27 Temmuz 1939 CUMHURIYET SON HABER Hâdiseler arasında KONUŞMALAR: Rousseau ve Meşrutiyet irkaç gün evvel, «Rejim ve mekteb» başlıklı bir yazım da, meşrutiyet ilân edildiği zaınan Rousseau'yu tanıyanlarımızın pek az olduğunu ve daha evvel de «Içtimaîi mukavele» muharririnin hiç bir eserini türkçeye çeviren bulunmadığını hatırlatmıştım. Beyoğlu 3 üncü Noteri, mütefekkir ve edib üstadımız Servet Yesarioğlu, bana gönderdiği bir mektubda, yarım asır evvel Galatasaray mektebinde Rousseauyu her çocuğun bildiğini yazdıktan sonra, şöhretli Fransız muharirinin Dijon Akademisine verdiği cevabm da, «Tarik» başmuharriri Kemal Paşazade Said Bey tarafından türkçeye çevrildiğini ve Ebüzziya külliyatı arasında neşredildiğini haber veriyor; bundan başka Ziya Paşanın Emile'i de tercüme etmiş olduğunu hatırlatıyor. İmzasını esirgiyerek anonim kalmağı tercih eden başka bir münevver okuvucumuz da, gönderdiği mektubda, Ziya Paşanın «Emile» den başka, Rousseau'nun «îçtimaî mukavele» sini de türkçeye çevirdiğini zannediyor ve Fransız İhtilâlile bu eserdeki fikirlerin «esas itibarile birbirinden ayrıldıkları» kanaatini taşıyor. Yarım asır e*"'» Sultan Hamid devrinde, Galatasaray çocuklarma tanıtılan Rousseau'nun, bir kadeh içindeki deniz suyile denizin kendisi arasmdaki farkı hatırlatacak basit edebî «extrait» lerden ibaret olduğunu Servet Yesarioğlu üstadımız da ^emen tasdik edecektir, sanırım. Bir kadeh deniz suyile yüzlerini yıkayanların mükemmel bir deniz banyosu aldıklarını söylemelerindeki şirin mubalâğanm altını çizdikten sonra, itiraf edeyim ki, Said Beyin tercümesini unutmuştum. Fakat Rousseau'nun Dijon Akademisine verdiği bu cevab, bir müptedinin ilk şerefli adımı olmak bakımından dikkate değer ve Fransız îhtilâlini hazırhyan büyük eserlerin listesinde yeri yoktur. Ziya Paşanın Emile tercümesine gelince, benim bildiğime göre, bu eserin tamamı neşrolunmuş değildir. Ebüzziya mecmuasında perakende birkaç parçası çıkmıştı. «îçtimaî mukavele» nin Ziya Paşa tarafından türkçeye çevrildiği rivayetini gerçekleştiren hiçbir vesikadan haberim yok. Herhalde Sultan Hamid devrinde bu eserlerin neşredilerek tam bir ihtilâl efkârı umumiyesi hazırladığını hiç kimse iddia edemez, ki yazımda belirtmek istediğim fikirlerden biri de buydu. Rousseau'nun ideolojisile «Hukuku beşer beyannamesi» arasındaki farklara gelince, bunların esasa aid olduklarını iddia eden imzasız mektub sahibile beraber değilim. Hayata çıkarken her ideolojinin kendi esaslarına kıyması, mefhumla şeniyet arasındaki münasebetin kanunlarından biridir; fakat bu fark, Rousseau ile «Hukuku beşer beyannamesi» arasında olmaktan ziyade, beyanname ile ihtilâlin seyrine aid vâkıalar arasında göze çarpar. 1 Ispanya tahtı General Franko, Kral Alfons'u memlekete davet için murahhas göndermiş [Baştarafı 1 inci sahifede] deri Dük de Maura, 13 üncü Alphonse'a mülâki olmak üzere dün Lozan'a hare ket etmistir. Dük, Franko'nun sarih talimatını hâ mil bulunmaktadır. Kendisi, eski Kralla saltanatm iadesi şartlarını müzakereye memurdur. Dük, 13 üncü Alphonse'un kararını Franko'ya bildirecektiı. Zannolunduğuna göre 13 üncü Al phonse, İspanyol milleti bir plebisitle kendisinin avdetine karar vermedikçe, hü kümdarlığı kabul etmiyecektir. Franko'nun eski Kralla münasebata girişmeğe karar vermesi, biraz hayret uyandırmıştır. Zira İspanyol kralcılarınm Veliahd Don Juan'ı namzed intihab etmiş oldukları zannediliyordu. Bunların ge çenlerde İspanya tahtı üzerindeki huku kundan feragat etmemiş olduğunu beyan eden 13 üncü Alphonse'un bu şekildeki protestolarının tesiri altında kalmış olmaları muhtemeldir. 13 üncü Alphonse, bu maksadla dahilî harb esnasında servttini Franko'nun emrine amade kılmıştır. memnuniyet ve heyecan hisseylememektedir.» Epoque gazetesinde Donnadieu diyor ki: «Harbi kazandıktan sonra şimdi de sulhu kazanmak lâzım geliyor. Bu son iş belki de ötekisinden çok daha güçtür. General Franko, mücadelede kendisine müzaheret edenlerin birbirine zıd tezlerini uzlaştırrnak mecburiyeti karşısında bulunmaktadır. Diğer taraftan Kont Cia no'nun talebleri de generalin bu vazifesini hiç de kolaylastırmamıştır.» Heybeli yangını Yazan: HÜSEYtN RAHMİ GÜRPINAR Pazar sabahı balkon serinliğinde günün havadis sütunlannı gözden geçiri yordum. Dalgınım. Bir ara adanm iki heybe arası dumanla doldu. Aman di yorum, yazın bu ceyid gününde bu kadar sisin manası ne? Dakika geçmiyor, yegenim kıpkırmızı bir suratla koşa koşa karşıma dikilerek: Amca ada yanıyor.. Ne diyorsun? Başınızı çevirip baksanıza.. Dönüp bakıyorım. Filhakika tam bi zim evin hizasında tepeden sarımtrak a levle karışık sıcak bir duman kasvetli çatırtılarla gökün mavisini lekeliyerek dalga dalga yükseliyor. Bu külhandan esen keskin bir koku da burunlanmıza dolu yor. Çok hazin, korkunc bir manzara... Hemencecik davranarak üst değiştiriyorum. Aşağıda gürültüler oluyor. Eğilip bakıyorum. Bizim bahçe itfaiye cfradı, çolukçocuk bir kısım halkla dolmuş... Arka kapınm kilidini kırmışlar. Sarnıcı açmışlar. Hortum salmışlar.. Bahçeye koşuyorum. Başbekçi: Bey baba merak etme, sönecek inşallah. Müdür bey selâm söyledi. Korkmasınlar, dedi. Tesellisile ellerime sanlıyor. Alevler tepeyi aşarsa birkaç köşk biz en önce atese lokma olacağız. İtfaiye efradı yarı çıplak, kan terler icinde çalışıyorlar. Hortumu bayıra uzatmışlar. Ortada suyu sarnıcdan alıp tepeye s«vkedecek motörpomp fasfaz faz.. Pisfos fos.. Çat.. Pat.. Bozuk düzen bir işleyişle gürültü yapıyor. Bu çabalamaIara rağmen hortumun şiştiği sezilmiyor. Kuzum ne oluyor? Diye 'um. Nt c k pompa bozuk, suyu ne alıyor ne veriyor, dediler.. Tepemizde alevler rüzgârdan aldıkları istikametle müthiş feci kıvrıntılar yaparak yükseli yor. Bir saatten fazla bir çahşmadan sonra nihayet cereyan başlıyor. Bu sefer de başka bir mahzur başgösteriyor. Meğerse hortum delik deşikmiş, her tarafından su fışkırıyor. Bahçe göllendi. Yangına su yun zerresi gitmiyordu. Büyük yangın kazalarında uzun ihmallerden doğan bu türlü mahzurların ref'i tamarn tehlikenin vukuu saatinde mi düşünülür? Arasıra bu edevatı muayeneye memur müfettişler yok mudur? Ateşe kim karışır, bilmiyorum. Hâlâ Rufailer mi? Böyle çürükçarık edevatın hiç olmaması olmasından evlâdır. Her saniye büyüyen tehlike karş;smda bu suretle beyhude uğraşma'.arla vakit zayi edilmemiş olur. , Büyükada, Burgaz ve telefonla çağırılan İstinye itfaiyeleri de yetişiyorlar. Asıl şaşılacak cihet ateşin susuz kuru kuruya söndürülmüş olmasıdır. Su ortasm dayız. Fakat suyu ateşe sevkedecek vasıtamız yok. îtfaiye ve asker efrad... Binlerce halk ellerinde sopalarla göğüs göğüse yangınla harbediyorlar ve afeti yeniyorlar. Bu tecrübe bana böyle çelin durumlarda Türkün savaştaki yüksek kibiliyetini bir daha ispat etti. Fakat bun dan müftehir olduğum kadar bu medenî asırda şeklin iptidailiğinden sıkılıyorum. Evi bırakıp gidemiyorum. Hâdise yerinden gelenlerden soruyorum: Nasıl? Bakmaya insanın yüreği dayanmı yor. O zümrüd çamlar bir anda çalısü pürgesine dönüyor. Heybeli de Kınahadaya benzemek tehlikesinde.. Saha büyük mü? Çamlimanından başlamış, genişliye genisliye tepeye yükselmiş. Yanan çamları binlerce tahmin ediyorlar. Yangın söndü. Bahçemizin kapıların halka kapadıktan sonra ben de görmeye gittim. Bu gözlere safa, derdlere deva yeşil ormanın bir kül, kömür virane?ine dönmüs olmasını görmek ye'si benim de yüreğime çöktü. Yangın neden çıkmış?.. Bu, son tahkikte anlaşılacak. Bu cihetin henüz meçhul bulunması faillerin gözlere görünmeden sıvıştıklarını anlatıyor. Bu kaçırma da etrafm ihmaline delâlet ettiği için insana ayrıca yeis getiriyor. Her yıl bu mevsimlerde ada ormanları medenî id rakten mahrum kimselerin gayrişuurî kasidlerine maruz kalıyor. Büyük küçük çamlık sahaları kavruluyor. Bu seferki kaza her ölçüyü geçti. Sıkı bir lodos esip de alevler tepeyi aşmış olaydı bozuk pompa, delik hortumiarla karşılanan azgın ateş bir anda ormanı sarabilirdi. Heybeli halkı ev, mal kaygusu değil canlarını zor kurtarmak tehlikesine düşmüş olacaklardı. Ortnan yangınlarında en tehlikesi çamlıklardır. Reçineli ağacların tutuşmak istidadı tıpkı barutu andırır. Bu korkunc kazanın tekerrürü halinde gene pompa bozukmuş, hortum patlakmış diyip geçecek miyiz? Böyle tehlikeli ihmallerin ortada mes'ulü yoktur. Çocuk bilmecelerinde olduğu gibi onu arayıp bulmalı. Sağlam bir motörpompla deliksiz bir hortum bedeli kül olan çamlık sahasının kıyme tile ölçülmez. Halkın geçirdiği heyeca na, iki neferin atlatıkları boğulma tehlikelerine de caba mı diyeceğiz? Ada yangınları bidayetleıinde söndürülemezîerse sert bir hava ile anbale olunca sopaya, taşa karşı ıslık çalarak sardığı yerleri cehenneme çevirir. İHEM NALINA MIHINA Yerli Mallar Sergisi nbirinci Yerli Mallar sergis dün, Galatasaray lisesinde, açı dı. Türkiyenin sanayileşmesiı büyük kıymet ve ehemmiyet veren bir yurddaş sıfatile 10 senedenberi Yerli Mallar sergilerinden hiçbirini kaçırmadım. 11 inci sergiyi de dün sıcaktan, havasızlıktan, kalabalıktan kan ter içinde kalmama rağmen, gezdim. İlk intıbaım şudur: İstanbul, sergi için, artık, bir daha, Maarif Vekâletinin lutfuna ve Galatasaray lisesinin misafirperverliğine sığınma malıdır. Sevgili yurdumun yemekhaneleri ve salonları, bir sergi için çok dardır. Dekorasyonlarla bütün pencereler kapandığından sergi tahammül edilmez derecede sıcak ve havasızdır. Bir sergi ile bir mekteb arasında, bina taksimatı bakımından hiçbir münasebet olmadığı için, Yerli Mallar sergisi, teşhir bakımından çok zayıf olmaktadır. Bu hak'kat çoktan anlaşılarak geçen sene, yeni bir sergi binası yapılması kararlaştınlmış ve 10 uncu Yerli Mallar sergisi kapanırken, bunun artık Galatasaray lisesinde açılan son sergi oldusu söylenmiş ve yazılmıştı. Anlaşılan büyük söylenmiş olacak ki 1 1 inci Yerli Mallar iergisi de gene Galatasaray lisesinin sinesine sığmdı. Dediğim gibi, îstanbulun mutlaka bir sergi binası olmalıdır. Bu binayı yapacak olan Belediye veya Sanayi Birliği, herhalde çok faydalı ve ayni za mnda istifadeli bir iş başarmış olacaktır. "ünkü sergi binası, eğer zeki bir mimarın elinden çıkar ve taksimatı iyi yapılırsa, hususî sergiler, büyük ziyafetler, konserler, balolar, konferanslar, içlimalar, hata düğünler için de kullanılabilecek salonlan ihtiva eder. İstanbulda yalnız sergi binası değil, bu gibi toplantılar için de kâfi genişlikte bir yer yoktur. Meselâ, Matbuat balosu ve Galatasaray spor kulübünün aile ziyafeti gibi, çok kalabahk olan toplantılar için kapı kapı, otel otel dolaşarak bin rica ile yer bulmak mümkün oluyor. Hatta bazan mümkün olmuyor da, balo mevsimini geçirmek ve ilkıaharın sıcak gecelerine kadar beklemek lâzım geliyor. Hulâsa, bir sergi binası yapmak, muhtelif bakımlardan zarurî ve Izem bir iş olmuştur. 12 nci Yerli Mallar sergisi de gene Galatasaray lisesinde acılmamalıdır. Kabinede tadilât yapılacak Madrid 26 (a.a.) Ecnebi müşa hidler, üç aydanberi hazırlanmakta olan ve askerî teskilâtın yenibaştan tensikini takib etmesi icab eden kabine tadilâtına müteallik tebliğin pek yakjnda neşredil mesine intizar etmektedirler. Bu müşahidler, kabinede yapılacak tadile aid listenin son nazırlar meclisi içtimaınm hitamında neşredileceğini tah min etmekte idiler, çünkü bu mesele, müzakerelerin esaslı mevzuunu teşkil etmiştir. Müşahidler, listenin Franko ile naz;rları arasında yeniden görüşmelere hacet Kont Ciyano niçin muvaffak kalmaksızın neşredilmesi muhtemel bu olamadı? Paris 26 (a.a.) Jour gazetesinde lunduğunu beyan etmektedirler. Bailby, İspanya hâdiselerinden bahsedeGazetelere konulmuş olan askerî sanrek diyor ki: sür, dündenberi ilga edilmişse de sivil san«İspanyayı ziyaret esnasında Kont Ci sür kalmıştır. ano, Roma Berlin mihverini Burgos'a Lozanda yapılan toplantt kadar uzatacak bir müdahale ile RomaFransız gazetelerinin yazdığma göre ya dönmek hususunda totaliterlerin ümid İspanyol kral taraftarlarının, Lozan'da ve arzularına tercüman olmuştur. Kont son günlerde yaptıkları bir toplantıya esCiano'nun bu derece parlak bir surette ki Kral Onüçüncü Alfons da iştirak et muvaffakiyetsizliğe duçar olmasının se miştir. Toplantıdan maksad, İspanyadabebi, bu hususta General Franko'nun ve ki son hâdiseler karşısında, kralcılarm azafer arkadaşları askerî şeflerin fikirlerini lacakları vaziyeti tetkik ve mütalea et ve düşüncelerini hiç nazarı itibara aima mekti. mış bulunmasıdır. Mümessillerden biri, herşeyden evvel Herhalde, buqün, İspanyol başkuman taht varisini kat'î surette tayin etmek lüdanının işinin pek de kolay olmadığı ka zumunu dermeyan ettiğinden, azadan bibul edilebilir.» ri, BourbonParme hanedanından Xa Ayni £iesele hakkında Figaro diyor vier'nin ismini öne sürmüştür. Fakat, ge* rek bu isitn, gerek prens Karlos'un isnıi, ki: , «Harbi kazananlar, Serrano Suner'in büyük bir ekseriyetle reddedilmiştir. Bunu müteakıb, murahhaslardan bazıetrafında toplanan bazı siyasetçilerin nüfuzunun gitikçe fazlalaşmasını iyi bir göz ları, Astorya Prensâ Don Juan'ı İspanya le görmemektedir. Harb galibleri, bunlar tahtı varisi olarak kabul etmenin siyasî hakkında, yegâne meziyetleri cephe ge bakımdan çok münasib olacağı mütalearisinde ve yahud hatta yabancı memle sında bulunduklan için, sabık Kral bu ketlerde kendi şahsî küçük entrikalarını teze siddctle itiraz etmiş ve kendisi hükümdarlık hukukundan asla feragat etçevirmiş olanlar, demektir. İspanyol askerî şefleri, herşeyden ev mediği gibi bizzat Astorya Prensinin de, vel, İspanya Almanya İtalya dostluk İspanyanm yegâne Karah olarak On ve tesanüd tezahürleri karşısında fazla üçüncü Alfons'u tanıdığını söylemiştir. 111IIIMIIIJ f |f J | f 11 f • f >lt< M •• t* •* t t >*• •• » aı Hataya giden heyet geliyor Heyet, büyük tezahüratla ıığurlandı Antakya 26 (a.a.) Anadolu Aİansmın hususî muhabiri bildiriyor: Büyük Millet Meclisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve vilâyetler murahhasları bu sabah saat 8,30 da Şemseddin Günaltayın başkanlığında Antakyadan ha reketle İskenderuna geldiler. Heyete Vali Şükrü Sökmensüer, Jandarma alay kumandanı, Emniyet müdürü ve kutlama komiteleri reisi, İnayet Mürseloğlu refakat ediyordu. İstasyonda Kolordu kumandanı Korgenerai Muzaffer Ergüder, Tümen kumandanı Kemal Yasınkılıc, Parti müfettişi Hasan Reşid Tangut, kav makam, Vilâyet Parti Belediye reisleri, kazalardan gelen Parti reis ve azaları, kalabalık bir halk kütlesi tarafından hararetle karşılandı. Bu sırada muallim Hatice Gariboğlu heyet reisine hitaben bir nutuk söyliyerek İskenderunlulann hissiyatına tercüman oldu. «Ve bilhassa Millî Şefimizkahraman İnönünün mubarek el Samsundaki seylâb felâketi Sular çekilince üç kişinin daha boğulduğu anlaşıldı Samsun, 27 (a.a.) Samsunda vukua gelen ikinci seyiâb hnkkında ahnan malumata göre, Samsun civarında kurtun ırmağmda şoför muavini Ismailin ve Bafranın engiz köyünden bir kadın ve Etifli köyünden bir erkeğ;n de boğulduğu, suların bu kere çekilmesile anlaşılmıştır. Bafranm 14 kilometre mesafede ve şose üzerindeki sigara köprüsü de yıkılmıştır. Gene Bafranm Bakırpınar An davallı mevkiinde bir çiftÜ.kte 11 hayvan yıldırım çarpmak suretile telef olmuştur. Kavak kazasınm Asarcık köyü böl gesinden 13 köy değirmeni yıkılmıştır. Demiryolu güzergâhmda sular çekil dığınden Samsun Ankara ve Samsun Çarşamba trenleri işlemeğe başlamıştır. Bilhassa Çarşamba ve Bafra kazalarında arazinin bir kısmı henüz sulr altmdadır. Mezruat ve mahsulât hakkındaki zararların tespitine devam olunmaktadır. PEYAMt SAFA Basvekil Dün Parti ve Vilâvet işlerile mesgul oldu Evvelki gün Yalovadan şehrimize ge len Basvekil Doktor Refik Saydam dün Vilâyet; Belediye ve Partiye giderek birer müddet buralarda kalmış; Vali ve Belediye Reisi Doktor Lutfi Kırdardan Vilâyet ve Belediye işleri; Parti müfettişi Konya meb'usu Tevfik Fikret Sılaydan da Parti işleri hakkında bazı izahat almıştır. Başvekilimiz îstanbul Kumandanı Halis Bıyıktayı da İstanbul Kumandau l:ğında ziyaret etmistir. Kınahnm da evvelce çamhkh bir ada iken her yanmı saran büyük bir yang;n neticesinde yeşil libasmdan soyunarak bugünkü çorak manzarayı almış olduğu taDünkü sergiye gelince, sıcaktan çok rihî bir rivayet olarak söylenilmektedir. bunaldığım için iyi gezemedim ve iyi tetBu korku diğer adalar için de variddir. İstanbul ikliminden ayrı, zayıf göğüs kik edemedim. Bununla beraber mal teşlere şifalı çam havasile meşhur bu veşil irinden ziyade dekorasyona ehemmiyet tepeleri Allah böyle bir akıbetten koru erildiğini gördüm. Bazı küçük sanavî sun. Sıkışmca yapacağımız böyle göke müstesna, diğerlerinde satışa müsaade edilmemesi, sergiye iştirak edenleri azaltel kaldırtnak mı olacaktır? Duaya güvemış. Şöyle bir dolaşmama rağmen, sananerek medenî vazifemizi unutmıyalım? iimizde kalite bakımından vuku bulan *** erakki gözümden kaçmadı. Meselâ dokGeçirdiğimiz hâile münasebetile na or Halil Sezerin karyola ve madenî eşya zarımda tahakkuk eden bir halden çok abrikasının mamulâtı, çok zarafet peyda memnunum. Bu da alât ve edevatile bah etmiş. Kauçuk sanayii iptidaî maddesi çeye dolan bir kısım itfaiye grupunun olan ham kauçuğa ağır gümrük vergisi gösterdikleri intizamlı hareketleridir. Bu konulduğu için geçirdiği buhrana rağmen merd, yiğit efrad cesur, hamul, yorulmaz, bir hayli gavret sarfederek bazı yeniıikyılmaz, gözlerini budaktan sakınmaz ol ler yapmış. Sümerbank şubesinde de, bu dukları kadar da meslekî bir terbiyeye 'il az mal teşhir edilmis, fakat Karabük sahibdirler. Bu oğullardan onlar bana fabrikalarının ham maddesi olan Divriki ben onlara mütekabil teşekkürlerle ayrıl demirleri gözüme o kadar güzel göründü ki diğer mamulât ve masnuatın azîığına dık. azla ehemmiyet vermedim. HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR Ankaradaki Fransız heyeti geliyor İngiliz Japon anlaşmasmdan sonra [Başmakaleden devavi\ tere için ehemmiyetli bir kazanc, hatta bir muvaffakiyet sayabiliriz. Böylelikle İngiltere şimdi bütün kuvvetile Avrupadadır. Bütün dünyaya nispetle küçük bir kıt'a olan Avrupadaki milletlerin kendi aralarında halledemedikleri meseleler nelerdir? Hakikati halde Avrupayı biribirine katan ihtilâflarda akla ve mantığa uyar hiçbir mesele yok gibidir. Bu kıt'a müfrit iddialarla makul nizamından mahrum edilmiştir. Harbli veya harbsiz işte bu nizam tekrar elde edilecektir. Muğlada zelzele Muğla 26 (a.a.) Dün gece saat 24 lerinin tarafımızdan minnetle, muhabbette olduğu gibi, bu ge.3 de saat 3,20 de le binlerce öpünüz ve yollarını hasretle şiddetlice bir yer sarsıntısı vukua gelmişbeklediğimizi bildiririz» dedi. Hararetle tir. Hasarat ve zayiat yoktur. alkışlandı. Sovyet Mançu hududunda Bu nutuktan sorira resmiselâm ifa yeni muharebeler eden jandarma bölüğü teftiş edilerek iz Tokyo, 26 (a.a.) Kwantcung ordu ciler ve halk heyet reisi tarafından se sunun bir tebliği, 59 Sovyel Mogol taylâmlandı. Bu sürekli alkışlar arasında he yaresinin dün Mogolistan Mançuri huyet kendilerine tahsis edilen vagonda tre dudunda Japonlar tarafından yere düşünin hareketine kadar çok samimî tezabü rülmüş olduğunu bildiım sktedir. Ayni rat devam etti. Saat 10 da heyet ayni iç hudud üzerinde kâin buhınan Balshyaldan gelen bir telgraf, Japsn bataryalarıten gelen coskun ve saımî heyecanla nın bütün gün Khalha'nın <*arb sahilindeuğurlandı. Heyete Toprakkaleye ka"!?.r ki Sovyet Mcgol mevzüenni bombardıİnayet Mürseloslu refakat ediyor. İs man etmiş ve fakat has m bataryalarının kenderun bu vesile ile de büyük ve se' : e ] e etmemiş oldukîdrını bildirmek rincli bir gün daha yaşamış oldu. i tedir. [Baştarafı 1 inci sahifede] kurmaydan Korgenerai Sabit Noyan, Ankara Mevki kumandanı Tümgeneral Mustafa Kemal Gökçe, Merkez kumandanı albay Demir Ali, Emniyet direktörü Şinasi Turga, Genelkurmaydan kurmay albay Şefik Çakmak, kurmay binbaşı Hüseyin Ataman, kurmay yüzbaşı îrfan Alptekin tarafından uğurlanmış, mızıka Fransız Türk marşlarını çalmış, bir asLehistana avdet eden kerî kıt'a selâm resmini ifa eylemiştir. Almanlar Tren hareket ederken gan dolduran kalabahk bir halk kütlesi misafirlerimizi Varşova, 26 (a.a.) «Havas» Leh matbuatı Wielun civarından bir müddet hararetle alkışlamıştır. evvel Almanyaya kaçmış olan Alman'.ardan mürekkeb bir grupun döndügünü yaInhisarlar Vekili İzmirden zıyor. Bu Almanlar Almanyada daha hareket etti fazla kalmağa imkân göremediklerini, ziİzmir, 26 (a.a.) Şehrimizde bura orada günde 12 saat, o da lüzumu veçlunmakta olan Gümrük ve İnhisarlar Vehile gıda verilmeksizin çalıştırıldıklarını kili Raif Karadeniz bugün saat 12 de söylemislerdir. İngilterede hava hücumları Ege vapurile İstanbula hareket etmistir. Vekil Vali Ethem Aykut, Müstahkem na karşı müdafaa talimleri Mevki Komutanı Tümgeneral Rasim Londra, 26 (a.a.) Şimdiye ka Aykut ve Belediye Reisi doktor Behcet dar tertib edi'miş olan sadece müdafaa Uzla Emniyet müdürü, C. H. Partisi ekzersizleri, 9 ilâ 10 ağustos tarihinde îlyönkurul reisi ve matbuat erkânı, Gümgece yarısile sabahın dördünde Londra rük ve İnhisarlar idaresi erkânile birçok mmtakasında, İngilteren'n merkez, ce nub ve şark mmtakalannda yapılacaktır. zevat tarafından uğurlanmıştır. Rıhtım Güneş battıktan sonra ısık yakılmaması da 1;askerî bando ile bir askerî kıt'a ve bir L 1 ]"1'1<i emirname, 28 kor.tluğa şamil r>o « nr""ifre7ei tarafından ihtiram mera simi yapılmıştır. olacaktır. Serginin en cazib köşesi, İstanbul pavironudur. Burada, îstanbulun imarı için vapılan büyük hamleyi muhtelif maketler halinde görerek derin bir zevk duydmn. Seroinin bahçesindeki uzun kitab pavivonu, Galatasaray lisesi gibi bir irfan oca5ına en cok varasan kısım olduğu gibi, 1 inci Yerli Mallar sergisine tatlı bir iliır. e nur çeşnisi vermiş. Güzel bir bulus. Sergiyi, daha s«rin ve daha az kalabahk bir zamanda bir daha gezmek v e kinri bir yazı ile intıbalarımı tamamlamak sterim. Yılanla mücadele ederken İzmir, 26 (Hususî) Çeşmede Hüieyin isminde bir gene bağda karşıla=tığı Bugün için Japon îngiliz ihtilâfının bir yılanı bıçakla öldürmeğe çalışırktn bertaraf olma^ile bütün Avrupanm üzerin yılan üstüne atılmış, Hüseyin de heyecanden büyücek bir yük kalkmıştır. la bıçağı, yılana vurmak isterken göğsüYUNUS NAD1 ne saDİamıs ve ölmüştür. r Satılık yatak oda takımı îtina ile yaptırılmış, pembe lâke, yepyeni ve çok güzel ipekli yorganlarile yedi parçadan ibaret komple bir yatak odası Sanda 1 Bedesteninde teşhir edil mektedir. Bugün saat on üç bucukta müzayede ile satılacaktır. Bedestence takdir olunan kıymeti üç yüz liradır. 1