CUMHURİYET 30 Birincikânun 1938 D UYDUNUZMU Zabıta romanları Şimdiki Kanada Valisi Tvveedsrrur, bundan birkaç sene evvel seri halinde zabıta romanlan yazmış ve büyük bir şohret kazanrruştı. O zamana kadar zabıta romanlarına pek merakh olan Vali, bizzat roman yazmağa kalkınca, bu merakını, işin teknik tarafma sardırrrnş ve bin kere pişman olmuştur. Çünk'i, pek sevdiği hırsız polis hikâyelerini artık okuyamıyor, okursa zevk alarnıyorrruş. Esrarengiz mevzulan o kadar çok ku<xalamış ve bunlar etrafında cyle zihin yormuş ki, şimdı hangi zabıta lomamnı eline alsa, daha başlangıcda, katilin k ; m olduğunu keşfediyor, bittabi kitabı da ehnden atıyormuş. Rumen takımı dünkü Sppfcu talebeler çekiliyorlar maçta 20 galib geldi kuliiplerden haftaki lik Bunlar, bu Bir çamur deryasında yapılan müsabakada maçîarına giremiyecekler Mekteb talebesinin ve askerlerin sivil Galatasaraylılar bozuk bir oyun oynadılar, kulüblere kaydedilmemesini kararlaştı mühim fırsatları da kaçırdılar ran Beden Terbiyesi Umumî Müdü;lüğü, halen kulüblerde kayıdlı bulunan talebe ile askerlerin 1 kânunusani 1939 tarihinden itibaren kulüblerle alâkalarını kesmelerini bütün bölgelere bildirmiştir. Bu suretle evvelce lisans almış olan ta lebe ve askerler kayıdlı bulundukları kulüblerin bu haftaki maçîarına iştirak edemiyeceklerdir. Bu vaziyet karşısmda birçok kulüb ler takım çıkaramıyacakları için lik nıaçlannın bir kısmı yapılamıyacak ve oyunlarda bir kargaşalık başhyacaktır. Bu karardan en çok mütessir olan kulüblerden biri de, azasmın ekseriyetini talebe teşkil eden Galatasaray kulübüdür. Galatasaray gene ve B takımından maada birinci futbol takımındaki birçok oyun culanndan da mahrum kalacaktır. Futbol şubesinden maada, atletizm, basketbol, voleybol, eskrim ve boks şubelerini de kapatmağa mecbur kalacak olan Galatasaray, memleket denizciliğinde senelerdenberi başhbaşına bir rol oynıyan denizcilik şubesinin de faaliyetine nihayet verecektir. Çünkü yalnız Galatasarayın değil; diğer denizcilik yapan kulüblerin de ekesri azası mekteb talebesidir. Binaenaleyh bunlaT, kulüblere gidemiyecek ve deniz sporu yapamıyacaklardır. îs tanibulsporla ikinci likte bulunan ve birkaç sene voleybol şampiyonluğunu ka zanan Fener Yılmaz, yirmi yedi senelik bir roazisi olan Hilâl de faaliyetini tatil edecek kulüblerimizdendir. Fenerbahçe gene takrmile B takımı kâmilen ve birinci takımdan birkaç futbolcu ile atletler hemen hecnen tamamen kulübden çekileceklerdir. VİROZA Her tiirlü yanıkları, kan çıbanları, traş yaraları, meme iltihapları ve çatlakları, koltuk altı çıbanları, dolama, akneler, çocukların ve büyüklerin hertürlü DERi İLTİHABLARINI En çabuk ve en emin bir surette tedavi eder ViROZA Bir güzellik kremi değil, bir çok fenni aıaştırmal&rdan sonra mütehassıslar tarafından istihzar edilmiş sıhhl ve iaydalı bir cild merhemidir. Papağan mektebi Havana'da, kurnaz bir iş adamı, papağan lara mahsus bir mekteb açmağa k a r a r vermiş. Mektebi açtık tan az zaman sonra, yüzlerce talebeye sahib olan bu zeki adam, papağanları, ihzarî bir sınıfta bir müddet okuttuktan son ra, daha yüksek bir smıfa terfi et tiriyor, orada, onlara, muhtelif dil lerden muhtelif metinler ezberleterek mektebi ikmal ettiriyor. Zckâ gösterer talebeye diploma veriliyor. Bu mektebden çıkan papağan talebeden hepsi. milç ppğ p yoner evlerinde, cambazhanelerde, tacı ediliyormuş. Mektebin en şayanı dikkat tarah muallimleri. Bu vazifeyi gören ;ey bir gramofonmuş. Canh papağanın, onsız papağandan ders ahşmı ibretle dü|ündüm. Ağız bütün mikroplara Daima açık bir kapıdır UNUTMAYINIZ ki: Bakımsızlıktan çürüyen dişlerin difteri. bademcik, kızamık, enfloenza ve hatta zatürrieye yol açtıkları, iltihab yapan diş etlerile köklerinden mide humması, apandisit, nevrasteni, sıtma ve romatizma yaptığı fennen anlaşılmıştır. Temiz ağız ve sağlam dişler umumî vücud sağlığınm en birinci şartı olmuştur. Binaenaleyh dişlerinizi her gün kabil olduğu kadar fazla lâakal 3 defa (Radyolin) diş macunile fırçalıvarak sıhhatinizi garanti edebilirsiniz ve etmelisiniz, Bu suretle mikropları imha ederek dişlerinizi korumuş olursunuz. İşte dünkü maç, bir futbol sahasında değil böyle bir çamur deryasında oynandı Romanya muhteliti dün üçiincü ve son maçını Taksim stadyomunda Galatasa ray takımile yaptu Havanın bütün gün yagışlı oluşu esascn bozuk v€ berbad bir halde olan sahayı üzerinde durulmaz bir hale sokmuş, maça da pek az seyirci gelmişti. Nurî Bosutun idaresî altında başlı yan maça Galatasaray taknnı: Fazıl Lutfi, Turan Ekrem, Musa, Celâl Necdet, Bedii, Refik, Eşfak, Bülend şeklinde çıktı. Romanyahlar yagmurla karışık bir şekilde esen kuvvetli rüzgârı kendi lchle rine alarak kuvvetli bir hücumla oyuna derhal hâkim oldular. Romanyalılann pek az süren bu hakimiyeti birdenbire Galatasaraya geçri. Soldan yapılan bir hücumla Bülend kaleci ile karşı karşıya kaldığı halde yüzde yüz gol olacak bir fırsatı kaçırdı. Sağ taraftan bir tac atan Romanyahlar merkez muavinlerinin sola geçirdigi topu soliçleri vasıtasile dokuzuncu dakikada Galatasaray kalesine soktular. Bu sayıdan sonra Romanyalılar ha kimiyeti gittikçe büyüterek Galatasaray kalesi önünde birbiri üzerine tehlikeli hücumlar yapmağa başladılar. Galatasaray müdafaasının her tehlikeyi atlatır şekilde güzel oynaması, oyunu gene Galatasaray lehine çevirmiş, merkez muhacim Refikten kale civannda bir pas alan Bülend, ikinci bir fırsat kaçırmak suretile kendi arkadaşlannı bile sinirlendirmiştir. Her fırsatta uzun pasla oyunu açan Romanyalılar soldan yaptıklan bir hücumda sağiçlerinin çok güzel bir şütile yirmi ikinci dakikada ikinci golü yaptı lar. Topu eze eze bir türlü kendi kalelerinden uzaklaştıramıyan Galatasaraylı lar bİT aralık Musanın uzun bir vuruşundan istifade ederek Necdet vasıtasile güzel bir hücum yaparak iyi bir fırsat yakaladılar. Enufak bir sıkıntrya gelemiyen Necdet de muhakkak bir gol kaçırdı. Bu sırada Romanyalılann sıkı bir hücumunu kesen müdafi Turan, topu uzaklaştırmak için kuvvetli bir şüt çekti. O civarda olan olan hakemin yüzüne gelen top bir an içinde Nuri Bosutu nakavt etti. Üç beş dakikahk bir teahhur esnasm. ~" Çeviren: HAMDİ VARO&LU da hakemin dişi sakarlanmış, eski fut bolculardan Vefalı dişçi Hayn Ragıb taTafından yapılan küçük bir tedaviden sonra oyuna yeniden başlanmıştır. Romanyalılann tazyiki altında geçen ilk devre 2 0 Romanyahların lehinde bitti. İkinci devre Bir yıldönümü Birkaç gün evvel, îngıliz şoförleri, binlerce gişilık bir kalabalık halinde toplanıp, bir yıldönümünü kutlulamışlar. Bu yıl dönümü, kurtuluşun kırk ikınci senesidir. Ne kurtuluşu ? diyeceksiniz. Anlatayım. İngilterede otomobiller, ilk zamanlarda, vardacısız gidemezdi. Her otomobilın öniinde, eli kırmızı bayraklı bir adam koşar, arkadan gelen otomobile yol açardı. Atlı tramvaylar devrine yetişenler, eli borulu tramvay vardacılarını göı önüne getirirlerse, İngilteredeki bayraklı vardacılar hakkında bir fikir edinmlş olurlar. Hulâsa, bu vardacı usulü 1896 da, bir kararname ile, ılga edilmiş. îşte şoförlerin kutladığı yddönümü bu! O kararnameyi imzalıyanlar, asıl eli bayraklı vardacıya kırk iki sene sonra ihtiyac hâsıl olacağını tahmin edebüirler mivdi? tkinci devre Romanyalılar sahaya oldukça degişik bir şekilde çıktılar. Galatasaray yalnız müdafaaya Osmanı al mıştı. Biraz sonra Osmanın yerine gene Turan geçti. Galatasaray rüzgârla beraber oynadıgı için derhal oyuna hâkim oldu. Yedinci dakikada Bülendin şayanı hayret bir iskası ve Necderin boş kale dururken topu Beykoz, Beşiktaş, Vefa, Süleymanidışarı atması yüzünden iki büyük fırsaye kulübleri bu karardan daha az zarar tm kaçmasma sebeb oldu. görecek vaziyettedirler. Buna mukabil Çamur ve su deryası içinde küçük pas ikinci likteki Galata Gencler kulübü, bu ve iç sıkan çalımlar yüzünden Galata karardan hiç zarar görmiyecek yegâne saray, kazandığı bütün avantajları kay kulübdür. betmiş, buna mukabil Romanyalılar her Beden Terbiyesi Umumî Müdürlü fırsatta uzuu vuruşlarla tehlikeleri ber ğüne bağU Istanbul mıntakasmda 1356 taraf etmişlerdir. kayıdlı faal ve gayrifaal sporcu vardır. Oyunun otuz beşinci dakikasında Ru Bilfiil spor yapanlarm mecmuu 1261 dir. men sol müdafii topu elile kesti. NecdeBu mevcudun 649 u talebedir. De tin çektigi penaltı o kadar hafif atıldı ki mek ki, bugün spor yapanlarm yüzde kaleci kendi müdafilerinin geri pas veriş 50 si kulüblerden çekilerek spor faaliyetleri gibi topu yakaladı. lerirti tatil edeceklerdir. Romanyalılann atak ve enerjik oyuBir Macar takımı şeliyor nuna mukabil Galatasaray hücum hattıFutbol Federasyonu, Macaristanın nın adeta üstüme çamur sıçramasm der Seget takımını 7 ve 8 kânunusanide Angibi gevşek oyunu bundan daha iyi bir karada iki maç, 12 kânunusanide İzmirnetice veremezdi ve maç da böylece 2 0 de bir maç yapmak üzere davet etmiş tir. Romanyalılann fijalibiyetile bitti. RADYOLİN DİŞ MACUNU bütün tehlikelere karşı sıhhatinizi korur. ROMATİZMA LUMBAGO SİYATİK BEL DiZ KALÇA AGRILARINA KARŞI Bir ticarethane mahkemeye verildi İzmir (Hususî) Şehrimizde ihracat üzerine iş yapan bir ticarethane, Jıracat mahsulleri hakkındaki nizamname hilâfma taşlı üzüm sevkine teşebbüs ettiğinden mahkemeye verilmiştir. SİLKO En çabuk ve en emin bir surette tedavi eder. Av tüfeğile öldürmüş İzmir (Hususî) Tırenin Mahmud köyünden Mehmed Önden namında biri, av tüfeğim kurcalarken silâhı ateş almış ve namlıdan çıkan saçmalar, karşısmda oturan kardeşi Akifin başma ısabet ederek zavallıyı öldürmüştür. Katil yakalanmıştır. Yazan: VİKİ BAUM ODD Hayır. Bu da işe yaramıyordu. Perdeyi, biraz müşkülâtla açtı, dışarıya bakmağa koyuldu. Tren çam ağaçlannm arasından geçiyordu. Uzakta, tâ gende, Berlinın ışıklan üstünde uzanıp giden sema görünüyordu. Frank Davis, kompartımanın eniz minderine uzandı, tavandaki ampuherın ışığım âyar etti, meşin seyahat yastığmı başının altma koydu. Yerine rahatça yerleştikten sonra cebinden cüzdanını çıkardı ve içinden bir iki yaprak kâğıd çekti. Saat ikide Farrer'le randevusu vardı. Kendinden hemen hemen emindi. Fransızlar hesabm ne olduğunu bilirler, :eklâma aldırış etmezler, yalnız rakama ehemmiyet verirlerdi. «Meyva ithalâtçılan sendıkası» reisi Goben'i yola getirmek daha zor olacaktı. Frank gözlerini kapadı ve metelifine kadar hesab yürütmeğe başladı. Eğer, sandık başına, îspanyol fiatlanndan iki çent eksik istiyebilirse, iş, çantada keklik demekti. İç cebinden stilosunu çıkardı, elindeki kâğıda dört hanelik rakamlaı dökmeğe koyuldu. İspanyollardan daha az fiat verirse, Fransızlara verilecek gümrük parasına yer kalmıyordu. Frank, içinden söylene söylene hesab yapıyordu. Tren, birdenbire durdu; biraz bekledi; sonra gene bir hamlede kalktı. Frank, çok uykusu geldiği için, düzgün hesab yapamıyacağmı anladı. Kâğıdları bir tarafa bıraktı ve lâmbayı söndürdü. Koridorda, iki ses, almanca, yeknasak bir muhavereye devam ediyordu. Fıank, yan uykuda, içinden «işte, Berlin bunddn ibaretti» diye düşündü. Kapalı gözlerinin önünden birtakım hayaller, biribirine girmiş tekerlekler, çizgiler geçiyordu. «Evelin!» yine aklmdan geçti ve kemirici ezayı, içinde tekrar duydu. fesini tuttu ve Evelin'in yüzünü hatırlamağa çalışb. Gözlerini kapadı; Berlinde geçirdigi kısa zaman zarfında tesadüf ettiği bütün çehreleri birer birer görmeğe başladı. Marian, Cenub meyva tacirlerinin avukatı, Adlon otelinin kapıcısı, Kortta tenis toplarını getirip götüren çocuk, gann önünde duran polis memuru, bütün bu çehreler, bu sesler, bu vücudler ve bu gürültüler, yabancı şehrin bu Kaleidoskopu, şimdi gözünün önündeydi. Yalnız, orada, Evelin yoktu. O, hâfızasından uzakta geziyordu. Frank, su kenarındaki kulübenin ne kadar sıcak olduğunu, birdenbire hatırladı. «İnşallah. Marian, beni bu sefer, gene o mendebur temsillerden birine sürüklemez» diye mırıldandı. Sonra, birden bire uyudu. Sah: Kdiın Dansm tam ortasmda, Frank, kol saatine bir göz attı ve: * Daha yirmi dakika var, dedi. Evelin, birkaç saniye, hiçbir şey göremez oldu. Dans salonu, gözlerinin önünBütün sinirleri ayaktaydı; öyle ki, âde den silinmişti. Zihninden: «Tıpkı ölüm ta, cildinde takallüsler hissediyordu. Ne gibi» düşüncesi geçti. Frank'm, kendisin den ayrılacağı lâhzayı, üç gündenberi, idam saatine intizar edercesine bekliyordu. Ondan sonrasını, Frank gittikten ve herşey bittikten sonra ne olacağını tahayyül cesaretini henüz bulamamıştı. «Yirmi dakika kaldı, diye düşünüyordu, sonra gideceksin... Sonra, seni bir daha hiç göremiyeceğim...» Frank, gene kadına doğru eğildi ve Evelin, onun ılık nefesinin, saçlanm okşayıp geçtiğini duyduğu anda, bira7 evvelki düşüncesini almanca olarak !fadt ettiğinin farkına vardı; ingilizce, tekrarladı: Yirmi dakika kaldı. Seni bir daha hiç göremiyeceğim. Küçük sahnenin üstündeki müzik bu sözleri kaptı, yuttu ve yürek yaralayıcı bir saksofon melodisine tahvil etti: Seni bir daha hiç göremiyeceğim... Sem bir daha... hiç göremiyeceğim... hiç göremiyeceğim... seni bir daha... hiç göremiyeceğim... Evelin, başmın döndüğünü hissediyordu. Dans ederken daima böyle idi ve doktoru, bu halden hiç memnun olmuyordu. Çoktamberi, bacaklarında bir dermansızhk vardı. Frank'a kuvvetle dayanıyor, bütün vücudünde, cildinin her san timetre murabbaında onun mevcudiyetini duyuyordu. Başını, bir lâhza, erkeğin omuruna dayadı. Frank'a aid herşeye sinen bu lâvanta ve sigara kokusu ona ne kadar munis geliyordu. Kendi ağzı da o kokuyu almıştı. Niçin ağlıyordu sanki? Mes'ud değil miydi? Gözlerini, içlerine dolan yaşlardan kurtarmak ve Frank'ın yüzünü görebilmek için kirpiklerini kıstı. Frank, gülümsiyerek: Sevgilim! Sevgilim! Diyordu. Evelin: «herşey bittikten sonra, herşey biter bitmez öleceğimi biîmiyorsun» diye düşündü. Hatta, ona, herşeyi kolay ve neş'eli gören, güç işleri bilmiyen, anlamıyan bu can çocuğa bir parça acıyordu bile. Orkestra sustu. Evelin, aklmdan gene o sözü geçirdi: «Bir daha hiç... hiç... seninle hiç dans edemiyeceğim. Seni bir daha hiç göremiyeceğim.» Dökemediği göz yaşlarile dolan boğazı yanıyordu. Frank bir elile onu dirseğinden tuttu ve yürüttü. Başının ne kadar fazla döndüğü anlaşılmasın diye dik ve katı yürüyordu. Frank'm, kendisini yürütmek için yaptığı bu küçük jestte, bütün ömrünce asla hissetmediği kuvvetli bir himaye buluyordu. Bunu bir defa kendisine söylemî| ve Frank bu söze gülerek: Bunlar, Amerikada, ilkmekteb talebesinin öğrendiği şeylerdir, cevabıni vermişti. Dışan çıkınca, Evelin, serin taraçada, kendisini biraz daha diri ve uyanık buldu. Frank, ona, Virjinyadan ve ördek avmdan bahsediyordu. Bu bahis, Evelin'e, son derece garib ve macera çeşnismde görünüyordu. Bu adamın, tâ uzaklardan, azametli bİT mesafenin öte ucundan kalkıp buraya kadar gelmiş olmasmı; hayatını, onu altüst eden bir saadet fırtınasile doldurduktan sonra kendisini tekrar yüz üstü bırakacağını, bir kere daha, hayret ve hayranlıkla karşılayordu. Yanlanna birkaç kişi geldi. Gene kadın, birer birer kaçışan ve kendisini, Frank'tan ayr.lacağı dakikaya yakUştıran saniyeleri sayıyordu. Muhavere, yabancı isimler, memleket ve gemi isimleri arasmda dolaşıyordu. Bu muhaverenin içinde bütün kâinat vardı ve Frank, bütün kâinatla, top gibi oynuyordu. Evelin, onun yanında, ayakta durmuş, saniyeleri sayıyordu. (Arkası var)