7 Şubat 1939 CUMHURİYET Düşünceler inkılâbların atilâkî müeyyidesi Yazan: CAFER SENO Hükumetin, son günlerde gÖzden kaçmıyan bazı icraatı üzerinde dikkat ve ehemmiyetle durmak lâzımdır. Devlet mubayaalarında komisyoneuluğun lâğvedilmesi, bazı pürüzlü işler üzerinde hassasiyetle harekete geçilmesi, bize şunu anlatıyor ki: Devlet yeni bir faaliyet sahasına girmektedir. Atatürkiin yüksek himmet ve dehasile memleketi yükseltecek bütiin tedbirler alınmış, inkılâb filen teessüs etmiş ve tamam olmuştur. Kurulmuş olan bu yeni mekanizmanın normal şartlarile memleketi terakki ve saadete götürmesine hiçbir mâni kalmamıştır. Fakat, inkılâb yalnız usul ve teşkilâttan ibaret değildir. Onun her zaman için istinad etmesi icab eden bazı ahlâkt müeyyideler vardır. îhtiva ettikleri fikir ne olursa olsun umumiyetje inkılâb hareketlerini kuvvetlendiren bu manevî taraflarıdır. înkılâbın bu kısmı zayıf ve noksan kaldıkça, takib ve hedef ittihaz edilen esas gayenin tahakkuku imkânları o nispette uzaklaşır. Şimdfye kadar yüksek inkılâb hamlelerile ve onların tamamiyetini teminle uğraçan devlet, inkılâbın öz safhasını teşkil eden bu sahada esaslı surette meşgul olacak zaman ve fırsatı bulamamıştı Bu da pek tabiîdir. Son zamanlarda dedi kodusu yapılan bir takım uygunsuz hâdiseler üzerinde. kanunî takibata bajlanması, bize inkılâbın yeni bir şuur safhasına geçtiğimizi anlatmış oluyor. Bu hâdiseler mühimdir veya değildir. Bu, ikinci derecede kalır.. Bizi asıl alâkalandırması, sevindirmesi lâzım gelen nokta; devletin, bu gibi ahlâkî lâübalilikler üzerinde göstermekte olduğu yüksek hassasiyettir. Yolsuzluklar, suiistimaller her memlekette vukua gelebilir.. En ileri cemiyetler hayatında bile bu gibi hâdiseler görülen şeylerdendir. lyilik, dogruluk insanlığın yüksek bir asaletini teşkil ediyorsa, fenalık, eğrilik de bu asaletin bir tezadı olarak her zaman mevcud olacakhr, Bunlar, en salim insan bünyelerinde bile ara sıra görmek mecburiyetinde kaldığunız ânzalara benzerler.. Ehemmiyetleri, bünye mukavemetine bağlıdır. Bu mukavemet, uzviyetin hastalığa karşı yapacağı aksülâmel kudretidir. Kültür ve ahlâk derecesi kuvvetli milletlerde, böyle tezahürler, içtimaî bünyenin şiddetli reaksiyonu ile ehemmiyetini derhal kaybeder. Fakat, bu kabil hâdiseler hayahn tabiî icablanndan telâkki edilerek memîeket şuurunda lâzım gelen hassasiyetle karşilanmaz, kayıdsız bir müsamaha neticesinde hâdiselerin tekerrürü hiçbir aksülâmeli mucib olmaz, hastalık memîeket vicdanı* nı umumî olarak karartmağa başlarsa, netice o zaman korkuncdur. Ihtilâller ve inkılâblar tarihini tetkik ettiğimiz zaman, şunu vazıhan görüyoruz ki: Milletleri inkılâb hamlelerine sevkeden, şu veya bu fikir hareketinden ziyade, idare ahlâkında görülen zâflardır. Eğer, Onaltıncı Lüi ve daha evvelkiler idarede tam bir fazilet ve adalet tatbik edebilseydiler, tarih, Fransa Büyük îhtilâlinden bahsetmiyecekti. Rus inkılâbına vücud veren sebebler, Çarların ahlâk ve faziletten mahrum müstebid idaresi olmuştur. İnkılâblar, her devirde daha âdil ve faziletli bir idare tesisi maksadile yapılmıştır. Türk ihtilâli de bu ihtiyacın eseridir. Mazinin faziletsizlikler, ahlâksızhklarla tereddi etmiş münfesih idaresini yüksek Atatürkün kudretli elile yıktığımız zaman inkılâb maksadında aradığımız başlıca fikir, millî saadet için lâzım olan fazileti emniyetle inkişaf ettirecek idare şeklidir. înkılâb rejimile ifade ettiğimiz bu idare memlekete tamamen intibak etmiş, halk vicdanında en sempatik şeklile yerleşmiş olmakla beraber, ruhları, dünkü mazinin bütün levsile kararmış bazı insanlar var ki, hâlâ aramızdadırlar!. Rejimin temiz havası, bunların kokmuş nefeslerile zehirlenmektedir. Bunlar için, inkılâb olmuş, olmamış ehemmiyeti yoktur. Onlar için mühim olan, ancak şahsî ihtiras ve menfaatleridir. Geçmişin zelil mirasını kirli bir paçavra gibi yüreklerinde taşıyan bu adamlar, hiç şüphe yok, inkılâbın en büyük düşmanıdırlar. Bunlar, o hain ve sefih biçarelerdir ki, egoizmin iğrenc batakhğmda kendi sefil ihtiraslarını tatminden başka birşey düşünmezler.. Bunun haricinde hiçbir kudsiyet, fazilet tanımazlar ve utanmazlar... içtimaî emniyeti ihlâl noktasından bir katil, bir hırsız ne ise bunlar da odur. Belki daha tehlikelidirler.. Çünkü birinciler, cemiyetin müttefikan nefret ettiği, tehlikelerini bilerek aleyhlerinde sıkı tahaffuz tedbirleri aldığı etiketleriüzerlerindemah'"k'ardır. Onların ne cesaretleri, ne zekâ ve maharetleriv ne de hayatları kimsede en ufak gıpta hissi uyandırmaz... Lâkin berikiler, onlar müthiştir. Manevî sefaletlerini, maddî refahın şaşaasile gizleyerek daima bizden üstün, ve bizi küçük gören küstah yaşayışlan vardır. Soysuzluklarınm mükâfatı imiş gibi her yerde hürmet, itibar görürler! İdeal olan bu ihtişamlı manzaralarile, zayıf ruhlu bir çoklarımıza şerefli, namuslu kalmamn muhakkariyetini, hatta hamakatini hissettiren örnek tip tesiri yaparlar! Netice olarak cemiyet ve insanlığın kıymet verdiği kudsî hislerimiz üzerinde tesiri daima artan keskin bir balta, bir satır vazifesi görürler. Malına hile karıştıran tüccar.. Müşterisini aldatan esnaf.. Mevki ve nüfuzundan istifade ederek yolsuzluklar, suiistimaller yapan memur.. Gayrimeşru surette vurgun, kazanc peşinde koşan iş adamı. Bunların hepsi de ayni fabrikanın çürük mallarıdır. Bunlar, inkılâbın başlayan ikinci safhasında teröre yakın bir şiddetle mücadele edeceğimiz çapulcu* bir zihniyetin kapkara mümessilleridir. Bilhassa, devlet otoritesine istinad edilerek yapılacak lâübaliliklerin en ufağına bile müsaade edilmiyecektir. Çünkü yüksekten gelecek fena misaller halk arasında daha çabuk tesire ve genişlemeğe müsaiddir. Osmanh devleti bu ahlâk fesadı yüzünden yıkılmıştı. O mahvı intc eden sebeblerin aksülâmeli olarak vücud bulan inkılâb Türkiyesinde o sebeblerin tekerrürüne imkân kalmamıştır. Biz, yann idareyi ellerine alacak genclerimize iyi misaller vermeğe mecburuz.. Cezasız kalarak müsamaha gören fenalığın yapacağı tesiri yirmi senelik terbiye ve ahlâk telkinile tashih etmek mümkün değildir. inkılâb yenidir. Mazinin tesirinden tamamen kurtulmuş değiliz.. Bu sebeble seciye ve ahlâk zâflarına karşı her memleketten ziyade sert ve titiz bulunmak vazifemizdir. inkılâb, milletler için hiçbir vakit gaye olmamıştır. Ancak, maksadı tahakkuk ettiren bir vasıta, milletleri gayeye götüren bir usuldür. Hakikat ise usulden ziyade usulü tatbik edendedir. inkılâbların mukadderatı üzerinde bizdeki hakikat şeklinin büyük müessiriyetini kim inkâr edebilir?. Devlet Şefimiz saym Inonünün, bir vakitler başlamı; olduğu fazilet mücadelesine, şimdi daha aman vermez bir şiddetle devam edeceğinden şüphe etmiyoruz. Onun bize yapbğı kahramanlıklann en büyüğü bu yoldaki muvaffakiyeti olacaktır. Bu, evvelâ umumî kültür ve terbiye meselesidir. Buna mütenazır olarak idare ahlâkı meselesidir. îş ve ticaret ahlâkı meselesidir. Fakat bizce, bunların en mühimmi idare ahlâkı meselesidir. Çünkü diğerleri bunun etrafında vaziyet almağa mecburdur. idare bu hususta disiplinli ve titiz davranmazsa, fena örnekler verecek olursa; talün ve terbiye ile, irşad ve nasihatle müspet netice almamaz. Bundan dolayı, bütün dikkat ve alâkamızı idare ahlâkı üzerine teksif etmeğe mecburuz.. Bu vadide göstereceğimiz muvaffakiyet derecesi diğer sahalardaki muvaffakiyetlerimizin başlıca garantisidir. Fenalık, bu dünyadan hiçbir zaman kalkmıyacaktır. İnsanlığın bu hazin talihini biliyoruz.. Fakat, fenahğa karşı devamlı bir teyakkuz ve hassasiyet göstennek suretile onu tahdid etmek bizim elimizde ve iktidanmızdadır. Hükumetin gevşemiyen sert ve sıkı dikkati esas olmakla beraber, bu bahislere aid ceza hükümlerimiz yıldıncı şiddette değildir. Ayni zamanda basit bir formaliteden ibaret olan bugünkü teftiş ve murakabe sisteminin âfi gelmediğini söyliyebiliriz... Ona, zabıta işlerinde olduğu gibi gizli takib ve tarassud salâhiyeti vermek faydasız olmıyacaktır. Bu idarî tedbirlerle birlikte, rejimin istinad ettiği demokrasi prensiplerine uygun olarak, matbuatın iyi niyetlerle yapacağı tenkid ve murakabe vazifesinden geniş surette istifade etmek mümkündür. Ebedî Atatürkün zamanı, inkılâbın tesis ve tanzim devridir. Bu hareket tamamen muvaffak olmuş, yerleşmiştir. Saym İsmet Inönü ile başlıyan ikinci devre ise inkılâbın teyid safhası olacaktır. Bundan sonra, umumî kültür ve terbiye üzerinde bu karakterle inkişaf edecek olan faaliyetlerimiz, ahlâkî müeyyidelerin kuvvetlenmesi, yükselmesi noktasında bilhassa ehemmiyetle, jsrarla duracaktır. Zira, bunlar; bir memleketin yaşamasmm, yükselmesinin ana prensipleridir. Bunun için devlet bu gibi meselelerde ne kadar şiddetli ve titiz davranırsa o kadar haklıd.r. Artık şunu kat'iyyen bilmek icab eder ki; devlet kapısı, fazilet ve feragat sahibi vatandaşların millî bir vazife deruhde et İzmir Turgudlu yolu çok bozuk Bu ana yolun biran evvel tamir edilmesi icab ediyor Turgudlu (Hususî muıhabirimziden) Turgudlu ile İzmir arası 64 kilometreden ibarettir. Bu yol, yalnız Turgudlu ile İzmir arasmda mevcud bulunan Parsa, Armudlu, Kemalpaşa kazalarınm değil, ta Konyadan başlıyarak İzmire kadar gelen bütün şehirlerin yoludur. Nekadar yazık ki memlekete çok varidat temin eden bu işlek yol, bakımsız, zavallı bir vaziyettedir. Geçen sene Turgu<lludan îzmir hududuna kadar olan 9 kilometrelik kısmı müteahhide yaptınlmışsa da îzmir hududu dahilinde bulunan 53 kilometrelik kısmı acınacak perişan bir vaziyettedir. Hattın ehemmiyetini, her gün buıadan geçen binlerce vatandaş ve birçok otomobil ve kamyon adedile ölçmek mümkündür. Bu yerlerin zümrüd gibi güzel olması nekadar neş'e ve şataret verirse yolun fenalığmdan otomobillerin, arabaların, hayvanların, insanlarm çektiği ıstırab da o derece tahammül edilemiyecek bir haldedir. Bu işlek yol üzerinde komşu bulunan Turgudlu ve Kemalpaşa arasmda bir telefon hath da yoktur. Parsadan Turgudluya gelirken telefon hatlarmm direklerinin yerlerde sürünmesi ise bütün yolculann kalblerini sızlatmaktadır. Bu yerlerle muhaberenin temin kılınmaması, şehrimiz polis ve jandarmalarmın nazan dikkatini celbetmiş ve bu acıklı vaziyet Kaymakamhk ma'kamına aksetmi^tir. Beldemiz Kaymakamı Salâhaddin Kıpçak bu hattın tamiri noktasında fazla hassasiyet göstermiş ve senei maliye başında yardım edeceğini vadetmiştir. Yalnız, Izmirin krymetli Valisinden bir arzu ve dileğimiz vardır. O da, binlerce vatandaşm binbir zalhmetle geçtiği bu yolun bir an evvel yapılmasına lutuf buyurmalandır. membaı: Süveyş kanalı D UYDUNUZMU Muazzam bir kazanc SON HÂDİSELER MÜNASEBETİLE Sosli vasiytname Bütün milletler, hergün bu kanaldan geçmek için, ya doğrudan doğruya, yahud da bilvasıta milyonlarca altın frank ödüyorlar Süveyş kanalı etrafında cereyan et mekte olan münakaşa, kanala aid her meseleyi aktüalite içine sokmuş bulunu yor. Bu kanalı işleten şirketin malî ve iktısadî vaziyetlerine kısaca bir göz atmak, İtalyanın bu bahse verdiği ehem miyetin sebeblerini anlatnağa kâfi gelecektir. Kanal şirketi, 1855 te tesis ediîdi. Bu tarih eski Osmanh İmparatorluğunda Avrupalılara bir takım nafıa imtiyazlan verilmeğe ilk defa olarak başlanıldığı tarihtir. Meselâ, lmparatorluğun ilk de miryolu olan Varna Rusçuk hattının imtiyazı da bu tarihte verilmiş. Onu Aydın hattı, §ark demiryollan imtiyazlan takib etmiştir. Bu kanal, iki büyük dünya denizini birbırine bağlıyan bir cadde, yeni açılmaya başladığı zaman, kimse onun günün birinde bu derece büyük bir ehemmiyet kazanabileceğini düşünmıi yor ve hisse senedleri piyasaya çıkaruırken bu kâğıdların yüzüne bakan bile bulunmuyordu. Halbuki, bugün kanal bir kazanc oluğu oldu ve hisse senedlerinın kıymetleri günden güne arttı. O zamandan bu zamana, altının kıymeti belki düştü, kanal hisselerinin kıymetleri düşmek yerine yükseldi. Dünyada krymetinı muhafaza etmiş yegâne tahvil Süveyş kanalı ta'hvilleridir. Bidayette bu hisse senedleri piyasaya çıkanlırken hepsinin kıymeti 200 milyonu tutmak üzere beşer yüz franklık 400,000 tahvil olarak tespit edilmişti. Fakat, beş yüz frankhk, yani takriben 25 Osmanlı altını kıymetindeki tahvili satmanm müşkül olacağı düşünüldüğü için bilâhare bu kıymetler 250 ye indirilmiş ve hisse de 800,000 adede çıkarılmıştı. îlk zamanlarda bunlara pek az insan iltifat etti. Ferdinand de Lessepes kanalın enternasyonal ticarete büyük bir inkişaf vereceğine kani oUuğu için bütün metnleketlerin buna iştirak edecekleri ümidinde bulunmuştuT. Halbuki hisse senedleri satılığa çıkarılınca, Fransadan başka kimsenin rağbet etmediği görüldü. Meselâ, bugün kanala karşı bu derece alâka gösteren İtalyada o zaman ancak 2719 hisse senedi satılabilmişti. îspanya, îtalyadan daha fazla rağbet gostermiş, 4161 hisse satm almıştl. Siyasî sebeblerden dolayı kanalın inşasına çok taraftar olan Fransada büyük bir propaganda neticesinde 446,000 hisse satılabilmiş, bu kanalın açıltnasını şahsan istemiş olan Mısır Hidivi Ismail Paşa da şahsan 176,602 hisse satın almıştı. îngilterede hiç olmazsa 80,000 hisse satabileceği ümidlerini beslemiş olan de Lessepes, o zamanki Ingiltere hükumetinin bu kanala muhalefetinden dolayı bu muhalefet teşebbüsünün Fransa elinde bulunmasından ileri geliyordu Londra piyasasında hisse senedlerine tek bir müşteri bile bulunamadı! * * * Fakat, kanal açılıp da işlemeğe başladığı zaman tedricen görüldü ki bu iş pek mükemmel bir kazanc vasıtasıdır. Ingiltere için, sade kazanc vasıtası değıl, İmparatorluk için elde tutulması lâzım gelen bir cadde idi. Ingiltere bu tahvillerin mühim bir kısmını ele geçirmenin çarelerini ararken imdadına Hidiv İsmail Paşanın yetiştiğini gördü. O zamanlar İngiltereyi Disraeli idare ediyordu. Günün birinde Mısırdan kendisine bir takım haberler geldi: «Hidiv îsrnail Paşa, delicesine masraflardan sonra parasız kalmıştır. Elindeki kanal tahvillerini satmağa amadedir.» Diâr?eli bu haberleri ahnca hemen harekete geçti. Ayni tarihte Fransa da bu haberi almıştı. Fransa Hariciye Nezareti de bu hisseleri satın alcnak istiyordu. Fakat, o, yerinden kımıldayıp bir kanun lâyihası yapıp, meclisten geçirip tahsisat alıncıya kadar, Disraeli Londradaki Rotschild bankasından dört milyon liralık bir istikraz yapıp İsmail Paşanın elinden bütün hiîse senedlerini satın alıverdi! Bu suretle, kanal hisse senedlerinin, Fransadan sonra en mühim kısmı İngilterenin eline geçmiş bulundu. Fakat, 446,000 hisse ile Fransa, gene Kanal şirketinde yüzde elliden fazla bir reye sahibdir. Cihan Harbinden evvel Almanya da, rasgeldiği yerden teker teker hisse toplamak suretile eline bir miktar hisse geçirmiş ve kanalın idare meclisine iştirak eylemişti. Fakat, Cihan Harbinden sonra Almanyayı meclisten attalar ve yerine Holandayı getirdiler. Bu seneye kadar Kanal meclisinde Mısırın hiçbir yeri yoktu; şirket, hukukan bir Mısır şirketi olmak ve varidatının bir kısmını yüzde on beşini Mısıra vermekle beraber yakın zamanlara kadar Mısırın idare meclisinde sandalyası yoktu. Geçen sene, Ingiltere, Mısırın iki sandalya sahibi olmasını istedi ve bunlardan biri Şerif Sabri Paşaya verıldi. Şerif Sabri Paşa Men med Mahmud Paşa hükumetine dahil bulunduğu için bu hâdiseyi Nahas Paşa muhalefeti şiddetle tenkid etti. *** Kanalın siyasî kıymeti hakkında son zamanlarda çok şey söylenilmiş olduğu için bunları tekrarlamağa lüzum yoktur. Şimdi onun biraz da malî ve iktısadî kıymetinden bahsedelım: Bundan 85 sene evvel 250 frank krymetle piyasaya çıkarılmış olan bir hissenin bugünkü kıymeti 17,000 franktır. Eğer onu da satan bulunursa! 250 altın frank, vaktile; 12 Osmanlı altını ederdi. Bugünkü kıymete 17,000 franga göre de bir hisse takriben 65 lira tutar. Dünyada hiçbir hisse senedi yoktur ki altın esasına göre bu kadar yüksek bir nispete vâsıl olmuş bulunsun. Umumi yetle en kıymetli hisse senedleri bile, yeni zamanlara aid pek az müstesnalarla, meselâ Standard Oil gibi eski altm kıymetlerini güçlükle muhafaza edebil mişlerdir. Kıymetlerin bu suretle yükselişi de boşuna değildir. Kanal, inanılmaz bir kazanc vasıtası oldu; son aylarda, günde 4,700,000 frank kazanıyor. Geçen seneki bilânçosunda safi kâr 900,000,000 frank olarak tespit edilmişti! Seksen senedenberi babadan evlâda intikal ede ede gelen hisse senedleri, şu halde, bugün için dünyanm tasavvur edebileceği en mükemmel bir irad olmuş demektir. Vaktile iki yüz elli franka ahrtmış olan bir hisse senedine, yalnız geçen sene 650 franklık bir kazanc isabet etmiş demek olur ki, şirketin sapsağlaın duran sermayesi, geniş ihtiyat akçeleri, şimdiye kadar hisse senedlerinden yaptığı amortismanlar hesab edilirse bu hisse senedlerini ellerinde tutanlann nekadar kazancda olduklarını tasavvur eylemek kolaylaşır. Avrupada yeni bir "ereyan var. Noter airelerinde birer siema makinesi buundurulması isteniyor. Hem de sesli cinsinden. „.. assa vasiyetname işlerınde kullanılacak olan bu sinema makinesi, mirasçılar arasmda davaya, nizaa meydan bırakmıyacakmış. Öyle ya, Noterin huzurunda, yahud ölüm döşeğinde vasiyetini söyliyen murisin resmi ve sesi filme girdikten sonra, vasiyetname metnini inkâra Mmde cesaret kalır! Bir rivayete göre, ayni usulü, nikâh işlerine de tatbik edeceklermiş. Bunda isabet ederler. Boşanmaya kalkışan çiftlere, nikâh günü çekilen filmlerini beyaz perdede şöyle bir seyrettirmek, talâk salgımnm önüne geçecek en iyi tedbirlerden biri olmaz mı? Kadınlar kahvesi Bir Fransız gazetesi. Ukraynada olduğu gibi, on üç yaşından aşağı çocuklara mahsus kahveler açılma sım teklif ediyor. Bununla da kalmıyor, bir de, yalnız kadınlara mahsus kahve fikrini müdafaa edivor. ÇOCUTÎ kahvesi fikrini ne gibi bi fayda tasavvur ettiği için lieri sürdüğü, malum değü amma, yalnız kadınlara mahsus kahveler açılmasına sebeb ola: rak. bazı kadmlann, erkak kalabalığmdan hoşlanmadıklarını gostermiş. riste, kadınlara mahsus kahvelerin a* çıldığmı ne zaman göreceğiz?> diye de bir temennisi var. Bilmem amma, açkahvenin kapısma cburada sinek avla nır> yazıh bir levha asmağı göze alacal kadar babayiğit bir sermayedar bulur maz sanırım. hazretleri İzmir Çocuk Esirgeme Kurumunun f aaliyeti Çocuk Esirgeme Kıurumu IzmİT merkezinin 1938 yılı içinde başardığı yardımlar çok şayanı dikkattir. 1755 çocuğa 1950 kilo süt dağıhlmış, ve bu uğurda 195 lira sarfedilmiştir. 6200 çocuğa 1 1520 kab yemek verilmiş, ve bu uğuTda 490,80 lira sarfedilmiştir. 337 çocuk şnydirilmiş ve bu uğurda 635 lira sarfedilmiştir. 28 çocuğa ayakkabı verilmiş ve bu uğurda 2885 kuruş sarfedilmiştir. 300 çocuğa çamaşır verilmiş ve bu uğurda 150 lira sarfedilmiştir. 4735 çocuk dispanserimizde bakılmış ve ilâc, doktor ücreti olarak 1303 lira 20 kuruş para sarfedilmiştir. 299 çocuğa 351 lira 70 kuruş nakdî yardım yapılmıştır. Umumî olaTak söylemek icab ederse, 13654 çocuğa yardım yapılmış, 3154 lira 55 kuruş sarfedilmiştir. Londra hayvana bahçesi drie'ktÖTÜ,: "ssesesinde beslene 'layvanlara dair liği bir konferansta,^ nr çok tafsilât meya, vamnda, bütçesini yıyecek faslmı da zikretmiş ve hayva nn bir senede «15,000> İngiliz lirası ye diğini sövlemiş. Hele Morina isimli gc ril, bütçenin en büyük kısmını yutuj muş. Yediği yemekler de şunlarmış bahleyin bir büyüık kâse yulaf unu, bi litre yumurtalı, çaylı süt. Öğleyin, bi kilo üzüm ve muz, yanm libre elma soğan. marul, domates, havuc. şeker ka mışı gibi muhtelif sebzeler. Saat seki de. tekrar bir kâse dolusu çav, ekmek • terevağı, haftada üç gün yediği tavuk yu. biftek ve vitaminli gıdalar da cabaİ Su listeye imrenip goril olmağa razı Fakat, asıl kazanc, idare meclisinde ce insan vardır. Fakat, Londramn dir. idare meclisi azaları aldıkları yük rilini bıraksalar, arkasma bakmads sek hakkı huzurlardan başka yüzde iki ormana döner va! nispetinde de kazanca iştirak ederler. 25 ten ibaret bulunan aza adedine geçen sene 18,000,000 frank, yani 700,000 Türk lirası ikramiye isabet etmiştir. Demek, dünyanın en zengin sandalyaları, Süveyş idare meclisinin yeşil masası et rafma sıralanmış olanlarıdır! *** Develide feci bir cinayet oldu Çakıcı nammdaki bir şakı ıkı kışıyı oldurdu Develi (Hususî) Kazarnıza bağh Tırafşın köyü civannda iki gencin ölümile n©ticeleo€n feci bir cinayet olmuştur. Katil; Develi ve muhitinde Çakıcı namile tanınmış şakidir. Muhtelif cürümlerden Kayseri ve Develi hapisanesinde 12 sene hapis yatmış, Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde neşredilen af kanunundan istifade ederek bir sene evvel tahliye edilmiştir. TiTafşm köyünden Ahmed oğlu Hasan ve amcazadesi Mehmed oğlu Rifat, Kurban bayramı münasebetile koyunlannı kışlattıkları, Tırafşın köyünden 15 kilometre uzakta bulunan Geven ağılından kurbanhk getirmek üzere sabahleyin yola çikmıslardır. Bu vaziyetten haberi olan Çakıcı Tırafşınla Karaviran arasında ve Geven ağılına yakın bir mesafede bulunan yol uğrağı sarp, kayalık iki dağın arasmdan geçen bir derede pusu kurmüştur. Kurbanlıkları seçip çobana teslim ederek Tırafşma dönen zavallılar» ikindi üzeri tam pusu kurulmuş dereden geçerlerken, Çakıcı, mavzerle ateş etme \ ğe başlamış; birbirinden 20 metre uzakta, iki amca oğlunu da öldürmüştür. Arkadan kurbanlıkları getirmekte olan ve yakın bir mesafede bulunan çobanr silâh sesıne koşarak hâdise mahalline yetişmiş, o sırada maktul Rifatın atına binerek kaçmakta olan Çakacıyı görmüştür. Vaziyet derhal hükumete bildirilmiş; vak'a mahalline Müddeiumumî, Kaymakam, doktor ve jandarma kumandanı gitmişlerdir. Bütün karakollar faaliyete geçmiş, şiddetli araştırmalanna devam ediyorlar. Hâdiseye sebeb, Tı» rafşınlı Emirağa ailesile Çakıcınra evveldenberi arasmın açık olması ve Çakıcı hapiste iken maktullerin amca ogulları Moharremin, Çakıcmm karısını almış olduğundan ileri geldiği söylenmektedir. Bu da başka... Şişlide Pangaltı cihetine geçmekte olan şoför Ömerin idaresindeki 1663 plâka numaTalı otomdbîl de Şışli Etfal durağında 25 yaşmdaki Ahmed isminde birisine çarpmıştır. Başmdan ve yüzünden ağır surette yaralanan Ahmed. Şişli Çocuk Hastanesine kaldırılmış, suçlu şoför yaklanmıştır. Ateşte yanan çocuk Sarıyerde Gümüsdere mahallesinde 5 numarab evde Mehmed A'kgülön 4 yaşındaki çocuğu Bedriye, evde kimse bulunmadığı tıir sırada mangalm üzerine yuvarlanmış, yanmıştır. Yaralı çocuk hastaneye yatınlmıştiT. Yugoslav kulübünün senelik içtimaî Yugoslav kulübü umumî heyeti. önümüzdeki pazar günü saat 9,30 da kulübün Tepebaşındaki merkez binasında toplanacaktır. îçtimada yeni idare heyeti de seçilecektir. îşte Süveyş kanalı böyle bir kanaldır. Dünyanm bütün milletleri bu kanaldan geçmek için, ya doğrudan doğruya, yahud da bilvasıta hergün milyonlarca frank kıymetinde bir para ödüyorlar. Bu paralar sene sonlarında birikiyor; sonra sen<d« bir milyara yaklaşmış olan ka zanc önümüzdeki senelerde milyan da geçecektir. Bu paralar, milletlerin keselerinden çıkarak bir takım talihli veya imtiyazh insanların ceblerine giriyor. ltalya da bundan dolayı gürültü ediyor. Haklı mı? Haksız mı? Burası bizi alâkadar etmez. Fakat, şunu kaydedebiliriz: Biri yer, öbürü bakar, kıyamet ondan kopar! Temenni edelim ki bu kıyamet kop masın! M.B. tzmitteki f abrikaların inşaatı bitiyor İzmit, (Hususî) İkinci kâğıd ve sellüloz fabrıkalanmızın inşaatı devam etmektedir. Her iki fabrikanın çatı aksamı ve makineler de yerlerine konmağa başlapmıştır. Klor fabrikasmm makine aksamı da Almanyadan gelmeğe başlamıştır. Kocaeli vilâyeti yurd içinde en çok fabrikası olan muazzam bir işçi memîeket' haline gelmektedir. Kâğıd ve karton fabrikası civannda yeni bir şehir doğmaktadır. Burada bü\nik işçi yemekhane ve istirahat mahalleri, evler inşa edilmektedir. Kâğıd fabrikası civannda bulunan bütün arazi çök kıymet bulmuştur. tkinci Tcâğıd ve sellüloz fabrrkalanmızın açılış merasimi ağustos ayı iptidalarında yapılaca'ktır. Millî Şefimiz İsmet İnönünün uğurlu ellerile işlemeğe açılacak olan fabrikalarımız, kâğıd sanayiimizi inkişaî ettirecek ve bizi haricden kâğıd celbine muhtac bırakmıyacaktır. Fabrika ayni zamanda gazete kâğıdı da imal edecektir. Amerikada uyuşturucu madde satan 30 kişi yakalandı Nevyor'k, 6 (a.a.) Nevyorklu uyu§turucu maddeler tacirlerine karşı mücadelesine devam eden Hazine Nezareti ajanlan, dün garb mahallesinde ve Times Spuara'da baskınlar yaparak 30 kişiyi tevkif etmişlerdir. Bu harekâtı idare etmiş olan binbaşı Williams, federal ajanların birçok uyoışturucu maddeler toptancılarile bu maddeleri tevzi edenleri tevkii etmiş olduklarını beyan etmiştir. tikleri en temiz bir faaliyet sahasıdır. Onu süflî hırs ve rnenfaatlerine alet etmek istiyeceklerin tepesinde, hükumetin inkılâbı koruyan yumruğu bir şarapnel işddetile patlıyacaktır... CAFER SENO