7 Temmuz 1938 Küçükler bol hava, bol gıda, mükemmel banyo alarak mükemmel istirahat ediyorlar ve eğleniyorlar Florya çocuk CUMHURİYET Dublin İrlanda Curnhurreisi dok tor Ehıglas Hayd, yeni kabineyi kurmak vazifesini tevdi ettiği M. De Valera ile beraber. Londra Ordu birincilık kupasım kazanan Ingihz ekipi şefi arkadaşlarmm amuzlarında. Bakırköy kampında bulunan çoçjıklardan bir kısmı gnıp halinde; solda kamptaki yavrulardan birisi, saf hava ve bol neş'e engini içinde koşuyor Evvelce de yazdığımız gibi şohrin birçok yerlerinde ilkmekteb kamplan açılmıştır. Yüzlerce çocuğun iştirak ettiği bu kamplarda ilk nazara çarpan jey, fev kalâde intizam, eksiksiz bir konfor, n« • fîs manzara, ve bol Kavadır. Meselâ 72 mevcudlu Florya kampında çocuklar sabah 7 de minimini karyolalanndan fırlayıp yıkaıuyorlar. Biraz jimnastikten sonra kahvaltılannı yapıyor» lar ve saat 10 a dogru öğretmenlerin nezareti altında denize giriyorlar. Orada bol bol eğlendikten ve banyo yaphktan sonra içinde boylanna göre yagıhnış masa ve sandalyeler bulunan çadnra girerek bol gıdalı yemeklerini yi « yorlar ve tekrar istirahate çekiliyorlar. Öğleden sonra muhtelif oyunlar, tenezzühler tertib ediliyor ve Uİebel«r iyice yorulduktan sonra yatıyorlar. Nevyork Alman bandıralı Europa vapurunun manikürcüsü olup casusluk suçile itham edüerek Amerikada tevkif Bükreş Kral Karol 25 ıncı yıldonumunu ıdrak eden bir alayı teftiş edüen 26 yaşındaki sarışın Alman gü ederken... zeli Johann Hofmann. Çocuklar çadırları önünde ve istirahat halinde İtalyan Nazırlarının atletik beden hareketleri Londra Ingılterenın meşhur tayyarecısı yuzbaşı Kluston karısile birNevyork [Mıkı Mavz'ın mucıdi likte bir uçuşa hazırlanırken. Walt Disney Harvard Üniversitesi fahrî doktorluğuna seçilmiştir. Resmimiz, res mî kıyafetile ve mucidi bulunduğu Miki Mavz'la bir arada gösteriyor. Faşıst partısi azasının ve italyan nazırlarının, Romada Mussolini stadında, Duçenin huzurile bazı beden hareket leri yaptıklarını, bu suretle, millete yalnız manevî disıplin hususunda değıl, beden terbiyesi ve hazırlığı bakımın dan da nümune teşkil etmek prensipi ne hizmet ettiklerini dünkü nüshamız da yazmıştık. Resmimiz, bu beden hareketlerinin alevli çemberden geçmek Paris Burj şehrini ziyaret eden gibi tehlikeli bir safhasını gösteri Cumhurreisine beyanı hoşamedi eyliyor. yen îîöylü çocuklan Nevyork Beş yaşındaki Cımi Keş'i çalan haydud Franklen Makkol idama mahkum edilmiştir. ğına sıcak bir hava üflüyordu: «Ava | nak... Avanak... Avanak...» diyordu. Sonra kandiller, şeytanlar, kadınlar, hepsi birden kayboldu. Ortahk zindan gibi simsiyah kesildi. Yalnız Haydar ve yalnız bir tek şeytan kalmıştı. Bunun ikl gözlerinden iki projektör hüzmesi fışkırıyor, ne tarafa bakarsa orasını aydmlatıyordu. Karanhkta barın masalanndan biri parladı. Üstünde yakut ve zümrüd renkli içki şişeleri vardı. Şeytan, uzun tırnağile Haydara bu masayı işaret etti. Sonra hepsi birden kayboldu. Yalnız karşısındaki şeytan kahnıştı. Sırıtıyor ve her yeri beyaz bir ateş parçasına benzi yen uzun dişlerinden ince ışıklar sızıyordu. Bütün barın içinde akisler yapan, camları sarsan kalın sesi gürledi: Avanak! diye bağırdı. Sonra parmakları arasından afyonlu bir sıcakhk fışkıran elini Haydara doğru uzatarak, birdenbire alçalan sesile dedi ki: Dünyadaki insanlar iki türlüdür: İkisi de oraya doğru ağır ağır yürü Avanaklar, açıkgözler... düler. Karşıkarşıya oturdular. Şeytanın Barın bir kubbe gibi akisler yapan bir elinde rakı kadehi, bir elinde de ka tavanında yüzlerce kalın ses tekrarladı: lın bir sigara vardı. Ikisini de ona uzatı Avanaklar... yor: Yüzlerce ince ses tekrarladı: Haydi, iç! Durma, iç! Haydi, iç! Açıkgözler... Durma iç! diyordu. Şeytan ağır ağır devam etti: Haydar bir elile rakıyı, bir elile de es Avanaklar beni aramıyanlardır, rar sigarasını nöbetleşe ağzına götürü beni tanımıyanlardır, benim sözlerime kuyor, şeytan bir vapur çarkının vezinli gü lak asmıyanlardır: Uyuz köpek gibi mrarültüsü gibi tekrarlıyordu: «Haydi iç! kin, başkalarınm emrinde yaşarlar, sü Durma iç! Haydi iç! Durma iç!» Ma rünürler. sanın etrafında birdenbire öteki şeytan Içinden gö'z kamaştıncı birer projek • lar ve çıplak kadmlar da peyda oldular. tör ışığı fırhyan gözlerini Haydara yak Onlar da biraz daha sür'atli bir vezinle laştırarak tekrarladı: ayni sözleri tekrarladılar: «Haydi iç! Uyuz köpek gibi! Durma iç! Haydi iç! Durma iç!» lArkast var] be...» dedi. Bir sigara sarmayı düşünü radan daha mı beter...» Ve parmağını yordu. Fakat midesindeki bulantıyı bas kendi bacağının etine batırarak, dişlerini tırmak için tath yemeğe de ihtiyacı var gıcırdatarak, burnundan vahşi sesler çıdı. Bir tereddüd geçirdi. Köşedeki bak kanyordu. kala kadar uzanmağa üşeniyordu. Bayat Gözünün önüne üstü ağac dallarile çikolataya da razıydı. Kulağına sokakta örtülü, gökyüzü görünmiyen, yemyeşil oynıyan çocukların sesi geldi. Pencere yollar geldi. Tayyare gibi uçan bir otoden eğilerek onlardan birine on kuruş at mobilin direksiyonunda idi. Arkasında tı ve çjkolata getirtti. Midesini bastırdık bir kadın korku ve şehvet çıglıklan basıYazan: SERVER BEDt tan sonra esrar sigarasını sardı, arkasını yordu. Bir aralık hiçbir ses ve hıçbir acı Milli romani 12 gaz sandığına dayıyark minderin üstüne duymadan uçuruma yuvarlandılar. HaySen evin eşyasını sat, paralan alıp kaç, kağa çıkıp bir tath yemek istiyordu. Ka oturdu, bacaklarmı uzattı ve dumanları dar kadının gırtlağma basıyor, saçlarını, esrarları çek, sonra gel benden tath îbte. fası gözü pek perişansa azıcık düzeltme savurmaya başladı. koltuğunun altındaki kıllan hrnaklarile Tatlılar götürsün! Pis, acı suratlı herif! ğe karar verdi ve sallanarak odadan çıkyoluyordu. Bu kıllar uzuyor, uzuyor, faBirkaç nefesten sonra, uzun zamanÖfkenin verdiği son kuvvetle söylü tı. danberi yorulmuş, zehirlenmiş, sersemle kat kopmuyor, bazan bir sıra inci, bazan Sabriye yere eğilerek parayı almıştı. ' yordu. Bayılacak kadar fenalıklar ge miş kafası bir hezeyan çanağına dönmüş da ipe dizili bir sıra kandil haline geli çirdi ve kendini topladı. Uykusuzluktan Hemen ablasma gitmek üzere odanın bir tü. îçinde birbirini tutmıyan sözler, ses yordu. Sonra bu kandiller «Şeytan» batavanmdan yere dogru sarkıyordu. etrafı morarmış gözlerini kocasına dike köşesinde duran pabuclarmı ayağına çek ler, hayaller zıplamağa başladı. Dalga nnm ti, kocasına görünmemek için acele ederes Duvardaki şeytan resimleri birer ikişer rek: geçiyor ve sayıklıyordu: Oda kapısının Haydi! dedi, ben de buralarını bi odadan çıktı. kırık topuzundan yere doğru renkli kan yere atladılar. Çırılçıplak kadmlar, ta Biraz sonra Haydar odaya girdi ve raz toplayım. diller sarkıyor, ceviz büyüklüğünde ya vandan inen renkli kandillerden birer takarısını göremeyince tekrar kapıya dog Ne olacak, be yahu? kutlar ve zümrüdler kızıl ve yeşil kıvıl ne alarak başlarına takıyorlardı. Aralaru gitti. Sokak kapısının kapandığını duynn<la Melek de vardı. Şeytanların hep Git yüzünü yıka! muştu. «Tüydü!» diye mırıldandı. Oda cımlar saçarak topuzun etrafında çarkı si, altın gibi parhyan birer borazan çalı Allah Allah... Sana ne oluyor da aynaya benzer bir nesne arıyarak söy felek gibi dönüyordu. Haydar ağzım yordu. Melek şarkı söylüyordu: •be? Yüzümden sana ne be? Yanağıma leniyordu. «Geberecek karı. Şimdiden u açmadığı halde, kendi sesi kulağına dışaEsrarkeşler gehin, girsin koynuma reçel döküp yahyacak mısın? yuz keçi leşine dönmüş. Nereye svuştu? rıdan gelmeğe başladı: «Yirmi bin... Kaltaban... Ölüsü kandilli herif... Ağ Sen esrarkesler gibi reçel, baklava Ablasma gider.» Bir beşibirlik takayım gerdanma... lama be, hatun... Susmam, ne susaca Sonra bir şeytan yavrusu maymun gi=ayıkla. Gıbisi fazla. Elini cebine attı ve kâğıda sarılı esrar ğım... Tuh be, tuh... Mahpushane bu bi Haydann omuzlanna siçrıyor, kula Haydar ayağa kalktı ve gerindi. So parçalarını çıkararak: «Daha varmış