânın Mecnunu derler, oğlan kızı ne seviyor, ne seviyor!:» Birdenbire doğruldum, kulak verdim, kapım vuruluyor. Giriniz. Içeri solgun yüzlü, kestane rengi yu muşak bakışlı gözleri olan lâciverd elbiseli bir genc girdi. Müsaade istemeden bir iskemle çekti, oturdu. O kadar mutavazı, hatta çekingen bir hali var ki bu cür'etine şaşmamak kabil değil. Ben sormadan konuşmaya başladı: Çok derdliyim, çok.. Nihayet size gelmeye karar verdim. Beni yazımz. Mademki bir Leylâ ile Mecnundan bahsetmek istiyorsunuz. Hayret, düsünce Viyana Türk Talebe cemiyetinden: Bugün A S R I Sinemada PAT O'BRIEN Daha taif edecekti ama yerimde kı mıldadığırr gördü, kısa kesti: Nihyet gittim, babasından iste dim. «Data on dokuzunu bitirmedi, senin de mstebden çıkmana iki sene var.» dedi. Çalştım, çabaladım, iki seneyi bir senede aıadım, mektebi bitirdim, babasına gent gittim. Bu sefer «işin yok, gü cün yok diye, terslendi. Iş de buldum. «Paranız» dediler. Şimdi kızı şu apartımanlı, otomobilli, göbekli zengîhlerden biri istiormuş. Ailesi ona vermek için sevgilint sıkıştırıp duruyor, fakat kız bu adamlaevlenmek meramında değil. Bana «beni 1, buradan kaçır, diyor. Cehenneme deen seninle gelirim». Birçok yerlere bafurdum. Anadoluda küçük bir memuriyit aldım. Ama şimdi de tereddüd içindyim. Kızı alıp gideyim, ya orada sıkınt, zaruret yüzünden yerini değiştirmiş Kr çiçek gibi saranp giderse.. Yoksa ben ;endi başımı alıp ondan habersiz gideyin de varsın o zenginle evlensb, rahatamı çıksın. Senin anlayacağın onu en çokmes'ud edecek hareketi yapmak istiyonm. Kendimi düşündüğüm yok. O mesud olursa benden başkasında bile olsa len gene sevinir, avunurum. îşte Leylânn Mecnunu diye, benim hikâyemi, burdan münasibini bulamazsın sanıyo run. Yalnız evvelâ bana bir fikir ver. Nt dersin, ne yapayım? Viyana Türk Talebe cemiyetinin kasasında mevcud 145 lirayı Dikili felâ ketzedelerine vermeğe karar verdim. lerimi nereden kşfediyor! Onu tam üç İtirazı olan arkadaşlann 15 gün zarfmda adresime müracaatlerini rica ederim. senedir seviyoruı. Muhtar Barlas O kim? Sonak istiyorum. Sesim kı Orman Fakültesinde asistan sılmış gibi çıkııyor ve kestane gözlü, yumuşak bakıı genc ellerini heyecanla Mukabele uğuşturarak dvam ediyor: Temyiz mahkemesi azasmdan merhum Evet, tm üç senedir. Evvelâ gizli Mehmed Memduh Ezinenin ruhuna itgizli seviştik.ayni mektebdeydik anla haf edilmek üzere Ramazanı şerifte Beyorsunuz ya. Bal rengi, çocuk bakışlı yazıd camiinde saat 14 te Sultanahgözleri vardk Boyu söğüdler gibi nazlı, med camii imamı Hafız İdris Okur taincedir. Sarıörgülerini ışıktan bir çember rafmdan mukabele okunulacağı, mer humu sevenlere v£ dostlanna büdirilir. halinde alnıa toplar. Yanına yaklaşmca gül kokuyo sanırsmız. MEVLÎD Ege manevralannda şehid düşen kıymetli kardeşimiz pilot Hayri Canm muazzez ruhuna ithaf edilmek üzcre se nei devriye Mevlidi 15 ilkteşrin pazar günü öğle namazını müteakıb Beyoğlu Ağacamiinde okutturulacaktır. Arzu e denlerin teşriflerini dileriz. Kardeşleri *** Askerî Tıbbiye okulu dördüncü smıf talebelerinden merhum 417 Ismail Kara Mahmud oğlunun pazar gecesi teraviyi müteakıb Beyazıd camiinde Mevlidi okunacaktır. Arzu edenlerin teşrif buyurmalan. FRED ASTAIRE ve GINGER ROGERS'in Senenin en büyük musikili ve eğlenceli fimi DADVO akşamki program J Türklye Radyodlfuzyon DALGA ÜZUNLUĞU 1639 m. 183 T. A Q. 19,74 m. 15195 T. A. P. 31,70 m. 9465 Postalan 13,30 program ve memleket saat ayan 13,35 ajans ve meteoroloji haberleri 13,ÖO Türk müzigi. Çalanlar: Veclhe, Ruşen Kaıa, Cevdet Kozan. A Okuyan: Melek Tokgöz. 1 Lem'i: Rast şarkı (Sazın gibi sinem daai). 2 Sadi: Segâh şarkı (Ruhumda ölen nağmede). 3 Mustafa Nafiz: Suzinak şarkı (Sensiz bu sabah). 4 Neyzen Bürhan: Suzinak şarkı (Hayli demdir). B Okuyan: Necmi Rıza Ahıskan. ı Şehnaz peşrevi. 2 Ali Bey: Hicaz şarkı (Derdiml arzetmeğe o şuha). 3 Nedim: Hicaz şarkı (Yüceldikçe yüceldi). 4 Hicaz şarkı (Gülşeni hüsnune kimler vanyor). 5 Dede: Hicaz şarkı (Şu karşıki dağda bir yeşil çadır) 14,30 müzik (Riyaseticumhur bandosu Şef: İhsan Künçer) 15,1515,30 müzik (dans müziti Pl.) 18 program 18,05 memleket saat ayan, ajans ve meteoroloji haberleri 18,25 müzik (radyo caz orkestrası) 19 Türk müziği. Çalanlar: Vecihe, Ruşen Kao% Reşad Erer, Cevdet Kozan, Mes'ud Cemil. A Saz eserleri. 1 Şerif Muhiddin: Nihavend sazsemaisi. 2 III. Selim: Suzidilâra peşrevi. 3 Tamburî Cemil: Suzidilâra sazsemaisi. 4 Tamburi Cemil: Zeybek havası. B Okuyan Muzaffer İlkar (yeni şarkılar). 1 Cevdet Kozan: TJd taksimi. 2 Lem'i: Nikriz şarkı (Yavru gül yanatını). 3 Şemseddin Ziya: Neva şarkı (Ko sinem ateşe yansın). 4 İzmirli Hayri: Hüzzam şarkı (Hergün o güzel sahile). 5 Sadeddin Kaynak: Segâh şarkı (Elif). 6 İzmirli Hayri: Hüseyni türkü (Cemile kız). 7 Yesari Asım: Hüseyni türkü (San zambak). 8 Sazsemaisi 20 konuşma 20,15 Türk müzigi (karışık program muhtelif şarkı ve turküler). Çalanlar: Pahire Persan, Refik Fersan, Cevdet Çağla. Okuyanlar: Müzeyyen Senar, Mefharet Sağnak. 1 Şevki Bey: Hicaz şarkı (Pirakmla zalim). 2 Asım Bey: Hicaz şarkı (Her zahmı ciğer suza). 3 Fahire Fersan: Kemençe taksimi. 4 Lem'i: Hicaz şarkı (Severim her güzeli). Yalnız kemençe refakatile. 5 Uşşak müstezat: (Hasretle bu şeb). 6 Artaki: Uşşak şarkı (Sevdama yakın gel). T Halk türküsü (Söyleyin güneşe). 8 Şevki Bey: Uşşak şarkı (Esiri zülfünüm). 9 • Rahmi Bey: Suzinak şarkı (Bir sihri tarab). 10 Halk türküsü: (Benliyi aldım kaçaktan) 21 müzik (küçük orkestra Şef: Necib Aşkın) 22 a jans ve ziraat haberleri 22,15 konuşma (ecnebi dillerde) 22,45 müzik (cazband Pl.) • 23,2523,30 yannki program ve kapanış. Vals Dalgası tarafından oynanmış fevkalâde «abıta lomanı Feci ve hareketli filmi Kanunu Kcs. 120 Kw. Kcs. 20 Kw. Kcs. 20 Kw. ıBu akşam Beşiktaş SUAD PARK sinemasında' MARKO POLONUN Müthiş Maceraları Gary Cooper : Türkçe Sözlü Ikl bUyUk film birden PARİS IŞIKLARI Tino Rossi Seanslar: 2.30 ve 8.30 dur. c J Çarşıkapı A Z A K Sinemasmda 1ZAMBAK HEDY LA MARR tarafından Bu sene büyük muvaffakiyet kazanan BugUn IKi bUyUk fllim birden 2 5 KURUŞLA DEVRiALEM FERNANDEL'in en son ve en güzel filmi TUrkça sttzlU Bu sene L A L E d e büyük nam kazanmıştır. tm Pangaltı A K I N sinemasmda « Dünya güzelliklerinin.. Ses ve musikinin. Aşk ve sevginin eşsiz timsali Türkçe sözlü ve Ara'bca şarkılı YAŞASIN YENI ESERLER Türklük *""^ ABDÜLVEHAB ve LEYLA MURAD'ın AŞK ilâ^î sesinden ateş alan bu film tekrar seyretmekle doyatnıyacağınz bir harikadır. Gfindüzlerı 2.30 ve 5 te. Gece *,45 te ^ • ^ • • ^ • ^ ^ • H Bu kıymetll llim mecmuasının yedincl sayısı zengin bir mündericatla intişar etmiş bulunuyor. Refik Ahmed Sevengll, İsmail Hâmi Danişmend, Abdülkadir Karahan, Hüseyin Namık Orkun, Hüseyin Sadeddin Erel gibi tanınmış imzalann itinalı yazılannı taşıyan Türkluğü okuyucularımıza hararetle tavsiye ederiz. Sevdlğlm kadını ben öldUrdlim... Nlçln ml ? Sebeblnl anlamak İçin buglln LÂLE SiNEMASINDA PROF. DR. EMIL ZOLA'mn dehasının yegâne temsill KEMAL SERAV Gülhane ürolojl Kllnlğl Şefl Hastalarım Galatasaray Güneypalas No. 1 de kabul eder. Muayene s a a t l e r i : 1519 (JEAN GABİN SİMONE SİMON)un kudretinin en büyük şaheseri: Tekmil dünyanın en büyük Fransız filmi Konuşmak istedim. Fakat sesim gene iamde kaldı. Ona şunu söylemek istiyordum: Bunu yazarsam hakikaten hâlâ Jünyada böyle mecnunlar var mı diye, bana gülmezler mi? Genc adam sanki yüzümden ne diyeceğimi anladı, birdenbire yerinden kalktı. Kırgın kırgın yüzüme baktı ve gürültü ile kapıyı çekerek çıkıp gitti. Yerimde sıçradım, etrafuna bakındım.» Karşımda iskemle boş duruyor. Yerde kitablar var. Uyumuşum. Hepsi rüya imiş. Uyur ken elimle yanımdaki kitablan itip dü şürmüşüm. Bu gürültü beni uyandırmış olacak. Fakat nekadar vâzıh bir rüya idi! Şimdi kestane rengi gözlü, yumuşak bakışlı gencin kravatını bile hatırlıyorum. Lâ civerd ve kırmızı çizgiliydi. Kalktım. Masanın üzerinde hâlâ boş kâğıdlar ve yanm yazılmış hikâyeler öyle açık duruyor. Fakat şimdi onlar içimi sıkıntı ile doldurmuyorlar. Gülümseyerek masanın önüne oturdum. Mevzuum hazır. Rüyamı yazacağım. * ** RAŞÎD RIZA E. SADÎ TEK TİYATROSU 16 birinciteşrin pazartesi akşamı (Üsküdar) Hâlede GAÎB ARANIYOR Filminde: Alkolik babaların günahını çeken evlâdlarm feci hayatını... Ktskanclıkların doğurdugu acı sahneleri ve hakikî hayatı tekmil canlılığile seyredeceksiniz. İlâveten: En s o n METRO JURNAL harb haberleri, renkli MIKI VALT DISNEY. Bugün saat 1 ve 2,30 da tenzilâtlı halk matineleri suareler için biletlerinizi evvelden aldırtnız. Tel: 43596 Hayvanlaşan insan Bugün S A R A Y sineması Halk Opereti Bu akşam 9 da (ZIRDELİLER) Yazan: Yusuf Süruri Pazar: Matine 16 da Fiatlar: 50. 35, 25 AMASYADA Cemaleddin Kitabevi Cumhuriyet Gazetesinin ve bütün mekteb kitablan, kırtasiye ve mecmualann tevzi yeriidr. LOREL ve HARDY HARBE GİDİYOR Bu emsalsiz kahkaha Krallannın Türkçe Sözlü son temsilleri Ağlarcasına güleceğiniz şen ve neş'eli bir komedi Bütün zevkleri tatmin ve Küçüklerle büyüklerin takdir nazarlarını celbeden zengin ve emsalsiz bir program takdim ediyor: Memleketimizirı maruf tüccarların dan merhum Bay Tevfik Bakkalbaşı oğlu Refik Bakkalbaşınm kıa Zergün Erokayla kıymetli ordu kTimandanlanmızdan Tümgeneral Zeki Erokayın kardeşi güzide süvarilerimizden yüzbaşı Sadeddin Erokayın 12/10/939 perşembe akşamı tstanbul Orduevinde memleketimizirı birçok kıymetli ve yüksek şah siyetleri huzurunda evlenme törenleri icra edilmiştir. Tarafeyne saadetler dileriz. c EVLENME Esrar... Heyecan ... Macera... Aşk... Hareket... sergllzeşt ... şaheser ( dolu blr Mr. MOTO'nun SON KOZU Hindistanın D'ANGKOR ibadetgâhında cereyan eden büyük zabıta rotnanı. İlâveten : FOKS JURNAL en son Harb havadlslerl. BugUn saat 1 ve 2.30 da tenzilâtlı matlneler İskân müfettişi Talât Şanal ve müteahhid Saffet Şanalın valideleri ve ga • « zetemiz muhasebecisi Ziya Canalın büyük validesi vefat etmiştir. Cenazesi bugün saat 11,30 da Maçka, Kâğıdhane yokuşundaki Uğur apartımanmdan kaldırılarak namazı Teşvikiye camiinde kılmacak ve Feriköy me zarlığına defnolunacaktır. Merhumeye Tanndan rahmet diler ve kederdide ailesine de tazivetlerimizi bildiririz. c ÖLÜM s T ş Şafağa Dönüş Danielle Darrieus A ^ Asr! Evliler N ARIE ANTOINETTE Şaheserler şaheserinin 2 Haftadanberi BUtün istanbul tıalkımn alkışladığı T N 3 Metro Jurnal son habetler • Pazar 11 de matine, suvare 1 8.30 da A Viviane Romance NORMA SHEARER TYRONE POVER TUrkçe sözlU nüshası JURAN Tiyatrosunda Tiyatro Sinema Varyete Hokkabaz San'atkâr NAŞİD en güzel oyunlanndan DÖrt Ç i ç e k iki cek, Komedi 3 perde. Avrupanm en büyük Hokkabazı ( P a n g a l i ) Bestekâr ZEKI okuyucu S E M i HA, MİŞEL VARYETESI Sinemada iki filmbirden YENI DÜNYALARDA BUSTER GRABLE bö I İPEK lOikkat : Seanslar 1.30 • 4 6.30 ve 9 dadir. Bugün her iki sinemada saat 1.30 seansı tenzilâtlıdır. Ba filmi Türkçe Sözlü E L H A M R A S İ n e m a S i n d a damuvaffakiyetle gösterilmektedir Sinemalarında lâyık olduğu muvafffakiyeti kazanmaktadır. MELEK Fransızca nilshası BAY TEKiN Z A M B A K Türkçe sözlü HEDY LAMARR ALLAHIN CENNETi Galib, ilk defa kendine aid bir meselede çıkmaza girdiğini ve bir başkasının emellerine esir olduğunu görüyordu. Bu, Şahende Hanımdı. Kadının istediğini yapacağını, arzusuna boyun iğeceğini düşündükçe damarlarındaki kanm öfkeden ateş kesildiğini, beyninin döndüğünü hissediyordu. Nerede idi o Galib; herkese öğüd veren, nasihat eden adam... Birdenbire, ince, ahenkli bir ses kulaklarında çmlar gibi oldu: Ah size nekadar müteşekkirim Galib Bey. Beni en büyük bir vicdan azabından kurtardınız. Hayata alnım açık çıkmamı ve başımı yerden kaldırmamı temin ettiniz... Siz yanımda bulunduğunuz zaman kendimde öyle bir kuvvet hissediyorum ki... Mevcudiyetiniz bana emniyet, huzur, ferahhk veriyor... Siz yanımda iken herşeyin daha iyi olacağma, arzularımın tahakkuk edeceğine daha kuvvetle inanıyorum... Galib çeneleri kısılarak ve sanki içlerinde birşey sönmüş gibi gözleri birdenbire donuklaşarak odanın ortasında hareketsiz kaldı. Bir çift iri yeşil göz, yeni filiz vermiş yapraklar gibi taze, güneşin huzmelerile yıkanmış, ipek kirpiklerle çevrili bir çift yeşil göz, birdenbire gözlerini doldurmuştu. Genc adam pencereye doğru ilerliyerek, ve elini alnından geçirerek kendi kendine: Nur... diye mırıldandı, Nur!.. Ah, eğer gelip bir zamanlar kendisine o kadar güvendiği, itimad ettiği adamın ne halde olduğunu görseydi... Belki de alay ederdi, diye dünşüdü. Fakat derhal, onun son akşam aynlırken söylediği sözleri hatırladı ve ürperdi: Artık ben o eski şımarık, çılgın kız değilim, demişti. Geçirdiğim hastahk ruhumu değiştirdi. Çok değiştim, çok değiştim... Genc adam doğruldu. Gene burun kanadlan kısılmış, yüzünün hatları çekilmişti. Gözlerini hafifçe örterek kendi içine söyliyen gayet hafif, nefes gibi bir sesle günlerdenberi kendi kendine sormaktan çekindiği şeyi mırıldandı: Onu seviyor muyum? Kapının vurulduğunu duydu. Gözlerini açarak silkindi ve pencereden döndü: «Gir» dedi. Gelen, Hüseyin Efendi idi. thtiyar adam, mektubu getirmişti. «Yemeğınızi de geüreceğim» diyerek odadan çıkü. Yalnız kalınca Galib, kendisini karyolasmın üzerine attı. Mektubun üzerine göz gezdirdi. Yazıyı tanıyamadı. Ağır ağır^arfm kenannı yırtb, mektubu çıkardı ve okumağa başladı: «Azizim Galib Bey, Bu mektubu size yazmakla, üzerime düşen vazifeyi yaptığımı sanıyorum. Sizin birçok dostluklannızı gördüm. Aramızda hayarımızın en mahrem köşelerini birbirine açmak kadar kuvvetli bir samimiyet teessüs etti. îşte bu samimiyettir ki beni, sizin kendinize aid bir meseleye karışma* ya, yapmakta olduğunuz bir hatayı düzeltmenizi ricaya sevkediyor. Gelib Bey, şimdiye kadar sizin Şahende Hanımla olan münasebetinizi, bana anlattığınız kadar biliyordum. Fakat iki gün evvel bu münasebetin sizin söylediğinizden çok daha ilerlemiş olduğunu şunu da ilâve edeyim ki, tahkik ederek değil, istemiyerek öğrendim. Meğerse bu genc kadın zannettiğimden çok daha bedbaht, zavallı vaziyette imiş; yakında anne olacakmış. {Arkası var) SENENİN İLK BÜYÜK TÜRK FİLMİ Edebi roman : 4 7 Gene bugün hastanede işler çoktu, diye söylendi, daha yemek bile yemedim. Hüseyin Efendi, genc adamın şapkasını portmantoya asmıştı. Galibin bekleme salonuna doğru yürüdüğünü görünce, arkasından giderek: Orada kimse yok efendim, diye onu durduttu. Saat onda iki kişi geldi. Öğleden sonra gelmelerini söyledim. Saat üçte gelecekler. Şimdi siz odanıza girin de biraz istirahat edin. Ben size yemek getireyim. Genc adam: «Peki» diyerek koridora doğru dönmüştü. Yürümeden evvel: Beni başka arayan olmadı değil mi? diye sordu. Telefon filân yok mu? Hüseyin Efendi gülümsüyordu: Telefon eden olmadı efendim. Yalnız yukandan sizi sordular. Galib derhal kaşlarını çatmıştı: Şahende Hanım mı? Evet efendim. Bir iki gündür gö Yazan : Peride Celâl rünmediğiniz için merak ettiğini söyledi. Az kalsın unutuyordum: Bir de mektub var. Genc adam: Mektubu odama getir Hüseyin Efendi, dedi ve yürüdü. Biraz sonra banyoda, duşun altında idi. Kamçı gibi vücudünü döven soğuk suları derisinde hisseder etmez biraz ferahlar, dirilir gibi oldu. Fakat gene kafası karmakarışıktı. Ve âsabı ince teller halinde gerilmişti. Hüseyin Efendi: «Yukandan sizi sordular» der demez derhal gözlerinin önünde Şahende Hanımın yüzü belirmişti. Ve şimdi en müstehzi tebessümile beyaz dişlerini göstererek gülen bu sarışın baş, kafasına, duvara çakılan bir tablo gibi kakılıp kalmış, orasını bir an terketmiyordu. Odasına avdet ederek giyinip, robdöşambrının kemerini bağlarken.kendini rutamıyarak, yüksek sesle: Hay Allah kahretsin bu kadını, diye mırıldandı. Şimdiden karımmış gibi vaziyetler almaya başladı. Neredeyse gelip temelli burada oturacak. Artık bu kadınla uğraşamıyacagmı anlıyordu. Ah, ortada çocuk meselesi olmasa, o yapacağını bilirdi. Fakat bu çocuk onun elini kolunu bağhyordu. Şahende Hanım kendisine bu meş'um haberi verdiği zaman, derhal çocuğu aldırarak bir rezaletin önüne geçmenin mümkün olacağmı düşünmüştü. Fakat kadmın maksadı açıktı: Bu çocuğu alet ederek kendisile evlenmek... Galib, bu kadını ikna etmenin imkânsız olduğunu görerek ilerliyen her günün, kendisini felâkete yaklaştırmakta olduğunu hissediyordu. Ne yapabilirdi? Mademki bu kadın, kanından bir insanı karnında taşıyordu... Şahende Hanımla evlenmek... Bu, ne müthiş şeydi! Genc adam onu karısı olarak düşünürken tüylerinin diken diken olduğunu hissediyordu. Evet, bu kadınla evlenmesi, bu mazisi gölgeli, şımarık, inadcı, feci mahlukla hayatını birleştirmesi lâzım gelecekti. Başka ne yapabilirdi? Çocuğun babasız kalmasma tahammül edebilir miydi? Bu çok büyük bir alçaklık olurdu...