4 Aralık 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

4 Aralık 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 4 Birincikânun 1938 ADLîYEDE VE Macar istanm geçirmekte Kabine Pilsudski'nin = MAHKEMELERDE Lik maçları çizdiği yolu takib edecek olduğu büyük bııhran Ikinci devre müsabakaToprak ve Yahudi meselesinin doğurduğu larına bugün baslanıyor Bugün dört sahada da lik maçlannın kriz henüz hafledilmekten çok uzaktır ikinci devresine başlanacaktır. B u d a p e ş t e 2 8 sonterşin Macaristan büyük bir buhran geçirior. Dahılî sebeblerden olduğu kadar haicî sebeblerden de ileri gelen bu bulıan, eğer arayere Yahudi meselesi karı§namış bulunsaydı, sakin bir tekâroül içinle geçip gidecek ve Macar ikusadiyatını Lomşu iktısadiyatına, Macar siyaseilni >omşu siyasetine göre âyar etmekten îbaet olan bir istihale içinde tedricî surette lalledildbilecekti. Fakat, araya Yahudi neselesi de kanştığı için buhran kcskin >ir şekil aldı ve hükumetk Macar Mebısan Meclisini ihtilâf halinde bırakarak, mredi hükumetini istifaya ve fakat, Kral ^aibi Horty'yi de bu istifayı kabul etnemeğe mecbur bıraktı. Avusturyamn Mmanya tarafmdan ilhakını müteakib vlacaristanı kuvvetle istilâ eden Nazi ialçası esnasında, bu memleket «Yahudiler Lanumu» ünvanile bir kanun yapmıştı. 3u kanun, Yahudilerin Macar hayafcna ştiraklerini birtakım kayıd ve şartlar ve )ir takım hududlar içine sokmakla berajer, bu memleketteki Yahudi aleyhtararmı tatmin etmedi. Konulan kayıd ve lartların hafif, tatbikat devrinin uzun bir ramanla mukayyed oluşu, Macar Nazierini ve bilhassa gencliği hiç memnun etniyordu. Diğer taraftan Macaristanın Jekoslovakyadan aldığı arazi bu memlecete bir milyondan fazla yeni bir Macar nüfusu soktu. Bunlann başlannda bulunan Macar lideri Yoross, Macaristana Yahudi aleyhtarhğını kuvvetlendiren bir unsur olarak geldi. Bu esnada haricî hâdiselerde, şimdiye kadar demokratik an'anelerden ayrılmamakta ısrar eden ve bu siyasette Macarutanın büyümekte olan Alman nüfuzuna karşı istiklâlini müdafaa çaresini arayan înnredi hükumetini, Nazi taleblerinin bir kısmına ol=un boyun eğmek ıztırannda bıraktı. Bu ıztırarı intac eden sebebleri hu'âsa edeyim: 1 Macaristan için, siyaset sahasında, Berlin Roma mihverinin hareketlerni takib etmek bir zaruret şeklini aldı. Şarkî ve Cenubî Avrupada istediği gibi hareket eylemek hürriyetini elde eden bu mıhver, Macaristanı her taraftan ihata etmiş bir kuvvet şeklini aldıktan sonra arhk Macaristan için yapılabilecek başka bırsey kalamazdı. 2 Ihracatınm yüzde seksenini Alrranya ile İtalyaya gönderen Macaristan, iktısadî siyaset ve bilhassa iktısadî teşkilât bakımından da kendisini bu memleketlere uydurmak mecburiyetini hissetü. Teşkilâtlı ve dümenli müşteriler ve satıcılar karşısmda, bu memleket, liberal sisteme sadık kalma yolunda ne kadar ısrar edebilirdi ise şimdiye kadar bunu yapmaya çalısmıştır. Fakat, daha fazlasım yapamazdı. * * * Uçüncü ve en mühim âmil: Macaristan, Merkezî Avrupada Yahudiliğin en kuvvetle sanîdığı ve en şiddetle emerek Macar nüfusunu manen ve maddeten zayif ve fakir düşürdüğü bir memlekettir. Macaristandaki Yahudi nüfuzu, ne Almanyada, ne de İtalyada vardır. Bunun bir misli anrak Avusturyada görülebüiyordu. Orası Nazileştikten sonra Macaristan, Merkezî Avrupanın en çok Yahudi nüfuzu elinde kalan memleketi oldu. Birkaç rakam: Macaristanda Yahudilerin umumî nüfusa nipeti yüzde yirmidir. Ancak bu nispet Budapestede yüzde Taksim stadmda: Saat 13 te Kara gümrük Anadoluhisar, saat 14,45 te Galatasaray İstanbuLspor takımları karşılaşacaklardır. Şeref stadında: Öğleden evvel Beşiktaş İstanbulspor B takımları, saat 13 te Anadolu Fener Yılmaz, saat 14,45 te de senenin en mühim ınaçı olan Fenerbahçe Beşiktaş maçı yapılacaktır. Fenerbahçe stadmda: Saat 13 te Hilâl Vefa A takımlan, saat 14,45 te de Süleymaniye Topkapı A takımları oynıyacaklardır. Süleymaniye stadında: tkinci kümeden Galata Gencler Davudpaşa B. takımları saat 9 da, Beylerbeyi Davud paşa A takımlan saat 11 de, Anadolu Galata gencler A takımları saat 13 te ve Eyüb Ortaköy A takımları saat 14,45 te karşılaşacaklardır. Barutgücü sahasında: Saat 15 te Ni şantaşıspor Barutgücü A takımlan, saat 13 te Nişantasıspor Barutgücü B takımları, saat 10 da Doğanspor Barutgücü genc takımları. Futbol maçlarından başka saat 15 te Nişantaşspor Barutgücü arasında voleybol, saat 13,30 da ayni kuluübler arasında voleybol ve saat 9,30 da gene ayni •kulübler arasında pingpong miisabaBundan dolayı, Yaihudi aleyritarlıgı, kalan yapılacaktır. Macaristanda sür'atle ilerledi ve bugün Hiç yoktan bir ölüm bu memleketin en büyük gailesi ve meseödemiş (Hususî) ödemişin Gazi lesi haline geldL Eğer biriken husumetbülvannda 61 numaralı evde oturan leri salim bir mecradan akıtmaya irr.kân Pirlepeli Receb oğlu 18 yaşında Nihad, bulunmazsa Almanyadaki ahval burada evde iki arkadaşile beraber otururken da başgösterecekti. Bundan evvelki hü dayısınm tabancasmı kurcalamak istekumet bu işe başladı ve Imredi hükume miş, fakat süâh ateş almış, kurşunlar, ti d« devam etti. Ancak alınan tetbirle karşısmda oturan arkadaşı Salâhaddi rin MacaT kütlelerini ve gertcliğini t,atmin nin karnma isabet ederek zavallıyı öl edecek kuvvette olrnaması yüzünden bun dürmüştür. Katil, tevkif edilmiştir. lan daha sfkı bir hale getirmek zarureti de geldi. Hükumet fırkasından aynlmış hâsıl olduğu sırada Macaristanın siyaset olan meb'uslar, müntehibleri tarafından sahnesine Slovakya Maçaarlığmdan gelen gönderilen kesif bir protesto telgrafı tomDoktor Jaross da dahil oldu. bardımanma uğradılar. Vilâyetlerde büyirmi altıyı buluyor. Fakat, bu, baş hesabile bir nispettir. Servet, siyaset ve entellektüel nüfuzu bakımından Budapeşte, yani Macaristanın merkezi, ka'.bi, başı yüzde yetmiş Yahudi nüfuzu aîtmdadır. İktısadî hayat, matbuat ve binnetke siyaset onlarm elleri içindedir. Budapeşte, ucuz, güzel, yeni ve pek çok turist getiren bir şehirdir. Geniş bir lüks içinde yaşayan Budapeşte haricine çıkıldı mı, köylerde halk kütleleri, yani Macarlar fakirdirler. Mahsulleri çok para etmez; toprakların en güzel kısımlan, malikâneler halinde ya doğrudan doğruya Yahudilerin ellerindedir, yahud da yakalarını Yahudi sarrafların ellerine kaptırmış olan hovarda asilzadelere aiddir. Bunun için Macar halkı, kendisini iki büyük tazyik akında hissediydr: Yahudi nüfuzu ve toprak derdi. Budapeşteyi ele almış olan Yahudi nüfuzu oradaki hayatı, parlak, c a z i ve gelirli yapmak için köy Macaristaram sülük gibi emiyor. O kadar ki Macar köylerinde yasatî yevmfye bir pengöye kadardır. Halbuki bu bir pengö ile Budapestede bazan bir kahve bile içilemez! Gürültü de bundan koptu. Macar hükumetinin Yahudilige karşı şiddetli tctbirler hazrrlamak üzere bulunduğunu gören liberal fırkalarl,a bu işlerin arasında toprak meselelerinin de meydana atılmak üzere olduğunu sezen asilzadeler ve ayni zamanda adım adım yaklaşan nazilik karşısmda mevkilerinin tehlikede kaldığını gören katolikler, kısım kısım hükumet fırkasından ayrılıp hükumete karşı mücadele vaziyetini almaya karar verdiler. Aym yirmi üçüncü gürrü akdedilen bir celsede Doktor Imredi, nispeten genc bir asilzade, Macar meb'uslarının karşılarına hükumetin umumî siyasetmi ath. Son günlerde küçük bir tebeddül yaparak, kendi içinde ıslahat hareketini kuvvetlendirmiş olan kabine, bu umumî münakaşada ıslahat yolunda ileri gideceğini anlatıp ortaya itimad reyini atınca ekalliyette yük nümayişler yapıldı. Fırkalar, birbirini müteakib içrknalar yaptılar. Öyle &nIaşılıyor ki îmredi hükumeti mevkiini muhafaza edecek ve tekrar parlâmento karşısına çıkacaktır. Parlâmento bu defa oya bir ekseriyet temm edecekrlr, yahud da dağılacaktır. Macaristanda, bir taraftan Yahudi, diğer taraftan toprak meselesi, en ciddî bir şekilde artık meydana konulmuş o'uyor. Bir tarafta hâlâ aristokratik toprak bünyesini, öbür tarafta da liberal Yahudi iktısadiyatı sistemini muhafaza eden Macaristan artık bu halde gidemez. Bunu anlamış olanlar hükumet etrafında toplanıyorlar. Anl,amamış olanlar da, Macar vilâyetlerinden yükselen fakir kö'ylü dalgalannm ve Budapestede kaynaşan genc ve işsiz müne\rverler hareketinin kütle halindeki taarruzlan altında ezilmeğe mahkumdurlar. Macar köylüsü de, işsiz ve münevver Macar gencliği de haklıdırlar. Budapeşte bir Macar şehri olmakla beraber bu şehrin en yüksek, müreffeh ve mes'ud kısmı Yahudilerdir. Bütün dünyada görülebilen lüksün en yüksek derecesi bu şehirde de mevcudsa bundan istifade edenlerin yüzde doksanı yalnız Yahudilerdir. Eğer Yahudiler bu vaziyeti anlarlar ve hâdiselere karşı boyun eğerlerse Macar hükumeti, bunlan en az zarar görecekleri bir şekilde halkın husumetinden kurtarmaya çalışacakttr. Aksi takdirde Macaristanda Yahudiler ve bunlann aralannda bir kısmı asilzadeler çok fena günler görmeğe doğru gidiyorlar. *** zünü gördüğümü istemiyor. Onun için başını çevirme, diyor. Hiç kımıldamıyorum. Gözlerimi de aynadan ayırmıyorum. Üstüme doğru iğilişini, dudaklannın oynayışuıı, hep bir duman içinde, bir hayal gibi görüyorum. Dediğimi yaparsam, senin için hiçbir korku yok. Ölümden de kurtulursun. Ver, şu yazdığın defteri!.. Haydi, nerede ise bul. Arkana dönmeden, başını çevirmeden yürü!.. Bul, çıkar. Benim gene kımıldamadığımı gördü. Elindeki bıçakla üstüme dogru biraz daha yüklendi: Haydi, diyorum. Ver şunu, yoksa... Tıkanır gibi, soluk soluğa: Defter burada değil, dedim. Mektubunuzu aldıktan sonra, götürdüm, kaptana verdim. O sakladı. Sözüme manmiş olacak ki bıçağın omuzlarıma doğru dayanişı biraz gevşedi. Eskisi kadar acımaz oldu. Birdenbire canı sıkılmış, öfkelenmiş gibi homurdandı: Doğru söyle, dedi. Yalan olduğunu anlarsam, sen düşün!.. Beni aldatmağa kalkma, sonra sen pişman oluTsun. Inan olsun, kaptana verdim. Işterseniz gideyim, getireyim. Bıçağı tutan elini çekti. Öteki eli, demirden bîr pençe gîbi omzuma yapıştı. Varşova 3 (a.a.) Diyetin adî içtima devresi dün açılmiftır. Başvekil Skladkovski'nin söylemiş olduğu kısa bir küşad nutkundan sonra Başvekil muavini ve Maliye Nazırı Kweatkowski, iktisadî ve malî vaziyet hakkmda uzun izahat ve teşrihatta bulunmuştur. Başvekil muavini, Cieszyn silezyasmm Polonyaya raptedilmesi ve Lirvanya ile münasebetlerin normalleşmesi hususları nm iktısadî program üzerinde tesir icrasından hâlî kalmıyacağını beyandan sonra 20 senelık istıklâl devresinin son derece müspet olan bilânçosundan bahsetmiş ve 1918 senesindenberi tahakkuk sahasına isal edilmiş olan terakkiyatın bir tablosunu çizmiştir. Beynelmilel iktısadî vaziyetten bahseden hatib, modern dünyanm garabetleri üzerinde ısrar etmiş ve bu dünyada bazı memleketlerin adam ve sermaye kıtlığmdan mustarib olduğunu ve bir müsavat vücude getirilmesi imkânının ise mevcud oîmadığım söylemiştir. Başvekil Skladkovski, yeni meb'usları selâmlıyarak, bunlann 11 milyon vatandaş tarafından intihab edildiğini ve şimdiye kadar Polonyada bu kadar büyük rakam kaydedilmediğini söylemiştir. Başvekil, hükumetin parlâmento ile samimî vc sıkı bir şekilde teşriki m«sai edecegine dair teminat vermiş ve demiştir ki: « Pirsudski'nin vasiyetnamesinde çizdiği yolu takib edeceğimizi kuvvetle tahmin ediyorum. Reisicumihurun ve Mareşal Smigli Ridz'in direktiflerine tefavuk eden bu yol, Polonyaya tarihte kendine lâyık olan mevkii verecektir.» *EŞTE MEKTUBLARh Leh Meclisi açıldı Bir gramofon çalma davası Evet, Sehermiş amma karısı değilmiş! Suçlu kadının gösterdiği kıranta adam, bir anda umumî dikkati üzerinde topladı, herkes neticeyi bekliyordu Kadın, durduğu yerde boyuna hare ket halinde idi. Hâkimin kendisine sual sormasını beklerken, belindeki ke merin tokasile oynuyor, tekrar tekrar mantosunun yenlerindeki süs düğme lere giden parmakları, daha sık olmak üzere başörtüsünü çekib düzeltme hareketinde bulunuyordu. Lâkin, kasımpati desenli tülden başörtüsü, sanki hiç düzeltilemiyor, oldukça genc kadmın kumral saçlan üzerinden bojoına kayıyor du. İnce tipte olan bu kadm, pek heyecanlıydı. Hem de hayli, göze çarpacak derecede... Hâkimin. sormasını beklerken bir nöbet daha dudaklarmı ısırıyordu, ki sual karşısmda kaldı: Gramofon çaldığmız ve bunu kullanılmaz hale getirdiğiniz iddia olunuyor. Davanın mevzuu, hulâsa olarak bundan ıbaret! Nasıl oldu bu iş? Genc kadm, dilinin ucunu dudakları üzerinde gezdirip sustu, derin bir nefes aldı ve sonra asabî tonlu bir sesle söze başladı: Ben bu gramofonu ük defa çalma dım, ki! Daima çalarım. Buna kendisi de, yani benımle ayni evin bir katmda kiracı olan kadm da müsaade etmişti. O, evin olsun, olmasm, ne zaman canım bir parça eğlenmek istese, gramofonu alt kata indirirdim, hatta plâklannı da alıp götürürdüm, benimkilerden bıktıkça! Amma, o gece kocam yeni bir çift plâk getirmişti, asıl onları dinlemek arzu ettiğimizden.,. Durun hele! Siz, çalmağı davacınızın iddiasmdan tamamile başka türlü anlatıyorsunuz. Davacımz, aşağı yukan bir hırsızlık yapıldığı ve kendisi bunu tespit edince de gramofonu ancak bozulmuş halde tekrar ele geçirebildiği iddiasmdadır. Bir nöbet daha dudak ısıran genc kadm, telâşla atıldı: Böyle bir iddiada bulunması, acayibdir! Çünkü, herkes bilir ki, bu gramo fonu ben, icabında onun bulunmadığı zamanlarda da kendi katıma, hem de birçok kere indirmişimdir. Ve sonradan kendisi gelip de bizim kendi gramofo nunu çaldığımızı gördüa^i, işittiği halde kat'iyyen bunu mesele yapmamıştır! Böyle olduğuna göre, kaç defa alman bir gramofon. bir defasında gene öyle alınmakla, çalmmış sayılabilir mi? Bu, davacmızın iddiasıdır! Ama doğru değil.. Rica ederim.. Orasmı sonunda mahkeme takdir eder. Sonra, bir nokta daha var. Sizin bu gramofonu kullanılmaz hale getridiğinizi de ileri sürüyor? Genc kadm, uzun çekimli kaşlanm kaldırıp, yüzünde yeni bir hayret ifadesile: Gramofon. dedi, zaten eskimişti. Kaç defa kendisi çalarken zenbereği kınlmış. tamir ettirmişti. Hatta bir defasında da benim kocamla tamire göndermişti. İşte, kocam burada! Söylesin! Ve sulh ceza salonunda bu muhake meyi dinliyenler, gözlerini genc kadının gösterd.ği adama çevirdiler. Kıranta bir adam, dinleyenler arasında şöj^le bir köşeye çekilmiş, orada duvara yaslan mıştı. Böyle ansızm gösterilince irkildi. run her yanından duyuldu. Öyleyken, hâlâ ortalıkta hiç kimse yok. Ne kamarot geliyor, ne de yolculardan birisî... Kapıya doğru koştum: Kimse yok mu orada?.. Diye bağırmağa başladım. Hiç ses veren olmadı. Neden sonra bir başka kamarot, hiç tanımadığım birisi göründü: Birşey mi istiyorsunuz?.. Diye sordu: Bizim kamarot nerede?.. Nuri mi?.. Görmedim. Kamarot biraz daha sokuldu. Yüzüme baktı: Ne oldunuz?.. Düştünüz mü?.. Elimi yüzüme götürdüm: Birşey mi var?.. Dedim; elime baktım: Kan içînde... Demin Adnan, beni öpmek için sarıldığı zaman yüzüm yırtılmış, kanamış olacak. Dudaklarım da kanıyor; hepsi yüzüme, gözüme bulaşmış. Hiç kimseyi gormediniz mi?.. Gözlüklü, kambur gibi yürüyen bir adama rastgelmediniz mj?.. Simdi buraya gelirken öyle bir adamla karşı karşıya geldim. Nereye gitti?.. Kamaraların birine amma hangisine, onu görmedim. toparlandı. Sesi işitildî: Hayır, hayır! Ben, bu kadının ko cası filân değılim. Gramofondan da ha* berim yok! Buna herkesten ziyade genc kadın şasmış göründü: A a, Cemal! dedi, o nasıl lâkırdı 5yle? Ben, Seher değil miyim Sen, Seher olabüirsin, ama, benim kanm değilsin! Aşkolsun sana, sen bugün buraya.» Ben, bugün buraya şöyle bir yolum düştü de muhakeme dinliyeyim diye geldim! Sen Görünüşte hemen Herkes bu konuşmanm devamım ve neticesini merak içerisinde, dikkat kesilmi^ti. Fakat, hâkim, davada şahid bile olmıyan bir adamın, hele kendisine hâkimce sual so rulmadan muhakemede münakaşaya girişmesini birkaç sözle keserek, kulla nılmaz hale getirmek bahsinde cevabı, zapta şu suretle geçirtti: Gramofon zaten bozukfu, diyor. Öyle yazm! Yazı makinesinin tıkırtıları arasmda, muhakeme, tahkikat safhasmın tekmillenmesine bırakılır bırakılmaz, demin genc kadınla münakaşaya girişen kıranta adam soluğu koridorda alarak uzak laştı. Bir yandan yürürken, işin içyüzü.nü öğrenmek merakhlanndan birkaç kişiye, şöyle diyordu: Bu kadınla eskiden ayni evin ayni katmda komşuluk ederdik. Şimdi ben başka yerde oturuyorum. Beni kocası gibi göstermekten maksadı... O her yerde böyle der aklısıra bir pundunu getirip emrivaki yapacak, fakat bende o göz yok, doğrusu!? Ukrayna meseleri hakkında müzakereler Varşova 3 (a.a.) Başvekil General Skladkovski, Ukrayna parlâmento heyeti murahhaslarile, parlamentontm ikinci reisi Mudrij'i ve meb'us Celevicz'i kabul etmiştir. Bu mülâkat esnasında hali hazirdaki meselelerle Ukrayna işleri görüfülmüştür. îzmitte odun, kömür fiatları tzmit (Hususî) Îzmitte odun ve kömür derdi bütün şiddetile devam et mektedir. Eskiden odun ve kömürünün bolluğu ve ucuzluğile tanınan Îzmitte, ortada hiçbir sebeb ve bahane olmadığı halde bazı muhtekirler, fiatlan yükseltmektedirler. Bir araba odun 4 6 lira, kömür de 14 18 liradır. Belediye henüz lâzım gelen ehemmiyetle bir tedbir alamamış bulunmaktadır. 400 kilo üzüm çürümesin derken... Küçükpazarda Kantarcıîarda manav Şemsi, evvelki gece polislere kavlen ve filen hakaret ettiği, kanunlara karşı yakışık almıyacak sözler söylediği kaydile dün sabah Müddeiumumiliğe ve rilmiştir. Manav Şemsnin bunları, aşırı derecede sarhoş olarak yaptığı bahs mev zuudur. Kendisi, «bir günlük mahku miyetim kat'iyet kesbetmiş. Bunu infaz için beni karakola çağırdılar. Halbuki 400 kilo üzümüm var. Ben, bir gün dükkânı kapatırsam, bunlar çürür. Bu se beble ilâmm. üzümlerimi sattıktan sonra infaz edilmesini söyledim. Kulak asmadılar. Gürültü, patırdı oldu> diyor. Bu meşhud suç davası, dördüncü ceza mahkemesinde görülmektedir. Safranboluda Parti kongresi Safranbolu (Hususî) Parti kaza kongresi toplandı. Atatürkün. hatırasını taziz için üç dakika ayakta durulduktan sonra, mesai raporları, dilekceler okundu. Bu hususta bazı münakaşalar oldu. Dilekçelerde hemen hemen mekteb, hoca, yol; bilhassa köy yollan inşası ileri sürülmekte ve mahrukat işi ve köylülerin meskenirfî kereste ihtiyaclannın temini taleb edilmekte idi. Vilâyet kongresine gidecek murahhaslar seçildik ten sonra kongreye nihayet verilmiştir. kaldı. Bu suretle Macaristanda bir rejim buhranı açılmış oluyordu. * * * Kral Naibi Horty, Mecliste ekalliyette kalan hükumetin istifasım kabuldec istinkâf etti ve parlâmentoyu gelecek aym altısına kadar tatil etti. Tatil karan Ayan Meclisinde okunduğu sırada ise bu Meclis îmredi hükumetine karşı büyük itimad ve dostluk nüm,ayişleri yaptı. Ayni zamanda genclik sokaklara döküldü; hükumet lehine ve mızıkçılık eden mebuslar aleyhinde nümayişler yaptı. Hükumetin aldığı sıkı inzibat tetbirlerine ragmen, birkaç Yahudi mağazası taarruza uğramaktan da kurtulamadı. Ayni tarzda hareketler vilâyetlerden Hiranya Yekta vapuru musademesinden çıkan tazminat davası Köstence açıklarında bir müddet evvel bir kaza olmuş, Norveç bandıralı Hiranya vapuru, Türkiye bandıralı Yekta vapurunu batırmıştı. Bu yüzden açılan tazminat davasında, İstanbul ikinci ticaret mahkemesi, davaya Ru men veya Norveç mahkemelerinde bakılabileceğini kararlaştırmıştı. Temyiz mahkemesi, bu karan nakzetmiş, ticaret mahkemesi nakza ittiba kararı vermiştir. Davaya bura mahkemesinde devam olunacaktır. Benim, çocuk gibi, yahud da onunla eğlenir gibi: Bekle getireyim. Deyişime büsbütün sinirlendi. O pençe, hırçmlaştı; birdenbire boy numa gömüldü. Sonra beni yere atmak ister gibi itti, savurdu. Daha sonra bir denbire, duvardaki elektrik düğmesine uzandı. Onu çevirdi. Elektriği söndürdü. Karanhkta bir kolun boynuma dola/ıdığını duydum. Başımı arkaya doğru yatırdı. Dudaklarımın üstünde onun dudaklarmı buldum. Kendimi bir türlü kurtara madım. Uzun uzun öylece kaldık. Birdenbire ağzımın içinde bir kan kokusu duydum. Ne oluyor, bu canavar dudaklarımı mı ısırdı, nedir?.. O korku ile çırpındım. Sonra karanlıkta biraz uzandım. Elime elektrik zili geçti. Bütün kuvvetimle çalmağa başladım. Çılgm bir ses, hiç durmadan koridorlarda çmlıyordu. Bunu duyunca o da silkindi. Beni itti. Yatağm üstüne doğru yuvarladı. Kendisi de kapıya koştu. Odanın karanlığı içinde, kapının aralandığını, koridordan gelen solıgum ışıkların buraya kadar süzüldüğiinü gördüm. Adnanın gölgesi de o aydmlığuı arasmdan geçti, görünmez oldu. Olur şey değil, zilin sesi belki vapu Bir şirketle hissedarlari arasında... Tasfiye halinde bulunan Kadıköy Su şirketi hissedarlarından bir kısmı, bi rinci ve ikinci ticaret mahkemelerine müracaatle davalar açmışlardır. Bun lar, tasfiye karan veren umumî heyet kararmın gayrikanunî olduğu iddiasmdadırlar. Şirket de aksini iddia etmek tedir. Tanıdınız nu, kim, biliyor musu nuz?.. Hayır, ilk defa gorüyorunı. Koşunuz, Allahııuzı eeverseniz, yakalaymız şu herifi!.. Kamarot biraz durdu. Çekiniyor gi biydi. Sonra koridorun öteki ucuna doğm yürüdü. Çok geçmeden, gene geriye döndü: Görünürde kimse yok, dedi. De * mek ki kamaraya girmemiş, öteki koridora geçmiş olacak. Çmgırağın uztm uzun çalınması, bizim bağnşmamızı duyan birkaç yolcu, kamaralarmdan başlanm uzatmış: Ne oldu, ne var?Diye soruyorlardı. Düştüm de biraz yüzüm sıyrıldı. Baska birşey yok, dedtm. O aralık kamarot Nuri koşa koşa geldi. Kulağıma iğildi: Kuzum, dedi, çabuk Bedriye Hanımın kamarasma geliniz. Ne oldu?.. Bilmem, galiba ölmüş!.. Biraz evvel yemek götürmüştüm, demin de tepsiyi almağa gittim, bir de baktım kî upuzun yerde yatıyor!.. Bayılmış olmasın?.. (Arkast var) Tefrika No.57 Boğuk, acı bir ses: Kımıldama, diye homurdandı. Bıçak, iki cmzumun orta yerıne kadar uzındı. Arkamda ince bir ipekli var. Sivn birşeyin etime dokunduğunu duydum. 7 le, bu işin sonu geldi. Ben de Ferihanm vanına gidiyorum. Fakat bıçağın ucu öylece durdu. Sırtıma gömülmedi. Elini biraz uzatsa... Nedense, çekiniyor gibi... Geçen bu saniyeler o kadar korkunc ki... Oldürecekse öldürse de bir ayak önce kurtulsam!.. Bıçağın ucu da nekadar batıyor: Of, dedim. Haydi, öldüîeceksen öldür, bari... Arkam acıyor!.. Başkası olsa: «Aman, öldürme!..» di KEMAL RAG1B ye yalvanrdı, Fakat ben ne dediğimi bilmiyorum ki... Adnan güldü; şeytanın soluk alışını andıran bir gülüş!.. Bıçağı biraz daha dürttü. Dokunduğu yer mutlaka kanamıştır. Enikonu batıyor. Neden acaba, büsbütün saplatnıyor?.. Sapladığı zaman kim bilir, nasıl acryacak!.. Bunları düşünüyorum da şimdiki acıyı pek o kadar duymuyorum. Adnan, biraz daha sokuldu: Sesini çıkanrsan, kendini yok bil, dedi. Sakm, kımıldıyayım, detne... Başını da çevirme!., Hacı Hüsameddinin öldüğü gece, oyun oynarken duyduğum ses... Şimdi büsbütün ac», büsbütün yırhcı. Yafouz, yü Nakleden:

Bu sayıdan diğer sayfalar: