15 Haziran 1939 CUMHURÎYET San'at ve Hayatı tktısadî hareketler Haricî ticaretimizin yuruyuşu Başvekâlet lstatistik Umum Müdürlü Meşhur piyanist Paderevski Fotografçılığa dair müspet düşünceler Geçen gün, Gü zel San'atlar Akademisinde, fotoğrafçılık kısmını hakikî bir otorite ile idare eden Zeki Faik îzerin atölyesindeki e serleri uzunuzadıya seyredebildim. Tiirkiyenin cn iyi fotograf çeken ve fotoğrafı san'at yapan olduğu şüphesiz bulunan Zeki Faik, paletine emredebildiği kadar objektife sa hib olmuş ve onu, şahsî görüşünün aleti yapmışhr. Akademide gor düğüm ve eğer klişe fazla hıyanet etmezse bir nümuncsini de bu yazıya ilâve ettiğim fotografçılık eserleri, beni medeniyetimizin bu yeni san at ve bilgi kolu hakkında, şimdi tabir ne kadar yerinde! bir «mise au point» lağına sevketti. Polonyalı san'atkâr iki aylık istirahate çekildi Seksen şehirde konser vermek için günlerce vagonda seyahat etmek, Paderevskiye zor geldi Meşhur piyanist Paderevski, birkaç gün evvel de yazdığımız gibi, Amerikada vermeğe hazırlandığı konserleri yarıda bırakıp, istirahat maksadile İsviçreye gitmek üzere Parise hareket etmişti. Birkaç gündenberi, Pariste, havalann biraz daha serinlemesini bekliyor. Kendisini tedavi eden doktor, hiçbir ziyaret kabul etmemek şartile bir iki ay mutlak istirahatten sonra sıhhatinin tamamen düzeleceğini, eskisi gibi yaşamağa devam edebileceğini temin etmiştir. îgnace Paderevski, bugün 76 yaşındadır. Piyano dersini Viyanada, meşhur bir piyano üstadı olan Eleschetizky'den alm;ş, ilk konserıni, kendi memleketi olan Lehistanda, sonra Rusyada, 17 yaşında iken vermiş; yırmi yaşında, II Şopen diye şöhret bulmuştu. Kolay kolay insan be ğenmiyen Saint Saens, bu gene san'at kârdan bahsederken: «Paderevski, tesadüfen piyano çalan bir dâhidir» derdi. Bu Polonyalı büyük san'atkârın yü :üne dikkatle bakar, yahud ingilizce, ransızca, lehçe bir siyasî nutuk söylediğini işitirseniz, onun, musiki tarihinde isim bırakan meşhur virtüozlardan bambaşka bir yaradılışta olduğunu derhal görürsünüz. Onlar, yalnız musiki âleminin lâhutî hududlan içinde yaşadıkları, o âlemin haricinde kalınca, dünyayı bir çocuk saiyetile temaşa ettikleri halde, Paderevski, musiki sahasında olduğu kadar siyaset sahasmda da çok şümullü bir görüşe ve ihatalı bir dimağa sahibdir. İLİMKOSESİ İHTİRALAR KEŞİFLER Mâyi hava Hepimiz doğduğumuzdanberi havayı teneffüs ettiğüniz halde içimizde hava nın ne olduğunu iyi bilenler pek azdır. Bir çoğumuz havayı oksijen ve azot gazlerinden mürekkeb bir halita zannederiz. Birkaç dakıka mahrum olursak yaşıyam.yacağımızı hepimiz biriliz. Havanın kuvvetli bir patlayıcı madde olduğunu herkes bilmez. Son Ispanja dahilî harbinde mayi hava ile doldurulmuş olan bombalardan istifade edilmiştir. Bu bombalardan biri düştüğü yerden 200 metre mesafedeki insanlan öldürmüş ve 400 metre uzaktaki insanlarda ağır yaralar açmışür. Mayi hava uzun zamandanberi otomobil fabrıkalarında, elektrik ve radyo aaıpulleri fabrikalannda, birçok hastanelerde, ağır sanayide ve daha birçok işlerde kullanıldığı halde birçok kimseler hava nm mayi haline getirıldığini işitmemişler dir bıle. Yalnız Amerika Birleşik Cumhuriyetinde havayı mayi haline getiren 114 fabrika var. Bu fabrikalar güıılük ihtiyaclan karşılamak üzere geceli gün düzlü çalışmaktadır. Mayi hava ile birçok eğlenceler yapılır. Meselâ mayi hava ile soğutulmuş olan bir kap içinde su adi buz üzerine konursa kaynamağa başlar. Ayni oyun karbon asidi gazinden istihsal edilen ve (kuru buz) denilen buzla da yapılabilir. Mayi havanın sanayideki tatbikatı gün geçtikçe artmaktadır. Amonyak imalır.de pek faydalıdır. Yeni elektrik ampullerila dükkânlarda gördüğünüz ilân lâmbalannda kullanılan argon gazi mayi havadan istihsal edilir. Karbon asidi gazini havi olan mayi hava süte benziyen bir mayidir. Eğer bu gaz süzülmüşse mayi hava biraz mavimtırak renkte, pek seyyal ve şeffaf bir mayidir. Kendi haline bırakılırsa evvelâ azot çıkar. Kalan mayi, oksijen fazlahğmdan dolayı, daha mavimbraktır. Bu mayide yaln:z civa değii, ispirto ve eter de donar. İspirto artık yanmaz olur, amorf bir cisim haline girer. Eter billurî bir sulb cisim olur. Yüzde 21.6 miktarda oksijeni havi olan. mayi hava 19 derece mutlak sühune.te (yani santigrad derecesile sıfırm altında 194 derecede) kaynar. Odun kömürü, tahta parçası gibi yanabilen cisimler biraz tutuşturulduktan sonra mayi hava içine atılırsa şiddetle yanar. Mayi havanın tesirile lâstik, cam gibi gevrek olur. Et, yumurta ve çiçekler sertleşir ve çekiç darbesi altında dövülerek toz haline getirilir. Mayi hava sühunetine indirilen nikel çeliği miknatısî olur. Mayi havada madenlerin elektrikî mukavemetleri hemen hemen sıfıra iner. En yüksek mukavemetli tel iyi bir nâkil olur. Mayi hava ile kalın çelik zırh levhalan kâğ:d gibi kesilebilir. Bazı mikroblann mayi hava ile imhaları düşünülmüşse de aksi netice görülmüştür. Tifo ve difteri basilleri gibi mikroblar mayi hava içinde faaliyetlcrini büsbütün arbrmaktadır. Bir gram mayi havanın tebahhuru için 125 kalori lâzımdır. Mayi hava kuru derile temasa gelirse, kürevî şekil almasından dolayı, deriyi yakmaz; yalnız bir elektrik deşarjı hissi hasıl olur. Islak deri yanarsa da bu da sathidir. Çünkü mayi havanın altında teşekkül eden buz tabakası deriyi az çok korur. Deriye mayi havaya batınlmış sünger sürersek evvelâ beyaz bir leke hasıl olur. Sonradan, kaçan kanın geri gelmesile, cild rengini alır. Soğutma ameüyesi uzatılırsa buna maruz kalan cild buz gibi sert olur. Böyle muameleden sonra operatör doktor muvaffakiyetle ameliyat yapabilir. Hasılı mayi havanın tatbik sar hası pek zengindir. ğünün son hesablan haricî ticaretimizin Yazan: NURULLAH BERK bu senenin dördüncü ayı sonunda da aley himizde olduğunu gösteriyor. Aylık ista tistik hulâsalanna nazaran hususî ticaret te nisan sonundaki ihracatımız miktarı 39 milyon 382 bin 317 lira olmasına mukabil, ithalât yekunu 40,414,251 liradır. Şu vaziyete göre aradaki aleyhimize fark 1,031,974 liradır. Son vaziyeti kavramak için aylara nazaran işi bagtan tetkik edelim: Ikinci ay sonunda ihracatımız ithalâta nazaran 2 milyon 653 bin 103 liralık fazladır. Üçüncü ay nihayetinde vaziyet 402,239 lira farkla aleyhimize dönmüştür. Nihayet şimdi bu farkfc»rmilyon küsur liraya çıkmış oluyor. Geçen sene, dördüncü ayın sonunda ithalât fazlası ise bundan çok büyük bir farkla 5,964.179 liralık idi. Fakat bu senenin nisan sonundaki ihracatımızın 40,4 milyon lira oluşuna mukabil geçen sene ayni ay sonunda 47,9 milyon lira, ithalâtm da bu sene 39,3 milyon lira bulunujuna mukabil geçen sene 42 milyon lira olduğunu da gözönünde tutmak lâzımdır. ihracatımız bu sene mart ve mayıs aylannda bir sene evvelki ayni aylara nazaran aşağı yukarı ayni seviyeyi muhafaza etmiş, hatta martta bir sene evvelkini biraz da aşmışhr. Fakat buna mukabil, senenin ilk ve ikinci aylarında ihracatımız bir sene evveline nazaran esash miktarda düşüktü. Buna mukabil ithialâtımız ikinci ayda bir sene evvelkine nazaran çok düşük, üçüncü ayda bu düşüklük :adar fazladır. Dördüncü ayda ithalâtm daha çok kısılmış oîduğu görülüyor. Dördüncü ay nihayetinde ithal ettiğimiz eşya meyanında en ehemmiyetli mev kii gene kasarlı, boyalı ham mensucat, bundan sonra muhtelif mekülât imaline mahsus makineler ve daha sonra şeker geldiğini görüyoruz. Ayni maddelerin biinci safta bu nispeti ithalâtımızm karakteristik tarafı olmağa başladı. İhracat maddelerimiz arasından diğerlerinden çok büyük farkla (ihracatımızm yüzde 24,72 si) yaprak tütün geliyor. Bundan sonra kabuksuz fındık ve onu takîben ham pamuk geliyor. Yaprak tutünün ihracatımızın umumuna nazaran yüz de nispetinin nisan ayında çok arhnış olduğunu görüyoruz ki bu mucibi memnuniyettir. Meşhur san'atkâr Paderevski Mareşal Pılsudski'nin fazla mütehakkim, kendisinin de bu tahakküme boyun eğemiyecek derecede mağrur olmasıydı. Büyük san'atkâr siyasî hayattan çekildikten sonra tekrar Parise gitmij ve bu defa, eskisinden daha büyük bir hürmetle karşılanmıştı. Büyük Harbden sonraki ilk konserini Châtelet tiyatrosunda verdiği akşam cereyan eden bir sahne, Paderevski'nin, yalnız san'atı muhitinde değii, bütün muhitlerde ne büyük bir hürmet ve itibar kazanmış olduğunu ispata kâfidir. O akşam, Châtelet tiyatrosu, iğne atılsa yere düşmiyecek kadar kalabalıktı. Riyaseticumhur locasmda, o zaman Cumhunesisi olan M. Millerand, ailesile birlikte hazır bulunuyordu. Paderevski, u zun, siyah redingotuna bürünmüş olduğu halde sahnede görünüp kalabalığı seİâmladığı ve kendisine hâs olan o şahane yürüyüşile ilerilediği zaman, bir iki ay evvel, çetin mücadeleler neticesinde yeni Lehistanı yaratan bu büyük vatanperveri, basta devlet reisi olduğu halde bütün salon halkı ayağa kalkarak tazimle selâmlamıştı. Onu takib eden seneler zarfında, Pa derevski, Amerikada uzun turnelere cıkti. Bu seyahatlerin her birisindc seksen konser veriyordu. Gerçi, büyük san'atkâr, bir yatak odası, bir salon, bir banyo daire sinden mürekkeb, salonlu vagonlarda seyahat ediyor; içki yasağına rağmen, sa londaki dolabmda dünyanın en nefis li körlerile dolu şişeler bulundurabiliyor, hesabsız para kazanıyordu. Fakat, bu konfora ve bu fazla kazanmaya rağmen, seksen muhtelif şehirde seksen koBser vermek için günlerce vagonda seyahat etmek, garaj hatlannda gecelemek kolay bir iş değildi. Paderevski, bu yaşayış tarzına, hastahk dolayısile istirahat mecburiyetini duyacağı şu son günlere kadar tahamaaül etti. Paderevski, bol kazandjğı nisbette bol para sarfetmekle meşhurdur. Konser varidatmı, on parasma el sürmeden, olduğu eibi havır cemiyetierine hibe ettiği cok defa görülmüştür. Bir defasmda, Pariste, lâboratuarlara 150,000 frank vermişti. Paderevski'nin kazancı hakkmda bir fikir vermis. olmak için, Amerikadaki, konserlerind* aldıeı ücretin p«"<"ede 7000 lar o'nııoıınn cnvlamAİt lcSfîdl'r. Zeki Faiz Balıklan tas küçüğun beş yaşına bastığı zamanki şek Herkes bilir yahud bilmez ki fotoğraf, 182229 yıllarında, Fransız âlimi Nicephore Niepce tarafından icad edilmiş,ti. Niepce, madenî plâklar üzerine «Bitume de Judee» denilen halitayı sürerek, günejte 8 saatlik pozlarla ilk fotoğrafı çıkarmaya muvaffak olmuştu. Sonralan Niepce, Daguerre ile birleşerek, akromatik camlar vasıtasile «jambr noir» ı tekemmül ettirdi ve bu sefer 10 ile 30 dakikalık pozlarla daha sarih resimler çıkarabildi. Doğduğu tarihlerden bugiine kadar fotoğrafçılığm atmış olduğu dev adımlarını burada saymakla bitiremeyiz. Ancak şunu işaret etmek gerektir ki, henüz pek yakın bir düne kadar bu adımlar, sadece teknik sahaya inhisar etmiş bulunuyordu: Camlar, kâğıdlar, agrandisman, enstantane tertibatımn, objektiflerin tekâmülü, banyo usullerinde yeni yeni formiillerin bulunuşu ve buna benzer terakkiler «alet» olarak fotoğrafı ilerletmiş fakat nıhuna, manasına hiç birşey ilâve etmemişlerdi. Fotografçılık tarihinin «san'atkâr olarak kaydettiği tektük araştıncılan istisna edecek olursak, fotoğraf, dış âleminin renksiz ve şahsiyetsiz bir kopyasım çıkarmakla iktifa ederdi. Kafanm objektife hakimiyeti harb sonrasının hâdiselerinden biridir. Modern fotoğrafçı, kâinatın bir aksini cama ve kâgıda' çıkarmak mucizesinin hayranlığmı basit görerek, makinenin üstünlüğüne katlanmıyan ve ona görüşünü, hissedişini, mizacını kabul ettiren insandır. Bu davasında fotoğrafçı, ilk bakışta pek kuvvetli görünen bir nazariye ile mücadelededir. Bu nazariye diyor ki fotoğrafm yegâne fonksiyonu, tabiati, en büyük sadakat, en keskin kat'ilik ile kopya etmektir. Çünkü burada bütün rol, yegâne rol, mekanik bir vasıta olan objektifindir. Tabiati olduğu gibi zapteden, hassas plâk üzerine aynen geçiren objektifin, hiçbir tahlil ve tefsir kabiliyeti yoktur. Bu itibarla fotoğraf, tabiî rolü «doküman» olmaktan kurtulmaya uğraşmamalıdır. Modern fotoğrafçı iddia ediyor ki, makinesi, yazı kalemi veya fırça gibi bir ifade vasıtasından, daha doğrusu aletinden başka birşey değildir. Fotoğrafı çeken adam bu aleti kendi mizacına, şahsiyetine, görüşüne göre kullanabilir. Fotoğrafçınm gözü, cansız bir göz olan objektif vasıtasile, tıpkı ressamm yaptığı gibi, tabiati ve dış âlemi teşkil eden muhtelif unsurlar arasından elzem olan seçişi ve terkibi yapabilir. Şekilleri seçmek, ışığı, gölgeyi, yarım gölgeyi tertib etmek, mevzuuna hâkim olmak ve mümkün olduktan sonra fotoğrafçı, her bakımdan san'at hassalar taşıyan eserler neden vücude getiremesin? Her biri kendi imanma saplanarak bu iki zıd iddiayı müdafaa edenler, «fotoğraf san'at mıdır? Değii midir?» ezelî münakaşasını devam etmektedirler. Lüzumsuz münakaşa! «Resim» ve «tasvir» olduklanndan dolayı yakmlaştırmak istenilen, hatta dövüşe çıkarılan ressamhkla fotoğrafçılığı ayırmakla başlıyalım. Ne koftur o zavallı müfekkire ki, fotoğraftan, plastik san'at dünyasile boy ölçüşebilecek eserler bekler. Bu itibarla ve en üstad fotoğrafçılar bizimle beraberdir fotoğraf «san'at» değildir, fakat «bir san'at» tır. Buradaki ince farkı dirayet sahibleri elbet sezerler! Kendi imkânlan, vasıtalan, tekniği ve âlemi içinde bir san'at. Bugünkü fotoğrafnlılc. ıVdivac eününün ebedî hatırasını, lini, yahud şu akrabanın, bu sevgilinin çehresini tespit etmek için çalışmıyor. Dünkü fotoğrafçılığın başlıca kaygısı olan bu cihet, bugünkü fotoğrafçılığın en ehemmiyetsiz bir kolu olmuştur. Hassas kâğıd şimdi, dış âlemden bir prçayı emip ebedileştirince, kendi heyecan imkânlan içinde makineyi kullanamn görüşünü ve entellektini tercüme edebilmektedir. Bu itibarla fotoğrafm bir ifade vasıtası olduğu muhakkaktır. Eskiden tabiati kaim zaviyeden goren objektif, şimdi modeli yukarıdan, aşağıdan, en üstten ve en alttan zaptederek, resim san'atınm baş vasıtalanndan biri olan «deformasiyon» u, yani tağyiri öğrendi. En küçüğünden, en ehemmiyetsiz görüneninden en büyüğüne kadar bütün eşyarun taşıdıkları kıymet, ağırlık, renk, ve mana, fotografçılık san'atı için yeni bir keşif oldu. Eski fotoğrafçı, tabiî ışık ve gölgeyi hemen hemen olduğu gibi tespit ederdi. Güneşe ve zulmete esirdi. Bugünkü fotoğrafçı, resimde yer alacak bütün eşyayı en titiz bir zevkle nasıl intihab edebiliyorsa, ışığı ve gölgeyi de istediği gibi «doze» etmekte ve dün esiri olduğu tabiati bugün esir etmektedir. Bütün bunlar, beyaz muşambanın karşısına geçen ressamm tabiî unsurlarla arzusu, daha doğrusu bünyesi ve şahsiyeti veçhile oynamasma yakmdır. Son teknik icadlann kendilerine verdiği imkânlardan da istifade eden fotoğrafçılar, tabiat muvacehesinde «eklektik seçici» bir vaziyet alabilmektedirler. Peliküle nakşedilen resim, tabiat tecellilerinin basit ve realist bir aksi olmaktan kurtulunca ve fotoğrafçınm şahsiyetine tercüman olan bir tefsir, bir zekâ mahsulü karakterini taşıdıkça, hududlarını kat'iyetle çizmek hakkma sahib olamadığımız «san'at» mefhumune neden aykın olsun? Paderevski'nin hayatını iki safhaya ayırmak kabildir. Musiki sahasında geçen şan ve şerefle dolu elli sene; siyaset sahasına tahsis edilen beş sene. Fakat, musiki hayatının onda birini teşkil eden bu siyahayat, onun ismini, musikideki zaferi kadar kuvvetli hatlarla, memleketinin si yasî tarihine kaydedecektir. İgnace Paderevski, siyasete, 1916 senesinde, Lehistan için yaptığı propagan dalarla başlamıştır. Bir yandan konferanslar vererek, bir yandan da o zamanın ricalile, şöhreti sayesinde kolayca temin ettiği mülâkatlar yaparak propagandasına devam eden büyük artist, 1917 senesi bidayetlerinde, Amerika Cumhurreisile yaptığı son ve kat'î bir görüşmede, Vilson u îstatistikler bize ticaret müvazenemi nihayet iknaa muvaffak olmuş ve sulh muzin denkliği için bazı hususların gözönün ıhedelerine esas teşkil eden on dört madde bulundurulduğunu ihsas ediyor. Bunu de arasına, Lehistanın istiklâli ve denize mahrec temini meselesini de dercettirmişda tabiî ve yerinde bulmak lâzımdır. ! Paderevski'nin hayatında en mes'ud gunü, istiklâline kavuşan memleketine Plâjlardan tayyare ve damga avdet ettiği gündür. O zaman, Lehista nm tabiî şefi olan Mareşal Pilsudski, Paresimleri kaldırıldı derevski'den, Başvekâleti ve Hariciye Maliye Vekâleti, Belediyeye gönder • Nazırlığını kabul etmesi ricasmda bulun diğî bir tezkerede plâj, deniz hamamları muştu. Üstad bu teklifi kabul ederek, az ve havuzlar gibi halkın banyo yapacağı onra, bir heyeti murahhasanın başında mahallere aid duhuliye biletlerinden Parise gitti ve sulh konferansı devam ettayyare ve damga resminin kaldınldığını ve mezkur rüsumun hiçbir suretle bu iği müddetçe orada kaldı. Lehistan hamahallerde tahsil edilemiyeceğini, hü zinesinden h«rhangi bir maaş almak istekumetin bu karan, sırf halkın sıhhati memiş, hatta, lıeyeti murahhasanın bütün düşünülerek ittihaz ettiğini bu kararda masrafmı cebinden vermek suretile servemüessese sahiblerinin şahsî menfaatleri tinin büyük bir kısmını memleketi uğrunne yer verilmediğini, binaenaleyh alâ da sarfetmişti. kadar meraurlarm sıkı bir takible plâj Paderevski, yukanda da söylediğimiz Nurullah BERK duhuliyelerini geçen seneye nazaran ibi, siyaset âleminde beş seneden fazla 7,5 10 kuruş nisbetinde bir tenzilâta lcalmadı; 1921 de, tekrar musiki hayatına Kral Zogo Fransaya gidiyor tâbi tutmalarım yani 35 kuruş duhuliye Onu bu karara sevkeden amil, alınan bir yerden bu tenzilât üzerine Aldığımız malumata nazaran Arna 27.5 ve yahut yirmi beş kuruş alınmaKarışık takas davası vud Krah Zogo, yakında Fransaya gi sımn temin edilmesini bidlrimiştir. Meşhur takas davası, dün karara bağdecektir. Kral, şehrimizde kısmen gezmek ve kısmen de kitab okumakla vakit andı. Gümrük müfettişliğince tahkikatı geçirmektedir. Küçük veliahd, gündüz Şişlideki apartıman sahibleri başlıyalı üç sene olan ve muhakeme leri Perapalasın bahçesindeki güneşliğin dün bir toplantı yaptılar safhası iki buçuk seneyi bulan bu da altına çıkanlmaktadır. Küçük yavru Osmanbeyden Şişliye kadar olan yo vada, bazı tacirler memleketten harke gezdirilirken kralm maiyetindekiler talun iki tarafındaki mülk sahibleri, Şiş az mal gönderdikleri halde miktannı rafından eller göğse konulmak suretile lide oturan Umumî Meclis azalan, Be fazla göstererek ve aynca ihrac ettik hürmetle selâmlanmaktadır. lediye ve lcaymakamlık erkânının işti Arnavud Kralı Zogonun hemşireleri rakile dün saat 5,30 da Beyoğlu Halke leri kerestelere hakikî değerinden fazla değer takdir ettirerek buna mukabil Bayan Ruhiyeye ameliyat yapmak üzere vinde bir toplantı yapmışlardır. bir Alman doktorunun geldiği yazılmıştakas yolile haricden memlekete fazla Bu toplantıda, Taksimden Harbiyeye tı. Sefaretten bize verilen malumata nakadar giden bülvann Şişlinin münteha mal ithal hakkı almaktan, takas komiszaran bu haber doğru değildir. Prenses noktasma kadar temdidi için Osman yonu reisi ve azalarile daha bazı kim Ruhiyeye operatör Mira Kemal taraîmbeyden Şişliye kadar evlerin, apartı seler dikkatsizlik ve ihmal suretile bu dan muvaffakiyetli bir ameliyat yapıl manlann önlerinde bulunan bahçelerin yolsuzluğa sebeb olmaktan, bazı gümrük mış ve Prenses iadei afiyet etmiştir. yola kalbedilmesi ve bu suretle yolun ve orman memurlan da ihmalden suçlu genişletilmesi ve yeni açılacak tratu San'atkâr Naşid gene varlann mülk sahibleri tarafından yap bulunuyorlardı. Hazine, 2,163,035 lira tınlarak Belediyenin bu güzel teşebbü zararın, bu husustaki kanunun maddesahneye çıkıyor sine göre fazlasile tazminini istiyordu. Değerli halk san'atkânmız Naşid Öz süne kısmen yardım edilmesi görüşül müştür. Şişlinin güzelleşmesini istihdaf Dün saat 14 te, İstanbul asliye üçüncü can, rahatsızlığı münasebetile uzun ZBeden bu arzu Belediye tarafından mem ceza mahkemesi, mahkemece tetkikat mandanberi uzak kaldığı sahnesine bu nuniyetle karşılanmış ve her türlü yar yaptırılan vukuf ehli raporuna ve başgece kavuşacaktır. Naşid, Turan tiyatdım vadinde bulunulmuştur. rosunda vereceği ilk müsameresmde ka bazı cihetlere istinadla, mevzuda suç Mahmud Yesarinin (Hayret Efendi) mahiyeti görmediğini, bütün suçlulann Kaza yolları peyderpey beraetine karar verdiğini, hazinenin zavodvilini oynıyacaktır. Bu geceki temsile Ertuğrul Sadi Tek ve Şehir Tiyatrcmünakasaya konuyor ranndan dolayı hukuk mahkemesine gisundan Halide Pişkin de iştirak edecekBelediye Daimî Encümeni dün topla debileceğini bildirdi. tir. Naşid; kendisile göruşen bir mu narak Cumhuriyet Halk Partisi kaza harririmize chastalıkla yaptığım gü kongrelerinde dilekler arasmda yapıl Hamidiye Rizede reşte galib çıktım, bir amatör heyeca ması istenilen yollann münakasaya koTrabzon, 14 (a.a.) Hamidiye nile sahneye çıkacağım geceyi bekliyo nulması işile meşgul olmuştur. Şimdilik rum, kurdlanmı dökeceğim» demiştir. bunlardan 80,000 liralık yolun inşası mü mekteb gemisi bugün saat 12 de RizeSan'atkâra muvaffakiyet dileriz. den limanımıza gelmiştir. nakasaya konulmuştur. F.G. Şile icra memur vekilinin muhakemesi Şilede icra memur vekili iken, 934 yılır.dan 937 yılına kadar avans, masraf, pul bedeli ve saireden ihtilâsta bulun maktan suçlu Emin hakkındakı karar, dün akşam verildi. İstanbul Ağırceza mahkemesi, sübut şekline göre, vaziyeti, adiyen zimmet mahiyetinde görmüş ve Eminin o sırada munzam işler görmesini, sonradan zimmetine geçen parayı tamamile ödemesini gözönünde tutmuş tur. Neticede Emin, dokuz ay yirmi gün hapse mahkum edilmiştir. Fakat dokuz ay on gündür mevkuf bulunduğundan, on gün sonra bu müddeti bitirerek çıkacaktır. Prof. Salih MURAD Dünkü vesaîti nakliye kazaîarı Gedikpaşa Tıyatro caddesinde oturaa Artin oğlu Avadis, kullandığı molosik letle Lâleli caddesinden geçmekte iken. Aksarayda Mustafanm fırınında çalışan Mehmed oğlu Hasana çarparak başın dan yaralanmasma sebebiyet vermiştir. Yaralı, Cerrahpaşa hastanesine kaldırılarak tedavi altına ahnmıştır. * 598 numaralı hususî otomobilin şoförü Fehmi, Üsküdarda Baytar mektebinin önünden geçerken Mustafa oğlu Mehmede çarparak elinden ve bacağmdan yaralamıştır. Yaralı tedavi altma alınmış, şoför de yakalanmıştır. * Şoför Süleymanın idaresindeki 3838 numaralı kamyon Galata Necatibey caddesinden geçerken Abdullah oglu 6 yaşmda Turhana çarparak sol ayağm dan yaralamıştır. Suçlu şoför yakalan mıştır. Galatada 40 esnafı haraca kesmekten suçlu memurlar Galatada kırk esnafı haraca keserek aleyhlerinde Belediye zaptı tutmamak mukabilinde haftalık almaktan suçlu komiser Talâtla Niyazinin ve diğer iki memurun mevkufen muhakemelenne, İstanbul asliye birinci ceza mahkeme sinde başlanmıştır. Suçlular inkârla, esnafm defterlerindeki rakamlar hizasmda yazılı «B. M.» ilk harflerinin, «Belediye Memurlan» na verilen rüşvete delâlet etmediğini, esnafın Belediye zabıtasmca alınan para cezalannı defterlerine bu şekilde kayıd ve işaret ettikle rini müdafaa yollu iddia ettiler. Mah keme, esnafın şahid olarak çağınlması kararile muhakemeyi başka güne bı raktı. Medreseden kurşun çalarken yakalandı İzmirli Bahaeddin adında bir şahıs dün gece Fatih Başkurşunlu medrese sinden on kilo kadar kurşun çalıp ka ^ çarken bekçi tarafından görülerek ya kalanmıştır.