3 tkincikânun 1939 CUMHURIYET Balkan Seferim: 1912 Kızılca Müsellim Yazan: Y. MAZHAR AREN Belediyedeki yolsuzluk tahkikatı neticelendi lBa$tarafı 1 inci sahifedel Daladye Korsikada tBaştaraft 1 inct sahtîede\ Bir müıazım aganın başımıza açtığı derd Guruba iki saat kala bir dağın tepesinde konakladık. Dediler ki: Burası (Gerdeli) köyüdür; ahalisi Rumdur. Köy boşalmıştır. Fırka e r kânı harbiyesile alayın zabitleri ve süvari bölükleri köydedirler. Alay da bu tepede konaklayacaktır. Ağırhklar geride kalmiştı. Portatif çadırlarımızı kurmağa, kendimize yer hazırlamağa başladığımız sırada bölük kumandanı Abdullah Onbaşıya hitaben : Adı batası nakliye kol kumandanı, iki arabanın yolda kaldığını haber verdi. Bunlarda da ekmek var. Şimdi sekiz mangadan birer nefer ayınp İbrahim oğlu Yusufun kumandasında yardıma yollıyacaksın, dedi. Beni çağırdı, talimat verdi. Nakliye kol kumandanının o arabalar; yolda bırakıp çıka gelmesini hiç beğenmemışti. Ben kendimi İbrahim oğlu Yusuf diye tanıtmıştıın. Bölük eminliğine adam arandığı zaman, okur yazarlığımı inkâr etmiştim amma bizim bölük kumandanı bana dik" kat etmiş, beni seçmişti. Ara sıra böyle işleri bana veriyordu. Aldığım talimat, iki arabanın getirilmesi için ne lâzımsa yapılmasından ibaretti ve ilâveten: Haydi Yusuf, seni göreyim!. Sonra silâh arkadaşların ekmeksiz kalacak. Artık düşmanın tam karşısındayız, de" mişti. Geri gitmek... Çok yorulmuştuk. Yağmur da yağmağa başladığından ıslakhktan bunalmıştık da. Geri gidelim, lâkin nakliye kol kumandanı Mülzimi evvel Ağanın di" ğer nakliye efradının yardımile getirmediği iki arabayı ben tanımadığım bu se~ kiz neferle nasıl kurtarabileceğim? , Askerlikte şart, emre itaattir. Hele zabit (haydi seni göreyim) de derse... Sekiz neferden iki manga yaptım, geçtiğimiz yollardan tekrar geçerek Edirne şosesinin bırakıhp ham yola girilecek bir yerinde, bir yokuşun ortasında iki arabayı çamura batmış olarak bulduk. Atlar yorgunluktan bitmiş ve çekmemek inadını kırmak için yedikleri dayaktan da asabileşmişlerdi. Arabaalar dle muavinleri, hayvanlardan daha berbad bir halde idiler. Yağmur yağıyordu. Üstü açık araba lardaki ekmekler, yağmur suyunu emerek hamur haline gelmişlerdi. Lâkin işin daha fenası, ıslanmış olan ekmeklerin sikletlerinin atlar çekemez olacak kadar artmış olması idi. Yokuşun başmdaki köyden yardım isteyip istemediklerini sordum. İstemez olur muyuz? Yardım filân etmediler, dediler. Güneş gurub ediyordu. Kopan koşumları sağlamladıktan son" ra atlarm eşlerini değiştirdik, sağdakini sola bağladık, dört atı bir arabaya koşup biz de sekiz kol ile dayandık. Ha bre, ho bre... dah... duh... gibi teşvik seslerile köye kadar gelebildik. Köy kahvesinin önündeyim. Neferler diğer arabayı da getirmek için geri gidiyorlar. Kahveye giriyorum. Artık lâmba yanmış. Peykelere bacaklarınm arasında hü Gerdeli köyii muhtarı: «Siz bizi muhafazaya mı, yoksa eşkiyalığa mı çıktmız ? Arpayı bulsak biz yiyeceğiz» diyordu Vesaitile çöp kamyonlarınm satın almması sırasında tanzim edilen şartnamelerde yolsuz hareket eylediği tespit olunrr.uş, tahkikat fezlekesinde ihmal ve vazifeyi suiistimal noktalanndan lüzumu muhakemesi istenmiştir. Bir taraftan tfezleke Vilâyet idare heyetme sevk olunmakla beraber dün akşam da Nusrete işten el çektirilmiştir. Makine şubesi müdürlüğüne vakâleten Fen müşaviri Mustafa Hulki getirilkumetin elli fişekle beraber dağıttığı mu miştir. Yeni bir ihbar addel Martini Hanri tüfekleri köyiin er" Bundan başka vâki olan yeni bir ihkekleri sıralanmışlar. bar üzerine garaj müdürii Tank hakkmSelâm verdim. Köyün ağası kimdir? da tahkikat yapılmağa başlanmıştır. Bu dedim; cevab veren olmadı. Biraz sertçe: Köyün ağasını tekrar vaziyet karşısında Tarık istifasmı vermiş ve istifası kabul olunarak garaj müdürsordum: lüğüne Fen heyeti mühendislerinden HüTers ters: &eyin tayin olunmuştur. « Bizim köyün ağası, mağası yok esnada bir deniz tayyare filosu gemilere refakat etmiş ve şehrin üzerinde uçmuştur. Bunu müteakıb Foş ile Kolber ve 8000 tonluk üç kruvazör ve bunlara refakat eden üç muhrib demir atmıştır. Bahriye Nazırı Campupinchi refakatinde eski Korsikalı nezırlardan Pietri ve Landry ile Korsikalı bazı meb'uslar olduğu halde rıhtıma çıkmıştır. Bütün şehir bayraklarla donanmıştır. Heyecanlı bir halk kütlesi resmî zevatı alkışlamıştır. Saat 8 de Başvekil Daladye bir motörle Foş'tan ayrılmış ve top atılmak su retile selâmlanmıştır. Biraz sonra Başvekil karaya çıkmış ve halk tarafından ha raretle akrşılanmıştır. Askerî kıt'alar se lâm resmini ifa etmiştir. Daladye refakatinde Amiral Garlan, General Georges ve Willemin olduğu halde evvelâ Büyük Harbde ölen kırk bin Korsikalı için dikilen heykelin önüne gitmiştir. kabelede bulunmuş ve ezcümle şöyle demiştir : « Sizinle biraz akrabalığım var, çünkü çocuklarımın kanında Korsika kanı cevelân ediyor. Fransanın selâmını imparatorluğuna götürmeğe giderken Akdenız yollarında, bu yolların Fransız teşebbüsünün ve Fransız kahramanlığınm yclları haline gelmesi anında, anavatanla şimalî Afrika arasında tabiî rabıta olan adanıza uğrmamazlık edemezdim. Deniz bizleri birbirimizden ayırmakta olduğu zannmda bulunmaymız. Tulon veya Marsilya'dan Acaccio'ya gitmek bazı Fransız departmanlarını yekdiğerinden ayıran bazı dağları aşmaktan daha kolaydır. Fransa, ideal ve ümid birliğınin mevlududur. Fransa, birtakım tarihi tesadüfler ilcaatından doğmuş değildir. belki vatanın azametini temin etmis olan bütün eyaletlerinin hür ve muhtar bir leşmelerinin mevlududur.» meselesinin halli Fransanın İtalyaya karşî daha müsaadekâr davranmasını mucib olacaktır. Çemberlayn'in bilhassa İspanyol me ~ selesinin halline ehemmiyet vereceği burada herkesçe malumdur. Bu itibarla Başvekilin Papaya yapacağı ziyarete oldukça büyük bir ehemmiyet atfedilmek" tedir. Fırsat düştüğü takdirde Çemberlayn'in Papaya bu meseleden bahsedeceğinden şüphe edilmemektedir. Başvekil tavassut keyfiyetini beynel milel vaziyetin anahtarlarından biri mahiyetinde telâkki etmektedir. Çünkü Çem " berlayn, İspanyaya ecnebi müdahalesi meselesi halledilip edilmiyeceğine ve bir mütareke imkânı hasıl olup olamıyacağına göre demokrasilerle dıktatörlükler a rasında bir yaklaşma siyaseti takib ede " bilecek veya etmiyecektir. Korsikadan ayrılış îtalyan Alman hava kuvvetleri ' Vaşington 2 (a.a.) Reuter Ajansı muhabiri bildiriyor: Harbiye Nezareti nın eksperleri tarafmdan hazırlanan istatistiklere göre, Almanya ile İtalyada bulunan tayyarelerin miktarı Münih anlaş ması imza edildiği zaman Fransa ve în" gilterede bulunan tayyarelerin miktarından altı kere daha çoktur. Eksperler sonteşrin ayı içinde Almanyanın binden fazla tayyare inşa ettiğini ve bu ay zarfında İngilterenin ancak 250 tayyare yapabildiğini iddia etmektedirler. tur» dediler. Ben: Sizin köyün çorbacısı, muhtarı, subaşısı, zaimi velhasıl bir başı yok mu~ dur? dedim. Oturanlann arasından birisi kısık bir sesle başına belâ getirecek bir hakikati itiraf eder gibi: Benim, dedi. Öyle ise beni dinle!... Bir siper yer göster de arabalan oraya çekelim ! îçinde askerin tayini var. Atlarımıza da bir ahır bul... Hayvanlar ç^k yorgun ve terlidirler. Rahat etsinler. Bir parça da arpa bul da onları bu gece besliyelim. de" dim; muhtar celâdetle; dinleyenlerin hal ve tavırlarile tasdik ettikleri şu suali sordu ve cevabını da kendisi verdi: Devlet sizin atlann yemini vermez mi?. Siz, ümmeti Muhammedin canını, malını, ırzını muhafazaya mı çıktmız, yoksa eşkiyalığa mı? Biz arpa bulsak kendr miz yeriz. Atlannızı çekecek ne ahırımız var, arabalarınızı saklayacak ne dam altımız, biz fıkarayız, herkesin kendisine göre barınacak bir yeri var. îşte o kadar. Muhtar sözünü bitirirken tüfeğini so' eline alarak hemen kahveden sıvışmağa koyuldu. Kahveci de takımlannı bir sepete yer" leştirerek uzaklaşmağa hazırlanıyordu: Kahveci! Sen kal. Efrada kahve pişirirsin! Çok yorgunuz, dedım. Yorgunsajjız, camiin son cemaat yerinde uyursunuz. Ben ne kahve pişiririm, ne de yatsıdan sonra dükkân açarrnı. Bak ezan okunacak. Şimdi cemaatle namazı kılıp evime çekilirim. Be kıza" nım! Gönnüyor musun ben ihtiyarım. Bir ayağım çukurda; namaz kılmazsak olmaz!. Yorgunluğa da dayanamayız; dedi. Hiddetini belli etmemek ve tatlı tatlı söyler görünmek için her kelimede bir kere yutkunuyordu. Yapılan işin fenalığını hepsi müdrikti. Onları böyle bir vaziyet atmağa sevke" decek bir hal de mevcud değildi. Fakat muhtarın (siz eşkiyalığa mı çıktmız?) demek suretile izhar ettiği menfi his, hepsini sarmıştı. Bu adamlar Meşrutiyetin ilânındanberi zehirlenip durmuşlardı. İmamlar, hocalar, cer mollaları, Istanbulda önüne ge" len tarafmdan çıkarılan ve ağza gelen hezeyanlarla doldurulan gazeteler, bu cahil adamları bozmuştu. Bizim nakliye kol kumandanı Mülâzim Ağa, bu köyde dinlenmiş. Köylülerin ona yemek ikram ettiklerine, onun da köylülere vâzettiğine, ordu" nun, zabitlerin, ittihadcıların aleyhinde bulunduğuna ve belki yolda kalan arabalara yardım etmek vazifeler olmadığ:nı söylediğine süphe yoktu. Vazifesîne nihayet tmutemed verilen Belediyedeki nutuklar Konservatuvar mutemedi Ahmed Göker hakkında bir suiistimal ihbarı üzerine yapılan tahkikat da intac olunmuştur. Tahkikat neticesinde Ahmed Gökerin konservatuvar namroa alman altmış, çeki odundan altı çekisini evine gönderdiği anlaşılmış, bunun da vazifesine nihayet verilmiştir. Garaj müdürii Tarıkın istifası, hakkındaki tahkikatın devamına mâni olamıyacagı içm bu cephedeki tahkikat yürüyecektir. Kıtaat tarafından yapılan geçid resmini müteakıb Daladye belediye dairesine gitmiş ve umumî belediye meclisi reisi Rocca Serra tarafmdan şu sözlerle k a r şılanmıştır: « Vatanperverliğimizin hararetli nefesi adamızın semasını kaplıyan siyasî ihtilâflar sisini izale etmiştir. Bugün Kor sikanın ruhu anavatanın mukadderatına tam bir itimadla hükumet şefinin önünde iğilmektedir. Korsika çocuklarının sadakati müşterek tarihimizin bütün sahifele rinde kanlı harflerle yazılmıştır. Bin senedenberi geri kalmış olan Kor sikanın iki asırdan daha az bir zaman zarfında bu noksanını tamir eden Fransa" nın yardım ve vesayetini hiçbir zaman unutmıyacağız. 19 uncu asrın bidayetinde ecdadımız devrin bütün terakkiyatma bigâne iken bizi bütün Fransa depart manlarının nail olduğu iktısadî refaha kavuşturan memleketin bu iyiliğini de her zaman hatırlıyacağız. Burada mevcudi" yetinizle ana vatanın Korsikanın mukadderatına hiçbir zaman lâkayd kalmıya cağına dair bize kat'î teminatı vermiş olu" yorsunuz. Memleketimizin çocuklan dün olduğu gibi yarın da Fransaya ve müesseselerine karşı gitrikçe artan bir sadakat, gittikçe büyüyen bir bağlılıkla mukabele edeceklerdir.» Kral Karol'un nutku [Baştarafı 1 inci sahifede] Dahilî siyasetten bahseden Başvekil, serbes mesleklerde çalışan ekalliyetlere mensub kimselerin bilhassa Yaıhudilerin pek fazla olduğunu beyan ve Yahudi muhacereti meselesinm halledilmesi lü zumuna işaret etmiştir. Kral Karol, bu noktaya cevab vererek millî vahdet temini ve millî müdafaanın tarsini tavsiyesinde bulunmuş ve şöyle demiştir: « 1939 senesinin bir sulh senesi olacağını ümid ediyoruz. Fakat nekadar fazla kuvvetli ve kemîimizi müdafaaya nekadar fazla kadir olursak, bu emniyetimiz o derece fazla olur. Biz, millî vakanmızı muhafaza et • mek şartile, bir istiklâl siyaseti takib etmek istiyoruz. Komşularımızla sulh halinde yaşıyarak, ittifaklanmızı muhafaza ederek ve dostlarımızı severek her k«sle iyi münasebetler idame etmek temennisindeyiz. Yeni dostluklar tesisine çalışacağız, fakat hukukumuzu da çok büyük bir azimle müdafaa edeceğiz.» Daladye'nin nutku tki yangın başlangıcı Dün gece Uzunçarşıda Mercan Kilid hamnda atılan bir sigaradan talaşlar tutuşmuş, birkaç dakika sonra yetişen itfaiye tarafından söndürülmüştür. •^ Bozdoğan kemerinde de bir evin bacasmda uzun zamandanberi birikmiş olan kurumlar alev almış; ânında söndürülmüştür. Daladye kendisine karşı gösterilen hüsnükabulden dolayı teşekkür ettikten sonra ezcümle demiştir ki: « Hangi eyalete mensub olursak olalım, biz herşeyden evvel Fransızız. Fikirlerimiz arasındaki münasebet ne olursa olsun herşeyden evvel Fransaya bağlıyız. Hepimiz Fransızız ve Fransız ola rak kalacağız.» Daladye, Fransa ve müttefik millet " lerin hürriyeti için ölen Korsikalıların hatırasını selâmhyarak şöyle demiştir: « Adanızm mukadderatı üzerine şefkatle eğilmemizi istediniz. Bu hususta bize emniyet edeblirisiniz. Fransa hüku metinin size hususî bir şefkatle baktığmdan emin olabilirsiniz. Çünkü Fransız tarihi nekadar zengin olursa olsun sizin tarihinizle de bir kat daha zenginleşmiştir.» Halkın coşkun tezahürleri arasında prefelik binasını terkeden Daladye, belediye dairesine gitmiş ve orada kendisine belediye tarafından ikram edilen şarabı içmiştir. Belediye birinci reis muavini Fabriani, Napolyon müzesi haline getirilen mera sim salonunda hoşamedî temennisinde bulunmuştur, Başvekil, heyecanlı bir nutukla mu • Hayır! Yani bahsi değiştirelim mi? diye soruyorum. Yok! Bahis enteresan. Ben bu ka dını çok düşünüyorum. Hatta bir kere takibine çıktım. Halim sıçradı: Sen de mi? Ben de ya!.. Merak ettim azizim. Hiç olmazsa bir yüzünü göreyim, dedim. Şundi anlatacağim ya, bu kadına dair hergün bir yeni rivayet çıkar buralarda. Evet. Peşinden gittim. Bir tesaüf oldu. Yalılarının önünden geçiyordum. Ama geç vakit. Saat yedi var. Baktım çıkıyor bu. Adımlarımı yavaşlattım. Yürüyüşü meşhurdur burada. Hakları varmış. Bak nasıl yürüyor... Şerif ayağa kalktı, vücudünü dimdik tutarak, başını arkaya alarak, masadan duvra kadar ağır ağır yürüdü: Tıpkı böyle. Ben de öyle yürüsem takib ettiğimi anlıyacak. Adımlarımı sıklaştırdım, ondan epey uzaklaştım. Sonra geriye döndüm. O havagazi fenerine doğru geliyordu. Hesablı adımlarla karşısına çıktım ve tam' ışığm altında yanından geçtim. Ustünde yakası iapalı, siyah, uzun bir manto vardı. Başında siyah bir tül, kaşlarma kadar miyoTdu. Vücudünü Evlenme Merhum General Dr. Celâl İsmail Divitçi ile Safi Şefiğin torunları ve Bay Mahir Safinin kızı Tevhide ile Dr. Kimyager Ziya Ülken'in mahdumu mühendis Nihad Ülkenin nikâhlan 31 ilkkânunda Kadıköy Belediyesinde icra edilmiştir. Genc evlilere saadetler dileriz. Londra, 2 (a.a.) İngilterenin Ankara büyük elçisi Sir Persi Loren, nisan ayında tekaüdiyetini ihtiyar edecek olan Lord Pört'ün yerine îngilterenin Roma büvük elciliğine tavin edilmistir. yor. Bu kadar kuvvetli tesadüf olur mu? Niçin olmasın? Tesadüf lerin de bir çok nevileri vardır, bilirsin. Meselâ yıl dırımlı bir havada, bir dağ başındasın. Eğer bir ağac altma gidersen orada başına bir yıldınm düşmesi ihtimali daha fazldır. Açıkta durursan daha azdır. Fakat açıkta da başına bir yıldınm düşebilir. Bu misali anlamadım. Tesadüfü kolaylaştıran amiller vardır. Bu kadmın da babası bir kere intihar etmiş. Oradan ruhuna ölüm havası girmiş. Kocaları da tesadüfen bedbaht adamlarmış. Bu hava onların intiharını kolaylaştırmıştır. Canım intihar salgınları yok mu? Bunlar birbirini kolaylaştıran karşılıklı tesirlerden başka birşey midir? Pekâlâ. Demek ki tesadüf? Tesadüf! Demek bu kadın sadece bir iste • rik? îsterik! Demek ki meşgul olmağa değmez? Şerif durdu ve Halimin yüzüne dikkatle baktı: Kendi hesabına mı soruyorsun bunu? dedi. Amerikada ayda vasatî 350, İtalyada 200, Fransada İtalyadan daha az tayyaBaşvekili hâmil bulunan Foş zırhlısı re inşa edilmektedir. refakatinde diğer kruvazörler ve muh Ponse'nin nutku ribler olduğu halde saat 18,15 te TunuRoma 2 (Hususi) Fransız Sefir» sa müteveccihen limandan ayrılmıştır. Fransua Ponse, yıloaşı münasebetile RoTunuata büyük hazırlıklar madaki Fransız kolonisinin tebrikâtmı Başvekil yarın sabah erkenden Bizert kabul ederek bir nutuk irad etmiş ve delimanına muvasalat etmiş bulunacaktır. miştir ki: Tunuslular şimdiden büyük istikbal ha « Fransa millî verasetini tamamen zırlıklarına başlamışlardır. ve her tarafta müdafaaya azmetmiş buDaladye, Tunus Beyile hususî bir mü~ lunmaktadır. Dahilî ihtilâflanmız kâ lâkat icra edecek ve bu mülâkatta yalnız milen halledilmiş olduğundan Fransa bubir tercüman hazır bulunacaktır. Başvegün var kuvvetile hukukunu müdafaa ekil, Tunusa resmen girdikten sonra saat debilecek vaziyettedir. Romada bulun19,30 da Tunus Grand otelinde bir nutuk dukça, Münih ruhundan mülhem olarak söyliyecektir. Fransa ile italya arasında mevcud ihtiDaladye, çarşamba gününü tamamile lâflann halline çalısacağım.» cenubî Tunustaki müstahkem mevzilerin ziyaretine tahsis edecektir. Mumailevh, Nafıa Müsteşarlığına vekâleperşembe günü Sraks, Eldjom, Sousse'de kısa bir müddet kaldıktan sonra Bizert'e ten Naki Kosten tayin edildi gidecek ve orada Foş kruvazörüne bine Ankara, 2 (Hususî) Nafıa müsteşarlığına Devlet Demiryolları Ticaret Hası İ cektir. lat Reisi Naki Kosten vekâleten tayin ' Daladye ne zaman dönecek? edilmistir. ' Paris 2 (Hususî) Korsika ve TuItalva, Yugoslavya ile yeni 1 mıs'a hareket eden Fransız Başvekili bir anlaşma yapıyor Daladye ayın dokuzunda Parise dön müş olacaktır. Ayın onuncu günü Ro • Londra, 2 (Hususî) Deyli Telgr; maya gitmek üzere Paristen geçecek ga'etesine göre, İtalyan Hariciye Nazırı Kont C ano ayın on dokuzunda Belolan İngiliz Başvekili Çemberlayn ve gradda bulunacaktır. Nazınn şerefine Hariciye Nazırı Lord Halıfaks'la kartertib edilecek av partisi, Yugoslav Maşılaşacaktır. İngiliz nazırları ayın on bi car hududundan birkaç mil uzaklıkta rinci günü Rcmada olacaktır. Deli'de olacaktır. Yugoslav Başvekili Stoyadinoviç ile Kont Ciano arasında Çemberalyn'ın programı Londra 2 (a.a.) Havas Ajansının imzalanacak yeni anlasma ki memleket münasebetlerini daha yakm ve damuhabiri bildiriyor: ha samimî bir hale getirecektir. Fransadan ikinci derecede olsa bile Dilenci bir General hapse bazı imtiyazlar alabilmek için İtalyayı müzakereye girişmeğe icbar eden Fransamabkum oldu nın tarzı hareketi Londrada meşru hatta Varşova, 2 (a.a.) Lodz mahkemesi, mahirane addedilmektedir. eski Rus generallerinden İwan Englit aÇemberlayn'in etrafında buluanîar dındaki adamı. dilenciliği meslek ittihaz : Başvekilin İtalyan taleblerinin meşruiyeti etmiş olduğundan dolayı dört ay ağır hakkında münakaşaya girişmiyeceğini ve hizmetlere mahkum etmiştir. Englit, umumî şekilde bazı mülâhazalar derme Litvanyanın Kurlandıya eyaleti asilzayan etmekle iktifa edeceğini söylemekte delerinden olup vaktile Petresburgdaki dirler. Başvekil bilhassa şu noktaları te" Çar sarayına sık sık giderdi. Kendisi dört lisan bilmektedir. Bolşevik ihtilâbarüz ettirecektir: linden sonra Çekoslovakyaya muhaceret 1 İtalya Fransaya makul bir tek etmiş olan mumaıleyh, Rus muhacirlerilifte bulunmağa teşebbüs etmelidir. ne yardım yapılmıyan bu memleketi terketmek mecburiyetinde kalmıştır. 2 İspanyada İtalyan müdahalesi tabiî iyice göremedim. Yüzü çok güzel. Şahane güzel. Bilhassa alm, kaş ve göz nahiyesi. Burnu biraz uzunca ve dudakları kalın. Fakat yakışıyor ona bu. Göz" ler yaman. Bana şöyle bir baktı ve gözlerini bir müddet benden ayırmadı. Hem istekli, hem de öfkeli bir bakış. İçinde bir kraliçe gururu var. Hoş birşey velhasıl. Sevenin de hakkı var, korkanın da. İçim~ den geçti: Yanına gidip birşey söyley'm. Bakahm ne yapacak? Fakat çekindim, korktum. Öyle bir bakışı da vardı ki, ıkiden biri: Ya beni kolumdan tutup yalısına götürecek, her istediğimi kabul ede cekti, yahud da yüzüme tükürecekti. Arkasmdan bir müddet durup baktım. Ha yale kapılmamak mümkün değil. Sahi bir hortlağa benziyordu. «Neden o kadar yavaş yürüyor?» diye düşündüm. A canım, tabiatte de öyle, herşey nekadar basittir amma bir kere anlayıncıya kadar. tarafta, iki katlı vıran bir köşk varmış, oıaya gıdıyormu|. Halım bilmiyormuş gibi sordu: Bahçenin içinde mi? Köşk mü? Bahçenin içinde. Bırile mi buluşuyor orada? Aşçıya da bu şüphe gelmiş. Bir ikı defa kollamış. Hayır. Yalnız girip çıkıyormuş. Hep güneş doğmadan evvel mi? Hep. Bu birşey değil. Garib bir huyu daha var bu kadının. Birşey kesilırken başında durmak. Bir şey kesılirken ne demek? Meselâ yalıda tavuk, hindi, koyun kesılirken... İliâki başında durmak istermiş. Sebeb? Sebebıni Salime sor. Guya kan •görmekten hoşlanıyormuş. Sen ne dersin? Şerif Halime bir sigara ikram ederek ve şarab bardağmı doldurarak cevab verdi: Ben birşey demem azizim. Bunlar hep isteri alâmetleri. Bir kere insan zivanadan çıkmasm. Geri tarafı hep buna bağlı şeyler. Koca İstanbul bu. îçin(Arkası vart Bastia 2 (Hususî) Başvekil Daladye muazzam tezahüratla istikbal edildi. Halk, Başvekili karşilamak üzere, öğleden sonra mağazaları kapamıştı. Başvekil, bayraklarla donatılmış olan yollardan geçerek, halkın coşkun teza hüratına mukabele etmiştir. İstikbal merasiminde hazır bulunmak üzere memleket dahilinden köylüler şehre akm etmiş bulunuyorlardı. Başvekil, Belediye Reısile eşrafı, hükumet me • murlannı ve halk mümessillerini kabul ederek gene halkın tezahüratı arasında şehirden aynlmıştır. 4 L SELMA ve GOLGESİ Tefrika : ^ • • • • • • ı ı Y a z a n : Server ••••••• w Bedi bizim muvazenemizi temin ediyor. O yalnız yaşadığı için... H a ! . . . Bilir misin? Bu zavalh kacını zivanadan çıkaran mühim bir şey de nedir? Muhit ! Cemiyet! Çünkü, iki kocası da intihar edince ki bu basit bir tesadüftür, başka birşey değil herşeye muayyen ve sabit bir sebeb arayan iptidaî halk zekâsı, bu kadınm da uğursuzluğuna hükmedip çıkmış. Nereye gitse bu kadın, peşinden bir uğursuzluk ithamı onu kovalıyor. Kimse ile görüşemiyor. Sence bu kadmın babasının, iki kocasının ve teslemesinin intrharı bir tesedüf müdür? Başka ne olur, azizim? Babasını da, iki kocasını da, beslemesini de bu kadın öldürmedi ya... Salime sorarsan bu ihtimali bile kabul edecek. Nekadar ro" mantik kafalarımız var yahu!.. Tabiati hiç tanımıyoruz. Hâlâ eski şark. Bak sen de tesadüf mü diye soruyorsun. Haydi sen şairsin, mazursun. îşin gücün hayal... Fakat Salim asker. O bile hayale kapılı Kimi diyor ki deli değil, bilâkis çok akıllı bir kadın. Bilâkis, iki kocasını da deli etmiş, intihara sevketmiş, kendisi onların bıraktığı servetle rahat rahat yaşıyor. Halka sorarsan bu kadın ecinni, hortlak ne^'inden bir şeydir. Vallahi... korkuyorlar adamakılh... Aşağıki evde bir Huriye Hanım var, yemin ediyor ki, onun yalısının önünden geçmeğe mecbur oldukça kaldırımı değiştiriyormuş. Bence bunlann hepsi kuruntu. Bittabi öyle. Fakat sen ne mana veriyorsun bu kadına, Şerif? Canım, bu yan deli, yan artist bir kadın. Halis muhlis isterik. Babası kendisini öldürmüş. Üstelik iki kocası da intihar etmiş, kadıncağızın sinirleri adam akıllı bozulmuş. Daha genc, güzel bir kadın da. Zannederim biraz da etli can^ı. Yani... anlarsın işte... Erkek düşkünü bir kadın... Mahrumiyetler de üste b!nmiş, biraz sapıtmış. Fakat çok değil. Hepimiz kendimize göre bir meselede en a" ğ ı onun kadar deliyiz. Fakat iş hayatı Hakkında her gün bir rivayet çıkıyor, diyorsun, nedir onlar, anlatsana... Bazıları rivayet değil, hakikat. Bunlann bir aşçısı var. Akşamlan kahvede oturur. Bize de sabahları kuyudan su çekmeğe gelir bir adam vardır. Ona anlatmış aşçı. Sabahleyin güneş doğmadan evvel hanım bahçeye çıkıyor, arka de neler var.