CUMHURÎYET 19 Temmuz 1939 UYDUNUZMU Cazibe Geçenlerde Paris Dstanelerinden biri, geniş mikyasta bir hırsızlığa sahne olmuştu. Posta memurlarından yirmi iki kişi, kıymetli mektubları ve paketleri açıp boşaltmak suçile yakalanıp adliyeye verildiler. Muhakemeler görüldü. Hepsi sekizer, onar aya mahkum oldujar. Bir tanesi müstesna: Bir kadın memur. Mahkeme, bunun hakkmda altı ay ceza vermiş. Sebebi, kadın memurun: Ben sadece'moda mecmualan, tuvalet levazımı gibi eşyanın bulunduğu paketleri açtım. Ne yapayım, kadınım Bunların cazibesine kapıldım, demiş olması. Bu zaaf, cezayı hafifletici sebeblerden görülmüş. Moda mecmuasile, tuvalet eşyasmın cazibesi, paranın cazibesi yanında hiç kaldığına göre, bu kadımn erkek meslekdaşları da ayni iddiayı ileri sürseler ne olacaktı? Kadın hakkmda verilen «esbabı muhaffefeli hükümde» paketlere ve zarflara «cazibeli eşya» koymak jafletini gösterenlere de bir ibrat dersi var. Karacabey harasında yetiştirilen merinoslar I G. Saray D. Spor Her biri 80 • 120 kilo gelen Merinoslar, sun'î İki takım pazar günü Fetohumlama usulile üretilmektedir ner stadında karşılaşıyor İstanbul Futbol Ajanlığından: 1 2371939 pazar günü Kadıköy Fenerbahçe stadında oynanacak Demir spor Galatasaray millî küme maçı saat 1 7,30 da yapılacaktır. 2 Maçın hakemi Mustafa Balöz dür. 3 Yan hakemleri Ahmed Âdem Gögdün ve Halid Galib Ezgüdür. YENİ Her ailenin, her gene kızın, her münevver Türk gencinin ve nihayet her okuma ihtiyacında olanın yegâne haftalık mecmuası olmuştur. /VVEC/VIUA 5 0 den fazla resin, 15 tanınmış muharririn en güzel yazısı Turhan Tan Hakkı Süha Bürhan Cahid Selâmi İzzet Nurullah Ataç (VâNu) Sermed Muhtar Ahmed Hidayet Doktor Nuri Şeref E. ARKIN Mevlud Baysal'ın nefis yazıları. Ressam Ercümend ve Salihin tabloları | Ayrıca kıymetli şair NECİB FAZIL'ın bütün gencliğe hitab eden çok şayanı dikkat bir makalesi. | Gene ve sa'atkâr hikâyeci SAID FAİK'ın çok nefis bir hikâyesi \ ASLAN TUFAN'ın çok orijinal bir röportajı. İstanbul Ankara eskrim müsabakası Dört tanesi on bin liraya alınmış Merinos koçları Bursa (Hususî muhabirimizden) Karacabey harasında doğrudan doğruya Ziraat Vekâletine merbut bir (Merinos Yetiştirme Çiftliği) var. Çiftliğin mü dürü Ekrem, şefler ve mütehassıslar kâmilen Avrupada tahsil gbrmüş kıyrretli genclerdir. Şimdi merinos tohumlama faaliyeti devresinde bıdunduğumuzdan bu işleri organize etmek üzere Ziraat Vekâletinin merinos şubesi müdürü Fahri de burada bulunuyor. Koçlar arasında beheri iki bin beşer yüz liralık dört koçun baliğ olduğu kıymet (10) bin lirayı buluyor. Bu koçlara insandan çok daha titiz bir itina ıle bakılıyor, her gün onlara yumurta veriliyor. Bittabi bu ihtimarndan alınan netice sun'î tohumlamada mühim bir rol oynuyor. Devlet, geniş ve münbit bir mıntaka üzerinde yaşıyan bütün yerlı koyunlan merinoslaştırmak için yekunu milyonlara baliğ olan bir tahsisa: ayırmış ve bunu halkm kazancı hessbma gene halk koyunlarının ıslahma sarfetmekte bulunuyor. Eti, \'ünü, kilasu ve kıymeti itibarile her bakımdan yerli koyuna üstün evsafta olan merinos koyununun ayn bir kıymeti de tnillî yünlü sanayiin ilk maddesini teşkil eden yününün ipekten daha yüksek kslitede fevkalâde nefis oluşudur. Vilâyetin toprak verimi itibarile en zengin mıntakasında toplanan bu münevver ve salâhiyetli fen adamlan, merinoslaştırma davasınm tahakkuku için geceli gündüzlü çalışarak kendilerini bu memleket işine vakfetmiş b'ilunmaktadırlar. Şüphe yok ki, devletin bunca fedakârlık ihtiyar ettiği bir davada nalk. kendi istifadesini müdrık olmasm. Önceleri sun'î tohumlama suretile devam eden merinoslaştırma ışıne bu sene geniş mikyasta tabiî tohumlama ilâve edılmiş bulunmaktadır. Tabiî tohumlaa şekli fazla damızlık almak gibi da ha masraflı ve daha külfetli bir iştir. Aynca tabiî tohumlamanın azam: verimi yüzde elliyi geçmediği halde sun'î tohumlamanın randımanı yüzde yetmiş beşi aşmaktadır. Merinos koyunlannı üretmek L§I doğrudan doğruya tabiî tor.umlamaya bağlı kalırsa, fabrikalarımızın muhtac Dİduklan merinos yününü tEmamen dahilden tedarik edebilmek için en az yanm asır *eçmek lâzımdır. Bizim gibi süratle yerli rkı merinosa tahvil etmek mecburiyet ve zaruretile karşı karşıya olan bir mılet için sun'î tohumlama şekli biçilmiş bir kaftandır. Çünkü, tabiî tohumlama için her biri binlerce lira kıymetinde binlerce koç almamız icab etmektedır ki, netice iti barile beyhude para ve zaman israfın dan başka türlü tavsif edilemiyecek oan bu hattı hareket asla bize uygun gelmemektedir. Binlerce koyunun içinde hırap yani kızğmlık devresine girmiş koj'unları seçmek, muvaffakiyetin sırnnı ve bu davanın ruhunu teşkil etmektedri. Çüncü, halk, koyunlannı güden çobanlann 2500 liraya alınmış diğer bir Alman Merinos koçu bir angarya kabilinden seçiverdiği ko yunlar, eğer bu devrede değilse, netice bittabi sıfıra müncer oluyormuş. İşte, sun'î tohumlamanın bel kemiğini teşkil eden bu mesele, halkın dikkatle ehem miyet vereceği noktadır. Kızgın olmayan bir koyuna verilen Siperma Hederolub gitmektedir. Binaenaleyh Devletin bir çok emek ve para sarf ederek halkın koyunlan için açtığı tohumlama istasyonlarına getirilecek koyunlarm bilhassa bu devrede bulunanların olmalarma çok itina olunmak ön şarttır. Sun'î tohumlama ile elde edilen ırk, yarım kan oluyor. Bir yerli koyun beş jenerasyondan yani beş kandan sonra halis kan merinos oluyor. Burada her koyunun kulağında bir damğa var. Damgalarda onun kaçıncı kan ve babasının hangi ırktan olduğu yazılı... Türkiyedeki merinoslaştırma işinde iki cins koç kullanılmıştır: Macar, Alman.. Şimdi kullanılanlar ekseriyetle Almanlardır. Bu sene Ziraat Vekâleti 45 mıntakada tohumlama istasyonu açmıştır. Bura larda kısmen sun'î, kısmen de tabiî to humlama yapılmaktadır. 19 istasyon Bursa Vilâyetinde, diğerleri Bandırma ve Balıkesir mmtakalarmdadır. Halka kolayhk olmak üzere bu istasyonlar azamî 3 kilometre mesafelerle kurulmuştur. Buna rağmen kâh mesafeyi uzak bularak, kâh hırap devresine girmemiş koyunlan götürerek yerli koyunlann merinosa tahvil edilmemesi yolunda kaçamaMı hareket eden kimseler bulun maktadır. Bu sakat zihniyeti taşıyan lann bilhassa köylü ve yçtiştiriçi pl^nadıklarını, bilâkis bazı koyun sürülerinin sahibleri olduklannı esefle öğrenmiş bulunuyoruz. Bu gibilerle devletin bütün teşkilâtı mücadele ederek kendi lerini bu müspet, verimli ve memleket için pek faydalı yola sokmak icab et mektedir. Bir merinos koyunu 80 ve 120 kilo arasında et verirken el'an yerli koyunda ısrar etmenin manasızlığı mey dandadır. İstanbul Eskrim Ajanlığından: 21, 22 ve 2371939 tarihlerinde E dirnede yapılması Federasyonca karar altına alınan Ankara İstanbul Eskrim müsabakaları hakkında talimat almak üzere eskrimcilerin 1971939 tarihine musadif çarşamba günü akşamı saat 17,30 da Beyoğlu Halkevinde Ajanlığımıza mü racaatleri ehemmıyetle rıca olunur. 3 6 sahife 1 0 kuruş Afyonkarahisar B elediyesinden: 63800 lira bedeli keşifli Belediye elektrik tesisatı için iki aded buhar kazanı, iki aded buhar makinesi ve iki aded alternatörile birlikte teferrüatı 7/7/939 tarihinden 22/8/939 tarihine kadar 45 gün müddetle ve kapalı zarf usulile münaka?aya konmuştur. îhalesi 22/8/939 sah günü saat 14 te Encümeni Belediyece icra edilecektir. İğreti teminat 4440 liradır. Bu işe aid kesifname, şartname vesair evrakı 319 kuruş bedel mukabili istiyenlere verilir. Taliblerin 2490 sayılı kanunda yazılı şartları haiz olmaları ve teklif mektublarını mezkur kanunun 32 ve bunu müteakib maddeleri çerçevesi dahilinde ıhale saatinden bir saat önce Encümeni Belediyeye vermeleri ve mukabili bir makbuz almalan lâzımdır. İstekliler'n belli gün ve saatte Dairei Belediyede hazır bulunmaları veya teklif mektublarını vaktinde vermeleri ilân olunur. ( 5091) Her hafita Türkiye bisiklet şampiyonası İstanbul Bisiklet Ajanlığından: 1 Evvelce tehir edilmiş olan Tüîkiye bisiklet birincilikleri müsabakaları 28 ve 30 7 1939 tarihlerinde şehrimizde yapılacaktır. 2 1 kilometrelik sür'at koşusu 2871939 tarihine musadif cuma günü sabahı Küçükçekmece gölü kenarındaki düzlükte yapılacaktır. 3 156 kilometrelik mukavemet koşusu 3071939 pazar günü sabahı Topkapı stadının önünde başlayıp ve bitirmek üzere yapılacaktır. 4 Her iki yarış da Topkapı ile Si livri kasabasının ilerisine kadar asfalt yol üzerinde vapılacaktır. 5 Müsabaka günü evvelce ilân olunan muayyen saatlerde müsabaka verinde hazırlanmıs olarak bulunmıyan koşucular bu müsabakalara giremezler ve sonradan hiçbir hak talebinde buluna 6 İstanbulda bulunan kosucuların simdiden müsabakalara hazırlanmaları lÜ7umu ehemmivetle tebliğ olunur. Seyyah kelebekler . Avrupa ile Amerika arasında işliyen vapurlar, iki kıt'a aasında, sık sık, kelebek taşırlar. Kâh vapurların şurasına, burasına konup yorgunluk alarak, kâh havalanarak Okyanusu aşan bu haycıkların, ilkönce, yumurta haünde, kıt'adan kıt'aya geçtiği zannediüyordu. Halbuki, Monark denilen, sırf Amerikaya mahsus bir nevi kelebeğin, bu koskoca seyahati, münhasıran kanadlarının ianesile yaptığı, son za^anlarda anlaşılmıştır. Alimlere merak olmuş. Tayyarelerle yarış edercesıne bazan tekbaşına, bazan ikisi iicü birden, ummanlar aşarak hicret eden bu kelebekler acaba bu külfete neden katlanıyorlar? Kimi spor merakı diyor, kimi serserilik. Yanlışlıkla denize açılıp, gemiden başka konacak yer bulamadığı içirv ta Avrupayı boyladıklarını söyîiyenler var. Âlimlerin bu izahına bir şair şöyle mukabele edıyor: «Okyanuslan aşmayı göze alan kelebek, dişisi biyolojistlerin koleksiyon kutusuna hapsedildiği için onu aramaya çıkan erkek kelebektir. Denizleri aşacak cür'eti ona ancak ask ateşi verebilir.» Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığından: Gümrük Muhafaza teşkilâtmda cenub bölgesinde istihdam edilmek üzere binbasıhk rütbesi ve maaşile mütekaid<en formalı veyahud «170» lira ücretli sivil olmak üzere bir tabib ile 140 lira ücretli bir veteriner alınacaktır. İstekli olanlarm 31 temmuz 1939 tarihine kadar dilekçe ile doğruca Ankarada Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığına müracaatta bulunmaları. «2941» (5094) SUADiYE PLAJI Tuğla standardı Tuğlacılar, Ankaraya bir heyet gönderecekler İktısad Vekâleti, memleketimizde büyük bir imar hareketi olduğu sırada yurdun her tarafmda yapılan tuğlaların başka başka vasıflar arzettiği ve bir taraftan da gerek hususî ellerin yaptırdığı insaatta gerekse devlet inşaatında birtakım fırsatçulann tuğla namı altında tuğla vasfını haiz olamıyacak şeyleri verdiklerini gözönünde tutarak memleket için muayyen tip tuğla kabul ederek tuğlaların standardına kararvermiştir. Vekâlet bu vaziyeti tuğla imalâtı yapılan başlıca mıntakalara ve bu meyanda en büyük tuğla harman ve fabrikalarının bulunduğu İstanbul Ticaret Odalarına da bildirmiş ve tuğlacılarla temasa geçilip neticenin bildirilmesini istemiştir . Dün Ticaret odasında tuğla fabrikatorlan ve harman sahibleri bir toplantı yapmışlardır. Bu toplantıda standard nizamnamesi esasları üzerinde görüşülmüştür. Toplantıda birçok itirazlar ve mütalealar ileri sürülmüş, nihayet Vekâletle bu bahis üzerinde daha etrafhca temas edilmek üzere tuğlacıların Ankaraya bir heyet göndermesine karar verilmiştir. Heyet, derhal Ankaraya gidecektir. sarahat peyda etmişti: soğulmak... Mektebden koğulmak... Türkânm alnından yanaklarına iri ter damlaları iniyordu. Geçen sene İclâl bir kızı mektebden koğdurmamış mıydı? Gene kız, hafif bir çığlık kopararak içini çekti. Seza Hanım uyandı ve seslendi: Türkân? Uyanık mısın? Evet anne. Niçin uyumuyorsun, kızim. Yorgunsun. Harab oldun bugün. Uyu haydi. Rahatsız mısın? Hayır, anne. Fakat kızının sesinden onun bir buhran içinde olduğunu sezen annesi de yatağm içinde oturdu ve bir sigara yaktı. Niçin uyuyamadın, söyle bana, dedi. Uyudum, anne. Fakat sonra uyandım. * Sıkıhyor musun? Türkân, sesinin ifşa ettiği kederi gizliyecelc kadar yalan söylemek istemediği için itiraf etti: Biraz. Söyle bana. Neye üzülüyorsun? Afifle ben konuşacağım, dedim sana. Yalnız o değil, anne. Bu akşam MÜNİR NUREDDÎN gecesi Susuğurluk Beledi yesinden: Kasabamız elektrik tesisatı dahilî şebekesi için lüzumlu ve cem'an 35260 kilo ağırlıgında 186 tek ve 14 de çift olmak üzere 2645 lira keşif bedelli 200 aded potrel demir direkle 228 lira keşifli 900 konsol demir 500 pazarlıkla satın alınacaktır. İhale 27/7/939 perşembe günü saat 15 te Susuğurluk Belediye Encümeninde yapılacaktır. Talibler yüzde yedi buçuk pey akçesile pazarlığa iştirak edebilirler. Fennî şartname ve evrakı sairesini görmek istiyenler Susuğurluk Beleddye kalemine müracaat etmelidir. (5310) MUSA ATAŞ Diştabibi aranıyor Tabancanın iyiliği sabit olmuş! Evvelki gün, Yalovada Samanlı kö yünde İbrahim adında biri, gene ayni köyden Bektaş ismindeki bir adamı kazaen öldürmüştüiT. Vak'a şöyle olmuş tur: Ibrahim, yeni aldığı tabancayı tecrü be ederken, tabancasını, nasılsa, 400 metre ötede tarlada çalışan Bektaş istikametine teveih ederek ateş etmiştir. Serseri kurşun dört yüz metre mesafeden, Bektaşa tesadüf etmiş ve işi gücile meşgul olan zavallı adamı derhal öldürmüştür. İbrahim tevkif edilmiş, Müddeiumumî derhal vak'a mahalline gelerek mahallinde tetkikat yaparak, vak'anm kaza neticesinde olduğu kanaatine varılmıştır. Bursa Osmanlı Bankasını soyanlar mahkum oldular Bursa (Hususî) Osmanlı Bankası Bursa şubes ini 932 senesinde güpegündüz ve silâh tehdidi altında soymaktan suçlu oiarak evvelce muhakeme ve mahkum edilmiş, bilâhare Temyiz mahke mesinin bozma kararı üzerine yeniden muhakemelerine başlanmış olan İnegöllü Süleymanla Ahmedin muhakemeleri bitmiş ve karar tefhim olunmuştur. Kararda her ikisinin bu suçu işledik leri sabit görülerek kendileri tevkif edildikleri 936 yılından itibaren yedişer sene ağır hapislerine ve bu kadar müddetle âmme hizmetlerinden mahrumi yete mahkum edildikleri bildirilmiştir. İnegölüü Süleymanla Ahmed evvelce de yedişer seneye mahkum edilmişlerdi. Bu korku, gene kızın kalbine bir yengec gibi yapışmıştı. Bütün ümidlerinin önüne dikiliyordu. Afif sabahleyin gelirse daha kolay; fakat, ya gelmezse?.. O da var, ya gelmezse?.. Geîmezse, aman yarabbi, gelmezse, demek herşeyi öğrenmişti. Demek ihbarı yapan İclâldı, o gün ne olacağını biliyordu, Afife haber vermişti. Çünkü akşarnın yedi buçuğundan sonra, yani terzihane basıldıktan sonra İclâlin oraya giderek meseleyi haber alması mümkün değildi. Afif gelmezse herşeyi öğrenmiş, darılmış, iclâlin pençesine düşmüş demekti. Allahım, Allahım... NUR BABA Yeni Tabı Bektaşiliğin mahiyetini ve tekke âlemlerini edebî bir dille anlatan harikulâde nefis bir eserdir. Fiatl 5 0 K u r u ş Yakub Kadri Anadoluda iyi bir maaşla Dişçi mektebinden mezun bir bay veya bayana acele ihtiyac vardır. Taliblerin mektubla ve yahut her gün saat 5 7 ye kadaı Taksimde Sıraselvide 101 numarada Bav Besire müracaatleri. Zayi Kocamustafapaşa nüfus dairesinden aldığım hüviyet varakamı ve askerî terhis tezkeremi zayi ettim. Yenilerini alacağımdan hükümleri yoktur. Hüseyin oğlu Ferhad Remzi Kitabevi Kırklareli Daimî Encümeninden: Cins ve miktarları şartnamesinde yazılı Hususî Muhasebe, Nafıa. Maarif, Ziraat, Baytar ve memleket hastanesine aid 1500 lira muhammen bedelli evrakı matbua ve defatire isteklisi tarafmdan verilen bedel lâyık hadde görülmedi&inden eksiltme 26 temmuz 939 çarşamba günü saat «15,5» ta ihale edilmek üzere uzatılmıştır. İlk teminat «112,5» liradır. İsteklüerin nümune ve şartnamesini görmek veya eksiltmiye girmek üzere Kırklareli Daimî Encümenine müracaatleri ilân olunur. (5293) Başka ne var, yavrum? Mekteb... mektebi düşünüyorum. îclâli biliyorsun. Şimdi yapmadığı dedikodu kalmaz. İdareye akseder. Seza Hanım içini çekti. Sönük ve ürkek bir sesle: Ne olurmuş? dedi. Biliyorsun anne, dedikodu ne fena şeydir... Artık bu mektebde de akh başında insan yok mu, kızım? Senin bir suçun olmadıktan sonra kimin ne demeye hakkı var? Herkes öyle mi düşünür? Dedikodu bu: Türkân Beyoğlunda kötü evlere dadanmıs, birdenbire şıklaşmış, Beyoğlu caddelerinden ayrılmıyormuş, nihayet polis basmış, karakollara düşmüş... Neler söylemezler. Senin dilin yok mu kızım? Sen de söylersin. Yüzüme söylemezler ki, anne... Kendimi müdafaa edemem kı... Hayır, mektebden soran olursa anlatırsın. Daha olmazsa ben de müdire hanım a gider, söylerim. Allah o kerteye getimesin. Bizim ağzımız, dilimiz yok değil ya... Haydı, uyu bakayım... Hem artık sen de bu İclâl için o kadar fena düşünme. Çok kıskancdır o, bilme7sin, anne. Biliyorum, biliyorum, ben sana eskiden söylemez miydim? O kızın ifrit bakışmı hiç sevmiyorum diye... Fakat bu kadarını kimse yapmaz, kızım. Bakalım... Sabahleyin Afif gelsin de. Gelmez diye korkuyorum. Söz verdiyse gelir helbet... Haydî sen uyu. Seza Hanım sigarasını söndürdü ve yattı. Türkân da yattı ve sabaha kadar, arada bir dalarak, uyanık durdu. Horozlar öterken yataktan kalkmış ve arka odayı toplamaya başlamıştı. Afif gelirse onu buraya alacaktı. Her tarafı sildi, süpürdü, temizledi. Ve beklemeye başladı. Dokuz vapuruna binecek olduklanna göre Afifin sekize, nihayet sekiz buçuğa kadar gelmesi lâzımdı. Seza Hanım tahta perdey.i vurarak arkadaki komşuya saati sordu. S c kize geliyordu. Ana kız, kulakları kapıda, beklediler Seza Hanım: [Arkası var'. UÇURUMDA Roman: 32 Aman anne, Afif «herkes» mi? Dedikodu yapar mı? Benim için o da herkestir. Sana and verdirmiş olurum, biter, gider. Türkân düşünüyordu. Seza Hamm> muvaffak olacağından çok emin görünerek: îyi, iyi... dedi, işte böyle... Uzülme sen... İş Afife kalsın... Bir şey değil o... Bir gün Allah o İclâlin de cezasını verir. Ona da hiç üzülme... Birkaç kujşumuz vardı zaten... dayından da geliı... sonrası Allah kerim... Terzihane mi pok?.. Ben arar, bulurum sana.. Hiç sıblma! Türkân ferahladı. Ah, bir de ertesi .abah Afif gelse, gene kız ona herşeyi anlatsa, İclâlin münafıkhğı meydana çıkşa kolaydı. Fakat... bir de mekteb mese Yazan : Server Bedi lesi var... Şimdi İclâl mektebi birbirine katacak, Türkânı yerden yere vuracaktı. Yemeğini yer yemez Türkaa yattı. Ne uykuya, ne dalgınlığa, ne uyanıklığa, ne rüyaya, ne sayıklamaya benziyen garib, kıvrandırıcı, terletici bir gerginük hali Türkân yatağm içine oturdu. Bütün içinde sağdan sola, soldan sağa döndük vücudünü ter basıyordu. Birdenbire sıçten sonra iyice uyand.. Bütün vücudü radı. Aklına İclâlin bir sözü gelmişti. şütenin pamuklanna karışm'ş gibi ezik Daha bugün, o, Ferihaya «Pazartesi gübir halde idi. Bütün mafsallan ve etleri nü ben senin yanında oturacağım» demesızlıyordu. Yanıbaşmda, kendisi gibi yer miş miydi? Türkân buna şimdi mana de yatan annesini uyandırmamak için, verebiliyordu. Demek ki İclâl terzihanederin ve uzun nefes alma ihtiyacmı bile nin basılacağını düşünerek bunu söylemiştatmin edemiyordu. Kaç defa, «Afit! ti. Türkânm mektebe bir daha gelemiyeAfif!» diye bağırmak istedi. Gözlerini ceğini ima «tmiş oluyordu. Bu vak'a ikapadığı zaman hep onun dargın vüzıle dareye akseder mi? Türkânı mektebkarşılaşıyordu. Niçin dargın, arabbi? den... aman Allahım! koğrnaya kadar Bu vak'a Afifi çok rnu üzecek'i? Tür varırlar mı? O ana kadar gene kızın içikâmn valanını affetrirmiyecek miydi? ıne belirsiz bir tarzda giren bu korku şimdi