9 Haziran 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

9 Haziran 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURlYET 9 Haziran 1938 POJ? Atletizm federasyonu iddialara cevab veriyor 1937 yılında 222 atletizm müsabakası yapılmış ve bunlara 3234 atlet iştirak etmiştir T . S. K. Atletizm federasyonundan: Bir İstanbul gazetesinin 2/6/938 tarihli nüshasının spor sahifesinde (Son vaveylâ) başlıklı yazı tavzihe muhtac gö rülmüştür. Bu yazıda (...sporumuzun en geri kalmış şubesi,) olarak gösterilen atletizmin yurdda her gün biraz daha gerilemekte olduğu iddia edilmekte ve bu iddia şu düşüncelere istinad ettirilmektedir: «/ Rökor düşmektedir/» Cevab: 1936 yılı mayısından 1938 yilı mayısına kadar atletizmin muhtelif branşları üzerinde 16 Türkiye rökoru kırılmış ve 2 tanesi egale edilmiştir. Bu 16 rökor içinde Karakaşın Amerikada tesis ettiği cirid rökoru dahil değildir. Ayni resmî rökor listesinde 1934 ten 1936 yılı mayısına kadar göze çarpan rakam 15 tir. Rökor denilen azamî kıymetin yükseldikçe daha zor elde edilir bir muvaffakiyet olduğunu bilenler, yeni derecelerin ifade ettikleri manayı anlamakta güclük çekmezler. Son 4 senelik listesini alâkaIılar T . S. K. Spor sergisinde mukayese edebilirler. «2 Atleiizm merakı ve hevesi sönmek üzeredir!» Cevab: Atletizm müsabakalarma iştirak edenlerin sayısını, resmî cetvellerden alarak aşağıya derc ediyoruz: 1936 yılmda 33 müsabaka yapılmış ve bunlara 736 atlet girmiş, 1937 yılında 222 müsabaka yapılmış ve bunlara 3234 atlet girmiştir. 1938 yılı mevsiıninin başında olmamıza rağmen, muhtelif bölgelerimizde 20 den fazla müsabaka yapılmış ve bunlardan Istanbulla Ankarada yapılanlarının en az rağbet görenine 170 atlet iştirak etmiştir. Bu yekunlara maraton tecrübesi olarak yapılan uzun koşular dahil değildir. Daha evveîki yıllann çalışmalarını gösteren vesıka yoktur. Diğer taraftan, atletleri kendi kabiliyet ve yaşlarına göre muhtelif katagorilere ayırmak ve müsabakalar tertib etmek, artan isteğin ve tekniğin ortaya koyduğu bir zarurettir ki, bu da mevzuubahs makalede atletizmin öldüğüne garib bir delil olarak gösterilmektedir. yabilecekleri gibi bu sporda henüz emekleme çağında olanları yetişıdn «as» larla karşılaştırmanın, ne bu sporun teşviki, ne teknik değerinin artması, ve ne de propagandası bakımından bir faydası yoktur. Türkiye birincilikleri bu sebeble yapılmamaktadır. Ve gene bu sebeble yapılmıyacaktır. Ancak, buna mulsabil birbirilerile denk bölge ve şehirler arasında yapılan ve ananesi tesise çahşılan 53 şehir müsabakaları, yüz güldüren neticeler vermektedir. Bu müsabakalarda elde edilen dereceleri bir yıl evvelisi ile mukayese etmek, bu ileri adımm değerini anlamağa kâfidir. Bu şehir müsabdkalan, bu yıl, 37 şehri çalıştırmakta ve müsabaka etrafında toplamaktadır. Bu 37 şehir, 7 merkezde karşılaşmaktadır. Ne bu şehirlerin hazırlık idmanlannın, ne de deplasmanların, teşvik edici ve terbiye edicı kıymetleri üzerinde durmağa lüzum görmemekteyiz. Sporu bütün yurda yaymak, T . S. K. nun ana prensipidir. Balkan oyunlan neticelerine gelince: En cahil olanlar bile, birinci sınıf atletin bir yılda yetişemiyeceğini pekâlâ bilirler. Bu oyunlarda daha yüksek rekorlara rağmen 28 puvan alan millî takımı, T . S. K., devraldığı kadrodan seçmeğe mecbur kalmıştır. Bu kadronun bütün memleketteki heyeti mecmuası sayısının da 40, 50 yi geçmediğini kendileri bizden daha iyi bilirler. 6 Türk atletizmînin en parlak hareketi olarak gösterilen îstanbul Atletizm bayramı, daha eskiden de olduğu gibi, Atletizm federasyonunun para ve teknik yardımile yapılmaktadır. Son iki yıl müsabakalarını evvelkılerden ayıran bariz vasıf, bu müsabakalara federasyonca yurdun birçok yerlerinden atletler iştirak ettirilmis olmasıdır. Diğer taraftan bu hareketin Izmir İstanbul Ankara birinciliklerile ne teknik randıman, ne de kütlenin gösterdiği alâka bakımından mukayesesine imkân ol madığmı gündelik ne$riyattan dahi anlamak mümkündür. Mevzuubahs gazete, bunu, havadis olarak sülunlarına almağı spor bakımından faydalı saymamışsa kabahat bizde değildir. «7 Müsabakalarda seyirci adedi azalmaktadır !» Bir atletin, bir müsabakada, hem seyirci, hem müsabık, hem kronometreci ve hem de hakem olarak kullanıldığını unutanlar, meselâ Uşak 5 şehir müsabakalarını seyre koşan 7000 vatandaşın sayısını azımsamakta haklıdırlar. Japon tayyareleri sivil halka taarruz etmemiş! [Baştarafı 1 inci sahijedel Tokyo'da hiddet Tokyo 8 Kantonun bombardımanı karşısında ecnebi memleketlerde hasıl o lan aksülâmellerin şiddeti, Tokyoda hiddet tevlid etmiştir. Yeni Konoye hükumetinin Çindeki harekâta faaliyetle devam ve Japonyanın diğer devletlerle münasebetlerini tanzim etmeğe teşebbüs ettiği şu sırada Tokyodaki Ingiliz ve Fransız elçilerinin müracaati ve Kordel Hull tarafmdan yapılan be yanat, bu iki teşebbüsü telif etmenin güçlüklerini beklenmiyen bir zamanda meydana çıkarmıştır. Müşahidlere göre, bir yandan askerî makamlann Kantonun bombardımanını muhik göstermek için harb haklarından bahsettikleri şu sırada, Çine ilânı harb edılmediğini teyid etmek mecburiyetinde bulunan Japon diplomasisinin vaziyeti pek müsküldür. Bununla beraber siyasî mahfiller, anormal olan bu vaziyetin idamesi lâzım geldiğini, aksi takdirde Amerikanın bitaraflık kanununu tatbik edeceğini söylemektedirler. Müşahidler, bitiraflık kanununun tatbikı beynelmilel vaziyette büyük bir değisiklik husule getireceğini ve neticede Japonyanın bilhassa Amerikadan harb malzemesi alamıyacağını beyan etmektedirler. Kanton karanlıkta kaldı Londra 8 (Hususî) Japon tayyareleri bugün de Kanton'u bombalamışlardır. Elektrik santrahna bombalar isabet ettiğinden şehir karanlıkta kalmıştır. însanca zayiat hakkında henüz malumat alınamamıştır. Bir Amerikan mektebine düşen bomba Kanton 8 Bu sabah Honam adasına kadar uzanan Japon tayyarelerinin bir akmı esnasında bir Amerikan müessesesi olan Lingnan üniversitesine aid araziye üç bomba düşmüştür. Bombalardan ikisi binalan sarsarak patlamıştır. Bir Çinli kadın ölmüştür. Birkaç ecnebi, sarsıntı dan hastalanmıştır. Çinliler geri çekiliyor Şanghay 8 Çin menabiinden öğrenildiğine göre, Çinliler, Hankeu önünde vücuda getirilmiş olan büyük müdafaa hattma doğru geri çekilmektedir. Japonlar, Lungahi ve Pekin Hankeu demiryollarının iltisak noktası olan Çençengen civarında bulunmaktadır. Japon sol cenahı Hankeu boyunca topçekerlerin himayesi altında yavaş yavaş ilerlemek tedir. Hankeudan alınan haberlere göre, şehirde sivil ahalinin tahliyesine başlan mıştır. Amerikamn protestosu Vaşington 8 M. Hull, Japon tayyarelerinin birbiri ardına birkaç kere Kantondaki Çin Amerikan üniversitesini bambardımana tâbi tutmuş olmalarını Amerikanın Hongkong başkonsolosluğunun Japon baskonsolosu nezdinde protesto ettiğini bildirmiştir. pılan bir tebliğde: 1938 Türkiye serbest güreş birinciliklerinde galib gelen birincilerle müsabaka yapacak millî ekip güreşçileri: 56 kiloda Ahmed Şakir Yılmaz ve Kenan. 61 kiloda Yaşar Erkan. 66 kiloda Sadık Soğanlı ve Yusuf. 72 kiloda Hüseyin Çetin. 79 kiloda Ahmed Kireççi ve Adnan. 87 kiloda Mustafa Çakmak. Ağır sıklette Mehmed Çoban oldukları ve bunların haziran nihayetinde yapılacak mezkur müsabakalara hazırlanmaları lüzumu bildirilmektedir. (a.a.) başbaşa kaldıklan zaman büsbütün tartı ile konuşuyordu. Evliliğin yükü, ağırlığı artık onun üstüne de çökmüştü. Ne de olsa bunun önüne geçilemiyordu. Beri yanda Feridun, genc kadının rahatını bozacak en ufak bir saygısızlıktan bile çekiniyordu. Onun güler yüzlü za manlarında kendisi de gülüp konuşu yor; yok eğer Perihanda biraz iç sıkıntısı sezerse, yüzünü biraz çatık görürse artık hiç sesini çıkarmıyor, bir köşeye çekilip kitablarile, gazetelerile oyalanıyordu. Perihanı en çok sıkan, kocasının ba kışlarıydı. Arada bir, şöyle bir yere dalmışken, birdenbire başını kaldıracak olsa Feridunun gözlerini, hemen her zaman, kendi üstünde buluyordu. Saçlarında, boynunda dolaşan, göğsünün, belinin en gizli çizgilerini araştıran bu bakışların saygısızhğmdan pek ürküyordu. Denilebilirdi ki, Feridun bütün o görünüşteki uzaklığın, yabancılığın arkasmda, uzaktan uzağa, kendisinin en ufak bir kımıldanışını bile gözden kaçırmıyordu; her sözünü inceden inceye tartıyor, soluk alışmdan bile bir mana çıkarmağa kalkıyordu. Sonra bazan da böyle bakarken, ba karken gözlerini genc kadının üstünde unutuyor, dudakları hep öyle nereden geldiği pek belli olmıyan silik bir gülüşle Duymadıklarımız ve bilmediklerimiz Ölçüsüzlük Tabiatin öyle garib cilveleri var ki, en densiz insanm yaptığı ölçüsüz hareketler, onun mü nasebetsizlikleri ya nında mantık nü munesi gibi kalır. Dağ gibi filin parmak kadar kuyru ğunu bir gözönüne getirin, bir de, zavallı karaman ko yununun, vücudü nü aşağı çekecek kadar ağır bir yağ yükünü ömrü oldukça taşımağa mah kum edilişini tasavvur edin, ne muvazenesiz bir tabiat elinde oyuncak olduğumuzu anlarsınız. Devenin hörgücü, zürafenin boyu, kaplumbağanın kabuğu, hindinin ibiği bunlardan daha mı manalı şeylerdir sanki? Hulâsa, bizleri yaratan tabiat, man tıksızlıkta bizi fersah fersah geride bırakmış. Bunun yeni bir nümunesi de, Mısırlı Seyid Muhammedin boyudur. Vücudümüzü yapmak için kullandığı malzemeye bol bol sahib olduğu halde, nice biçareye yarım arşm boyu bile çok gören hasis kuvvet, hep o muva zenesizliğinin tezahürü olan bir cö merdlikle, zavallı Seyid Muhammede, durmadan uzayan bir kamet ihsan et miş. Evet, Seyid Muhammed, bir müddeftenberi mütemadfyen uzuyor. Son günlerde gelen haberlere bakılırsa üç metreyi bulmuş ve muayyen bir ölçü den sonra olduğu yerde kalması ümidi de yokmuş. Daha fenası, Seyid Mu hammedi tedavi eden doktorun verdiği hüküm. Boy dört metreyi bulunca, zavallı genc, kemikleri dağılarak ölecekmiş. Yarattığı mahlukun enini boyuna uyduramıyan tabiatten, bundan daha mantıklı netice beklenir mi? NEVROZİN Baş, diş, nezle, grip, romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. lcabmda günde 3 kaşe almabilir. Beypazarı Hukuk Hâkimliğinden: Beypazannm îstiklâl mahallesinde mukim iken 14/2/938 tarihinde vefat eden « Abbaszade » namile maruf Mustafa oğlu Abdullahın mirası, vereseleri tarafmdan reddedilmesi hasebile terekenin iflâs kaidesine göre tasfiyesine karar verilmiş ve acele tedbirler almmakta bulunmuş olduğundan müteveffadan alacağı olanlarla istihkak iddia edenlerin alacak ve istihkaklarını tarihi ilândan bir ay içinde mahkememize kaydettirmeleri ve vesaikin asıl veya tasdikli suretlerini tevdi eylemeleri ve gene mezkur müddet zarfında müteveffaya borclu olanların vazıh adreslerile kendilerini ve borclarmı bildirmeleri hilâfına hareketin cezai mes'uliye^i mucib olacağı ve her ne suretle olursa olsun ölünün mallarma vazıülyet bulunanlarm o mallar üzerindeki hakları mahfuz kalmak üzere emvali mahkememiz emrine tevdi etmeleri aksi halde makbul mazeretleri bulunmadıkça cezai mesuliyete uğrıyacakları ve rüchan hakkından mahrum kalacakl.arı ve bu ilân tarihinden itibaren on gün içinde toplanmak üz.ere « alacaklı > lann ilk içtimaa gelmelerile müşterek borclu olanların ve kefillerinin ve borcu tekeffül etmiş sair kimselerin de toplanmada hazır bulunabilecekleri ilân olunur. ( 3353) En hoş ve en güzel dudak ruju, COTY'nin size takdim ettiği R U J D U R Sinemaya giremeyince Nevyorkta bir sinemanın kontrol memuru, hiç akla gelmedik bir tecavüze uğramış. Sinena kapısmda biletleri kontrol eder ken, yaşlı bir kadm müşteri, kolunda bir fino köpeği olduğu halde, içeri girmek istemiş. Kontrol memuru, sinemaya köpekle girmenin yasak olduğunu söylemiş. Kadm ısrar etmiş. memur ısrar etmiş, nihayet bu karşılıklı ısrar, müşterinin mağlubiyetile neticelenmiş. Kadm. sinemaya giremiyeceğini an layınca çekilmiş. On beş dakika sonra tekrar kapının önüne geldiği zaman köpeği kolunda değilmiş. Fakat, memur böyle işlere alışmış olacak ki, bir ba kışta, finonun, bu sefer de manto altında saklı bulunduğunu hissetmiş. Elini, inadcı müşterinin sol tarafına doğru uzatıp da mantosuna dokununca, finonun keskin feryadı ortalığı çmlatmış. Lâkin, orada bulunanlar, köpeğin sesine, daha keskin, daha kuvvetli diğer bir sesin karıştığını duyub başlarmı çevirdikleri zaman, köpekli madamın, takma dişlerini, memurun etine geçirdiğini görmüsler. Bu maskaraca sahnenin ikinci perdesi bittabi karakolda cereyan etmiş. Memur, madamdan davacı. Lâkin, madam da ondan müşteki. Zira, köpeğinin canmı acıttığı yetmiyor gibi, üstelik, sert adaleli etlerile, kadınm takma dişleri ni kırmak cür'etkârlığını göstermiş! Huzuruna çıkacakları hâkimin ne karar vereceğini kestiremiyorsam da, bence, köpeğinin vazifesine müdahale eden bu hiddetli müşteriyi her şevden evvel bir kuduz hastanesine sevketmek mü nasib olur. kıvrılıp kalıyordu. Artık bu kadarma dayanamadı; bir gün: Nedense, dedi, başkalarile eğlen mek pek hoşunuza gidiyor. Durup dururken, kendi kendinize gülmeğe başlıyorsunuz. Neden, niçin burası belli değil... Ortada gülünecek bir şey de yok!.. Nasıl yok?.. En dalgm insanları bile zorla güldürecek neler var, dünyada... Sakın, efendimizi bu kadar güldüren şeylerin arasında ben de var mıyım?. Doğrusu ya, ötekine berikine gülünc görünmek hiç hoşuma gitmez de... Siz mi?.. Size gülmek mi?.. Size bakarken insan, olsa olsa, kendi sönüklüğünü, kendi eksikliğini anlar, başı önüne düşer!. Başkalarile yan yana gelince sizde, işte öyle bir üstünlük, böyle bir güzellik var!.. Hele ben sizi ilk gördüğüm gündenberi, beğenmekten başka bir şey duymadım. Açık yürekliliğiniz, inceliği niz, temizliğiniz, daha ne bileyim, say makla bitmiyen biıçok iyilikleriniz, gü zellikleriniz gözönünde dururken, her yaptığınız, her giydiğiniz size ayn ayrı yaraşırken, eğlenmek nerede, ben bunlara bakmağa bile doyamıyorum!.. Perihan iki elile kulaklarını tıkadı: COTY MEŞHUR FRANSIZ MARKASI C. H. P. Afyon Ilyön Kurulu Başkanlığından: Afyon şehri stadyomunda yaptırılacak işlerden ve kısımlardan (20,000 ) lira muhammen keşif bedelli FUTBOL SAHASI ve KOŞU PİSTİ ile bunlara aid teferrüatm inşaatı 24 haziran 1938 tarihine musadif cuma günü saat 15,30 da Cumhuriyet Halk Partisi Afyon İlyön kurulunda teşekkül edecek Komisyonda ihale edilmek üzere kapalı zarf usulile eksiltmiye konulmuştur. Şartnameler, keşifname, plân ve bunlara müteferri diğer evrak 1 lira bedel mukabilinde Nafıa Müdürlüğünden alınabilir. Müteahhidin bu işlerin bidayetinden nihayetine kadar yapıldığı müddet zarfında başrnda bulunmak ve bu inşaatın fennî mes'uliyetini deruhte etmiş olmak şartile bir mühendis veya mimar veya salâhiyetli bir fen memuru bulundurmağı usulü veçhile taahhüd etmiş olması da şarttır. Muvakkat teminat (1500) BÎN BEŞ YÜZ liradır. İsteklilerin teklif mektublarım, muvakkat teminat ve 938 senesi için Nafıa Vekâletinden almmış asgarî (40,000) liralık müteahhidlik vesikasile birlikte ihale günü olan 24 haziran 1938 tarihinde saat 15,30 a kadar vermeleri veya göndermeleri ilân olunur. (3016) «3 Nizamı pıst ıjamlmamışhr!» Cevab: T . S. K. nun 19 vilâyette birden stad yaptırma işlerile geceli gündüzlü çalışmakta olduğunu efkârı umumiye kadar spor muharrirleri de bilmektedir. Bu 19 sahadan Afyon, Konya, Bursa, Kocaeli, Adana, Aydın, Kastamonu, lsparta, Kırklareli inşaata başlamış bulunmaktadır. Bunların dışında Uşak ve Edremidin tam nizamî evsaftaki atletizm sahalan 5 şehir müsabakaları münasebetile kazanılmış, iftihar edilecek eserlerdir. «4 Kurumda atlet sicili ı/ofcfur/» Cevab: T . S. K. yeni talimahna göre, Ankarada kazananlarla yurd sporculannın tescilini yeniden yapsonunda Istanbulda maktadır. Bugüne kadar 2054 futbolcu ay ya ve 1194 atlete lisans verilmiş bulun müsabakalar yapılacak maktadır. Henüz yanlanmamış bulunan bu tesçil muamelesi içinde 25 sene evvelAnkara 8 1938 Türkiye serbest ki tekaüd sporcuların isimlerine rastla güreş müsabakaları neticesinde her smıfmak mümkün değildir. tan birinci çıkan güreşçiler haziran niha«5 Türkiye birincilikleri ıjapılma yetlerinde Istanbulda millî takımla karmakiadır!» şılaşacaklar ve galib gelenler yeni millî Cevab: Atletik sporlar hakkında en takım kadrosunu teşkil edeceklerdir. îptidaî bir fikre sahib olanların da anlı T . S. K. Güreş Federasyonundan ya Yeni millî güreş takımının teskili "ŞARK,, peynir mayası Satılan bütün diğer mayaların fevkindedir. Sandık ve fıçı ile satılır. İstiyenlere parasız nümune gönderilir. Kuvvet derecesi bire 10.000 dir. Fabrika fiatına satılır. Satış yerleri: İSTANBUL : Şakir ve Abdurrahim Süter kardeşler. Balıkpazar Süngerciler, 83. ANKARA : « Bursa Pazarı» Anafartalar cad. 94. Üsküdar C. Müddeiumumiliğinden: Üsküdar Cezaevi mahkum ve mevkufların haziran 938 tarihinden 31 mayıs 1939 tarihine kadar bir scne zarfında verilecek ikinci neviden azamî 87600 kilo ekmeğin kapalı zarfla 7/6/938 tarihinde yapılan eksiltmesinde talıbi tarafmdan vâki teklif Komisyonca muvafık görülmediğinden tekrar 15 gün müddetle eksiltmeğe konulmuştur. 2 Muhammen bedeli 8760 lira olup % 7,5 hes,abile muvakkat temi nat 657 liradır. 3 Arzu edenlerin tatil günlerinden maada hergün Üsküdar Cezaevİ Müdürlüğüne saat 8,5 tan 12 ye ve 13 ten 17,5 a kadar müracaatle şartna meyi görebilecekleri ilân olunur. (3376) Aman, bu ne iltifat!.. Yoksa hâlâ mı eğleniyorsunuz?.. Fakat Feridun, bütün bunlan öyle i nandırıcı bir sesle söylüyordu ki genc kadm sıkıldı da ondan mı, yoksa sevincinden mi, kıpkırmızı oldu. Kocasının yalan söylemediğine o da inanmıştı. O günden sonra, artık kendisi de biraz daha yumuşak, biraz daha sokulgandı. Günler geçiyor, hep öyle yaşıyorlardı. Perihanm, bu otelde birçok tanıdığı vardı: Soylan, dilleri, kanları başka başka, fakat hepsi de azçok zengin, hepsi de bu zenginlikten şımarmış; süsten, eğlenceden, dedikodudan başka hiçbir şey düşünmiyen insanlar... Adaya geldiğinin ertesi günü bunlardan bir ikisini bulmuş, gün geçtikçe bu bir iki kişi çoğalmış, şimdi de artık geceli gündüzlü onlardan ayrılmaz olmuştu. Her sabah yayan gezmeğe çıkıyorlar; tenis oynamağa, sandalla gezmeğe, denizde yüzmeğe gidiyorlardı. Bunlardan birkaçı, otelde oturmuyordu. Yazlık birer köşk kiralanıışlardı. Sık sık o köşklerde de toplandıklan oluyordu. Feridun bu yaşayıştan hiç tad almı yordu. Bir yandan da kansmın neş'esini kırmak, eğlencelerini bozmak istemiyor, ona hiç karışmıyor, fakat çok defa aralarına da karışmıyordu. Perihan bile kendi kendine: Bizim küçük bey, bu hayata hic alışmamış, diyordu. Bugünlük yadırgıyor amma, ileride ister istemez alışacak... Fakat son günlerde ona da bir değîşiklik geldi. Yanında kocası olmazsa onun da cam sıkılıyordu. Gittiği yerlerde eğ< lenemiyor, içinde bir eksiklik duyuyor, çarçabuk otele dönüyor, hiç yoktan Feriduna çatmak, ona lâf yetiştirmek sanki daha çok hoşuna gidiyordu. İlk günleri, içindeki bu sıkıntının nereden geldiğini düşünmek bile istemiyordu. Sonra sonra anlar gibi oldu. Anladıkça da kendi kendine öfkelendi: Olur şey değil, diyordu, ne oldu bana?.. O gelmiyor diye ben de hiçbir yere gitmiyecek miyim?.. Gittiğim yer de gülüp eğlenemiyecek miyim?... Kim oluyor sanki?.. Üsryanı, aylıkla tuttuğum bir adam işte... *** Gene bir gün öğle üstü, iskele başın da, bir dondurmacıda oturmuşlardı. Önlerinde süslü, neş'eli bir kalabalık kaynaşıyor; herkes Istanbuldan gelecek vapuru bekliyordu. Perihan bir aralık kocasının yüzüne baktı. Feridunun gözlerinde gene anlaşılmaz bir gölge vardı. 'Arknst tvl Tefrika: No. 35 Aradan on, on beş gün geçti. İlk geceki karışıklıktan sonra, bir daha ikisi nin arasından hıçbir sızıltı çıkmadı. Artık ne Perihan kocasını, tıraş olmadan, giyinmeden görüyor; ne de kendisi saçlarını taramadan, sabahhğını değiştirmeden onun yanına çıkıyordu. Akşam üzeri, arasıra iskele başına kadar indikleri oluyor; geceleri de ay aydmhğmda Maden köprüsüne doğru yürüyorlardı. Yalnız kalır kaimaz, aralarına yeni baştan bir uzaklık giriyor; hele yatak odalarına çekilirlerken en yabancı insanlar gibi, kısacık oir iki sözle ayrılıyorlardı. Genc kadm, bir kere olsun kocasının odasma girmemişti. Feridun otelde yok ken bile onun odasmı açıp bakmamıştı. Çamaşırlarını ne yapıyor, nerede yıkatıyor, nerede ütületiyor, bunlan bile Nakleden: Kemal Ragıb sormuyordu. Arada bir, Feridunjn biraz neş'eli, hatta biraz da sokulgan gö'ründüğü ol muştu. O zaman, büsbütün çekiniyor, ondan büsbütün kaçıyordu. Hele biraz yalnız, başbaşa kalacak olurlarsa, en toy kız çocuklar gibi, içinde bir ürkeklik duyuyordu. Bundan bir, birbuçuk ay evvel, para ile kendine bir koca bulmağı düşünür ken: Onu adam yerine bile koymıyacağım, demişti. Ben kendi bildiğim gibi yaşarım; o da benim her istediğimi yapar... Yapmazsa orasını da kendi bilir!.. Halbuki, hiç de böyle olmadı. Daha ilk gününden yaşayışı değişmişti. Yanıba şındaki odada bir erkeğin yatıp kalktığını biliyor, ona göre giyim'p kuşanıyor; ona göre kendine çeki düzen veriyordu. Hele

Bu sayıdan diğer sayfalar: