2 Ağustos 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

2 Ağustos 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Ağustos 1939 CUMHURİTET Harb sonrası san'atında stil ve zevksizlikler San'atkâr hizmet ettiği şahsın zevkine uymak mecburiyetinde kaldığı için, çok defa istemiyerek gustosuzluklar yapar Yazan: ZEYNEL ; Uludağda yapılan Tarabya yolundaki motosiklet kazası tetkikat bitti Projeye göre, dağda büyük imar işleri yapılacak Bursa (Hususî muhabirimizden) Günlerdenberi Uludağda devam eden tetkikat son<a ermiş bulunmaktadır. Va /imiz Refik Koraltan ve Ankara Imar müdürlüğü mütehassısı mühendis Mıt hatla birlikte alâkadarlann da hazır bıılunarak yaptıklan bu tetkikat; dağda gezilmiyen hiçbir meçhul köşe bırakmamıştır. Yedi mıntaka üzerinde ayn ayrı gezilen sahalar, vaziyetlerine, kabiliyetleri ne ve iklim sartlarına göre muhtelif ^e killerde grup grup yapılacak tesisatia imar edilecektir, Zirve; en güzel manzaralara hâkim bir nokta olduğundan burada bir manzara istasyonu kurulacakt'r. Zirvenin şarkında ve Karatepe ile zirve arasında fevka'âde bir istirahat ve kür plâtosu vardır. Burada genc sporcular için bir kayak istasyonu yapılacaktır. Şitndı şosenin nihayet bulduğu noktadan itibaren Karkuyuları denilen noktaya kadar yol uzatılacak, buradan ufkî bir tünel açılarak zirvenin tam altına varılacak, bu tüneli zirveden amuden indirilecek diğer bir tünel karşılayacaktır. Bu tünellerde asansörler işliyecektir. Oteller mıntakasına gelince: Buranın merkezî bir mıntaka olduğu gözönünde tutularak muhtelif istikametlere doğru gezinti volları açılacaktır. Ayrıca ka yakçılara mahsus müteaddid kayak is tasyonları, sıhhatleri düzgün ve genc insanlara mahsus oteller, evler inşa edile cektir. Bakacığa doğru bir yol açılacak, bu yol üzerinde de bazı tesisat yapılacaktır. Bakacığın şarkındaki Kırkpınarla garbındaki Sobran derelerinde barınma yerleri ve yollar yapılacaktır. Sarıalan ve Dıktekir mıntakası; Bursayı en kısa yoldan Uludağa bağlıyacaktır. Bursadan Zeyniler köyü değirmenine kadar olan (6) kilometrelik mesafe dahilinde yeni bir otomobil yolu açılacak, değirmen yanından 700 metrelik bir hava hattı ya pılmak suretile yolcular Diktekire çıkacaklardır. Buradan da (5) kilometrelik bir yol açılarak otele bağlanacaktır ki, bu suretle bugün Bursa Uludağ oteii arasındki 34 kilometrelik yol, yeni yapılacak olan bu hava hattı ile (12) kilometreye indirilecektir. Yani Bursa Uludağ yolu yarıya indirileceği gibi Bursa dan Uludağa ikınci bir güzergâh daha açılmış olacaktır. Dıktekirin cenubundaki Sanalan m;ntakası, Uludağda aranılan hertürlü gii zellikleri bir araya toplamış saha olarak inkişaf ettirüecektir Cennet kayadan buraya kadar Evliyaçelebi yolunu takiben kayakçılara mahsus uzun bir iniş güzer gâhı da açılacaktır. Devetaşı; oteMer ve eğlence mıntakası olarak inkişaf ettirüecektir. Civardaki ormanlara müteaddid yollar açılacak, or manlar tabiî parklar haline kalbedilecek, burada büyük bir ofel yapılacaktır. Ki razlıyayla mıntakası 1400 metre irtifa dadır. Burası her yasta, herkese elvorişli olduğundan umumî tesisata sahne ola caktır. Kirazhyayla ayrıca acemi ve müptedî kayakçılık m;ntakası addedildi ğinden burada kayak mektebleri kurulacaktır. Sanatoryom mıntakası, bir hazine keşfedilmiş kadar zengin evsafı haiz ve t:pkı Büyükadadaki çamhkları andıran saha dır. Sanatoryom, cenuba nazır olan bu sahada vapılacaktır. Hastalar için yorulmadan sezilecek yollar açılacak, simal ve cenub rüzgârlarından tamamen masun olan bu mıntaka, zayıf ve hasta olaniara sıfa merkezi yapılacaktır. Dolubaba, kamp mıntakası olarak bırakılmıştır. Buraya kurulacak halk tipi küçük ve zarif karakterli evler yazın bilhassa Bursada günlük işleri olanların isrifadesine verilecektir. Tahkikat genişletiliyor, Hâbilin nasıl öldüğü henüz anlaşılamadı Tarabya civannda evvelki gün bir motosiklet kazası olmuş, rıhtımdan denize uçan bir motosikletteki iki arkadaştan o sırada motosikleti idare eden Habil ölmüş, sepette oturan Sabahaddin denizden yaralı olarak çıkarılmıştı. Hükumet tabibi, Habilin kalb hastalığına müptelâ olduğu kaydile, denize düşmeden mi, yoksa denize düştükten sonra mı kalbi durduğunun Morg raporile tespitine lüzum göstermiştir. Otopsi neticesinde, kalbin hangi safhada durduğu öğrenilebılecektır. Bu su retle de kazanın daha evvel kalb durması tesirile motosikleti idare edememek neticesi olmadığı anlasılacaktır. Tahkikata göre, evvelâ motosikleti idare eden Sabahaddindir. Taksimden kiraladıkları motosikleti bir müddet Sabahaddin sürdüktsn sonra, Habil ile yer değiştirmişlerdir. Bu yer değiştirmenin Habilin ısrarıle olduğu söylenilmektedir. Tahkikata devam olunuyor. Sabahaddin, Galatasaray lısesmın on birinci sınıf talebesindendir. Evi, Nişantaşında Kodaman sokağındadır. Dünyaya kapalı bir memleket: TIBET Tibet müteaddid erkeklerle evlenen kendi kardeşlerile aile kuran kadınların mevcud olduğu yegâne memlekettir Beş sene kadar evvel, Tibetülerin Dalay Lama'sı ölmüö. o tarihtenberi, yerine getirilecek olan Dalay Lama, hâlâ intihab edilememıştı. Lama'ların reısi makamını işgale lâvık olan kimse, Lama mezhebine göre, Dalay Lama'nın \efatı anında dünyaya gelen bir çocuk olması lâzımdır. Zira, bu mezheb, ölen Dalav Lama'nın ruhunun, o doğan çocuğa ıntıkal ettiğine inanır. Ancak, bu kadarı da kâfi değildir. Çocuğun, ölen Lama'ya aid eşyayı tanıması da şarttır. Bu eşya, Lma'nın su kupası, tesbihi ve yazı takımı gibi edevattan mürekkebdir. Şımdı KoKoNor Lama'ları, ölen Dalay Lama'nın son nefesini verdıği anda dünyaya geldiği için tam beş yaşında bulunan bir çocuğu bu tecrübeden geçırdıkten sonra, Dalay Lama intihab etmiş bulunuyorlar. Çocuk, eski Lama'nın su tasını, tesbihini ve yaz' takımını, ayni cinsten bir yığın eşya arasında, şayan: hayret bir kat'iyetle tanımış ve KoKoNor Lama'larının, hürmet ve tazimleri ara sında, postuna oturtulmuştur. Tibet'in kendisi de, Dalay Lama intıhabına aid bu merasım kadar, hatta daha esrarlı bir memlekettir. Yeryüzünde, meskun olduğu halde hiçbir yabancı ayağı değmemiş bir memleket varsa o da Tibet'tir. Trenle, tayyare ile, vapurla dünyanın her tarafına gıdebilirsiniz. Bir yer cnüstesna: Tibet. Elinizde istediğiniz kadar kuvvetli tavsiyeler bulunsun, istediğiniz kadar arkanız olsun, Çın makamatı, Tıbet'e seyahat hususundaki arzunuzu nezaketie reddeder ve: Sikang geçidlerinde selâmetinizi temin edemeyiz, derler. Rus memurlarına müracaat ederseniz omuz silkerler ve hiçbir şey söylemeden, önünüze haritayı sererek, şimal tarafında Tibet'i kuşatan uçsuz bucaksız, buzlar içindeki çölleri gösterirler. Soğuktan ve açhktan ölenlerin kemiklerile yer yer dolu bu çölleri, kervanlar, haftalarca yol alarak aşarlar. Ve nihayet, çaresiz kalarak, cenubdan Lhassa yollarını kontrol eden İngilizlere müracaat ederseniz, iki taraflı bir red cevabile karşılaşırsınız. İngilizler de, Lhassa hükumeti de müıacaatinizi is'af et mez. Tibet'e girmenin çaresi yoktur. Dün yanm en yüksek dağlarile, ve eşi bulunmıyan buz çöllerile çevrili Tibet, modern medeniyete geniş genış meydan okumkata serbesttir. Fakat, bu topraklara neden dolayı yabancı ayağı değmez? Tibet'lileri, topraklarına ayak basan ecnebilere kadar son derece şiddetli muameleye sevkeden şey, ne siyasî, ne de iktısadidir. Zira, Tibet'in altın, kıymettar taş, maden gibi servetleri henüz işlenmemiştir. Ikinci bir sebeb, daha mühim ve d^ha esaslıdır. Lhassa'daki Tibet hükumeti hem siyasî hem dinî bir hükumettir. Ti bet'in hükümdarı ruhanî reislikle imparatorluğu nefsinde toplamıştır. Arazisi dahilinde yaşayan insanlann hayatı ve ölümü onun emrile kaimdır. İşte bu hükümdar, bir taraftan, bu ilâhlar toprağının (yabancı ayağile girlenmemesi, di ğer taraftan Tibet topraklannı beynelmilel siyaset oyunlarına sahne olmaması) için, memleket hududlarını ecnebüere karsı kapatmıstır. Bununla beraber, Tibet hükümdarı, bu hududsuz salâhiyeti kullanmakta yalnız değildir. Etrafında, büyük Tibet manastırları rahiblerinden müteşekkil kor kunc bir heyet vardır Bu rahibler, Tibette muazzam araziye ve hükümdarm kendisi kadar salâhiyete sahıbdırler. Bunlar, yüksek Lama'lardır. Herbirinin maiye tinde, beheri dört ilâ beş bin Lama'lık olan manastırlar vardıı ki, Tibet'in etrafında hakikî birer hisar teskil ederler. Lama'ların yaşavış tarzı çok meraklıdır. Toplu bir halde yaşarlar. Kimi te tebbula, kimi müştereken sahib olduklart arazısının ıdaresıle meşgul olur. Ilmı nücumda, sihirde, ulumu hafiyyede ihtısas sahibi olanları da vardır. Lama'lar, bütün Asya dahilinde, sihir, büyü, kehanet ve hatta adam zehirleme hünerlerinde üstad tanınmışlardır. Lhassa şehri, içinde Ulumu hafiyye Universitesi bulunan dünyanın yegâne şehridir. Hükumet tarafından resmen musaddak olan bu üniveısite Potala sarayındadır. Mukaddes şehrin inşa edilmiş bulun duğu ovanın ortasında «Kızıldağ» denilen yüksek bir tepe vardır. Bu tepedeki kayanın içine, mahzenleri, yeraltı dehlizIeri çok derinlere kadar gömülen muazzam bir bina oyulmuştur. Müteaddid saraylardan, büyük cümle kapılanndan, merdivenlerden, güneş vurdukça pırtl pırı! yanan yaldızlı damlardan müteşekkil, yarı saray yarı hısar vazıfesi gören bu bina Lama hükümdarı olan Dalay Lamanın sarayıdır. Şöhreti ve kudsiyeti tekmil Asyaya vayılmış olan bu ruhanî reı^le büyük Tibet manastırları başrahıbleri nin, insanları himaye etmek üzere gökten inmiş, insan suretinde ilâhlar oldu ğuna inanılmıştır. Bu Lama'ların ve bu manastırlarm haricinde, verimli Tibet vadilerinde çobanlar ve göcebeler oturur. Ekserisi, ortaçağ Avrupasında olduğu gibi manastırın hımayesine sığınmış olan şehırler bundan müstesnadır. Şehirler halkı, kervanlarla tuz, çay, ıpek, ve yün alışverışı yapan, mütemadıyen halı faalıyette, gayet ça lışkan insanlarla meskundur. DenılebîÜr ki, Tibet, müteaddid erkeklerle evlenen, hatta kendi erkek kardeşlerile aile kuran kadınların mevcud bulunduğu yegâne memlekettir. Eski medeniyetlerin hepsi tarafından yaşanmış olan «madeışahr» aileden kalma bu usul. kapılanndan içeri medeniyeti sokmıyan Tibet'in geriliğine en canlı misal teşkil eder. Bir Tibet'li öldüğü zaman, ilk iş olarak yıldıza bakılır. Eğer yıldızlar mü saade ederse, cenazeyi bir dağ tepesine götürürler, orada, sureti mahsusada muvazzaf Lama'lar cesedi parça parça doğrarlar ve kurdlara kuşlara terkederler. AKKOÇ Ta ilk zamanlardan, bugüne kadar' gelmiş geçmiş, san'atkârların eserlerini tetkik edecek olursak, gayet vazıh bir şekilde görürüz ki san'at, devirlerin icabatına, zevkine, örf ve âdata göre renk ve şekil almıştır. İşte bu şahsiyetlenmeğe, alelu mum stıl denmektedır. Devirlerin stilleri, her san'at branşında değişebildiği gibi, bilhassa, mimarî ve dekorasyonda bu keyfiyet, gayet vazıh olarak meydana çıkar. Son zamanlarda, bütün dünyaya hâkim olan stil, modernizmdir. Modern stili beğenmıyenler, ve bu stilin yarattığı eserleri tenkid edenlerle fırsat düştükçe yaptiğım konuşmalarda, onlarınfikirlerini şöyle ispata çalıştıklarını gör düm: «Yeni san'at eserleri ve bilhassa, mi marî ve dekorasyon, basit, orijinalitesiz ve şahsiyetsizdir. Bazan bir apartımanı bir kışladan, ve bir sinemayı da hastaneden tefrik edemezsiniz. Dahilî tezyinat ve mobilyaya da geünce, onlar da biçimsizdir mından birer cinayet olan bu nevi eserleri ler. Bir kübik sandalyeyi bir dişçi koltu vücude getiren san'atkârlar, müşterileri ğundan ayırmak hayli büyük bir hüsnüni nin arzularına ve zevklerine göre eser yapmağa mecbur olmuş zavallı kimselerdir. yete mütevakkıftır. O zamanın san'at zevki ve stili de anlıyan Hele, güzellik mefhumile modern stili birbirine mezcetmek imkânsızdır. Asır veya anlamıyan müşterinin arzusunu yerilardanberi dünyanın en güzel mahluku di ne getirmekten başka birşey değildi. Dercettığimiz tablo o zaman, büyük ve ye tavsif edilen kadını modernizm çerçekuvvetli bir ressam tarafından yapılmış, vefine soktuğumuz zaman eski ile değil kıyas etmek, kadını tanımak bile güçles bir fabrikatora aid resimdir. Zavallı meşhur ressam müşterisinin mektedir. Onlar, bu modernizm cezbesine tutulup da, vücudlerini, giyinişlerini, tuva memnun olabilmesi için, onun göbeğini letlerini, onun, icab ettirdiği şekillere so çıkararak, bir elınde pahalı bir puro, dikunca Dek berbad ve biçimsiz bir şekle gir ğerinde altın bir zıncire bağlanmış altın mektedirler.» bir kronometre saat, masanın üstünde de Bütün bunlar, tabir caizse antimodern pahalı cinsten puro kutusu bulunduğu halîcrin düsünceleridir.Fakat çok defa, bu de resmini yapmağa mecbur olmuş ve bu zevatın e\lenni, mesai odalarını, veya ak şımarık zengının bu şımank pozunu içı raba taallukatından baynları gördüğünüz üzülerek tuvaletin üzerine geçirmiştir. zaman, siz de şasırırsınız. Çünkü; bu kaZengin fabrikator bütün bu nümayişi dar antimodern olan zevatm evi kübik bir de kendi zengınhğıne az görerek üstelık apartıman, dahilî tefrişatı kübik nikelâj. çerçeveyi de dairen madar altınlarla kapkarısının şapkası da ültra kübik stilde bir latmıştır. Bu altınlar adedi kırktır. sakîinm tersine çevrilmiş şeklidir. Bu poz ve bu dekorasyon resım sahıbıBütün bunları görünce, gayriihtiyarî bu nin bütün karakterini gustosuzluğunu ne perhiz, bu ne lâhana turşusu dersiniz, meydana koymustur. depil mi? Hayır yanılıyorsunuz. Bu sadeBu neviden diğer bir misal de, başka ce haşmetli moda hazretlerinin tebaalanbir tablodur. Bu tabloda da bir milyona reva eördüğü bir iskencedir. O zat ner karısının tuvalet masası başında oturbelki fikrinde samimidir. Fakat bu samiduğu görülür. Fakat bu oturuş gustosuzlumiyet kendi fikirleri hududundan dışanya ğun ve banalite'nin tam müşahhas nümuçıkamaz. Modayı takib eden, daima onun nesidir. Kadın, üzerine malik bulunduğu yeni'iğine boyun eğmek mecburiyetindebütün mücevherleri takmış o zaman pek dir. İşte bu mecburiyet de, antimodernıst bir kimseyi kendi iradesi hilâfma modernıst moda olan elmaslı, pırlantalı taraklarımn da gözükebilmesi için arkasına da bir ayyapar. na koydurmuştur. Bundan başka parmak*** larına bütün yüzüklerini takmış ve ellerini Şikâyet etmeğe hiç hakkımız yo ktur. Şy ğ de gözüksün diye masanm üzerine koy k Çünkü her devirde meydana çıkarılmış o muştur. lan eserlerin yarısından çoğu biçimsiz ye İnsan bu resimleri gördükten sorra, fena yapılmış şeylerdir. (medeniyız) dıye bütün dünyaya kafa tuMuazzam rönesans devrinde bile nekatan bu Avrupalıların, yalmayak, parlak dar gustosuz eserler yapıldığı malumdur. Eğer kırk, elli sene evvelki zamanla düğmelerden boyunlarına kolye takan ve şimdiki zamanımızı mukayese edecek olur nereden ellerine geçirdikleri malum olmısak; umumimeylte gustonun her yerde yan silindır şapkaları başlarına giyen nispeten inkişaf etıniş ve yükselmiş oldu zenci krallardan ne farkları kalıyor, diye düşünüyor. ğunu görürüz. rfî *j« 5jî Bundan yirmi beş sene evveline kadar Bereket versin ki bu gusto düşkünlüğü yani Harbi Umumiye kadar hüküm sürmüş olan (Liberty) stilini gözönüne ge fazla devam etmedi. Birdenbire patlıyan Umumî Harb bu tirecek olursak bu iddiamda nekadar haklı zevksizliği ve bayağılığı da ortadan süpüolduğum meydana çıkar. Bu stil, her san'at mektebinden lüzurn rüp götürdü ve yavaş yavaş bugünkü stıl suz mimarî şekiilerini almış ve tam tabir meydana çıktı. le, karmakarışık bir veçhe arzetmiştir. Bugün bütün dünya, dev adımlarile O zaman; bu stil evlerin dahilî tezyi endüstrileşirken ve makine kuvveti herşeye natında da hükmünü icra etmiş ve alelâca hâkım bir vazıyete gırerken, güzel san'atyib nümuneler ortaya koymuştu. İnce a lar ve zevki selim de kendine lâyık olan yaklı ve ekseriyetle oymalı papatya çiçek mertebeyi bulabiliyor. lerile süslenmiş sandalye, koltuk, konsolŞımdi hıçbır zengin maddî servetıni orlar, duvarlarda acayib şekillerde kesilmis taya koyabilmek için san'atkân bayağılık aynalar hep bu stilin birer mahsulü idi. menzilesine indiremez. Çünkü, o iddiharı Bunlardan başka, o Jevrin biblolan da servet ederken, ayni zamanda da gustosubir âlemdi. nu da terbiye edebilmis ve zevklerini de O devirde yaşamış ve devrinin zevki inceltmiştir. Bundan başka, umumî zevk selim sahibi olarak gösterilen bir şairin seviyesi yükselmiş bulunduğundan, ba muhafaza edilmiş olan ikametgâhında, yağılığa artık yer kalmamıştır. O, kuvvei ga7etecilerden biri şunları görmüs: anilmerkeze maruz kalmış bir cisim gibi Göbcğine bir altın saat yerleştirilmis obugünkü hayat dairesinden dışanya atıl lan kücük boyda ve mermerden yaDiİTiıs mıstır. bir Milo Venüsü, kopuk basının yerine bı* Eski zamanda yukarıda yazdığımız şeelektrik amoulu verlestırılmıs Sarrothraee kilde zenginliğini teşhir eden bir kimseyi zafer meleği... (Bu hevkrl elvevm Louvre mi'7esinde bulnmaktadır. Eser Yunan ese görünce: «Bak ne zengin adam» derlerdı. Şimdi, «bak ne bayağı zevkli adam» nV' ve başsızdır.) dıyoruz. Bu gustosuzluŞun şahe^er bir Modern stilin bazı biçimsiz tarafîari ât Pariste bir antik*n dükkânındadır. Bu rümune de, gayet kibar bir ailenin bun vardır. Fakat zamanla bu stil de yavaş dan otuz, kırk sene evvel rok kıymet atfet yavaş değişecek ve herseyde olduğu gibi ti5i b;r büsttür. Bu büst, Viktor Hüso (makul) gene hâkım olacaktır. Bugünkü nun olup. tam b aı; 'n'n üstünde bir eleVr^ hal ıse gecıci bir modadan ibarettir. Başka birşey değil.. ""•»TIIU bıılunmaktadır. Bütün bu gustosuz, hatta san'at bakı Diyarıbakır Irak hattmda faaliyet Siird Vilâyeti içindeki köprüler yapılıyor Beşiri (Hususî) Diyarbakırdan şarka doğru inşasına hızla devam cdil mekte olan demiryolu faaliyeti bir müddettenberi Beşiride tekâsüf etmiştir. Bu küçük kaza uzun ser.elerdenberi görme diği kalabalık amele gruplarının akm ve istilâsına uğramıştır. Bu vaziyet altıncı ve yedinci kısım demiryolu inşaatının faaliyet merkezi olan B«şirinin sakin muhi tindeki yaşayış tarzını hemen tamamen değiştirmiştir. Evvelce beş liraya tutulan iki odalı evlerin bugün aylık kirası 25 liradan aşağı değıldir. Yiyecek ve içılecek maddelerde de ehemmiyetli tereffü gö rülmektedir. Evvelce 25 30 kuruş gündelikle çalıştınlan ameleyi tedarik ve ayni fiatla çalıştırmak bugün hayal olmuştur. Etraf vilâyetlerden bile çalışmağa gelenler pek çoktur. Beşiriden BitUse doğru uzanan 25 kilometrelik yol üze rinde amele grupları durmadan çalışıvorlar. Güzergâhtaki ufaklı büyüklü birçok beton ve taş köprü ve geçidlerin bu yıl içinde bitirilmesıne azamî gayretle ça lışılmaktadır. Bilhassa Diyarbakır ve Siird vilâyetlerıni ayıran büyük nehir üzerindeki demir köprü çok mühim addedilmektedir. Simendiferin gelecek sene Cumhurı yet bayramında vilâyetimizin pek yakı nına kadar geleceği anlaşılmıştır. Halk sabırsızlıkla ve sevincle bu büyük günü beklemektedirler. Yeşil bahçeleri ve buz gibi sulariie çok şirirı bir kazamız olan Beşirinin imar ve kalkınması için h:zla çalışılmaktadır. Bu sene 40,000 lıra sarfile Vilâyet konağı yapılmış, muhtelif yerlerde olan de\iet teşekkülleri bir arava toplanmıştır. Gü zel bir park da halkın istifadesine açıl mıştır. Kaza merkezinde beş smıflı bir ilkmekteb vardır. Doktor ve eczane yoktur. Adliye teşkılâtı mevcud ise de bu raya her nedense senelerdenberi hâkım tayını bir türlü mümkün olamaırnstır. Halk adlî ff.lerini görmek için 25 kilo metre uzakta başka bir kaza merkezine gidip gelmeğe katlarmaktadırlar. ŞEHtR İŞLERI Muhasebe memurları kursu dün açıldı Yenişehir yangınınm tahkikatı Yenişehirdeki yangm hakkında dün mahallinde yapılan keşifte Kordelâ sokağmda ahşab olan 88, 90, 92 numaralı evlerle, Düğün sokağında 28 numaralı ev tamamen, 94 numaralı Dimitrakinin apartımanının 4 üncü katı kısmen ve gene ayni sokakta 18 numaralı evin bal konu tamamen yanmıştır. Tamamen meskun olan bu evlerden pek az eşya kurtanlabilmiştir. Müddeiumumiliğin yaptığı tahkikatta yangı nın 92 numaralı evde oturan bir karı kocanın yaktığı idare kandılinden kazaen çıktığı ve işte bir kasid olmadığı anlaşılmıştr. Yanan evler sigortasızdır. Yeni Stokholm sefirimiz Ankara, 1 (Telefonla) Stokholm sefırlığıne tayin edilen Hariciye V"kâleti Müsteşarı Agâh yarın yeni vazilcsi bas:na hareket edecektir. Zeynel AKKOÇ Beledıye muhasebe memurları için ihdas edilen kurs, dün Şehir Meclisı salonunda acılmıstLT. Kursa 58 memur iştirak etmiştır. Beledıye reıs muavini Rifat. halkla temasları kolaylaştırmak işini üzerine almış olan tahsil memurlarının vazifelerini ifada daha fazla bilgi sahibi olabilmeleri lüzumunu anlatarak kur sun tesısi maksadını izah etmiş, muha Beynelmilel parlamentolar sebe müdürü Muhtar da vergı mevzuu arası ticaret konferansı üzerinde ilk dersı vermiştir. Kursta dersler, her sabah saat dokuzdan on ikiBrüksel, 1 (a.a.) Beynelmılel parye kadar verilecek ve tedrisat. sekiz ay l?mentolar arası ticaret konferansı teessüsürecektir. sünün 25 inci yıldönüınünü tes'ıd icin dün Temmuz içindeki tahsilât öğleden sonra toplanmıştır. Senatonun icBeledıye muhasebe umum müdürlüğü t'ma salonunda vapılan bu toplanl:ya Inmemunarı harekete geçırilmiş, bilhassa giliz, Fransız, Holanda, Mısır, Rumanemlâk vergisi matrahları üzerinde ehem ya, Türkiye, Yugoslavya heyet'eri iştirak miyetli incelemeler yapılmıştır. Bu ara etmislerdir. Konferans, bazı dele<»elerin da Bakırköy kazası dahilinde 450,000 li nutuklarım dinlemiş ve mjHeakıben reisralık mektum vergi matrahı bulunmuş lık müddeti hıtam bulan Enrıco sun Martur ki. bunun vergisi 44,000 lira tutmak tino di Valper^a'nın verine PelcıV^ Datadır. Şişlide de 400,000 liralık mektum hiliye Nazırı Deveze'i seçmiştir. Bu vıl vergi matrahı bulunmuş, bundan da 38 dönümü toplantısından evvel konleransın bin ilra tahsil edilmiştir. Şişli dahilinde yalnız tanzifattan 1600 lira verilmiyen umumî konsevi toplanarak 1940 ~ıayıvergi elde edilmiştir. Temmuz ayı zar sında Lizbon'da ve 1941 de Kahiredo fmda Belediyenin vergi tahsilâtı akdedilecek olan heyeti umumive tonlantılarınm hazırlığile meşgul olmuştnr 1,235,000 liradır. mahallesinde oturan şoför Halil idaresindeki kamyon altmda eşya ve on sekiz kişiyi Sıcakçirmige ve muhtelif yerlere götürürken Nümune çiftliğile Söğütlühan arasmda çimento fabrikasına kum çekmekte olan Yımusun sürdüğü at arabasına çarpmış ve arabanın okunu kırmıştır. Bu halin bir tehlike doğuracağmı anlayan şoför makineyi durdurmak istemişse de muvaffak olamamış. bir çukura düşmüş ve devrilmiştir. İçinde bulunan yolculardan 8 kişi muhtelif yerlerinden yaralanmış, iki kadm bir kız çocuğunun yaralan çok ağır olduğundan hastaneye kaldınlmışlardır. Yaralı kadın aldığı yaralann tesirile hastanede ölmüştür. Sıvasta bir kamyon kazası j Ortaköy sinemasında tutuşan Sıvas (Hususî) Sıvasın Gökmedrese filim Evveiki gece saat 11.30 da Ortaköyde Piyasa sokağında Ahmedin sinemasında filimler birdenbire tutuşmuş, yangın çıkmıştır. Hâdise, halk arasında telâş uyandırmış, 16 kişi muhtelif yerlerinden hafif surette yaralanmıştır. Dün tahkikat yapılmış, alâkadarlann ifadeleri ahnmıştır. Tahkikatın neticesi şudur: Sinema vazbk ve ü^eri açıktır. Yangın beton r^akine dairesinden çıkmıştır. Tetkikat, sinemamn fennî tertibatı haiz olduğunu göstermiştir. 16 kişinin varalanmasına sebeb olan şey, alevlerin halk arasında uyandırdığı paniktir. İ=;ak oğlu İlvanın yarası ağırcadır. Ruhsatiye yok mu? Belediyenin tahkikatına göre, sine <• manm ruhsatiyesiz açıdığı ve ruhsatiyesiz olarak isletilmekte bulunduğu hakkında bir ihbar yapılmıştır. Dün keyfiyet, alâkadarlardan sorulmuştur. Yapı lan ihbar tahakkuk ettiği takdirde alâkadarlar mes'ul tutulacaktır. Fransaya iltica eden Çekler Paris, 1 (a.a.) Dün akşamki «Le Soir» gazetesi, İsveç bandıralı «Kastelholm» vapurunun dün Gdynia'dan Cdlais'ye 177 Çek mültecisi getırdiğini yazıyor. Bugün. de 565 mülteci ile Folon}'* bandıralı Chrobry vapuru Boulmgne'a gelecektir. Gazeteye göre, bunlar Alman işgalinden kaçarak Polonyaya iltica etnıi; ve şimdi Fransız ordusuna almmalannı isteyen Çek subaylarile tayyarecileridir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: