CUMHUBİYET 2 Mayıs 1938 38 numaralı ev =r= Postacı, alnmda biriken iri ter damla lannı sildi: îşte, ayni mektub gene geldi.. diye mırıldandı. Gene ayni yazı: «Falan mahalle, filân sokak, 38 numara» Yazı, kırmızı mürekkeble yazılmış. Şu halde evin içinde gene feryadlar kopacak. Diğer mektublarla beraber bu esrarengiz mektubu da çantasına yerleştirdi ve yola koyuldu. Yolda, kendisine aylardanberi uyku uyutmıyan bu mektubdan başka hiç bir şey düşünmüyordu. Diğer mektublan o tomatik bir alkışkanlıkla üzerlerinde yazılı adreslere bıraka, bıraka ilerledi ve nihayet 38 numaralı evin önüne geldi. Kapıyı çaldı. Gene evin içinde ayak sesleri, koşuşmalar duyuldu. Kapıyı gene ihtiyar, gözlüklü kadm açtı. Mektubu kapar gibi elinden aldı ve postacı henüz kapının önünden iki adım aynlmamıştı ki bütün evi sarsan feryadlar, ağlamalar duyuldu. Kimisinin erkek, kimisinin kadm, kimisinin çocuk olduğu anlaşılan on, on beş ses, inceli kahnlı ahenklerle çmlıyor, hıçkırıklar, hıçkırıklan; ahlar, ahlan; oflar, ufları takib ediyordu. Postacı evin önünden uzaklaşabilmek için harikulâde bir cehd sarfetmeğe mecbur oldu. Bu, hep böyle oluyordu. Bir gün bile aksamadan hergün ayni eve sıra ile bir iistü kırmızı mürekkeble, bir yeşil mürekkeble yazılmış mektublar götürüyordu. Mektubların üstündeki el yazılan ayni idi. Üstü kırmızı mürekkeble yazılmış mektub eve varınca evde bir feryad, bir figandır kopuyor, ertesi günü üzeri yeşil mürekkeble yazılı mektubu eve bırakmca da aksine ev kahkaha, sevinc ve neşeye boğuluyordu. Ne vardı bu mektublarda? Ne yazılı idi içlerinde? Ne olabilirdi yarabbi? Ne olabilirdi? Postacı, ne yemek yiyebiliyor, ne uyku uyuyabiliyor, ne de kafasını herhangi bir başka düşünce ile meşgul edebiliyordu? Kaç defa, ellerini bir ateş gibi yakan bu mektublan çantasına gizleyip bir yere kaçmak ve orada gizlice açıp içinde yazılı olan şeyi okumak, öğrenmek, kendisini verem eden bu merakını gidermek istemişti. Fakat, çok namuslu bir adamdı postacı.. Yapacağı bu hareketin çok fena birşey olduğunu, hatta eğer haber alınırsa, yalnız vicdanen değil, maddeten de zarar göreceğini, derhal işinden çı kartılıp hapse atılacağını ve ömrünün sonuna kadar alnına vurulacak olan «sahtekâr» damgasmı silemiyeceğini pekâlâ biliyordu. Biliyordu, biliyordu amma, bu körolası mektubların içinde ne vardı? Allahm her günü gözlüklü ihtiyar kadmın kapıdan, elinden kapar gibi aldığı üzeri kırmızı mürekkeble yazılı mektublarda ne vardı ki gün aşırı bu evde feryadlar kopmasma sebebiyet veriyor ve üzeri yeşil mürekkeble yazılı mektublarda ne yazılı idi ki gene ayni evde gün aşırı sevinc kahkahaları yarahyordu? Bir gün gene yeşil mürekkebli mek tubu bıraktığı 38 numaralı evde sevinc çığlıklan kulaklarını doldurup taşırırken, beyninin adeta yerinden oynadığını his setti. Yoksa çıldmyor muydu? Oynatı yor muydu? Fakat, nasıl çıldırmasın, nasıl oynatmasın, nasıl delirmesindi? Bu Allahın belâsı mektublarda ne vardı ki hangi şeytan yazılı idi ki hergün, amma hergün ayni teraneleri doğuruyordu? Postacı, yukanda da tekrar ettiğimiz gibi namuslu bir adam olmakla beraber akli celim sahibi, makul bir kimseydi de. İçini zalim bir kurt gibi kemiren bu isî başkasına açamıyacağını, bu takdirde gülünc olacağmı anlamıyor değildi. Buna daha fazla tahammül edemiyeceğini de hissediyordu. Şu halde yapacak tek bir şey vardı. O da, mektublan gizlice aç maktan ibaretti. İnsanlık hali bu.. Pekâlâ, diğer mektublan dağıtırken yanlışlıkla bu mektubu bir yerde düşürebilirdi. Ve kimse bunun aksini ispat edemezdi. Ciddî bir şekilde tehlikeye giren sıh hatini ve dolayısile hayatını kurtarmak için bundan başka yapacak hiçbir hareket olmadığı neticesine varınca bu kararmı tatbika teşebbüs etti. O gün merkezden kendisine verilen mektublar arasında bermutad buîunan kınrnzı mürekkebl' mektubu, çantasınm en altına yerleştirdi. Ve diğer mektubları üzerlerinde yazılı adreslere bırakmağa başladı. 38 numaralı evin önüne gelince durmadan yürüdü. Fakat beş adım atmamıştı ki evin penceresinin açıldığım duydu. Kalm ve sert bir erkek sesi hiddetli bir eda ile: Postacı! diye bağırdı. Postacı sanki ensesinden bir kurşun yemiş gibi yerinde durdu. Geri döndü: Bizim mektubu bırakmadan nereye çidiyorsun? Sizin mektubu mu? Evet.. Bize mektub yok mu yok Postacı, bir iki saniye tereddüd etti: Murad Sertoğlu ^ Bursa Valisinin yaptığı temaslar Tütün tüccarlarına avans verilmesi kararlaştırıldı Bursa (Hususî) Ankaradan dönen Bursa Valisi Şefik Soyer. Bursa halkma birçok iyi haber ve müjdeler getirmiş tir. Bursa Valisinin verdiği malumatı hulâsatan bildiriyorum: Valimiz Şefik Soyerin vilâyet iş leri üzerinde hazırlıyarak Ankara ya götürmüş olduğu umumî rapor, hususî komisyon tarafmdan dikkatle in celenmiş ve aynen kabul edilmiştir. Vekiller Heyetince tetkikini müteakib kabul edilen esaslarm tatbikına baş lanacaktır. Trak vapurunun Mudanya ile İstan bul arasında işlemesi kat'î surette ka rarlaştırılmıştır. Vapurun tarifesi tes bit edilmiştir. Bu tarife. şimdi tatbik edilmekte olan ucuz tarifenin aynidir. Vapur, her sabah Mudanyadan kal kacak ve akşam üzeri İstanbuldan ha reket ederek gene Mudanyaya döne cektirl Bu suretle Bursahlar için sabah erken yola çıkıp İstanbuldaki islerini gördükten sonra gene avni gün Bursaya dönmek kabil olacaktır. İstanbuldan sehrimize gelmek istiyenler de Bursada bir gece kalarak günluk ziyaretlerini yapmış olacaklardır. Trak vapuru, geceleri Gemlikte ka lacak ve her sabah Mudanya iskelesine yanaşarak yolcu alacaktır. Bursanın bir turist mmtakası olarak tanınması hakkındaki ricaların da hü kumetçe kabul edildiği anlaşılmakta dır. Bu cümleden olarak Yalova ile Bursa arasmdaki turistik volun asfalt ola rak inşası Nafıa Vekâletince programa alınmıstır. RADVO Geki Kuganl'a annesinin davası aksamki programj Amerika efkârı umumiyesi bütün küçük yıldızların paralarının israf edilmemesine çare bulunmasını istiyor ANKARA: 12,30 karışık plâk neşriyatı 12,50 plâk: Türk musikisi ve halk şarkılan 13,15 dahılî ve haricî haberler 18,30 karuşık plâk neşriyatı 18,50 ingilizce ders (Azime İpek) 19,15 Tıirk musikisi ve halk şarkıları. (Servet Adnan ve arkad£i§lan) 20,00 saat ayarı ve arabca nesriyat 20,15 Türk musikisi ve halk şarkılan. (Halük Recai ve arkadaşları) 21,00 spor kormşması: (Nizameddin Kırşan) 21,15 stüdyo salon orkestrası 22,00 ajans haberleri 22,15 yarınki program. İSTANBUL: 12,30 plâkla Türk mıısikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla Turk musikisi 13,30 muhteüf plâk neşriyatı 14,00 SON 17,00 İnkılâb tarihi dersi. Üniversiteden nak len: Mahmud Esad Bozkurd 18,30 plâkla dans musikisi 19,15 çocuklara masal: Nıne 19 55 borsa haberleri 20,00 Rifat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları 20,45 hava raporu 20,48 Omer Rıza tarafmdan arabca soylev 21,00 Fasıl saz heyeti: İbrahim ve arkadaşları tarafmdan, (saat ayarı) 21,45 ORKES TRA 22 15 ajans haberleri 22,30 plâkla sololar, opera ve operet parçaları 22,50 son haberler ve ertesi günün programı Fredi Bartolemef 23,00 SON. Bugün yok.. Olsa bırakırdun. Emin misin? Evet! Şu çantanm içine iyice bak! Sakın bir köşeye filân sıkışmış olmasın? Postacı ufak bir tereddüd devresi daha geçirdi: Hayır, birşey yok içinde.. Canım şuna bir daha bakıver. tnsanlık hali bu, gözden kaçabilir. Bize herhalde bir mektub olacak.. Üzeri kırmızı mürekkeble yazılmış bir mektub! Postacı alnınm yeniden terlediğini hissetti. Adamm tavrından, biraz daha ısrar etse aşağı inip çantaya bakmak istiyeceği anlaşılıyordu. Naçar, çantasını açtı ve adamın şüpheli ve aksi bakışları altında sanki hakikaten unutmus gibi yaparak mektubu kapıyı açan ihtiyar gözlüklü kadına verdi. Ve evin içinden ko pan feryadları duymamak için adeta koşar gibi oradan uzaklaştı. Postacı o gece hastalandı ve on beş gün kendisini bilmedi. Ve bu müddet zarfında da durmadan üzeri kırmızı mürekkeble yazılmış mektubla yeşil mürekkeble yazılmış mektubu sayıkladı durdu. İyileştiği vakit, bu merakını tatmin etmediği takdirde yaşıyamıyacağını anlamıştı. Doktor da ayni fikirde idi. Beraberce şefine gittiler. Zavallı postacı bütün macerasını anlattı. Doktor da hastalığı esnasında mütemadiyen bu mektublan sayıkladığını ve herhalde bu merakmın tatmin edilmesi icab ettiğini söyledi. Şef de ciddî bir meraka düşmüştü. O günkü mektublar orada duruyor du. Postacı asabî parmaklarla bunları süratle karıştırdı. Ve bugün üzeri yeşil mürekkeble yazılı olması lâzim gelen mektubu aradı. Hayret! Böyle bir mektub yoktu. Bir daha aradı. Gene bulamadı: Herhalde bugün yazmamışlar. Fakat yarm nasıl olsa postadan çıkar, dedi. Ancak böyle bir mektub ertesi günü de çıkmayınca şefi kendisine şüphe ile bakmağa başladı. Ve küçük bürosuna doktorla beraber kapanarak uzun müddet gizli birşeyler konuştu. Şimdi postacıya bütün arkadaşları tuhaf tuhaf bakıyorlar, ondan adeta çe kiniyorlardı. Postacı: Beni çıldırdı zannediyorlar! diye düşündü. Eğer bu mektublan ispat edemezsem fena... Esasen bu esrarengiz mektubların içinde yazılı olan şeyi öğrenemediği takdirde, bu muammamn kendi içinde de ebedî bir ukde olarak kalacağını biliyordu. Postaneden çıktı. Sarhoş gibi iki tarafma yalpa vura vura ilerledi. Nihayet mahud 38 numaralı evin önüne geldi. Karar vermişti, ne yapıp yapacak, icab ederse ev sahiblerinin ayaklarına kapa nacak, yalvaracak, yakaracak, fakat şu esrarengiz mektubların metnini öğrene cekti. Kapıyı çaldı.. Ses yok.. Bir daha çaldı.. Gene ses yok.. Üçüncü, dördüncü çahştan sonra nihayet yanındaki evin penceresinden bir baş uzandı: Boş yere çalıyorsunuz, evde kimse yok. İki saat evvel eşyalannı toplayıp evden çıktılar. Nereye gittiler acaba? Allah bilir. Kimse ile temas etmezlerdi. Kendilerini kimse tanımaz. Ev sahibi herhalde bilir. Ev sahibi benim. Kuntrat yapar ken sadece küçük ismini söyledi. Mes lek hanesine de «iradile geçinir» diye kaydettirdi. Kirayı da daima peşin ve rirdi. Binaenaleyh kim olduğunu ben de bilmiyorum. Ev sahibi basını pencereden içeri çekMURAD SERTOĞLU Ceki Kuper Şirley Templ Diyana Dörbin Nevyork'tan yazılıyor: Zavallı Ceki Kugan! Küçükken milyonlar kazanmış olan bu gene şimdi beş parasız!. Biçarenin haline kim acımaz.. Yalnız annesi taş yürekli.. Çünkü 4 milyon dolarlık servetin üstüne oturmuş: Vermem de vermem! Diye haykınyor, bağırıyor ve ağlıyor.. Fakat fayda verir mi; oğlu da mahke meye müracaat etti. «Paralarımı iste rim!» diye ısrar ediyor. Geçen gün ak dolunan celsedeki intıbalara bakılacak olursa hâkimler bu parayı çatır çatır ka dından ahp oğluna verecekler galiba!.. Efkârı umumiye zaten çoktanberi buna taraftar.. Gazeteler Madam Berns tein'e fena halde hücum ediyorlar. Halk ise bütün maceraların sonunun hoş gel mesini beklediği cihetle Ceki'nin muradına ermesine muntazır!. Lâkin mesele şimdi burada sade bir Ceki Kugan işi claıak telâkki edilmiyor. Çocuklann ne şekilde çalıştırılmalan lâ zım geldiği ve bunlann kazandıkları paraların ne tarzda muhafaza edilmesi icab ettiği hususunda umumî bir karar ittihazına doğru gidilmek isteniyor. Çocuklann yüzünden analann babaların milyon kazanmalarını ötedenberi hazmedemi yenler bu vesile ile yıldızların ailelerine çatmaktan geri kalmıyorlar.. Ceki Kugan onların bu hücumlarına ciddî bir vesile teşkiî etti. Hatta Ameri kan parlamentosu azasından bir zat, çocuklann kazancına anne ve babanın el sürememesi esasını ihtiva eder şekilde kanunlann düzeltilmesi teklifini bile yaptı. İleride birçok Ceki Kugan'lann meydana çıkmaması için şimdiden ihtiyatî tedbirler alınmak isteniyor. Bazı şirketlerin ıeklâm şefleri de Ceki Kugan'ın davasının şu sırada ortaya cıkmış olmasmdan çok şıkâyet ediyorlar. Çünkü halk büyük artistlerden ziyade küçük yıldızlara gözlerini çevirdi. Greta Garbo'nun aşk ve izdivac macerasına aldıran bile yok!. Bu çocuk yıldızlardan bazılannm vaziyetlerinin Ceki Kugan'nınkine benzeyip benzemedığini hulâsaten yazıvermek de hiç fena olmıyacak zannederim. Bugün on dördüne basınak üzere olan bir Ceki Kuper var.. Beş senedenberi haftada 1300 dolar ücretle çalışıyor. Mükellef bir villâda oturan annesini, büyükannesini, amcasını besliyor.. Maiye tinde iki tane de hizmetçı var.. Fakat birikmiş nekadar parası mevcud, biliyor musunuz, 40 bin dolar.. Hiçbir şey değil.. Lâkin hâlâ filim çeviriyor.. Bitirmek üzere bulunduğu iki kordelâ için 21 bin dolar para alacak.. Yabancı merkezlerden müntahab parçalar Operalar Londra: Sihirli flüt (Mozart'm). Birinci perde. 21.10 Çek devlet istasyonu: Mankafa (Dvorak'ın). 21,35 Laypziğ: Ramonda (Glazunof'un), 22,05 Roma: Miranda (Kanonika'nın). 1,05 Frankfurt: Mona Liza (Şiling'in). 21,05 Büyük konserler Ceki Kugan ve karısı Betti Grayble David Koperfild kahramam Fredi Bartolemef bundan üç sene evvel lngiltereden buraya geldi. İlk zamanlar haftada 1 75 dolar alıyordu. Teyzesine de menacer sıfatile 100 dolar veriliyordu. Bugün Fredi'nin haftalığı 1,100 dolara yükselmiştir. Bir müddet teyzesi ona baktığı için haftalığı o almağa başladı. Fakat Ingiltereden gelen çocuğun annesi babası mahkemeye müracaat ettiler. Mahkeme safi kazancm yüzde onunu ailesi ne, yüzde onunu kız.kardeşine verdi. Geri kalanınm Fredi namına bankaya ya tırılmasını münasıb gördü. İkinci bir mahkeme neticesinde de baba anne kazancdan istifadeden haric bırakıldılar. Lâkin 67 bin dolar vergi, 15 bin dolar avukat parası ve saire veren Fredi'nin elinde bugün 18 bin dolar nakid paradan başka hiçbir şey yoktur. Şirley Templ'e gelince, bu küçük kız filim başına 125 bin dolar alıyor. Bütün aile ise Foks kumpanyasmın annesine menacer hakkı olarak verdiği 500 dolar haftalıkla yaşıyorlar. Babası eski bir banka memuru olduğu için paralan bankalara gayet istifadeli şekilde yatmyor. Bu paralar Şirley sıra ile ancak 20, 30, 40, 50 yaşlanna geldiği zaman verilecektir. Bundan maada o paralann geliri de mühim bir yekun tutuyor. Diyana Dörbin'in babası da bir maliyecidir. Kızının bir haftada kazandığı 25 bin dolardan ancak bin dolannı ailenin geçinmesine sarfediyor, gerisini bankaya her sene artabilecek şartiar altında yatınyor. Görülüyor ki şu an için küçük yıldızlardan hiçbirinin ileride Ceki Kugan gibi sefalete düşmeleri ihtimali yoktur. Fakat buna rağmen hâlâ niçin birçoklan: Çocuklann hakkı muhafaza edil melidir! Feryadını ayyuka çıkarıyorlar?. Şüphesiz o anneleri, babaları kıskandıkları ve kendileri böyle sağmal inek birer çocuğa sahib olmadıkları için!.. 21,30 21,05 Hamburg: Vaysman'ın eserleri. Oda musikileri Monte Kanari: Bethofen'in eserleri. 21,05 Polonya merkezleri: Bah (Brandburg konseri). 22,25 Münih: Löve'nin eserleri. 22,30 Presburg: Şuman (Trio. F = d u r ) . 23,35 Doyçlandzender: Debussi'nin trloları. Çelikpalas tevai edilecek Şehrimizin en modern otel ve banyosu olan Çelikpalasın tevsii de esas iti barile takarrür etmiştir. Tevsi projesi ikmal ve tasdik olunduktan sonra otel binasının genişletilmesine başlanacaktır. Tütüncülerin geçenlerde Bursada yaptıkları büyük bir toplantıda kararlaşmış olan (avans) meselesi Ankara da hallolunmuştur. Tütüncülere Ziraat Bankasmdan avans verilmesi kabul edilmiştir. Gemlikte bir zeytin ihrac kooperatifi kurmak teşebbüsü de müsbet bir netice vermiştir. İktısad Vekâleti. bu hususta bir etüd yaptıracak ve 15 hazirandan sonra faaliyete geçilecektir. Kooperatifin kurulması, gelecek zeytin mevsimine kadar tamamile bitmiş olacaktır Gemlik zeytin ihrac kooperatifi Ziraat Bankasımn himavesine ve rilecektir. Kooperatife aid olmak üzere bir fabrika kurulacak ve burada zey tinlerden yağ istihsal edileceği gibi zevtin tanelerinin ıslah ve muhafazası da temin olunacaktır. Zeytin sineği mücadelesi için Gemlik ve Orhangazi kazalarında bir teşkilât meydana getirilecektir. Operetler 21,05 21,05 21.35 Berlin: Musiki düşmanı (Gene'nin)] Brüksel: Askerî operet. Paris (Radyo): Pas sur la bouche (İben'in). Askerî bandolar 20,45 Laypzig: Muhtelif havalar. 21,05 Viyana: Tarihi marşlar (Straus ailesinin). Sarkı konserleri 22.25 Münih: Monovarda (bas). NÖBETCİ ECZANELER Bu gece şehrimizin muhtelif semtlerindeki nobetçi eczaneler: İstanbul ciheti: Eminonünde (Mehmed Kâzım), Alemdarda fArif Neş'et), Kumkapıda (HaydarV, Küçukpazarda (Hikmet Cemil), Şehzadebaşında (Asaf). Fenerde (Vitali), Karagümrükte (Arif), Şehremininde (Hamdı), Aksarayda (Z. Nuri), Samatyada (Teofi los), Bakırköyde (Merkez), Eyübde (Hikmet Atlamaz) eczaneleri. ' Beyoğlu ciheti: Osmanbeyde ("Şark Merkez), Taksim İstiklâl caddesinde (Kemal Rebül), Beyoğlu Tünel civarında (Matkoviç), Yüksekkaldı< rımda (Yenikopulo), Galata Topçular caddesinde (Yiçepulos), Kasımpaşada (Vasıf), Halıcıoğlunda (Barbud), Beşiktaşta (Vi din), Ortaköy, Arnavudköy, Bebek ecza • • neleri. Kadıköy Moda caddesinde (Nejad), Altıj'olda Namık), Üsküdarda (İmrahor), Büyükadada (Şinasi Rıza), Heybeliadada (Halk), Beykoz, A.Hisar, Paşabahçe eczaneleri. CEMAL SAHİR Bu senenin büyük temaşa hâdisesi olarak Aşk resmi geçidi Büjrük Paramunt operetini temsil ediyor. Dekorlar, elbi« seler, sahne tertibatı tamamile yenidir. 30 artist. 20 müzisyan ve yeni Prima Donna Şehzadebaşı TUEAN TİYATROSU Halk san'atkârı Naşid ve arkadaşları Miçe Pençef varyetesî Şehirliye köylü gelin komedi 3 perde, dans. solo, düet Halk gecesi, her yer 20, paradi 10, Localar 100 kuruş HALK OPERETİ Pazartesi: Kadıköy Süreyyada Salı: Pangaltı Kurtuluşta Çarşamba: Beşiktaş Suad Parkta Perşembe: Bakırköy ıvliltiyadide (3 yıldız) vıldız, 3 vıldız. en yeni operet Konyada Anteb fıstıgı Konya (Hususî) Konya mıntakasmda fazla miktarda bulunan menengiç ağaclarına Gazianteb fıstığı aşılanması ve bu işin köylerde taammümünü te min için bazı tedbirler almmıştır. Zi raat Vekâletinin bir miktar aşı kalemi gönderilmesi için Gazianteb fıstık istasvonuna emir vermesi alâkadarlarımız tarafmdan büyük bir memnuniyetle karsılanmıştır. RAPTfNOA Azim Kitabevi, tbrahim Cemal Ahmed Krmal Cumhuriyet Gazetesinin ve bütün mekteb kitablan, kirtasive. srazete ve mecmualarm tevzî verîdir. Asrî hayatın çerçevesi jçinde bir aşk sahiresi Bir iki satırla •Jc Meşhur Fransız şairi Fransuva Viyon'un hayatını canlandıran bir filim çevrilecektir. •^ «Düsseldorf vampiri» filmile şöhret bulmuş olan Peter Lor «Esrarengiz Mösyö Moto» isminde bir filim çevirmektedir. •^ Nisanm son haftasmda dojjanlar: Şirley Templ 23 nisan 1929, Lesli Hovard 24 nisan 1893, David Manner 25 nisan 1902, Liyonel Barimer 26 nisan 1878, Simone Simon 23 nisan 1914, Cecilya Parker 26 nisan 1905. •^ Polo Spenser Trasi oynarken attan düşme neticesi yaralaranış ve hastaneye kaldınlmıştır. Alh hafta kadar tedavi altında kalacağı tahmin edilmektedir. •^T Fred Aster, Ginger Rogers'le birlikte çevirmekte olduğu filmi bitirdikten sonra Vendi Bari ile bir kordelâ vücude getirecektir. •Jr Ralf Belami «Gene kızlar delikanlılara rasgelince..» namında bir kordelâ çevirmektedir. ~jc Kay Fransi'nin Baron Erik Bar nekof isminde zengin bir adamla evleneceğini yazmıştık. Esmer artist izdivaç mukavelesine kocasmın, mesleğinde de vamına kat'iyyen mâni olamıyacağmı esas sart olarak vazettirmiştir. ^ Bir müddettenberi rahatsız olan Luize Reyner iyileşmiştir. Yakında Fernan Gravey'le birlikte filim çevirmeğe başlıyacakhr. "A: Joan Blondel eski kocası filim operatörü George Barnes'ten olan çocuğunu yanında alıkoymak hakkmı mahkeme kararile iktisab etmiştir. Ayni zamanda yeni kocası Dik Povel'den olan çocuğunu da doğurmak üzeredir. Bunun neticesi Ceymis Kagney'le çevireceği «Gene kızlann delikanlılarla buluşması» filmi için yerine başka bir artist aranmaktadır. ~Jc «A. B. C.» ismindeki operet Pariste pek tutulmuştur. Bunun mümessillerinden Sarl Trene, yakında bir filim çevirecektir. SEViŞTiGiMİZ ZAMANLAR MARGARET "Kadm asla unutmaz,, filminitı unutulmaz yıldızı SULLAVAN'm JAMES STEV7ART ile beraber çevirdiği fransızca sözlü büyük bir film. Bu çarşamba akşamı S U M E R sinemasında HEiNZRüHMANN TEHEO LINGEN HANS MOZER GUNUN ADAMI SON akşamı MELEK sinemasında 8u akşam S A K A R Y A sinemasında Müstesna bir zarafet havası arasında büyük bir aşk ve casusluk filmi Üc Fransızca sozlü emsalsiz bir film. Baş rollerde : S E Y A H A T Tercüme ve Yazıevi Her Galata BiIIur sokak No. 17 lisanda tercüme ve yazı işleri Şartname Rapor Rataloğ ilâh.. tercümeleri En ucuz, en emin ve çabuk olarak vapılır. «TERCÜMAN» Unutulmaz CONRAD VEIDT ve dilber Hind yıldızı ViViANE LEiGH Jlâveten : PARAMOUNT JOURNAL de ingiliz Italyan muahedesinin imzası merasimi. ^^^^^^^^^^^m^m Yerlerinizi evveldea aldırınız. Telefon : 41341 ^^^^^^^^^^^^^m