15 Haziran 1938 CUMHURİYET Yanmıyan adamlar Ateşte yürümek ve yanmamak hüneri, fakirizmin henüz karanlık köşelerinden biri ve esrarı belki hiç bir zaman çözülemiyecek bir harikasıdır Bundan evvelki yazılarımızdan birinde, hokkabazlıktan ibaret bulunduğunu, erbabmın ifadesıne dayanarak söyledi ğimiz fakirizmin ihtisas şubelerinden birisi de ateş iizerinde yürümektir. Maamafih şurasım derhal ilâve edelim ki, ateşte yanmamak hassası, daha doğrusu ateşe karşı şerbetlı olmak, Hind fakirlerine münhasır bir imtiyaz değildir. Ortaçağ ve ondan evvelki devirlerin tarihi tetkik edilecek oluısa, işkenceler meyanında mühım bir yer tutan ateşın, maznunun masumiyetini isbata medar delil diye de kullanıldığı görülur. Maznun, içine atıldığı veya üs'üne oturtulduğu ateşte kebab ohnamak gibi bir mucize gösterdiği takdirde, kendisine atfedilen cürmü islememış sayılırdı. Fakat, tarihin bu kadar uzak ve karanlık köşelerine gitmeden, ateşe karşı şerbetli olduklannı iddia eden bu devrin insanlarını ve bu iddianın mahiyetini gözden geçirelim. İngiltere Tıb Cemiyeti azasından müteşekkil bir heyetin, Avustralyaya yap tığı bir seyahat esnasında, Fici adasında şahid olduğu bir tecrübe, ateşte yanmamak iddiasının çok şayanı dikkat misallerinden birisidir. Yanyana dizilen taşlardan müteşekkil beş metre kutrunda bir dairenin ortasında, on saat süren bir odun ateşi yakıldıktan sonra, taşlar, ateşin tesirile ağarıp satıhları yenmiş bir hale gelince, ateşe şerbetli yerliler, bir takım dualar okumuşlar ve birbirinin peşisıra, bu taşlann Aİzerinde, asfalt caddede yürür gîbi. çıplak ayakla, aheste adımlarla yürümüşlerdir. Yürüyüşten sonra ayaklar muayene edilmiş, tabanlarda, hafif bir kül tabakasından başka birşey görülmemiştir. Ne bir yanık, ne bir kavuruk, hatta ne bir kabarık veya kızartı! Buna mukabil, bir toplu igne batırılsa, yerli, derhal can acısile bağırıyormuş. Taşlann kızgınlığımn de recesini anlamak için, yürüyüften evvel ve sonra birer tecrübe yapan heyet azası, taşlann üstüne bırakılan kâğıd, ot, değnek gibi şeylerin derhal alev aldığını görmüşlerdir. Geçen sene, Ingilterede, Hudabarış isminde Müslüman bir Hind fakirinîn yaptığı ateş tecrübesi de çok meraklıdır. Birçok doktorların ve üniversite profesörlerinin hazır bulundukları bu tecrübe için yedi ton meşe kütüğü, bir hayli mangal kömürü ve 60 litre de parafin sarfedilmiş, beheri 4 metre boyunda, 1,50 metre eninde iki hendek kazılmıştır. Hindl! fakir Hudabahş, bu odun ve kömür ateşinin 350 derece kızgınhğı üzerinde, yalına yak, hendeği uzunluğuna iki defa aşmıştır. Tecrübeden sonra fakirin tabanlan muayene edilmiş, yara ve yanık eseri bulunmadıktan başka, hararet derecesinin de tecrübeden evvei ne idise, tecrübeden sonra da ayni olduğu görülmüştür. Seyid Hüseyin Ateşî ismindeki Hindlinin ateş tecrübesi bunlarm her ikisinden daha dikkate şayandır. Bu adam, ateşe tahakküm şeklinde tarif ettiği marifetini, fakirlikle hiç alâkası olmıyan kimseleri ateş üstünde yürütecek kadar ileri götürmüştür. On iki adım uzunluğunda, dört adım genisliğinde ve bir adım derinliğinde bir hendeğe, alev alev yanan bir kömür yı ğını doldurulduktan sonra, Seyid Hüse İspanya sularında batırılan Ingiliz gemileri \Ba$tarafı 1 inci sahifede] Hatay müzakereleri Türk ve Fransız askerî heyetleri temaslara başladı, vaziyetin yeniden gerginleştiği bildiriliyor [Baştarafı 1 inci sahtfede] GÜNÜN BULMACASI 1 2 3 4 5 R 7 8 9 10 11 1 2 3 4 6 6 1 6 9 Başvekilin verdiği izahat yin Ateşi hendeğin yanma yaklaşmış, üç defa «Gülzar!» diye haykırdıktan son ra, orada hazır bulunanlara, hiç korkmadan ateşin üstünden geçmelerini söyle miştir. Bu cesareti gb'sterebilen birkaç kişi, Hindlinin davetine icabet ederek a teşli yola dalmış, yalınayak bir baştan bir başa yürümüştür. Bunlarm ifadelerine göre, alevlerin, çıplak tabanlan üzerinde yaptığı tesir, inişli yokuşlu ve ılıkça bir satha temas hissinden ibareî kalmıştır. Daha garibi, Hüseyin Ateşinin, hendeğe bir iki hasır atarak tutuşturduktan sonra, ayni kimseleri, hasır alevleri arasından da geçirmiş clmasıdır. Hiç kimsenin burnu kanamadan nihayete eren bu tecrübenin hepsinden garib tarafı, aya ğmı dikkatsizlikle hendeğin dışına basan genc bir Hindlinin, dışarı çıkan alevler den, eteğinin tutuşmasıdır. Alevin ortasında, gülistanda dolaşır gibi gezildigi halde, hendeğin kenarma basınca alev almak, zihne hayli durgunluk veriyor. Gene Hindistanda bir Müslüman fakirin, bizzat mihrace ile, onun ecnebi misafirleri huzurunda yaptığı bir ateş tecrübesi vardır ki, alevli hendekten geçen insanlarm iki yüze yakın sayıda olması bakımmdan şayanı kayiddir. l Ateş üzerinde, yanmadan dolaşanlara misal olarak daha pek çok vak'alar zikretmek kabildir. Ancak bütün bu tecrübeler gözden geçirilecek olursa, bunlann iki umumî vasıf taşıdikları görülür. Birisi, ateş üstünde yürüme tecrübesinin mutlaka hendek içinde ateş yakmak suretile yapılması, diğeri de, ateşte yalınayak yürüyerek kızgm cisımlere sadece ayakla temas edilip, meselâ el dokundurmak veya üstüne oturmak gibi hareket lerden uzak kalınmasıdır. Ateşte yanmadan yürüyen Hindli fakirlerin müşterek vaıfı, tecrübeye başlarken bir nevi dua okumak, iman kuvveti sayesinde ateş üzerinde nüfuz ve tahakküm icra ettiklerini söylemek, hünerlerine ilâhî bir mahiyet izafe etmektir. Tecrübe esnasında, Hindli fakirler, bir nevi cezbe hali geçirirler ve tecrübe nihayete erdiği zaman, bu cezbe hali, fakiri yerlerde yuvarlıyacak kadar şiddetli bir buhrana inkılâb eder. Bu buhran, hüner sahibinin, ateşin şiddetini kendi üzerine çekmek su Londra 14 (Hususî) Avam Ka marasının bugünkü celsesinde ispanya sahillerinde batmlan Ingiliz gemileri hakkında mühim münakaşalar cereyan etmiştir. Muhalefet lideri binbaşı Atli îngiliz gemilerini müdafaa etmek hususunda hükumet tarafmdan alınacak tedbirler hakkmda izahat istemiş, bu yüzden amele fırkasına mensub bir çok meb'uslar hükumet aleyhine şiddetli hücumlarda bulun muşlardır. Başvekil M. Çemberlayn, muhaliflere cevab vererek demiştir ki: « İngiltere hükumeti İspanya sularındaki Ingiliz ticaret gemilerini müdafaa edemez. îspanya sularındaki gemilerin müdafaası ancak İngilterenin harbe iştirakile kabildir.» Başvekilin bu sözleri mecliste müthiş gürültülere sebebiyet vermiştir. Muhaiifler hükumetin İspanya sahillerine tayyare dafi toplarile mücehhez zırhlılar gönder mesini istemişlerdir. M. Çemberlayn tekrar söz alarak de miştir ki: « îspanya sularında dolaşan Ingiliz gemilerinin müdafaası için donanma göndermek İspanya harbine bilfiil müdahaleye muadildir. Bu sebeble, hükumet bu gibi tedbirleri nazan itibara alamaz. İngiltere hükumeti İspanya meselesinde ademi müdahale siyasetine sadık kalmağa karar vermiş bulunmaktadır. Bu şerait altında yegâne tavsiyemiz şudur: îngiliz gemileri her iki tarafa da silâh ve cepane satmaktan vazgeçmelidirler.» Başvekilin bu sözleri muhaliflerin şiddetli hücumlarma vesile teşkil etmiştir. Gündüz ad\ Antakya 14 Ampir sineması admı değiştirmiş ve Orgeneral Asım Gündüzün ikameti hatırası olarak Gündüz ismini almıştır. Bir şoför muavini öldürüldü Antakya 14 Hatay garajında şo for muavini Osman bu gece saat 10,30 da Rum ortodoks mahallesinde dar bir sokakta öldürülmüştür. Bu hâdise üzerine hükumet bir taraf tan mahallede araştırmalara başlamış, diğer taraftan da İttihadı Vatanî ve Usbe cemiyetlerinin bazı elebaşılannı tevkif eitirmiştir. Hükumet daire8İne taarruz Mevkuflar arasında bulunan Arsuziyi serbest bıraktırmak için hükumet dairesıni çeviren aleviler işi cebir şekline sokmuşlar ve bahçe kapısını kırarak evvelki gün Süveydiyede olduğu gibi hükumet dairesini taşa tutmuşlardır. Mutaamzlar hükumet dairesine gitmeden önce Turizm oteline uğnyarak büyük hâmileri olan beynelmilel komisyonun reis ve azalarını beraber götürmeyi unutmamışlardır. Hulâsa Alınan malumattan hulâsa olarak alınan netice şudur: İçeride mahsur olanlan Türk jandarmaları teşkil ediyor. Muhasara edenler arasında ise kadın ve çoluk çocuk arkasına gizlenen silâhlı Usbeciler bulunuyordu. Frankist tayyarelerin faaliyeti dünkü Londra 14 (Hususî) Frankist tayyareleri bugün Akdeniz sahillerinde büyük bir faaliyet göstermişlerdir. Tayya reler sabahleyin saat sekizden itibaren Kastellion şehrini öğleye kadar bombar dıman etmişlerdir. Saat 14 te de Barselon şehrine müte addid bombalar atılmıştır. Aynca 5 tayyareden mürekkeb bir filo da saat 1 1 de Valansiya üzerine yangm bombaları atmış ve şehirde yangın çıkarmışlardır. Maddî zararlar çok büyüktür. İspanya Başvekili M. Negrin'in 20 yaşındaki oğlu Barselonun bombardımanında yaralanmıştır. 50 İspanyol eyaletinden 37 si Franko'nun elinde Bilbao 14 Resmen tasrih edildiğine göre, Kastellon'un düşmesi üzerine, Franko kuvvetlerinin eli altında bulunan İspanya eyaletlerinin adedi 37 ye çıkmıştır. İspanya eyaletlerinin umumî adedi 50 dir. retile, ateşte yürüyenleri yanmaktan kurtardığı şeklinde tefsir edilir. Ateşte yürümek ve yanmamak hüneri, tabanlara kimyevî madde sürmekle, yahud ipnotizma ile izah edilemiyen ve fakirizmin, henüz karanlık kalan köşele rinden biridir. Mahiyeti itibarile, Hind fakirlerinin en harikalı işlsrinden olduğu için, esrarı belki hiçbir zaman çözülemiyecektir. Hind fakirleri, bu marifeti rabbanî bir kuvvet gibi göstermeğe yeltenedursunlar, ateşte gezmek hünerini, ruhî kuvvetlerin atıl cisimler üzerindeki tesiri şeklinde bile kabul etmek abes clur. Toprak altmda havasız yaşıyan fakirle, ateş üstünde yanmadan dolaşan fakirin, ayni hokkabaz loncası efradından olduğuna inanabiliriz. Halk arasma giren komisyon reisi Raymersin hakkm Alevilerde ve diğer ekalliyetlerde olduğunu bildiren sözleri ve jandarma kumandanının da içeride mahsur kalan jandarmaya halk arasından bağırarak ateş etmeyiniz emrini vermesi mütecavizlerin cüretini arttırmış ve bunlar müthiş küfürler, naralar ve doğrudan doğruya pencerelere sıkılan silâh sesleri arasında ilerlemeye ve içerdekiler için Antakya, İskenderun, Kırıkhan, Reyhakikî bir tehlike teşkil etmeğe başlamışhaniyedeki Ermenilerle bazı Rumlar, lardır. Taşnakların yukanda bahsettiğim TürkO zaman içeridekiler her şeye rağmen ler gelip sizi kesecekler, propagandası silâh istimaline mecbur kalmışlardır. Mü üzerine Halebe akın etmek istemişlerse tecavizler öne çocuklarla kadınları sür de hükumet, bu sebebsiz ve yersiz mu dükleri için iki kadın ve bir çocuk yara hacereti menetmiştir. larrmış ve kalabalık dağılmıştır. Hüku Taşnaklar, fırsat bulsalar, ellerinde met bahçesi küçük büyük binlerce taşlarla bıçak bile bulunmıyan Türkleri imha doludur. edeceklerse de buna imkân bulamıyorlar. Bununla beraber mevsukan öğrendiğime Vaziyet yeniden gerginleşmiştir. göre, Bayırbucaktaki Türkler Ermeniler Kontrol heyeti istifa mı etti? tarafından tehdid ve tazyik edilmektedir. Londra 14 (Hususî) Londra Bu hale de Lâzkiye valisi Cabirî İhsan radyosu bu gece aşağıdaki havadisi neşsebeb olmaktadır. retmiştir: Hataydaki son vaziyet, bazı satılmış «Antakyada bugün Türklerle A Şam ve Beyrut gazetelerinde, Türkler arablar arasında yeniden kanlı musadc leyhinde iftiralarda bulunmaktadırlar. meler cereyan etmiştir. Musademeler neBu gazeteler, Türklerin Hatayda Arabticesinde 2 kişi ölmüş, bir Arab lideri ları öldürdüklerini yazmaktan utanmı tevkif edilmiştir. yorlar. Hemen bütün gazeteler, Halay Bilâhare kadınlar ve çocuklardan mühaberlerile doludur amma bunlarm yüzrekkeb büyük bir halk kütlesi sokaklarda de doksanı uydurmadır. nümayişler yapmışlardır. Türkler ateş Hataydan bazı Ermeniterin Beyruta, etmek mecburiyetinde kalmışlar, bir Arab kadını ölmüş, 15 Arab da yaralan Şama, Halebe kaçmalarına mukabil buralarda bulunan ve Türklerden kendilemıştır. rine fenalık gelmiyeceğine emin bulunan Milletler Cemiyeti tarafından Hataya Türk dostu Ermeniler Hataya hicret etgönderilen beynelmilel kontrol heyetin mektedirler. Bilhassa Filistinden Beyruta deki însiliz murahhası istifa etmiştir. gelmiş olan Ermeni aileleri Hataya akın Hatayda son vaziyet ediyorlar. Antakya (Hususî) Bir haftadanYeni bir hava hattı beri Hatayda bir hayli değişiklikler olLizbon 14 Portekiz hükumeti, du. Dört gündenberi Dahiliye müdürü Fransız Erfrans şirketine, Asor adaladoktor Abdurrahman Melek işe başladı. rında Pontadelgada ve Fayalda yere Dahiliye müdürü demek umumî vali de inmek şartile Lizbon ve cenubî Amerimektir. Antakya gencleri arasında na ka arasında yedi tecrübe hava seferi musile, irfanile, nezaketile, ciddiyetile te yapmak müsaadesini vermiştir. mayüz etmiş bir zat olan bu genc doktor işe başladıktan sonra Antakya Belediye reisi ve bazı nahiye müdürleri değiştirildi. Diğerleri de tedricen değiştirilecektir. Şimdilik asayiş yoluna girmiş gibidir. Fransız kuvvetleri kumandanı albay Kole ile emri altındaki Fransız dürüst hareket ediyorlar. Albay Kole, hüsnüniyet göstererek intihabatı iyi bir neticeye iktiran ettireceğini ilân etmektedir. Muhtelif anasır arasındaki münasebata gelince, Türklerle Arablar arasındaki ihtilâf pek hafiflemiştir. Aleviler de, sabık delege Garo tarafından yapılan binbir ifsada rağmen onun tazyikından kurtulduktan sonra hakikati yani Türk olduklarını anlamağa başlamışlardır. Ermenilere gelince, bunlan ikiye ayırmak lâzımdır. Bir kısmı siyasetle meşgul olmıyan ve Türkiyeye karşı hiçbir husumet beslemiyenlerdir, ki bunlardan Türk listesine yazılanlar vardır. Taşnakların tazyiki olmasa daha pek çokları Türk listesine kaydedileceklerdir. Ermenilerin diğer bir kısmı da Taşnaklardır ki bunlar, isimleri üzerinde Türk düsmanıdırlar. Kırıkhandaki Tas.nakların reisi Adoryanın ve Belediye reisi İstefanın riyaseti altında Taşnaklar Ermeni kilisesinde bir içtima yapmışlar, Türkler gelirse bütün Ermenileri kese cekler diye bir yalan uydurarak Ermenileri muhacerete teşvik etmişler ve Ermenilerin hicreti lâzımdır, diye bir karar ittihaz eimişlerdir. Bunun üzerine sakin Ermeni halkı korkarak Hataydan kaçmağa başlamışlarsa da içlerinde aklı başmda olanlar, bu hareketin önüne geçmişlerdir. Bir kısım Ermeniler de kendi aralarında verdikleri bir karar üzerine Cebelilübnan ve Halebdeki îtalyan konsoloslarına adam göndermişlerdir. Dolaşan şayialara göre, bunlar, İtalyanlardan Ermenilere zahir olmalarını ve bilmukabele kendilerinin de îtalyan amaline hizmet edeceklerini söylemişlermiş. 1 1 • 1 1• • • • • • 1 1 • • • • • • s • • •1 10 u • Soldan sağa: 1 Kıymetli keçe imal eden (iki keli me). 2 Yüksek memurlara yakışır surette, suyun ortasmdaki toprak. 3 Arabî aylarından. 4 Bir deniz, bir cins müskirat satan. 5 Almanyada üniversitesile meşhur bir şehir, benim nakdi mevcudum. 6 Bir sayı, arkasma bir «i» getirirsenlz «geçici bir omre sahib> olur, eşyanın tersi. 7 Tümselc yer, kasavet. 8 Bulmağa çalışmak, llk insanın tersi. 9 Durgun, büyük kereste. 10 Bir parçacık, meşhur bir §airimlz, arkasma bir «t> getirirseniz «donuk renk» olur. 11 iki şeyi birbirile ölçmek, bir masdar edatı. Yukarıdan aşağıya: 1 Yıkılıp dökülerek (iki kelime). 2 Amerikada bir nehir, muvafakat eden. 3 Gemilerin konak yeri, bir emrin tersi. 4 Yakın değil, fransızca bir moda mecmuası, 5 Kelimeyi çevirir arkasına te» getirirse «oğul» manasma gelir, çok iri taneli bir seb ze. 6 İmar eden. 7 Kıyı, bir soru edatı. 8 Bir emir, çocuklann yemeği. 9 Mürekkeb bir emir. 10 İsim, bayan. 11 Derinin sertleşmlşi. bıçak bileme aletl. Evvelki buünacanın halledilmiş çekli l 2 8 6 T 8 9 10 11 JYİAİMİAİLİIİFİOİT t Nı OİDİUİNİAİTİAİNİB KİA RİAJ S 1 D • LB|Ç|1 T* UİL A KB G A L A T A L E • • KİA BİA T A 5 AİBİA D A N AİB A N A R İ F • K İK B N E B A R A M A M A B A B|E İ CİB N E N İ B AİR • CİAİN • T BFİA N î E N t|N BİMİAİF 115 1 Ankara Borsası 14/6/938 K A P A N I Ş I Açıhş Kapanış 1 tngiliz lirası 6.25 6.23 100 Dolar 125.8425 126. 100 Fransız frangı 3.5050 3.4925 100 Liret 6.6225 6.6025 100 İsviçre frangı 28.8225 28.73 100 Holanda 69.775 69.55 florini 100 Rayhişmark 50.71 50.5475 100 Felcika frangı 21.36 21.2925 100 Drahmi 1.1425 1.14 100 Leva 1.5425 1.5375 100 Çekoslovak 4.3775 4.365 kronu 100 Peşcta 7.6225 7.5975 100 Zloti 23.70 23.625 100 Pengo 25. 24.92 100 Ley 0.94 0.9375 100 Dinar 2.87 2.86 100 Yen 36.41 36.2925 100 İsveç kronu 32.225 32.1225 100 Ruble 23.745 23.67 E S H A M ve T A H V İ L Â T 1933 T. B. I peşin 19. 19. 1933 T. B. I vadeli 19.05 19.05 1933 İk. Ergani 95. 95. Sıvas Erzurum hattı İs. III 97.50 97.50 1934 H. B. % 5 faizli 45. 45. C. Merkez Ban. 95. 95. Bir köy muhtarının muhakemesi Bursa (Hususî) İnesi köyü muhtarı Ahmedin men'i israfat kanununa mu halif hareketinden dolayı asliye cezada muhakemesine başlanmıştır. Muhtar Ahmed, karakoldan ruhsat almadan üç gün üç gece davul zurna ile düğün yaptırmaktan suçlu olarak muhakeme edilmektedir. da vermiyeceğini anlıyordu. Sahneyi oynamağa başladılar. Genc kız kendisinden daha beceriksizdi, Fer dinan sıkıldıkça sıkılıyordu. İkisi de mütemadiyen hatalı oynuyordu. Sahneyi, gitükçe daha fazla isteksizlikle, bir çok defalar tekrarladılar. Sahne vazımm lâkaydisi sarîydi. İkide bir sinirleniyordu; nihayet cebinden bir gazete çıkarıp oku mağa başladı, sonra, birine telefon etmek üzere uzaklaşırken, kendisini beklemelerini söyledi. Dönüşünde, tenkidleri kısalmış ve gevşemişti. Bir saat sonra onlan kendi başlanna bırakmşıtı: Yeter! dedi. Ve yerinden kalktı. Sırtından bir yük atmanın sevinci yüzünde okunuyordu. Ferdinan'ın omzuna dostça vurarak: Teşekkür ederiz delikanlı, dedi. Vaziyetten seni haberdar ederiz. (Genc kıza dönerek) neticeyi sana da bildiririz güzelim. Ferdinan ağzını açtı, fakat söyliyecek kelime bulamadı ve uzaklaştı. Bununla beraber, kapınm eşiğinde mütereddid durdu. Bu adamın anlayışsızlığma rağmen birşeyler yapmak, kendini zorla kabul ettirmek lâzımdı. Geri döndü. Mak Allister'in: lArkast varl Büyük Hikâye: 6 Fakat şimdilik, kendisini bekliyen ve mukadderatım tayin edecek olan büyük tecrübede muvaffak olabilmek için, zihnini baska şeylerle meşgul etmiyor, cesaret ve kuvvetini parçalamak, dağıtmak istemıyordu. Yolda dört köşe, aydınhk binalan ve hızh hızlı gidip gelen adamları şöyle bir rüyada gibi görebildi. Bir dönemeçte, Fransız büyük inkılâbı askerlerinden birinin üzerine yıkılacak oldu, o kadar dalmıştı. Ferdinan'ın kalbi çarpmağa başladı. Kimdi bu acaba? Herhalde Holivud'un meşhur artıstlerınden biri. Gıpta ile karışık bir şaşkınlıkla: <'Merhaba arkadaş!» diyerek hızlı hızlı yürüdü. Bir fisürandan başka bir şey olmıyan zavallı adam, Ferdinan'ın kendisini meşhur bir ve: Herhalde bu role çalışsanız f ena etmezsiniz, diye devam etti. Size başka bir rol vereceklerini kim temin edebilir? Bana müsaade, yemek yiyeceğim. Öğleden sonra saat dörtte, Ferdinan, bir köşesinde bir divandan ve ortasında bir kokteyl masasından birşey bulunmı yan çıplak bir odadaydı. Mak Allister'in Yazan: Viki Baum bürosundan ayrılmağa cesaret edemediği için, öğle yemeği yememişti. Bir gece evTürkçesi: Cevad Sadık vel de uyku uyumamıştı. Saat ikide kenartist zannettiğini, kendisine imrendiğini diyorum. Fakat bir yanlışlık olduğunu disini artistlerin makiyajlanm yapan adabilmiş olsaydı kimbilir na büyük bir se zannediyorum. mm odasma götürmüşler, yüzünü boya vincle delikanlının boynuna sarılacaktı! Genc kadın gözlüklerinin arkasmdan mışlar, başına bir peruka geçirmişlerdi. «Tecrübeler servisi» nin kâtibesi zayıf Ferdinan'a öfkeyle baktı. Delikanlı tekrar Delikanlı perukaya çok şaşmıştı. ve kuru bir kadındı. Ferdınan'a: ediyordu: Kâğıdda öyle yazılı, demişlerdi Mösyö Mak AlhVer meşguller, de Bu rol benim için olmasa gerek. kendisine. di. Sizi ancak öğleden sonra görebilirler. Niçin sizin için olmıyacakmış? O Makiyajcı işini bitirdikten sonra, Ferîşle rolünüz, eğer kendi kendinize çalış kumak bilmiyor musunuz? Grinvud siz dinan aynanın karşısma geçerek kendi hamak istiyorsanız. değil misiniz? Genc kadın Ferdınan'a bir iskemle Evet ben Grinvud'um. Fakat bu yaline: Azizim, demişti, seni maskaraya çegösterdi ve işine devam etti. rolü oynıyamam, pek manasız bir rol. virdiler. Ferdinan, genc kadınm kendisine ver Halbuki benim tipim romantiktir. dığı kâğıda göz gezdırdı. Müteessif oldum, fakat elimden bir Kendi oynıyacağı sahnenin çevrileceği Ferdinan dehşetten donakalmıştı. Ar şey gelmez. Ben de bir memurdan başka yerde ışıklar ve makineler ayar ediliyor tık mahcubiyet filân mevzuu bohsolamaz birşey değilim. Mösyö Mak Allister'e du. Sevimli bir adam, yanında çiçekli bir dı. Ayağa kalktı, zayıf ve kuru kadınm derd yanın. yazlık rob giymiş bir genc kızla içeri masasma yaklaşarak: Yazmakta olduğu kâğıdı daktilo ma girdi: Affedersiniz, dedi. Sizi rahatsız e kinesinden çekip masanm üstüne bıraktı Herşey hazır mı? diye sordu. Yak laşmız. Ne bekliyorsunuz? Siz Grinvud değil misiniz? Memnun oldum tanıştığımıza. El sıkıştılar. O, devam etti: İşte Mis Pemberton, sizinle oynıyacaktır. Bir güzellik müsabakası kaianmıştır. Onu öpeceksiniz. Dünyada talihli adamlar da var. Mis Pemberton bir kahkaha attı. Tamam mı çocuklar? Ferdinan, ümidsizliğin verdiği kuvvetle: Azıcık müsaade eder misiniz, dedi. Ben bu rolü benimsemiyorum. Bu bir gangster rolüdür, değil mi? Halbuki Mösyö Füller size benim tipimin roman tik... Öteki sözünü kesti: Gangster rolü mü, dediniz? Yok canım, ne gezer. Size verdiğimiz rol, orta sınıfa mensub kibar bir genc kıza kur yapan gene orta sınıfa mensub kibar bir Amerikalı rolüdür. Endişeye kapılmağa mahal yok. Metnin hiç ehemmiyeti yok tur. Bizim meslekte aranılan şey şahsiyettir. Şimdi, siz buraya geçiniz, kızım, siz de buraya. Tamam. Size «haydi» dedi ğim zaman başlarsınız. Ferdinan daha fazla itiraz etmenin fay