20 Şubat 193i> CUMHURİYET Kutubda bir seyahat Taksim meydanında bir öpüşme hâdiSGSi Polisin müdahalesi, keyfî hareket mahiyetinde görüldü, kadına verilen ceza ortadan kaldırıldı Evvelki gece Taksim meydanında, gece yansından bir saat sonra bir ka [ dınla bır erkek herkesm gozü önünde , öpüştükleri, nokta beklıyen polis memurunun ihtarma karşı kadının sövüp sayarak polisi dövduğü ve yanındaki erkeğin de kadının el hareketlerme yardım ettiği ıddıasile yapılan tahkikat neticesmde açılan bir meşhudsuç davası, dün akşam nöbetçi İstanbul Asl've Üçüncü Ceza mahkemesinde görüldü. Dava, dıkkat ve alâka uyandırıcı bir karara bittı. Kadın da, erkek de orta yaşlıdır. Kadın, Fıkriye ismindedir. Erkek, Beyoğlunda bir lokantada garsonluk eden Ali Şeker'dir. İkisı Adlıye koridorunda yanyana beklerken, kadın, çok heyecanh görünüvordu. Muhakeme başlamazdan biraz önce, birdenbire yere düşen Fıkriye, hıçkıra hıçkıra ağlıyor, tepiniyor, inliyordu. Ali Şeker, kendisini teskine uğraşıyordu. Biraz sonra mahkeme salonunda Ali Şekerle yanyana hâkimler heyeti karşısmda duran Fikriye boyuna gözyaslannı sılerken, davacı yerine geçen Taksim merkezinde polis Behçet, davasmı anlattı. Bunların gece saat birde nokta beklediği âbide civanndan geçerken bir aralık durup öpüştüklerini görünce müdahale ettiğini, bunun üzerine kadının kendisine sövdüğünü, karakola gıtmek istemiyerek elie vurduğunu, erkeğin, onun karakola götürülmesine mâni olmak istemekle beraber, kendisine dogrudan doŞruya vurmadığmı sövledi. «Lâkin sarhoştu> de' di. Fikriye, hıçkırıklar arasında: inönünün evvelki giinkii çayında Dün haber vermiş olduğumuz gibi İsmet İnönü Çankayada üçüncü ve dördüncü derece memurlara ve refikalarına bir çay vermiştir. Yukarıki resimde Cumhur Reisimiz davetlilerile bir arada görünüyor. Şimalde seyri doyıunsuz olan bu manzara, bazan mütfıiş facialara sebeb olur, yürüyen buz dağları rastladıkları gemiyi paramparça edebilirler Ingiliz seyyahı Mis Gubi heyecanlı hatıratını anlatıyor Kutub seyahatıne çıkan bir kadın, Mıs tulmuştuk. Dalgalar üzerımızden aşıyor, Gurbi, bırkaç ay evvel dönmüştü. Lonyalnız geminin direkleri dalgalardan drada bir kitab neşreden bu İngilız kayukarıda uzanıyor, tekne, sularla örtüdını, sırf macera hevesile çıktığı seyalüyordu. Kaptan, kaptan köprüsüne iple hatmde gdrdüklerinı anlatırken, <şairasımsıkı bağlı olarak bağırıp çağırıyor, kumanda verıyordu. Hepimiz, iplerle ne hulya» nm altında gizli kalan «hayat bellerimizden direklere bağlı vaziyette faciaları» nı gördüğünü, bunları hatırlaidik. Çünkü üzerimizden aşan dalgalann dıkça ıçi sızladığını yazıyor. Ve cbeyaz bizi denize sürükleyip aşırması işten birenkli dekor içerisinde gördükleri> nin < Ben, dedi, ayni evde oturduğum le değild'. Balıkçı gemisi dehşetli sar Ali gecikince, merakla sokaŞa çıktım. bir kısmına aıd intıbalannı, şöyle sıralısmtılar geçirirken bir de ne görelim? Kendisine yolda rasgeldim. Baktım, içyor: <Büyük, rahat ve tehlıkeden çok Bir buz kütlesi, üzerimize yürüyor gi miş. Bu halde sokaklarda dolaşmaması masun vapurlarla buz parçaları kımılbi! Daha doğrusu, fırtına bizim bindiği çin, koluna girdim, eve gitmeğe razı etdanan suları yarmak, sıcak kamara penTaksim meydamnm tzzet bahçesi ceresinden şımalin harikulâdelığini tema Şimalde yüzen buz kütleleri arasında miz gemiyi ona doğru itiyordu. Kırıp tim. tehlikeli vaziyet geçiren bir gemi... gecirici, mahvedici buz dağının boyu a önündeki kısmmdan gecerken. bu polis şa ıle hayranlık duymak, fevkalâde bir şağı yukan altmış metreydi; yani bizim memuru, «siz herkesin gözü önünde öpühareket değüdır. Bo'yle yapmak, hoş bir ceviz kabuğu gemiden beş kat daha yük süyorsunuz> diye karşımıza cıkıverdi. tat 1 devresı geçirip ferahlamakla birdır. sekti. Aramızdaki mesafe, azaldıkça a Halbuki, kat'iven aslı yoktur. Öpüsmek Halbukı bu vaziyette, o memleket ve oalıyor, biribirimize yakınlaştıkça ya istesek, evimizde vapamaz mıvız' Meyradaki insanlann acmacak hali gözlerkınlaşıyorduk. Gerci fırtma buz kütle dandan başka yer mi yok, rıca ederim, den uzak, hem de çok uzaktır. İş, onlasini de üzerimize yürütüvordu, fakat o, insaf edin de söyleyin! Bu, kolumda rın arasma girerek yaşamaktadır ki, o a§ırlı5ına nispetle tabu yavaş yavaş yü sarhoşlukla belki bir parça başmı bana zaman insan şaşırır, şimal iklımındeki Laponyada göç eden aile rürken, biz hafifliğimiz nispetinde hop doğru iğerek yürüyordu, amma ne o beminzara güzellığ nı artık hemen hemen nin efradından biri hasta aya zıplava gidivor, fırtma marifetile ni öpüyordu ne de berirf oiv öpmek gözü görmez, derin bir ıstırab duygusile r onlann arasına kanşır. Günün birinde lanır da yol mesakkatine bir o^ un topu gibi üzerine fırlatıhyor aklımdan geçiyordu. Polis, mevdanda o duk. İ^temiverek, ecelimize susamış gi saatte hemen hemen kimsecikler yokoradan ayrılarak kendi memleketine gedayanamazsa, olduğu yer bi. ko«koca buz kütlesine mevdan oku ken, «herkesin gözü önünde öpüşüyorlince de, içi sızlıya sızlıya o ıklimde yade mukadderatına terkedi vorduk. Bir çarpısma oldu mu, gemi tuz sunuz> diyerek, hem de opüsmedigimrz şamak zorunda kalanları hatırlar. Ben a buz olur ve hicbirimiz bu carpısmada halde, durup duniTken karakola davet de, kutba doğru yol alırken, sırf orala lir, bu hal, bırakan için de, canımızı kurtaramazdık. Bereket versm, edince, saşırdım doğrusu! İtiraz ettim rın harikulâdelığini seyretmeği ve ne son dakikada, hatta belki de son sani tabiî... Bunun üzerine gitme§e zorladı, bırakılan için de tabiidir yalan söylıyeyim, hafif tertib de macevede. mucize kabilinden, buz kütlesi is bizi yürüttü. Ben, asabî, sar'alı bir karalar geçirmeği düşünüyordum. Sonra bulmağa alışmışlar. Çünkü şimdi buratikaroetmi de^istirdi de rahat bir nefes dınım, ihtimal o arada «neden götürüda bunları salonlarda kınla döküle anla da ölmekte olan kımse de, evvelce başaldık S'mdi Londrada, kendimi o mü vorsunuz?» diye itiraz ederken, pek satırken tabıî gülümsiyecek ve benim per kalannı öylece bırakmaktan çekinme balâ&alı, müfrit mace r a hevesimi giderk'n değilmisimdir Lâkin sövmedim; tovasızlıcıma takdır ifade eden karşımda miştir. Böylece anne, baba, kardeş, ço mis, bu marazdan sifa bulmus hıssedekat da vurmadım'> kılere belli belırsiz dudak bükecektim. luk, çocuk kendi haline bırakılmak, on rek, şimal intibalarımı belirtirken, o Halbuki şimdi iş. hiç de o zaman umdu larca âdet hükmündedir. Şimdi bu öl şimal insanlarmın ve havvanlarının aAli Seker de, aşağı yukarı ayni şeyleri tekrar ettikten sonra, şahidler çağum gıbı değil; şimdi intıbalarımı gayet mek üzere karlı, buzlu yerde tek başı cıklı mukadderatım düsünüyorum. ırıldı. Deniz subayı Necmi ile Abdulle c ddî mülâhaza ediyor ve anlatırken na bırakılan, şu ve bu zamanda yukalah, Karabet, Mustafa adlı şaförler ve hıç de gülümsemiyorum; ne gülümsenda saydığım en yakınlarından birini, garajda otomobil tamircisi Sadık, şahid mek akhmdan geçiyor, ne de dudak bükbirkaçını, yahud hepsini birden yüzüsolarak dinlenildıler. Kadının polise karmek... Bu mevzu, bence artık hafif tertib tü bırakmaktan çekınmemiş, o zaman sı geldiğini aşağı yukan teyid ettiler. bir mevzu, bir eğlence mevzuu olmaktan kendi sıhhatte olduğundan, değneğini Bunlardan şoför Karabet «şöyle bir öuzaktır! Önce Laponyaya doğru yollankarlara saplıya saplıya, buzlara vura püstüklerıni gördümse de. sapırtı işitdım. Ora sakinlerinin lisanmdan tek kevura, ilerive doğru yol almıştır. Hangi medim. Aramız uzaktı!» dedi. Müddeilime anlamadan, bana refakat eden baileriye? Meçhul bir istikbale! Ve işte umumî Orhan teczıye isteğinde bulundu. sit. sadık verlilerle b.rlikte. Ren geyikleşimdi onun malum olan hali! Artık zaKarar müzakere edilmek üzere sakm rinin çektiği kızaklı arabalarda, ben ve manla sıra kendısine gelmiştir ve o, bu bosaltıldı. Kararı bekleme sırasmda, esvam ve birkaç yerli kılavuz, on taneFikrive, bir baysınlık daha geçirdi. Kocik Ren geyiği tarafmdan çekile çekile âkıbete katlanacaktır. Bu vaziyet bize akıl almaz gibi gelir şüphesiz ve beni, ridordaki sıra üstüne boylu bovunca ilerled k. Böylece «Bingöl memleketi» ürpertici masallar uyduruyor, çirkin şavattı, yüzüne su serpildi. On dakika südenilen araziden geçtik. Suyun diz bokalar yapıyor sananlar bulunacaktır ihren müzakereden sonra celse açılarak. yuna yükseldıği yerlerden saatlerce baYugoslavyada kadm kıyafetine giren 1 ta çıka, geçip, gördüğüm ve öğrendiğim timal, fakat, ben, içim burkularak şah bir erkek, bir haydudluk vak'asına te Reis Necib Nadir; verilen karan bılseyler karşısmda irkildim. Az yiyecekle di olduğum vaziyetleri anlatmaktan baş şebbüs etmiştir. Belgrad'dan yazılanlara dirdi. Mahkemenin verdiği kararla Fikrive, dövmek ve sövmekten bir ay, yirktifa eden kızak çeker Ren geyiklerini ka bir şey yapmıyorum; ister inanılsm, ister inanılmasm; Lâponvada ve Lâpon göre, Simici köyünc bir akşam ortalık mi yeli gün hapis cezasma mahkum ancak doyurabilen pek az yeşillik beliroldu; ancak «hâdiseye polis memurunun m's saha ortasmda o kadar umulmadık yalılar arasında vaziyet bu merkezde karanrken gelen bir «kız», hancı Sime dir. Şimalde geceler buz gibi soğuktur. Francik'e giderek, geceyi geçirmek üze keyfî hareketi sebeb teskil ettiğinden>, seyler gördüm ve öğrendim ki... Sert verilen ceza, ortadan kaldırıldı. Ali Şehavalı ıklim sert yapılı insanlar ortaya Soğuk, buz gibi soğuk esen rüzgâr, bü re bir oda istemiştir. Hana, bir oda gösker de beraet kararı aldı. cıkarıvor, husunetin yanı sıra huşunet tün şiddetile iliklere işler. Hava, içi, dı termiş, sonra yemek hazırlamıştır. kendmi gösterivor. Buralarda yaşıyan şı donduran havadır. Öbek öbek ateş yaSarkıntılık etmemis Hancmm bir oğlu vardır. Bu delikanadaTnların, taVat zorile kendilerine kılır, alevler insan boyunu aşan meş'a lı, handa geceliyecek olan «kız» ı gözüSeyyar satıcı Mustafa Yurdbaşı, evr^ahsus kanunları vardır. Felâket ve teh leler halinde, rüzgârm sağdan, soldan ne kestirmiş, o aşağıda yemek yerken, velki akşam Kazlıçeşmede rezalet çıkal^ke zamanlarmda, vardımcıların havat şiddetle esmesme tâbi, savrulur durur. racak derecede sarhoş olarak ahalinin la'.na d ı mal olsa karsılıklı yardım esa Bunlarm etrafmda çepeçevre duranlar, kendisi yolcunun yatacağı yukandaki o rahat ve huzurunu bozmak ve yoldan sı, tsbi* bir sevk halinde tezahür etmek ısınmak için uğraşırlar, gene de tirtir dada yatağm altına girmiştir. Oraya sak geçen Cemile ile Bmnazdan, bu ikincisite, kavüden füe intikal etmekte... On titrerler. Ren geyıkleri, en sadık, en ka lanan delikanlı çok beklemiş, bir müd ne sarkıntılık etmek iddiasile polisçe ya1T.,n p t ; a 5 kaidesi, havat kanunu budur. naat edici, her türlü meşakkate katla det sonra içeriye giren ve kapıyı içeriden kalanmış, Müddeiumumilikçe meşhud bövlpdr. Lâkin. mantıkî bir teselsül de nan yorulmak b'lmez yol arkadaşlarıdır. kilidliyen misafir, soyunmağa başlamış suç nöbetçisi Sultanahmed iknici Sulh mefki'd .. Hareketlerinde tenakuz do Şimalin yukarı kısımlanna doğru, üze tır. Bu aralık da delikanlı şaşınp kal Ceza mahkemesine yollanmıştır. Musa lu... Nasıl mı? Meselâ. frr yandan kai ri bol karla kaplı yerlere kızakları çe mıştır. Kız esvabmdan sıyrılan misafir, is mli bir şahidle Cemile ve Binnaz şade ve kanun bövle olduğu ve hakikaten ken bu sevimli ve sevgili hayvancıklar, bunun altına giydiği erkek elbisesile gö hid olarak dinlenilmişler, Mustafa Yurdmuhtelıf hâdise^rde bu hükümleri yeri insanları eşyalarile beraber tâ oralara rünmüştür. Delikanlı, «acaba bu yolcu başmın sarhoşlukla yalpa vurarak cadr e getirdikleri halde, göcebece ileri gi kadar götürmüşlerdi. Şimdi onlar, birer deden gideTken, üstüne gelen bir otodis sırasmda aile efradmdan biri veya birer kesilmekte, yüzülmekte ve kızar kız da hem kız, hem erkek kıyafetinde mobilden kaçtığı, kendisini kaldırıma b'rkacı hastalandı mı, zayıf düştü de yol tılmaktadır. Kendı kanmdan olan insa mi geziyor?» diye tereddüd geçiriyor. dar attığı ve yere düşmemek için bir mesakkatine daha fazla davanamıvacak na acımıyanlar, hayvana mı kıymıyaBir de bakıyor ki, yolcu pencereyi a istmad noktası ararken, Binnazın etemı, onlann oldukları yerde kendi hal caklar? Acıkan insanlar, onların etini çıyor, bavulundan aldığı ipi aşağıya sar ğine sarıldığı, kaldırıma yıkılmamak ilerine bırakılmalarmı gayet tabiî görü gövdeye indiriyor, kemiklerini sıyırıyorçin ona tutunduğu neticesıne vanlmıştır. vorlar: bırakan saplam taraf da, bırakı lar Ren geyiklerinden kalacak olan şey, kıtıyor. Aşağıdan ayak seslerile beraber, Bu hareketinde sarkntılık mahiyeti gölan saglıksız taraf da ! Bırakılan hesabı sadece postlarıdır. Kasabları, bu postla bir takım erkeklerin seslenmelerini işiten rülmemiştir. Hâkim Salâhaddin Demirna, bu hal, orada yardımsız, bakımsız ra sarmarak ısmacaklardır da' Ben. kü hancmın oğlu, hanın soyulacagmı anla elli; ellı yaşmda bir adam olan Mustafa can çekismek, can vermektir. Kalan, ol çücük bir balıkçı gemisine de bindim; yınca, usul yatağm altından çıkıp, «kız Yurdbaşınm sübut bulan derecesine gödugu yerden basmı kaldırabılirse, ken fakat. gönül eğlendirmek istiyen bir seyerkek» i birdenbire yakalıyor. Yakala re suç teşkil eden sarhoşluktan dolayı d^ini o halde orada bırakanlan gözleri vah sıfatile değil, bir tayfa olarak... beş gün hapsedilmesıne karar vermiştir. le ta uzaklarda görünüsleri silininceve Buzlu sularda balıkçılarm çıktıkları ba dığı gibi de pencereden dışarıya fırlatıkadar takib edivor. Gidenler, arada bir lık avlarmda nasıl uğraştıklannı hafta yor ve bir yandan da avaz avaz imdad Konyada et fiatları baslarmı cevirerek arkalarma baksalar larca yakmdan takib ederken, türlü teh çağırıyor. yükseliyor ")ile. frr daha geri dönmüvorlar. Onlat like üzerimize yürüdü. Evet, tam manaHanda herkes odalarmdan difanya Konya, (Hususî muhabirkniz^en) gözden kaybolunca, ölmek üzere geride sıle yürüdü; heybetli buz kütleleri! O uğruyorlarsa da, çete mensüblan, çarça Koyun etinin kilosu 35 kuruştan 40 kubırakılan, mukadderatma bovun eğiyor. lan biten her şey, çocuk oyuncağı de buk kaçıyorlar. Henüz hiçbirinin izi bu ruşa çıkanlmıştır. Bunun sebebi piyasaya Bu ihmalden, o lâkavdiden dolayı hicbir ğildi; bilâkis... Şiddetli bir fırtınaya tujkasablık koyunun az gelmekte olmasıdır. şikâveti yok; terkedilmeyi gayet tabiî ''îmmanrştır. fsmet İnönü Çankayadaki toplantıda Dr. Nihad Reşadla bir görüşme esnasında Beyaz dekor içinde geçen hayat Bayan İnönü davetlilerine büfede ikramda bulunuyor Yugoslavyada bir haydudluk vak'ası Kız E»*kek kıyafetindeki hırsız BeWadda hir hanı soyarken vakalandı İnönünün çayında bulunanlardan bir grup : Sağdan itibaren General Kâzım Özalp. Başvekil Refik Saydam, Meclis Reisi Abdülhalik Renda ve Dahiliye Vekili Faik Öztrak Büyük bir İtalyan transatlantiği Conte di Savoya Dunyanın büyük transatlantiklerınden biri olan Conte dı Savoıa (Kont dı Savoya) seyyah gemisi dün lımanımıza gelmiştir. Bu transatlantıkte bulunan seyyahlar bir taraftan şehri gezerlerken dığer taraftan da «İtalia» vapur şirketinin davetlisi olarak mümtaz bir kütle şerefine vapurdd bir çay zıyafeti verilmiştir. Başta V'aiı ve Beledıye Reisi Lutfi Kırdar olmak üzere, Vali muavini Hüdai Karataban, Polis müdürü Sadreddin Aka, Deniz Ticareri müdürü Refık, Gümrük Başmüdürü, sair <Jevair müdürleri, matbuat erkânı, diğer davetliler vapuru gezdikten sonra büyük salonda çay içmişler, dans etrmşlerdir. Conte di Savoia 48,500 tonluk Rex (Reks) ten sonra bir trensatlantik tır. 248 metre uzunluğundadır. Italya deniz ticaret hlosunun ikınci büyuk vaf puru olan bu gemi İstanbul lımanına sitndiye kadar gelen teknelerın en buyii^ ğüdür. Conte dı Savoia Avrupanm es lüks transatlantıklerinden biri sayıhnakj tadır. Kış bahçelerj, büyük salonlar4 fevkalâde lüks kamaları, acık ve kapal havuzları, kubbelı kulübü, oyun salonir barı fevkalâde muhteşem ve zariftır. yük salonun tavanında Türk Italvs deniz muharebelerınden birini tasvıı ede büvük bir tablo vardır. Dün vapura mütemadiyen sefer yapa üç Şirketi Hayriye vapurile nakledile misafirler pek büyük bir nezaket ve safirperverlikle ağırlanmışlardır.