16 Şubat 1939 CUMHURİYET San'at ve Hayat \ • I I I I I I H I ••••••••••• ııııııııııııııııuıtıııı ııuuııuuııî Müzeye, galerilere d&ir Yazan: NURULLAH BERK Bugün, guzel san atıann yayımı için zere herkes bu kanaati kolayca besliyebinemleketimizde yapılan ve yapılmakta lir. Temenni edebileceğimiz ıslahatın bajulunan ilşerden bahsedeceğim. Geçen şjnda, resim ve heykel müzesi olmak üzerazımda ehemmiyetle kaydetmiş olduğum re yapılacak yeni ve «modern» bir bina;ibi, san'atkânmızı, içinde bocaladığı nın, şehrin merkezî bir yerinde ınşasıdır. ralnızhktan, mücerred hayattan kurtar «Modern» gibi iptizale uğramış bir kelinak, onu halkın ve memleketin malı yap meyi burada kullanıyorsam, müzecilik nak en mühim davalarımızdan biridir. Bu denilen şeyin hakikaten modern bir ka se elbette ki san'atkârın kendisini sokak zanc olduğu ve resim ve heykelleri barınjrtalarında teşhirle değil, fakat eserini dıracak binaların, en ince teferruata ka nümkün olduğu kadar fazla göstermek, dar, hususî tertibatı haiz olmaları lâzım geldığindendir. Sonra çok arızalı bir toanıtmakla hallolunacak bir iştir. poğrafyaya mahk olan İstanbul için, BeGiizel san'atlann Avrupada gündelik ıayata karışmalarmın en mühim amili, şiktaş, hiç de merkezî bir yer sayılamaz. san'at eserini görmek, tetkik etmek bakı Ummuyorum ki pek çok Türk ailesi, «bu nmdan mevcud olan imkânların, fırsatla cumartesi, bu pazar resim müzesine gidelim» diyerek Maçka sırtlarmdan inmek • çokluğudur. m Bu imkânların başında müzeler, daimî veya Galatadan tramvaya binmek cesagaleriler ve nihayet sık sık açılan muhte retini kendinde görsün! lif mesleklere, ekollere aid sergilerdir. Yegâne müzemizin merkezî bir yerde Daha pek yakın bir mazide, memleke ve kendine mahsus bir binada yeniden timiz, bir tek sergiden başka san'at hare kurulması, şimdilik âcil olmasa bile, yaketi bilmezdi. Bizden evvelki ressamla kın bir atide ehemmiyetle ele ahnacak bir nn tertib ettikleri resim ve heykel sergisi iştir. * * * ığustosta, Galatasaray lisesinin resim tarshanesinde açılır, samrsam, bir ay kaMüze bir mabedse galeri, yaşıyan ve ıar devam eder ve kapanırdı. Bu tezahüı değişen bir sahnedir. San'at cereyanlarının fcylece sona erdikten sonra Türk halkı, kâh gelib geçici, kâh müstakar tezahürleIr tablo, bir heykelcik görebilmek için ri bu sahnede akseder. Ve san'atı gündeIr dahaki senesinin ağustos ayını bekle lik hayata sokan galerilerdir. Büyük Avlek mecburiyetinde kalırdı. rupa şehirlerinde pek çok tesadüf edilen Sonra Müstakil Ressamlar Birliği ve bu galerilere halk, serbestçe girer, seyreO» grupu teessüs etti. Onların, azçok der, isterse satm alır. Galerilerin geniş iıizam ve bin müşkülâtla meydana ge vitrinlerinde teşhir edilen eserler, denebilir tdikleri sergilere, bazı genc san'atkârla ki kütlenin malıdırlar. mızm şahsî sergileri katıldı ve böylelikle, Memleketimizde galerilerin açılması, remlekette, iyi kötü bir san'at atmosferi «güzel san'atlar meselesinin» başlıbaşına blirmeğe başladı. bir davası idi. Her Türk şehrinde bir reBupa rağmen bu mevziî ve pek mah sim ve heykel müzesi açmasını kendisindul temaslar halkı plastik san'atlara alış den bekliyebileceğimiz devlet, daimî gatırnaktan tabiatile pek uzak kalıyordu. leriler tesis etmek ve san'at eseri ticaretiAsıl gerekenrç,saı'at eserlerini devamlı ne girişmek işini de üzerine alamazdı. Bu bir şekilde gözönünde bulunduran onları, gibi galeriler Avrupada, san'at eseri sagünd«lik hayatra anılmaz bir parçası gibi tışını kendılerine meslek edinen kimseler empozç etmekti. fşte bizim neslin 1928 veya hususî müesseseler tarafından ku denberi atılmış <!duğu mücadelelerin baş rulmakta ve işletilmektedir. Resim ve lıca mevzuunu 3a bu teşkil ediyordu: heykel satm almak, koleksiyonlar vücude Bir güzel san'atar müzesinin kuruluşu. getirmek Avrupa kültür hayatmda kitab Bu hususta yazıin yazılar toplan&a her almak kadar tabiî bir hâdise olduğundan, halde kalınca bi kitab teşkil edecek ka resim galerileri faal birer san'at merkezi dar zengin bir nıtiyer elde edilir zan halindedirler. nındayım. * * Bizde böyle birşeyin varid ölamıyaca 19281937! )okuz yılhk bir intizar, ğma göre, galeriler açılmasımn, hiç ol daKa doğrusu iıikal devresinden sonra mazsa yarıresmî kanalden bîr teşebbüse, Türk resim ve lykel müzesi Dolmabah yahud ideal uğruna çalışanların yeni ve çe sarayınm bir ısmmda açıldı. Bu müze fedakâr bir hamlesine bağh olması mu hakkında gazebve mecmualarda kâfi kadderdi! Nrtekim böyle oldu: Ankaramalumat neşredmiş olduğundan, mahi da, Sergievi karşısında, Belediyeler Banyeti ve barmdmğı eserlere dair yeni taf kasmın zemin katında kurulan galeri, silâta girişmiyedjim. Sadece şunu bir ke Ankara Halkevinin pek yerinde bir te re daha hatırlatak isterim ki, bu müzenin şebbüsün neticesidir. Şimdilik ancak yılaçılması, yalnızsan'atla azçok alâkadar hk bir sergi gören başşehrimiz, bu galeri amatör ve entekktüeller için değil, fakat ile, daimî bir san'at merkezine sahib ol bizim gibi profeyoneller için bile hakikî maktadır. bir sürpriz olmştu. X I X inci asnn başBiz de, kendi imkânlanmız dahilinde, langıclanndan lugüne kadar yetişen Istanbulda bir daimî galeri tesis etmeğe Türk ressam • heykeltraşlarmın eserle uğraşıyoruz. Boyu ve eni itibarile pek mü» rini, muntazaı ve kronolojik bir tasnifle tevazı olacak olan bu galeri, göstereceği bir araya topyan bu müze, yıllar ve yıl eserler bakımından herhalde pek canlı bir lardanberi aımızda yaşamış olan ve elân san'at ocağı olacaktır. Hemen hemen büyaşıyan kıyıetleri tekrar güneş zıyasına tün değerli Türk ressam ve heykeltraşla getirerek biı, kendi imkânlanmızı tanıt rının bugün Istanbulda toplanmış bulunmış bulunıryrdu. Bilhassa orta devre dukları nazarı itibara alınırsa, bu küçük ressamlannx, Zekâyi Paşa, Şeker Ah galeride açılacak sergilerin amatörleri med Paşa, J i Rıza Bey, Osman Hamdi tatmin edecek mahiyette olacağı şüphe Bey hakikîjirer üstad gibi kendilerini sizdir. Baştanbaşa gömlekçi, şapkacı, emDoze ediorlardı. berber, mahallebici ve pastacı ile dolu Resim v heykel müzesini, atılmış ilk olan Beyoğlunda, san'at eseri teşhir eden ve çok büyk bir adım bilmekle beraber, ve satan küçücük bir müessese, yakında, henüz tekamüle, ıslaha muhtac bir mü kapılarını açacak. Hâdise, gerçekten tarie«ese olart telâkki edebiliriz. Başta bu hidir! r^"i7enin krulusuna çalışanlar olmak ü Ingiliz Generalinin yapacağı ziyaret Hazulanan fnerasim programı afökadarlara büdirildi Memleketimize geleceğini yazdığımız İngiltere Harbiye Nezareti istıhbarat şubesı müdirı umumî muavini Tuggeneral F. Beaimant Vesbitt'in karşılanma merasim programı alâkadarlara tebliğ edil miştir. General, ayın yirmi üçüncü per şembe günü sabahı saat 7,20 de şehrimize gelecektir. General burada merasimle karşılanacak ve Perapalas otelinde bir müddet istirahat ettikten sonra saat on birde Vali ve Belediye Reisile İstanbul Kumandanını ziyaret edecektir. General akşam 7,10 da kalkan ekspresle Anka raya gidecektir. İngıliz GeneraK Ankarada Mareşal Fevzi Çakmakla Millî Müdafaa Vekili General Naciyi, Ankara Vali ve Belediye Reisini ziyaret edecek, öğle yemeğini müteakıb Harb okulunu, Gazi Terbiye Enstitüsünü, İsmet Paşa Kız mektebini, Ziraat Enstitüsünü gezecek, ayın yirmi beşinci cumartesi günü Muhafız alayı kıtaatı tarafından yapılacak bir tatbikatta bulunacak ve alayın garnizonunu, Polis ve Jandarma mektebini ziyaret edecek tir. Ayni gün öğle üzeri Ingiliz Generali şerefine Millî Müdafaa îstihbarat şubesi müdürü albay Bahaeddin tarafından Anadolu Kulübünde bir öğle ziyafeti verilecek ve bu ziyafetten sonra Çiftlik parkını, garajı ziyaret ettikten sonra Istanbula hareket edecektir. Ayın yirmi yedinci günü sabahı Haydarpaşada karşılanacak olan misafir o gün şehri, müzeleri gezdikten sonra ak şamki ekspresle Londraya dönecektir. ŞEHRİN İÇİNDEN DUYDUNUZMU? Et ve ot Beyoğfunda hayat Eskiden Beyoğlunda oturmak bir sefahatti, şimdi kiradan tasarruf etmek istivenlerin ilk işi oraya tasmmak oluvor Ya*an: Salâhaddin GÜNGÖR Kanada çiftçilerinden biri, ne münasebetle düşünmüş bilıriyorum, ineklere ot yerine et yedirilirse daha muvafık olur, demiş. Dediğini de yapmış. İneklerin otuna kıyma halinde et karıştırmış, yedirmiş. Alman netice mükemmel. Et yiyen inekler, vitamini bol, türlü türlü hassalara malik, yoğurt gibi koyu, enfes bir süt vermişler. Sütün, sütü verenin ve sütü içenin, nedense, birbirine pek bağlı bir tarihi var. Kanada ineği, aldanır, ot yerine et yer; Istanibul halkı, aldanır, süt yerine su içer. Bizim sütlere su karışıyor diye hayıflanmıyalım. İşte Kanadalılann sütüne de et karıştı. Bir davadan çıkan baska bir dava Madam Atinanın muhakemesinde yalancı şahidlik etmişler Bir yandan Madam. Atinanın genc kızları fuhşa teşvık maddesinden muhakemesi, mevkufen devam ederken, bir yandan da onu cezadan kurtarmak maksadile uğraştıklan haber verilen bazı kimseler tevkif edilmiş, bunlardan bir kısmmın muhakemelerine başlamlm.ştı. Bu kısım, celse sonunda serbest bırakılmışlaçdı. Dün de ayni hususla alâkadar olmak üzere tevkif edilen Mikellinin muhakemesine başlanılarak, şahidler dinlenilmiştir. Mikelli ismindeki delikanh, Madam Atinanın kendisinin «yakın arkadaşı» olduğunu, bundan dolayı onun evine sık sık gidip geldiğini anlattı ve bundan sonra, Madam Atinanın muhakemesinde sahidlik ederken, evvelce döviz kaçakçıhğı tahkikatı sırasında gümrük memurlanna söylediklerirri inkâr ettigi ileri sürülerek, «hangi ifaden doğru? Onceki mi, sonraki mi?» denildi. Mikelli bir hayli tereddüd geçirerek, ilk ifadesine rücu etti. Madam Atinanın muhakemesindeki başka şahidîere tesir icra ettigi iddiasına gelince, bunun da doğru olmad'.ğını söyledi. Şahid olan şoför Silistireli Osman dınlenildi, Mikelinin Tokatliyan oteli yanındaki tâksi otomobillerinin durduğu şoförler kahvesi önünde kendisine Madam Atina davasmdan bahsettiğini ve «ben ilk ifademi inkâr ettim, bir şey çıkmadı. Sen de inkâr et, zaten Madam Atina nasıl olsa beraet kazanacaktır» dediğini söyledi. Şahid Madam Despina, bu dav&nın değil, kunduracı Dimitrmin maznun bulunduğu davamn şahidiymiş. Yanlışîıkla çağırılmış. O çekildi ve muhakemenin devamı, şahid olarak Şükran, Nimet, Ülker ve îsmail Sarıcanın çağırılmaîarı kararile marta kaldı. Mikeli salrverildi. NURULLAH BERK Şurada beyaz boyalı bir mağaza vardı, ne oldu? Mahallebici dükkânı... Ya, şu etrafma tahtaperde çekilen arsa?.. Orada da yeni bir süthane açılı yor... Köşedeki manifaturacı? Top atmış olmalı... Baksana, yerinde bir mezeci var... Beyoğlu caddesinin bundan, çok değil, beş altı sene evvelki haritasını kafalannın içinde gezdirenler, bugün o haritanın rehberliğile mümkün değil aradıklan yeri bulamazlar. Beyoğlu caddesi semt semt değişiyor. Eski dükkânlar, hemen hergün bir başka kalıba girip karşımıza çıkıyor lar... Vaktile Beyoğlunda kadm ve erkek terzilerinin bolluğu bilhassa göze çarpardı. En lüks kadın tuvaletleri, ilkönce Beyoğlu mağazalarmın camekânlarında yer alırdı. Kuyumculuk san'ahnın, minyatürcülüğünü, tefarik ev eşyasının en nadide örnekleri gene orada teşhir edilirdi. Beyoğlu, baştanbaşa bir giyim kuşam sergisi idi. Kimsenin dinlenmeğe ihtiyacı olmadığmdan mıydı, neydi, büyük caddedeki kahvehanelerin sayısı, ikiyi üçü bulmazdı. Bir de bugünkü caddeye göz atalım: Adım başında sütçü, peynirci, yoğurtçu, yağcı dükkânları... Beyoğlu adeta bir koca mandıra olup çıktı... Sonra, yer yer, türlü mezeciler.. îrili ufakh birahander... Hele mahallebicilerin bu kadar bollandığı, tarihin belki hiç bir devrinde görülmemiştir. Bu mahallebicilerin bir hususiyeti de, öğle ve akşam saatlerinde, birer lokanta manzarasmı almalarıdır. Artık gelsin tavuksuyuna çorba, gelsin söğüş, gelsin pilâv... Kaşla göz arasmda, bir sıcak sosisle iki bardak birayı göğdeye indirdin mi? Tamam... Eskiden olduğu gibi, lokantaya gidip, ağırezgi, fıstıkımakam bifteğin pişmesi ni, çorbanın soğumasını bekliyecek kimsede hal yok! Hele gencler, bu alaminüt gıdaları baklava böreğe değişmiyorlar... Mezeci dükânlarınm arıkovanı gibi işlemesine mukabil lokantalar, sinek avhyorlar! Beyoğlu caddesinde bu ara, iki büyük iştiha var ki halkı çekiyor: Biri sinema (gözlere), öteki mahallebi ve emsali (mideye) hitab ediyor. Vaktile, gene bu caddede, herkesin bir muhiti ve her muhitin bir nevi müdavimi vardı. Zaman, bütün muhitleri ve o muhitlerde yaşıyanları, kendi hamuru içinde halletti. Piyazcı dükkânında, saleb içilerek gönül davalarından bahsediliyor. Pastacıda iki yudum bisküi arasında, buseler teati olunuyor ve çok geçmeden bar salonlarının birinde, gerdeğe giriliyor. Beyoğlu, bir zaman pahahlığile tanın Marangoza r zam • Beyoğlu caddesüıden bir manzara mış bir yerdi. Beyoğlundan alışveriş etmek, ancak parasına kıyabilenlerin kârı, daha doğrusu zararı idi. Bugünkü Beyoğlu ise, ucuzlukta Mahmudpaşadan soora geliyor. Eskiden Beyoğlunda oturmak, bir nevi sefahetti. Şimdi ise, bütçesinde kira için ayırdığı paradan tasarruf etmek ktiyenlerin ilk ışi, Beyoğluna taşmmak oluyor. Geçen gün bir arkadaşım anlatıyordu: Karıma bir bilezik alacaktım. Şu kalın altm bilezjklerden... Beyoğlunun bütün kuyumcu dükkânlarını dolaştım, bulamadım. Bana verdikleri toptan cevab şu oldu: Biz artık, altın üzerine iş yapmıyoruz.. Elimizde ne kalmışsa onları satıyoruz! Kalın bilezik modasını çıkaran Beyoğlu kuyumcuları, Nasreddin Hocanm kar Rüzgârın sür'ati helvası gibi galiba kendi yaptıklarını kendileri de beğenmemiş olacaklar! Hava bültenlerinKafes arkası devrinde, Beyoğlu cadde okuyor, radyoda desi, kadm avcılan için en müsaid bir cedinliyoruz. «Rüzgâr velân sahası idi. Geceleri, grup grup, saniyede şu kadar sürek avlan tertib edilirdi. Şimdi de vakıâ, sür'atle esmiştir» bu avcılık edenler var. Fakat avla avcmın metre hesabmı, hurolleri o kadar biribirine karıştı ki, çok susî âlet olmadan defa, kimin kimi takıb ettiğinin insan koherkes aşağı yukan laylıkla farkına varamıyor! bulabılır. Meselâ, yaprak kımıldarHasılı, Beyoğlu, eski mirasyedi Beyoğ sa bu sür'at saniyede 6 metreye lu değil... O şimdi midesine düşkün bir sür'ati saniyede bir metredir. İnce dallar habazan oldu. Yiyip içip hoş geçiyor. kımıldarsa bu sür'at saniyede 65 metreye; Bu Babil kulesi, yalnız bir bakımdan dallar iğilirse 8 metreye; kalın dallar kıdeğişmedi: Hâlâ orada, her millet kendi mıldarsa 9 metreye; yapraklar koparsa dilini konuşuyor. Vakıâ, evvelden olduğu 12 metreye, küçük dallar kınlırsa 15 metgibi, Türk dili dükkân levhalarının ayak reye; kalın dallar kınhrsa 25 metreye çı ' ları dibinde ezilmiyor. Fakat; en az ko kar. nuşulan dil, gene bizim dilimiz! Bir metre ile 25 metre arasmda, yok Eksikliğini hiç aratmıyan an'anelerden tan fırtınaya kadar yükselen rüzgânn, bir biri de, kafayı çekip bol keseden nara a de 35 metreden sonrası var ki, bunun adı tanların ortadan kayboluşudur!. da derece derece kasırga, tayfun filân Derunî mücadele vaziyetinden harice diye değişiyor. çıkıp cadde üstünde kaldırım zifosu gibi Hiç esmez, bunalınz. Çok es«r, yerdejı şuna buna çatanlara artık raslamıyoruz. yere çarpar. «Yok» u da fena «çok» u Haşeratm bu kadar bol olduğu bir koz da. mopolit geçidde, bu derece bir temizlik yapabilmiş olmak da bir kazanc sayılır. Galatasaraylılar cemiyetinin Salâhaddin GÜNGÖR Ingiliz mizahçısî Bernard Shaw'ın fık ralan meşhurdur. Dilinin ucuna gelen zarif sözü, kendi aleyhinde de olsa, mutlaka sarfeden Shaw, bir piyesi met hedılirken şu fıkrayı anlatmış: Bu piyesimi herkes «izin gibi be« ğenmiyor. Meselâ iki aydanberi mütemadiyen oynanan bir piyesim var. Onun vaz'ı sahne edildiği tiyatronun marangozu geçenlerde direktöre müracaat etmiş, maaşına zam yapılmasım istemiş. Direktö'r: Ayol demiş, senin maaşm sana yeter de artar bile. Zaten yaptığın iş nedir ki? Kjrk yılda bir ufacık bir ânza olacak da, tamir edeceksin. Hem yan gelip oturuyorsun, hem de üstelik Shaw'ın piyesini her akşam seyrediyorsun. Daha ne istersin? Marangoz, gözlerini havaya kaldırmış, yalvarır gibi bir sesle, ne cevab vermiş biliyor musunuz? îşte, asıl zam istediğim bu piyesin yüzünden değil mi? konseri Bura Umumî meclis / toplantısı Bursa (BJSUSÎ) Vilâyet Umumî medisini rali Şefik Soyer açmıştır. Nutku mütnkib Ebedî Şef Atatürkün aziz hatırası,ayakta üç dakıkalık bir ihtiram sükulle anılmıştır. Umumî Jeclis azalannm seçim mazbatalan oktnup kabul olunduktan sonra gizli reyleintihab yapılmış, ikinci re isliğe Hul'si Köymen, kâtibliklere Bayan Binne Altanla Saim Altıok seçilmişlerdİTf Encümcılerin de intihabı yapıldıktan sonra vüiyetin izahnamesıle Daimî Encümenin aütaleası okunmuş, vilâyetin icraatı teşkkürlerle kabul edilerek izahnamerm kifayetine karar verilmişt'r. Bursada bir çocuk arkadaşını öldürdü Bursa (Hususî) Orhangazinin Narlıca köyünden 14 yaşmda Mustafa adında bir çocuk, babasmm çiftesile oynarken arkadaşı Veyselin geldiğini görmüş ve ona bir şaka yapmak için: Bu çifte ile seni vurayım mı? de miştir. Fakat bu esnada tetikte bulu nan parmağını çeker çekmez çiftenin iki gözü üstüste patlamış. Gözün birinde bulunan domuz kurşunu Veyselm göğsünü delmiş, diğer gözdeki saçma lar da zavallı çocuğun göğsünü kalbur gibi delik deşik etmiştir. Orhangazi hükumet doktoru Veyselin ilk tedavisinı yaparak kendisini şehri miz hastanesine göndermişse de Veysel burada ölmüştür. Bin lira mükâfat kazanan berber Türkiye İş Ban kasının küçük he sab sahiblerine muhtelif tarihlerde keşide ettigi kur'alarla senede 32.000 lira tevzi ett ği ma'umdur. Bankanın son şubat keşidesinde 1000 hralık ikramiyeyi ! Üsküdarda Dutlu Berber Tahir kahve semtinde berber Tahir Hüsnü kazarnmıştır. Tahir 55 yaşlannda bir adamdır. Beş senedenberi îş Bankasında açtığı kü çük hesabda azar azar biriktırdiği paralarla şimdiye kadar 400 liradan fazla parası birikmiştir. KazandıŞı bu bin liraya da dokunmak fikrinde değildir. Esasen büyümekte olan yavrusunun tahsil masrafına karşılık hazırlamaktan başka bir gayesi olmadığmı söylemektedir. Yurd çocukları hakkındaki yüksek ve asilâne düşünceleriniz, Çocuk Esırgeme Kurumuna vereceğiniz bir lira ile tahakkuk edebilir. Dinamitle balık avlıyanlar mahkemeye verildi Bursa (Hususî) Nilüfer çayının Çamaşırlık mevkiinde dinamitle balık avlamaktan suçlu olarak iki kîşi asliye cezada muhakeme edilmeğe başlanmışlardır. Mahkemede Aksungur köyünden iki şahid dmlenmiştır. Bunlardan biri dinamit sesini duyduğunu ve sularm havaya kalktığmı gördüğünü söylemiş, diğeri ise, hiçbir şey duymadığını ve görmediğ ni anlatmıstır. Reis Mustafa Nuri, kendilerine balık avlanan yere nekadar mesafede olduklarını sorunca, üç dört metre cevabmı vermişlerdir. Bunun üzerine reis, bu kadar mesa fede insan nasıl olur da dinamit sesmi duymaz ve sularm havaya kalktığmı görmez? dive sonrmuştur. Şahıdlerden biri gene görmedıgini sövlemiştir. Di ğer bir şahide ihzar müzekkeresi yazıl mak için muhakeme talik olunmuştur. Denizbank kadrosu Bir müddettenberi Denizbankın ye niden tanzimine lüzum görülen bütçe ve kadrosu üzerinde meşgul bulu nan Denizbank Umum müdürü Yusuf Ziya Erzin bu tetkiklerini ıkmal etmiş ve kedroyu tamamen hazırlamış olduğundan dün akşam Ankaraya hareket etmiştir. Umum müdürÜTi Ankarada bir hafta kadar kalacağı anlaşılmaktadır. Yeni kadro, bu suretle Denizbank teşkilâtı nm arzedeceği yeni şekıl üzerinde Vekâletçe tetkikat yapıldıktan sonra tasdik olunup kesbi kat'iyet edecektir. Maaşlar veriliyor Denizbank Umum müdürü Yusuf Ziya Erzin, dün, Ankaraya hareketinden evvel, bu aybaşmda yüz elli liradan yukarı olan maaşların tevkif edilen yüzde ellisinin de bu sabah verilmesi hakkında emir vermiştir. Bü emir Denizbankın taşradaki şnbelerine de telgrafla bildırilmistir. Frarmz • Alman ticaret müzakereleri Berlin 15 (a.a.) Fransız Alman ticaret müîakereleri Berlinde başlamış br. lyî malimat alan mehafilden ögrenildiğine göre, Südetlerin Almanyaya il hakından çıkan bir takım iktısadî meselelerle bir kömür mukavelesi ve turing ınlaşması adlî imkânları tetkik ve müzacere edilecektir. Leh ÇekoSlovak hudud hâdiseleri Varşova 15 (a.a.) ÇekoSlovak yalı General Hrabzik, Katoviç'e gelmiş tir. General, Polonya ÇekoSlovakya hudud mmtakasmda cereyan eden hâdiseler müsebbiblerinin tenkili hususunda teşriki mesai edilmesi için Voyvod Gra zinski ile görüşmüştür. Mülâkat esnasmda bu teşriki mesainin prensipleri tespit edilmistir. Fransada Cumhur Reisligi seçimi Paris 15 (a.a.) Jour Echo de Paris gazetesinin bildırdiğine göre bazı devlet adamları toplanarak haricî ahva! dolayısile ve memlekette herHirlü tahri kâta mâni olmak maksadile Reisicum hurluk müddetinin hitammda yeniden namzedliğini koymasını Albert Löbründen rica etmeğe karar vermişlerdir. Galatasaraylılar cemiyeti, teşekkü lünden bu ana kadar Galatasaraylılar arasmda tesanüd ve teavün cihetlerine ehemmiyet verdiğı kadar kültürel s hada da faaliyetlerde bulunmaktadır. Cemiyetin merkezi münevverlerin bir toplantı mahalli olmaktadır. Cemiyet, mesaisi arasmda güzel san'atlara da yer vermekte ve bilhassa müzik saha sında büvük bir faaliyet göstermektedir. Tertib ettigi konserlerle musiki sevenlerin ruhî ihtiyaclarını tatmin et mek için çok gavret sarfetmektedir. Cemiyet, şimdi yeni bir konser daha hazırlamaktadır Bu konser, tanmmış piyanist Ömer Eefik Yaltkaya tarafm dan 4 mart cumartesi günü saat 17 de verilecektir. Ömer Refik. yuksek tahsilini Amerikada ikmal ederken birçok takdır edilen konserlerile Amerikan radyolarında ilk dinlenen san'atkârdı. Amerikan radvosundan bütün dünyaya pivanosunu dinleten ilk ve çok kuv< vetli Türk san'atkârı odur Okaziyon güzel bir yatak odası ttina ile yaptırılmış çok güzel bir yatak odası okaziyon olarak satılıktır. Beyoğlu, tstiklâl caddesi 353 numaralı mağazaya müracaat edilmesi.