21 Haziran 1939 CUMHURÎYET Şehrin içinden Katil Weidman nasıl idam edildi? KAYSERt MEKTUBLAR1; Dizdariye gocuk bahçesi Küçükler için hazırlanmış bu çok faydah eseri, şehrin her tarafında çoğaltmalıyız Altı genc kızı öldüren katil, üç saniyede kafasmı giyotine teslim etti Şimdiye kadar gayri sıhhî şartlar içinde imal Paris civarında kiraladığı bir villâda, edildiği söylenen pastırmalar, bu bina bittikten altı kişiyi öldürmekten suçlu idam mahsonra tamamen fennî bir tarzda yapılacak kumu Weidman'ın, hükmün infazmdan bir evvelki günü nasıl geçirdiğini dünkü haziran sabahı infaz edilmiş ve bu azüı katil, Fransaya ayak bastığı tarihin tam ikinci yıldönümünde cinayetlerinin hesabını hayatile ödemiştir. Dünkü posta ile gelen Paris gazeteleri, idam sabahına aid birçok tafsilât vermektedirler. Versay'da, Saint Pierre hapisanesi meydanında kurulan kiyotin makinesinin etrafından başlayıp caddelere, sokaklara, mahalle aralarına varıncıya kadar büyük bir kalabalık kaynaşıyordu. Yiyeceklcri, içeceklerile geceden gelip yerleşenler, civardaki ağaclara, evlerin damlanna tırmananlar hadsiz hesabsızdır. Bütün binalarm pencerelerinden başlar uzanmıştı. İdamı seyretmeğe gelen bu kalabahğın içinde, balo kıyafetıle dolaşan erkekler bile vardı. Halkın büyük bir kısmını kadmlar teşkil ediyordu. İdam saati yaklaştıkça, kalabalık ve gürültü artmağa başlamış, bir aralık, halkı dağıtmak istiyen atlı zabıta memuriarile ahali arasında kapışmalar olmuş, hatta bir kadın bayılmıştır. Fransız ceza kanunu mucibince idam saati 3,50 olduğu halde, bu hususta bir ihtilâf çıkmış ve Weidman tam saat 4,32 de, yani gün ağardıktan sonra idam edilmiştir. İdam esnasında hazır bulunmaga memur heyet, mahkumun hücresine girdiği zaman, kendisini, gözleri apaçık, sırtüstü yatar bir vaziyette bulmuştur. Weidman derhal yerinden fırlamış, ilk olarak, müdafaa vekili, avukat Matmazel Jardin'i görmüştür. Avukat, gözleri yaşararak mahkuma doğru eğilmiş, onu yüzünden öpmüştür. Bu, katilın, hayatta gördügü son şefkat eseri olmuştur. Kayseride asrî bir pastırmahane yapılıyor İki mühim kesif Kibrit kutusu eb'adında alıcı ve verici bir radyo icad edildi Amerikahlann «ikinci Edison» dedikleri William Dubilier, bütün dünyanın en meşhur radyo fabrikatorlarından biridir. Bu zat, bugünlerde, radyoya müte allik iki mühim ihtiraın beratını almış bulunuyor. Bu ihtiralarm ikisi de, dünya piyasasını, gerek harb, gerek sulh zamanında altüst edebilecek mahiyette, &on derece ehemmiyetlidir. Dubilier'nin icad ettiği şeylerden bi rincisi, hem verici herr. alıcı bir radyo cihazıdır. Gayet küçük boyda olan bu radyo, bir sıgara kutusuna sığacak eb'addadır. Boyna bir fotograf makinesi gibi asılıp taşınan bu radyo, birbirinden kilo metrelerce uzakta iki kişinin sokakta gezerken, alelâde bir telefonla konuşur gibi, seslerini bırbirlerıne işittirmelerini imkân dahiline koyduğundan, bilhassa harb zamanında göreceği hizmet itibarile paha bıçılemez bir kıymet taşıyor. Yazan: SALÂHADDIN GÜNGÖR nüshamızda yazmıştık. İdam hükmü 18 Pastırmahanenin temelatma merasiminde davetliler izaz ediliyor Kayseri (Hususî) İnşasına başlanması yıllardır bir derd halinde sürüp gelen ve Kayserinin iktısadi kalkınma smda muhakkak ki, büyük bir rol oynıyacak olan Kayseri mezbahasmm yapılması işi nihayet tahakkuk etmiş ve temel atma merasimi yapılmıştır. Kayseride mezbaha demek, yalnız yevmiye kesilen kasablık etlerin sıhhî ve fennî şerait dahilinde kesilmesine mahsus bir yer demek değildir. Kayseri mezbahası bu işi yapmakla beraber, ayni zamanda da pastırma için şöyle *bir kaç ayhk zaman içinde, şehrin muhtelif semtlerinde ve ayn ayrı imalâthanelerde kesilmesi usul ve mutad olan pastırmalık ineklerin de ayni şeraiti sıhhiye ve fenniye dairesmde kesilmesini temin edecek yer ve daha doğrusu bir (pastırmahane) demektir. Pastırmahane deyip de geçmiyelim; şimdiye kadar şehrin bir takım mahal lâtmda başka başka şartlar dahilmde ve çok müşkül kontrollar altında kesilen yirmi, otuz bin ineği, fennin, sıhhat ve temizlığin emir ve istihdaf eylediği şerait dahilinde ve birkaç ay içmde kesip pastırma yapmak için her türlü vesaıt ve anasın içmde toplıyacak muazzam bir müesseseyi meydana getirmek hakıkaten kolay bir iş de değildir. Fakat yirmi, otuz bin inekten belediyenin alacağı para ve rüsumun da Belediye bütçesı için ne büyük bir varıdat membaı olduğunu bir kere tasavvur edersek, bütün Belediye makinesinin şehrm iman na mma işlemesi hususunda mezbahanm oynıyacağı maddî rolü de takdır etme miz icab eder. Halkımızı sevindiren ikinci ve mühim nokta şudur: Her yıl. pastırma imal etme zamanı geldi mi, bu işle alâkadar olanları (acaba keselim mi? îşe başlıyalım mı?.) diye haklı bir korku ve heyecan kaplar. Çünkü Sıhhiye Vekâleti, Kayseride asrî bir mezbaha yapılma ymca pastırma imalmi sureti kat'iyede menetmiş ve geçen sene bu yüzden pek çok dedıkodular çıkmış ve bir sürü müşkülât çekilmişti. Nihayet bu sene mut lak olarak mezbaha inşaatına başlanması şartile geçen sene pastırma imaline gene müsaade edilmişti. İşte mezbaha inşaatmın artık tahakkuk etmiş olması bu cihetten de efkârı umumiyeyi memnun ve mütehassis etmektedır. «Sakınılan göze çöp batar» diye bir atalar sözü vardır. Kayseri halkı, mezbahanın bir an evvel yapılması için nekadar arzu ve istical gösterdi ise, mezbaha parasınm temminde, keşıflerınin, plânlarınm tan ziminde ve en nihayet ihalelermde hatır ve hayale gelmiyen bir takım nevakıs, formaliteye riayetsizlik gibi uğur suzluklar bu mühim işi o derece te ahhura sebeb ve amil olmuş ve her teahhuru halk heyecan ve korku ile karşılamıştır. Yeni gelen Vali Şefik Soyerin elile ve kalabalık bir halk huzurile temeli atılan ve artık meydana gelmesi nihayet bir teahhüdün çerçevesi içine almmış zaman meselesi demek olan Kayseri mezbahasma başka bir mâni çıkmazsa bıtmiş nazarile bakmak lâzımdır. Şimdiden sonra efkârı umumiyede pastırma imalinin men'i için korku ve telâş zuhuruna artık imkân bulunmadığı gibi aid olan Vekâlet ve devairin pastırma nın imalinde gerekli tedburlere inkiyadsızlık gösterilmesi gibi şüpheye düşmelerine de sebeb kalmamıştır. Ayni zamanda arasıra Kayseri pastırması aleyhinde duyulmakta olan dedikodulann da bu suretle önü alınmış, büyük bir şöhrete sahib olan Kayseri pastırması, oturduğu ünlü ve şanlı tahtmda mevkiini bir kat daha tahkim etmiştir. Mezbahanm ihale bedeli yüz bin dört yüz liradır. Bu para Belediyeler Ban kasından temin edılecektır. Proje ve keşifler Beledıyede mühendislik yapan Kemal tarafından kısa bir zamanda Vekâlete tasdik ettirilmiştir. İnşaatın kontrolunu da Belediyeyı temsilen kendisi yapacaktır. Temel atma merasiminde Vali Şefik Soyer ve Belediye reis vekili Faik Seler tarafmdan mezbahanm ehemmiyeti hakkmda nutuklar verilmiş, kurban kesilerek temel atılmış ve davetlilere ikramda bulunularak merasime son verilmiştir. Kayseri mezbaha ve pastırmahanesi nin son sistem alât ve edevatla mücehhez olarak yapılması muhakkak ki Kayserinin iktısadî hayatmda mühim rol oynıyacaktır. Halkımızı bu işle candan alâkadar eden nokta da işte burasıdır. ' ' Sahir Üzel Dizdariye camii önünden geçiyordum. Etrafı duvarla çevrili bir verden kulağıma şakrak çocuk sesleri geldi. Ne zamandır, yolum düşiip de bu taraflara uğramamıştım. Benim bildiğim, camiin yanıbaşında harab bir medrese binası olacaktı. Şimdi o medresenin yerinde minimini bir çocuk bahçesi görünce adeta içimin ferahladığını hissettim. Belki ideal bir bahçe değil... Fakat ne şîrin, ve hele ne temiz bir bahçe... Biz kapıdan girince hareket halindeki tahtaravalli birdenbire durdu. Salmcakta sallanan küçükler, havada yırtıcı bir kuş gören serçe yavrularınm telâşile birbirlerine sokuldular. Bu ihtirazın neden ileri geldiğini biraz sonra anladık: Küçüklerin bahçesine, büyüklerin girmesi yasakmış!.. Gülhanedeki çocuk bahçesi için de vaktile bu yasağı koysalardı, ne olurdu? diye düşündüm. O talihsiz bahçenin harab olan oyun vasıtaları birer birer gözümün önüne geldi: Metruk bir çeşme yalağını andıran kum dolu havuz... Ağır vücudlerin tazyikı altında eğilen paralel demirleri... Küçüklerden ziyade büyükler istifade ettiği için az zamanda enkaz haline gelen tahtaravalliler... Ben orada, kaç defa, torunu yerindeki çocuklarla kaydırak oynıyan çıplak kafalı heriflere rastlamıştım. Şimdi ilk defa olarak, içinde yalnız çocuklann koşuştuğu hakikî bir çocuk bahçesile karşı karşıya bulunuyordum. Duvarlara, levhalar asmışlardı: «Yerlere tükürmeyiniz!», «Çöpleri kutuya atınız!», «Ellerinizi temiz tutunuz!» Bir köşeye, ticarî müesseselerin reklâm kefareti olarak bedavaca dağıttıklan tahta sıralan dizmislerdi. Çiçek tarhı olmaya çalışan yeşil bir yuvarlağın içinde üç beş mevsim çiçeği boy atmıştı. Sonra, gözümü bu basit dekordan ayırarak; grup grup top oynıyan, salıncakta sallanan, tahtaravallide inip çıkan miniminlere baktım: Nekadar neş'eli görünüyorlardı! Temizce bir hava alabilmenin de kendi hacminde bir bahtiyarhk teşkil ettiğini bu çağdaki çocuklar belli ki daha iyi anlıyorlardı. Söyle bakayım, sen hangi mahalledensın? Küçükayasofya mahallesinden... Her akşam buraya gelir misin?.. Buraya gelmekle bir kabahat işleyip işlemediğini kat'î surette kestiremiyerek başını yere iğdi: Gelirim efendim... Bu çıplak ayaklı çocugu, ta Küçükayasofyadaki toprak evinden buraya çeken kuvvet, ne idiX. Şüphe yok ki, derin bir ihtiyac... Temiz bir hava almak ve kumlar üzerinde akranlarile oynamak ihtiyacı!.. Çocuklanmızı bu kadar basit ve bu kadar tabij ihtiyaclanndan mahrum etmeye biîmem, hakkımız var m:? İşte bir minimini daha... Avcunun içindeki kum tanelerini havaya her savuruşta katılacak gibi gülüyor: Ya, sen... diye sordum, sen nerede oturuyorsun?.. Kafasını kaşıyarak cevab verdi: Ben bilmem! Annem bilir!.. Çocuklara nezaret eden kadın, onun namına izahat verdi: Beyazıd taraflarında bir yerde otururiar. Üç kardeştirler. Ortalık karanncıya kadar, burada uslu uslu oynarlar. Sonra anneleri gelir, alıp götürür... Ah, hepsi bunlar gibi olsa... Demek haşarılan da var?.. Kad'ncağız, içini cekti: Hem de ne haşarı şeyler bilseniz... Eğer, ben yanlarında olmasam... Bahçede oynıyan çocuklar, şimdi birer ikişer etrafımıza toplarjnaya başlamışlardı. Meraklı gözlerle, bizi tepeden Mrnağa süzüyorlardı. İçlerinden biri çekine çekine sordu: Efendirn, siz Maariften misiniz? Ne «hayır», ne de «evet!» dedim. Fakat, o, fotograf makinesine şöyle bir bakınca kım olduğumuzu anlamıştı. Uluorta: Efendim! Resmimiz hangi gazeteye girecek?.. diye sordu. «Bir çocuk kim demiş küçük şeudir «Bir çocuk belki en büyük şeydir!» Dizdariye çocuk bahçesine, bir bahçe çekirdeği adını verebiliriz. Bu çekirdek, filiz vermeye başlamalı artık... Doktor Ihsan Saminin, Çocuk Esirgeme Kurumu Eminönü şubesi başkanı sıfatile kendi himmeti ve halkın küçük yardımlarile tekbaşına vücude getirdiği bu eseri, şehrin köşebucağında, yer yer çoğaltmaya başlamahyız! Dubilier'nin, Mill Müdafaa tarafın dan tecrübesi yapılan ikinci ihtiraı, birinciden çok daha mühimdir. Bu, kırk kilometre uzakta bulunan bir cismi, gayet kesif bir sis tabakası arkasından bile seçecek kadar kuvvetli bir gözdür. Bu sihirli göz, bilhassa tayyarelerde, son derece büyük hizmetler ıfa edecektir. Bilhassa keşif tayyareleri, yükseklerde uçuş yaptıkları sırada, râsıdlar ve pilotlar, bu göz sayesinde, karadaki harekâtı bütün teferruatile takib edebileceklerdir. Pilotun, bir ekran üzerinde takib edeceği bu sahnelerin, saniyesi saniyesine, umumî karargâha nakledilebilmesi de sihirli gözün harikulâde tertibatı sayesinde mümkün bulunmaktadır. Yeni bir lisan Profesör Einstein pratik bir dil icad etti Çocuklar için haftalar tertib ediyoruz. Saraylar yaptırıyoruz. Duvarlara onları terennüm eden türlü vecizelerle dolu afişler asıyoruz. Fakat hiçbir alâka, içinMüddeiumuminin usulen söylediği: de serbestçe oyunlar icad edeceği küçük Cesur olunuz Weidman, vakit gelbahçeler kadar, onları sevindiremez! di. Sb'züne, katil: Çocuklar için daha bir sinema bile açamadık. Umumî bir eğlence yeri yap Zaten sizi bekliyordum, diye ce tıramadık. Evlerimizin karanlık odaların vab vermiştir. da, yavruların ömrü günü karanyor. AWeidman, betibenzi kül gibi, korkunc partıman salgını, bahçeyi bir çiçek sak bir soğukkanhlık muhafaza ediyordu. sısının içine hapsettiği gündenberi, çocuk Olüm hazırlıklarını, hücresinden işitmiş larımız en tabıî haklarından biri olan a olduğu şüphesizdi. çık havadan mahrum kaldılar. Cellâd yamakları, arkasından caketini Şu Dizdariyedeki küçük ve mütevazı ve yeleğini çıkararak göcnleğinin yakasını örnek, çocuğun umumî bahçelere neka kesmekle meşgul olurken, müddeiumumî dar susamış olduğunun en filî ifadesidir. kendisine bazı sualler sormuştur. EzcümFakat, nasıl ve hangi hakla, mesçlâ Ak le öldürdüğü Jean de Koven'in ailesi tasaraym çukur mahallelerinde oturan bir rafından, sorulması istenilen bir suale, çocugu, ta Dizdariyeye kadar günderi Weidman şu cevabı vermiştir: riz? Gerektir ki, Aksaraylı çocuğun da Voulzie şatosunda ikameti müddeAksarayda bir bahçesi olsun. Ve böylece, tince, bu genc kızın şeref ve haysiyeüni şehrin köşebucağı, oyun çağındaki çocukkıracak herhangi bir söz sarfetmiş, her lar için açılmış irili ufaklı bahçelerle süshangi bir harekette bulunmuş değilim. lensin! Bu, bize hiç de muhal bir temenBunu itiraf etmekle bahtiyarım, çünkü ni gibi görünmüyor. vicdanım rahatlacnış oluyor. Harabiye yüz tutmuş, ve herhangi bir Bundan sonraki merasim son derece sekilde kendilerinden istifade imkâm kal sür'atle cereyan etmiş, bilhassa Weidman, mamış eski medreselerin avlulan üstün hapisane kapısından çıktıktan sonra, hede, taşlannı ayıklatıp kaldırarak Dizda men üç beş metre öteye kurulmuş olan kiriyede oldu§u gibi birer minimini bahçe yotine birkaç adımda ulaşmış, cellâd yavücude getirilemez mi? makları tarafından ileri doğru itilm^si, Salâhaddîn GÜNGÖR başının kiyotine kıstırılması ve satıruı inmesi üç saniye içinde olup bitmiştir. Katilin avukatlarından Moro Giafferi, Erzincan orta okulunda idamdan sonra kendisile görüşen gazetetalebe sergisi cilere şu sözleri söylemiştir: Erzincan (Hususî) Erzincan orta « Çok müteessirim. Weidman'ın yerokulunda bir talebe sergisi açılmıştır. yüzü hayatı çoktan bitmişti. Million'dan İki kısımdan mürekkeb olan serginin bahsettiğimiz zaman lâkayd bir tavırla birinci kısmı resme, dığer kısmı da biçkarşıladı. Verdiğimiz sigarayı almadı. ki ve dikiş işlerine tahsis edilmiştir. Resim kısmmda teşhir edilen eserler pek Uzattığım bir kadeh romu da, istemıyefazla nazarı dikkati celbetmektedir. Ta rek içti. Yalnız birşeye ehemmiyet verilebeler teknik ve renk bilgilerini reiim yordu. Fransaya geldiği zaman arkasında bulunan yelekle gömülmek. Çocukluk lerinde çok güzel göstermışlerdir. Dikiş ve biçki kısmı da resim kısmı hatıralarını, madalyalarını bu yeleğin kadar muvaffak olrnuştur. Bu kısımda ceblerinde saklıyordu.» gayretli bir çalışmanm neticesi göze Weidman, hücresinden çıkarıldığı esçarpmaktadır. Kız talebelerin vücude nada, avukatı Matmazel Jardin'e bir zarf getirdikleri bluz ve bebe elbiseleri ıçin teslim etmiş ve «bu zarfın benimle bcrade çok zarif olanları vardır. Divan yasber RÖmülmesini istiyorum» demıştır. tıklan pek beğenilmektedir. Weidman'ın bu zarf içine ne koydugu anlaşılamamıştır. Bu nokta, ebediyen, sır Hem hırsız, hem carih olarak kalacaktır. Levi admda bir Musevi genci, Hasköyde oturan Osman kızı Samiyenin on yaşmdaki oğlu Bayramı yaralamış ve Despinayı dövmüş, karakolSamiyenin arkadaşı Melihanm da cebinda hırsızlığı da anlaşılmış den dört lirasını çalmıştır. Suçlu yakaFiruzağada oturan Despinayı dövmeklanmıştır. ten suçlu olarak karakola getirilen TayBaltalimamnda bir hırsızlık fun adında birinin kaarakolda üzeri aranıldığı zaman bıçak, çanak, kaşık ve sair daha bazı eşya çıkmıştır. Baltalimamnda Hâmidin yalısmda oTayfuna, bunlann ne münasebetle ceturan Zekiyenin müteaddid defalar oda binde bulunduğu sorulduğu zaman evsında hırsızlık olmuş, son defasında po velâ söylemek istememiş, fakat bilâhare lise müracaat ederek vak'aları bildirmiş Bebek kazinosundan çaldığım itiraf etve ayni yalıda oturan Ismaılden şüphe miştir. ettiğini söylemiştir. Bu vaziyet karşısmda bir suç yerine Yakalanan İsmail, sorgu esnasmda su iki suçtan hakkmda zabıt tanzim edilen çunu tamamen itiraf etmiştir. Tayfun, Adliyeye teslim edilrr^tir. Profesör Einstein Profesör Einstein'in, bir müddetten beri, yeni bir lisan icad etmekle meşgul olduğu haber verilıyor. Esperanto'dan daha pratik olduğu söylenen bu beynelmılel lisanın adı Gloro'dur. Profesörün, Max Talmey isminde bir arkadaşile birlikte tertib ettiği Gloro lisanı, taklıdî veya temsili diyebileceğimiz bir lisandır. Oğrenilmesi kolay, bütün insanların birbirini anlıyabılmeleri için, mevcud lisanların yerine kaım olabılecek beynel milel bir dil icadı, yüz senedenberi zihinleri işgal etmektedir. Zamenhof adında Lehli bir doktorun 1887 de icad ettiği Esperanto'dan sonra, Volaiük, Enterliuna, Novial, Perfekto gibi birçok lisanlar icad edilmiş, en son olarak da Anglic adı verılen bir nevi fonetik ingilizce kullanılmağa başlamıştır. Profesör Einstein'in Gloro'su, kendisinden evvelkilere nazaran büsbütün başka bir esasa istinad ediyor. Gloro dilinde, meselâ su doldurmamn mukabili «gluglu»; yemek yemenin mukabili «miammiam» dır. Bu yeni dılin lugat kitabı, hayatı teşkil eden muhtelif hareketlerin herbırisine verilmiş tiktak, ronron, apşu gibi taklidî savtlarla doludur. Profesör Einstein, işi nazariye sahasından tatbikata bile geçirmiş, radyoda bir konferans bile vererek Gloro lisanımn esaslarını izah etmiştir. Ç Belediye kooperatifi idare heyeti j Yeni idare heyeti içtima halinde Belediye kooperatif umumî heyeti dün İstatistik müdürü Tarıkm riyasetinde toplanmıştır. îdare heyeti azasmdan üç kişinin istifa etmiş bulunması hasebile işlere lâyıkile bakılamadığı ileri sürü lerek yeni bir heyetin seçilmesi teklif edilmiştir. Bu teklif muvafık görülerek intihab yapılmıştır. İdare heyetine Belediye reis muavinlerinden Rifat, Zat İşleri müdürü Samih, muhasebeci Muhtar, İktısad müdürü Saffet, İstatistik müdürü Tarık, müfettış Kâmil, Eminönü Maarif memuru Adü ve murakıblıklara da Belediye müfettişlerinden Os manla Suphi intihab edilmişlerdir. Bundan evvelki toplantıda intihab eZehirli mantar yiyerek dilen hesab müfettişlerinin eski idare heyeti hakkmda vereceği rapor alındıköldüler tan sonra bu hususta da bir karar verilSarayköy (Hususî) Mollaahmed mesi muvafık görülerek toplantıya niköyünden Mehmed oğlu 11 vaşmda Ali hayet verilmiştir. ve 4 yaşmda kardeşi Huriye. tarladan Yozgadda yumurta büyüklü topladıkları zehirli mantarları yemiş ve biraz sonra feci şekilde ölmüşlerdir. ğünde dolu Yozgad 20 (a.a.) Dün saat 16 ya doğru bir dakika devam eden şiddetli dolu ve yağmur merkez ve mülhak<?*ta mezruata büyük zarar vermiştir. Dolu bazı yerlerde yumurta büyüklüğünde düşmüş, bu yüzden Buğazlıyan kazasında bir çocuk telef olmuştur. Dolunun yaptığı tahribat tespit edilmektedir. Jeoloji talebesinin Avrupa seyahati Fen Fakültesi jeoloji enstitüsü tale besinin İsviçre ve Alp dağlannda bir tetkik seyahatme çıkacaklarını yazmıştık. Bazı sebeblerden dolayı tehir edilen bu seyahatin bu hafta içinde yapılmasına karar verilmiştir.