3§ Teaunuz 1939 ADLiYEDE VE MAHKEMELERDE Rumen denizcileri dün şehrimize geldiler TürK yelkenci ve denizcîlerile karşılaşmak üzere şehrimize geleceğini haber verdiğimiz Rumanyalı müsabıklar şehrimize dün öğleyjn gelecekken ancak akşam saat 16,30 da gelebilmişjerdir. Sporcular, Eski Bahriye Nazın Kanafil'ia riyasetinde elli kişiden ibarettir. Rumen denizcileri dün Karadenizde şiddetli bir poyraz ejmekte olduğundan hayli zorlukla karşılajmışlar ve kotralann batması tehlikesine bile maruz kalmışlardır. 6 kotra ile yola çıkan Rumen vapuru «••lîmanımızdan içeriye ancak dört kotra ile girmiştir; diğer iki kotra fırhna sebebile ânzaya uğnyarak, yanyolda kalmak mecburiyetinde kalmışîardır. Bunlann hava dinince Köstenceye avdet «d«cekle' ri tahmin edilmektedir. Moda dcniz kulübünde Rumen denizcilerinden biri: « Vapurumuz dalgalara mukavîm idi. Fakat kotraları böyle havada idare etmek çok zoj oldu; maamafih denizci olduğumuz için herşeye dayandık» demiştir. Türk Rumen yelken müsabakaları bugün Modada yapılacaktır. Atletizm , şampiyonası Elli kişiden mürekkeb olan heyet Karadenizde büyük rı bugün Kadıköy stadında yapılacaktır. Çarşıkapıda «Yıldız» oteli müsteciri Çol>an Mehmedin zevcesi Naciyeyi doBirinci ve üçüncü kategori atletleri a Ibrahimi 1937 yılı şubatının 13 Iandırmağa teşebbüs etmekten fırtınaya tutulmuş ve iki kotra avdete mecbur olmuştur rasmda yapılacak müsabakalar iki hafta günü öldürmekten suçlu İbrahimin ünciî med AK adh biri dün sabah suçlu MehmuMüddeiudevam edecek ve şampiyonaruu soa pro gramı gelecek pazar nıhayet bulrauş ola caktır. Sür'at koşularında Fikret, İrfan, Muzaffer ?e Görenin, yanm ve tam mukavemeüe ise Rıza Maksud, İbrahim, Hüseyin ve Artinin güzel dereceler yapacağı ümid edilmektedir. Atmalarda Veysi, Ateş İbrahirn, Aıat v« Yusuf, atlamaJarda, Jerti, Polad ve Muzafferin yapacaklan derecelerin 16 temmuz müsabakalanndan biraz daha iyi olacağı zannedilebilir. İstanbul atletizm şampiyonas:nda pu van üzerinde rol oynıyacaklann, evvelce olduğu gibi umumî karışıklığa ?ebeb olmamaları hususuna Atletizm Ajanhğınuı bilhassa ebemmiyet vermesi lâzımdır. Muhtelif vesilelerle yapılan teşvik müsabakalarında, talebe ve askenerin, sivil kulübler nam ve hesabına müsabaka yapmalan her zaman büyük karışıklığı mucib olmuştur. Resmî müsabakalarda bu kadar lâübali hareket etmiyeceğini beklediğimiz Atletizm ajan vekili Nailinin hir defa daha nazan dikkatini celbetmeği Iüzumlu ve yerinde bulduk.. Birinci derecede inkişafını arzu ettiği miz atletizmi kendi haline bırakılmış, gelışigüzel idare edilir bir spordan çıkarmak ve ona lâyık olduğu ehemmiyeti vermek, müsabakalann ciddiyeti ve kulüblerin yakın alâkaları bakımmdan kat'iyyen ihmali caiz olmıyan noktalardır. Teşkilâtın nizam ve kanunlan bir tarafa bırakılarak yapılan bu kabil müsabakalara «şampiyona» unvanım vermek hiç bir suretle doğru değildir. hakemesine, yaz tatiKnde Ağırcezaya vekâlet eden ikinci cezada devam olunmuş, Müddeiumumî muavini Feridun Bagana, maznun genc hakkmda esastan mütaIeasım şöyle bildirmiştir: « Çarşıkapıdaki «Yıldız» oteîiru rdare fıususunda, otelin sahibi Mehmed Eminle müsteciri İbrahim arasında ihtiIâf çıkmıştır. Ve katil hâdisesi, bu anlaşamamazhkla alâkadardır. Şöyle ki, ölenin de, öldürenin de ayni adı taşıdıklan bu hâdısede, Mehmed Eminin oğlu ibrahim, babasile müstecir Ibrahi^n arasmdaki ihtilâfm halli maksadile yazılan ve küçük kardeşi Edhem tarafmdan götürülen mektub müstecire verilirken, uzaktan vaziyeti görüyor. Bu mektubla, müstecir görüşmeye çağrılmaktadır. Edhem, otelin yazıhanesine girerek, mektubu müstecire uzatıyor. Gördüğü mukabeîe, «Ben meyhaneye görüşmeye gidemem, hem şimdi işim var» şeklindedir. Bu cevabı veren müstecir, ayni zamanda okuduğu kâğıdı yırtarak parçalannı Edhemin yüzüne doğru fırlatıyor. Işte, Edhemin peşisıra gelip de otelin kapısında duran kardeşi İbrahim, bu hali görünce, bu sahnenin verdiği infialle cebine el atıp tabancasmı çekiyor ve müstecir İbrahime üç el kurşun sıkıyor. Bunlardan ikisi, hedefe isabetle İbrahim ağır surette yaralanıyor. Yarah Cerrahpaşa hastanesine kaldınlıyor, orada ölüyor. mumiliğe verilmiş, îstanbul Dördüncü AsIiye Ceza mahkemesinde meşhud suç kanununa göre muhakeme edilerek, muhakemesi bir celsede bitirilmiştir. Muhakemenin cereyanma göre, evvelki gün, Çoban Mehmedin Fatihte Atpazanndaki evine giden Mehmed Ali, şampiyonım karıst Nacfyeye, Mehmedin kömür aldığını, parası yetişmediğini, iki lira ile birkaç çuval istediğini söylemiş, «ben onun tarafmdan geliyorum» demiştir. Fakat, kocasınm evde yemek yiyerek henüz çıkıp gittiğini, kömür almaktan hiç bahsctmediğini düşünen karısı, Mehmed Aliye \ «Peki, biraz bekle» diyip, evin arka kapısından sokağa çıkmiş, o civardaki kahvede oturan Çoban Mehmedi bulmuş, müracaati anlatmıştır. Çoban Mehmed de, Naciyeye, o adamı kasaba kadar beraber gelmeğe ikna etmesini tenJbih etmiş ve böyle yapılmış. köşebaşında bekliyen Çoban Mehmed, birdenbire Mehmed Alinin karşısmda görünmüş, yakasına yapışmıştu. Mehmed Ali, kaçmağa kalkışmışsa da, ağır sikkt şampiyonunun kuvvetli kollan arasmdan srynlamıyacağını aklı kesmiş, Çobanın önünde kös kös yürümüş, karakola gitmiştir. Bugün müsabakalara Fener stadında başlanıyor Müddehımumî suçlu îb 25 gün hapse mahkum lstanbul atletizm birincilik müsabakala rahimin tecziyesini istedi oldu, derhal tevkif edildi Çarşrkapıdakr Yrldız Çoban Mehmetlin oteli cinayelinin mu karısını dolandırmak hakemesi btttr istiyen adam Dün liıTnanımıza gelen Rumen kotralanndan biri Amerikalı atletler Avrupaya hareket ettiler Avnıpada muhtelif atletizm müsabakaları yapacak olan seçme Amerika atle tizm takımı 5 ağustosta Glaskovda bulu nacaktır. Prens Abbas Halim şehrimize gelecek r Misafirler şerefine verilen ziyafet Bugünkü spor hareketleri ŞBREF 8TADI: Saat 13: Yuzme yarıgları. KADIKÖY 6TADI: Saat: 14. İstanbul Atletizm blrinciliklerl MODA DENIZCİLİK KULÜBÜ: Saat: 15. Turlc Rumen yelken yarışları VELİEFENDI: Saat: 15 At koşulan. 2nci hafta SULEYMANİYE KULÜBU: Saat: 14. İstanbul güreş birınclliklerl ÇEKMECE YOLU: Türkiye bisiklet şamplyonaaı 156 kllometre da yeniden iki Türkiye 200 metre kurbağalamada lstanbul rökoru kırılmiştır. MücaLakolora Dcyko£. Beşiktaş, ve Demirspor kulüblerinden 48 yiizücü işti rak etmiştir. Tecrübeleri yazıyoruz: Yüz metre küçükler 1 Bedri (Beykoz). 10,1, 2 Gürtekin (Beşiktaf). 100 metre kulübler: 1 Saffan (Beykoz 1,21 2 Ziya (Beşiktaş) 100 metre kulüb harici: 1 Mahmud, derecc 1.1.4 Kaleci Necdet tahliye edildi Geçen pazar Fenerbahçe stadında Galatasaray Demirspor maçı yapılırken hakem Tankı yumrukla yüzünden yaralıyan Demirspor kalecisi Necdet, dün sabah yaptığı bir müracaatle serbest bı rakma ısteğmi yenilemiş, bu sefer dört yüz lira kefalet göstermiştir. Bu müracaati kabul edilerek, para yatınlmış, mevkuf suçlu, öğle üzeri Üsküdar Tevkifanesinden salıverilmiştir. Tahkikat, hakem Tankın kafî muayene raporunun gelmesi beklenilerek devam halindedır. Bir yandan şahid ifa deleri tespit edilmektedir. Kat'î rapo run gelmesinden sonra, işin mahkemeye intikali gecikmiyecektir. J Dünkü yüzme yarışları Su sporlan ajanlığı tarafmdan tertib ePrens, Mısırda atletlerimizle bir arada dilen îstanbul yüzme şampivonlugu seçme Mısır spor teşkilâtı umumî reisi Prens rrüsabakalarına dün Beşiktaş jimnastik Abbas Halim, Atinada yapılacak Balkan lulübü yüzme havuzunda başUnmışhr. oyunlarını müteakıb, İstanbula gelecektir. Müsabakalardan evvel evvelce yüz Prens, bundan bir müddet ewel Mısırda metre müsabakada yeni bir Tv.rkiye röyapılan müsabakalarda 400 metreyi ka koru yapan Mahmud îstanbul su sporları zanan maruf atletimiz Göreni kazandığı ajanı tarafmdan bir yüzme reykelile talgalibiyetten sonra tebrik etmiş ve atlelletif edilmiştir. rimizle yakinen alâkadar olmuştur. Küçükler, kulübler ve kulüb harici olIstanbul birincilikleri münasebetile çok mak üzere üç sınıf yüzücü arasında icra iyi hazırlanmış olan Gören, jampiyonada en iyi dereceler elde edecek atletlerimizin edilen bu müsabakalar çok güzel olmuş ve başmda gelmektedir. 100,400 serbest yüzme rrüsabakaların 400 metro yarısta yeni bir Türkiyd rökoru yapan Mahmuda hediye veriliyor Çoban, dün sabah karsile birlikte mahkemeye gelmişti. Mahkemede Çoban Meh m«de hayranhğmdan bahseden Mehmed Ali «aç kalmasaydım, onu zarara ugratmak istemiyecektim!» diye teşebbiisünü Suçun, bu sebeble, £>u şekilde işlendiği, ithraf etmiştir. Kendisinin 25 gün hepsi, suçlu İbrahimin önceki sarih, sonraki mü560 kuruş para cezası ödemesi ve tevkifi evvel ikrarlarile, mahkemede «Ne yapkararlaştınlmıştır. rığımı bilmiyorum» demesine karşı Lutfi, HulÛsi, Halil, Refik, Ayşe, Melek, Oturduğu evden para ve yüAhmedin derece derece şahidliklerile sazük çalan kadın bittir. Maznun İbrahimin bu suçu, ceza Birkaç gün önce tevkif edilen Hikmet kanununun 448 inci madde^ine uyar. Lâ adh genc bir kadın, Kumkapıda ayni kin, maktul îbrahimin, oteîi idareden çı evde oturduğu Takohinin altm yüzüğile kan ihtilâfm hallini görüşmek üzere da on üç buçuk lirasını aşırdığı kaydile, veti tazammun eden mektubu yırtarak, dün sabah Sultanahmed birinci sulh cemaznunun küçük kardeşi Edheme fırlat za mahkemesinde muhakeme edilmiştir. ması ve bazı şahidîerin ifadelerine göre Nişanlısile gezmeğe giderken paraya ihgetirene söğmesi, maznun lehine takdiri tiyacı olduğunu, Takohinin parasile letahfif sebebi olabilir. Eğer mahkeme he vanta, iskarpin, çorab ve saire aldığını, yeti bunu böylece kabul ederse, cezayı yüzüğü de parmağına süs olsun diye azaltmak mvzuubahs olur ki, bu itibarla taJctığını, Takohi ile ahpapça tanıştığında 59 uncu maddenin gözönünde tutul dan bunlan habersizce almakta bir mahmasını mütaleama ilâve ediyorum.» zur görmediğini söyliyen Hikmet, «zaBundan sonra, müdafaa yapılmak ü ten sonradan iade etmek üzere almış zere muhakemenin devamı ağustosun bi tım. Yüzüğü geriye verdim, parasmı da öderim. Beni cezalandırmaym» demek rinci günü saat ona bırakılmıştır. Paylaşılamıyan çocuk dün tedir. Dünkü celsede, Takohiden başka, Hikmetin beraber kazinoya gittiğini anasına iade edildi söylediği Kahraman ve daha başka bazı «Paylaşılamıyan çocuk» bir kaç gün şahidler dinlenilerek, muhakeme kal denberi kayıblara kanşmış bulunuyor mıştır. Bir şahid daha çağınlacaktır. du. Fatma İlhan, annesi olduğunu ispat ettiği Nermin kızm, inkânna rağmen cuğu zorla alıkoymağı aklımdan geçir mahallebici Mehmed Alinin yanında bu miyorum> demiştir. Bunun üzerine teklunduğunu iddia ediyordu. Beşinci ic rar bulunan çocuk annesine bir kere daraya lâzım gelen harcı yatırmış, icra me ha verilmiştir. Fatma îlhan, cartık bu semurunun polis yardımile çocuğu mey fer kaçmasına da, kaçınlmasma da imdana çıkarması kararile yeniden hare kân bırakmıyacağım. Bununla beraber, burada bu işi başarmakta güçlük çekekete geçilmişti. İş bu safhada iken, maceğimi anlıyorum. Bu sefer Nermini alıp hallebici Ali müracaatle, çocuğun ken uzak bir köye götüreceğim. O da rahat diliğihden çıkageldiğini, kendisinin de etsin, ben de rahat edeyim, elâlemin de gelir gelmez bu vaziyeti alâkadarlara başı dinc olsun!> diye, kızmı bileğinden haber veremeğe geldiğini söyliyerek, kavramış, bir otomobille yolunu tut «ben kanunla başkasma verilen bir ço muştur. buna çok şaştı. Bir kadm böyle yerlerde rakı içer mi? Kâmile bu hayretin manasını anlamıştı. Gözünün ucile ona birkaç masa göstererek: ben Bak! dedi, rakı içen kadın yalnîz değilim. UÇURUMDA Roman: 42 Şimdi seni benim apartımana götürürüm. Yatak odama girersin, soyunursun, sıcak su var, bir banyo yaparsın, benim herşeyim sana uyıryor, çamaşırlarımı, beğendişin esvabımı giyersin. Sffn bunlan yaparken ben de terzihaneye giderim, işleri bitiririm, eve gelir, seni alır:m. Beyoğlunda bir güzel yemek yeriz, gece de eğleniriz. Sakın aklına fena birşey gelmesin. Senin gözün korktu benden. Hakkın var. Fakat bak ben ne iyi kadınım, göreceksin. Sana, Iclâle yapacağım kolpoyu da anlatırım. Türkân, gavret ederek, itiraza çahstı: Hayır, Kâmile Hanım, ben bu akşam gideyim eve, yann sabah sçelirim. Ne evi? Hançi e\} Komşularda sığıntı gibi mi kalacaksın? Merak ederler. Ben haber gönderirim, korkma. Yazan : Server Bedi Hem annenden de izin almış sayıhrım ben... Yann onu da getircceğiz. Gördün ya, arka oda ne güzel... Şahane balkon, şahane manzara... Sahiden, Türkân o odayı gezdiği zaman, o zarif, çifte ceviz karyolada annesile kendisinin yatacağına, o güzel psyalı odalarda yaşıyacaklarına inanmamıstı. Bütün bunlar mümkün mü?.. Birdenbire... Ne garib talih, yarabbi!.. Sonu gene mi fena?.. İyi olsun, fena olsun, neye yarar!.. Afif İclâlle nikâhlanacakmış... Afif! Afif! Ne anlaşılmaz dünya! Afif bu kadar yalancı, bu kadar... Ah, tclâl mi onu kandırdı? Kim bi'ir ne yalanlar söyledi... Fakat... Afif.. Kâmile sordu: Niçin hâlâ kederlisin öyle? Gözlerin ne derinlere daldı, ne düşünüycrsun? Ve cevab alamıyacağmı biliyormuj gibi motörü harekete getirdi, arabayı sürdü. Talimhanede bir apartımanın önünde durdular. Asansörle en üst kata cıktılar. Yaşlı bir kadın kapıyı açtı. Kâmile onunla da rumca konuştu ve Türkânı yatak odasına aldı. Buradaki eşya Kalyopi'nin evindekilerdi. Kâmile dolabı açtı ve içinden bir takım çamaşırla kısa kollu bir rob çıkardı ve karyolanın üstüne bıraktı. Sonra Türkâna odanın bitişiğindeki banyoyu gösterdi. Sesini çıkarmıyan genc kızı kucaklıyarak: Haydi, dedi, soyun, yıkan. Ben hizmetçiye tenbih ettim. Zile basarsın, emredersin. Ben gideyim. Ev senin. Soyun, yıkan, giyin, kuşan. Kahve, çay, limonata emret. Tuvalet masamda herşey var: Kolonya, lâvanta, ruj, pudra, tırnak cilâsı... Bir güzel tem;zlen ve süslen. Ben bir iki saate kadar gelirim, çıkarız, gezeriz, eğleniriz. Haydi. Kâmile Türkânı iki ya:ıağından da öptü ve ayrıldı. Genc kız, banyo odasında, şaşkın, etrafına bakıyordu. Kendini burada, mukavemet edilmez bir rüzgârın buralara attığı bir iplik parçası gibi hıssedıyordu. Ne yapmalı, Allahım, kaçmah mı bu radan? Hemen hastaneye ko«up annesi} muşlardı. Türkân gözlerinin ucunda birile konuşsa, bir kere ona danışsa... Bu sa ken hayretle etrafına bakıyordu: Ne güatten sonra içeri almazlar ki... Hem za zel yer! Ne temizlik, ne intizam, ne cidvallı kadın ne diyecek?.. O da şaşınr. diyet! Burada herşey kendi renginden Gene mi iş tecrübeye binecek? Türkânm daha güzel bir boya içinde görünüyordu. başmın içinde ne garib bir uğultu var... Tavanın duvarlarla birleştiği yerlere gizBir değirmen uğultusu... Beyninin içinde lenen ışıklardan başka her masanın üssanki talihi fırıl fırıl dönüyor. Nedir bu tündeki minicik lâmbalardan, etrafa ne Kâmilenin bütün bu davet'eri, ikramları, ceşidli ve neş'eli bir aydmlık dağılıyordu. vaidleri, dostlukları, fedakârhkları, ku Masalara hizmet eden uzun boylu kadmcaklamaları? Nedir bu kardeşlik hassa !ar nekadar ahenkli yürüyorlardı, ne tesiyeti? Niçin? lyilik mi, insanhk mı, miz ve biçimli giyinmişlerdi! TürkaTj, dostluk ihtiyacı mı, terzihanesine aid böyle bir yere ilk defa gelenlerin toy haymenfaatleri mi, nedir? Yoksa bu kadının retinden fazla bir his, bir boşluk hissi itabiati mi böyle?.. Genc kız onun bu çinde idi. Ah, bütün ömründe bir kere, hareketlerinde bir fenalık düşüncesi ola yalnız bir kere Afifle, fakat eski Afifle bıleceğine inanmıyordu. Ne fenahğı? buraya geîseler ve başbaşa yemek yeseKâmilenin ona ne hıncı var? Onun ah ler!.. Şimdi, Kâmilenin yerinde o olsaydı... lâkını bozmaktan ne kazanacak? Gözünün ucile, aynada kendine bakıTürkân, hava sıcak olduğu halde, üsüyormuş gibi titriyordu. Banyonun sıcak yordu. Kâmilenin mavi robu ona nekasu musluğunu açtı, suyu muayene etti. dar iyi gitmişti. Fakat gene de, karşı maGözleri teknenin beyazlığına dalıp kal sada oturan orta yaşlı bir adam onun hep saçlarma bakıyordu. Listeyi gözden gemıştı. Birdenbire kendini topladı ve kararını çiren Kâmile dedi ki: Sen şarab iç, Türkân. Eski renverdi. gin yerine gelir. Kırmızı şarab çok, çok 2 Beyoğlunun en lüks lokantalarından iyidir. Al, yemeğini de intihab et! Listeyi ona uzattı. birinde, kar gibi bembeyaz örtülü, çiçekli Kendisi rakı içmek istiyordu. Türkân bir masanın başında karjı karjıya otur Genc kız, biraz sonra, şarab kadehinin kenarını öptü, fakat bir damla içmedi. Harareti olduğu halde korkuyordu. Sanki bu kadehin içinde fena bir talih vardı. Kâmile buna da dikkat etti: İç, ayol, korkma! dedi. Şarab bu... Dokunmaz... Hiç şarab içmedin mi sen? Türkân bütün görgüsüzlükleri meydana çıkmış gibi utandı ve kekeledi: îç... içtim... tabiî...' Birkaç yudum aldı. Biraz sonra, birkaç yudum daha... Karşıda, yüksek bir yerde, keman hafif ve tatlı birşey çalıyordu. Türkân ürperdi ve ağzından kaçırdı: Ne güzel! • Kâmile başını salladı: H a şöyle! Biraz kendine gel, o güzel yüzün gülsün, eski rengini alsın. Yazık değil mi sana, çocuk? [Arkosı vari