29 Âğustos 1939 CUMHURIYET AKDENÎ*ZDE İtalyanın harbe girmemesi takdirinde IBaşmakaleden uevarn\ de îngiltere ile Fransa tarafından Almanyaya karşı açılacak bir harbe iştirak etmemesi ihtimalini, yukarıda işaret ettiğimiz filî ve hukukî garabet müşkülâtmdan ziyade Türkiye ve Balkanlar için bu suretle tahaddüs etmiş olacak vaziyetten dolayı tetkike lüzum görüyoruz. îtalyanın harbe iştirak etmemesi, Arnavudluktaki filî vaziyet haricinde ne Akdenizde, ne de Balkanlarda yeni bir harb ve emniyetsizlik halinin tahaddüs etmemiş olması şeklinde görülecek ve ilk bakışta harbi Almanya ile Polonya arasında mevziî bir manzara ve mahiyetle gösterecektir. Eğer îtalya cidden Alman Leh mücadelesine iştirak etmez ve îngiltere ile Fransanın bundan dolayı alacakları vaziyetlere rağmen harbe iştirak etmemekte devam ederse bu hareket tarzı ya yeni bir umumî harbi istemiyen ciddî bir karar neticesi olur, yahud da Almanya ile damşıklı döğüş mahiyetinde bir kombinezonun ifadesi bulunur. Malumdur ki îngiltere ile Fıansanın Almanya ile îtalyan karaları ve denizleri haricinde bugün için müessir temas noktaları yoktur. Alman Fransız hududları Majino ve Siegfrid istihkâmlarile karşıhklı aşılmaz sedlerle kapatılmıştır. îtalyanın Polonya ile Almanya arasında açılacak bir harbe hatta îngiliz ve Fransız müdahalelerine rağmen iştirakten imtina etmesi ilk zamanlarda kendi topraklannı harb sahası olmaktan sıyanet ettiği kadar Almanyanın Lehistana karşı hareket serbestliğini temin eyler. Burası demokrasilerde ister istemez îtalyan bitaraflığmın hesablı bir iş olması düşüncesini doğurur. Fakat îtalyanın harbe girmemesi, harbin umumileşmemesi bakımından filî ve ehven bir vaziyet gibi görülmek telâkkisini bütün bütün ortadan kaldıramaz. Bilhassa böyle bir vaziyet demokrasiler kadar Balkanlarla Akdeniz emniveri bakımından Türkiye ile diğer Balkanlıları şiddetle alâkadar etmekten hâli kalamaz. Malumdur ki Türkiyenin sulh cephesine iltihakı iki mühim hedef üstünde tahakkuk etmiştir: Akdenizin emniyeti ve tecavüz ihtimallerine karşı Balkanlar statükosunun mahfuziyeti. Binaenaleyh îtalyanın harb harici kalması ihtimalinde Akdenizin emniyetine halel gelmiyor ve Balkanlann tecavüzden masuniyeti filî bir hakikat oluyorsa Türkiyeye göre vaziyet üzerinde ehemmiyetle durulacak bir mahiyet arzedecektir. Basta Türkiye ile beraber diğer Balkan milletlerinin mevcud Avrupa krizi hallolununcıya kadar her ihtimale karşı hazır olmalarındaki lüzum ve ehemmiyeti tekrara hacet bile yoktur. İtalyanın harbe dabil olmaması neticesinde Akdenizle Balkanlann emniyeti bozulmuyorsa böyle bir vaziyet önünde Türkiye Cumhuriyeti tabiî onu kılı kırk yaran bir dikkat ve ciddivetle mütalea ederek millî ve hayatî menfaatlerinin hale ve istikbale şamil en hakıkî icablarına mutabık karar ve hareketlerini tayinde zorluk çekmiyecekhr. Bu asrın ticarî ve askerî şeraiti Italyayı zayıf bir mevkide bırakmıştır Yazan: E. Monroe 10 Maamafih, faşist diplomasisi, henüz Cebelüttarıkta ve Süveyşte zararlı bir ricat hareketi yapmış değildir. Buna muka" bil, Akdenizin üçüncü kapısmın mukadderatını elinde tutan devlete karşı çok beceriksiz davranmıştır. Bu kapı, Karadeniz boğazlandır. İtalyanın Türk dostluğuna ihtiyacı vardır. Zira, kendisine düşman bir Türkiye, onun petrol bakımından iaşesini kesebilir. Lâkin Italya 0 suretle hareket etmiştir ki, gösterdiği dostluk tezahürleri, Türkiyede, Süveyşten ve îspanyadan daha az iltifatla karşılanmıştır. Bu cihetten hataları vardır. İtalyan Türk münasebatı tarihinde, faşist diplomatlannın, mü" him bir müttefik kazanmak fırsatım müteaddid defalar kaçırdıklannı gösteren hâdıselere tesadüf edilir. 1936 senesi sonu, italyanın, Akdenizde kapılarının üçünü de kendi diplomatik hatalan yüzünden kapadığı tarihtir. Boğazlar konferansı dolayısile Türklerle arasmda yeni bir ihtilâf çıkmıştı. lngiliz Mısır muahedesi, Büyük Britanya ile Mısır arasında büyük bir dostluk havası yaratmıştı. Ve nihayet, General Franko, Italyan yardımlanna rağmen, İspanyada sür'atle zafer temin edemiyordu. Bu vaziyet üzerine Duçe, îngiltere ile bir dostluk muahedesi akdetmek ve her iki memleketin Akdenizde daha geniş nefes alabilmesi için siyasî havayı tasfiye etmek lüzumunu duydu. 2 kânunusani 1937 tarihli Gentlemens Agreement, bu mülâhazanm neticesidir. îtalyanın, Büyük Britanya ile idame edeceği münasebetlerin, dostane veya gayridostane olması, Akdeniz siyasetinde nasıl bir netice tevlid edeceğini, gelecek senelerin hâdisatı gösterecektir. Maamafih, şimdiden bir kehanette bulunabiliriz: îtalyanın, mütemadiyen değişen siyaseti, takib ettiği hedefler için zararlı olabilir. Akdeniz bahsinde, kendisile dost geçinmesi icab eden yegâne devlet Büyük Britanya değildir. Türkiye ve Mısır, biri Boğazlarda, diğeri Süveyşte, gitgide daha hâkim vaziyetler alıyorlar. İspanya, arazisi dahilinde sulh ve asayiş tam manasile teessüs ettikten sonra, hiç şüphesiz ayni hâkim vaziyete kavuşacaktır. îtalyanın bu üç devletle hoş geçinmesi, İmparatorluğun emniyet ve selâmeti bakımından şarttır. Gerek Ankara gerek Kahirede ileri sürülen fikirler, Türklerle Mısırlılar nezdinde muvaffak olabilmek için tutulması icab eden yolun bu hercai siyaset olmadığını gösteriyor. lun kıyılanna eski tarihlerdenberi yerleşmiş olan diğer büyük imparatorluklar tarafından, sığıntı telâkki edilmeye güç tahammül göstermektedir. Fazla olarak, bu devletlerin tatbik ettikleri ihtiyatlı ve basiretli muhafazakârhk siyaseti, onun dinamizmile uygun düşmüyor. Habeşistan zaferi sayesinde kapılar almıştır. Yolunu bulup mars yapmak emelindedir. Siyasetinin mahiyeti bundan ileri geliyor. Büyük devletlerden birini müttefik diye intihab etmek için tam zamanını ve vaziyetini düzeltmek için tam adamını seçmek fikrindedir. 1934 te, bu müttefikin Almanya olabileceğini düşünmüştü. 1935 te hatasını anlamış, Laval'ı seçmiş ve birdenbire Parise teveccüh etmisti. 1936 da İngiltere ile müzakereye girdi. 1937 de, sıra tekrar Almanyaya geldi. 1938 de Almanlar, kendisini sukutu hayale uğratınca, harbden evveiki vaziyete dönüp, orta A\7upa devletlerile garb devletleri arasında bocalamaya başladı. Ayni senenin sonunda, hem Berlinde dostluk tezahürlerinde bulundu, hem Akdeniz statükosunu kabul ettiğini mutazammın îngiliz îtalyan anlaşmasını tasdik etti, hem de faşistlerin, Roma sokaklarında, avaz avaz haykırarak Tunusu ve Korsikayı istemlerine göz yumdu. Yaptığı hesablann istikrarlı yegâne tarafı, kabil olduğu kadar fazla adedde hükumet merkezlerile teması muhafaza etmek hususundaki azmidir. Küçük devletler arasında, pazarlık etmek üzere vaziyetini takviye edebileceği şekilde müttefikler ve bilhassa Akdeniz müttefiklerine ihtiyacı vardır. Garbda General Frankoya yardım etti. Şarkta, şark devletlerine yaklaşmaya çal'.ştı. Fakat bu noktada gitgide artan müşkülâtla karşıla^ şıyor. Küçük devletlerin büyük bir müttefikten bekledikleri ilk meziyet sebatkârhk" tır. îtalyanın büyük hükumet merkezlerindeki kararsızlığından yılan küçük komsuları, onun kendilerine yaltaklandığını görünce endişeye düşüyorlar. Terbiyeli, fakat muhteriz davranıyorlar. İtalya, onları, tarihî misyondan bahseden balâpervaz sözlerle ve istilâ fikirlerile telâşa düsürüyor. Bu sözler, o komşuların kulaklar.nda, fena akisler bırakıyor. Bir ittifak akdine bu şekilde başlanamaz. îtalya için mesele, haricî siyasetle dahilî siyasetin tezadlı görünüşlerini telif etmektir. Akdenizde başarmak istediği iş sadece faşizmin kuvvet ve kudretine bağlı değildir. Çabuk kuşkulanan milletlerle mahirane ve zeki hareket lâzımdır. Ne çare ki, bu siyaset, faşizmin eski Romayı takliden tatbik ettiği tafrafürusluktan ziyade, ortaçağ Floransa'smın inceliğine muhtacdır. Leh orduları başkunıandanıVarsova. Geniş, aydınlık bir çalışma odası. Elleri arkasında, bir asker, odanın içinde aşağı yukarı dolaşıyor. Çehresinde harikulâde bir enerjinin ifadeleri var. Son derece cevval gözleri, etrafındaki eşyanın birinden ötekine, durmadan geçerken, kuvvetli bir iradenin lem'alarile pırıldamakta. Bu gözler, hayatm bazı safhalarmda, gülmüş olsalar gerek. Fakat bugün, manasında tereddüd caiz olmıyan bir alevin parlaklığını taşıyorlar. Makes olduk lan dimağın, derin ve çok ciddî düşüncelerle dolu olduğu besbelli. Bu asker, bazan, düşüncelerine bir lâhza fasıla verip, duvarda asılı bir tablonun önünde duruyor. Bu tabloda, cins bir at üzerinde dimdik duran bir süvari resmi var. Sert bakışile, odada dolaşan askere cesaret vermek istiyor gibidir. Tablonun içinden ona sanki hitab ediyor ve diyor ki: «Metin ol. Sevgili yurd için yaptığımız mücadeleleri hatırla. Polonyamizm istiklâlini hayatlarile ödiyenleri unutma. Benim talebem olduğunu, isminin Rydz, lâkabınm, dilimizde «kahraman» manasına gelen Smigly olduğunu hatırla. Polonyayı, bütün bu boyunduruklardan kurtarmadan evvel, Alman zindanlarına atıldığımı; bütün mevcudiyetimi uğrunda feda ettiğim bir milletin mukadderatmı senin ellerine tevdi ederek bu dünyadan aynldığım zaman bana verdiğin vadi hatırla. Çok zahmetli geçen günlerden sonra harb meydanında bana nasıl destek oluyor idisen, seni seven bu millete de, kolunla, öylece destek ol.» Ve her akşam, tablodaki süvari ile odadaki asker, müheyyic bir derdleşme içinde, böylece başbaşa kalıyorlar. Ustad, şakirdinin kalbine hitab ediyor. Ve Polonya ordulan Başkumandanı Smigly, kurtarıcı Pilsudski'nin portresi önünde tefekküre dalmadan, ehemmiyetli hiçbir karar ittih/ız etmiyor. *** Elli üç s«ne evvel, Polonyanm cenubu şarkî smırlannda eski bir hisar şehri olan Brzezany'de Rydz ailesinin bir erkek çocuğu dünyaya gelmiş, vaftiz merasiminde ismi Edouard konulmuştu. Küçük Edouard, başka çocuklara benzemediğini, pek küçük yaşında gösterdiği zekâ eserile işpat etmişti. Lise tahsilini yaparken resme büyük bir iptilâ ile çalışmış, kalemi ve fırçasile, bütün san'atkârlann hayranhğını celbetmişti. Delikanlıhk çağı, onu, vaktini hoş geçirmekten başka birşey düşünmiyen kendi yaşmdaki genclerin arasmda değil, şehrin ihtilâl kulüblerinde, gizli cemiyetlerinde, Polonyanm istiklâli ve hürriyeti uğrunda kellesini koltuğu altında gezdirenlerle beraber çalışır buldu. Orta tahsilini bitirdikten sonra, resim ve felsefe tahsili için Krakovi'ye gitmiş, vatan sevgisinin, kalbinde tutuşturduğu hürriyet ve istiklâl ateşine orada çok müsaid bir inkisaf zemini bulmuştu. Krakovi, o tarihte, Pilsudski'nin umumî karargâhı idi. Polonya ihtilâlcilerinin reisi, çadırını bu şehre kurmuş bulunuyordu. Genc Edouard, tereddüd etmedi. Ressamlığı, san'at aşkını, istikbalini, herşeyi unuttu, Pilsudski'nin tesis ve idare ettiği subay mektebine girdi ve askerliğe atıldı. 1914 harbi başladığı zaman, Smigly Rydz, gene Pilsudski'nin tesis etmiş olduşu askerî bir teşekkül olan «Avcılar Birliği» kumandanı idi. 14 ağustos 1914 te, Polonya ordusu birinci livasının 3 üncü taburu kumandanlığma tayin edildi. 4 kânunusani 1915 te alay kumandanı, haziranda yarbay ve 10 mayıs 1916 da albay oldu. Polonyanm kurtuluş hareketini hazırlıyan Pilsudski ise, idare eden Smigly Ridz olmuştur. Pilsudski, 1917 senesinde Almanlar tarafından yakalanıp zmdana atıldığı zaman, ihtilâl hareketi otomatik olaıak onun idaresi altına girmis, üstadm ha RidzSmigly BEYNELMİLEL PORTRELER Bursa elektriği Belediye, devir ve tesellüm muamelesini bitirdi Bursa, (Hususî) Elektrik Şirketinin Belediyemize devır ve teslimi için te şekkül eden heyet vazifesini bitirmiştir. Elektrik fabrikası artık Belediyemiz naraına Lşlemeye başlamıştır. Nafıa Vekâleti namma çalışmakta olan ve mühendis Hüseyin Argüdenin riyasetinde bulunan murakabe heyeti :se kat'î hesab netciesini ay sonuna kadar bitirmiş oîacaktır. Devir muamelesinin ikmali münasebetile şehrimizden ayrılacak olan tesellüm heyetıle murakabe heyeti azalanna Belediyemiz tarafından Çelikpalasta bir ziyafet verilmiştir. Diğer taraftan Merinos fabrkiasile Elektrik fabrikası santralleri arasında b:r irtibat tesis edilerek şehrin daha kuvvetli bir surette tenvirini temin maksadile bir elektrik anlaşması yapüacaktır. Bunun ıçın etüdler yaptırılmıştır. Her iki fabrika için karşılıklı istifadeler temin eılecek olan böyle bir anlaşmanın, iki tarafa da lüzumuna kanaat getirlimiş ve karşılıklı tekliflerin esasları üzerinde hususî şekilde mutabık kalınmıştır. Her iki taraf tetkiklerine devam etmektedir. Ancak henüz resmî bir muamele cereyan etmemiştir. Belediye Meclisinin muvafakatı alındıktan sonra mesele Merinos fabrikasma teklif edilecektir. Merinos fabrikası da merkezden izin alacaktır. Bu suretle ilerleyecek olan anlaşma tahakkuk ettiği takdirde şehrimiz'n elektriği hiçbir inkıta tehlikesi olmaksızm temin edilmiş bulunacaktır. Mareşal Smigly Ridz zırladığı kurtuluş mücadelesini muvaffakiyet sahasına ulaştırmak vazifesi talebeye teveccüh etmişti. Smigly Rydz, Polonyanm istiklâlini adım adım kazanırken, cesareti, enerjisi, zekâsı ve askerî meziyetlerile, Pilsudski'ye tam manasile lâyık bir halef olduğunu göstermiştir. Pilsudski, vefatmdan bir sene evvel, Smigly Rydz hakkındaki kanaatini ve tevecühünü, Moscicki'ye şu sözlerle ifade etmişti: « Eğer bana bir hal olursa, benim yerime, ordunun başına geçirilecek bir adam var: General Smigly Rydz.» 12 mayıs 1935 te Pilsudski, hayata gözlerini yumdu ve kurtarıcının siyasî vasiyeti derhal yerine getirildi; Rydz, Po lonya ordulan umum müfettişliğine tayin edildi. İki sene sonra da mareşalliğe terfi etti. Bu suretle, Polonya Cumhur Reisinden sonra, memleketin en büyük şahsiyeti o olmuştu. Smigly Rydz, artistliği feda edip as kerlık hayatına atılırken şöyle yazmıştı: «İlme ve san'ata nefsini hasredebılmek ve medenî hasletlere sahib olabilmek için, kuvvetli, metin, yurd sevgisini kalbinde dııymuş ve vazifesini yapmağa hazır bir orduya ihtiyac vardır.» Bugünkü Smigly Rydz'in şahsiyetini bu sözlerde mündemic buluyoruz. Polonya oıdulan Başkumandanı, bugün gene resim yaparak, felsefe ile meşgul olarak Bergson'u okuyup haşiyelendirerek vakit geçiriyor. Kılı kırk yararcasma çalışan, yorulmak nedir bilmiyen bu askerin demir iradesi, derin bir ruh inceliği saklar. Ayni zamanda, 53 yaşında olmasına rağmen, bir delikanlı kadar didinir ve yorulur. Mükemmel bir süvari ve mükemmel bir avcıdır. Rydz Smigly'nin tevazuu hayret verecek derecede fazladır. Anasını ve babasını, pek küçük yaşta iken kaybettiği ve yoksulluk içmde yaşadığı için, fakırlere karşı çok şefkatlidir. Soğukkanlı, az söz söyler, hareketleri ölçülü bir adam olan Başkumandan, kendilerinden az bahse denlerden, itidali ve sükuneti muhafaza etmesini bilenlerden hoşlanır. Mareşal Rydz Smigly'nin şahsmda, Polonyayı idare eden, Mareşal Pilsudskinin ruhudur. Ustad nasıl Polonyanm sa adeti, refahı ve istiklâli uğrunda çalıştise, talebesi de ayni yolda yürüyor. Bütün ordu ve bütün memleket, Mareşale karşı beslediği muhabbetin hergün binbir nişanesini vermektedir. Portresi, köy kulübelerine varıncıya kadar asılmıştır ve bütün Polonya, Rydz Smigly'nin, kuvvet karşısında zâf göstermiyeceğini, enerjik davranacağını biliyor. Fırtınanm ufuklarda u ğuldamak istidadı gösterdiği şu günlerde, kılıc şıkırdatmağa lüzum görmeden memleket mukadderatı üzerinde kafasını yoran Başkumandana bütün millet iman etmiş ve atisini onun ellerine bırakmıştır. Bursa meb'usları Armudluda Armudlu, (Hususî) Meb'uslarımız Fazlı Güleç, Dr. Sadi Konuk, Nevzad Ayas buraya geldiler. Fıstıklı, Kapakk köyleri gibi Gemlik körfezinde en kuvvetli balıkçılık yapan halkımızm bu işler üzerindeki dileklerini dinlediler. Bir sızjntı ve kaynak halinde değil, fakat bir çağlayan şeklinde akan ve hakiki bir şifa yurdu ve istirahat köşesi mahıyet:nde bulunan Armudlu kaplıcalanm gezdiler. Yeni vapurlarımızm buraya uğramajannı kolaylaştıracak bir iskele yapılarak hem ziyaretçilerin çoğalması, hem de İstanbulun bir turfanda bahçesi mesabesinde olan Armudlu ovasmın her türlü meyva ve zeytinlerinin daha kolaylıkla sevki çarelerini temin vadinde bulundular. Meb'uslarımızdan Dr. Sadi, halkırnızm yalnız dileklerile değil, elemlerile de alâkadar olarak hasta bulunanlarla meşgul olmuş ve meb'uslanmızın bu münzevi nahiyeyi ziyaretleri halkımızı her bakımdan mütesekkir bırakmıştır.^ Boğuluyordu... Heybeliadada oturan Yako, dün sabah Heybeli iskelesinden vapura binerkeıı ayağı kayarak denize düşmüş, boğulmak üzere iken kurtanlmıştır. Sedden düştü Samatyada oturan Ana isminde genc bir kız, dün Narlıkapı civannda dolaşır ken yüksek bir sedden düşerek başmdan yaralanmıştır. Ücret meselesinden... Şoför Yaşar, otomobille Eminönünden Fenere götürdüğü tüccar Bodosla ücret meseles'nden kavga etmiş, eline geçirdiği bir t.işla Bodosu başmdan yaralamıştır. Suçlu şoför yakalanmıştır. YUNUS NAD1 Hulâsa: Modern îtalya, hangi tarafa dönerse dönsün ve istilâ siyaseti nekadar muslihane olursa olsun, coğrafî vaziyetinin, Auguste ve Trajan devirlerinde mazhar olduğu tefevvuku bugün kendhine bahşetmediği bir hakikattir. Yirminci asrın ticarî ve askerî şeraiti onu zayıf mevkide bırakıyor. Zira îtalya, yalnız Büyük Britanya ve Fransanın değil, Tüıkiyenin, Mısınn ve îspanyanın da arzularına inkiyad etmek mevkiindedir. İtalyanın bugünkü Akdenizde kuv\reti, santajla müterafık bir tahrib kuvvetidir. Denizin ortasmda, çok mükemmel bir stratejik vaziyete sahibdir. Sahilîerde ve adalarda intihab ettiği üsler, gerek Adriyatikte, gerek şark garb yolu üzerinde, her türlü münakalâtı kesmesine müsaiddir. îtalya, mabed sütunlarını yıkan şamdan kuvvetine sahibdir, fakat fırsattan istifade edemiyecek bir vaziyette bulunuyor. Tahrib kuvveti bertaraf. İtalyanın durumundaki zâf çok büyüktür. Bir muhasaraya göğüs gerecek derecede ihtiyat mevad biriktirdiğini farzetsek bile sahilleri tecavüze fazla maruz olduğu gibi, yeni imparatorluğundan iki uzun denizle ayrılmıştır. Tamamile kontrolu altında bulunmıyan bu denizleri, modern taarruz vasıtaları uzun bir kanala tahvil etmistir. Binaenaleyh İtalyanın Akdenizde müttefiklere ihtiyacı vardır. İşte asıl mesele burada başlıyor. Eğer İtalva, emniyet ve selâmet yolunu tutmak istiyorsa, îngiltere ve Fransa ile anlaşma tarikini iltizam etmesi lâzım geldiği aşikârdır. Çünkü, şarkî Afrikadaki iparatorluğunu müstahsil bir hale getirinciye kadar, menafii, bu iki devletin, Süvevs ötesindeki denizyolu üzerinde sahib o'duklan menfaatlerle müşterektir. Fakat İtalya, servete yeni kavu«anların hepsinde görülen bir alınganiıkla, bu yo Yarın, Yükselen bir devlet: Türkiye MÜTEFERRİK Nihad Reşad istifa etti Yalova kaplıcaları müdürü ve Başhekimi Nihsd Reşad istifa etmiştir. Yalovayı Avıupa kaplıcalanna benzeten mütehassıs doktorumuzun «stifasının kabul edilmıyeceği umuluyor. îzmirde dün yapılan güreş maçları İzmir, 28 (Teiefonla) Güraşlerin tasnifınde İstanbul, 19 puvanla b.rincı gelmiş, Fuar kupasım almıştır. Ankara 13 puvanla ikinci, İzmir sekiz puvania üçüncüdür. Kupa verme merasıminde Beden Terbiyesi Umum Müdürü Tümgeneral Cemil Tanerle Beledıye Reisi Behcet Uz bulunmuşlardır. 56 kiloda Şefık (İzmir) Ankaradan Niyazıyi hükmen yenmiştir. 66 da Bekir (İzmir), Ankaradan Doğana hükmen galıb gelmişbr. 72 kilodan Ankaradan Celâl İzmirden Nuriyi 3,30 dakikada tuşla mağlub etmiştir. 79 k'loda İstanbuldan Koç Hasan, İznr'rden hastalanan İsmaile hükmen galib sayılmıştır. 87 kiloda İstanbuldan Ali Ahmed 6 dakikada İzmirden Musayı tuşla yenmiştir. Ağır s;klette Ankaradan Satılmaz, İzmirden Mehmed Güneşe 3,23 dakikada yenilmiştir. Fuar İzmir, İstanbul, Ankara maçları, 2, 3 ve 4 eylulde yapılacsk ve kur'a çekilerek oynanacaktır. Yıldırım çarpan kadın öldü Bakırköy kazasma bağlı Ambarlı köyünde Salihin karısı Azime, dün öğle üzeri su doldurmak üzere evinin 'civanndaki çeşmeye gitmiştir. Destisini doldurup evine döneceği sırada yakmma düşen yüdınm fle ağır surette yaralanan kadın. biraz onra ölmüştür. Sandala çarpan motör Kunıçeşmeden Yeniköye gitmekte o* îan Amerikan tütün kumpanyası müdürüne a:d ve Mihranm idaresindeki de* niz molörü, Sarrafburnu önünde Devlet Denizyolları kooperatifi muhasebecisi Celâlin idaresindeki sandala çarpmıştır. Sandal parçalanmış, denize düşen Celâl motör tarafından kurtanlmıştır. Tahkikata başlanmıştır. 2000 göçmen geldi Bu sene memleketimize gelceek olan göçmenlerden iki bin k:şilik bix kafıle. dün Varnadan şehrimize gelmiş ve doğruca Tuzlaya gönderilmiştir. İkinci kafilenin de bugünlerde gelmesi beklenmektedir. Gazetecilerin dikkat nazarîna Basm Birliği îstanbul mıntakası idare heyeti reisliğinden: Basm Birliği kanununun dkinci maddesi mucibince, Basm Birliği İstanbul mıntakasma müracaat için konmuş olan bir aylık müddet 31 ağustos 1939 perşemt e günü akşamı bitmektedir. Bu müddet içinde müracaat etmemiş olanlar hakkmda kanunun cezaî hükümleri tatbik edilecektir. Birliğe kayıdlan mecburî olan basm rnensublarmın ve bilhassa gazete ve mecT mua sahiblermin bir an evvel müracaatte bulunmalannı rica ederiz. Kadroda değişiklikler İstanbul Kadastro ve Tapu işleri üzerinde tetkikat yapmak üzere şehrimize gelen teftiş heyeti reisi Ahmed Salih Korur. Ankaraya dönmüştür. Alınan malumata göre muhtelif merkezlerdeki tapu memuıianndan beş kişi görülen lüzum üzerine Vekâlet emrine almmıştır. Bundan başka Tokad kadastro müdürüne işten el çektirilmiş, Elâzığ Tapu müdürü Vekâlet emrine almmıştır. Tapu memuTİan arasında geniş mikyasta değişik'ikler beklenmektedir. C Büyük devlet merkezlerinde heyecan y İzmit sporcularımn Zonguldak seyahati Zonguldak sporcularımn daveti üze rine İzmit sporculan futbol, tenis ve voleybol maçları yapmok üzere pazar günü Zonguldağa harekeı etmişlerdir. Fakat muhtelit olarak avdet edilen îzmit sporculan takımlarınadan en iyi yedi oyunculannı vazifeler.nden izin alamadıkları için gönderememişlerdir. Eksik ve zayıf bir kadro ile gitmek mecburiyetin de kalan İzmitlıler bu vaziyetten müte essirdirler. Vatamn mukadderatmı kanadlı bir nesle emanet etmek cehdi, üç dört yıllık kısa bir zaman içinde, umulduğundan çok fazla yol almıştır. Büyük gayeyı bir an gözden kaçırmadan çalışmamıza devam edersek uçan gencHğin bütün yurd havasma hükmedeceği günle aramızdaki meafey1 cok kısaltara5ımız muhakkaktır. Belediyedeki içtima Beledıye kanur.unun muaddel 19 un7U maddesinde Belediye hududlan dahilinde otobüsle nakliyat icrasmm Belediyeye &id olduğu ızah edilirken yol nakli/atmm da Belediyeye aid olduğu kayîı vardır, Dün Belediyede reis muavini Rifatm başkanlığmda yapılan bir toplantıda bu kayıd müzakere edilmiş. Arabacılara da ruhsatiye vermek, bunlan santralize etmek icab edip etmiveceği. bilhassa asfalt yollarda işlevecek arabalann bazı kuyudata tâbi tutulun tutulmıvacağı tetkik edümiştir. Tetkkiata devam edilecektir. Bir yankesici Mahmudpaşada 75 yaşlarmda Andon adında bir ihtiyann cebinden dörtyüz kırk kuruşu yankesicilki suretile çarpan Todori, dün Birinci Sulh Cezada iki, av on b?s gün hapse mahkum olmuştur. • , Şımdiye kadar 69 milyon lira gelir temin eden ve ordu havacılığma 49 milyon liralık yardımda bulunan Türk Hava Kurumunun yannki mesaisinde de muvaffak olabilmesi için en kuvvetli mesnedi; kurumu candan alâka ve yardımlarile yaşatan aziz milletimizin sempatisidir. İngiltere Son siyasî buhranm akisleri bütün Avrupa büyük şehırlerinde heyecan uyandırmıştır. Yukanki fotoğrafta Londra sokaklarında halkın gazeteleri kapıştığını ve hemen oracıkta şöyle bir göz gezdirdiğ.ni görüyorsunuz.