13 Birincitesrin 1938 CUMHURİYET y Köyciilülc davası iktısadî hareketleı Kontrplâkların standardizasyonu İktısad Vekâleti, 1705 sayılı men'i tağşiş kanunu hükümlerine dayanarak, imar ve yenileme hareketi çok geniş olan, memleketimizde sarfı da bir hayli çokça olan kontrplâklann standardize 1 edilmesi için bir nizamname projes ' hazırlamıştı. Bu nizamname projesi ha zırlanırken kontrplâk fabrikatorları ve ağac sanayii mümessilleri Ankaraya ça= ğırılmış ve mütaleaları sorulmuştu. Bundan sonra Vekâletin alâkadar teşlvilâtı tarafından hazırlanan nizamname tasdik edilerek birinciteşrinin on üçüııde de tatbıkına başlanması tasvib olunmuştu. Şu vaziyete göre, nizamname bugün mer'iyet mevkiine girmektcdir. Bu nizamnamenin nüshaları şehri « • mıze geldiği esnada kontrplâk sanayii erbabı arasında bir telâş ve endişe u yandığı görüldü. Millî Sanayi Birliğinde toplantılar yapıldı ve Ankaraya^bir heyetin gitmesi takarrür etti. Heyet, Ankarada el'an teşebbüsler yapıyor. Kontrplâk sanayicilerinin dıleklerini, kısaca şu ifadenin içinde toplamak ka bildir: Nizamname hükümlerinin değiştirilmes: için tatbikatı geri bıraktır mak.. Böyle bir neticenin doğması için de akla uygun gelen sebebler ileri sürüyorlar ve diyorlar ki: < Nizamnameye sonradan eklen miş veya tad.le uğramış bazı hükümlerin tatbikı imkânsız veya güç olacakhr. Bazıları da haricden gelecek kontrplâkları esaslı bir tahdide tâbi tutamadığı mıza göre, millî sanayiin bunlar karşı smda gerilemesini intaç edecektir.> Biz, kontrplâkçılann bu fik'rlerini dinledikten sonra bir defa da nizamnameyi tetkik ettik ve gördük ki nizamnamenin ruhile kontrplâk fabrikatorian nın dilekleri arasında esas ve maksad itibarile bir fark yoktur. Ancak, tatbi katta güçlüğü olabilecek bazı noktalar görülüyor ki, kanaatimizce bunların değiştirilmesi de pekâlâ kabildir. Evvelâ nizamnamede gösterilen standard kontrplâklar için verilen en ve boy bundan evvel yapılanlann, aşağı yukan aynidir. Nizamnamenin bu husustaki eb'ad vasıfları, şimdi kaldırılmış olan ve beynelmilel vasat hesablara uyan Viyana normuna mutabık bulunmaktadır. Yalnız, burada göze çarpan bir nokta var; nizamname, kontrplâk denHerini 25 ve 50 santim boylarda olarak ka bul ediyor. 25 santimlik bir kontrplâk topluluğu 450 470, 50 santimliğ; de bir tona yakm gelir. Bu, ne pratik hayattaki talebe, ne de resmî mevzuatın sırtta ve nakil vasıtalarmda taşınacak yüklpr hakkmdaki kayıdlanna uvgtmdur. Her halde bu boyları en çok 10 15 santime indirmek Iâzımdır. Nizamnamenin kontrplâklarda kapak ve iç plâk kalınhkları için verdiğ eb'ad bize, bu şerait içinde üç milimetrelik kontrplâk yapmak imkânı mevcud olamıvacağı kanaatini verdi. Her halde üç milimetrelik mallar için kapak kalm hklannın iç plâklar kalmlığı mecmuuna müsavi olması şartını kaldırmalı. Çünkü, bu takdirde birer milimetre olması şartı konulan kapaklarla için mecmuu dört milimetre edecektir. Bu küçük noktalar gözönünde tutu larak yapılacak tadilât ortaya güzel bir nizamname koyacaktır. Bu mevzua girmışken kontrplâk sanayiimizin vaziyetinden de bahsetmek faydalı olur. zannederiz. Memleketimizde ve hepsi İstanbulda olmak üzere dört tane esaslı kontrplâk fabrikasi vardır. Bunlann istihsal kudreti senelik sarfiyat miktarı olan 2500 metre mikâbının en az üç mislidir. Buna rağmen ^sarfi vatın beste biri haricden gelmektedir. Kontrplâk, gümrük resimlerinin indi rilmesi bu hususu teshil etmişe benzi yor. Nizamname üzerirde meşgul olunurken bu cihet de gözden uzak tutul masa iyi olur. tZMİR MEKTUBLARI: KÖ^EJ Köy kalkınmasının iktısadî esasları 1 Yazan: SALÂHADDtN KANDEMİR I Türkiyede köy davası adı verilen geniş ve derin tarihî hâdiseyi, içtimaî sahada şu kategorilere göre tetkik edebiliriz: 1 Köy ekonomisi. (Ziraat dahil). 2 Köy terbiyesi. 3 Köy sağlığı. 4 Köy idaresi. 5 Nüfus, iskân meseleleri. Bu beş kategoriye giren bütün köy mevzuları ayrı ayrı hususî sosyal ilimlerin kendi metodlarına göre tetkik edılir. Bundan sonra da kül halinde ortaya bir «köy sosyolojisi» esasları koymak sırası gelir. Çünkü bütün içtimaî hâdiseler ve müesseseler arasında fonksiyonel bağhlıklar ve karşılıklı tesir ve aksi tesirler vardır. Bunları terkibî surette işliyecek ve bize umumî direktifler verecek ancak böyle bir sosyolojik çalışmadır. Şu halde bu beş kategoriyi ayn ayrı tetkik ettikten sonra sosvolojik bir çalışmaya zaruret bulunduğunu önceden kabul etmeliyiz. Bu düşünce iledir ki, şimdiye kadar köy kalkınması hakkında ilmî mü'al^alarda bulunmuş olanlar, herşeyden ev vel memleketin çok iyi tetkik edilmesini ileri sürmüslerdir. Köy kalkınmasını yalnız iktısadî cepheden tetkik edenler ve iktısadî hâdisevi cemiyet hayatının temeli sayanlar öteki içtimaî hâdiseler (kültür, sağlık, idare) hakkında da hükümler ve kendi telâkkilerine göre umumî direktifler vermektedirler. Böyle bir telâkkiyi, yalnız iktısadî sahada kalmak şartile, kabul edebiliriz. Fakat köy kalkınması gibi içinde birçok mühim içtimaî hâdiseler bulunan bir mevzuun iktısadî ilimlerin prensiplerine göre terkib edilmesini doğru buîamayız. Ekonomik inkişaf için çizilen bir plânda dahi tarihî, psikolojik ve sosyoîojik metodlara yer verilmemesi bize eksik ve tek cepheli bir çahşma sistemini hatırlatır. Bu itibarla köy kalkınmasının iktısadî esaslan hakkında söz söylerken hâdise lerin mahallî ve hususî karakter ve kıy metlerinden umumî hükümler çıkar'imamalıdır. Bu yazımda köyün iktısadî kalkınmasma aid düsüncelerimi tebarüz ettirirken bilhassa vak'alarm ve meselelerin kısa ve umumî bir tahlilini göstermeğe çahştım. Maksadım umumî bir köy kalkınması plânı yapmak değil, böyle bir plânın zihnî ve amelî unsurları hakkında düşünce ve bilgilerimi göstermek ve hazırlanacak idevlet programlarında takib edilmesi lüzumlu metodlara kısaca işaret etmektir. Ormanlar 13,1 Ziraate elverişli olmıyan 27,3 Burada mühim bir noktaya işaret edelim. Ziraate elverişli olan arazinin yarısına yakm bir miktan işlenebilmekte, üstarafı ihtiyat olarak durmaktadır. Bu vaziyet şunu gösterir: Türkiye esas iribarile bir ziraat memleketidir ve ziraî vasfı bugünkü medeniyetin teknik şart lanna göre «geri» tedbirle ifade olunıbilecek durumdadır. Ne olursa olsun hakikî vaziyet budur. Türkiye topraklan iklim, arazinin' cinsi, ziraî mahsullerin çeşidliliği bakımla rından dünyada eşi az bulunan hususi yetlere maliktir. Topraklarımızda ne ekiIirse biter, üstünde ve altında insanlık için faydalanılması mümkün hertürlü mad deler vardır. Fakat, bunca tabiî zengînliklere rag men Türkiye ekonomisi, ziraati geridir. Çok yerde iptidaidir. Bazı bölgelerde kara sapanın bile kendisine mahsus iş veriminden istifade yolları unuculmuştur. Ziraatimizin iş vasıtaları az, eksik ve zayıftır. Köylünün bilgi seviyesi iptidaidir, iş teşkilâtı basittir. îş zihniyeti kendine yeter bir haldedir. Bir yandan geniş bir ham madde bolluğu, bir yandan derin bir bilgisizlik beşerî hayatm en korkunc tezadJanndandır. Cihan Harbinden önceki devrin nasıl kapandığını hep biliriz. 923 ten sonraki devri kısaca süzelim: III Millî istiklâline sahib olduktan sonra Türkiye için en önde gelen hayatî mesele iktısadî istiklâline de malik ol maktı. Zira, Imparatorluğun son devirlerinde memleketimiz kapitalizmin siyasî ve iktısadî hakimiyeti altına girmiş oldugundan her suretle belini doğrultamıyacak bir haldeydi. Cumhuriyet rejimi kurulduktan sonra bütün bu siyasî ve iktısadî bağlar koparıldı. Artık tam manasile müstajcil ve millî bir iktısad sistemi kurmak Iâzımdı. 923 senesinde millî iktısad sisteminin kurulmasınabaşlandı. Devlet birçok gaileIer arasında memleketin refahına hizmet edecek ilk tedbirleri almağa başladı. Vaziyet pek nazikti. Şiddetli ve büyük ihtiyaclar içinde çırpman yurdun müdafaasına ve dışarıdan gelecek hertürlü tehli kelere karşı korunmasına aid hayatî tedbirler yanında takati tükenmiş olan millî bünyeyi kuvvetlendirmek işleri de geli yordu. Bu iş üzerinde devam eden on beş yıllık devlet çalışmaları ziraat ve sanayi hareketimizjn, dolayısile köy kalkınması davasmın hareket noktalarmı, seyrini temayüllerini ve hedefini göstermektedir. Izmir lisesinin 50nci yıldönümıi kutlulandı PENCERESİNDEN Garib bir haşiye Mektebin eski mezunları geçmiş günlerin hatıralarını tazelediler, neş'eli saatler geçirdiler Burada şimdiye kadar yapılan işîeri birer birer saymak mevzuumuzu çok dağıtır. Yalnız, davanın seyrini ve temayüllerini gösterecek bazı neticeleri k;saca tesbit etmek Iâzımdır. Yani: Köy kalkınması bahsinde devletin bir «ziraat siyaseti» ni nasıl plânlaştırmış olduğunu umumî hatlarile olsun göstermek icab ediyor. iktısad Vekâleti memleketin en mühim iktısadî mevzuları üzerinde ilmî metod Iarla ve muayyen bir sistemle çalışırken ziraate de ayrıca ehemmivet vermistir. 935 senesinde neşrolunan «iktısad Ve kâletınin Partı programına göre yaptıgı 1 Köyün ve ziraatin millî ekommiisler hakkında rapor» adlı eserde Vekâdeki yeri ve ehemmiyeti. letin teşkilâtmı ve iş programım açıkça 2 Ziraatin bünyesi, karakteri, dün görüyoruz. kü ve bugünkü vaziyeti. Raporun dördüncü sahifesinde, «Zi3 Devletçe alınmış olan tedbirlerin raî sahada» başlığı altında şunlan oku köy ekonomisine yaptığı tesirler. yoruz: «Memlekette sınaî plân tatbikatı 4 Ziraat ve sanayi siyasetinin he rasyonel bir ziraat inkişafı meselesini evdefleri ve hareket noktası. velce haiz olduğu ehemmiyetten daha pek Bu dört maddede işaret olunan nıese çok mühim seviyeye yükseltmiştir. Millî lelerin tetkiki için koca. bir kitab yazmak sanay.in muhtac olacağı ham madd:'eri Iâzımdır. Bunlar baslıbaşına bir ilim ve ihtiyacı nisbetinde ve tamamen ıhtiyaca bir siyaset mevzuudur. Ben burada da uygun şekilde temin edebilmeli, i'hal vanm bütün meselelerini şematik surette mecburiyetinde olduğumuz makine ve izah ettiğim icin en canlı noklanna, bil alâtm icab ettireceği dövizleri, fabrika hassa tatbikı, esaslara dair fikirlerimi söy Iarımızm mamulâtı dış piyasalara da çıliyeceğim. kabilecek kudreti teessüs edinciye kadar II Köyün ekonomik kalkınma meselelerini tetkik, bütün millî ekonomi sistemini gözden geçirmek demektir. Çünkü hem ziraat hem sanayi hareketinin mevzuu olan bütün ham maddelerle mahsullerin ve bir kısım mamullerin menşei köydür. Bu itibarla ziraat ve sanayi siyase tinin ilmî ve tatbikî safhalannın köy kalkınması mevzuunu kendiliğinden jhtiva edeceği tabiidir. Davamızın bu kısmı üzerinde tetkikler yaparken şu mevzuları incelemek Iâzımdır: «Köy kısaca Türkiye» dedikten sonra kövün ziraî ehemmiyetini ince hesablara giriserek izaha kalkısmak bahsi çok uzatacaktır. Şimdiye kadar cok defa tekrar edilmiş olan bu hakikati rakam veya vazı ile burada göstermeğe lüzum görmedim. Yalnız birkac sey söylemiş olmak icin mevzuun en mühim noktalarmı hatırla tacaŞım: dahilde ihtiyacları olacak inkisaflı ve kudretli istira ve istihlâk kudretini, «invinsible» ithalâtımızm karsılığmı, aı,vak genis, ucuz kaliteli ve çeşidli bir ziraî istihsalin temin edebileceği aşikârdır. Bu itibarla ziraî sahadaki halihazır ve müstakbel faaliyetimizin ana hatları da SÎnaî programımızla mütevazin düşünül müş ve İktısad Vekâleti teşkilât ve meNüfusumuzun % 81,60 ı köylüdür, saisi mevzuuna taalluk eden husus'aıa veya toprağa baSlıdır. Dıs ticaretimizde aid olmak üzere «Türkofis» kurulmuş ziraî mahsullerin kıymeti % 80 86 ara tur.» sındadır. Köylünün devlet bütçesine doğBu programda ziraate aid mevzulann rudan doğruya verdiği vereilerin nisbeti ancak İktısad Vekâleti kadrosuna gire % 1 5 2 0 arasındadır. Türkiye ziraati bilen kısımlan üzerinde durulduğu gö nin dayandığı toprak genisliSi de şöyle rülmektedir. Kooperatifler, sigortalar ve dir: isçiler bahsinde tabiatile ziraî meseİPİfe de temas edilmiştir. Fakat bunlar daha Ziraate yarayısli arazi 28 5 ziyade ekonomik mevzulardır. Mer'a ve çayırlık 31,1 Raporun «çiftçi kooperatifleri» bah F.G. sinde şu satırları okuyoruz: «En yakın istikbale aid mühim vazi felerimizden biri şüphesizdir ki zürram gelirini artırmaktır. Köylünün istira kuyveti memleketin inkişafında en büyük bir amildir. Memleketimiz sanayileştikçe, yeni kurulan sanayiin ilerlemesinde k Jvlü gelirinin artması çok ehemmiyetlidir. Bırbirine mübayin gibi görünen bu sözleı hakikatten baska birşey değildir. Çünkü, memlekette sınaî emtianın nekadar istihlâk edileceği evvelâ köylünün istira kuvvetine bağhdır. Yani halkm, ilk safhada köylünün istira kuvveti, fabrikalarda yapılacak olan emtia miktarlarını ttyin eder. Bundan ötürü, köylü gelirinin büyük mikyasta artması ancak her köylü nün ayn ayrı kendi mahsulünün nev'ini mümkün mertebe yükseltmesile bernber bütün ziraî istihsalât ve tevziat kuv/etlerinin teminile mümkün olabilecegi kanaatindeyiz. İşte buna, Partimizin progra mına tevfikan kooperatifler teşkilile vâsıl olmak istiyoruz.» Yukarıki satırlar, îktısad Vekâletinin kendi iş sahasma giren iktısadî mevzuları programlaştırırken bu arada ziraatin ye rini ve ehemmiyetini çok açık göstermektedir. Merasıme iştirak edenlerden oır gnıp (ortadaki sakallı zat, ilk mezun Feyzidir ) İzmir (Hususî) Izmir erkek lise açılamamış olan jurnallarda gene ve mür sinin ellinci yıldönümü çok parlak, adetâ nev\ er Türkler, bu cneyanda kendısi hakmuhteşem denebılecek şekilde kut'andı. kında neler gördüğünü anlattı. Sözlerini: Lisemizin kırk sekiz sene evveiki me Atatürk sağ olsun, çok, çok sağ zunlarından başlıyarak şimdiye kadar olsun! mektebden mezun olmuş ve memleketin Cümlesile bitirdi ve şiddetle alkışlandı. mühim «itnaları arasına karışmış bazı zevat Bunu, hsenin son mezunlanndan Haşmet da bu münasebetle İzmire gelmişlerdi. Akdoğanın nutku takib etti. Gene mezun Meb'us, doktor, muallim, gazeeci, edıb, sözlerinin sonunda, arkadaşlan namına mühendis ve saire gibi güzide ve 200300 en eski mezun avukat Feyzinin elini öp kişilik bir eski mezunlar grupu, ağarmış mek istediğini söyledi. saçlarile, eski mekreb sıralannda görülexek Feyzi, göğsüne uzanan beyaz, ipek kabir manzara yarattılar. dar yumuşak ve dalgalı sakalile ağır ağır Geçen günler çok canlı bir şekilde ya salonun ortasına gelirken, elli senelik bir şatıldı. Eski riyaziye muallimi Hamaza mazinin iki ucu birleşmişti. Hıçkıranlar, sib Haki, ıhtiyar talebesini dershaneye gözleri yasaranlar pek çoktu. En gene tasoktu ve: Nerede 88 Şükrü? Diyerek Adliye Vekili Şükrü Sara coğlunu aradı. Vekilimiz gelememişti. Bunun üzerine Manisa saylavı Refik Şevket İnceyi derse kaldırarak Eşek davasını cebir yolile halletmesini söyledi. Taîebe arasında en eski mezun yetmiş yaşlarında avukat Feyzi ile İzmir meb'usu Halil Menteş de bulunuyordu. Hatıralar heyecanla canlanmıştı. Eski muallim, eski talebesine ders verirken ve salonda merasim yapılırken, bu ihtiyar başların feri kısmen kaybolmuş gözleriür den bulutlar geçiyordu. Fasulye, pilâv boşaf yendi. Eski talebe, gene boru çaldı. Yemekte gene taksim kavgası oldu. En eski yaramazlardan merhum Re şid Ga'ib, elçilerimizden Hüseyin Rağıb, vakitsiz ölen Necati, Vasıf heyecanla anıldılar. Öğleden sonra, İzmir lisesinden ye Mektebin en eski mezrınu Feyzi bir hatıra olmak üzere bahçeye bir tisenler cemiyeti reisi lise müdürü Hilmifidan dikiyor nin çok güzel bir nutkile merasim başladı. Eski İzmir idadisinin bugünkü liseye ka lebe, en eski arkadaşmın elini, o da onun dar geçirdiği safhalar, yetiştirdiği eleman alnmı öptü. Gene en eski talebe, bu ellinci yılın bir ların istibdad, meşrutiyet, inkılâb, milli yet ve vatan mücadelelerindeki yüksek hatırası olmak üzere bahçeye bir fidan mevkileri tebarüz ettirildi. Bunu en eski dikti: Bu fidan, umarım ki tutacaktır, talebe namına Halil Menteşin nutku takib eti.. çünkü burada her fidan mutlaka tutar, Dedi. Bunu müteakıb Atatürkün heyMeb'usumuz, zeybek kıyafetinde bir keline gidildi ve gene en eski ile en yeni çocuk olarak İzmire nasıl geldigini, idadiyi kimlerle, hangi muallimlerden oku mezun, büyük bir çelengi heykelin kaiduğunu anlattı. Muallimlerinin meziyet desine koydular. Bundan sonra da Manisa saylavı Rfik Şevket İncenin ateşin ve hususiyetlerini canlandırdı. bir nutku dinlendi. İzmir idadisinin hür fikirli, vatanper M. TURHAN TAN Son olarak, bugün Adliye binası olan ver elemanlar yetıştirdiğini, o zaman Vali eski İzmir idadisi gezildi ve burada hatıbulunan Halil Rilal Paşanm (bilâhare sadırazam olmuştu) da müsamahakâr ralara artık büsbütün geniş bir cereyan vedavrandığını anlattı ve istitrad yaparak rildi. Bayram, on senede bir kutlanacaktır. 31 mart vak'asından sonra saraydaki evİzmir (Hususî) j rakı tetkik ve tesbite memur komisyonda Hâdise, İzmir muhitinde büyük bir alâYeni Müzayede beçalışırken, Sultan Abdülhamide verilen ve ka ve sevgi ile karşılanmıştır. desteninde Bay burdlu Rifat oğlu Fanti Kâzım na mında gene bir sabıkalı, kahveci Esad oğlu Kürt Ah med nammda dığer bir sabıkalıyı öl dürmüştür. Hâdise. bir kahKatil Kâzım. ve parasından çık mıştır. Kâzım. iki gün evvel içtiği bir kahvenin parasını vermediği gibi, bir gün sonra kahvehaneye gelerek sarhoş bir kafa ile: Var mı bana yan bakan! Demiş, kahveci ile kavga çıkarmıştır. Dövüşme esnasmda Kâzım, Ahmedi altma almış. dört yerinden bıçaklamıştır. Polis, son dakikada yetişerek: Eski talebeler mekteb bahçesinde birdirbir oymıyorlar Yapma! Diyerek bağırmışsa da işişten gecmişPalas ismini değiştirmiyen tir. Ahmed ölmüs. Kâzım yakalanmıştır. Halk sandığı Cumhuriyet ün rahmetli Ahmed Rasimin Osmanlı Tarihinden bir cildin kaldırım sergilerinden birinde satılığa çıkarıldığını görünce yüreğime bir elem çöktü, gözbebeklerimde de aziz dostumun mahzun hayali beüriverdi. Bu hayal bana: «Kitabı al, hemen al, eserimi ve ismimi sokaklarda sürünmekten kurtar!» diyordu. O tarihin dört cildi de kitabhanemde vardı. Fakat vicdanıma tevcih olunduğunu sezdiğim o hitaba hürmet göstermek borcumdu. Seyyar satıcıya sordum: Şu kitabı kaç kuruşa verirsin? İyice cinsten bir paket sigara bedelinden de aşağı birşey söyledi, yüreğim bir kere daha elemlendi ve kitab bir lâhza sonra koltuğumun altına yerleşmiş oldu. Vapurda, Rasimin sesini duymak ihtiyacile, cıldsiz ve pek dardağan kitabı açtım, sahifelerini karıştırmaya ve her biri birkaç saatlik ömrün mahsulü olan o kıymetli faydaları gözden geçirmeğe koyuldum. Bunlann çoğu bildiğim ve çünkü on kere, yirmi kere okuduğum şeylerdi. Oyleyken hoşuma gidiyordu. İşte bu sırada «garib bir haşiye» dediğim şey gözüme çarptı. İşlek bir kalem (1869) uncu sahifenin kenarına ve Cezayirin Fransızlar tarafından istilâsını hikâye eden satırlann karşısına uzun bir haşiye kaydetmişti. Rasim merhum: «Lutfi tarihinde (bu soğuk haberi Fransa tercümanı reis efendiye (yani hariciye nazmna) tebliğ ettiğı sırada «İşte devleti aliyeyi Cezayir gailesinden kurtardık» tabirile izharı meram edildıği yazılıdır) diyor, Haşiye sahibi de şu sözleri ilâve ediyor: «İstanbuldaki ecnebi sefaretlere meaH sub tercümanlar arasında pek terbiyelile: bulunduğu gibi çok terbiyesizleri de vardı. Meselâ İngiltere sefaretinin ikinci tercümanı M. Mariniç mücessem terbiye sa yılacak kadar nazikti. Fakat onun gibil az, terbiyesizler ise çoktu. Bununla bera ber hakikati söylemek İâzımdır: Tercümanları gene bizim efendilerimiz ( ! ) şımartıyorlardı. Zaten onların çoğu tatlısu frengi olup Türk memurlara karşı takındıkları o kralvari tavırlara tahammül edilmesinden dolayı büsbütün belâ kesilmişlerdi. Şirvanizade Rüştü Paşa sadırazamken ben (yani garib haşiyeyi yazan zat) bir gün yanma girdim. Meşhur sarraflardan Zarifi sadırazamın başucuna dikil» mişti, «yalancı paşam, yalancı paşam» diye sakalını okşuyordu. Bunu gözümle gördüm, gözüme inanamadığim için afalladım, sonra çirkin ve pek çirkin bir hakikatle yüzleştiğimi anlıyarak sinirlendim, sararıp kızardım. Fakat Osmanlı împaratorluğunun koca bir sadırazamınm gene koca Babıalide ve Sadaret odasmda sakalını okşıyan küstah sarrafa değil, bu zillete hem de sebebsiz katlanan fahametlu devletlu sadrıazam paşa hazretlerine kızdım!» Zavallı Osmanlı Tarihi! Senin ne gizli ve ne kirli sahifelerin varmış da bizim haberimiz olmuyormuş. Arasıra onlardan biri şu garib haşiyede olduğu gibi bize bir tesadüfün yardımile mekşuf olunca işte donakahyoruz ve ne diyeceğimizi şaşınyoruz. Temenni ederiz ki meçhul taraflarının buna benzer olanları daima sır kalsm!.. Kahve parası yüzünden işlenen cinayet bayrammda açılacak oteller İlki Ankarada kurulan Halk Bankasına bağlı halk sandıklarınm ikincisinin de şehrimizde açılması için hazırlıklar yapılmaktadır. Memleketimizde kuru lacak sandıklarm en büyüğü ve en faali olacak olan tstanbul sandığı için eski Sanayi ve Maadin Bankası binası ha zırlanmış ve sandığın kadrosu da ikmal edilmiştir. İstanbul halk sandığı Cumhuriyet bayrammda merasimle açılacaktır. Bursa (Hususî) Geçenlerde Bursa belediyesi bir kararla şehrimizdeki otellerden yalnız Çelikpalasın «palas» vasfını haiz görerek diğerlerine isimlermi bu karara göre düzeltmek üzere tebligat yapmıştı. İsimleri palaslı otellerden yalnız ikisi levhalarını degiştirmemişler, belediye bunlar hakkında tutulan zabıt varakalan üzerine beledıye kararlarını dinlemediklerinden kendilerine on beşer lira para cezası kesmiş ve levhalarını düzeltmek için ayrıca üç günlük mühlet vermistir. Bulgaristandan Mısıra gönderilen yaş üzümler Sofya (Hususî) Varna'dan hareket eden Bulgar bandıralı Varna vapuru Mısır piyasasına ilk parti yaş üzüm götürmektedir. Adı değiştirilen Hafıtali üzümlerinin Mıs.rda rağbet gö>^üğü bil dirilmekiedır. Ayni vapurla Varna'dan yirmi bin, Burgazdan 80 bin kiio kaşer peyniri de Mısıra yollanmıştır. Almanya ve İngiltereye üzjimden başka, er;k, ayva ve saire sevkolunuyor.