6 Temmuz 1939 CUMHI7BÎYET San'at ve hayat HER ŞEYE RAGMEN SAN'AT Yazan: NURULLAH BERK Hayır, ne harb tehlikesi, ne iktısadî buhran, ne oemiyetleri kökünden sarsan sosyal ihtilâller korkusu, ne âfetlerin en korkuncu, beşerî zekânın muhtelif tecellilerine bir engel, bir mâni teşkil edemiyecek! Muasır tefekkür, felsefesi, edebiyab, musikisi, güzel san'atlan içinde yaşadığımız tahammür devresinin iktizası olarak bugün bir tereddüd, bfr tahammür dakikası geçiriyor ve biiyük, daha doğrusu tam eserler yaratamıyorsa, mazinin ve diinün yemişlerine sofrasmda en mutena yeri verm«kte ve oniarla beslenmekte devamdadır. Gündelik gazetelerin, gündelik endişelerimize ilâve olarak her sabah bize sundukları maddî, maddî olduğu kadar korkunc haberler, kısa bir fikir hayatına sahib olan bizler için müthiş bir tehlike yaratıyor. Samyoruz ki bütün dünya, her işi, her faaliyeti terkederek, silâhlanmaktan, saldırmak veya korunmak için komşuyu gözetmekten başka birşey yapmıyor. Sanıyoruz ki milletler, telörgülerinia arkasına sinerek, yaşamak ve nefes almak için şu tehlikeli dakikaların geçmesıni beklemekten başka bir harekete muktedir değil. Fırtınadan, tayfundan, tufandan evvelki tehdid dolu atmosfere benzeyen bugünkii dünya «iklimi» müfekkirelerimizi o derece bürümüştür ki hayatın, bu korkunc günlerde bile haklarmdan vazgeçmediğini ve insanlann iyiye ve güzele olan arzulannın gevşemediğini tasavvur edemiyoruz. Halbuki hakikat şu ki, hududiardan hududlara uzanan toplann gölgesi altında, beşeriyet, ezelî rüyası olan iyilikten, güzellikten ve aşktan vazgeçrnek istemiyor. Avrupa haftalık mecmualannın verdiği havadisler, san'at hayatının olanca canlılığile devam ettiğini, hatta, siyasî ve içtimaî hâdiselerin aktüalitesine bile uyarak hayatın, her zamanki gibi bir «lâzımıgayrimüfarik» i olmaya devam ettiğini bize göstermektedir. #** Dünyanın en zengin müzelerinden birı olan Madriddeki Prado'dan, bomba yağmuru altında kaçınlarak Milletler Cemiyetine nakledilen 500 tablonun hikâyesi gerçekten ibrete değer. Müzenin bodrum katlarına indirilen bu eserlerin arasında Greco, Goya, Velaskuez, Murillo gibi büyük İspanyol ressamlarınrn tabloları vardı. Fransada yaşayan ispanyol ressamı Jose Maria Sert ile «Luvr müzesi dostları cemiyeti» nin tavassutile başlamış olan kurtarma hareketi, Milletler Cemiyetinin yardımına mazhar olmuş ve Madrid şehrinin milliyetçiler tarafından muha^ara ve bombardjmanın en hâd bir cj,evresinde, şaheserler, araba ve kamyonlara doldurularak bin müşkülât içinde Fransaya, oradan da İsviçreye nakledilmişlerdir. Şimdi Cenevre «Tarih ve san'at müzesi», İspanya dahilî harbinin cehenneminden kurtarılan 500 eser arasından 174 şaheser seçerek büyük bir sergi tertib et miş bulunmaktadır. İspanyada kalmış olsalardı yarısından fazlası mahvolacağı şüphesiz bulunan bu fevkalâde eserlerin, tahrib edici kuvvetlerden kaçınlarak bir araya getirilenleri beşeriyet için bir ka zanc olduğu kadar, insanlann güzelliğe olan bağlıhklarını ispat etmektedir. NevYork şehri, «beş asırlık Fransız san atı» gibi geniş bir sergiyi barındırmakla, Amerikanın, sadece Avrupa harbi veya Uzakşarktaki hukukile meşgul olmadığını ispat ediyor! Esasen epey müddettenberi Amerika, bizim bildiğimiz maddî ve «business» Amerikası olmaktan çıkmış bulunmaktadır. Bilhassa NevYork, bir fi kir ve san'at merkezi olmuştur. Dolann çekici kudreti sayesinde birer birer Avrupadan Amerikaya göçeden heykeller ve tablolar, metropoliten Musseum'u, dün yanın en zengin san'at müzelerinden biri derecesine çıkarmışlardır. Harb tehlikesi karşısında küçük mtmleketlerin, san'atı unutacak kadar korku geçirmedıklerini görüyoruz. Belçika bu günlerde, modern ressamlannın en kuvvetlisi olan James Eusor'u, «Borou» payesine çıkanp büyük bir sergisini tertib etmekle, selâmlıyor. Hiç şüphe yok kı Kral Leopold'ün himayesi altında bulu nan bu sergi, Belçika için, bugünlerde kendisini meşgul eden diğer herhangı bir mesele kadar mühimdir. Herhangi bir Avrupa memleketini ele alırsak alalım, bu san'at faaliyetinc şahid oluruz. İnsanlar, birbirlerini öldürmeğe, şehirlerini yakıp yıkmaya matuf hazırlıklannın yanında, beşeriyetin en büyük kazancı olan san'atı unutmamakla, gunahlarını belki bir dereceye kadar affettiriyorlar. Insanlar şuna müdriktırler ki, medeniyetler, en beliğ, ifadelerini, bir bestede, bir heykelcikte, iki karış büyüklüğünde bir tabloda bulmaktadırlar. Geçmiş dünyalan taştan, tuncdan birkaç parçadan, dik kalmıs birkaç sütundan. sıvalarından pul pul dökülmege başlamış bir iki soluk resimden ölçüyoruz. San'at ortadan kalkar ve insanlar, san'ata karşı lâsayd olmava baslarlarsa bu, dünyamızın sona erdiğine en emin bir isaret olacaktır! Umumî Harb baslarken... KENDt MESLEClMtZt TETKİK: Amerikalı bir gazeteci, bugünün meşhur adamlarının, Büyük Harbe tekad düm eden günlerde ne işle meşgul olduklarını merak ed«rek bir anket yapmıştır. Anketin neticesi çok şayanı dikkatlır. Avusturya Macar Veliahdinin Saraybosnada katledildiği 28 haziran 1914 günü; şimdi meşhur bir tayyare fabrikacısı olan İgor Sikorski, Rusyada, ilk nakliye tayyaresile muvaffakiyetli bir uçuş yapmıştı. Londrada, Bahriye Nazırı M. Churchill, tayyareye binmenin çok teh likeli olduğunu söyliyen zevcesine, o günden itibaren tayyareye binmiyeceğini vadetmişti. Vaşington'da, âyan azasmdan Borah, hükumet tarafından meclise verilen bir ticaret kanunu aleyhinde ertesi gün söyliyeceği nutku hazırhyordu. Baltimor'da, G«orges Baker isminde genc bir zenci, etrafına ilk müridlerini topla mış, Harlem zencilerinin bugünkü (Father Divine) i olmağa hazırlanmıştı. 1914 temmuzunun 2 nci günü, Viyanada, Hariciye Nazırı Kont Berchtold, Bclgrad hükumetinin suikasdden haber dar olduklarını öğrenmişti. Ayni gün, Vaşington'da, âyan meclisi muhafızlanndan birisi, elinde duhuliye kartı bulunmadığmdan dolayı J. P . Morgan'ı, kapıdan içeri bırakmamıştı. Nevyork'taki Rokfeller Enstitüsünde, doktor Alexis Carrel bir tecrübe tübünde, bir civcivi 28 ay diri olarak muhafazaya muvaffak olduğunu bildiriyordu. Charles Lindberg mekteb tatili geçi riyor, o zaıtıan 1 7 yaşında bulunan müstakbel kansı Ann Morrow babasmm evinde yaranvazlık etmekle meşguldü. O gün M. Joseph Chamberlain, Londrada vefat etmişti. Temmuzun 9 uncu günü, Kont Berchtold Alman Imparatorile Macaristanın yardmunı temin etmiş ve Sırbistana bir ültimatom vermişti. Ayni gün, Henri Ford, Amerika Cumhur Reisi Wilson*la birlikte öğle yemeği yemış ve Beyaz saraydan çıkarken gazetecilere şu sözleri söylemişti: « Onümüzde bir refah ve inkişaf devresi açılmakta olduğunu, Cumhur Reisile hemfikir olarak söyliyebilirim.» 14 temmuzda, Avusturya ültimatomunun Sırbistana gönderilmesi, Poincare nın Rusyadan avd^tine kadar tehir edilmişti. Bugünün meşhur adani Gazeteciliğin tarihile uğraşanlar bugünkü ları ne iş yapıyorlardı ? gazetenin ilk izlerini Romada buldular Yazan: CİHAD BABAN Gazetenin ve gazeteciliğin tarihçesini tetkik etmek istiyenler, evvelâ Yunanı Kadim üzerinde durdular. Konuşmasını, havadis almasını siyasî dedikodular yapmasmı seven ve üstelik felsefede, ilimde, san'atta ileri giden bir millet elbet gazeteciliğin de mucidi olmalıydı. Halbuki bu hususta yapılan araştırmalar ümid vermcdi. Filhakika, Yunanhlar buna ihtiyac görmüyorlardı, ufak cumhuriyetlerinde yazılı gazete yerine ağız gazetesini harekete getiriyorlardı. Bilfarz Demosten Agoralar (*) da bu vazifeyi mükemmelen ifa ediyordu. Romada da gazetecilik namına fazla birşey görülmedi, bununla beraber gazeteciliğin tarihini antikiteye bağlamak isti yenler, bugünkü gazetenin ilk izlerini Roma medeniyetinde bulmakta gecikmediler. Çok nikbina'ne tetkikler yaparak Al bumları ele aldılar ve bunları gazetenin ilk mübeşşiri olarak gördüler. Malumdur ki Romahlar, Yunanlılara nazaran halkı biraz daha uyanık tutmak için siyaset meydanları olan Forum'un muhtelif yerlerine ve senatonun kapısına levhalar asarlar ve bu levhalara senatodaki müzakerelerin hulâsalarını, büyük felâketleri, tufanları, yangmları, salgin hastalıklan yazıyorlar ve bunlardan halkı haberdar ediyorlardı. İşte bu levhalara da Album ısmini veriyorlardı. Bilâhare bu usulden mülhem olan tüccarlar da işi tabelâcılığa döktüler, onlar da mağazalannın önüne bu levhalan asarak, mallannm fiatını halka bildirmeğe başladılar. Bu levhalar ayni zamanda ilâncılığm da başlangıcı oldu. O aralık, zamanımızdaki röportajcılığın şifahî ve iptidaî şekli olan meddahlık da ortaya bir geçim vasıtası olarak çıktı. Kasaba, kasaba, köy köy, dola$an meddahlar ,hem havadisleri bir yerden diğer bir yere naklediyorlar, hem de bu havadisleri taklidle, ruhaf fıkralar ilâvesile, daha cazib ve gülünc bir hale ifrağ ediyorlardı. 16 ncı asrın sonlarına doğru ticarî sahada bazı kıpırdanmalar gözüktü. Ogsbug.da Fuger ticaret müessesesi yeni bir vesika icad etti ve bu vesikayı dünyanın her tarafına gönderdiği mümessillerine yolladı. Bu vesikalara; oradaki mümessillerini irşad etmek için, havadisler, ticaret şekiüeri hakkında malumat verici yazılar da ilâve ediyordu. Bunlara Ordinari Geitungu ismi verilmişti. Gazetenin menşei İLİMKÖSESi IHTiRALAR KE$İFLER Renk Renk tabiri üç muhtelif manada, bazan renk ihtisasını, bazan renk ihtisasının illetini ifade etmek üzere ve bazan da boyalar için kullanılır. Rengin fizik, fiziyolojik ve psikolojik cepheleri» var. Fizik bakımmdan renk deyince, ziyanın muayyen dalga uzunluğu veya muhtelif dalga uzunluklarının terkibile hasıl olan bir keyfiyet addedilir. Muhtelif dalga kombinezonlarile ayni renk ihtisası hasıl edilebilir. Meselâ kırmızı ile yeşil ziya muayyen nispette kanştırılırsa çıplak göz muhassala rengi san renkten farkedemez. Dolmabahçede tramvsy bekliyenler bunu pek iyi bilirler. Kabataştan sallana sallana gelen Fatih Beşiktaş arabasınm yeşil , kırmızı plâkası Bebek Eminönü arabasınm sarı plâkasını andırır. Muayyen gayeler dahilinde olan bütün ziyalan kanştırmakla güneş ziyasına benziyen, beyaz ziva, ihtisası hasıl edilebilir. Rengin istihsali için iki yol var: Ya beyaz ziyadan mer'î radyasyonun b a a kısımlannı tarhetmek, yahud beyaz ziyayı disperse ederek (yani kınp yayarak) mürekkibi olan renklere ayırmak. Bu neticeleri elde etmek için tatbik edilen muhtelif usullerden bazılan şun » lardır: (1) tnkisarla yayma (menşur tayfın.» da olduğu gibi); (2) difraksiyonla yayma (difraksyon şebekesi tayfmda olduğu gibi); (3) ince filimlerde enteı> ferans (yani tedahül), Newton halka larında veya su yüzünde yayılan benzin, mazut, petrol gibi yağ filminde görün n düğü gibi; (4) seçme absorpsiyon (renkli camlarda olduğu gibi); (5) seçme in'ikâs ,renkli boyalarda olduğu gibi); (6) ziyanm küçük zerrelere çarpıp etrafa yayılması (mavi gökte olduğu gibi); (7) Fluoresans ve Fosferesans (ateş böceği, bazı küçük kurdlarda olduğu gibi); (8) Polarizasyon ay ışığmda, polarizör ve ve analizör arasındaki mika tabakalarında olduğu gibi. Muzi olmıyan (yani kendi kendine ziya vermiyen) cisimlerin renkleri, umumiyet itibarile, dışandan aldıklan renktir; yani bu cisimler kendilerini aydın • • latan ziyadan renk alırlar. Cisimlerin tabiî renkleri, gün aydmlığındaki renkleridir. Gölün kırmızılığı, göle düşen ziya nın bütün dalga uzunluklarından, ter kib edildikleri zaman kırmızı ihtisasını hasıl eden mürekkiblerden ileri gelir. Beyaz ziyanın geri kalan renkleri yani menekşe, mavi. yeşil, sarınm çoğu ve turuncunun bir kısmı göl tarafın dan bel' (absorbe) edilir. Böyle bir göle mavi veya yeşil gözlükle bakılırsa siyah görünür. Kırmızı cam parçası tayfın kırmızı tarafına yakın kısımlar istisna edilirse, diğer dalgalan absorbe eder. Bu vetirelere seçme in'ikâs ve seçme absorpsiyon deriz. Birçok cisimlerin renkle rini bu vetirelerle anlar ve anlatınz. 1si vetire de az çok birbirine benzer. Çünkü kırmızı boyalı bir satıhtan gelen ziya, boyanın ince tabakasına girip in'ikâs eden ziyadır. Bu halde (in'ikâsla renk) (absorpsiyonla renk) in aynidir. Maamafih altm gibi bazı cisimler var ki, in'ikâsla verdiği renk, ziyayı geçirmekle verdiği renkten farklıdır. Pek ince altm varakm geçirdiği ziyaya göre rengi tavus mavisi olduğu halde in'ikâsla rengi sandır. Kırmızınm sonundan menek> şenin sonuna kadar bütün tayf renklerini müsavi nispette akseden ve hiçbirini beletmiyen sicim beyaz, bu renklerin hepsini müsavi nispette beledip hiçbirini aksetmiyen cisim siyahtır. Tabiatte ne tam beyaz ve ne de tam siyah. bir cisim yoktur. Renodo ciliği kuruyor, bu doktorun ismi Teofrast Rönodo'dur. Ve kurduğu gazetenin ismi de la Gazette'dir. Doktor Rönodo bu ismi de şuradan alıyor: Gazetta italyanca bir kelimedir ve aslen Venedıkte ufak bir paraya verilen addır. O zamanın cerideleri bir Gazetta mukabilinde satıldığı için zamanla Gazetta kelimesi bir para ismi olmaktan çıkmış ve bugünkü manaya delâlet etmiştir. Doktor Rönodo bundan dolayı tesis ettiği gazetenin ismini La Gazette koydu. Ve bu gazeteyi de tesis ederken doğru dan doğruya gazetecilik yapmayı düşünmedi. Doktor Rönodo doktorluğu terketmiş ve Pariste bugünkü Adliye Nezareti civarında bir yazıhane açmıştı. Bu yazıhanede halka her nevi kolaylıkları gösteriyor. tellâllıktan, simsarlıktan, istidacılığa kadar herşey yapıyordu, bir kimsenin adresı mıaranıyor, ona müracaat edılır ve mutlaka ondan da cevabı alınırdı. Yalnız doktor Rönodo, yazıhanesine kadınların girmesine müsaade etmiyor, dedıkodudan fevkalâde korkuyordu. Dünyanın her tarafile işleri zımnında muhabereye mecbur olan Rönodo bu muhaberesini matbu şekilde yapmağa karar verdi ve kendisinden evvel tatbik edilen usullerden de mülhem olarak bu gazeteyi 30 mayıs 1631 de kurdu. Doktor Rönodo sırf kendisile iş görenlere hizmet için çı kardığı gazeteye, İstanbuldan, îspanyadan, Romadan, Portekizden mektublar koyuyordu, fakat Paris ve Fransa hak kında ihtimal herkes hâdiselere vâkıftır kanaatile hiç birşey yazmıyordu. Rişelyö böyle bir gazeteden çıkabilecek faydaları tahmin etmekte gecikmedi ve La Gazette ile alâkadar olmağa başladı. Doktor Rönodo 1653 yılına kadar bu işlerle meşgul oldu, ve ayni senenin 25 teşrinievvelinde arkasında yalnız temiz bir nam bırakarak hayata gözlerini kapadı. Fransız hükumeti, 1893 te Rönodo nun yazıhanesini kurduğu yerde beşeriyete hizmet etmek için yaratılmış olan bu kıymetli teşebbüs sahibinin, heykelini yaptı, ve zamanında takdir edilemiyen insan aradan ancak iki asır geçtikten sonra hatırlanabildi. Nurullah BERK Limanın ıslahı işi Büyük inşaat üzerinde meşgul olmak maksadile bir tngiliz heyeti memleketimize gelecek Öğrendiğimize göre İstanbul limanmın ısîarıı ve yapılacak büyük inşaat üzerinde meşgul olmak üzere bir İngiliz heyeti memleketimize gelecektir. Bu İngiliz heyetinin gelecek ayın 12 sinde îstanbula gelmesi beklenmektedir. îngiliz heyeti İstanbul limam ıslahatı ve inşaat işlerile meşgul olduktan sonra ayrıca diğer limanlarımızın inşaatile de meşgul olacaktır. Aldığımız malumata nazaran Halicde yapılacak tersanenın kurulması işi de bu meyandadır. Tersane için ilk hamlede iki milyon lira tahsisi için Münakale Vekâleti tetkikler yapmaktadır. Vekil Ali Cetinkayanın şehrimizde bulunduğu esnada havuzlara yaptığı ziyarette bilhassa bu nokta üzerinde durduğu anlasılmışhr. Kuruçeşme depoları Kuruçeşme kömür depoları meselesi de Limanlar Umum Müdürlüğünün bugünlerde üzerinde durduğu bir meseleyi teşkil etmektedir. Denizbankça bu hususta yapılmış bir etüd vardır. Mimar Prost da depoların Kuruçeşme gibi Boğazm en güzel noktasından kaldmlmasına lüzum göstermiştir. Bu hususta yakında bir karar alınacaktır. ((Satie)) meselesi Refi Bayarın ifadesi bugün almacak Denizbankın Fındıklıdaki Satie binası alım satımı tahkikatının dünkii safhasm da, sorgu hâkimi Sami, şimdiye kadar alınan ifadelerin ve dosyadaki ınuhtelif evrakm tetkikile meşgul olmuştu'. Bu iti barla dün mevkuf veya gayrirnevkur dava edilenlerden hiçbirisi tekrar din'enü mediği gibi yeniden şahid de dırJenilmiş değıldir. Esasen şahidlerin çoğu ve en esaslıları dinlenilmiş bulunmaktodır. Geri kalan şahidlerden birkaçı da taşrada bulunduğundan, ifadeleri oralarda alınarak buraya gönderilmektedir. Millî Reassürans Umum rr.üdürv sı fatile bu hâdisedeki takibat, sjn safhada kendisine teşmil olunan Refi Bayar, rahatsız bulunduğundan, ifade vermek ü zere sorgu hâkimliğine gelemcmiş ve Üsküdar sorgu hâkimliğine isthnbe müzekkeresi yazılmıştı. Gönderilen nrîzeickereyi geç aldığı için, Üsküdar snrgu hâkimi Saim, dün Refi Bayarın Ersnköyündeki evine gıderek ifadesini alan.an'iş':ır. Bu muamele buaün yerine getiriîccck ve •stinabe kâğıdı îstanbula gondcri'ccrklir. Diğer taraftan, dördüncü scrsu hâkimi Saminin kararnamesini yazarak nr'iJdei umumiliğe b'ldirmesi tarihinin yakiast.ğı anlasılıyor. I«in mahkemeye intikall de gecikmivecektir. Tren altında... Şişlide oturan Halil adında biri, Devlet Demiryolları dokuzuncu işletme kömür amelesinden olan bir hemşerisini ziyarete gitmiştir. Dönüşte hat boyundan yürüyen Halil, Küçükçekmece istikametinden gelmekte olan banliyö treninin altında kalmış, başından ve bacağmdan ağırca yaralanmıştır. Böğrüne bıcak saplanan kadm Veznecilerde oturan 23 yaşlarında Belkis, öğle üzeri sofrada ekmek keser ken, elinden kayan bıçak kazaen böğ rüne saplanmıştır. Yarası oldukça derin olan Belkis, Cerrahpaşa hastanesine yatınlmıstır. Merdivenlerden düştü Tramvaydan düştü Eyübde oturan Salim kızı Hafizenin Edirnekapıda oturan 18 yaşlannda 3 yaşmdaki oğlu Lutfi, evin merdiven Nureddin, Sirkeciye gelmekte olan lerinden aşağıya düşmüş, ağırca yara tramvaya atlamak istemiş, düşerek balanmıştır. şmdan yaralanmıştır. O gün, Anthony Eden, Eton'da tahsil görüyor ve dördüncü sınıfta bulunu yordu. Harrow ve Eton Universiteleri arasmda yapılan bir kriket maçını müteakıb, Oksford talebcsinden bazılan LonRönesansın fikirler üzerinde yaptığı tedraya giderek bir turnuvaya iştirak et sırler, kendilerini din vadisinde hissettirmişlerdi. Prens dö Gal de bunlar arasmmişlerdi. Evvelâ Lüter, bilâhare Kaldaydı. ven'in katolikliğe karşı açtıklan mücadele 18 temmuzda, Rusya, Yugoslavyanm almış yürümüş, iki mezhebin saliklerini, maruz bırakılacağı hakaret teşebbüsüne karşı karşıya birer düşman gibi getirmişti. karşı lâkayd kalmıyacağını Avu'sturyaya İngilterede, Fransada katliâmlar yapıihtar etmişti. Iıyor. Her iki taraf birbirlerile mücadele Meksikanın müstakbel Cumhur Reisi ediyordu. İşte o sıralarda matbu ve teksir Lazar Kardenas, o tarihte, memleketin edilmiş evraka lüzum görüldü. Zira her ihtilâl ordusunda, 19 yaşında genc bir iki taraf da halkı kendi mezhebine sürüksubaydı. Profesör Einstein, Berlindeki lemek içln beyannameler neşretmeğe lüilim akademisinde bir konferans vermiîti. zum görmüştü. Bonn Universitesinde Joseph Goelbah Bu beyannameler heyecanlan alevlenisminde, 1 7 yaşında bir delikanlı, san'at, dirmekte büyük rol oynadılar, ve o zamaedebiyat ve tarih tahsili yapıyordu. na kadar bunların tesirinin ehemmiyetini 23 temmuzda, Avusturya ültimatomu, idrak edemiyenler uvanmağa başladılar. Sırbistana gönderilmişti. Bunun üzerine İngiliz ve Felemenk O tarihte; İspanyol Fasmda, Fraa matbaacılan, halkın bu matbu eserlere cesco Franco isminde genc bir teğmen, karşı göstermekte olduğu rağbeti istismar bir Mağribî bölüğünün başında, Rifli etmek ve para kazanmak sevdasma düşbir kabile iie çarpışıyordu. tüler ve ilk defa 1605 te Anvers'te AbraTemmuzun 24 üncü günü, Avusturya ültimatomu, resmî mehahldc heyecan ham Ferhöven isminde bir adam, hükumete müracaat ederek haftalık bir gazeteuyandırmıştı. nin neşri için ızin istedi. Amerikanm müstakbel Paris elçisi Abraham Ferhöven müracaatinde şöyWilliatn Bullit, Moskovada bir otelin !e diyordu: balkonundan sokağa bakıyor, Sırbistanı «Halk umumî hâdiselere eskisi gibi bialkışlıyarak geçen kalabahğı scyrediyorgâne değildir, eğer kendisine bir hafta du. zarfmda geçen hâdiseler bildirilecek olurLondrada, ecnebi tabiiyetinde bir seyyar tüccar kâtıbi, Çarlık rejimi tarafın sa bu gazete rağbet görecektir. Harbler dan sürgüne gönderilenlerden olduğu olmakta, şehirler zaptedilmekte, Avruiçin, Rus sefarethanesinden bucak buc^k pada milletler, birbirlerile dost ve düşman kaçmakla meşguldü. Bu Litvinof'tu. olmaktadır. Bunları halka bildirmek elbet Dostlarından, Stalin adile maruf Jozef istifade temin edecektir. Hele havadisleCugaşvili isminde birisi, Siberya'da men rin arasına ufaktefek fıkra ve hikâyeler de ilâve edilirse bu rağbet çok artacaktır.» fi bulunuyordu. Kendisine arzu ettiği izin veriliyor ve Bugünkü sinema yıldızı Mae West, Abraham Ferhöven Wekelyke Tydinke vodvilde şöhret kazanmıştı. Joseph Kenismindeki mecmuasını neşrediyor. Abra nedy, 25 yaşındaydı ve memleketinin en ham Ferhöven'in teşebbüsünü takib et genc banka direktörüydü. mek cesaretini I 7 yıl kımse gösteremiyor, Temmuzun 30 uncu günü Avusturyaancak 1622 de Londralı bir İngiliz Natalılar Belgradı topa tuttular. niel Butter, Weckly News mecmuasını Avusturya Macar filosuna mensub neşrediyor. Novara kruvazörü süvarisi Nikola Horti, Artık sağda solda ufaktefek hareketler Viyanadan aldığı emir mucibince, denize de basgöstermiştir. Bununla beraber kimse açılmıştı. Prag Universitesi profesörlerinden büyük bir hamlenin içine giremiyor, yevEduard Beneş, Bohemya'da yaz tarilini mî gazetecilik, büyük derdli bir iştir, halgeçiriyordu. Amerikanm bugün en büyük kın bu arzu ve iştiyakına cevab vermek gazetecilerinden biri olan Valter Lifman, lâzım olduğunu takdir edenler oluyor, faBrüksel'den İsviçreye gitmek üzere tren kat ah teşebbüs!... Nihayet, 1631 de Pariste bir Fransız doktoru yevmî gazelebileti alıyordu. Cihad BABAN Prof. Salih MURAD [*] Agora, kadim Yunanlıların toplanıp siyasî müzakerelerini yaptıklan umumî meydanlara verilen isimdi. Yu nan demokrasisinin millet meclisi rolünü oynardı. Muallimlere zam Bazı ecnebi ve ekailiyet mektebleri kıdem zammi veremiyecekler mi? Gemlik (Hususî) Mudanya Bursa asfalt yolu başladıktan sonra Yalova Gemlik Bursa şosesi büsbütün ihmal edilmişti. Bu yolda yolculuk çok eziyetli bir hal almıştı. Yeni Valimiz Refik Kuraltan bu ârızaları bir hafta gibi az bir zaman içinde ortadan kaldırarak gidip gelenlerin şükranmı kazanmıştır. Futbol maçt İznik Gencler Birliği, Gemlik spor kulübüe bir futbol maçı yapmak için buraya gelmiş. Halkevimizle Parti ve Belediyemiz tarafından misafir edilmiş lerdir. Yapılan maçta bire karşı üçle Gemlikliler galib gelmişlerdir. Bu hafta Gemlik Halkevi ve spor kulübü İzniğe bir gezinti yaparak bu ziyareti iade edecek, İznikte tarihî tetkikatta bulunacak, beraberinde bulunduracağı Gemlik bandosu da orada birkaç konser verecektir. Ecnebi ve ekailiyet mekteblerinde vazife gören türkçe, kültür dersleri mual ». limlerinin maaş alamamalan dolayısile Vekâlete yaptıklan şikâyetler, tetkik edilmeğe başlantnıştır. Maaşları vaktinde ödeyemiyen mekteK idarelerine tebligat yapılmış, eylul başına kadar müterakim maaş borclarını ödemeleri bildirilmiştir. Bu gibi mekteblere yeni ders yılı için tedrisata devam müsaadesi verilmiyecektir. Bu mekteblerde vazife gören muallimlere, resmî mekteb muallimleri gibi, kı * dem zammı verilmesi için de bütçelerine tahsisat koymaları istenmiştir. Bazı mekteb idareleri bütçe darlığı dolayısile kıdem zammı vermekten istinkâf etmişler, zamlan ödeyemiyeceklerini ileri sürmüşlerdir. Vekâlet, zam işini esas olarak kabul ettiği için, bu dileği yerinde görmemektedir. Bu mekteblerin vaziyetleri Hususî Sol kolu kırıldı mektebler bürosu tarafından tetkik edilBalatta oturan 70 yaşlannda Mustafa, mektedir. Balat kilisesi duvannda çahşırken muKayısı toplarken... vazenesini kaybederek düşmüş, sol kolu kınlmıştır. Nişantaşında Çmar sokağmda manavİhtiyar işçi vak'ayı müteakib Balat lık yapan Yorgi, kayısı toplamak üzer.a çıktığı ağacdan düşmüş, yaralanmıştır. hastanesine yatırılmı§tır. Yalova Gemlik Bursa yolu