13 Eylul 1939 KUçük hikâye Eski saat zün.. Müthiş bir keder.. Gitgide Âdil daha fazla düşıinüyor.. O Âdil ki bütün kadınlar onu beğenirlerdi. Bir gün bahçe kapısının demir kanad gene sıska bir kedi miyavlamasını andı ran hüzünle inüvor, bahçenin geniş yolundaki çakıllar hısırdıyor, mermer merdivenler üstünde asabî ayak sesleri akis ler yapıyor, kapı acılıyor, Âdil içeri giriyor.. Faize çok şasırıyor, birdenbire ellerini ileriye doğru iterek geriliyor ve trak diye başı eski duvar saatine dokunuyor.. 0 sırada Âdil şapkası elinde mahcub ve çekingen: Faziciğim, diyor, ben döndüm geldim, bilmem kabul edecek misin? Yoksa kovacak mısın? Genc kadm derip bir heyecan içerisinde.. Cevab vermesine imkân yok.. Kalbi çarpıyor, o kadar siddetle çarpıyor ki ona gürültüsü adeta salonu dolduruyormuş gibi geliyor. Evet yanılmıyor, kulağa akseden muntazam bir tiktak var.. A.. Saat.. Kâfir, tekrar işlemeye başlamış!. Ecnebi ve ekalliyet mektebleri muallimliği Tayin ve inhalara aid son formül Maarif müdürlüklerine bildirildi İki senedenberi Holivudda bulunan İlona Türk hususî, ekalliyet ve ecnebi mekMassey «Balaylaka» da da muvaffak teblerindeki muallimlerin ne suretle tayin edileceklerine dair Maarif Vekâleti taraolamazsa sinemadan çekilecektir fından yeni bazı kararlar verilmiştir. EcHolivud'dan yazılıyor: Macar opera artistlerinden güzel sesli İlona Massey iki sene evvel buraya gelmişti. Filim amilleri beyaz perdede görünmek için tamamile hazırlanmış bu lunduğunu zannederek kendisîne Nelson Eddy ile Eleanor Povvell'in başrollerini oynadıkları filimde güzel bir vazife verdiler. Eser o kadar büyük bir rağbet kazanmadı ve İlona Massey de kimsenin nazarı dikkatini celbedemedi. Halbuki pekâlâ güzel, i?tidad sahibi bir artistti. Bu vaziyet zevallının on sekiz aylık bir heyecan devresi geçirmesine sebebiyet verdi. San'atkâr, her sabah saat yedide kalkıyor, vücudünün tenasübünü muhafaza edebilmesi için mutad olan idman hareketlerini yapıyor, bir bardak meyva suyile bir dilim kızarmış ekmekten iba ret kahvaltısını yapıyor, acele giyiniyor, tüdyoya koşuyor, hemen ingilizce hocasının karşısına oturuyor, dersine başlıyordu. Bir saat süren dersten sonra şan ekzersislerine girişiyor. Bu iş öğleye kadar devam ediyor, on iki ile bir buçuk ara sında gulaş veya rozbiften ibaret yemeğini yiyor, ikiye kadar istirahat ediyor. İkiden sonra elbise provalan başlıyor.. Çünkü bugün çevirmekte olduğu filimde İlona'nm on dört türlü kılık ve kıyafete girmesi ta o zamandan kararlaştırılmıştı. Üçte makiyaj denemelerine girişiliyor, gözler büyütülüyor, kirpikler uzatılıyor, yarım saat zarfında yüz adeta büsbütün değişiyor.. O da bitti mi, filim çekme tecrübelerine başlanıyor. Operatör mesafeyi defa larca ölçüyor, lâmba teknisyenleri ziyayı yüzlerce defa açıp kapıyorlar.. Metre erce pelikül makineden geçiyor.. Altı buçuk yediye doğru biçare kadın RADYO Bir artist son kozunu oynuyor aksamki program J Turklye Eadyodlfüzyon Postalan DALGA ÜZUNLUĞU 1639 m. 183 Kcs. 120 Kw. T. A. Q. 19.74 m. 15195 Kcs. 20 Kw. T. A P. 31.70 m. 9465 Kcs. 20 Kw. 12,30 program 12,35 Türk müziği (Pl.) 13 memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri 13,1514 müzik (Riyajseti cumhur bandosu). Şef: İhsan Künçer 19 program 19.05 müzik (dans müziğl Pl) 19,30 Türk müziği (incesaz faslı) 20,15 konuşma 20,30 memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri 20,50 Türk müziği. Okuyanlar: Radife Neydik, Melek Tokgöz. Çalanlar: Cevdet Kozan, Cevdet Çağla, Refik Fersan, Kemal Niyazi Seyhun. 1 Uşşak peşrevi. 2 Faiz Kapancı: TJşşak şarkı (Hayalin çıkmıyor). 3 Şemseddin Ziya: Uşşak şarkı (Şu salkım söğüdün altı daima). 4 Faize: Uşşak şarkı (Niçin nalendesin). 5 Şükrü: Uşşak şarkı (Geçtl muhabbet demi). 6 Uşşak şarkı. Türkü (Sarardım ben sarardım). 7 Kemal Niyazi Seyhun: Kemençe taksimi. 8 Tellâlzade: Şehnaz şark: (Etmedin bir lâhza ihya). 9 Udî Mehmed: Şehnaz şarkı (Suphu bulsam sinei safında). 10 Şemseddin Ziya: Şehnaz şarkı (Hem aldandım hem aldattım) 21,3C haftalık posta kutusu • 21,45 müzik (opera oryaları) 22 müzilı (küçük orkestra). Şef Necib Aşkın 23 son ajans haberleri, ziraat, esham, tahvilât, kambiyo nukud borsası (fiat) 23,20 müzik (cazband Pl.) 23,5524 yarmkl prog« ram. Kapı hızla kapandı. Mermer merdi enlerin üstünde asabî ayak sesleri akisle: yaptı. Bahçenin geniş yolundaki çakılla hışırdadı. Bahçe kapısının demir kanad sıska bir kedi miyavlamasını andıran hü zünle inledi. Artık herşey bitmişti! Faize, köşkün biiyiık salonunda ellerin: yüzüne kapamış hiddetinden boğuluyo' gibiydi. Çünkü ağlıyamıyordu. Etraftî bir ölüm sükutu hâkımdı. Genc kadın neredeyse kalbinin atması duracak, dünya dönmekten vazgeçecek, zaman mefhumu ortadan kalkacak sanıyordu. Müthiş bir kavgadan sonra kocası çıkıp gitmişti. Onu bu kadar sevdiğini hiç zannetmiyor du. Halbuki.. Kocasının gidişi evin ve salonun ha vasını büsbütün değiştirmişti. Evet al danmıyordu. Orada müthiş bir eksiklik a vardı. 5 ?kın ve korkulu bakışlarla köşeyi bucağı gözden geçirdi. Nazarları, her zaman görmeğe alışmış olduğu mo bilyalar, avize, halılar, antika tabaklar üzerinde dolaştı. Eski duvar saatine takıldı, kaldı. Birden acı ac! güldü. Hayret ve ke deri o anda zaıl oldu. Salondaki anî sükut ve hareketsizliğın sebebini anlamıştı. Bu, sevüen bir erkeğın kaybolmasından doğan bir sessizlik değildi. Eski duvar saati artık işlemiyordu. O, mahfazası ceviz, kadranı mineli, ucunda parlak madenden bir dairesi olan rakkası uzunca bir saatti. Köşkü döşedikleri zaman kocasile birlikte bedestende bir antikacıdan satın almışlardı. Âdil, onu duvarın en mutena bir yerine bizzat kendi elile asmıştı. Eski saat oradan salona ihtiyar bir kartal gibi bakıyordu. Bir gözü açık, bir gözü kapah gece gündüz mütemadiyen uyuyor, yalnız saat başlannda kendini top'.ayıp boğuk akislerle zamanın altmış dakika daha ilerlemiş olduğunu haber veriyordu. Fakat uyurken nasıl bütün canlı mahlukat nefes alıp vermekten geri kalmazlarsa onun da göğsü muntazam ve madenî bir tıkırtı ile mütemadiyen inip kalkıyordu. İşte ortadan eksilmiş olan bu gürültü idi. Faize, kendı müdahalesinin bir netice vermediğini görünce tabiatile bir saatçi çağırdı. Hasta doktora gösterilmeden o]ur mu hiç!.. İşliyen bir saat de aşağı yukan canlı bir mahluk sayılabilir.. Sade kendi canlı olmakla da kalmaz.. Muhitini de canlandırır.. İnsanfâr,'hayvanlar gibi.. Hatta Faizeye sorarsanız bir saat, birnbalıktan daha hareketlidir. Saatçi geîdi, bir doktor nasıl hastayı muayene ederse ihtiyar saati öyle dinledi ve karıştırdı. Gene nasıl evde bakılamıyacak hastaîar, hastaneye götürülürse tıpkı öyle kaldırıp atelyesine nakletti. Bir hafta sonra mahzun bir yüz ve meyus bir tavırla geldi: Hanımefendi, dedi, saati baştanaşağıya söktüm. Temizledim, yağladım, Işlemesi lâzımdı. Fakat beş dakika bile yürütmek mümkün olamadı. Neden bilmem? İhtiyar duvar saati tekrar yerine konJu. Fakat sandığında eskiyen bir mumya gibi hareketsiz ve dilsiz durmakta devam ediyor.. #** Günler geçiyor. Faize köşkte yalnız.. Sabahtan akşama kadar yün örüyor, dikiş dikiyor, fakat işliyen ve çalışan sade parmakları.. Beyni değil.. Pencereden Marmaranın bir kartpostal güzelliğinde görünen parçasma bile günde bir defa olsun gözlerini çevirip bakmıyor. Yalnız arasıra zihninden şöyle bir düşünce geçiyor: Eh, epeyce canım sıkılıyor!.. Halbuki hakikati itiraf edecek olsa muhakkak ki bu alelâde bir can sıkıntısından ibaret değil.. Adeta derin bir hü nebi ve ekalliyet mektebleri türkçe dil ve kültür dersleri muallimlerinin inhaları doğrudan doğruya Maarif müdürlüklerine aid olacaktır. Her ders yılınm başındaki inhalar, toplu bir şekilde, resmî ilkmekteb muallimlerinin tayinlerinde olduğu gibi, tafsilâth bir cedvel halinde Vekilliğe bildirilecektir. İnha ve tayinde resmî mekteblerde, kanunen muallim olabilmek vasfını haiz bulunmak esas olacak, bu şartı haiz olanların müracaat sırası gözönünde rutulacaktır. Bu gibi muallimlerden mecburî hizmet borcu olanların inhalarından evvel, Vekilliğin muvafakati alınacaktır. Ec nebi ve ekalliyet mekteblerinde bir muallimlik açıldığı zaman herkesten önce, mekFaize hassas ve romantik bir kadm.. teb ve sınıf kapanması yüzünden açıkta Hassas ve romantik olanlar, vakit vakit kalan muallimler inha edilecektir. İlk kıspirtizmeye, büyüye, manyatizmeye ina sımlardaki münhal muallimlikler için Munırlar. Bazan onların herbirinin benliğin llim mektebi mezunu talib bulunmadığı de cinli, perili masallar, hortlaklar ve takdirde, lise mezunlanndan da tayinler mezar kaçkınlannın sergüzeştleri hâkim yapılabilecektir. Bu mekteblerin türkçe ve dir. Sakin zamanlarda çok makul düşü kültür dersleri muallimlerinin tayin teklifnen Faize de heyecanlı anlarında böyle leri, muallimliklerin açılışından itibaren ni saçma efsanelere inanmaktan geri kal ıayet bir hafta içinde yerine getirilecektir. maz.. Muallimlerin haftalık ders adedinin 24 ü Fakat doğrusunu da söylemek lâzım eçmemesine de dikkat edilecektir. gelirse, eski duvar saatinin, Âdil köşkBorsa kotundan cıkarılan en gidince birdenbire durması, bütün gayretlere rağmen yapılamamsı, sonra o hisse senedi dönüp gelince de derhal işlemeye başlaBorsa ve Osmanlı Bankası komiserliması çok garib!.. ğinden: Faize de böyle düşünüyor.. Garib! Türk Madencilik Anonim şirketi ta arib olduğu kadar da acayib!.. Muhak rafmdan çıkarılmış olan her biri itibarî kak, kocasının manevî mevcudiyetile saa (10) lna kıymetinde (5000) hisse senein işlemesi arasında gizli bir münasebet di Borsa Meclisi kararile 8/9/939 tarimevcud.. Kat'iyyen!.. hinde kottan çıkarılmıştır. Evet, bu inkâr kabul etmez bir hakiKongreye davet kat.. Fakat, şimdi onu uzun uzadıya tetiike zemın ve zaman müsaid değil!. IkınMüstakil ressamlar ve heykeltıraşlar 1 inkâr kabul etmez bir hakikat de Fa Dirliğinden: zenin Âdile zannettiğinden çok daha Birliğimizin senelik umumî kongresi r azla bağlı ve âşık oluşu!. Âdil gidince 16 eylul cumartesi günü saat 16 da Emin > da tıpkı saat gibi birdenbire hayatla a önü Halkevinde yapılacağından bütün âkasını kesmişti. Dönünce de derhal azalann gelmeleri ilân olunur. anlandı, gene tıpkı saat gibi! Ya, saati durduran ve işleten aîelâde ^mdjy kadar çevrilen Tarzan filimlerinden bambaşka bir mevîir tesadüfse!. İşte Faize bu muammayı zuda yapılan mevsimia en<büyük alledemivor.. Ruha, spıritfzmeye, manve yeni filmi atizmeye aid olan nazariyeleri, itikad an bir anda ifîâs ediyor.. Hayır, imkânı böyle bir tereddüd ve müphemiyet çerisinde kalamaz!. Mutlaka bir daha ecrübe edecek!. *** 25 kısım tekmili birden Sık sık başlarına geldiği gibi, bir gün Baş rollerde : an koca gene kavga ediyorlar. Biribirerinin yüzüne çok acı şeyler haykırıyorar. Âdil, dayanamıyacak bir hale geliIssız bakir ormanlarm heyecanlı or: maceraları Döndüğüme pişman oldum, diye )ağınyor, böyle devam ederse tekrar çıMatinelerden itibaren ;ıp gideceğim!. Faize kaçmasını istemiyecek kadar ocasını çok seviyor, bu muhakkak! Faat, acaba, Âdil kapıdan çıkar çıkmaz, sinemasmda başlıyor. ene saat duracak mı? Bu, merak edil miyecek birşey mi? Onun için Faize genc damın boynuna atılıp: :anadı sıska bir kedi miyavlamasını an Gitme kocacığım, seni çok seviyo dıran hüzünle inliyor.. Eski saat tikta kında berdevam.. Faize, deli gibi dışarı rum! Diyecek yerde yüzünü asıp pencereden fırladı.. Heyhat. Homurtulu bir hızla dışarı bakıyor.. Âdi' yukarı fırlayıp ba uzaklaşan taksinin dumanları gözlerini mlunu ahyor.. Kapıyı hızla kapıyor.. iisledi. Âdil, bir daha dönüp gelmedi. Saat Vlermer merdivenlerin üstünde asabî aak sesleri akisler yapıyor.. Hâlâ eski sa hâlâ işliyor!.. NaMeden: t isliyor.. Bahçenin geniş yolundaki çaıllar hısırdıvor. bahce kapısının demir NURİ REFİK flona Massey yorgunluktan pestile dönmüş bir halde Rumanya Hava Postalan makiyajını temizleyip yüzünü yıkıyor, Tayyarelerinin iş'an ahara kadar şehir elbisesini giyiyor ve evine dönüyor.. muntazaman BÜKREŞ ÎSTANBUI1 Tam on sekiz ay, dile kolay, vaziyet azimet ve avdet seferlerine devam ede« böyle devam etti. cekleri sayın alâkadarlara bildirilir. Bugün İlona Massey'in beyaz perdeye intıbak edip edemiyeceği Nelson Eddy RAŞÎD RIZA ile çevirmekte olduğu «Balaylaka» fil E. SADÎ TEK minde taayyün edecektir. Eğer bu defaki TİYATROSU tecrübe de aksi netice verirse artık san Bu gece Bakırköy atkâr için sinemaya kat'î surette veda etMiltiyadide mekten başka yapılacak birşey kalmı Gaib Aranıyor yor!. Vodvil 4 perde Güzel Film Meraklılan L A. R. E. S. Bu akşam S Ü M E R sinemasmda WILLM Toplanacaklar ve sinemanın en calibi dikkat artisti Bir İki satırla H A R L E S •fc Fransız aktöılerinden Charpin «Ihilâflı arsa» filminde oynamak üzere angaie edilmiştir. " f rransada çaıısmakta olan Kus re<r isörlerinden, Ştriçcvaki «Nataşa» lsminde'bir fîîım'Vücude getirecektîr. Bu eserde başrolü George Rigaud oynıyacak ır. •^ Sesli ve sessîz olarak muhtelif defalar filme çeki'miş olan «Ko Vadis?» yeniden beyaz perdeye aksettirilecektir. Bu eserin idaresiri rejisörlerden Van Dyke'in mi, yoksa King Vidor'un mu deruhde edeceği henüz belli değildir. •'etrone rolünü Robert Taylor deruhde decektir. Neron için henüz bir karar mevcud değildir. ^ Paristeki ekseri sinema salonlannın operatörleri, memurlan ve müstahdemlen silâh altına alınmış olduğu için bir kısmı kapanmışsa da yirmi salon sulh zama ında olduğu çibi acık kalmıstır. PIERRE RICHARD B O Y E R'in ^v TARZAN ADASI B U G ÜN ATMACA Filmini görerek candan alkışlıyacaklardır. Yarın Akşamdan İtibaren ^^^^^^^^^^^^^^m^^ ile beraber oynadığı FRANCJ&ÖE CROlSSET'in meşhur romanı Herman Brıx Mala ALKAZAR BEŞ KURUŞLA DEVRÎÂLEM Baştan başa yenileşmiş ve güzelleşmiş bir şekilde YENİ SİNEMA MEVSİMİNE BAŞLIYOR İLK PROGRAM Neş'e Krah Dünyamn her tarafında çılgınca alkışlanan, her gösterildiği memleketi kahkaha ile yerinden oynatan L A L E Sinemasmda FERNANDEL'in eşsiz fümi Bu akşam M E L E K Sineması Aşka Veda Yerlerinizi Nur, otomobilde bir köşeye büzüldü. Dalgın ve düşünceli idi. Bir aralık çantasmı açtı. Mektubu çıkardı, tekrar dikkatle gözden geçirdi. Galib şunları yazmıştı: «Sizi Tokatliyanda bekliyeceğim. Geliniz. Bu davetin ne mühim bir maksaddan ileri geldiğini sonra anlayacaksınız.» Kız mektubu tekrar okuduktan sonra uzun müddet kâğıd elinde, hareketsiz kaldı. Sonra kaşlarını hafifçe çatarak birdenbire onu buruşturdu, açık pencereden dışarı attı. Tekrar köşesine büzüldü ve artık otomobil Tokathyanın önünde duruncaya kadar vaziyetini hiç değiştirmedi. *** Tokatliyana Galibin gönderdiği adamla birlikte girdi. Salon pek kalabalık değildi. Adam önden ilerledi ve onu köşede kuytu bir masaya yerleştirdi. Önünde hürmetle eğildi. Çekilip gitti. Nur masada yalnız kalır kalmaz, kalbini büyük bir sıkıntının kapladığını hissetti. Birdenbire Galibe karşı büyük bir hiddet duydu. Kendini buraya çağırdığı halde neden gelmemişti? Kız bu adamı gördüğündenberi zaten ona karşı nefretle karışık bir sempati duyuyor, her hareketi karşısında hem hay Baş J O A N C R A W F 0 R D roller MARGARET SULLAVAN de MELVVN D O U G L A S Tel: 40868 Garsonlardan biri masasına yaklaş mıştı. Nur bir çay söyledi. İçinden Galib gelinciye kadar yerinden kıpırdamamaya karar verdi. Salon yavaş vavaş kalabalıklaşıyordu. Önünden geçenlerden bazılan dönüp yalnız başına hareketsiz oturan bu siyahlı solgun güzel kadına bakıyorlardı. Nur bir aralık saatine baktı. Oraya oturalı yarım saat olmuştu. Dişlerini gıcırdattı: «Ne kaba adam bu! diye, düşündü. Beni budala yerine koyuyor. Ehemmiyet vermiyerek bekletiyor. Fa kat görecek o!.» İçinden kararlar veriyordu. Gelir gelmez terbiyesizliğini Galibin yüzüne vu racaktı. Ona söyliveceği ağır sözleri şimdiden kendi kendine tekrar ediyordu. Ismarladığı çay gelmişti. Yapacak başka birşey olmadığı için yavaş yavaş çayını yudumlamaya başladı. Gözleri kapıda idi. Bütün girenlere dikkatle bakı yordu. Bazılarını benzetiyor, «o galiba» diye derin bir nefes ahyor, sonra o olmadığını anlayarak hiddet içinde saran* vordu. Bir aralık kapıdan gözlerini ayı> mış, çay kadehini masaya bırakmakla "ipsguldü. înce kadm kahkahalan duy ? du. lArkası varl evvelden aldırınız. Gişeler bu sabahtan itibaren açıktır. ret, hem öfke içinde kalıyordu. Bu hal onu tanıdığındanberi hiç değişmemişti. Gahbi iyi ve kendisine karşı müşfik bulduğu zamanlar çoktu. Sonra onun karakterini, hareketlerini beğeniyordu. Fakat bu hayranlığa sık sık derin bir hiddet ve hırs karışırdı. Ozaman onu yanından kovmak, hiç konuşmamak, hatta hakaret etmek isterdi. Bu arzusunu kıran, böyle çılgınhklar yapmasma mâni olan şey ayni zamanda bu adama karşı duyduğu derin itimad ve güvençti. İşte bu büyük itimad yüzünden değilmiydi ki ona hayatımn en büyük sırnnı açmış, herşeyi bir gece evvel söylemişti. Fakat bu itiraftan sonra büyük bir pişmanhk ve azab içinde kaldığı muhakkaktı. Bütün gece uyuyamamıştı. «Ne yaptım, neden söyledim herşeyi ona..» diye kendini yiyip durmuştu. İşte Galibin manasızlıklanndan biri daha! Şimdi onu burada yalnız bırakmakta ne mana vardı. Neredeydi, niçin gelmiyordu? Mektubunda «mühim bir maksad» dediği şey nejdi?. Buna karşı en iyi hareket onu beklemiyerek kalkıp gitmekti. Fakat merak ediyordu. Onun kendisini niçin buraya çağırdığını, mühim dediği maksadm ne olduğunu anlamak istiyordu. Bu Galib ne tuhaf adamdı! Neler yapıyordu! İhtiyar kadm onun hareketleri karşısında her gün yeni bir şaşkınlığa uğrayordu. Acaba Nur hakikaten doktorun kendisine yazdığı mektubu okuduktan sonra kalkıp gidecek miydi? İhtiyar kadın adama beklemesini söyledi ve büyük bir merak içinde acele adımlarla eve doğru yürüdü. Nurun odasına telâşla girdiği zaman genc kızın gene yatakta arka üstü yattığını, ayni vaziyeti muhafaza ettiğıni gördü. Karyolaya yaklaştı. Mektubu uzattı ve «Galibden» diye, mınldandı. Sonra geri çekilerek neticeyi bekledı. Nur mektubu aldı, lâkayıd bir tavırla yırttı. Okumaya başladı, bitirdi. Bir an durdu, sonra tekrar okudu. Başını kaldırdı. Annesine baktı. Yüzü değişmişti. Düşünceli bir hali vardı. Kâğıdı asabiyetle parmaklarının arasında çevirip duruyordu. Nacıye Hanrm irinden: «Hiç sid^r mi? diye düşündü. Bu Galib delirdi mi , olurdu. Allahım bu günleri görmek ne saadetti! Nur acele acele hazırlanıyordu. Siyah yakası kapah bir elbise giymişti. Başına gene siyah bir şapka koydu. İnce bir dantel bu şapkadan omuzlanna zarif bir şeYazan : Peride Celâl kilde iniyordu. Çantasını, eldivenlerini anedir! İnsanlardan bucak bucak kaçan, o lırken annesine : «Otomobil kapıda bekdasından çıkmıyan şu huysuz hasta kıza liyor mu?» diye sordu. Naciye Hanım telâşla: yaptığı teklife bak!.» Evet, evet diye cevab verdi. Bir aFakat ihtiyar kadının birdenbire hayretle gözleri büyüdü. Buruşuk yüzü pem dam da göndermiş. Her halde sana refabeleşti. Nur karyoladan fırlamış, telâşla kat etmesi için... Nur bundan haberi olduğunu anlatan gardrobuna koşmuştu. Elbiselenni çıkarıyor, onları asabî hareketlerle birbirlerin bir hareket yaptı. Annesıni kucakladı ve den ayırıyor ve işte giyinmeye başlıyordu. odadan çıktı. Naciye Hanım da onun arkasından Gidecekti, kabul etmişti. Her şeyde olduğu gibi işte Galib bu arzusunda da mu koştu, bahçeye çıktı. Nurun otomobile atvaffak olmuştu. Gene sözünü ona dinlet ladığını, adamın şoförün yanına oturdumişti. Nasıl şeydi bu! Bu vahşi, şımarık ğunu, ve otomobilin hareket ettiğini görkız nasıl oluyor da böyle ona ıtaat edi dü. Başını çevirdiği zaman Gülis kalfa ile gözgöze geldiler. Şaşkın şaşkm mınldanyor, bir çocuk gibi boyun eğiyordu! dı: İhtiyar kadın Galibin ateşin bakışlı, ze Kalfacığım, ne dersin bu işlere? ki gözlerini görür gibi oldu. Sevincle titGülis kalfa her zamanki gibi oyalı beredi. Ona duyduğu hayranhğın, minnetin fa7İalaştığını hissedıyordu. yaz başörtüsünün ucları ile oynuyordu. Demek Nur, nihayet sokağa çıkacak, Dudaklarında garib bir tebessüm belireherkes gibi gezecek, doiaşacaktı. Belki bu rek cevab verdi: Bu adam kızı yola getirecek, kadıartık böy!<"p devam eder ve bir gün Nur gene o eski neş'eli, sevimli, kaygusuz kız nım...