7 Eylul 1938 CUMHURÎYET URK İNKILABINA BAKISLAR 31 İzmirde üzüm, incir fiatleri düşüyor Bazı ecnebi ihracat tacir leri menfi rol oynîyorlar fzmir (Hususî) Üzüm ve incir piyasalarmda dikkate şayan bir tahavvül başlamış gibi görünmektedir. Alâkadarlara bakılacak olursa, incir alıcı lan, ilk piyasa açıldığı gün kararlaşhrılan fiatı çok görmuş ve 0 günkü mübayaalarından bir kısmmı borsada müteakıb günlerde tesçil ettirerek bu suretle bir fiat sukutu oyunu oynamışlardır. Bundan başka, şeririmizdeki bazı ihracatçılann, dış piyasalara normal fiattan aşağı üzün ve incir satışı yapmalan yüzünden, Almanya fiat kontrol dairesi de üzüm ve incirin çeşidlerine, geçen senekinden 22,5 kunış aşağı fiat takdir etmiş ve bu vaziyet, piyasada hayret ve teessürle karşılanmıştır. Ecnebi tacirler, düşük fiatlarla taahhüde giriştikleri için, Türk tadrlerinin satış faaliyetleri birdenbire aksamış ve fiatlarda derhal, küçük bile olsa, bir düşüklük kaydedilmiştir. Meselâ 9 numara üzüm bazdrr 3ün borsada 12 kuruş üzerinden muamele görmüştür. Kilo başına hiç olmazsa 6 kuruş masraf ve kâr kabul edilerek bunun Almanyada 18,5 kuruşluk bir fiata mazhar olması lâzımgelirken, Al manyadaki alâkadar daire, sırf tzmirdeki ecnebilerin çevirdikleri dolabı göze alarak, bu üzüme 16,5 kunış kıymet takdir etmiştir. Aramızdaki yabancılann bu vaziyeti, derhal alâkadar müesseseleree tetkik edilmiş ve gerek üzümün, gerekse incirin normal fiatlarla satıl ması için mukavemet gösterilmesi esaslanna baş vuruîmuşîur. Aynca Türkofiste de bir toplanü yapılmış ve ihaacat mahsullerinin ankonsinyasiyon sabşlannın fazlalaştırılmıyarak normal şekilde tutulması kararlaştırılmıştır. Çünkü bu şekildeki fazla satışlann fiatlan düşüreceği anlaşılmıştır. Roma ile İran arasmda Topraktan çıkıp gene PENCERESİNDEN toprağa dönen hazineler Rivayetler, hikâyetler KÛŞI Roma, nasıl, koynuna hemen bütün iti dikten sonra bu hükümdar, gayrimes'u dları, birbirine en uzak tannlan ve iba olmak değil, iki katlı bir mes'uliyet içine t şekillerini alarak yendiği kavimlerin girmek zaruretindedir ve «iki türlü mes'ul psine kendi sitesinin esaslarııu kabul et olur: Maddeten cemaat huzurunda, maTiiş ve Civis Romanus'ım unvan ve im nen Allah huzurunda.» azlarmı vermişse, hıristiyanlık da içine Fakat bu islâm telâkkisi, islâm şarkta diği ırklara ve kavimlere, vaftiz yolile pek uzun sünnüyor; Muaviye zamanm ışterek ve miisavi haklar bahşetmişti. dan bugüne kadar gene 0 eski iranî görü ıvaş yavaş Lâtin dehâsmın koynuna her tarafta hâkim oluyor. Ahmed Ağa di ve kudretinin merkezini Kudüste oğlu, hukukî tereddinin islâm değil, daha ğil. Romada kurdu. Bir şehirde her evvelki iran an'anesinden geldiğini ve ningi bir adam nasıl Roma vatandaşı ve hayet islâm hukukunu da berbad ettiğini ıma adliyesine mensub bir hâkim ola anlattıktan sonra: «Bu suretle, diyor, isirse, ayni şehirde herhangi bir adam da tibdadın en muzlim ve müthiş bir şekli teıi dinin piskoposu olabilirdi. essüs etti. Padişahın iradesi mutlak bir Roma ile hıristiyanlık arasmdaki bu kudret haline geldi. Garibi şudur ki iradei ızerlik, Roma ile müsliimanlık arasm ilâhiyeye Allah bizzat riayet ettiği halde da vardır. Leon Abensour: «Hukukî padişahlar iradelerine bile sadık kalmadısavat fikri müslümanlığın esaslarından lar. Onu istedikleri surette ihlâl etraekte idir, diyor, eğer încili ve Roma huku tereddüd etmediler. Şöyle ki nu Avrupa medeniyetinin iki büyük le Zıllullahı fil'âlem olan zat, gölgesi li farzedersek islâm düşüncesinin esas olduğu zata bile itaat etmedi!» onlara zıd olmadığını da görürüz. Bir Garbda da teokratik bir bünye ve veya bir cermen Roma sitesinin lıu mutlakiyet vardı. Monarşj, hatta zulüm sunu benimsedikten sonra bütün şeref ve işkence şarka mahsus değildi. Neden ine nasıl ortak olabilirse, bir türk, hatta hukuk müessesesi, hıristiyan avrupada berberî ve bir zenci bile muslüman ca şarktakinden büsbütün ayn bir tekâmül ısına girince muzaffer arablann bütün yolu takib etmiştir? Çünkü «bizdeki isiyazlarmdan istifade eder. Ona halife tibdadJa Ondördüncü Louis'nin, Birinci aanın yolu bile kapanmamışbr.» Nikolâ'nın istibdadı mukayese edilsin, Bu siyasî müsaadekârlık, islâm dini aradaki fark tebarüz eder. Onların istibmüsavatçı hukukî bünyesinden geli dadı gene kanuna müsteniddir. Filhakika 'du. Fakat garbda ortaçağı aşttktan kanun orada da hükümdarın iradesinden ıra iyice tekâmül eden hukuk müessese ibarettir. Fakat hükümdar muayyen usul slâm şarkta inhitata ve teotratik mutla ve merasime riayet ederek yeni bir irade etin en iğrenc şekillerine tereddi etme neşretmedikçe, evvelki iradesine tamamile başlar. Arhk halifelerin ve padişahla tâbi olur ve binaenaleyh herkes hukuku kendilerini yeryüzünde Allahın göl nu, vazifesini evvelce bilir. Şarkta böyle .i farzettikleri devirlerin karanlığına değildir ki... Herkes, her an müthiş bir larız. Yüksek ve aziz üstadım Ahmed tehlikeye maruzdur. Bir anda bir çok in;aoğlu, hıristiyan garb ve islâm şark sanlann başlan uçar, hanümanlan söner. ısındaki en büyük farklardan birini Iranda hâlâ kimse canmdan, malından, kuk müessesesinin tekâmül tarzmda ırzmdan emin değildir. (Unurulmasın ki lur. «Üç medeniyet» adlı ve Buda bu sahrlar 1920 de, Maltada yazılmıştı. ahma, islâm ve Avrupa medcniyetlerini P. S.) Nasıreddin Şahı öldüren biçare kik, ve son ikisini birbirüe mukayese nin kızlarının ırzına geçildi; adamcağız în özlü kitabmda, islâm şarkm bünye Tahrana şikâyet ettiği için oğullannm da i kemiren bu sancılı ve iltihabh nokta ırzma tecavüz olundu; nihayet ümidsizparmağmın bütün kuvvetile basmış liğe düşen ve hayatından bizar kalmış o(Üç medeniyet. Sahife 147) Ahmed lan bu adam, hançerine müracaat ediyor çaoğlu, îranlıların, islâmiyetten en az ve müthiş bir intikam alıyor. Zaten bül beş yüz sene evvel, sonraları Avru hevesliğe karjı koyacak yegâne kuvyetj lıların droit divin adını verdikleri ilâhî ya hançerdir, yahud entrika ve saray hikuk nazariyelerini ortaya koyarak lelerile cinayetleridir ki bunlann da emsar •rdüştün mukaddes Jritabı Zendaves lini tarihimizde bol bol görüyoruz.» a geçirdiklerini haber veriyor. Bu naİslâm hukukunun Romaya ve Incile iyelere göre hükümdar, kudret ve sa hiç de yabancı olmıyan, belki birçok nokııyetini doğrudan doğruya allahtan talannda daha tekâmül etmiş esaslara sar, bu sıfatla mukaddes ve gayrimes'ul hib olduğu halde, sonraları Irandan geır. «Bu nazariyeler, îranm haşmeti ve len tesirlerlc tereddi etmiş olmasmın seameti sayesinde bütün diğer şark ka bebi nedir? Bu sorgu, islâm şarkın bütün ılerine sirayet etti. îslâmdan evvel As kültüründe, bütün cemiyet müesseselerindevletlerinin hepsinde bu nazariyatın deki tereddi için tekrarlanabilir. Neden nen kabul edilmiş olduğunu görüyo Akdeniz kıyılarında doğarak medeniye :. Fakat islâmiyet, mahiyeti ifibarile bu tini Pireneden Himalâyaya ve Atlas dezariyeye yanaşamazdı.» Çünkü Allah nizinden Ganj nehrine kadar geniş bir sainsan arasına aşılmaz bir mesafe koyan ha üstünde kuran, Heelad'm ilk varisi isislümanhk, tabiatile, hüküındara bir lâm şark, birdenbire tersyüzü geri dönek ve tann otoritesi veremezdi. Hatta is rek inhitata uğramıştır? Avrupa kafasmı n dini peygamberleri bile günahtan vücude getiren üç tesirden uzak yaşamainezzeh saymıyor; bir hükümdara nasıi mış olduğuna göre, uğradığı akıbet ne ile •s'uliyetsizlik bahşedebilir? «tslâmiyet, izah edilebilir? kumetin menşeini, gayet makul ve ilmî Ancak bu sebebleri de araştîrdıktan ırak cemaatte arar. Hükümdar icmai sonradır ki Avrupa ile bizi ayıran mesaımetin iradesile tayin edilir. Hükümda feyi aşmanın en büyük şarbm saklıyan idare ettiği cemaat intihab eder.» Ar yeni Türk düşüncesinin ve kültürünün , bir kere secildikten ve 15 başma gel esasjni ve istikametini tayin cdebiliriz. 54 asırdır çıkarılan altın cevherinin yarısı muhtelif vesilelerle gene toprağa gömülmüş veya zayi olmuştur azetemizde bir aydanberi neşredilmekte bulunan «Türk inkılâbma bakışlar» başlıklı ilmî makale serisi millî hudud dışmda da alâka uyandırdı, dikkatle takib ve tahlil olunmağa başlandı. Le Messager d'athenes gazetesi bu ilgiye tercüman olanlardan biri olup vaktile bizim dil inkılâbımıza taalluk eder yazılar yazmış, Ulus gazetesinde kendisine cevablar verilmiş olanN. Morchopoulos da o gazetede bu mev zua aid yazılar neşretmekte bulunuyor. Peyami Safanın gerçekten geniş bir vukuf ve şümullü bir ihata ile yazdığı makalelerin yabancı memleketlerde de mü:efekkirleri ilgilendirmesinden samimî surette kıvanc duydum. Fakat Türk tarihini değilse bile Osmanlı tarihini hem türkçe, hem frenkçe mehazlardan inceliye inceliye gözden geçirdiği yazılanndan anlaşılan M. Moschopoulos'un (Türk inbâbına bakışlar) eserinden bahsederken bir takım hurafelere de yazılarmda yer vermesinden niçin sakhyayım hayret ve eessür duydum. Saym M. Moschopoulos, Osmanlılık' devrindeki yenileşme cereyanlarından ve hamlelerinden bahsederken Rus Çan Birinci Nikola tarafından îkinci Mahmuda hıristiyan olması hakkında ciddî bir teklif yapıldığını ve Osmanlı sultanuun bu teklife kıymet verdiğini söylüyor. Gerçi M. Moschopoulos, tarihî bir vesika ve hatta arihî tek bir satır bulunmamak dolayısile teklifin sıhhatinden şüphe ettiğini de tash ediyorsa da uzun uzun sütunları bu mevzua tahsis ve birçok mütalealar kaydetmek suretile de huraieden başka birey olmıyan o rivayete kıymet vermiş olmaktan geri kalamıyor. Halbuki Ondokuzuncu asnn ilk çeyeği içindeki içtimaî şartlar gözönüne getirilirse böyle bir rivayet üzerinde bir lâhza bile durulmak gülünc olur. Zira kinci Mahmud, baştanbaşa anarşi içinde alan bir devletin başında tutunabümek için yalniz ve yalniz halifeliğine güvenir ordu. Uçüncü Selim devrinde Vahabi * erin Hicazı zaptebneleri saltanat makami için büyük bir leke sayıldığından mülkün her tarafmda isyanlar patlak verip dururken Üçüncü Selim ve onun ikinci 1fi{ halefi olan Mahmud, Mekkeyle Medineyi tekrar elde etmek işini her işe, faeriüo maslahata tercih ebnişlerdi. Mısırın, ' ' Trablusgarbın, Tunusun, Cezayirin, Suriyenm, Irakm, Kafkasyanm, yani mil yonlarca müslümanm hükümdan bulunan damlar için de böyle davranmak zarurî olup Hicazın elden çıkması er veya geçkıt'alann da ziyaun intac edebilirdi. Şu halde Birinci Nikolanın hikâye ounan teklifini Sultan Mahmudun ciddî telâkki etmesi elbette mümkün olamazdı. "ünkü halifeliği bırakıp alelâde hıristiyan ferdliğme geçecek olan Sultan Mahmud, böyle bir işi yaptığı gün mülkünün yansını elden çıkaracak ve öbür yarısı nm da isyan içinde kaldığını görmüş olacakb. Zeki ve hilekâr bir adam diye tanılan Sultan Mahmud böyle bir harekette bulunmayı acaba hangi fayda mukabilinde düşünebilirdi?.. Mısır Valisi Mehmed Ali ordulannın îstanbula girmelerini öalemek için mi?.. Bu maksadla o, Rus Çannın himayesine zaten girmişti ve çirkin bir tezellülle imzaladığı muahede üzerine bir Rus filosu da îstanbula gelip kendisini himayeye hazırlanmışb. Sonra bu adam, Mora fetreti sırasında bir patrik asbrmış, düzinelerle metropolid ve papaz kestirmiş bulunuyordu. Akidelerinde degişikliğe istidad olsaydı bu kadar şiddet göstennez ve o febret yüzünden açılan Rus Osmanlı harbinde Çar ordur larının Edirneye kadar gelmesine mey » dan vermiyerek Birinci Nikola ile gizlice olsun mezhebî bir uyuşmaya girişmekten çekinmezdi. Sözü uzatmıyayım: îkinci Mahmuda ne Çar Birinci Nikola tarafmdan hıristiyanlık teklif olunmuş, ne de o böyle bir teklif üzerinde kafa yormuştur. Mantık, içtimaî şartlar, Osmanlı saltanahnm isti* nad ettiği müesseseler böyîe bir teklifin güler yüzle telâkkisine değil, hatta dinlenmesine biîe müsaid değildir. Nasıl ki Mahmudun oğlu ve halefi Abdülmecide Petersburg'dan elçi olarak gönderilen Prens Mençiko'nun bir mecliste: «Sultanm kızlanndan birini bizim grandüklerden birine almak için geldim» demesi bile Mahmudun blümünden on beş yıl geçtiği, Osmanlılık âlemınde garblılaşmak için şöyle böyle temayüller yüz gösterdiği halde çok derin infialler uyandırmıştı. Hakikatten ziyade hurafe sevenlerin bu masah ihya ederek Sultan Mahmudu da lsaya kul yapmak istediklerine şüphe yoktur. Fakat ciddî tnevzular arasına bu gibî rivayetlerin, hikâyelerin sokulmast doğru olmasa gerektir. 1936 ya kadar 14,000 milyar franklık altın ihrac edildi Lâkin bugün bütün dünyada ancak 441 milyarlık altın kaldı Birkaç sene evvel, Amerika Darbhane mSdürü, 440 senesindenbcri bütün dünyada, toprağın aJtından 825 milyar franklık albn çıkanJdığuu, fakat bugün bu miktarın ancak 441 milyarının yani nısfına yakın bir miktaruun tedavülde bulunduğunu söylemişti. Bu hesab, 1493 senesindenberi yerden çıkarılan altın üzerinden yürütülmüştür. Halbuki, Mısırlıların, altın ihracına o Urihten 5000 yıl evvel başlamış olduklarını düşünürsek, milâda kadar çıkarılan altın miktarının da 260 milyar frangı buldugunu görü rüz. Buna, milâdın birinci yılmdan 1493 senesine kadar olan altın madeni ihracatını da ilâve dince 1936 senesine kadar, toprak altından çıkan altın mîktannın 1400 milyar franga balig olduğu anlaşılır. Altm; kölee ve meskükât halinde... 1937 senesinde, Amerikada, ölülerle beraber gömülen altınlann kıymeti iki milyon dolardan fazladır. Gerçi bu rakam, eski devirlerde toprağa tevdi edilen servetler yanmda hiç denileoek derecede manasız kalırsa da, seneler tevali ettikçe bu miktarların da arttığını unutmamah • yız. İnsanların topraktan çıkardığı altınm bir kısmını da denizler yutmuştur. îspanBir habere nazaran, Almanya fiat yollann, yeni dünyadan eski dünyaya kontrol dairesinin rakamlan eylul satasnnak istedikleri servetler bu meyan tışları içindir. Birinciteşrinde ise üzümdadır. Vigo körrezinde batan on altı îsde yetmişer para tenzil edilecekmiş. panyol gemisinde yüklü altın ve gumüşün Ecnebi ütracatçılar daha doğrusu beş milyar iki yüz elli milyon gibi azaevanten bir grup piyasayı îzmirde de metli bir rakam ifade ettiğini goz onüne düşürerek ona göre Avrupa satışlannı getirirsek, denizlerin dibinde yatan ser dare etmek için, borsadan gayet az mal vetlerin büyüklüğü hakkında bir fikir mübayaasına başlamışlardır. Vaziyet edinmek kolay olur. dikkatle takib edilmektedir. Fakat, bugün, bu altınm 950 milyan Diğer taraftan vilâyet ve borsa, in ortada yoktur. Çünkü, basta san'at ve Deniz mühendislerinin yapnğı bir hecirin borsada satılması raevzuunu tet «ndüstri hareketi olmak üzere, alünın saba göre, yirmi beş senedenberi batan kik etmektedirler. Bunu muvafık gorenpek çok düsmam vardır. Meselâ Roma gemilerin sayısi, bir sene zarfmda seyaer çoktur, fakat tetkikin neticesi henüz nm eski Kapitolünün kubbesi 950 milyon hat eden gemilerin sayısına tekabül et alınmamıştır. franklık altınla örtülmüstü. Nineve ma mektedir. Her geminin bir miktar altın Tütün piyasasımn muayyen bir tariHbedindeki sanemlerden üçü 1950 mil • naklettiğine ve batarken denizin dibine te, teşrinievvel içinde açılması husnsunyonluk alhnı, Peru'daki Güne? mabedi bu altmı da beraber götürdüğüne göre, daki bazı tasavvurlara müstarısil tara fmdan itiraz edilmektedir. O takdirde 6470 milyonluk altını ihtiva ediyordu. denizalh hazinelerinin hakikî miktanm malı alıcıya teslime kadar geçecek TA Bu altın bugün, sanki topraktan hiç çı hesab etmek cidden müşküldür. man için fazla ambar kirası vermek lâ kanlmamış gibi ortadan kavbohnuştur. Altınm bir kayboluş şekli daKa var zım gelecektir. Buna ilâve edilecek da Halihazırda, yalnır Amerikacla, kuyum dır ki, bunun avdet ihtimali dahi tamadaha bazı masraflar olduğu da ileri sü culuk işlerine sarfedilen alnnın 35 milmen mefkuddur. rülmektedir. yon dolara baliğ olduğu hesab ediliyor. Amerika hükumeti, son zamanlarda, Bunlann içinde büyük bir kısmı o kadar memleketin muhtelif mıntakalarına 315 az miktarda albn ihtiva ediyor ki. bizzat milyarhk altın nakletmiştir. Altını naklebu azlık yüzünden, altın birkaç sene zarden trenler gayet sıkı bir muhafaza altınfında erircesine kaybolmakudır. da bulundurulduğu halde, bu krymetli Tedavülden kaybolan alunlann bü madenin üç milyon franklık miktannın yük bir miktanm da, onu insanlara veren kaybolduğu görülmüştür. Tetkikat nebtoprak tekrar kendi içine çekmek suretile cesinde, bu kaybın, aşınma neticesi ol eiimizden geri almıştır. duğu anlaşılmıştır. Nakil esnasında, al Pek eski zamanlarda, servetini muha tın binde bir nisbetinde aşınır. Bu suretfaza etmek istiyenlerin onu toprağa göm le kaybolan altın, toza münkalib olmak mekten başka çare bulamadıkl&n devir suretile zıyaa uğradığı için bir daha ele Memleketimizde pazarîık usulünün lerde basjayıp zamanımıza kadar devam geçmesi ümidi yoktur. kaldınlması, hariode ve tahsisen dost eden yere altın gömme âdeti, yeryüzünFakat, albn düsmanlannm en korkunmemleketlerde çok iyi karşılanmıştır. deki altııun mühim bir kısmını da bu sucu harbdir. Dört bin senelik dünya taIBapnakaleden devam] ti ettirmek istiyordu. Bu münasebetle Atinada çıkan Katimerini refikimiz bu retle götürmüştür. Toprağa servet gömrihinde, korsanlar, altın aramak için büşka birşey değildi. Viyanada dinledi Türkiyeye de gelmişti. Fakat Atatürkün hareketi medenî bir hamle olarak se menin en mahzurlu tarafı, sonradan aratün dünyayı dolaşmışlar ve bu kıymctli nıldığı zaman bulunamıyacak derecede n konferansı, Türkleri de yakından karşısında, Napolyon mevzuu üzerinde lâmlamakta ve şöyle demektedir: «Türk gazetelerinin verdiği malu , derinlere gömülmesi ve gömenlerin çok metadan ellerine geçirebildiklerini dort ıkadar edeceği için, burada anlatmay; bir saatlik bir imtihanda muvaffak olamıtarafa saçmışlardır. Dünyanm ilk altın /dalı buluyorum. Gorosser Konzert yarak gerisin geriye dönmeğe mecbur ol mata göre, 1 eylulden itibaren Türk kurnaz davranmalarıdır. Bu âdet, bil • ihtiyatı olan Mısır ve Filistin altınlan halkı en büyük bir eğlencesinden mahhassa Hindistanda çok revac bulmuştur. us'un 1500 kişihk salonunda bir avuc muşhı. Sonradan neşrettiği bir kitabda ve rum kalacaktır. Esasen şarkî A^^^ıpa 1493 senesindenberi yeryüzündeki altı Asuriler tarafından iğtinam edilmiş, sonıleyici vardı. Üstad, totahter rejim Viyanadaki konferansında Atalürk hak milletleri de bunu eğlence addederler. ra onlardan Farslılara geçmiştir. Farslıden bahsediyordu. Türkiyeyi de bun kmda kin taşıyan bir dil kullanması bun Yapılan bir kanunla pazarîık yasak e nm alnda biri Hindistana Rİtmiş ve asırlardan bu altını Yunaniler almış, Yu dan addettiğini söyledi ve bu rejinr dan dır. dilmektedir. Türk gazeteleri, bu kanu lardanberi orada gömülü duran altın!ann nanhlardan da Romalılar gasbetmiştir. llmin içine kin kanştıran bir adamda nun çok zor tatbik olunacağmı iddia et yanma girmi^tir. in şefleri arasında paralleles'ler yapü. Bütüa bu yağmalardan beş yüz sene sonepsini, fakat bilhassa Atatürkü tenkid doğru görüş aranabilir mi? îşte, beynel mektedirler. Başka ellere geçmemesi için toprağa ra Romayı fethedenler orada şaşılacak neğe yelteniyordu. Bu ilmî (!) konfe milel reklâm teşkilâü tarafından kendisine Bunu biz yapmış olsaydık, Atina ka gömülen bu muazzam servetlerin yanısı kadar az altın bulabilmişlerdir. ıs şöyle hulâsa edilebilir: üç günlük şöhret temin edilen ve dün Al dınları mal satm almazlardı. Çünkü pa ra, eski insanların, hükümdar mezarlanBunun sebebi, müstevli ordulann, *StiTotaliter rejimlerin şefleri halklan ye man entellektüeli iken bugün İsviçre tabi zarîık bizde de çok kökleşmiştir. Tür na sakladıkları alünları da unutmamak nam ettikleri servetleri geçtikleri yerlere niş insanlardtr. Halkın ruhunu iyi an iyetine geçen Emil Ludwig'in mahiyeti. kiyenin aldığı bu tedbir, medeniyete lâzımdır. 1894 senesind, kâşif Kordon, doğru yeni bir adım teşkil eder ve bize serpmeleri, yakılan yıkılan çehirlerin enorlar, kendilerini muhitlerine seüdirebi Bunu okuyucularımm önüne sererken, meçhul bir prensesin mezarında on iki ornek olması icab ettiğini de, itiraf etorlar. Muvaffakiyeilerinin yegâne sır garbdan gelen her şöhretin kontrolsuz kamilyon franktan fazla kıymette altm bul kazı arasmda bırakmalan, hezimet veya ı burada aramalı. Fakat bu adamlar bul edilemiyeceği lüzumuna kanaat geti meliyiz.» mu$, otuz sene sonra, Karter, Tutank ricat gibi vaziyetlerde, düşman eline ç« Kemalist Türkiyede azimle başlanan Itiirsiizdürler. Içtimdi ilimlere vâkıf receklerini ümid ediyorum. amon'nun mezanm açtığı zaman bundan memesi için rasgele toprağa gömmelerive başarılan her yenilikte olduğu gibi lunmuyorlar ve uzak islikbali görem'r NADÎR NAD1 pazarlığın kaldırılması kararmm da çok daha fazla kıymette bir servet gör dİr. ılar. Binaenaleyh bunlann kurduklan Elli dört asırlık didinme mahsulü olan NOT Bir tesadüf eseri olarak dost memleket gazetesi tarafından lâ müştür. Fir'avun mezarlarında, mücev Emil Ludvvig'in yeni broşürüne dair yık olduğu mana iîe karşıîanmış olma herat ve evani halinde gömülü olarak milyarlarca alhnın yansı, milyonlarca 'imler de uzun ömürlü olamıyacakhr. Halktan yetişen adamlarda kültür bu dün iki makalp okudum. Birini Leon sından dolayı kendisine samimîyetle te meydana çıkarılan alünlar, Mısır top esirin alhnterini teşkil eden muazzam s*rlamıyacağmı iddia eden Emil Lud Daudet, diğerini Hüseyin Cahid Yal şekkür ederiz. Yalnız yazıda dikkatimi raklanna gömülmüş oîan altın miktan vetler işte boylece ropraklara gomüle çm yazmış. Leon Daudet kralcı ve g'in eserlerinde ciddiyet ve ilim ara Hüseyin Cahid cumhuriyetçi oldukları zi celbeden bir noktaya işaret etmek hakkında iyi bir fikir verbilir. rek, toz halinde dağılarak, mezarlara kaık boş birşey değil midir? Ve onu bey halde, her ikisi de Emil Ludvdg'in isterir. Bu da Türk gazetelerinin kanuLuksor'da medfun Fir'avunîarın sayısi patılarak, denizlere dökülerek mahvolImilel bir ktymet olarak memleketimiz sulhü korumak için ileri sürdüğü nun çok zor tatbik olunacağmı iddia et elliye baliğ bulunduğu halde, şimdiye muş gibniştir. Fransa İngiltere Amerika ittihadı medikleridir. tanıtmaya çalışmak yazık olmaz mı> kadar bunlann ancak birkaç tanesi buBeş bin senedenberi toprak altından Emil Ludvvig bir zamanlar, millet sef fikrini tenkid ve reddediyorlar. Şa lunabilmiştir. Esasen, Tutankamon'un çıkarılıp muhtelif şekillerde ziyan olan Mes'ud bir evlenme inin gölgesine sığmarak, onlann saye kadar var ki, Fransız muharriri L«dlâhdi müstesna olmak üzere diğer lâhîdaltmı bugün tekrar ele geçirip piyasaya wig'in hakikî mahiyetini açıkça te Gene romancı muharrirlerimizden ıde biraz daha şöhret yapmayı düşürr barüz ettirdiği halde, Hüseyin Cahjld ler vaktile elden geçirilmiş, soyguna uğ sürmek mümkün olsa, dünya ticareti, iştü. Bundan beş yüz sene sonra da Yalçin bu şarlatan adam hakkında Perihan Ömerle inşaat san'atkârlanmız' ramış, Fir'avun olülerile beraber gömü hissedilecek derecede bir salâba ve belki dan mimar İlhaminin nikâhları evvelki ussolini'den bahsedilmiyecek mi? « büyük mütefekkir » tâbirini kullanıgün Beyoğlu Belediye dairesinde kala lü servetler dünyanm dört bucağuıa sa de beşeriyet, çoktanberi unuttuğu saadete Bakahm Emil Ludvvig ne diyor? yor. Bir garblıya aid olduğu için yakavuşabilecektir. Kaybolan altmlar, bu balık bir akraba ve ehibba cemiyeti hu çılmışür. Diye şüphesiz onun kitablan da oku pılıyor hissini veren bu lüzumsuz ilti zurunda akdolunmuştur. Gene evlüere Mezarltra para gömmek âdeti yalniz hayal karjısmda, daha fazla kjymet alı fatlardan vaı geçsek daha ivi olmaz caktı. Üstad bu suretle şöhretini garaneski zamanlara mahsus değildir. Meselâ yor. saadetler dileriz. 11u? N. N, Türkiyede pazarlığın kaldırılması Dost Katimerini gazetesi bunu, medenî bir hamle olarak alkîşlıyor Bir adam ve bir broşür M. TURHAN TAN