14 Haziran 1939 CUMHURİYET DJİnuadan TUPl?AR [•] İktısadî hareketler Türkiye İran iktısadî münasebatı Suriye gazetelerinin son günlerde üzerinde ısrarla durdukları ve ehemmiyet atfettikleri bir cnesele var: İran hükumeti, bütün transit muamelâtını îskenderun körfezinde kendisine verilecek bir serbest mıntaka üzerinden yapacakmış ve bunu temin için Türk hükumetile îran hüku meti arasında müzakereler cereyan et mekteymiş... Avrupaya kısa bir şekilde çıkan deniz yoluna malik olmıyan İranın intihab edeceği transit yolu meselesi, cidden mühimdir. Suriye gazetelerinin bu 15te alâka ve tamahlarını celbeden şey de bu transit muamelâtmın şimdiki halde büyük bir kısmımn Suriye üzerinden yapılmasıdır. Herşeyden evvel şunu söylemek lâzımdır ki, iki memleket arasında bir zamanlar bir hayli inkişaf göstermiş olan ticari münasebat son yıllarda bir hiç menzilesine inmiştir. Türkiyenin dış ticaretinde îran son haneyi işgal ettiği gibi iranın dış ticaretinde Türkiyenin vaziyeti de bu dur. îktısadî buhrandan evvel 1927 yılında memleketımize ithal olunan iran menşeli malların mectnuu, 3,207,000 Türk lirasını bulmuştur. Bu suretle Irandan ithalâtımız, umumî ithalâtımıza nazaran yüzde 1,52 yi buluyordu. Ayni senede îrana ihracatımız ise 145,000 liralık olarak umumî ihracatımızın ancak yüzde 0,09 u idi ki ithalât fazlahğı 2,176,000 lirayı bulmuştu. îranla ithalâtımız ve ihracatımız karşılaşbnhnca, 1936 senesi müstesna, Türkiye aleyhine muntazam bir pasivite müşahede edilir; bunun en büyük amili de halı ticaretidir. KAHtRE MEKTUBLARl Gazete sendikası müdürü ile bir mülâkat Richard Walda: «Yabancı memleket muharriri, bizim için elçiden, vekilden daha mühimdir» diyor Mc Clure gazeteleri sendikası müdürü Richard H. Waldo ile Metrepoliten kulübünün fomuarındayız. Sigaralanmızm dumanı havada halezonlar çiziyor. Ye meğin verdiği şişkinlikle geşvek ve biraz da lâkaydız. Fakat kulaklarımız gene dışanda.. Kadın cemiyetleri geçiyor. Seslerini duyuyoruz: «Avrupa harbine iştirak etmiyeceğiz. Muharebe istemiyoruz. Anneler evlâdlarını göndermiyecek...» Richard H. Waldo'ya bakıyorum. Genc ve dolgun yüzünü çevreliyen saçlarile bana eski dostum Mithat Cemali hatırlatıyor. Soruyorum: ' İşitiyor musunuz? Evet, fakat daha fol yolc, yumurta yok. Kendi kendilerine gelin güvey o!uyorlar... Şayed... Şayed öyle bîrşey olursa, Avrupa harbine iştirake mecburuz. 1917 deki gibi... Herş«yden ew€İ AngloSaksonuz. Fakat öbür ırklannız? Onlar da AngloSaksonların mii temmimidir. Ben pek inanmıyorum. Susuyoruz. Mc Clure sendikasının sahib olduğu gazetelerin sehimlerini yumuk ellerinde tutan Mister Waldo birdenbire soruyor: Demek «Cumhuriyet» Türkîyenin en büyük gazetesidir? Evet, en büyük... Kaç? Anlamadım? Kaç nüsha? Mister Waldo'nun cümleleri telc keli melidir. O kadar az vakti var ki, konuş ması bile hesablı.. Aklıma Nevyork gazeteleri geliyor. Üç milyon üç yüz bin basan Daily News, bir buçuk milyon basan Evening Post. Bu dev rakamlannın önünde ne diyeyim! «Cumhuriyet» gazetesi nin reklâmcıhğmı yapacak değilim; fakat memleket davası uğrunda «lbette yalan güzel şeydir. Kızararak ufak bir sıfır ilâve ediyorum: ^ Dört yüz bîn...' Mister Waldoda hayret mî, tasvib mi; manasını anlıyamadığım bir homurdan ma. Hemen sözünü kesiyorum: Tabiî sabah nüshası... Akşam nüshası da bir o kadar... Gene sükut. Mister Waldo çitlek çiğniyor. E... Bizim için neler yazdınız? Gördüğüm ve anlamağa çalıştığım gibi... Insan çok sevdiğini hem medih, hem de zemmeder. Ben de Amerikayı... Demek bizi sevdiniz? Hem pek çok, Mister Waldo! Dünyanın hiçbir yerinde sizler kadar nazik ve misafirperver bir millet olmadığmı iddia edecek kadar çok... Düşününüz; hâlâ hayretler içindeyim. Geldiğimin haftasmda kocaman bir zarf alıyorum. îçinde Hariciye Vekâletinin damgasını taşıyan bir karton. Imza, Dış işleri umum müdürü Thomas Burke. Dört satır: «Mc Cure gazeteleri sendikasında Mister Waldo'yu lutfen gidip görünüz.» Acaba mektub bana mi diye tekrar adrese bakıyorum. Hayır; yanlıçlık yok. İsim, adres, hepsi yerinde... O gündenberi sizin gibı bir adam adeta mihmandarlığımı yapıyor. Bu benim için ne şeref! Fakat kafamda dolaşan bir suali hâlâ halledemedim: Amerikaya dair «Cumhuriyet» gazetesine yazacağımı nereden haber aldınız? 13 Mısırm haricî siyasetinde vuku bulan tebeddüller Ingiltere politikasma uymaya karar veren Mısır, Filistin meselesinde mülâyim davranmaya başlıyor Yazan; M. TEKER Kahire, 8 Haziran Kahirenin ölü mevsimi geldı. İki haftadanberi, birer birer yaz kuşlan mutedil iklimlere doğru akın akın uçuyorlar. Bir aralık, harb tehlikesile titriyen kalblerde, sulh barometresi yükselmeğe başlar başlamaz nagehanî bir inşirah peyda oldu. ve bavullarını kapanlar yola çıkmaya başladılar. Bir kısmı da hazırlanıyorlar; şarkm mutad akmı bu defa de harekete geçti. Bu sene akmtmın başlıca istikameü Lübnandır. Vehimli insanlar için korkuları henüz tamamen zail olmadığı cihetle. uzunboylu seyahate çıkmamayı tercih edenler çoktur. Son senelerde merkezî Avrupaya gidenler pek ziyade artmış olduğu halde, şimdi merkezî Avrupada sükunet tam teessüs etmiş olmadığı için, onun yerine, Mısınn hemen yanıbaşı demek olan Lübnan daha münasib görülüyor. Bu sene Lübnanın güzel dağları Mısırhlarla dolacak ve gelecek seneler için de Lübnanda Mısır sermayesi, yeni yeni yazlık tesisat yapmak üzere mühim teşebbüslere girişilecektir. Kahirenin ölü mevsimi gelmiş bulun masına rağmen, üç aydanberi harekette bulunan haricî siyaset, henüz bütün canlılığını muhafaza ediyor. Alman îtalyan ittifakınm akdindenberi bütün Akdeniz ve Yakınşark muhitlerinde bir kat daha faal bir safhaya girmiş olan ingiliz siyaseti bir aralık kendidisini Italyan tehdidi altında hissetmiş 0lan Mısır da daha müessir bir surette çalışmaya başladı. Hükmen, çoktanberi müstakil olan Mısır, filen bu istiklâli kendi başma muvaffakiyetle kullanamıyacağını gördüğü için, bugün Ingiltereye dünden daha yakındır. Esasen, bu siyaset, Mısır aristokrasisinin büyük bir kısmı için, ötedenberi mergub bir siyasettir. Bu sınıf Mısırlılar kozmopolit bir ruh taşır; bunlar, istiklâl bahsinde lüzumundan fazla hayal yapmazlar. Bundan dolayı, Mısınn İtalyan tehlikesi karşısında bulunduğunu görünce, İngiltereye istinad politikasma daha kuvvetle hız verdiler ve Ingiltereye aleyhtar olan Vafd'cılar da bu harekete karşı şiddetli ve müessir bir mukavemet yapamadılar. Şimdi, denebilir ki bu siyaset, kuvvetle yürüyor. *** Mısır, böyle tedricî surette İngiltereye yaklaşırken, İngilterenin yeni giriştiği büyük siyaset hareketine uymaması, kabil değildi. Bu imkânsızlığm neticelerini bugün elle tutulur bir halde görüyoruz. Meselâ, yakm zamana kadar Mısır, Yakınşark meselelerinde mütecerrid bir siyasete daha çok taraftarken şimdi bu gidiş değişmiştir. Bir sene evvel, Yakınşark işleri bahis mevzuu olduğu zaman, Mısırlılar, «Biz Arab olduğumuz kadar da eski Fir'avun imparatorluğunun bir halkıyız» derlerdi. Bilfarz Türkiye Hariciye Vekili Mısın ziyaret ettiği zaman, gazetelerde Mısınn Sâdabâd pakt'na iştirakinden bahsedılmiş ve ne vakit bu söz ortaya atılmışsa Mısınn salâhiyettar matbuatı, salâhiyettar kalemlerle, bu fıkrin Mısır için yabancı olduğunu söylemişlerdi. Halbuki işler bugün bu tarzda görülmüyor. Bugünlerde Ankaraya müteveccihen yola çıkacak olan Mısır Hariciye Nazm Abdülfettah Yahya Paşanın bu seyahati etrafmda gerek gazeteler, gerek siyasî mehafil birçok şeyler söylüyorlar. Söylenen sözler, artık Mısınn Sâdabâd paktma karşı alâkasızlığmı ifade eden şeyler degildir. Bilâkis, Mısır efkân şimdi bu pakta alâka gösteriyor. Kuvvetli rivayetlere göre seyahatin gayesi, Mısınn pakta iştiraki hususunda müzakerelerde bulunmaktır. Hatta söylenildiğine göre, Hariciye Nazırı sade Ankarayı değıl, onu müteakıb Bükreş ve Atinayı da ziyaret edecek ve oralarda da siyasî konuşnalar yapacaktır. Demek oluyor ki Mısır, sade Sâdabâd paktına karşı değil, belki Balkan Antanbna karşı da kısmen alâka göstermektedir. İngiliz siyasetinde olduğu gibi, onun peyki rolünü oynayan Mısınn siyasetinde de yeni bir devir başladığını gösteren bu alâkalar arasında, Melik Farukun Tahrana yapacağı bir seyahatten de bahsediliyor. Rivayet edildiğine göre, Mısır Kralı, önümüzdeki sonbahan müteakıb, Kızıldeniz, Basra körfezi ve Bender Şahpur yolile, Tahrana giderek îran împaratorunu ziyaret edecek ve dönüşte de Irak ve Suriye yolile gelerek Irakta tevakkuf edecektir. Bütün bu hareketler gösterir ki Mısır, şimdi Sâdabâd paktına karşı alâkalanmaya başlamıştır. Bura siyasî mehafilinde dönen dedıkodulara göre, Mısır, şarkî Akdenizde İtalyaya karşı yeni yeni kuvvetler hazırlamak istiyen İngiltere politikasma ayak uydurmaya kat'î surette karar vermiştir. Bu yeni politika Mısın, Arabistanı, Türkiye ve îranı, mütesanid bir siyasete sevkedip bu suretle şarkî Akdeniz ve Hindistan yolları üzerinde yeni bir kuvvet camiası vücude getirmekten ibarettir. îngilterenin ehemmiyetle takib ettiğinden bahsedilen bu siyasete Mısır da iştirak ediyor. İşte, son günlerin Mısm alâkadar eden en mühim siyasî mevzuu budur. Mısırm, İngiltere politikasma ne dereceye kadar yaklaştığını ve îngiliz nüfuzunun Mısırda ne derecelere kadar arttığını göstermek üzere bir misal vermiş olmak için, size Filistin meselesinin bugünkü şeklinde Mısırın aldığı vaziyetten de biraz bahsetmeliyim. Filistin meselesini halletmek üzere yapılan son Kahire toplantılan esnasında, Mısır, Filistin millî misakının müdafaası bakımından beklenildiği derecede kuv vetli bir rol oynamadı. Londra konferansmdan evvel, bütün Arab memleketleri mümessillerinin Kahirede akdetmiş ol dukları konferans esnasında, Filistinlilerin davalarını müdafaa bakımından Mısır siyaseti çok enerjik bir tavır almıştı. Mısır bu tavnnı Londra içtimalan esnasında da muhafaza ettikten sonra, îngilterenin arzusu üzerine konferanslara Kahirede de devam edildigi sırada Mısır artık Filistin dava^ını ayni kuvvetle müdafaa etmiyor du. Müzakerelerin devamı esnasında, bu işte baş rolü oynayan Mısır devlet adamlarının, kâh bir tarafa, kâh diğer tarafa dönerek daha ziyade mülâyemet ve telif tavırlarını tuttukları görüldü. Hatta, Mısır devlet adamları, birkaç defa Lübnana giderek Filistin mücadelesinin umumî reisi bulunan Baş Müfti ile lconuşmayı ve onu daha mülâyim bir siyasete teşvik eylemeyi ihmal etmediler. Beyaz Kitab neşredilip de, bunun Filistin mücahidlerini mernnun edecek ahkâmı ihtiva etmediği görüldügü zaman dahi Mısır, Arab tesanüdü fikrine karşı gösterdiği 0 eski harareti tekrar göstermedi. Bu davavı Mısınn sıkı tutmaması, davanın Arablık namma müdafaasmı imkânsız bırakıyordu. Bunun için, şimdi Filistinliler, gözlerini Mısırdan ayınp Iraka doğru cevirmege ve ondan meded ummaya basladılar. Bilha^sa bu hâdise gösterir ki Mısır, yeniden îngiliz politikasma doğru vaziyet almıetır. Bu oolitikanın bütün inkişaflarını. Mısır da takib edecektir. İLİMKÖSESİ İHTİRALAR KESİFLER Zaman ve mekân 1871 senesinde İngilterede vasatî yaş, erkek için 40.4, kadın için 43.5 sene olarak hesab edildıği halde, bu miktarlar, 1921 de 55.5 ve 59.6 ya çıkmıştır. Buna mukabil Hindistanda doğan bir çocuğun muhtemel yaşı 24 tür. Hayat şartlannın ıslahı hususunda mühim hatveler atıldığı halde azamî yaşı uzatmak meselesi gene öyle duruyor. Bugünde bir asır yaşıyanlar bile parmakla sayıhyor. Neden vücudlerimizi ahmakça ikmal ediyoruz? Kaza yüzünden ölenler istisna edilirse, diğerleri vücudün bir kısmımn yorulmasmdan, aşmmasmdan ölüyorlar. Aşman, yorulan uzuv, vücudün sağlam olan diğer kısımlannı da beraber sürüklüyor, bütün vücudü meçhul bir dünyaya götürüyor. Cildi yırtılan bir kitabın cildini, bir otomobil silindirinin aşman piston halkalannı değiştirmek imkân dahilinde olduğu halde, aşman uzuv yerine uzuv ikamesi neden mümkün olamıyor? 3000 senesinde yaşıyan gencler belki bu mesele üzerinde bir tez yazarlar; fakat, ne de olsa, hayat köprüsü pek değişmiyecektir. Bir asır yaşıyan insan yaşmın ilk ve «on yirmi senesi bu ve öbür dünya için hazırlık devresi olacaktır. Geriye 60 sene kalıyor, demektir. Devrimizde bu müddet otuz beş, brk sene içindedir. Otuz beş senede 12.783 gün var. Bunun üçte ikisi yemek, uyumak, gezmck ve eğlence için sarfediliyor. Geriye faalLyet devTesi olarak 4261 gün Tcalıyor. Ne fakirane bir hediye değil mi? İşte bundan dolayı çahşkan insanların zamandan kazanmak istemelerine şaşmamalıyız. Zaman kazanılmaz. Uçan zaman, elektrik gibi akümülâtörde toplanaımaz, giden zaman geri gelmez. Biz, zamanı ne kazanabiliriz, ne de is^ raf edebiliriz. Belki zamanı kullanmz.. Yani bizim yapabildiğimiz birşey varsa, da, zamanı iyi veya kötü kullanmaktır. Bu halde bir çare kalıyor: Faaliyeti muayyen zaman çerçevesine sıkıştırmak, yani zamanı mekân cihetinden inbisat ettirmektir. ("~Yazan: Celâleddin Ezine E... Hâlâ anlatmadınız. Bizim >çın Garib huylarınızı Mister Waldo... Sizde iptilâ haline gelmiş illetler var. Nedir onlar? Evvelâ İngiliz mukallidliği... Şu şimdi oturduğumuz, geniş İngiliz koltuklan gibi siz de îngiliz an'anesinin üstünde oturuyorsunuz. Londradan bir lord gelse, bir hükümdar gibi, yüzbir pare topla karşılıyacaksınız. Sizin indinizde İngiliz asilzadesi on Italyan markisine bedel. Sonra... Sonra?.. îşiniz gücünüz ingiliz muaşeretile alay etmek; mürebbiyesini hırpalıyan yaramaz çocuklar gibi. îngiliz aristokrasisi erişilmesi güç olan bir ideal olduğu için, hiciv mevzuu yaptmız. Şu mahud keçi hikâyesi gibi... Mister Waldo gülümsüyor: Yanılmıyorsunuz!.. Baska? Asalet merakı. Büyükbabanızm babasına kadar saymak illeti. Kimi tanıdımsa, ikinci cümlesi; ailesinin yeni hicret etmediği; iki yüz senedenberi burada tavattun ettiğile başlıyor. Nekadar eskiye ve antikaya meraklısınız. Daha, daha?. Zenci tehlikesi sizi fena haîde ürkütmüş. Kâfirler gittikçe de çoğalıyor. Aksi gibi beyazların hicretini de menettiniz. Kadınlannız Fransızları taklide başladı; doğurmuyorlar. Elli sene sonra Birleşik Devleti kapkara görmekten korkuyorsunuz. Artık bitti değil mi? Hayır, en mühimmi kaldı. Ziyafetleriniz, toplantılarınız hep kulüblerde, otellerde... Sizin yuvanız yok mudur? Kadınlannız evlerinde oturmazlar mı? Vasat sınıf belki... O da hizmetçileri olmadığı için, misafire kocası hizmet etmek şartile... öyle ise bana vasat aileyi tanıtınız Mister Waldo. Milletlerin kalbi orada atar. Mister Waldo mevzuunu değiştiriyor: Kadınlanmızı nasıl buldunuz? Avrupahlann fevkinde olduklarını inkâr edemezsiniz ya!... Bakınız size bunu bir teşbihle anlatayım: Bizim İstanbulumuzda bir eski saray vardır. Senelerce padişahlara hamam, halvet, hapisane ve taht vazifesini gördü. Uzunlamasma gider; yayvan yapıdır. Siz bilâkis yüksek yapıları inşa ettiniz. Bu ufkî ve amudî, iki mimarî arasınsındaki fark bizim kadmlarımızla, sizin kadınlarmızın tezadma benzer. Türk kadını ile Fransız yahud Bulgar kadwnm arasmdaki başkalık büyüktür. Amerikalı ile Avrupalının farkı uçurumdur. Müteakıb seneler iki memleket ticaretinde muntazam bir düşme görülmüş ve nihayet 1938 senesinde Irandan ithalâtımız 6000, ihracatımız ise 31,000 liraya inmiştir. Vakıâ burada 25,000 liralık bir ihracat fazlası vardır. Fakat, iki memleket umumî ticareti de on sene içinde 3,350,000 Hradan 37,000 liraya tenez zül etmiştir. îrandan ithal ettigimiz başlıca mad deler, tömbeki, kına, pirinç, halı ve petroldur. îrandan ithal ettigimiz tömbeki umumî tömbekü ithalâtımızın yüzde yüzünü teşkil eder. Esasen îrandan ithalâtımızın yüzde 65 i de bu ithalât kıymetidir. Fakat tömbeki ithalâtınm her sene degil, iki, üç senede bir yapılıp stoklar vücude getirildiğine burada işaret etmek isteriz. Komşu memleketten transit halı ithalâtı bugün yok denilecek bir dereceye düşmüştür. Halbuki evvelce umumî hah ihracatımızın yüzde 95 ine kadar yükselmişti. Az olmakla beraber îrandan ithalâtımızda oldukça muntazam bir seyir takib eden başlıca madde kınadır. Petrol ve pirinç ithalâtı da son senelerde yapılmaz olmuştur. Komşu memlekete muntazaman ihrac ettigimiz üç madde vardır: Mazı, palamut ve bakır. Bunların içinde en mühimmi olan bakır ihracatımızda da mütemadî bir tedenni vardır. Türkiye ve tranm istihsal ve ihrac maddeleri arasında umumiyetle bir benzerlik vardır. Bu benzerlik haricine çıkabilen maddelerin miktarı pek azdır. Bu itibarla iki memleket ticaretinin inkişafı güç gibi görünür. Fakat hakikatte bu inkişafı mümkün kılacak çareler büsbütün yok değildir. Bu imkânı da Transit ticaretinin inkisafında aramak yanlış olmaz. Transit yolundan temin olunacak istifadeye mukabil îrandan petrol ithalâtımızı artırmak, buna mukabil başta bakır olmak üzere Irana ihracı kabil olan maddelerin ihracatıru artırmak mümkün olabilir. S.M Şehirde kurulacak süt santralları Belediyedeki süt komisyonunun vazifesini bitirerek rapor hulâsasını dün Dahiliye Vekili Faik Öztrakla Vali ve Belediye Reisi Lutfi Kırdara verdiğini yazmıştık. Aldığımız malumata nazaran komisyon biri Fatihte, diğer Haydarpaşada olmak üzere iki süt santralının tesisini teklif etmektedir. Bu santrallar için 6 yerde de süt toplama mahalleri yapılacaktır. Bu süt toplama mahalleri müstahsile en yakm yerlerde olacak ve azamî bir buçuk' kilometreden uzakta bulunmıyacaktır, Müstahsilin toplama mahalline getireceği sütler bu mahallerde tahlil edile» cek, soğutulacak, süzülecek ve pastörlize edilmek üzere fabrikaya gönderilecektir. Bütün tesisabn 500,000 liraya yapıla* bileceği anlaşılmaktadır. Paramn 200 bm lirasını Belediye koyacak 300 bin lirasına müstahsil ve diğer alâkadarlar iştirak edeceklerdir. Yapılan tetkiklere nazaran, şehrimiz* de süt 12 ile 15 kuruş arasında satılmaktadır. Belediyenin satacağı haîis süt de bu miktarı tecavüz etmiyecektir. Pastör* lize edilmiş süt 36 saattea fazla kalmıyacak ve bu müddeti geçirmiş sütler topı lattmlarak başka işlerde istima' edilecektir. Kurum, akşamüzeri eski sütleri takib ve toplathrmadan yeni süt tevzi etmiyecektir. Kâğıd süt şişelerinin üzerinde her günkü tarih bulunacaktır. Komisyon yalnız sütün tevziine aid tetkikatla iktifa etmemiş ve ayni zamanda müstahsilin elindeki hayvan cinsinia ıslahına aid bazı baytarî tedbirleri de tezekkür etmiştir. Celâleddin EZİNE Almanya Brezilya münasebatı Berlin 13 (a.a.) Almanya ve Brezilya hükumetleri, mütekabilen Berlin ve Rio'ya yeniden büyük elçiler tayin etmişlerdir. Bu husus, iki memleket arasında husule gelmiş ve 1938 birinciteşrininde sefirlerin geri çağırılması üzerine son haddine vâsıl olmuş olan diplomatik gergin liğin hitama ermiş olduğunu göstermektedir. F.G. Richard Waldo gülümsüyor: Biz herşeyi biliriz. Deminki yalanim akhma geliyor. Acaba «Cumhuriyet» in basım adedini de biliyor mu) Bana o kadar rüşvet verdiniz ki, bitaraf olamıyacağım diye, korkumdan yazılarım aleyhinize oluyor. Keşki bu kadar misafirpfrverlik göstermiyeydiniz. Bana aüeler tanıttınız; üç kulübe aza yazd'.rdınız. Hakkımdaki bu iltifatlar niçin Mster Wa1do? Çünkü yabancı memleket muhar riri, bizim için elçiden, vekilden mühim dir. Neden? Devleti temsil elden ele geçebilir. Fakat efkârı umumiyeyi teımil değişmiyen bir kudrettir. Birleşik Devlet, efkân u mumivenin yapısıdır. Sizde de öyle değil midir? Fransa Marui edib ve fikir adamı Charles Maurras, Fransız AkaBir an ikimiz de susuyoruz. demisi azalığına seçilmişti. Geçenlerde Mister Waldo tekrar soruyor: KÜLTÜR ÎŞLERt Askerî kamplar Maarif Vekâleti, mekteblerin askerî kamplan hakkmda alâkadarlara bir tamim göndermiştir. Bu tarnime göre, yüksek ehliyetnameye tâbi olan Üniversite ve diğer yüksek mektebler Ankara, İstanbul talim taburlarında, tam ehli yetnameye tâbi olan lise, muallim mektebleri ve muadili meslek mektebleri talebeleri de mahallî garnizon komutan lıklannca gösterilecek esaslara göre kamp yapacaklardır. Liselerle, muallim ve meslek mekteblerinin kamplan 3 temmuzda başlıyarak 22 temmuzda bitecektir. Af. Teker f Amerikan Kız Kollejinde diploma tevzii J Elektrik ve Tramvay şirketinin yeni müdürü Elektrik, Tramvay ve Tünel idarelerinin îstanbul Belediyesine devri hak * kındaki kanunun ikinci müzakeresi bugünlerde ikmal edilerek kanun yüksek tasdika iktiran edecek ve sonra Belediyeye tebliğ edilecektir. Belediyenin bu müessesenin başıra kimi getireceği henüz kat'î surette ta karrür etmemişse de Denizyolları um'jm müdürü ve eski Üsküdar Tramvay idaresi müdürü îbrahim Kemalin bu varifeye tayin inin kuvvetli olduğu ve Münakale Vekâletinin müsaadesi istenild:ğ} söylenmektedir. Bundan başka mezkur müdürlüğe Fe« ridun Manyasın tayini ihtimali de var» dır. Sözlü imtihanlar Liselerde sözlü imtihanlara devam ediliyor. Maarif Vekâleti, mekteblerin çahşmaları ve alınan neticelerin dere cesi hakkmda tam bir malumat edinmek için imtihanlarda bulunmak üzere her mektebe müfettişler göndermiştir. Müfettişlerin verecekleri raporlara göre, önümüzdeki ders yılında imtihan tali kendisi merasimle Akademiye bilfiil [*] Bundan evvelki mektublar 30 ni dahil olmuştur. Yukarıda meşhur mu matnamelerinde icab eden değişiklikler san, 2, 4, 7, 13,16, 21, 29, 30 mayıs, 5 ve 10 harriri bu merasimde an'anevî nutku yapılacak ve noksan maddeler ilâve edilecektir. haziran tarihli nüshalarımızda çıkmıştır. nu okurken görüyorsunuz. Ameıikan Kollejinden bu sene mezun olanlar grup halinde^. Arnavudköy Kız Kolejinin orta kısmını bitirenlere dün merasimle diplomalan tevzi edilmiş, bu münasebetle bir müsamere verilmiştir. Merasime hep bir <>.ğızdan söylenen İstiklâl marşile başlanmış, bunu orta kısım talebesinin okuduğu « Sevgili vatan » şarkısı takib etmiştir. Bundan sonra misafirlere teşekkür edilmiş mezrunlara diplomaları yerilmiştir. Merasimi müteakıb davetliler bahçede hazırlanan büfede ağırlanmışlardjr.