13 Haziran 1939 CUMHURtYET Hâdiseier arasınaa Beyaz harb DUSUNCELER Hayat sahası IBaşmakaleden devaml olan ıstırab ve hassasiyet vaziyetin bu fecaatini olanca çıplaklığile ortaya koymuştur. Hayat sahası iddialanna karşı bugün yalnız İngiltere ve Fransa değil, şimalî Amerika Birleşik Cumhuriyetleri dahi olanca kuvvetlerile harb kudretlerini artırmağa koyulmuş bulunuyorlar. Çeko Slovakyanın uğradığı akıbet üzerine şimalî Amerika Birleşik Devletleri Büyük Cumhuriyetinin Reisi M. Ruzvs't Alman ve İtalyan hükumet reislerine birer mesaj göndererek bütün ihtilâflı noktalan halledecek bir konferans akdini teklif etmişti. Bu teklif totaliter devletlerce red ile mukabele görmüştür. Demek ki hayat sahası tabirinin altmda sadece şu veya bu ihtilâf değil, belki de gelişigüzel islilâ emelleri saklı bulunuyor. Totaliterlerin iddia ettikleri hayat sahası nerede başlar, nerede nihayet bulur? Şimdiye kadar bunun açıkça ifade olunduğunu hiç görmedik. Bu halile hayat sahası ucubucağı gelmez şekilde, herhalde eskisine rahmet okutacak yeni bir dünya harbinin işareti diye almmak lâzım gelir. Totaliter memleketlerin matbuatı bu memleketlerin daha çok zorları büyük demokrasi devletlerile olduğunu söylüyorIar. Fakat hakikatte küçük memleketlere saldırıyorlar. Anlaşılan onlar küçük memleketlerin millî mevcudiyetlerine hatime çekerken büyük devletlerin hiç ses çıkarmamalanm istiyorlar. ly\ amma demokrasi devletleri küçük memleketlerden sonra sıranın kendilerine geleceğini pek iyi biliyorlar ve onun için de şimdiki dünva nizamınm gelişigüzel bozuluşuna razı olamıyorlar. Hakikatte dünyada hayat sahası yok değildir. Hem bu sahayı iki şekilde tasavvur etmek mümkündür: Biri her millelin kendi millî malikânesi olan kendi yurdu, diğeri bütün dünya. Herkes kendi hayat sahası olan kendi yurdunda çalışarak bütün dünya ile münasebetlerinden de istifade etmek suretile yaşıyacaktır. Umumî Harb sonu hayatmın iktısadiyatı bütüa dünya memleketleri için azçok ıstırab' membaı olmaktan hâli kalmamıştır ve hâli kalmamaktadır. Bunun ıslahı çaresi ise beşeriyetin mütebaki servetile medeniyetini yıkıp yakacak yeni bir harb değil, belki milletler arasında temin olunacak anlaşmadır, ve anlaşmalardır. Almanyanm eski kolonileri alâkadarîarile ciddî surette konusulabileceği gibi iptidaî maddelerin daha büyük bir adaletle tevzii meselesi dahi kezalik ciddiyetle müzakere ve hallolunabilir. Çok olgunlaşmış olan bu fikirlerin hal sahaları harb sahneleri değil, bütün milletlerin meseleler halletmek sarnunî azmile etraflarında toplanacakları masalardır. Bizce bütün zorluk milletler arasında iktısadi münasebetlerin, ticarî muameleierin uğradığı müşkülâttadır. Tehlike ihtimallerine karşı her memleket silâhlanmaya çok para harcamakta, kıymetlerini kaybeden paralardan ve ticarî muvazene zaruretlerinden dolayı mübadele işleri binbir zorluk içinde yüzüp gitmektedir. Hiç bir hususî hayat sahası bu müşkülâtı ortadan kaldırmış olamaz. Yalnız hayat sahası iddialarının meydan vereceği harbler sonunda yeniden yeniye kurban verilecek milyonlarca insanla mahvolacak milyarlarca servetlerin harabeleri kalır. Yalnız birkaç memleket için değil, yeryüzünde millî vatan sahibi bütün milletler için sağlam hayat sahası, yanlış hareketlerle bozulan dünya hayat ve iktısadiyatınm ıslahındadır. Bütün dünyada kıymeti sabit bir para veya paralar yaratılamaz mı? Silâhlanmağa sarfolunan milyarların yarısı bu işi düzeltmeğe yeterdi. Bu işle muvazi olarak milletlerarası mübadelelerinin müşkülâtı da ortadan kaldınlınca o zaman yaînız filân ve filân yerin değil, bütün dünyanın bütün dünya milletlerine en geniş mikyaslı bir hayat sahası teşkil ettiği görülebilir. Meseleyi halletmek îçin bazı rejimler danayı kuyruğundan çekmek ve arabayî tersine yürütmek istiyorlar. Muhali farzederek onlann istilâ politikalan muvaffak bilc olsa hayat sahası gene elde edilmiş olmaz. istilâ politikasının götüreceği tek akıbet ancak ve ancak harbden ibaret olabilir. Bunda ise büyük küçük her millet kendi varlığile haklarmı müdafaa için ne fedakârlık lâzımsa yapacaktır. Varlıklarını ve haklanm müdafaa îçin bir araya gelen milletlerin teşkil ettikleri cephe ise valnız maddî kudretin değil, en yüksek manevî kıymetlerin aşılmaz kalelerini teşkil eder. Milletlerarası hukukunu inkâr edenlere karşı insanlığın vicdanmdaki hükmün kudretinî tebaruz ettiririz. Hakkın dahi kuvvetle müdafaa edileceği malumdur. Fakat münhasıran kör kuvvetle ileri aöKirülmek istenilecek haksi7İıSm devamlı olarak dayanabileceği Vi'V^V top>°l voVtur. Çekoslovakyada vaziyet Fransız gazetelerinin neşriyatına göre, Alman himayesindeki Çekler bir cehennem hayatı yaşıyor Paris 12 (a.a.) Epoque gazetesinde Kerillis yazıyor: «Bohemyadan gelen haberler bütün vicdanları isyan ettiriyor. Bu bedbaht millet, gözleri kararan kasablannın hiddeti önünde bulunuyor. Gestapo'nun ve Alman memurlarmm silâhları elindea almmı§ olan kurbanlarma karşı yaptıkları suiistimalleri, adaletsizlikleri ve zalimanc tedbirleri anlatmak için sayfalar krfi gelmez. Avrupayı altüst eden yeni bir müthiş dram bize muzaffer bir Almanyanm neler yapabileceğini göste"mektedir.> Oeuvre gazetesinde Guerin yazıyor: <Hayatî adı verilen sahalar fethedilmesi ve haritalar üzerinde cizgiler çizılmesi güzel birşey. Fakat takviye ettiğinden çok zayıf düşiiren fetihler vardır. Ne Çeklerden Alman. ne de Habeşler den İtalyan imal edilebilir. Hatta bu Çeklerle Habeşlerin bir harb halinde müstevliler için bazı ihtilâtlara da mal olacağı tahmin edilebilir.» Or e gaze'.esinden: «Hacha şahsan Nazi nezareti altradadır. Kendisini ziyarete gelenler polis ko^trolüna tâbidir. Kabinesi. programı > elden hamillerinin tasvibine iktiran . etmedikç toplanamaz. Nutuklan ve kararlar umumî valinin tasdikına tâbidir ve Y'hud ler aleyhindeki kanunda yıpıldığı gibi, vali bu kararlan baştan başa değiştirmeğe salâhiyettardır. Çekler «•mtıulııııllliIIIIM himaye edümek için himaye altma ko/. alm şl^ra . Fakat Çekleri hamilerine karşı kim himaye edecktir?» Republique gazetesi de şu satırları yazıyor: c Almanya, Alsas Loren hatasını tekrar ediyor. AlsasLoreni nasıl tabiî haline koyınamışsa, ÇekoSlovakyayı da ıstedigi hale getiremiyecektir Almanya bu sur >tle bütün tehdid altmda bulunan evvelce milletlere korku telkin bugün Çeklerin maruz kaldığı muamele1 ye uğramış olan İtalyanlann da nefr" ^.ni kazanacak ve nihayet. bütün reaksiyonlar inkişaf edince, dünyada bir kin uvarmın arkasında yapvalmz kalacaktır. Bismark'ın hatâsı, Hitler'in hatâsı bu daima kendinin ayni kalmış olan, gururundan gözü kararmış bir Almanyanm an'anevî hatâsıdır.» Almanların teesstirü Prag 12 (a.a.) Çetaka ajansımn bir tebliğine göre, Nachıd'da Alman polis leri tarafmdan öldürülen Çek polisi hâdisesinden dolayı umumî vali muavim Çek Başvekiline umumî valinin teessürlerini bildirmiştir. Alman hükumeti ölen Çek polisinin annesine 50 bin kuron vermiş ve Nachodaki Alman polis müfrezesini dağıtmıştır. Tebliğde Çek polisinin ölümünden Alman polislerinin mes'ul olduğu teyid edilmektedir. HmııımılllllHllinilllllllliniiniilllinilllllllllllllııummınn.nnm Tunustan kaçan bir italyan casus Şehre çıkmıya muvaf fak olmadan yakalandı Tunus 12 (a.a.) Resto del Carlino gazetesinde çalışmakta olan İtalyan ga zetecisi Ciuci, 15 ikincikânun 1935 tenberi mahpus bulunduğu hapisaneden kaçmış ise de Tunus varoşlarından birinde tekrar ele geçirilmiştir. Ciuci, memnu mıntakada fotoğrafiler almakta olduğu esnada Medeuine'de tevkif edilmişti. Mumaileyh, klişeleri bir ağacın gövdesine saklamağa teşebbüs et mişti. Ciuci, avukatile görüşürken hapisane içindeki gidip gelmelerden mütevellid kargaşalıktan istifade ederek kaçmağa muvaffak olmuştur. Yapılan araştırmalardan sonra tekrar ele geçirilmiş olan Ciuci, İtalyan mektebi müdürüne aid olan Giuglie villâsına iltica etmışti. Öğrenildiğine göre, mumaileyhin firarı için hazırlıklar yapılmış ve İtalyaya gidecek bir tayyarede kendisi için bir yer tutulmuştu. Beynelmilel îş bürosu kongresi Kongreye 46 devlet murahhas gönderdi Cenevre 12 (a.a.) Beynelmilel iş teşkilâtmm burada yaptığı 25 inci umumî toplantısma 46 devlet murahhaslan iştirak etmektedir. Bu 46 devlet, 81 hükumet murahhası, 33 iş veren ve 33 işçi murahhası tarafından temsil edilmektedir Murahhas ve teknik müşavir olarak konferansa cem'an 345 kişi iştirak etmektedir. Riyasete ittifakla sabık İsviçre Reisicumhuru Edmon Sultes intihab edilmiştir. Ruznamede başlıca meseleler meyanında teknik ve meslekî tedrisat ve çıraklık, yol nakliyatında ve kömür madenlerinde iş müddetinin tanzimi gibi meseleler vardır. Dünyanm her tarafmda büyük münakaşalara yol açmış olan 40 saatlik haftâ meselesi de konferans ruznamesine dahil bulunmakta ise de bunun şimdiki siyasî ve iktısadî şeralt altınd kabili tahakkuk olmadığı anlaşıldığmdan müzakerenin tehir edileceği anlaşılmaktadır. Beynelmilel iş bürosu raporunda da bu yoîda olduğu gibi iş bürosu direktörünün dünya iktısadî ve içtimaî vaziyeti hakkındaki raporu müzakere edilecektir. Bu rapor münasebetile her devlet murahhasının söz alarak umumî meseleler hakkmda beyanatta bulunması muhtemeldir. Beynelmilel vaziyet dolayısile iş bürosunun faaliyeti sekteye uğramamıştır. Amerika, Brezilya gibi cemiyet harici kalan devletler burada aza olduğu gibi cemiyetten çıkan bazı cenubî Amerika hükumetleri ve Macaristan da büroda aza olarak kalrmslardır. u sütunda çok tekrarladım Avrupanın temelli hatalarmdan biri, Büyük Harbin 1918 de tamamile bittiğine inanmak oldu Yirmi bir senedenberi kanlı bir harb değil, fakat normal bir mücadeleye hiç benzemiyen kansız bir harb hal yaşıyoruz. Tamamile kansız da değil Zaman zaman ve yer yer bir çok milletler, Büyük Harbin sonundan beri, istiklâl veya menfaat ağacmı kurutmağa davranan tehdidlere karş hep kanlarile suladılar. Küçüklerini saymıyonım, fakat başlıcalan Türkler, Habeşler, İtalyanlar, Arablar Yahudiler, Çinliler, Japonlar, İspan yollar. Georges Duhamel, yeni çıkan bir kitabında harb sonrasının kansız boğuşmasına şu adı vermiş: Beyaz Harb. Kitabını henüz görmedim. Fa kat, bazan yeni bir tabir, bir muammanın anahtarını da beraber getirmiş gibi, karanhk bir meselenin sathına ışık serper; çünkii her yeni mefhum yeni bir idrake yapışık doğar. Şimdi Fransız muharrirlerinin ağzında çik let gibi uzanıp kısalan «Beyaz Harb» tabirinin delâletile birçoklan anlamış olacaklar ki dünya kanh bir harb ha linde değilse, çiçekli ve öpücüklü bir sulh halinde hiç değildir. Bundan ne mi çıkar? Baygın v < lirik sulh şarkısınm keyif verici zehi rini yutmamak ve harb cephesindeki nöbetçi gibi, gözleri her kımıldanışa ve kulaklan her çıtırdıya, pıtırdıya karşı tetikte, gergin, uyanık durmak Tarihçiler söylesinler: Yalnız Büyük Harb sonundan değil, Habil Kabil vak'asındanberi bütün dünyada sulh, bir beyaz harbden başka bir şey midir? Ben kendimi bildim bileli insanlık, harbin kırmızısını birakıp beyazına ve beyazını bırakıp kırmızısma giriyor. Tabiiyatçıların şehadeti ne lüzum yok: Nefes alan her şuur sahibine malumdur ki, dünya içre uzviyet ve ruh içre, bütün havat bir beyaz harbden başka birşey değil. PEYAMt SAFA Yabancı dil meselesi Yazan: AL1 KÂMî Maarif bütçesinin müzakeresi sırasın da muhterem arkadaşımız Rasih Kaplan yabancı dil tedrisatınm, sarfolunan za man ve emekle mütenasib, randıman vermediğini haklı olarak ileri sürdü. Tedri satta esaslı amilin muallim olduğunu, muallim iyi olursa metod ve kitabın bozukluğunu ıslah edebileceğini söyledikten sonra iyi muallim yetiştirmek için Vekâletin başvurduğu çareleri izah etti. Cumhuri yetin bir başmakalesinde Nadir Naclı mütaleasmı yazdı. Nihayet mesele lâyık olduğu ehemmiyetle ele alınarak Cumhuriyette bunun için bir de anket açıldı. Yirmi beş senedenberi üstünde yürüdüğüm yabancı dil meselesinin böyle dile gelmesinden pek mütehassis olduğumu söyle meye lüzum görmem. Ben bu meselede muallimden ziyade metod ve kitabın kontenjanı olduğu kanaatindeyim. Yirmi beş sene evvel haftalık İ Ş H A D mecmuasmda «Maarif Nezareti celilesinm nazarı dikkatine» dıyerek «Lisan tahsili» başlığile yazdığım bir makalede yanlış bir yol tutturduğumuz için fransızca tedrisatından hemen hiç bir semere elde edilemediğine işaret ederek ne yolda yürümemiz lâzım geleceğini izah etmistim. O zaman Maarif Nazırı bulunan Şükrü Beyle buna daır görüştüğümüz vakit «Biz de tam sizin dediğiniz yolda yürümekteyiz.» dedi. Şüphesız yürünememiş olacak ki üç sene evvel, yani 15 mayıs 1936 tarihli aylık G Ü N D Ü Z mecmuasmda muhterem Saffet Arıkana ithaf ettiğim «Yabancı dil meselesi» başlıkh bir yazımda gene yaralanmı deştim. Bugün gene deşiyorum. Çünkü belki muallimler değişiyor, fakat metod ve kitab değişmiyor. Programlar eski metoda göre yap'lmıştır. Bu metod ve bu programlar devam ettikçe tam bir muvaffakiyet ihtimali yoktur. Muallim kim olursa bir dereceye kadar muvaffak olur. Çünkü serbet değildir. Programın esiridir. Program talebeden fransızca kompozisyonlar beklemeye daha sekizinci sınıfta başlıyor. Asıl yanlışhk da işte burada başlıyor. İngilizce ve almancada ne dereceye kadar muvaffak olunabilir, bilmem. Fakat yirmi sekiz sene bu işın içinde yoğrulmuş bir muallim tecrü be ve salâhiyetile iddia ederim ki haftada birkaç saat fransızca dersile bu gaye elde edilemez. Hatta Galatasaray lisesi gibi türkçeden ziyade fransızca okunan bir mektebde bile müayyen formüllere tâbi olan ticaret mektubları ve ayrıca bir staj istiyen Hariciye Vekâleti muhabereleri müstesna olmak üzere bir gencin telif ve tercüme tarikile, yani fransızca bir kitab telif etmek, yahud türkçe bir makaleyi fransızcaya çevirmek suretile hayatında bir kazanc temin edeceğini fazla ummak doğru olmaz. Bu derecesini biz lisan muallimlerimizden beklemesek yeri vardır. O halde lise ve ortamekteb talebesini bu hedefe doğru sevketmek boşuna yere akmtıya kürek çekmektir. Bu mekteblerde yabancı dil için sarfolunan zamanların ve emeklerin beklenilen randımanı vermemesinin başlıca sebebi işte budur. AKYÜZ Danziode vaziyet Polonyalı gümrük müfettişi tevkif edildi Danzig, 12 (a.a.) Röyter: Alman ordusunun motörlü kıtaatı, «demir kıtaat> şenliklerinde hazır bulunmak üzere hafta tatili esnasmda üniformalı, fakat sılâhsız olarak Danzig'e gelmişlerdir. Bir casus yakalandı Yunan Başvekilinin beyanatı Atina, 12 (a.a.) Başvekil Metaksas, Amfissada söylediği bir nutukta parlâmentoculuğu kurtarmak için yaptığı bütün gayretlere rağmen bunun Yunanistanda artık iflâs etmiş olduğunu beyan eylemiş ve demiştir ki: < Beynelmilel buhrandan Yunanistan hem maddeten, hem de manen sapa sağlam çıkabildi ise bunun sebebi Yunan milletini dLsiplinli olarak millî ideale bağlı bulunmasıdır. İşte bunun içindir ki bir daha geriye dönmiyeceğiz. Şimdiki rejimin tekâmül edeceğine şüphe yoktur. Fakat bu tekâmül bizzat rejimin kendi tohumunu taşıyacak ve bizzat kendi prens'p ve kaidelerinden mülhem olacaktır. Çünkü bu rejim dinamiktir ve kuvveti bütün milletin kuvvetirHr.» Varşova, 12 (a.a.) Danzig hükumet memurlan, Polonyalı gümrük müfettişi Litynski'yi casusluk ithamile tevkif etmişlerdir. Chodacki. müfettişin ortadan kaybolduğunu öğrenmiş ve Âyan Mecl'si mumaileyhin tevkif edilmiş olduğunu teyid etmiştir. Maamafih Polonyalı memurlar Litynski'nin nerede bulunduğunu bilmemekte ve tahkkiatlarma devanı etmektedirler. Lehistamn protestosu Bulgar Kralının Londra seyahati Londra, 12 (a.a.) Bu yaz Bulgar Kralmm Londrayı resmen ziyaret edeceği hakkındaki haberler Bulgar makamatınca tekzib edilmektedir. Maamafih Bul gar Kralmm, her sene olduğu gibi bu sene de \ususî olarak Londraya gelmesi ve bu münasebetle İngiliz ricalile tem3? etmesi muhtemeldir. Berlinde üç cani idam edildi Berlhı, 12 (a.a.) Bu sabah biri kadm olmak üzere idama mahkum üç caninin başlan keF^mMir. Alman kızları de mecburî askerliğe tâbi tutulacaklar Berlin, 12 (a.a.) İş Nazır muavini Dr. Syrup, Magdeburg'da merkezî Almanya tasarruf sandıklan federasyonunun bir toplantısında bildirildiğine göre, pek muhtemel olarak bu sene çıkanlacak bir kanunla, 25 yaşına kadar her genc Alman kızma bir sene mecburî hizmet mükellefiyeti tahmil olunacaktır. Halen. prensip itibarile, bilâhare bir ış görmek arzusunda bulunan genc kızlar için Vu hizmet mecburiveti vardır. YPni çıkacak kanun. bunu umumilestirecek tir Hükumet. bu suretle işçi yokluğunu arzusundadır. Halbuki sebeb de sebebsiz değil. Sebebin de sebebi var: Türkiyede fransızcanın ve Fransız kültürünün yerleşmesinde kuvvetli bir amil olan Galatasaray sultanisi açıldığı vakit çoğu Fransadan getiriîen muallimler kendi memleketlerinde kendi Alman ameleye yol veriliyor ana dillerini öğrendikleri gibi Türkkre, Varşova, 12 (a.a.) Garb Polonya bir Türk çocuklarına öğretmek istemisler ve «ölümden yılmıyan» Çinliler liği, Lodz civarında Parbianice fabrika azcok muvaffak da olmuşlardır. Türkçe larında. bu civar fabrikatörlerin Alman korusmak vasak olduğu icin kulak dolfaaliyette Hongkong, 12 (a.a.) «Ölümden yıl ameleye yol vererek verine Polonyalı amaz» teşkilâtma mensub Çin askerlerin mele almalarım temin için hareket edeRumanya millî takımı den bir grup, Manyang tütün fabrikası cek şubeler kurmustur. Polonya gümrük müfettişinin İtalyanlara yenildi antrepolanna ateş vermeğe muvaffak olmuştur. Japonlar. bu antrepolan, harb başına gelenler Bükreş 12 (a.a.) 45,000 kişiiik malzemesi deposu haline ifrağ etmişlerVarşova, 12 (a.a.) Danzig'deki Po bir seyirci muvacehesinde İtalyan futbol di. Bu yangınla bu depoda mevcud 600 lonya makamatı, Polonya gümrük mü takımı sıfıra karşı bir sayı ile Rumanya bin üniforma. birkaç milyon mermi, yüz ıettişi Lipinski'nin tevkif ve casuslukla takımını mağlub etmiştir. lerce zehirli gaz kasası, birçok top. ma tecrimi meselesi hakkında tahkikat yapGol, birinci haftaymda yapılmış ve kineli tüfek ve silâh ve 500 denk tayyare mıştır. Tahkikat neticesinde sabit olmuşyedek aksamı mahvolmuştur. Hasarat 20 tur ki, gümrük müfettişi iki Nazi tara beraberliği temin için Romanyalılann sarfetmiş oldukları bütün gayretler boşa gitmilyon yendir. fından otomobüle şarkî Prusyaya götumistir. İngiliz hükümdarları Ruzvelti rülmüş ve orada Bohensack köyü civannda otomobilden dısarı atılarak ağır Paris Bükreş hava yolu açıldı Londraya davet ettiler surette yaralanmıştır. Müteakıben DanBükreş 12 (a.a.) Air France kumParis 12 (a.a.) Ce Soir gazetesi zig zabıtası tevkif etmiş ve Danzig'e göpanyasının ilk tayyaresi bu sabah saat türmüstür. Danzig'deki Polonya kominin Nevyork muhabirinden: seri Âyan Meclisi nezdinde şiddetli bir 8,45 te yeni Arad Budapeşte MünichHenüz teeyyüd etmemiş olao haberleteşebbüste bulunmak için talimat almış Strasburg güzergâhı üzerinden Parise re göre, Ingiltere Kral ve Kralicesi, Ruzhareket etmiştir. Tayyare saat 16,15 te tır. velt'i, Londrayı ziyarete davet etmislerParise varacaktır. Yurdda yağış vaziyeti dir. Amerikada beş mevkuf hapisUşak 12 (a.a.) Bir parça geç kalKanada'ya gidiyorlar hane müdürünü kacırdılar Hydepark 12 (a.a.) İngiliz Kral makla beraber memleketimizin her yeBuenavista «Colorado» 12 (a.a.) ve Kraliçesini Kanada'ya götürecek olan rine, çifcinin istediği yağmurlar yağmaktadır. Memleketin bazı yerlerinde vağ Buenavista ıslahhanesi mevkuflanndan tren, bura saatile 3 te Hydepark'tan hareket etmiştir. Cumhur Reisi ve Madam murlann husule getirdiği sellerden hasar beş kişi, müessesenin direktörünü kaldırıp Ruzvelt, gara kadar, misafirlerle birlik olmuşsa da şayanı ehemmiyet değildir. götürmüşlerdir. Bu eşhas, direktörü ıs te gelmiş ve İngiliz Kral ve Kraîiçesini M. Makdonald Cenevreye lahhaneye 4 kilometre mesafede bırak mışlar ve Colorado'ya gitmişlerdir. Di bir vatandaş dostlanm teşyi ediyormuş gidiyor rektör, verdiği izahatta müesseseyi ziyaret gibi merasimsiz bir tarzda selâmlamışLondra, 12 (a.a.) Çemberlayn, buettirdiği esnada bu beş kişinin fırsattan isardır. gün müstemlekeler nazırı Mac Donald'ı Kral, hareket ederken, Ruzvelt'e, ge kabul etmiştir. Mac Donald. yann, Co tifade ederek kendisini bıçakla tehdid etrek kendisinin ve gerek Amerikan mille nevreye hareket edecek ve orada, man miş olduklarmı söylemiştir. Direktörünü tinin misafirperverliğinden dolayı teşek ıalar iairrî komisyonuna. Filistin işini ehlikede gören gardiyan, anahtarlanm kürlerini ifade için altın bir hokka hedi hal için hazırlanmış bulunan İngiliz tek ve rövelverini mahpuslara vermek mecburiyetinde kalmıştır. iflerinı tevzi eyleyecektir. ye etmiştir. Varşova, 12 (a.a.) Danzig'deki Leh komiseri, halen hastanede bulunan gümrük memuru Lipinsky'nin Nazi polis memurlan tarafından dövülmesi hâdisesini Danzig Senatosu nezdinde şiddetle protesto evlemiştir. gunluğile çocuk ana dılini öğrendiği gibi dırekt bir usulle fransızcayı da anlıyor ve yavaş yavaş konuşmaya da başlıyordu. Ondan sonra veya herşeyden evvel Fransız çocuklarına olduğu gibi onun da yanlışsız dikte yazması ve bunun için de gramerı, bütün istısnalarına varıncıya kadar iyi bilmesi lâzımdı. Hedef şuydu: Talebe fransızcayı okuyacak, anlıyacak, anladığını söyliyecek ve meramını yazı ile de anlatabilecekti. Çünkü yabancı bir dili hakkile bilmek demek bu demektir. Daima fransızca konuşulan bir muhit içinde haftada on sekiz, yirmi saat fransızca okunmak suretile bu gayenin temini mümkün olmuştur. Ne çare ki oradan ve papaz mekteblerinden bu şekilde fransızcayı öğrenip yetişenler Türk mekteblerine lisan muallimi oldukları vakit türkçe konuşulan bir muhit içinde haftada üç beş saat fransızca okumakla bu gayenin temin olunamıyacağını düşünmedıler. Konuş mak, anlamak, yazmak.. Bu üç hedeften birini yani en belâlısı olan üçüncüsünü feda etmek lâzımdı; edemediler. Oyle öğrenmiş, öyle alışmıslardı. Dikteyi doğru yazamıyan bir çocuğun ise yaramıyacağım ve ona fransızcayı öğrenmiş nazarile bakılamıyacağını zannediyorlardı. Hal buki asıl ise yaramıvan o dikte idi. Okuduğunu anlamıvan bir çocuğun, anlamadığı cümleleri doğru yazmasını isriyorlardı. Lisanm bir gaye değil, bir vasıta olduğunu unutuyorlar ve kuru gramer kaidelerile kuru bir diktenin talebevi hangi verimli gayeye ulaştıracağmı düşünmüyorlardı ve hâlâ bu metoda bağlı olanlar bunu düşünmüyorlar. Fakat herkes biliyor ve söylüyor: Orta tahsilde yabancı dil öğrenmekten maksad, yüksek tahsilde mesleğe aid eserleri tetebbü edebilmeyi temindir. Bu gayeyi temin için gidilecek yol şudur: Elemanter bir gramerle bütün kuvveti lektüre vermek. Mana verdirmek şartile yüzlerce ve mümkün olursa tahsil müddetince binlerce sahife okutup çocuğu zengin bir hamule ile mektebden çıkarmak. Bir halde ki çocuk ondan sonra hangi kitabı eline alırsa, müstesnalar bir tarafa, işin içinden çıkabilsın. Şüphesiz direkt usulile bu gayeye erişmek tercüme usulile erişmekten bin kere hayırlıdır. Metod direkt ile çocuklar konuşmaya alıştırılır. Onlar konuştukça hevesleri artar, daha kolay ve daha çabuk öğrenirler. Fakat hedef yalnız bu olursa lektür çok ağır gider. Çünkü bu metodda ana lisanı araya hiç girmiyecektir. Önce öğrenilmesi lâzım gelen kelimeler doğrudan doğruya eşya ve hareketlerle muva cehe olunarak öğretilecek daha sonra lektürde bilinmiyen kelimeler bilinenlerin yardımile anlatılacaktır. Bu dersler çok canlı ve istifadeli olurlar. Fakat iki mahzuru vardır: Biri demin dediğim gibi derslerin ağır ilerilemesi, vakit darl'.ğı; biri de muallimi çok yormasıdır. Benim şimdiye kadar tatbik ettiğim usul ikisi ortasıdır. Aldığım randımandan memnu num. Talebem de memnun kalmışlardır. Okur, mana verir, geçerim. Ertesi ders okutur, mana verdirir, fakat geçmem. Metin üzerine sual sorar, cevablarmı alırım. Bu da isin direkt tarafı olur. O halde asıl gaye çok okumaktır. Metin üzerine mükâleme yardımcı bir usul mahiyetinde kalır. Dikteden, dikte gramerinden, redaksiyon ve kompozisyondan vazgeç meli. Başka türlü bu is vürümez. Ali Kâmi AKYOZ Mareşalm teftişleri Sehrimizde bulunan Büyük Erkânı harbiye Reisi Mareşal Fevzi Çakmak, dün beraberinde bazı generaller olduğu halde, Selimiyeye gitmiş, askerî birliklerimizi teftiş etmiştir. Hitler, Viyanadan ayrıldı Viyana 12 (a.a.) Hitler, pazar gününü, Viyana'da geçirmiştir. Hitler, sabahleyin nasyonal sosyalistlerin mahallî şefi Joseph Burckel ve Statthalter Arthur Seiss İnquart ile görüşmüştür. Öğle vakti Führer tarafından Richard Strauss'ın 75 inci yıldönümü münasebetile bir öğle ziyafeti verilmiştir. Bu ziyafetten sonra Hitler, Hofburg imparatorluk sarayını ziyaret etmiştir. Bu ?arayda kendisinin ileride Viyana'ya geldiği zaman ikamet etmesi için tadilât yapılmaktadır. Hitler, akşam miştir. Burg Theater'e git Sayfiyeye gitti Viyana 12 (a.a.) Hitler, bu sabah, Berchtesgaden yakınında Obersabgberg'de kâin yazlık ikametgâhına gitmiştir. YUNUS NADI Yugoslav parlâmentosu açıldı Bir Slovak tayyarecisi kaçtı Varşova 12 (a.a.) Bir Slovak tayBelgrad, 12 (a.a.) Parlâmento, içtîma devresine bu sabah Kral Naibinin yareci, bir tayyare ile kaçmıs ve Ka bir nutkile başlamıştır. tovviçe'de karaya inmiştir,