21 Birincikânun 1937 CUMHURİYET Ihtiyar Onnik'in katili Singapurda bahrî tecemmü nihayet yakayı eleverdi İngiltere, Uzakşark sularına bir takviye Avrupada gördüğünü burada da tatbika yeltenen katil, işlediği cinayeti tamamen itiraf etti IBaitarah 1 tnct sahifede] Davalar 6 yı buldu Diş tabibi Avni Bayer dün Adliyeye geldi ve davasını açtı. Adliyede ve Belediyede tahkikat devam ediyor (Baştarafı l tnct sahtjede) filosu göndermeyi düşünüyor [Bastarati 1 tnct sahtjede) 28 yaşında bulunan Ihsan, 1920 de pasaportsuz olarak İstanbuldan Marsilyaya kaçmıştır. Fransızca, ingilizce, italyanca, rumca, ermenice ve türkçe olmak üzere "6 lisan bilmektedir. Avrupanm bir çok yerlerinde dolaşmış, gemilerde serdümenlik yapmıştır. Iki nüfus kâğıdı ve ayrıca sahte pasaportlan vardır. Cinayet nasıl işlendi? Katil îhsan bundan bir müddet evvel her nasılsa bir kolayını bulup Istanbula gelmiş ve annesi Araksi'nin yanında oturmaga başlamıştır. Üç buçuk ay evvel îhsan annesinden para istemiştir. Kadın oğlunun bütün mücevheratını icab ederse çalıp götüreceğini bildiği için üzerinde bulunan ve yekunu 60 lira kadar tutan ziynetlerini bir mendile sarmış ve Onnikin evinin karşısındaki arsaya gömmüştür. Sonra civardaki bakkaldan bir lira borc alan Araksi, bu parayı lhsana verip onu başmdan savmıştır. Kadın, biraz sonra hazinesini ( ! ) sakladığı yere giderek toprağı kazmışsa da birşey bulamamış, etrafına şaşkın şaşkm bakmırken evinin penceresinde kendisini gÖzetliyen Onnik'i görmüştür. Derhal Onnik'in yanına giden kadın yalvarmağa başlamış: « Aman Onnik dayı! demiş, param ile mücevherlerimi sen aldın, ver.» Onnik, gülmeğe başlamış ve: « Haydi kızım. Caliba dün gece çok yemek yedin de şimdi rüya görüyorsun. Git, başkalarile alay et» diye mukabelede bulunmuştur. ve orada bulduğu bir îişeyi kaparak bütün kuvvetile ihtiyarın başma indirmiştir. Kanlar içinde yere yuvarlanan Onnik, çırpınmağa başlamış, zaten intikam hırsile kıvranan katil, ihtiyarın gırtlağına sarılarak ağzından takma dişlerini çıkartmış ve cebinden de mendilini alarak gırtlağının içine kadar tıkmıştır. Onnik, biraz sonra ölmüştür. Sükunetini hiç bozmıyan katil, kalem kâğıd çıkararak üzerine On nik'in namussuz olduğunu yazmış, (faka basmaz Zeki ve Kurbalıdereli...) imzasını atıp kâğıdı bir kenara iğneliyerek evden çıkıp gitmiştir. kil M. Chamberlain'ın bu tedbire taraftar olduğunu ve Avustralyanın filonun gönderilmesi hususunda ısrar etmekte bulunduğunu söylemektedirler. Akdenizde mıntakaların yeniden taksimi hususunda Fransanın müzaheretine güvenilmektedir. Bahrî teceramüün ihtimal Singapour'da yapılacağı ilâve olunuyor. milel taahhüdlerden feragat etmiyecek tir.» Japonya notalara cevab verecek Londra 20 (Hususî) Tokyo'dan bildirildiğine göre, Japon hükumeti A merikan ve İngiliz notalarına cevab vermeğe karar vermiştir. Cevabî notanın yarın sefirlere tevdi edileceği söyleniyor. Çindeki muharebeler Yeni bir hâdise Yeni mıntakalar tesbit edilecek Katil anlahyor Dün adaletin pençesine teslim edılen katil, işlediği cinayeti şöyle anlahyor: « Avrupada çok bulunduğum için ora zabıtasının katillerle nasıl uğraşarak muvaffakiyetsizliğe düştüklerini görmüstüm. Bu yüzden tam Avrupadaki haydudlar gibi hareket etmeği düşündüm ve bir kâğıd yazdım. Yakalanacağımı hiç ümid etmiyordum. Cinayeti işlerken ayagımda annemin eski siyah lâstikleri vardı. Cinayeti yaptıktan sonra çaldığım eşyalarla birlikte evime geldim. Reçelleri yedim, yattım. Heyecan içinde bulunduğum için sabaha kadar uyuyamadım. Ilk vapurla Istanbula geçtim. Beyoğlunda Nümune sokağında 25 numarah Gönül apartımanında kapıcı annemin akrabası Agob'a gittim. Çaldığım eşyaları ona 6 liraya sattım. Paralan almıştım. Galatada bir lirayı bozdurdum ve yemek yedim. Akşama kadar kahveIerde dolaştıktan sonra Romanya oteline gidip yattım. Fakat pazar günü yakalandım. Ben tutulmazdım. Fakat beni annem yaktı.» Londra 20 (A.A.) İngiliz filosunun büyük bir kısmının Sıngapour'a gönderilmesi ihtimali dolayısile Akdenizin müvazenesini temin için Fransa ile îngilterenin daha sıkı bir mesai birliği yapmaları zaruret halini almıştır. Eğer İngiliz kabinesi, önümüzdeki çarşamba günü akdedeceği içtimada Uzakşarka harb gemileri göndermeğe karar verecek olursa Fransız ve ingiliz amirallık daireleri, Akdenizde ve Atlas Okyanusunda derhal yeni bir takım mıntakalar tesbit edeceklerdir. Bu mıntakalar ihtimal şu suretle taksim olunacaktır: 1 İngiliz filosu, Atlas Okyanusuna nezaret edecektir. 2 Fransız filosu, garbî Akdenizi muhafaza edecektir. 3 Sarkî Akdenîze ingiliz filosu ve mümkün olduğu takdirde iki taraf filosunun cüzütamları nezaret edecektir. Takviye nastl yapuacak? thsan harekete geçiyor! Akşam olmuş, îhsan eve gelmiş, Araksi de başmdan geçenleri birer birer oğluna anlatmıştır. îhsan, annesinin sözleri biter bitmez, hiddetle evden çıkmış. ve Onnik'in evine giderek ihtiyarın karşısına dikilmiş, paraları ve mücevherleri istemiştir. Herşeyden bihaber olan Onnik, Araksi'ye verdiği cevabı Ihsana da tekrarlamış ve nihayet: « Beni bir daha rahatsız etrhe.'..» de'mişrir. îş bu kadarla kalmamış, îhsan ağzına geleni sayıp dökmeğe başlamış, Onnik de ihtiyarlığına rağmen yerinden kalkarak bu zorba ziyaretçiyi kapıdısan etmistir. Bu beklemediği harekete çok kızan Îhsan, artık bugünden sonra ihtiyara kin bağlamıştır. Ayın on beşinei gecen Nihayet ayın 15 inci gecesi, Tophanede Denizyolları Idaresi karşısındaki bakkal Azeryandan bir şişe 49 luk rakı alan îhsan, Üsküdara geçmiş, orada rakıyı içtikten sonra Onnik'in kapısına dayanmıştır. Saat 22 de îhsan elindeki maymuncukla kapıyı açıp sessizce eve girmiş, patırdı yapmadan orta kata kadar çıkmış ve konsolların gözlerini araştırmağa başlamıştır. Aradığını bulamıyan hırsız, evde kimse bulunmadığını tahmin ederek fırsattan bilistifade eline geçirdiği gümüşten mamul çatal, kaşık ve bıçak takımlarını, battaniyeleri, ve ayrıca üç kavanoz reçeli almış, merdivenlere doğru yürümüştür. Tam bu sırada uyanan Onnik, idare lâmbasile sofaya çıkmış, Ihsanı karşısında görünce şaşırıp kalmıştır. Onnik bu şaşkmlık esnasında bağırırken Îhsan da boş durmamış, Onnik'in odasına girmiş Londra 20 (A.A.) Daily Telegraph gazetsi, Mauticus imzasile neşrettiği bir mektubda Ingilterenin Uzakşark filosunun 5 zırhlı, 7 büyük kruvazör, 9 hafif kruvazör, 1 tayyare gemisi, 9 torpito muhribi ve 15 denizalh gemisile takviye edilebileceğini yazmaktadır. Daily Chronicle, herhalde Çinde harekete geçmek lâzım geldiğini, aksi takdirde Uzakşarktaki ingiliz menfaatlerinin Katil îhsan dün de sorguya çekilmiş, Japonların eline geçeceğini zannetmekkaranlık bazı noktalar etrafında isticvab tedir. olunmuştur. Katilin çaldığı eşyaları satın Tokyo'ya karşı müşterek teşebbüs alan Agob da yakalanmışbr. Londra 20 (A.A.) ingiltere hü kumeti, Hankovda bir emniyet mıntakası teşkili lüzumu hususunda Tokyoda teşebbüste bulunmuştur. IBattctraft l'huü sdMfddâİ Haber almdığma göre, Amerika ve Suriye Başvekili saat 18,35 vapurile Fransız hükumetleri de bu tejebbüse işti' Haydarpaşaya geçerek, dün geceki eksrak eylemişlerdir. prese bağlanan hususî vagonla Ankaraya Hâdise, henüz kapanmadı gitmiştir. Muhterem misafirimiz Haydarpaşa gannd Vali Muhiddin Üstündağ, Japon sefirinin nutku Vali muavini Hüdai, Polis Müdürü SaLondra 20 (Hususî) Vaşingtonlih Kılıcla Fransız konsoloshanesi me daki Japon sefiri radyoda Amerikan murlanndan M. Crepin tarafından ugurmilletine hitaben bir nutuk irad ederek lanmıştır. Bir müfreze polis garda resmi Panay hâdisesinden dolayı teessürünü bilselâmı ifa etmistir. dirmiş ve hâdiseye sebeb olan zabitin azCemil Mürdüm îstanbulda kendisine ledildiğini söylenıiştir. karşı gösterilen hüsnü kabulden dolayı tngiltere, yeni bir Çin hükumetini çok memnun olduğunu söylemiş ve Vali tammıyacak ile Polis Müdürüne ayn ayn teşekkürleLondra 20 (Hususî) Hariciye rini bildirmiştir. Nazırı M. Eden bugün Avam kam?ra' Muhterem misafirimiz Ankarada iki sında beyanatta bulunarak demiştir ki: gün kalarak hükumetle temaslarda bu « İngiltere hükumeti, merkezî Çin lunacak ve Ankaradan Toros ekspresile hükumetinden başka herhangi yeni bir bu yangmda Japon iplik imalâthaneleri Müekkilim Bayer, kendisi aleyhinde doğruca Beyruta gidecektir. nin ve 200 milyon yen kıymetinde tah neşriyat yapan gazete başmuharririnın, Çin hükumetini tanımıyacaktır.» min îdilen pamuk stokunun yanmış olmaTepebaşındaki muayenehanesine gelmiş Fransız askeri heyeti Ankaradan Amerika ve Uzakşarktaki sıdır. olduğunu iki şahidle mahkemede ispat ayrıldt taahhüdler edecektir.» Maamafih tahkikat neticesi her ne olurAnkara 20 (Telefonla) Fransız Londra 20 (Hususî) Amerika Cemil Mürdüm gitti Londra 20 (Hususî) Lady Bird admdaki ingiliz gemisi bugün Nankin civarında iki Çinli yaralıyı kurtardığından yeni bir hâdise zuhur etmistir. Japonlar tarafından çıkarıldığı haber verilen bu yeAvni Bayerin, Adliyeye yaptığı dünni hâdise hakkında henüz tafsilât alına kü ziyaretinde, avukatmın hazırladığı ismamıştır. tidayı Müddeiumumiliğe verdiği anlaşılJapon taarruzu başladı maktadır. Gazeteciler, Adliyeden çıktıktan sonra, Avni Bayerle, avukatı Nuri Şanghay 20 (A.A.) Japon kıtaatı, nin yazıhanesinde görüşmüşlerdir. bugün Hangchow'a karşı taarruza başlaAvni Bayer, kısaca demiştir ki: mışlardır. « Bir suretini Müddeiumumiliğe Çin hükumetinin mühim bir verdiğim protesto hakkında benden istenibeyannamesi len izahatı verdim. Hakkımda neşriyat Hankeo 20 (A.A.) Çin hükumeti yapan gazete başmuharririnden bin liramı Çunkkeind'den neşrettiği bir beyannameistiyorum. Aynca da aleyhine hakaret de diyor ki: davası açtırr. Müddeiumumiliğin davetiJaponlar, binlerce vatandaşımızı öldür ne hasta olduğumdan dolayı geJememiş n.ek ve birçok Çin şehirlerini istilâ etmek tim. Polis, cumartesi günü benden Adlile kanaat getirmiyerek Mançuride yaptık yeye müracaat edeceğime dair teminat lirı gibi Çinin hâkimiyetini ihlâl ederek aldı. Bugün de, işte gördüğünüz gibi, bir takım şüpheli adamlara müracaat et kendiliğimden bizzat müracaat ediyo ı Jşler ve ellerind oyuncak olacak bir rum.» muvakkat idare de Pekinde kurmuşlar Miiddeiumumi ne diyor? dı. Bu idar»nin gerek dahilî, gerek harr Müddeiumumî Hikmet Onat, dün rî siyasete aid bütün hareketleri hüküm kendisile görüşen bir muharririmize şu süzdür. Ve Lu hareketlere iştirak edecekizahatı vermiştir: ler vatan haini addolunacaklar ve o su « Hâdise, pek yakmda, tamamile retle cezalandırılacaklardır. aydmlanacaktır. Otobüs tahkikatile, e Japonyada hemmiyetli surette meşgul olmaktayız. Bu işin süratle bitirilmesine çalışıyoruz. Ça Konferans tehir edildi lışmalarımıza fasılasız devam edeceğiz. Tokyo 20 (A.A.) Japon hükume Mesele hakkında, bazı kimseleri, malu tile askerî ve bahrî makamatı, Çine karşı matlanna müracaat etmek üzere davet takib edilecek hattı hareketi kararlaştıra ettik.» cak olan konferansı tehir etmeğe karar Avni Bayer işine el koyan bir makam vennişlerdir. da, işin hazırlık tahkikatı safhasmda olAnlaşıldığına göre, Japon makamatı, duğunu, tahkikatın yakında neticeleneceCanton'un muhasarasından ibaret olan ğini söylemiştir. piânların icrasına devam etmeden evvel Avakat Nurinin sb'yledikleri son hâdiseler üzerine ingiltere, Amerika, Muharririmiz, Avni Bayerin yeni ve•Sovyet Rtıfya ve1 Aimanyanın ne gibi bir kili Nurile de konuşmuştur. Nuri demiştir hattı hareket takib edeceklerini öğrenme ki: ği müreccah bulmakta ve Canton'a karşı « Müekkilim Avni Bayer, neşir vayapılacak bir taarruzun şimdiki ahval ve sıtasile terzil, teşhir ve tahkir edilmiştir. şerait dahilinde gayrimüsaid aksülâmelIstanbul Müddeiumumiliği ikinci tetkik ler tevlid etmesinden korkmaktadır. dairesine verdiğimiz gazete nüshalan, ne Yangtnlar hakkında tahkikat srlıtedir, ne de müekkilim tarafından hususî bir matbaada imal edilmişlerdir. Gabaşladı Tokyo 20 (A.A.) Domei aj'ansı zete başmuharriri, müekkilimi tahkir ettibildiriyor: Başvekâlet müsteşan Atira bü ğini inkâr edemez. Gazete başmuharriritün gün Teintau hâdiselerinin tahkikile nin protestonameyi alınca, usulü daire meşgul olmuştur. Oradaki Japon müesse sinde müekkilime cevab vermesi lâzımdı. selerinin yanması hâdisesini incelemiştir. Yalnız şu var ki: Müekkilim, hukuk er Bu hususta Hariciye, Harbiye ve Bahri babından olmadığı için protestoyu bir Nazırlarile mülâkatlarda bulunmuş mektub gibi yazmış, ortadaki kanşıklık tur. Asıl nazan dikkati celbeden husus, da bundan ileri gelmiştir. misi Hikmet Onatı ziyaret etmistir. Avni Bayer, Adliyeden çıkarken etrafını saran gazetecilere, elile «yanıma yak" laşmayın» der gibi işaretler ederek, resim alınmaması için yüzünü örterek: Bu meseleyi, neden izam ediyorsU" nuz?... diye sormuş ve kendisile değil, avukatile konuşmalarını söylemiştir. Avni Bayer, bir aralık da yeni tuttuğu avukatı Nuri ile birlikte ikinci sorgu hâkimliği odasında kalmıştır. Avni Bayer biraz sonra kendisini bekliyen gazeteciler arasından hızla geçerek, kapıda bekliyen oto mobile binmiştir. Mülkiye müfettişlerinin ikinci bir dava açmıştır. Mezkur gazete başmuharriri, dün Müddeiumumiliğe çağmlmış ve Avni Bayerin protestosu etrafında malumatına müracaat edilmiştir. Müddeiumumilik makamınca, gazete aleyhine açılan davaya, ayın yirmi seki zinci salı günü, birinci asliye ceza mah « kemesinde bakılacaktır. Gazete aleyhin» açılan diğer davaların da ayni mahkemede görülmesi muhtemeldir. tahkikatı Belediyede otobüs işini tetkik eden mülkiye müfettişleri dün de işlerine de vam etmişlerdir. Müfettişler, dün, gene Belediye Varidat müdürü Neşetten bazı izahat almışlardır. Mülkiye müfettişleri, şimdiki halde, otobüs meselesi hakkmdaki neşriyatı tasnif etmekte olduklan gibi otobüslere ne suretle işletme müsaadesi verildiğini, bu müsaadenin kimlere veril « miş olduğunu, halen hangi hatlarda, kim * lere aid otobüslerin işlemekte bulundu ğunu ve bunlara ne gibi şerait altında v« ne zaman müsaade verildiğini araştır i makta, bu hususta, kanunî mevzuat ve belediye nizamlarını tetkik' etmektedir « ler. Bundan sonra müracaat edenlere kart şı yapılan muamelelerle mevzuat arasmda farklar varsa bunlan alâkadarlardan soracaklar ve kendilerini aydmlatacak malumat alacaklardır. Henüz hiçbir otobüsçü dinlenmij de <* ğildir. Bu işle alâkadar bir gazete, dün, mü* fettişlerin tahkikatlarını daha selâmetle yürütebilmeleri için Belediye binasında değil, Adhyede çalışmaları icab edeceğini, çünkü bazı kimselerin Belediyede ifade vermekten korktuklarını yazmakta idi. Alâkadarlar buna lüzum olmadığmı, her müşteki vatandaşm müfettişlere müracaat ederek tam bir serbesti ile bildiğini söylemekten asla çekinmemesi lâzım geldiğini, Cumhuriyet kanunlarının herke sin haklannı kâfil olduğunu söylemektedirler. Prenses Şivekârla kocası aleyhine bir dava Paris gazetelerl, Prenses Şivekâr a leyhinde açılan bir dava hakkında tafsilât vermektedirler. Daha doğrusu, dava prensesin kendisi aleyhinde değil, zevci îlhami Hüseyin aleyhinde açılmış ve prenses, davaya, zevcini loırtarmak maksadile dahil olmuştur. Gazetelerin verdiği malumata naza • ran, îlhami Hüseyin, 1933 senesi yazında, Deauville oteline, bir milyon franklık çek kırdırmıştır. Otel idaresi, bu çek bedellerini tahsile teşebbüs ettiği za man, bunlarm karşılıksız çekilmiş olduğunu görünce işi mahkemeye tevdi etmistir. Deauville otellerl ve kazinosu şlrketinden istikraz edilen bu para, tamamen kumara verilmiş olmayıp, kısmen prensle prensesin, gerek Deauville'de, gerok diğer eğlence şehirlerinde zevk ve safa hayatı sürmelerine sarfedildiği için, kumarın meşruiyetini tanımıyan ve kumar için yapılan istikrazları hükümlert haricinde bırakan Fransız kanununun şümulü dairesine girmektedir. Prenses Şivekâr, Fransız kanunlannın kuman istisna etmeleri keyfiyetinden istifade ederek zevcini karşılıksız çek kırdırma suçunurf akıbetinden kurtar mağa çalışmaktaysa da, dava, İlhami Hüseynin mahkumiyetile neticelenecek gibi görünmektedir. dan akıp giden garib bîr sevinç vardı. Çünkü, şarkı söyliyebiliyordu. Evet, yüzü projektöre dönük, sahnede ayakta durabiliyor, mavi ışığın yanaklannda dolaştığını hissediyor ve şarkı söyliyebiliyordu. Ay ışığmı taklid eden bu projektörü, ay ışığının kendinden de fazla seviyordu. Sahnede, aşkı, hakikî hayattakinden daha kuvvetle hissediyordu. Yaşadığını da, şarkı söylediği zaman daha kuvvetle, daha hakikî olarak duyuyordu; bir birahanede, kendisile alay eden budala seyircilerin karşısmda bile olsa! Temsilden sonra, Linden'e: Ben şarkı söylerken, seyirciler hiçbir şey demediler, bir hareket yapmadılar. Dediği zaman, Linden, bu sözü, istemiyerek tasdik etmişti. Opera, Zurich'de de muvaffakiyetsizliğe uğradı. O akşam, Doris, bir yandan işi şakaya, alaya vurmak isterken, bir yandan da titriyen Aleksandr'ı yanmda alıkoymuştu. Temsilden sonra, Linden: Otele dönün, uyumağa gayret edin, dedi, devam edip edemiyeceğimizi yarm kararlaştırınz. Bütün rolleri kendisi teganni etmiş gibi nefesnefese idi. S a p k a s ı n ı başma geçirdi, paltosunu giydi ve ok gibi fırladı, gitti. Terp: İArkast vari askerî heyeti bu akşam Toros ekspresile Suriyeye dönmek üzere şehrimizden aynl" mış ve istasyonda Ankara garnizon ko mutanı Tümgeneral Mustafa Kemal Gökçe, merkez komutanı albay Ali De mir, ve müzakerata iştirak etmiş olan su baylar tarafından uğurlanmıştır. Hariciye Nazırı M. Hull Uzakşark hakkında beyanatta bulunarak demiştir: « Amerikanın Uzakşarkta hususî menfaatleri ve beynelmılel taahhüdleri vardır. Bu itibarla Amenkalılar Çini der hal terkedemez. Amerika hükumetine ge lince: Uzakşarkta deruhde ettiği beynelyordu. Salzburg mevsimi geçmişti. Beynelmilel seyyahlar çekilip gitmiş, uzaklarda görünen dağlar karla örtülmeğe başlamış ve bu cicibici şehrin süslü sokaklarında, kendi halinde yerli burjuvalardan başka dolaşan kalmamıştı. Boş fıçı kokan bir birahane salonunda, Hândel'in Sezar ve Kleopatra'sını prova ettiler. Linden'in yeni fikirleri vardı. Köhne opera üslubundan uzaklaşmak istiyordu. Öksüre öksüre sahnede koşuyor, kollarını havaya kaldırıyor, fırlak göbeğini sallıya sallıya sıçrıyor, yerlerde yuvarlanıyordu. Bunun bir işe yaramadığını görünce, bir muavin kullanmağa karar verdi. Bu muavin, günün birinde çıkageldi. Axel Azur diye acayib bir ismi vardı. Mary Wigman'm talebelerindendi. Provaya geldiği gün, sırtında, dik yakalı bir siyah gömlek, ayağında, kalçalarına tesadüf eden kısımlan müthiş surette dar, paçaları çıplak ayaklarının üstünde bir eteklik. gibi sallanan siyah bir pantalon vardı. Bu adam, bütün aktörlerin, çorablarını ve kunduralarını çıkarmasını istedi. Ilk patırdı buradan çıktı. Bariton Baseviç, kunduralarını çıkarmaktan kat'iyyen imtina etti. Birahanenin soğuk parkesi üzerinde çıplak ayakla yürüyerek zatülcenbe yakalanmağa niyeti yoktu. Yaşlı bir adamdı. Yaşını gizliyordu, fakat ellisinde vardı. Ter içinde, sırt sa olsun Japon hükumetinin Çine karşı tesbit etmiş olduğv hattı harekette hiç bir deği«i!:!ik olmıyacaktır. Bu program Nankinn sukutundan sonra kabine azasile Büyük Erkânıharbiyc arasında yapılan müteac'did müzakereler sırasmda tesbit ed'lmis bub'nuyor. üstü yere yatıp bacaklarını havaya kaldırmak onun yapacağı şey değildi. İnadında ısrar etti, kovdular. Ve provalara devam edildi. Linden, rrupun direktörü, vazıi sahnesi, rejisörü idi. Parayı o sarfediyor, geceleri, şarkıları o kopya ediyordu. Bu Carolus Linden, haddi zatında iyi bir adamdı. Doris, bazan onu beğenirdi. Gece geç vakit ziyaretine gider, onu, henüz yazılıp doldurulmuş nota defterlerinin başında adeta uyuklar vaziyette bulur, bir çocuk gibi esvabını soyar, onu yatağa yatırırdı. Linden, Doris'i minnettarane kucaklar, Handel'e dair bir iki ulvî söz söyler ve onu evine yollardı. Münasebetleri fasılalarla devam ediyordu. Doris'e yalnız kendisinin sahib olduğunu bilmek Linden'e kâfi geliyordu. Doris, onu yatağına yatırır, uyuyuncıya kadar başıucunda bekler, yorganın, her nefes alışta inip çıktığını görünce lâmbayı söndürür, yaya olarak evine dönerdi. Mevsim henüz teşrinisani olduğu halde, havada bir dağ ve kar kokusu hissediliyordu. Sarhoş birkaç talebeden başka, sokaklarda kimse dolaşmıyordu. Doris, Salzach köprüsü üzerinde durur, karanlıklar ortasında beyaz görünen suyu seyrederdi. Davalar altt oldu Dün akşama kadar, otobüs dedikodusundan dolayı açılan davalar, altıya baliğ olmuştur. Pecai Nüzhet, şahsma hakarette de vam edildiği için, dün kendisine hakarette bulunan gazete başmuharriri aleyhine Vicki BAUM Kazan: Hamdi VAROGLU Çevlren: 51 Bilâkis, bu, gayet basit birşeydi ve Doris, bu rabıtanm teessüsüne bizzat yardım etti. Artık, erkekler üzerinde azçok tecrübesi vardı. Tiyatro mekteblerinde, konservatuarda, hatta Milâno operası gibi birinci smıf sahnelerde söylenen şeyler, nüfuzlu insanlarla münasebet peyda etmenin muvaffakiyet kazanmağa kâfi geldiği iddiası yanlıştı. Bu iş, göründüğü kadar basit değildi. Nüfuzlu adamlar, insandan, daha fazla birşey bekliyorlar, sevilmek istiyorlardı. Hayranlığa, teşcie, tapınılmağa, mutavaat görmeğe ihtiyaclan vardı. Bütün bunların içinde, asıl rabıtanm kendisi bir sembolden ibaret kalıyordu. Nüfuzlu adamlar, M. Wallert kadar basit değillerdi. O bile, otuz dolarına karşılık, harikulâde bir âşık telâkki edilmek istemiş, bu medihten hoşlanmıştı. Doktor Sardi ona, meselâ, herhangi bir rol oynar gibi, seven kadın rolü oynamasını, sırasına göre, oksayıcı, mültefif sÖzler söylemesini ö^retmi'ti. Linclen. onu baştan çıkarmağa teşebbüs etmeyince, bunu Doris bizzat yapmak mecburiyetinde kaldı. Linden, sonraları, oldukça takdirkâr bir lisanla, ona: Sen, boş bir kadın değilsin. Demişti. Kullandığı kokuyu, boyalı saçlarını, konuştuğu, muhite uygun, yapma sahne lisanını şimdi beğeniyordu. Kçndi kendine düşünüyor, «madem ki beni seviyor, demek ki bir değeri olmaIı» diye muhakeme yürütüyordu. Doris'e: Önce tahmin ettiğimden daha mükemmelsin. Diyordu. Fakat, Doris, avans olarak bir miktar para istediği zaman öfkelendi. Ancak, Doris'den vazgeçmesine artık imkân kalmamıştı. Provalarda ilhama ihtiyacım var, diyordu; mugannilerimle benim aramda ilham dalgalannın dolaştığını hissetmeliyim. «Mugannilerim^ derken, sesi «Handel» ind^n bahsettiği zamanki ahen^i al1 ne de betbahttı. Yalnız, yolunu, adım adım takib edeceği kanaatini besliyordu. Ve her adım, yalan istiyen bir erkek manası tazammun ediyordu. Kânunuevvelde, bu döküntü trupu kâfi derecede olgunlaşmış, Linden, halka mahsus bir temsil vermeği kararlaştırmıştı. Yeni bir bariton bulunmuştu. Bu, alnma doğru sarkan siyah perçimli, sesi derinlikten mahrum güzel bir çocuktu. Doris'e, muhaceret etmiş bir Rus prensi olduğunu söylemişti. Adı Aleksandr Kişmiryof'du. Doris, önce sebebini bilmeden, bu gencin sesinden hoşlandı. Söz söyleyişinin Bazil'i andırdığını da ilk temsilden sonra farkedebildi. Operayı, Salzburg birahanesinde, uydurma bir sahnede verdiler. Dekorlan ve kostümleri bizzat Linden temsil etmişti. Bunlarda da, her el sürdüğü şeyde görülen amatörlük ve deha hevesi farkediliyordu. Aktörler büsbütün çıplak ayaklı değillerdi; fakat baş parmaklarını meydanda bırakan sandallar giymişlerdi. Kişmiryof'un, şarkı sö'ylerken, sağ ayağınm basparma^ını oynatarak usul tutmak mutadı idi. Bunun farkına varan olmamış.tı. Fakat, temsil esnasında, seyirciler kahkahayı bastılar ve bu kepazeliğe sebebiyet Doris'in ne garib bir mazhariyeti vardı! Hayat, onu, mütemadiyen yeni ufuk veren şeyin, Kişmiryof'un başparmağı olla/a, yeni diyarlara atıyordu. Düşünemi duğu anlasıldı. r% : betbahttı, fakat, ye'sinin altmyecek kadar usanç getirmişti. Ne mes'ud,