CUMHURİYET 10 Nisan 193b Ç Şehlr ve Memleket Haberleri») Tarihî roman: 59 Yazan: M. TURHAN TAN Cem Sultanın papağanı Saray erkânı Cemin ölümile bayram yaparken yalnız bu papağan efendisine rahmet okuyordu Ne gözdeler, ikballer, ne de haremağaları ve maveyinciler onun yumuşaklıktan, uysalhktan derece derece sıyrı lıp tehlikeye doğru atı'ınağa gene derece derece hazırlandığını sezemiyorlardı. Herkes, ocak heyulâsmm bu zavallı hükümdarı gece gündüz titrettiğine ve daima titreteceğine inanıp gidiyordu. Gerçi o da, arasıra gene tereddüde düşmekten kendini alamıyordu. Lâkin dü şüncesine zâf geldiğini, iradesine gevşeklik sarıldığmı hisseder etmez hemen Hazine odasına adamlar koşturuyor ve Gene Osmanın kanlı gömleğini getirterek onu kokhya koklıya azmini kuvvetlendiriyordu. (1) O, kendi başçukadan Hacı Ömer hakkındaki hıncını da unutmuş değildi. Yalnız heriften kurtulmak için münasib bir çare bulamıyordu. Ömer, o hmcını kendi hoyratlığile çoğaltmaktan ve Hünkânn gösterdiği teenniyi baltalamaktan geri kalmadı. Hâdise, inanılmıyacak kadar garip ve başlangıcda da acıklı olduğu nisbette gülüncdür. îzah edelim: Bir gün Hünkâr, sonunu alamadığı ve müsbet bir şekle sokamadığı düşüncelerine sarılarak yalnız başına otururken sevgili papağanmın bir şeyler söylemeğe çalıştığını duydu. Bu papağan, Cem sultanın Osmanlı ve frenk tarihlerinde yer alan meşhur kuşundan da üstün sayılacak kadar hünerver bir mahlukdu. Hayli keli me bellemışti ve efendisinin sesini taklid etmekte ise gerçekten maharet gösteriyordu. Hünkâr, beynini rahatsız eden düşüncelerden bir nebze olsun kur tulmak için sevgili kuşile oyalan mak istedi, kafesin yanına gitti, dar çerçeveli bir lehçe içinde onunla konuş mıya koyuldu. Sarılı, yeşilli, pembeli tüylerile kus Meryemana kuşağından (kavsı kuzah) işlenmiş zarif bir oyuncağa benziyordu. Mini mini kafasında belki beyin yoktu. Lâkin gözlerinde zekâ parlıyordu. Tabiat idraki bakış yapmış ve bu muci zeyi iki kara incive çevirerek şu kuşun başına koymuş salıncak kadar o mini mini gÖ7]erde kuvvetli bir ışık yasıyordu. Sultan Mahmud, aşktan bahseden ve aşk terenr.üm etmeğe çalışan o sıra sıra gözdelerile bu ku«u zilıninde karşılastırıyor ve ulu Tanrmın bir papağana verdi ği anlayışı birçok kadınlardan esirgeme sine için için hayıflanıyordu. Evet. Altın yaldızlı kafes öniinde yaptığı mukayese den böyle elemli bir netice çıkarıyordu. Çünkü başlarına tac giydirip gerdanlanna elmaslar astığı o kadmlarm ağızlarında her kelime nihayet bir tükrük zerresi ola biliyordu. Papağann kullandığı kelime lerde ise hayat, hem de şen bir hayat vardı. Bunun sebebi ise kadınların kelime leri ya midelerinden, ya sinelerinden derleyip konuşmalan, papağanın ise bellediği heceleri yüreğinde besleyip icab ettikçe onlan gene oradan alarak masum bir heyecanla kullanması idi. Hünkânn kuşa o gün bilhassa alâka gostermesinde Cem Sultanı düşünmesinin de tesiri vardı. Başta tacidar kardeşi ol mak üzere iki yüzlü, dalkavuk ruhlu bütün saray halkı o mazlum şehzadenin ölümünden dolayı bayram yaparken yal nız bir kuş, Cemin papağanı beşerî küçüklükleri tel'in eder gibi çırpma çırpma haykırmiş ve efend'~ine beliğ bir lisan ile rahmet okumuştu ( 2 ) . Sultan Mahmud işte bu vakayı hatırlıyarak kendi papağanına candan ilgileniyordu. Gözlerini hayata kapadığı zaman gözdelerinin elmaslarnı saklamak kavgusuna düşeceklerini, kölelerinin yeni Padişaha hulus çakmak yansına ç'kacaklarını, devlet ricalinin ayni yarış heyecanile şuur suzlaşacaklarnı, kendi cesedi ortada sü rüm sürüm sürünürken herkesin şenlik yapmıya koşacağmı ve o kargaşalıkta yalnız şu kuşun belki matem çekip matem terennüm edeceğmi kuruntulıyarak hayvana karşı enikonu bir minnettarhk duymı ya başlıyordu. İşte bu mülâhaza ile uzun bir saat kuşun yanında kaldı. Ona elile yem verdi, suyunu değiştirdi, gagasmı fiskeledi ve hayvanm muhtasar kamusunda nekadar kelime varsa hepsini sekizer onar kere tekrar ettirdikten sonra odasına döndü. Papağanın hayali gözlerinde, sesi kulakla rında dolaşıyor ve o renk renk tüyletin yumuşaklığını ta yüreğinde bularak garib bir tad alıyordu. Hasta bir ruhun gene hasta tecessüslerinden bir safha demek olan bu zevkin hızı henüz geçmemişti, Şultan Mahmud hâlâ papaganını düşünerek boş dakikalarını tatlılandırmakla oyalanıyordu. Kapıaçıldı, odaya başçukadar girdi. O, dilediği zaman huzura çıkmak hakkına malikti. Eskiliği, sadakati hasebile bu hak kendisine verilmiş bulunuyordu. Fakat bu günkü geliş Hünkânn hoşuna gitmedi. Çünkü ihtiyar adamın hoyrat yüzünden, kendi gözbebeklerinde cilveli cilveli çırpman ve tatlı tatlı mırıldanan güzel kuş huylanıp kaçmıştı! Bu sebeble sadık, lâkin küstah uşağına kızdı tahta çıktığı gündenberi ilk defa olarak ona karşı sert bir çehre takındı: Niye geldin ağa, dedi, ben seni çağırmadım! Başçukadar, çağrılmadan dahi gelebileceğini söylemedi, mühim bir iş bulunduğunu da ileri sürmedi Yalnız efendisinin açık bir nefret ve açık bir hiddet tebarüz ettiren ekşi yüzüne şaşkın şaşkın baktı ve gene şaşkın şaşkın cevap verdi: Çağırdınız Padişahım. Çağırmadım. Çağırmış olsaydım elbet konusurdum, görüyorsun ki sana söylenecek bir sb'züm yok. Ömer Ağa, hümayun bir garazbla karşılaştığmı anlamış olmasma rağmen ısrar etmekten çekinmedi: Ben kulun yalan söylemem. Adımı vere vere beni çağırdığinızı kulağımla duydum, koşarak huzurunuza geldim. Mümkün ki beni çağırdığıniz mübarek hatırınızdan çıkmış olsun! Hünkânn yüzündeki ekşilik arttı, gözlerine korkunc bir bulantı geldi, dudak ları titrer gibi oldu. Yerinden fırlamak, ihtiyar mabeynciyi tokatlamak ve tek melemek istiyordu. Fakat can kaygusuna düşen kedinin köpeğe sdldırmaktan çe kinmiyeceğini düşünmekten gene geri kalmadı, iradesini zorhyarak içinde kayna şan atılma ihtiyacım yendi. Be adam, dedi, yaşın arttıkça irfanm azalıyor, edebin eksiliyor. Padişahlar katında (huzurunda demektir) inad et mek nerede görülmüştür?.. Ben çağırmadım diyorum. Sen hâlâ çağırdığımı söylüyorsun. Zu'münce beni yalancı çıkarmak istiyorsun. Aklmı kande bıraktın herif? Ve elile kapıyı gösterdi: Beni vebale, kendini de ziyana sokma. Çekil, yerine git! (Arkası var) (1) Sultan Mahmudun Berberbasısı Ali Ağanın bir tezkeresinde (Cevdet tarıhi: C: 12. S: 226) şöyle deniliyor: «Selefi selâtmi maziyeden Sultan Ahmed Han Hazretlerinin türbei şerifelermde ıtırnâk (!) olan gene Sultan Osman Hazretlerinin demli gömleğini cabeca (!) hazineden celb ile manzuru hümayunları olup ceddımızden (halbuki Suîtan Osman İkinci Mahmuiun dedelerinden değildir) böyle gene padisahı Yeniçeri güruhu Yedikulede halletmisler diyerek ahu enin üzeredirlerb (2) Bu papağana. tarıhçilerin oynattıkları inanılmaz rol bizim (Cem Sultan) adlı romammızda vesikalarile beraber gösterilmiştir. M. T. T. Üç parti kesme hayvanı geldi Toptan satışlarda fiat tenezzülü başladı Belediye ile Kasablar şirketinin teşkil ettiği yeni şirket tarafından sipariş olu nan kesim hayvanatından bugüne kadar birincisi yedi, ikincisi sekiz, üçüncüsü on vagon olmak üzere üç parti mal gelmiş tir. Bugün de gelecektir. Sirketin getirt tığı bu mallar toptan satış üzerinde hissolunacak derecede müessir olmağa başla mıştır. Evvelce canh olarak satılan hayvanların kılosu kırk kuruşa satılmakta iken şimdi yirmi dört ile yirmi altı kuruş arasmda satılmaktadır. Evvelce toptan fiatlarla perakende fiatlar arasında gayet az fark olduğu için kasablar bundan şikâyet etmekte idiler. Yeni teşekkül evvelemirde toptan ve perakende satış fiatları arasında tabiî farkı temin ettikten sonra perakende satış fiatlarının da indirilmesi için tedbirler ala cak ve bu suretle yakında ei fiatları biraz daha düşecektir. Doğru değil mî? Ereğli bez fabrikası Siyasî icmal Avrupanm şimal devletleri vrupadaki büyük devletlerin birbirlerine karşı hem siyasî mez heb ve akide, hem de politika ve askerlik cihetinden cephe almalan ve bu arada Milletler Cemiyetinin hükürn ve nüfuzu kalmamış olması karşısmda küçük devletler ya münferiden yahud müçtemian başlarının çarelerini aramak tadırlar. Belçika, îngiltere ve Fransa ile her türlü askerî ve siyasî bağlantısını keserek mutlak bitaraflığa döndü. Milletler Cemiyetine aid otomatik bağlantısı olamıyacağını ilân etti. Isviçre dahi, Milletler Cemiyetine dahil olması itibarile bozulan iki mutlak bitaraflık vaziyetini ahiren millî meclisinin karan ile tekrar ilân etti. Şimdi de Avrupanm şimalindeki dört devletin yani Danimarka, Norveç, Isveç ve Finlandiyanm Hariciye Nazırları Oslo'da toplanarak siyasî ve askerî vaziyetlerini birlikte tayin ettiler. Bu devletler den en kavisi îsveçin Hariciye Nazın Sandler bu konferansa giderken bu toplantının gayesini şu suretle izah etmiştir: «Milletler Cemiyeti, bütün azalarının iştirak ve yardımı ile müşterek tedbirler alabilecek bir teşekkül olmaktan çıkmıs olduğundan şimal devletleri, serbestçe harekele karar verdiler. Bundan sonra mutlak bitaraflık politikasını takib ede • cekler ve liizumu halinde birlikte müda» faalarım temin için, beraberce askerî ted» birler alacaklardır.» Oslo konferansının sonunda neşredilen resmî tebliğde Isveç, Norveç, Danimar ka ve Finlandiya devletlerinin büyük devletlerin gruplanndan hiç birine dahil ve taraftar olmıyarak kenarda ve bitaraf kalmağa müttefikan karar verdıkleri bildirilmiştir. Ayni zamanda, Avrupada harbin zuhuruna mâni olmak için, ellerinden geldiği kadar çalışmak hususunda mu « tabık kalmışlardır. ' Avrupanm şimal devletleri, şimdiye kadar siyasî askerî ve iktısadî meselelerdc daima îngiltere ile beraber yürüdük leri halde, bu defa herhangi büyük devletin politikasına tâbi olmamağa azmet t miş bulunuyorlar. Bu devletlerin çok ihtiyatkâr davranmalarının sebebleri vardır. Bugün şimalî Avrupa, büyük devlet « ler arasında denizde, karada ve havada boğuşma sahası olmağa en müsaid bir yerdir. Almanya ile Sovyetler birliği, Baltık denizinde sahil sahibi olduklarından bu deniz doğrudan doğruya aralannda temas vasıtası teşkiî etmektedir. Şimalî Kutup Okyanusu da ikinci bir temas sahasıdır. Sovyetlerin şimali garbî hududu, Finlandiya ile Norveçin ve îsveçin yanıbaşındadır. Halbuki Norveç ve îsveç demir madenleri Umumî Harbde olduğu gibi, şimdi de Almanyadaki harb sanayiinin başlıca ham madde kaynağıdır. Bunlardan istifade etmemeğe Almanya asla razı olamaz. Halbuki bu devletlerin askerî kuvvetleri, büyük devletlere nazaran, çok azchr. Bunun içîn Oslo konferansında îsveç, Norveç ve Finlandiya kendi müdafaa kuvvetlerini, bitaraflıklannı muhafaza' maksadile fevkalâde arhrmağı kararlaş * tırmışlardır. Zaten daha evvel bu üç devlet millî müdafaa bütçelerini ehemmiyetli derecede çoğaltmışlardı. Vatandaş hayatma aid iyi çalışıyor tedbirler ve tatbikatı makul olmak lâzımdır Bez imalâtı bir senede % 172,4 nisbetinde arttı Emniyet müdürlüğü tarafmdan Ereğli (Hususî) 1937 başmdan itibaren muntazam işlemeye başlamış o lan Sümerbankın Ereğli Bez fabrikası, geçen sene zarfında sipariş üzerine ça lışmamış, daha ziyade piyasada tecrübe etmek için muhtelif çeşidler imal etmiş ve stoklarından satışlar yapmıştır. Fabrika, piyasa ile temasa geldiği beş altı ay zar fında, en ziyade ihtiyac hissedilen çeşidleri tesbit ederek sene sonuna doğru bu standard çeşidler üzerinde imalâtım teksif etmiştir. 1937 zarfında Ereğli Bez fabrikası 443.872 lira kıymetinde 948.674 kilo pamuk satın almıştır. Bu pamuklar bilhassa Akala ve Klevland cinsi en iyi kalıteler arasında seçılmıştir. Türkiye pa muklu endüstrisinde en ince iplik ve bezleri imal eden bu fabrikamız, en iyi kalitede pamuk istihlâk etmek zaruretinde dir. Fabrika faaliyetini, tecrübelerinin verdiği müsbet neticeler ve işçilerinin ihti saslaşması ve artması nisbetinde aydan aya genişletmiştir. Sene başında yalnız 682 işçi çalıştırmışken sene sonunda işçi miktan bini geçmiş ve iki ekiple çalışmağa başlamıştır. Ereğl! fabrikasının bir senelik iplik imalât yekunu 445.466 kilodur. İlk altı aylık imalât yekunu yalnız 148.309 kilo idi. İkinci altı ayda iplik imalâtında artış nisbeti % 100,4 tür. Ayni yükseliş seyrin: bez imalâtında da müşahede ediyoruz. 1937 nin birinci altı ayı zarfında 210.249 metre olan bez imalâtı, ikinci altı ayda % 1 72,4 artışla 572,736 metreye çıkmıştır. Ereğli fabrikasının imal ettiği ince iplikler Avrupadan gelen benzerleri aya rında olduğu anlaşılmış ve piyasada ha ricden geniş miktarda ithalâta müsaade edildiği halde çok rağbet görmüştür. Gene Ereğlide imal edilen ve kalite itibarile memlekette benzeri olmıyan bez çeşidleri, sofra takımları ve saire çok beğenilerek tutulmuş, sipariş üzerine çalışmış olmamasına rağmen fabrika bütün mamulâtmı satmıya muvaffak olmuştur. Fabrikanın ilk faaliyet yılınm neticelerini tetkik ederken, bunun bir tecrübe senesi olduğunu unutmamak lâzımdır. Çalışma yılınm ikinci altı ayında birinci altı aya nisbetle almmış olan yüksek randıman, bu fabrikamızın inkişaf seyrinin ancak ilk mer Şehrimizdeki esnaf cemiyetleri mü halesını teşkil etmektedir. messilleri esnaf cemiyetleri sıhhî teşkilâtı etrafında görüşmek üzere bir toplantı yapmışlar ve mühim kararlar vermişler dir. Bu kararlarm başında esnaf sıhhî yardım teşkilâtınm derhal genişletilmesi Türkiye Akıl Hıfzıssıhhasi cemiyeti vardır. Bu karara uyularak esnafın işbanin senelik kongresi dün öğleden son şından uzunboylu ayrılmadan ayaküstü ra Eminönü Halkevinde akdedilmiştir. muayenelerini yapmak üzere Sirkecide Kongrede Sovyet konsolosluğu erkâHamallar cemiyeti merkezinde bir mua nından bazı zevat da bulunuyordu. yenehane tesisi takarrür etmiştir. Dün bu Ev\Telâ profesör doktor Fahreddin muayenehaneye doktor da tayin edilmiş Kerim «içte. dışta akıl hıfzıssıhhası> tir. Burada hergün öğleden sonra mua mevzulu bir hitabede bulundu. yeneler yapılacaktır. Bunu Nebahet Hâmidin «mekteblerde İçtimada esnaf hastanesi yapılacak bi terbiye meselesi» mevzulu tezi takib na işi üzerinde görüşülmüş, fakat gb'rüş etti. meye devam için ikinci bir içtima daha «Ailede mentale hygiene» mevzuu etyapılmasına karar verilmiştir. Hastane rafında izahat veren doktor Hüseyin için bir röntgen cihazı almmak üzere ma Kenan Tunakandan sonra doktor îbralî komiteye salâhiyet verilmiştir. him Zati cçocuk mahkemeleri» hakkmGÜMRÜKLERDE da çok güzel bir hitabede bulundu. Kongreye geç vakit son verildi. şoförler hakkmda mütemadi ted birler alınmakta olduğu malum dur. Fakat bir kısım polis memurlarınm, bu tedbirlerin asıl mahiyetini kavrıyamıyarak birçok şoförleri haksız yere töhmet altına soktukları ve gene haksız yere tecziyelerine sebeb oldukları dün bu kabilden bir hâdise ile anlaşılmıştır: Matbuat Umum müdürümüz Naci Kıcıman sabahleyin, bir taksi ile Perapalasa gitmekte iken Köprü üzerinde bir polis tarafından otomobili durdurtulmuştur. Polis derhal bağırmıştır: « Çek Müdiriyete.» Şoför bu muamele karşısmda nezaketle sormuştur: < Kabahatim nedir efendim?» Şoförün aldığı cevab şu olmuş tur: « Öndeki otomobili sol taraftan gecmek istedin!» Polis derhal taksive atlıyarak arabayı, içinde bulunan Matbuat Umum müdürü ile beraber götür mekte ısrar etmiştir. Naci Kıcımanın itirazı üzerine otomobil Perapalasa kadar polisin müsaadesile gidebilmiş ve sonra şoför karakola götürülmüştür. Yukanya yazdığımız vak'a he men her gün olan ve vatandaşlara yapılan haksız muamelelerden bi ridir. Hele son günlerde şoförlere karşı yapılan hareketler o kadar çok ve o kadar muhteliftir ki. bu adamların, sokakta nasıl gideceklerini bile şaşırmış olduklarmı itiraf etmek hakşinashk olur. Fa\dasız emirler ve tedbirlerin vatandaşları zarara veya hiç değilse telâşa düşürmekten başka bir işe yaramadıklarına göre bunların ittihazında ve hele tatbikmda da çok müdebbir olmak lâzımdır. ADLİYEDE Sarkmtılık etmiş Dün sabah bir iş için icra dairesine gelmiş olan Remziye isminde bir kadma sarkmtılık eden Ziya yakalanmış, mahkemeye sevkolunmuştur. Suçu sabit görülen Ziya bir ay hapse mahkum edil miştir. On hırsizlık suçlusu Balatta on muhtelif yerden hırsizlık yapan ve nihayet yakalanan Rızanın muhakemesi dün asliye üçüncü cezada başlamıştır. Rıza, muhtelif tarihlerde ve muhte lif saatlerde Balatta on evden manto, iskarpin, palto ve camaşır gibi muhtelif eşyalan çalarak Hüsevin Hüsnü. Abbas, İhsan ve Hamide ismindeki beş kişiye sattığı iddia edilmektedir. Rıza, bu suçlarının bir kısmını ilk tahkikatta itiraf etmiştir. Fakat dün muhakeme huzurunda bütün bunları inkâr etmiştir. Mesruk malları bilerek satm almaktan suçlu diğer beş kişi de bütün aldıkları eşyalarm Rıza tarafmdan kendilerine satıldığını, fakat mesruk eşya ol • duğunu bilmediklerini ve keadileriae bu eşyalarm annesine aid olduğunu söylediğini, bu eşyaları sattığı zaman şimdiki gibi perişan ve serseri kıyafette olmadığı için kendisinden şüphelenme diklerini söylemişlerdir. Muhakeme, Rıza ile diğer suçlularm sabıkaları olup olmadığının sorulması için başka bir güne talik edilmiştir. Doğru değil mi ? Esnaf için yeni bir muayenehane Hastalar, burada hergün muayene edilecek Müşahede altına alındı Orhan isminde bir gencin Sirkecide Şaban isminde birine aid bir bisikleti çalarak Kumkapıda muhtelif aksammı satarken yakalandığmı ve Sultanahmed birinci sulh cezada muhakemesinin devam etmekte olduğunu yazmıştık. Or han 18 yaşlarındadır ve temiz bir aileye mensubdur. Kendisine her ay tahsili için ebevevninden tahsisat gönderil mektedir. Orhanm bu vaziveti nazarı dikkate almarak dün Adlive tababe tinde muayenesi yapılmıştır. Adlive tabibi Enver Karan yaptığı muayene neticesinde Orhanm bir psi kopat olduğunu sövlemiştir. Maamafih suclu bir kere de müşahede altına alınmak üzere Tıbbı Adlive gönderilmiştir Türk Akıl Hıfzıssıhhasi Cemiyetinin kongresı Bir yankesicinin muhakemesi Bir müddet evvel Beyazıd Lâleli arasmda kalabalık bir tramvayda Aristoklidi isminde birinin veleğini jiletle kesmek suretile para cüzdanmı çarpan sabıkalı vankesicilerden Celâlin muhakemesi dün asliye birinci cezada baş lamıştır. Dün, Aristoklidi muhakemede vak'avı şöyle anlattı: « Bu adam, Beyazıdda tramvaya bindi Göğüs göğse çok sıkışık bir vaziyette bulunuyorduk. Tramvay Lâleliye geldiŞi zaman, ismini sonradan öğrendiğim Celâl hızla tramvaydan indi. Ce lâlin bu hareketinden şüphelenerek elimi cebime attım. İçinde seksen bir lira para ve mühim evrakım bulunan cüzdanım j^oktu. Ayni zamanda yele ğim jiletle kesilmişti. Bilâhare kara kolda gördüğüm bu adamın tramvayda göğüs göğse bulunan adam olduğunu anladım.» Servislerde yeni iş şekli İstanbul gümrüklerinde yeni vazifeye tayin edılen müdürler dün sabah Başmüdür Mustafa Nurinin reisliği altmda bir toplantı yapmışlardır. Bu toplantıda vazifelerin sureti taksimi. servis lerin çalışma şekli üzerinde görüşül müştür. Gümrüklerde iş itibarile yeni şeklin faydalı olacağı ümid edilmektedir. Yalnız Danimarka cenubdaki büyüE komşusu Almanyayı tahrik etmemek ve başka devletlere Yotland yarımadasmm bir üssülhareke olacağına dair Alman • larda şüphe uyandırmamak için müdafaS kuvvetlerini artırmağa taraftar olmamıştır, VÎLÂYETTE Hulâsa, Avrupanm şimalindeki devletler Milletler Cemiyetinden ve îngiltereden Soy adı almıyanlar büsbütün ümidi kesmişler, selâmetlerinî Dahiliye Vekâleti, vilâyetlere gön mutlak bitaraflık politikasında ve kendi derdiği bir tamimle soy adı almamış o aralannda iş birliğinde aramağa karar lanların isimlerinin derhal kütüklerden vermişlerdir. çıkarılarak kendilerine mecburî soy adı Muharrem Feyzi TOGAY verilmesini bildirmiştir. Akhisarda Maarif faaliyeti İnegöl Halkevinin faaliyeti Çek ticaret heyeti şehrimizde Yeni Türkiye Çekoslovakya ticareî anlaşmasının Ankarada yapılan müza« kerelerinde bulunan altı kişilik Çekoslovak ticaret heyeti şehrimize dönmüştür. Heyet azası şehri gezmekte ve te • maslar yapmaktadır. Bugün mem •' leketlerine hareket edeceklerdir. Akhisar (Hususî) Mıntakamız Maarif müfettısi, bu sene Manisada açılacak köy muallim kursuna istirak edecekleri seçmiştir. Manisa Maarif Müdürii de burava gelmis, bir hafta kalarak merkezin bütün kövlerin de bazı mekteblerini gezmiştir. Bu münasebetle merkez muallimlerinin haftalık toplantüarında bulunanlann toplu bir halde resimlerini gönderiyorum. Suçlu Celâl. buna cevab verdi: « Bu adam yalan söylüyor. Sabıkalı olduğum için beni şüphe üzerine yakaladılar. Ben ne tramvaya bindim, ne de bu adamın parasmı çaldım» dedi. Inegöl (Hususî) Haîkevimiz köyMuhakeme, evrakm tetkiki için başcülük komitesi kazamıza tâbi köylerin ka bir güne bırakıldı. muhtarlannı yetiştirmek üzere bir kurs Koyun hırsızı açmıştır. Bir ay sürecek olan kursa muhSuleymaniyede Etem Behiç, Musa ve tarlar çarşamba ve perşembe günleri, biHüseyin isminde iki kardeşin ahırmdan rer aza ile devam etmektedir. Bu kurs12 koyun çalıp Yamalı Kâmil namında ta muhtarlara köy kalkınması, köy mahbirinin ahırına götürmüştür. Koyun hır kemesi, hazar ve sefer zamanları, askerî sızı yakalanarak asliye üçüncü ceza vazifeler, köy yollan, bağ ve fidanlar, mahkemesine verilmiştir. sağlık 15leri. Ziraat Bankasından ne su Türk Yagonlav 'ticaret müzakereleri Yugoslavya ile aramızda mevcud 0lup müddeti biten ticaret anlaşmasının yenilenmesi için yakında müzakerelere başlanacaktır. retle para almacağı, köy kooperaüflerinin çalışması, salım ve diğer vergilerin tahsili zamanmdaki vazifeler, tütüncülük ve sair bilgiler öğretilmektedir. Bu arada Duma köy muhtan Ömer de köyünde yaptığı çok ehemmiyetli işleri bir konu$ma şeklinde diğer muhtar arkadaşlarına anlatmıştır. Gönderdiğim resim, kursa devam eden muhtarları kendilerine faydalı bilgiler verenlerle birlikte göstermektedir. Cumhuriyet Abone şeraiti Nüshası 5 kurnştur Haric Türkiye için icin 1400 Kr. 2700 Kr. Senelik 750 » 1450 » Altı aylık 800 > 400 > Üc aylık 150 » Yoktur Biı aylık