CUMHUBtYET 20 İkincikânun 1939 ADLiYEDE VE = MAHKEMELERDE Gülhane parkında bir gece âlemi /POJ? Izmirde yapılan lik maçları Spor sahaları nasıl yapılacak YARIN Marikanın altm bilezikle yüzüğünü kimler almış? Maznun: «Marikaya bilezikle yüzüğii ben hediye ettim, kadına verilen hediyeyi geri alacak adam mıyım ben!» diyor Karadeniz kıyılarında doğup büyü müş olan İbrahim, Şileden îstanbula geldiğinden ıki hafta sonra, çok sıcak bir temmuz gecesi Gülhane parkında sabahladığını saklamıyor: Evet, diyor, sarhoştum, başım ağrıyordu, parmaklıktan atladım, yatlun boylu boyunca ağaclann altına Oh, serin serin uyudum. Daha doğrusu sar hoşluk başıma vurmus da sıza kalmıjım, ha! O sabah günc'ş o bahçede dogdu üzerime Derken, kalkındım şöyle bir, ha Sonra? Sonrasını da söyle! Yelkenli tayfası tipinde iriyan bir delikanh olan İbrahim, eli. abadan kalın caketinin yakasına giderck, ensesini şöyle bir iğdi ve gülümsedi: E son» da îşte ağac altında altm bilezikle yüzük buldum Götürdüm park bekçisi Mustafaya verdim, «ver sahibisine!» diye Şu hesabca yüzükle bilezigi oraya bırakmış oluyor sahibi, öylc mi? Öyle! E, ne diye bırakîin? Sonradan işittim, ki parbn orası Bizanstan kalma kili«yrniş dc, hıristi yanlar adak gö'türürlermiî oraya Ondan bırakmış kim bırakmışsal Zati bajka , şeyler de vardı, ya.... Elbise, çamaşır filân Ama ben onlara el sürmedim, hani ya! Tövbe! Demek yalnız altın bilezikle yüziik hoşuna gitti; yoksa yiikte hafif ol dueu gıbi pahada da ağır mı, diye? İbrahim, güldü: Yok, canım, dedi; bilezikle yüzüğe havesledım işte.. Ne bileyim ben.. Reis Refik, bu cevablan almca, İbrahime şöyle söyledi: r Sen şimdi böyle diyorsun, fakat dava başka türlü Bu bilezikle yüzük, şu yanında duran Hakkımn dostu Marikanınmış. Marika, guya Hakkımn 100 lirasını yemiş. Kadından bunun acısını çıkarmak istiyen Hakkıya, sen yardım etmiş, o gece parkta Marikayı çakı ile korkutmuş ve kadım bilezik, yüzük, 5 lira para ve sairesini vertneğe zorlamışsın. O ara Hakkı karanhga karışmış, izini kaybetmeği gözetmiş. Sonradan sen gasbettiğin şeyleri park bekçisi Mustafaya «sakla!» diye verince, o da parkta bir köşeye gömmüş? İbrahim, böyle bir vak'a olduğunu red yollu, başını sert bir hareketle kı mıldattı ve bu arada gülerek, elinin tersile çenesini sildi: Yok, canım.... Bana neydi, ki hemşerim Hakkımn 100 lirasını Marika yediyse? Para benim değil.... Benim paramı yemedi, ya! Hemşerilik gayrerile yardım etmiş olamaz mısın? Yok, canım Böyle işte hemşerilik gayreti filân olur mu hiç?.. Ben, o yaz gecesi ne akşamdan, ne de geceyansı.... Ne de sabahleyin gördüm bunları parkta; bu Hakkı ile Marikasını! Suale cevab vermek sırası, îbrahim Yazan: VİKİ BAUM gibi Karadeniz kıyılarında doğup büyümüş gemici Hakkıya gelmişti; bu güçlü kuvvetli görünen adam da, gülerek omuz kaldırdı. Marikaya bilezikle yüzüğü hediye diye ben yaphrdımdı; kadma hediye verdiğim şeyi geriye alacak erkek miyim ben? Hem ben onu soymak isteseydim, başkasının yardımma mı muhtacdım, ha? İşin doğrusu, biz o akşam Sarayburnunda rakı içtik, sonra da «hadi, gecenin bu saatjnden sonra ta Galataya uzanacak yerde şuracığa uzanıverelim» diye parka geçtik, yanyana yattık, uyuduk. Sabaha karşı Marika beni dürttü, «eyvah, soyulmuşum!» dedi. Hepsi bu! Plân tertib ederek, elbirliğile Marikayı tuzağa düsürüp soymadmız, de mek? Ne gezerl Istanbul Ağırceza mahkemesînde dün akşam üzeri başlıyan ve muhakemesi oldukça uzun süren bu davada, park bekçisi Mustafa da bu iki mevkufun böl mesinde, mevkuf olmıyarak onların yanında duracaktı; lâkin, o arandıgı halde bir türlü bulunamâdıgından, kendisinin davası, celse başında aynlmıştı; sonra dan ele geçerse, o da ayrıca muhakeme olunacak... Yusuf ve Müzellef isminde iki kişi de, muhakemeden men karan almışlar . Muhakeme, tahkikat safhası derinleştirilmek, şahid dinlenilmek üzere bırakılırken, Marika unutulmadı. Marika nerede? Şimdi Pariste! Pariste!?... Vak'adan sonra tahkikat yapılırken, bir ara böyle diyen Hakkı, eski dostunun şimdi nerede olduğunu bilmiyor. Şimdi kendisi dört duvar arasmda mevkuf bulunduğundan! Davacı veya şahid.... Bu Marika da aranacak.... Belki hâlâ Pariste.. Belki de şimdi burada!? Havanın güzelliği sahaya Mıntaka ikinci reisi veribirçok seyirci topladı len kararları anlatıyor Istanbul spor mıntakası reisi Vali Lutfi Kırdann kulüb reislerile tanışma vesilesile geçen hafta yaptığı toplantıda idman sahalarmın bir an evvel hazır lanması için bir heyet seçilmesi kararlaştırılmıştı. Sahalar işile meşgul olmak üzere çalışacak heyete mıntaka ikinci reisi Muhtar, Hilâl kulübü reisi Tahsin, Istan bulspordan Nuri Bosutla Hisar îdman Yurdundan Fuad seçilmislerdir. Yapılacak işler hakkında kendisinden malumat istediğimiz mıntaka ikinci reisi Muhtar şunlan söyledi: « İdman sahaları olacak yerleri tespit ettik. Bugün elimizde işe yarar ve idman yapılır bir halde, Beykoz çayırı, Anadoluhisar çayırı, Beylerbeyi, Üsküdar, Erenköy, Altınordunun bulunduğu meydan, Süleymaniye, Topkapı, Da vudpaşa, Çukurbostan, Karagümrük, Rami, Eyüb, Kasımpaşa, Arnavudköy ve Mecidıye köyünde Galatasarayın yaptırmakta olduğu yerler vardır. Kısa bir zamanda bu sahalar üzerinde yeniden bir tetkik yaparak en çabuk hazırlanabilecek olanlardan istifade edilecektir. Saha işlerile uğraşacak komite kulüblerin bugün bulunduklan lokal lerle, idman sahası olabilecek yerleri bir harita üzerinde tespit ederek bu günkü ihtiyaca göre hangilerinin daha evvel yapılması icab edeceğini mıntaka reisine bir raporla bildireceğiz. Mıntaka reisi idman sahalarınm derhal yapılmasına müsaade ettiği takdirde hazirana kadar birçok sahalar daha kullanışlı bir hale gelecektir.t Hakem £sad lisanslan tetkik ediyor îzmir (Hususî) Bu hafta güzel bir havada Alsancak stadyomunda yapılan lik maçları, halkm alâkasmı çekmıştir. Evvelâ Alsancak Demirspor takımları, hakem Feridin idaresinde karşılaşmış lardır. İlk dakikalarda Demirspor lehine verilen penaltıyı Alsancak kalecisi Sabri fedakârlıkla kurtarmıştır. Alsancak haflarının bozuk bir oyun göstermelerinden istifade eden Demirsporlular, müteaddid akmlarla Alsancak kalesini sıkıştırmış ve oyunun şeref sayısını yapmışlardır. Bu golden az sonra Saim, Alsancak takımına beraberlik sayısını temin etmiş ve devre 1 1 golle berabere bitmiştir. İkinci devrede Saim vole vuruşile ikinci golü de yaptı ve Demirsporlular, devrenin 20 nci dakikasından sonra enerjilerini tamamen kaybetmiş vazi yete düştüler. Bundan istifade eden Alsancaklılar 21 ve 23 üncü dakikalarda Galatasaray, Boğaziçi lisesî Saim ve Hasanın, 32 nci dakikada tek tmaçl rar Saimin, 35 inci dakikadan sonra da Cumartesi günü Galatasaray lisesile Saim, Hasan ve llyasm ayaklanndan Boğaziçi lisesi takımları arasındaki futbirer gol yaparak oyunu 71 golle ve gabol maçı saat iki buçukta Taksim stalibiyetle sona erdirdiler. dmda yapılacaktır. Ebedî Şefimizin hayatının her safhasını fotoğrafla tespit eden büyük albümü her yerde bulacaksınız. Doğanspor Ateş M. SEL1M Başkasmîn nüfus kâğıdını kullanmı; Sarıyerde Uskumru köyünde Hasanın yanında çalışan Süleyman, başkasına aid nüfus kâğıdını kullanmaktan suçlu olarak yakalanmış, dün akşam Sultanahmed birinci sulh ceza mahkemesince tevkif edilmiştir. Süleyman, bundan üç sene evvel Yugoslavyadan pasaportla geldiğini, sonradan burada pasaportunu çaldıklarmdan, otelde yatabilmek üzere Hasanın nüfus.kâğıdını gösterdiğini söylemiştir. Bu maçı, Esad idare etti. Heriki takım, bundan evvelki maçlara nazaran daha kuvvetli şekillerde tanzim edil mişlerdi. Her iki takım, yüksek bir enerji ile ve galib gelmek emelile süratle oynamağa başladı. 25 inci dakikaya kadar oyun mütevazin geçti, bu esnada Doğanspor oyunculannm bir hücumunda Ateş kalecisi hatalı bir çıkış yaptı. Bu hareketi takımı aleyhine bir gole mal oldu. Ateşsporlular, tehlikeli akınlara giriştiler, avantajı elde eden Do gansporlular, bu vaziyet karşısında müdafaava çekilmek lüzumunu hissetti ler. Son dakikalarda Doğanspor kalesi karıştı. Oyuncular birbirine girdiler. Reşad, Ateşsporun beraberlik golünü temin etti. Devre 1 1 golle berabere bitti. İkinci devrede Doğansporlular, daha güzel, seri ve teknik oynadılar ve üç gol daha attılar. Gollerin ikisini Sabri. birisini de Yusuf yaptı. Ateşspor da Ömerin uzaktan bir şütü ile ikinci golünü yapmağa muvaffak oldu. Oyun 4 2 Doğansporun galebesile bitti. Bu hafta yapılacak maçlar Beden Terbiyesi Istanbul bölgesi futbol ajanlığından: 21/1/939 cumartesi günü yapılacak maçlar: Şeref stadı: Anadoluhisar Kasımpaşa B takım ları saat 14,30 hakem Sabahaddin Yaraman. 22/1/939 pazar günü yapılacak maçlar Taksim stadı: Galatasaray Beykoz A takımları saat 15 hakem Ahmed Adem Göğdün. Yan hakemleri Neşet ve Bekir. Şeref stadı: Kasımpaşa Ortaköy A takımlan saat 9.30 hakem Şazi Tezcan. Eyüb Galata Gencler A takımlan saat 13.15 hakem Necdet Gezen. Anadoluhisar Beylerbeyi A takım ları saat 13 hakem Adnan Akın. Beşiktaş Hilâl A takımları saat 14,45 hakem Şazi Tezcan. Yan hakemleri Ruşen ve Şevki Çanga. Fenerbahçe stadı: Davudpaşa Anadolu A takımları saat 11 hakem Tarık Özerengin. Süleymaniye İstanbulspor A takımları saat 13 hakem İzzet Muhiddin Apak Yan hakemleri Fikret Kuyumlu ve Ziya Kayral. Fenerbahçe Topkapı A takımları saat 14,45 hakem Refık Osman Top. Yan hakemleri Salâhaddin Özbaykal ve Halid Uzer. < " Kurbanınızı veya tutarını Türk Hava Kurumuna veriniz. Birilîen paralar (Kızılay ve Çocuk Esirgeme ) kurumlan arasmda paylaşılır. Fotoğrafla Atatürk Hazırlanmasına haftalardanberi itina ile çalışılan ve Sevgili Atatürkümüzün 300 den fazla ekserisi hiçbir yerde çıkmamış fotoğrafını ihtiva eden tarihî eserdir. Fotoğrafla Atatürk Dünya tarihinde yer alacaktır. Yarın Heryerde arayınız Aydm Belediye Reisliğinden: 1 Kapalı zarf usulile eksiltmiye konulduğu ev\relce ilân edilmiş olan Belediye elektrik santralma ilâve edilecek motör ve teferrüatının 12/ 1/939 tarihinden itıbaren bir ay içinde pazarlıkla neticelendirilmesine karar verilmiştir. 2 Muhammen kıymeti 24860 lira ve kat'î teminatı 3729 liradır. 3 Bu işe aid proje ve şartnameler arzu edenlere parasız gönderilir. Pazarlık için taliblerin pazartesi ve perşembe günleri öğleden sonra Belediye Daimî Encümenine müracaatleri ilân olunur. (373) Manisa merkezinde tütün satışı Manisa (Hususi) Manisa merkez kazası 938 yılı, 1,300,000 kılo tütün is tıhsal etmiş, bundan 1.100,000 kilosu müsaid fiatlarla tütün tüccarları tara fmdan satın alınmıştır. Köylünün elinde satılmamış düşük görmez üzerine 200,000 kilo tütün kal mıştır ki, bunlar da tütünlerin kıyme tine göre ufak alıcılar ve İnhisarlar 1daresi tarafından peyderpey mubayaa edilmekte olduğu görülmektedir. Bu sene çiftçi elinde az miktarda tütün ka lacağı anlaşılmaktadır. ni derhal Düsseldorf sokağmda buldu ve alelâcele vazife başına geçti. Sesin kısık mı? diye sordu. Drost, kısaca cevalb verdi: Evet. Sonra, üçüncü defa olarak sordu: Havagazı parasmı verdin mi? Nasıl? Sen verecek değil miydin? Drost, hafifçe içini çekti. Sitemli bir tavırla: Havagazi kumpanyasmdan telefon ettiler. Eğer parayı bugün vermez&ek gazı keseceklerini haber verdiler. Sesini mahkemeye saklamak niyetinde olduğu için, konuşurken kendini zorlanvyordu. Evelin, mahcub: Şimdi, hemen veririm, dedi. Ve hüsnüniyetini göstermek için, yorganın altmdan ayaklanm çıkardı, kalktı. Yataktan kalkma anının korkusu geçmişti. Kocası odadan çıkarken: Bari terliklerini giy, diye tenbih etti. Bunu her sabah tenbih ederdi; fakat tenbihi hiçbir zaman tutulmazdı. Evelin, çok küçükken yalınayak gezmesi menedildiği için şimdi evin içbde öyle dolaşıyordu. Banyo odasma gkmeden ev Yakalanan elbise hırsızları Yeşildirekte Medrese sokağmda oturan Emine ile oğlu Nusrat, ayni evde oturan Nacinin odasında bulunmadığı bir sırada içeri girerek duvarda asılı bir takım elbise ile bir çift iskarpin çal mışlardır. Suçlulardan Emine yakalanmış, Nusrat aranmaktadır. Çeviren: HAMDÎ VAROĞLU T. H. K. Nazilli Şubesinden: Kurban bayramı münasebetile şubemiz tarafından toplanacak kurban deri ve barsaklan 4/1/939 tarihinden 25/1/939 tarihine kadar 21 gün müddetle açık arttırmaya çıkarılmıştır. İhalesi 25/1/939 çarşamba günü saat 15 te şubemiz binasında ve telgraf başında ihale edilecektir. Talibler şartnameleri Istanbul, İzmir, Aydm, Denizli, Afyon, Uşak, Turgudlu ve Nazilli şubesinde görebilirler. (437) uzanıp yatmak ve «arzu» denilen şeye alelıtlak nihayet vermekle bu iş olup bitecekti. Hayat, ancak, gayretle, birçok uğraşmakla, vazifeye enerji ile bağlanmakla muhafaza edilebiliyordu. Hayat, ne kadar çok yorucu şeylerden mürekkebdi! Gaz parasını vermek; çocuklann dadısile uğraşmak ve her seferinde ona mağlub olmak, çekilir şey değildi. Kafasının içinde bin türlü muhavere kmntısı dolaşıyordu: «Kurt, eve para yetiştiremiyorum.» «bugün ne pisecek Veronik?» «Veronik, perdelerin yıkanma zamanı geldi mi dersin?» «Mösyöye yemiş almağı unutma!» «Urson'a sütünü verebilh miyim matmazel?» «minimini kızlar, uslu uslu yatıp uyurlar, Kleron» «ban yonun sıcak suyu akmıyor» «aspiratör tamir istiyor». Hele, çamaşırcı kadın derdi ne bitmez tükenmez şeydi yarabbi! Rupp kadın, hırsızlığından dolayı kapıdışarı edildiğindenberi, çamaşır işi bir mesele halini almışıtı. Galiba, bütün çamaşırcı kadmlar içinde, çamasiT su>"UTia klor koymıyan bir o vardı. Evet amma, işte çor* baya arsenik koymuştu ve müşaviri adlî, şimdi onu cinayetten mahkum edecekti. O gün, telefon dört defa çaldı. Bir defasnıda, telefon eden Veronik'in Mösyösü idi. Veronik'in çok ryi bir Mösyösü vardı. Bir yazi'hanede memurdu; canı sıkılınca Veronik'i telefona çağınyordu. tkinci telefon Drost'taredı. Celse arasi telefon ediyor, o gün muhakemenin geç vakte kadar devam edeceğini, kısık bîr sesle haber veriyordu. Üçüncü defasmda, isterik bir kadın telefon etti. Yanlış numara vermişlerdi. Telefonun her çalışında, Evelin, kalbinin şiddetle çarptığını, bütün damarlarmda kanmm koşuştuğunu duymuştu. Ve her defasmda, yatağma dö'nmüş, okuduğunu zannederek elinde fruttuğu kitafoa, yahud işlediğini zannederek dizlerinde muhafaza ettiği örgüye avdet etmiş, fakat hakikatte sadece beklemisti. Mimozalann kdku^u kalmamışh ve kuru, yapma çiçek manzarası aİTnışlardı. Akşam garibliği başlarken, telefon, yandaki odada bir kere daha çaldı. Veronik'in gÜTnbürtülü adımları koridorda dolaştı. Evelin, kalbinde, gene carpıntılar duydu. Kendi haline kendi gülüyordu. Frank'la bu iş başladığındanberi, o. kendini müşahede altmda tutuyor, kendi hakkında hükümler veriyor, kendine gülüyordu. Fakat neye yarıyordu bunlar? (Arkasi var) HOO Roman: 25 Piyanosuna doğru ileriledi ve eline bir mimoza dalı aldı. Gri yeşil renkteki bu dal, cildine, yumuşak, tatlı bir okşayışla dokunuyordu. O gece Evelin, Frank Davis'e karşı duyduŞu a=kın, hayatının bütün diğer hâdiselerindeki kıymeti tamamen azalttığını korku ile idrak etti. Artık, hayatında, zevk verecek, istirahat verecek bir şey kalmamıştı. Her şey ehemmiyetini, kıynelini kaybetmişti. Aklına bir sual geldi. «Ya çocuklar?» Yumruklarını sıktı. Bu suali, asabî ve inadcı b;r cevabla karşıladı. «Evet. Onlar da. Onlar bile!» selâmeti, kocasınm kucağmda aramış, kendini, kuvverle, şiddetle ve minnetle oraya atmış, alevler içinde bir binadan kaçıp kurtulmak ister gibi ona sığınmıştı. Vücudünde, silkinip kurtulmak islediği heyecanlar, raşeler dolu idi. Fakat, Drost'un, çekirtgen ve nazik ok^ayışlan, bütün emellerini yıkh. Hayah, karışık hislerden azade geçmişti. Kocasını seviyor, çocuklannı sevdiği gibi seviyordu. Bu servgide de, ötekinde de ayni kuvvet, ayni ateş, ayni sebat vardı. Onun herşeyine kıymet veriyordu. Tavırlarına, ince, uzun vücudüne, zarif yüzüne, daima az çok mariz ve kısık sesine, herşeyine! Şimdi, bu en çok sevdiği ve kendisine en fazla yakm insaniyet kollan arasmda bulunduğu halde kendini öyle korkunc bir haleri rırhiye içinde hissediyordu ki, bağırmaktan nefsini zor zaptediyordu. Sanki şrddetli bir ısrtırab duyuyormuş gibi ağzı açıktı. O gece, yatağma yatıp uyumuş olduğunu, ancak ertesi sabaih: Gaz parasmı ne yaptın? Sualile uyandığı zaman idrak edebil di. Bir rüya manzarası içinde, Frank olması muhtemel, duman gibi, buluıt gibi bir mahlukla konuşan Evelin, kendisi vel saate baktı. Sekize çeyrek vardı. Koridora çıktı, Veronik'i çağırdı. Bana mektub var mı? diye sordu. Bu öyle manasız bir sualdi ki, Veronik, elinde süpürgesinin sopası, hayret içinde, kaskatı kaldı. Postacı dokuzdan evvel gelmez. Diye cevab verdi ve, banyo odasma giren hanımını, gözlerile takib ederek başını salladı. Evelin, hiçbir zaman mektub beklemez, ve hemen hemen hiç mektub almazdı. O gün bir mektub bekliyordu. Mimozalann bir başlangıcdan ibaret olduğunu kat'î surette hissediyordu. Artık, aAası gelecekti. Mektublar, telgraflar, kimbilir ne harikulâde şeyler olacaktı onlar. Gelecek olan seyin ne olduğunu bilmivor, fakat bekliyordu. O gün öyle geçti. İntizar içinde; hiçbir esasa istinad etmiyen, divanece bir intizar içinde, fakat, bu intizar tahakkuk etmiyecek olursa, daha fazla yaşamamak arzusunu ku\vetle duyuyordu. Urson doğduğu gündenberi öyle halsiz, öyle zayıftı ve etrafınıdaki insanlar kendisini öyle merak eder görünüyorlardı ki, ölmek, dünyanm en kolay işi olsa gerdkti. Ona öyle geliyordu ki, arkaüstü