24 Birîncikânun 1938 CÜMHURtYET San'ata dair G. Means mevkuf bulunŞehir, yeni binalar, yeni yollarla süslenmektedir Sevdalanan kimseler, uykusuz geceler geçirenler, duğu hapishanede öldü Am^rikanm en Bir san'atkâr, en güzel eserlerini daima kırılmaz Ceyhan (Hususî) Kasabamız, çala kalem derd yanarak Amerikan Dol büyük dolandıncısı Çukurovanın muhtelif adlar alan genış G. Means'ın mevkuf Beugler müessesesine baş vuruyorlar azmine ve tükenmiyen san'at aşkına medyundur ova parçalarından mühim bir kısmın ı urbulunduğu Sprmg Yazan: ZEYNEL AKKOÇ Güzel san'atlarda şaheserler vücude getiren büyük san'atkârların hayatlarında en büyük muvaffakiyetlerin tesadüfî bazı ilhamlar neticesinde zuhur ettiğini tebarüz ettirmiş ve bu hususta bilhassa güzel modellerin en mühim amiller arasında olduğunu zikretmiştim. Rafael'in Franceska'nın güzelliği karşısında yarattığı en nadide ve ince eserleri, Prasitel'in Frin'in cazibesine kapılarak ruhunun galeyanile husule gelen muvaffakiyetleri gibi Appelle de güzel Kampasya'ya olan aşkının tesirile zamanmm resim san'atınm zirvelerini aşmıştı. * * * Appelle'in hayatı hakkmda kat'î malumata malik değiliz. Bazı müverrihler kendisinin lstanköy adasmda doğduğunu, bazılan da Ayaslag veya Kolofon şeh rinde dünyaya geldığini naklederler. Fakat milâddan 332 sene evevl şöhret kesbettiği malumdur. O zamanlar Büyük İskender'in kılıcının muvaffakiyet ufuk larmda parladığı devirdir. Appelle îskendere takdim ettiği tablolarla ona kendisini tanıtmış ve pek çok sevdirmişti. İskender kendisini o kadar severmiş ki fütuhatı esnasında gezdiği her yere onu beraber götürürmüş; hatta onun İskender'le Hindistana kadar gittiği de rivayet edilmektedir. Appelle resim san'atile o kadar çok uğraşırdı ki resim yapmıyarak geçirdiği gün yok gibidir. Hatta ona en çok resimle uğraşan san'atkâr da derler. Onun en büyük meraklanndan biri de, yaptığı tabloları sergi halinde teşhir edip, kendisi de bir perde arkasma çekilerek alâkadarların tenkidlerini dinlemektir. Bir gün Appelle mutadı veçhile perde arkasmda iken, bir kunduracı tablolardan birinin kundurasının iyi olmadığmdan bahisle ayağını da tenkid etmeğe başlamış. Bu vaziyetı gören san'atkâr perde arkasından tahammül edemiyerek bağırmış: Kunduradan yukarıya çıkmağa hakkın yok!.. Hatta onun bu sözünün darbımesel şekline girdiği de malumduj^.. ^..^^ * * * **•• Şaheserler nasıl ve ne şekilde yaratılır? Ceyhanda imar işleri ilerliyor Mektub alıp vermede rekor kıran büro Büronun senevî geliri 100 bin dolardır Meşhur Amerikan dolandırıcısı Refaelin meşhur «Papa ikinci Jul > tablosu Fakat ruhî galeyanın, gönül kuvvetiniü tesiri yoktur. Bu şekilde yapılan eserler nihayet fıtrî kabiliyetin, teknik bilginin ve azmin neticesidir. Fırça iradî bir hareketin tesirile işler. Eser canlıhk noktasm dan zayıf kalır. Çünkü iradî hareket sun'iliği doğurur. Vakıâ san'ata meftuniyet bazı büyük san'atkârlarda kendinden geçme bir faaliyet doğurmuştur. Onlar da iradî hareketin sun'iliği görülmez. Fakat bu ancak mahdud dehalara nasib olmuş bir mazhariyettir ki tabiiliğin fevkindedir. Sevdiği bir kadın karşısındaki san'at kâr fıtrî ve teknik kuvvetinin fevkinde feir meharet gösterir. JD zaman eser canlılaşır, manahlaşır. Âşık maşukasını herşeyden güzel görür. Muhayyilenin yarattığı en büyük zafer buradadır. Bu şekildeki bir model gözden geçerek muhayyilenin faaliyetile süslenir, bezenir. Işte kaderin Appelle'in karşısında çıkardığı Kampasya onun, o zamana kadar yaptıklarından daha başka, pek üstün ve güzel bir eser vücude getirmesine sebeb olmuştu. Füsunkâr modelde büyük sn'atkârın aşkına bigâne kalmamıştı. Delice seviş mişlerdi. Hatta bu çılgmlık o dereceye varıyor ki, İskender gözdesinin pek sevdiği ressamile olan alâkasının mahiyetini anîıyor ve onların ikisini birleştiriyor. tasmda kurulmuştur. 10,000 den fazla nüfusu banndıran kasabamız, bu Süyük ova üzerinde müteaddid istihsal maddelerinm ehemmiyetli bir pazarıdır. Mulı telif fabrika ve imalâthanelerimiz ve faal bır pıyasamız vardır. Son birkaç yıl ü in de kasabamızda başhyan canlı bir b' ledıye çalışması ve imaz faaliyetı dc. Ceyhanı yani yollarla, kaldırımlarla, yaya kaldırımlarile ve modern üslubda b nalar ve müesseselerle süslemiştir. Kasabamı zın elektrik ve su işlerinin projeleri ha zırlanmıştır. Kasabanm bîr ucunda, Cevhan ırmağı üzerinde büyük bir demir köpri, kurulmasma çalışılmaktadır. Ticarî ve ziraî faaliyetı asla ihmal edilemiyecek bir hacimde olan Ceyr.anda çeşidli ziraat mahsulleri elde edil'"r ve bunlar kısmen Ayas ve Payas, ve daha ziyade de Mersin limanı vasıtasile dış ülkelere ihrac edilir. Ceyhanm istihsa! bakısmmdan bariz olduğu ehemmiyeti tebarüz ettirmek maksadile 1938 yılı mıhsul rekoltesi hakkında size ,elde ettiğ'jn şu rakamlan verebilirim: Buğday 22,400 lon, arpa 28,000 ton, yulaf 16,000 ton, mercimek 392 lon, nohud 103 ton, mısırdarısı 831 ton, kumdan 900 ton, susam 1,000 ton, fasulye 718 ton, yerli pamuk 4,790 balva, klevland pamuğu 10.850 balya. İskender'in güzel gözdesi ve zama nının en diber kadını Kampasya büyük san'atkâr Appelle tarafından kendisinin bir tablosunun yapılması için İskender'e rica ediyor. Appelle hayatınm en güzel modeli karşısında o zamana kadar yaptığı eserlerdekinden daha fazla bir heyecan ve iştiyak duyuyor. O zamana kadar, kafasının, muhayyilesinin zorile işliyen elleri, güzel Kampasya karşısında sanki otomatikleşiyor. O zamana kadar alelâde olan faaliyeti sihirkâr kadınm füsunkâr güzelliğınin tesirile iradesinin haricinde bir faali yet oluyor. Tuttuğu fırça sanki elinin lıareketile değil, ruhunun tazyikile, kalbi nin darabanile oynuyor. ZEYNEL AKKOÇ Takunya ile... Küçükayasofyada Medrese sokağın da oturan îfakatle seyyar satıcılardan Fethi, bir ahşveriş esnasında kavgaya tutuşmuşlardır. Münakaşa kızışınca İfakat, takunye ile Fethinin başına vurmuş, yakalanmıştır. Sol kolundan bıçakladı Elmadağı caddesinde oturan Hüsnü ile Receb, aralarındaki bir kadm meselesı Beyaz bez üzerine karşısındaki Kamyüzünden kavga etmişlerdir. Kavga kıpasya'mn hayali gözlerinden girip gön zışınca Hüsnü bıçağını çekerek Recebi lünden dökülüyor ve Appelle en büyük sol kolundan yaralamıştır. şaheserini ve resim san'atınm nadide eserlerinden birisini vücude getiriyor. Hakikaten Appelle'in o zamana kadar yaptığı eserleri takdire lâyık olmakla beEbedî Şefin hayatına aid raber Kampasya'yı tasvir eden kadar muvaffak değildir. Çünkü san'atkâr o eser100 den fazla fotoğraf lerini, çok çahşmasına, kırılmaz azmine bulunan Atatürk nüshamedyundur. Onlarda en nihayet san'at sını mutlaka okuyunuz aşkmın semerelerini görmek mümkündiir/ FOTO MAGAZiN Nevyork'ta ParkAvenu denilen semtte, Dal Bengler firmasmın geniş salonlu büyük büroları vardır; bu bürolarda 10 telefon hattı, haricle irtibatı temin ve tipik olması gözetilerek seçilmiş 20 kız, bir oyana, bir buyana seğirtip hizmet eder. Vergi dairesi, bu firma bürolannın senevî 100,000 dolar safi gelir getirdi ğini resmen söylemektedir. Halbuki bu müessesenin sahibi olan Dal Bengler, sadece bir nasihat vericıdir! Nevyork'ta, hatta bütün Birleşik A merika hükumeti hududları içerisinde, bu Dal Bengler müessesesine olduğu kadar mektub gelen pek az müessese bulun maktadır. Diğer taraftan bu müesse, en çok mektub gönderen müesseselerin başmda gelmektedir. Posta müvezzileri, günde altı defa mfessesenin bulunduğu binanm yüksek katına çıkaran asansöre her defasında içerisi tıklım tıklım mektub dolu bir çift çuvalla binmekte ve ayni sayıda cevab mektublarile dolu çifter çifter çuvalları alıp aşağıya inmektedirler. Müesseseye gelen mektublar, hiç bekletilmeden, derhal açıhr, sıraya konu lur, cevab vermek hangi büronun mütehassıslanna aid göriılürse, o bürolara gönderilir. Eğer çetin suallerle karşılaşılrrsa, bilhassa ehil mütehassıslara ve en j KADİNVEMODA I akla gelmez denilebilecek sual yazılı mektublar da, bizzat müessese sahibi Dal Bengler'e yollanır. Bu adam, en kompleks sualler karşısında bile bunalmaz; mutlaka içinden çıkmanın yolunu bul makta ustadır! Dal Bengler, bu firmayı ve bürolarını kurarken müthiş reklâm masrafım göze aldırmış, külliyetli para harcıyarak bü tün dünyaya ilânlar dağıttırmıştır. Ve bu ilânlarda da, kendisinin hayatm herhangi bir müşkülünü halledebileceğini, icab eden nasihatleri verebileceğini, her pü rüzlü işe bir hal çaresi bulacağmı ileri sürerek, övünmüştür. Sevdalanan kim seler. türlü müşküller karşısında uyku suz geceler geçirenler, bu ilânların sihrin« kapılmakta, çalakalem derd yana rak, Dal Bengler'e başvurmaktadırlar. îşte günde altı defa çifter çifter yüksek kata çıkarılan çuvallar. bu yeryüzünde derd arayıp da derman bu'amıyanların süzişli mektublarile dopdoludur! Dal Bengler, kurnaz bir adamdır, pek ihtiyatlı davranır. Tıbbî sualler, mesgalesinden kat'î surette haricdir. Pek karışık sualler karşısında, alâkalının kendisini ziyaret etmesini tavsiye eden bu adamın müessesesinde, bu ziyaretler için hususî bölmeler mevcuddur. Duvarları mavi, kırmızı, yeşil, turuncu, sarı türlü renklerdc boyalı, döşeli dayaiı bölmeler, bu renklerile hangi mevzulara mahsus bulunduklarmı ifadelendirir. Ziyaretçi nin sakinleştirilmesi mi, yoksa heyecan landmlması mı bahis rnevzuudur? Gö türüleceği bölmenin tefrikinde, bu da gözönünde tutulur. Her derde derman bulan adam olmakla övünen Dal Bengler, kendine has kabiliyeti haizdir. In sanlarm ruhî haletine nüfuz etmesini bilir, kocasmın yanmdan kaçan kadını da, kalbi ilk sevgi heyecanüe çarpan kızı da ikna edici sözlerle buhranlardan çekip Parisin en kibar yarış yerlerinden â sryınr. deta bir moda meşheri sayılan Autuvilîşte bir misal... de son görülen mantolardan: Kürkün eGünün birinde kendisini çok zengin tekte orijinal bir şekilde kullanılışına aid çok güzel bir nümune. bir Kübalı ziyarete geîerek, derdini an Tamam! Buna ne iyi dikkat etmişsin. Ben de böyle görüyordum, fakat bunu senin kadar iyi anlatamıyordum kendime: Evet... Sözlerile akıllı, hareketlerile deli! Çünkü Selmanın sözleri aklmdan, hareketleri sevki tabiilerinden, insiyaklarından doğuyor. Sözlerine hâkim de hareketlerine hâkim değil gibi birşey. Işte onun bu ikiliği insanı şaşırtıyor ve cezbediyor. Tamam! Işte gel de bunu Salime anlat! Halim söyliyeceği sözleri zihninde iyi bir kontrolden geçirerek devam etti: Evet, hiç şüphe yok güzel kadın, tepeden tırnağa kadar ihtiras ve... şehvet! Sonra hayatı, mazisi, hali, içinde yaşadığı o karanlık dekor, herşey facialarla dolu. Insana o yalının her odasmda bir cenaze varmış gibi geliyor. Selmanın gözleri de öyîe. Hiç mubalâğa etmemişsin: Insana ölümü düşündürüyor. Meselâ, farzet ki bu taze, bu güzel, bu çok duygulu kadın bir ölü yıkayıcısı dır. îşi gücü budur farzet! Işte gözlerinde hep şimdiye kadar gördüğü yüzlerce ölünün gizli resimleri yığılmış gibi matemli bir karanlık var. Fakat gene güzel bu gözler. Çünkü o karanlığın içinde gene latıyor. Karısı kaçmıştır. Flonda'nm herhangi bir yerinde oturuyor ve kocasının ismıni bile anmak ıstememekte musır! Ve işin garıbi, koca, kendisi karısınm ne sebeble kaçtığmı sezemiyor. Bengler, meseleyi tahkike elkoyup, detektiflerinden birkaçuıı, bu Kübahnın yaşayış tarzını araştırmak üzere etraıa koşturuyor ve çok geçmeden bu erkeğin, eksanlrik bir kadına koca olamıyacak kadar top ol duğuna delâlet edici raporlar alıyor. Bunun üzerine, karısı kaçan kocaya, ismini söyledıği bir revü dansözlerinden altı güzel kızı, nöbetleşe koluna takmasını ve hergün birile gezip tozmasını, yemek yemesini tavsiye ediyor. Kübalı da, bu nasihate göre hareketle, hergün Nevyork'un güzel kızlanndan birini koluna takıyor. Derken muhtelif gazetelerde Kübahnın bu kızlarla beraber çekilmiş resimleri basılıyor. Ve bu pıân, tesirsiz kalmıyor. Florida'da yangelip safa sürerken bu resimleri gören karısı, öfkeleniyor, kıs kanclık nöbetine uğrıyarak, Nevyork'a dönüyor. Tepine tepine kocasından he sab soruyor. Şimdi koca, kansını tekrar kazanabilecek vaziyette! Uslu bir ko cayken adı çapkına çıkmış o'mak paha sma! Fakat, artık kansından soğumuş tur; koluna taktığı kızlardan birini ni kâhlıyor. Kübahnın, yanrp tutuştuğu karısını boşayıvermesi, Bengler'i biraz şaşırtmışhr; ancak, boşanan kadının kendisinden tazminat istemesi büsbütün şaşırtıcı! Kadm, «sen, kocamın bana olan saf temayülünü çaldın!» diyor. Başka bir misal daha... Amerikalı bir sanayici, işile gücile fazlaca meşgul.. Buna rağmen gıjnün bırmde karısının gözlerinin başka erkekler üzerine, bilhassa cenub iklimleri ahalisi tipinde yakışıklı erkeklere çevrildiğinin farkına varıyor. Bu sanayicimn müıacaati karşısmda, Bengler, karısını bu cenub tipi erkeklere temayülden kaîtaracağmı vadederek, Brodvey aktörlerinden birini parayla tutuyor, onu Venedik'li bır kont rolünde hayat sahnesine çıkarıp, sana yicinin kansile karşılaştınyor. Hayat sahnesindc rol oynıyan Brodvey'li aktör, kadının etrafmda dolaşıyor, ona tutkun görünerek kendisini Vene dik'e sureta kaçırıyor; ancak orada muhteşem bir saraya yerleştirecek yerde, berbad bir meyhanenin mutfağında yemek pişirmeğe, bulaşık yıkamağa zorluyor. Plân, müessir surette hazırlanmıştır. Yemek pişirip bulaşık yıkamağa zorlanan Amerikalı kadın, ürperiyor, derhal Ve nedik'teki Amerika kcnsolosıma gidiyor. Zaten konsoloshanede Amerikaya dönmesi için hazır bulundurulan birinci mevki kamara bileti elinde, ilk hareket eden vapura binip, gerisingeri, dönüyor. italyan konttan tiksinmiş halde, kocasmın kolları arasına atılıyor. Bazan ciddî bir üzilntü tejirile, bazan acayib bir kaprise kapılarak Dal Beng ler'e müracaat edenlere, o, ya mektubla tavsiyede bulunmak, va şifahen yoî göstermek, ya da bulduğu çarenın tatbikını üzerine almak suretile şifa bahşedip, kurtarıcı rolünü, işini başanyor. Işte senede 100,000 dolar safi gelirin sırrı paralayıcı bu müthiş kelime nereden geldı dılimin ucuna? Mazur gör! paralayıcı bir yaşama aşkı var. Çok samimi ve çok yalancı gibi görünüyor. Seni şaşırtan da bu değil mi? Nevzad sigarasını söndürür söndürmez bir tane daha yaktı ve tasdik etti: Tamamile! Mükemmel! Devam et! Halim düşündü. Nevzadın verdiği bu cesaretle daha ileriye gidebilir miydi? Bir tecrübeye karar vererek devam etti: Işte onun bu hali femme falale dedıkleri meş'um kadın tiplerini hatıra getiriyor. Ben tiplere pek inanmam. Galiba yalnız romanlarda ve fılmlerde vardır. Onların şeametleri bir karakter değil, tesadüf neticesidir samyorum. Işte böyle, meselâ, bu kadının hayatında olduğu gibi üstüste dört intihar vak'ası onu ister istemez meş'um kadın rolüne sevkedebilir. Gözile görmiyen böyle bir kadının mevcudiyetine kolay kolay inanır mı? Onun hayatını, içinde yaşadığı dekoru, acayib hallerini kime anlatsan... hem ben de sana gelirken «bu bir masal kadını» demedim mi? kime anlatsan böyle der. Halim nefes aldı ve cesaretini toplıya field hapisanesinde kalb sektesinden öldüğü haber veri liyor. Taşkın mu hayyilesi yüzünden kendisine 1 numa ralı yalancı lâkabı verilen G. Means, Dolandıncı G. birçok doktorların, Means bilhassa ruh hasta lıkları mütehassıslarmın şiddetli alâ kasını celbetmiş bır adamdı. 1879 se nesinde Kaliforniyada doğan Gustave Means, 1912 senesine kadar, mensub olduğu ailenin mevkii ve şerefile müte nasib çok dürüst, çok namuskâr ve uslu bir hayat geçirdikten sonra, o tarihte, bır şimendifer kazası neticesinde hu sule geldiği tahmin olunan büyük bir değişiklik göstermiş ve bir takım kötü huylar, fena temayüllerle kendini herkesin gözünden düşürmüştür. Means, o tarihte seyyar komisyonculukla iştigal ediyordu. İlk marifeti, manastırda okuyan bir genc kızı izdivac vadile aldatmak oldu. Bu birinci ahlâksızlığı, Harbi Umumiden sonra, diğer leri takib ettl Means'ın, istihbarat servlsl memurtf sıfatile, Alman casusları işinde adı geçti. Hayalî çok geniş olan bu adam, tab esası olmıyan bir yığın ifşaatta bulu narak işi büsbütün karıştırmış, kendi aleyhinde ithamlara yol açmıştı. Bu tehlikeli işten yakasını güçlükle kttrtar dıktan sonra, Şikagolu bir milyoner kadmla münasebet peyda etmiş, 1917 senesinde, kadının ölü olarak bulunması üzerine, malî işlerinin bozukluğu yü zünden cinayetle itham edilmi^ti. Mahkemede kendisini çok kuvvetle müdafaa etti ve jüri, hakkında beraet ka rarı verdi. Bundan sonra sivil polis memurluğuna giren Means, muazzam bir altın kaçakçılığından mahkum olmuş, dört se ne hap ste yatıp çıktıktan sonra Cum hur Reisi Harding'in tabiî ölümle öl mediği meselesini ortaya çıkararak Amerikada büyük bir rezalete sebebivet vermiş, nihayet Lindberg' n cocuğu kaçırıldığı zaman, bu hâdiseden istıfade ederek, guya çocuk hırsızlarını tanıdığını söylemiş ve Vaşington kitabcılarırtdan birinin karısından hırsızlara fid yei necat vereceği bahanes^e 20,000 îngiliz lirası dolandırarak on beş sene hapse mahkum olmuştur. Hapisanede bu müddeti doldurmakla meşguldü. Fakat, hapse girdiği gündenberi, alâkadar makamlan taciz etmek ten geri kalmamış, çok mühim ifşaatta bulunacağını söylıyerek tahliyesini is temiş durmuştu. Amerika ordusunda yeni, mürettebatsız tayyareler Önümüzdeki yaz mevsiminde, Ame rika hava ordusunda Roboto tertibi altı tayyare çalışmağa başlıyacaktır. Bu tayyareler radyo vasıtasile idare edilecek, mürettebatsız olarak yarım saat uça bilecek ve karadan idare eden kimsenin bir işaretile kendi kendine yere inebilecektır. Bu usulün, atış talimleri için, daha büyük tayyarelere teşmili düşünül mektedir. Bu otomatik taj'yarelerden üçü sahil müdafaa topçusu emrine verilecek, diğer üçü hava ordusunda hedef olarak kullanüacaktır. rak devam etti: Fakat var işte, böyle insanlar var. Koskoca Türkiye, koskoca İstanbul. tçinde milyonlarca tip saklı. Her gün binlerce evin içinde binlerce vak'a oluyor. Bunîann çoğu gazetelere geçmez, çatı altında kalır. Bu çokluk içinde imkân da zenşindır. Bu ne\riden müvazenesiz kadınlar da belki az değildir. Müvazenesiz, diyorum, şüphe mi var? Doktor hasta der bunlara ve hastalıklarına türlü isimler de koyar. Halk daha kestirme söyler: DeU der, çıkar. Ne olursa olsun, Nevzad, bana son fikrimi sorarsan şuduTt Selma ancak bir sergüzeşt mevzuu olabilir. Daha esaslı projelere dayanabile cek bir tip değil. Evlenmeği düşünme. Sana bütün samimiyetimle söylüyorum: Hata edersin. Nevzad güldü ve kederi istihzaya karıştıran bir sesle: İyi başladın, Halim, dedi, fakat fena bitirdin. İlk görüşlerin doğru idi, sonra şairane psikolojilere saptm. Sel maya ölü yıkayıcılık ettirecek kadar şairane... Fakat hakkın var. Ben de sana söyledim esasen, değil mi? O kadın ve o yalı insana böyle şeyler düşündürüyor. lArkası vari meni nekadar istiyordum. Sigaralan yaktılar. Halim öksürdü. Verebileceği cevabı Nervrzad kadar ken1*^* Tefrika : 7 **^***^**^**** Yazan : Server Bedi 0^L disi de merakla bekliyormuş gibi kaşlarını hayret ve tereddüd ifade eden bir Çünkü Halimin ilk sözleri şöyle kendi kendine kızıyordu. Ya Feriha, ka genişlikle yukarı kaldırdı, yutkundu, bibirşeyler olacaktı: «Dostum! Benim nsı? Ya Ufuk, bir buçuk yaşındaki kızı? raz durdu ve dedi ki: ağzımdan hakikati öğrenmek ister mi Dört senelik evliydi. Ferihayı artık iyiden Güzelliğine güzel kadın. Diyecek sin? Bu kadın güzel, sadece güzel, işte iyiye şef kate çevrilmiş bir aşkla seviyordu. yok. Fakat bana gücenme. Salim Bey o kadar. Geri tarafı hasta bir sevki tabiî Bir an için bile olsa, şimdiye kadar ona tarzında onun aleyhinde bulunacak değiyığımndan ibaret. Evet, hasta. Doktorlar bu Selmadan başka ihanet arzusu telkin lim. Yanlış anlama. Ben... fikirlerimden bu hastalığın adım bilirler, onlara sor. eden bir tek kadın çıkmadı. Nevzadın ziyade çünkü ilk görüşte bunlar yanlış Fakat hasta. Bir sürü ölüm vak'aları iki karış ötedeki yüzü ve önüne iğilmiş oîabilir Selmanın üstümde bıraktığı teiçinde muvazenesini adamakıllı kaybet gözlerinin ince damarîan seçilen kapak sirleri söyliyeceğim. Darılma. İlkönce ben miş. Benim sana tavsiyem: Şimdiye ka ları karşısmda, ku^'etli endişelerin kar onu ya şımarmış, isterik, yapmacıklı bir dar eğlendiğin kadar eğlendin. Bırak gacık burgacıklarla dolu, köşeli ve kuru kadın, yahud da kızma! deli sandım! artık. Bu işin sonu yok. ınanma bu ka alnı karşısında, sayısız hatıraları bir anda Hatta şuurunu imtihan etmek bile ak dına. Alelâde aşifte bu. Seni aldahyor. uyandıran, fakat çokluklarından dolayı lımdan geçiyordu. Sonra baktım, şiirden Delil mi istiyorsun? İspat mı istiyorsun? hiçbirini şuura çıkarmıyan sıcak ve dost bahsederken, düzgün konuşuyor. Belki Işte: Beni de gizlice yalıya davet etti!» hüviyeti karşısında utancı artıyordu. He de gururumu okşadığı için bana öyle gelFakat şimdi anhyordu ki bu sözleri men herşeyi söylemekten onu alıkoyan di. Fakat değil. Bütün sözleri akıllı, müsöylemek, yalnız Selmanın davetini de son arzu engelini de ezmek ktiyordu. vazeneli. Beklediğim gibi sapıtmadı. Tabirin kabalığmı mazur gör: Ben sapıtacak ğil, Nevzadın dostluğunu da kaybetme Onüne baktı, kaşlannı çattı ve sustu. Gözlerini kaldıran Nevzad ona taba diye korkuyordum, sapıtmadı. Fakat ğe mal olabilirdi. Ne yapmalıydı? Dostbaşka birşey var. Bu kadınm sözlerile ça bir ihtiyatla onu incitmiyerek ve haki kasmı uzatarak: kati ona azar azar sezdirerek anlatmak Bırakalım şu Salimî... dedi, sen ne hareketleri birbirini tutmuyor. Nasıl ditan başka çare yoktu. Nevzadın yüzüne dıyorsun bu kadm için? Aylardanberi yeyim?Selma sözlerile akıllı, hareketlebaktıkça ona karsı bir alcaklığı kabul et yalnız bunu bilmek istiyorum. Selmayı rile... deli! mekte bir an tereddüde düştüğü için de ilk tamdığım gündenberi senin onu görNevzad sıçradı ve bağırdı: [ SELMA ve GOLGESi j