20 Temmuz 1937 CUMHURIYET Rus tayyarecileri mesafe rökorunu nasıl kırdılar? Bir uçuşta en uzun mesafe rökorunu 1100 kilometro farkla kırdıktan sonra... Iktısadî harekethr Hatayda tahrikât sistemleri Aleyhimize doldurulan gra mofon plâğı I Bunlar da onlardan ' Yerinde susmayı bilen hiçbir zanedamet çekmez. 2 Büyüklerin meclisinde söylenen söz gizli kalır. 3 Ilim meclisi kadar güzel bahçe olamaz. 4 Tath su başı kalabalık olur. 5 Kötülerle düşüp kalkmak, enginlerde denize düşmek kadar tehlikelidir: Olüm getirir! 6 Himmeti âli olanın mihneti mütevali olur. 7 İnsanın hüneri dilinin altındadır. 8 Çok söyliyen çok serzeniş işitir. 9 Vatancüda olanlar cehennem ateşini tatmış olurlar. 10 Olümü unutmak kalbi paslandınr. 1' Yüz aklığı doğruluktadır. 12 En güzel döşek vicdan rahahdır. 13 Sana adavet etmiyen muhabbet ediyor, demektir. man 14 Basa kakılan iyilik, başa atılan tastan daha ağırdır: Kalbi yaralar! ' 5 Yerinde yapılmıyan ihsan, zuIümdür. 6 Ahmakların çalımı sabun köpüğüne benzer. ' 7 Hem sureti, hem sireti çirkin olanlar, şafaksız bir gecenin yolculandır. 18 Hürriyete zincir vurmak istiyenler, rüzgân hapsetmeği düşünüyorlar d*mektir. O gibiler mutlaka delidirler. 19 Nen varsa onu göster. 20 Cehlinden kork, aslandan korkma. Çünkü cehlin ne karnı doyar, ne gözü. Ne iz'anı vardır, ne insafı! 21 Ekmeğini doğramak başka, tiridi yemek gene başkadır. 22 Haris, helâk olur da haberi *'maz. 23 însanın himmeti kıymetidir. 24 Sen nasıl nzkmı ararsan nzkm da seni öyle arar. 25 Yürekler, yumuşak sözle avlanır, güleryüzle beslenir. 26 Açık yüreklilere her yürek açıır. 27 Birşeyin fer'i aslından haber verir. 28 Zulmün sonu vicdan sarasıdır. 29 Az üzülen belki çok yaşar. Fakat hayatın zevki hemnev'inin elemile elemlenmektedir. 30 Yurdunu seven yurdsuz kalmaz. 31 Ustünü örtüp içini çrplak bırakma: Oku, öğren! 32 Rahmet zahmetten doğar: Gök kararmadıkça yağmur düşmez. 33 Hakikat belki örtülür, fakat gomülmez. 34 İyilik düşünen iyilik bulur. 35 Saadet, erkencidir. Er uyanıp calışmağa başlıyanlan arar. 36 Anaya babaya gösterilen saygı tabiate ödünc para vermeğe benzer: Evâd ve ahfad bu borcu öder. 37 Borcunu ödemiyen, alacağım tahsii edemez. 38 Kötüleri iyilikle ıslah etmelidir. Kötülüğü kötülükle gidermeğe çalışmak, yangma körükle gitmeyi andınr. 39 Elemini saklamıyanlar, hastahgını başkalarma aşılamaktan hoşlanan namerdlere benzerler. 40 Ver, fakat unut! Bulgaristanda buğday inhisarı nasıl çahşır? Bulgaristanda buğdayın ve çavdann alım ve satımı devlet inhisarı altında dır. İnhisar idaresi Bulgaristanm her yerinde bulunan ajanlan vasıtasile buğday ve çavdarı muayyen bir fiatla köylüden satm alır, değirmencilere ve harice buğdayı ve çavdarı ancak inhi sar idaresi satar. Bu iş için ajanlara ve rilen kumusyon yüzde birdir. Hiçbir değirmen haricden buğday satm ala maz. Köy değirmenleri de köylüden al dıkları hakları gene inhisar idaresine satmağa mecburdur. İnhisar idaresi köylüden buğdayı 3,20 levaya yani bizim paramızla be§ kuruşa ve çavdarı da 2,45 levaya yani 4 kuruşa satın alır. Bu fiat hektolitre ağırlığı 76 olan buğdaylar içindir. Tabiî daha temiz buğdaylar daha iyi fiata satın alınır. İnhisar idaresi harice sattığı buğdaylardan zarar ettiği için da hilde değirmencilere sattığı buğdayları büyük bir kârla satar, bu suretle ha ricde yaptığı zararları telâfi etmiş ve köylü de sun'î bir surette himaye edilmiş olur. Bununla beraber Bulgar halkı ekmeği hiç de pahalı yemez. Bilâkis birçok yerlerden daha ucuza yer, çünkü hükumet ekmek işini çok sıkı bir kontrol altında bulundurur. yalnız karşıda beş altı Bedevî, hayretle ağızlan açık, belki, Şimdi yeni kabul edilen bir kanunla anlamadan, bu sese kulak veriyorlardı buğday inhisar idaresi köylüden satın Fakat yetmiyor değil mi? Geçen gün, yanımda bir yerli dostla aldığı buğdaylara sene nihayetinde ayHalebi de susuz bıraktınız rıca bir kâr da verecektir. Bu kâr köy şehirde dolaşıyordum. Şimdi de İskenderuna uzandınız lünün inhisar idaresine sattığı buğdayBütün gün cayır cayır yanan Şam, akArkadaşım; kalkalım, diyor. Hayır, ların bedeline göre yani inhisar idare şamüstleri biraz serinliyor ve halk, entadedim, sonuna kadar dinliyeceğiz, ba sinden aldığı paraya göre olacaktır. Bu Sovyet tayyarecilerinin geçtiği istikameti gösterir harita suretle Bulgaristanda buğday inhisar rili, maşlahlı, şalvarh, fesli, sarıklı, kef kalım, daha neler yapmışız. Komşu mayeli, çarşaflı çeşid çeşid insanlardan müsadaki adam, benden utanır gibi yüzünü Sovyet tayyarecisi Gromof ve arka Sovyet konsolosuna derhal haber verildi. idaresi bir devlet müessesesi olmakla beraber bundan böyle bir kooperatif te rekkeb kalabahklar caddelere yayıhyor. öbür tarafa çeviriyor ,ve biz dinliyoruz: daşları, Rossi ve Codos tarafından tesis Konsolos, tayyaresile Joaquin vadisi üzeşekkülü gibi çalışacak ve yaptığı kâr Hele, iki yani bahçeli kahvelerle süsîü edilmiş olan diinya mesafe rökorunu, şi rinde dolaşmış, Sovyet tayyaresini bir aAntakyayt da bize çok gördünüz lardan müstahsillere hisseler dağıta Bağdad caddesi adeta akşam piyasasın.n Birkaç Türkun hatırı içm mal kutbundan dolaşmak suretile ve ralık görmüş, fakat sis ortasında tekrar caktır. merkezi halinde. Orayı da Suriyeden ayırıyorsunuz. 1100 kilometro farkla kırdılar. Rossi ve gözden kaybetmiş ve San Diego'ya in Bizde de bir buğday koruma kanunu Ağaclann altında oturmuş nargileleriCodos, ellerinden alınması pek müşkül o mişti. Gromof ve arkadaşlarmın KaliforBiraz utanıntz. vardır. Bu kanuna nazaran bizde köy ni fokurdatan dalgın insanlara baka baBu fırüdaktan vazgeçiniz. lan bu rökora tam dört sene sahib ol niyaya indiklerini haber alınca tekrar lüden buğdayı Ziraat Bankası satın a Antakya ile ne alışverişiniz var? ka ilerlerken, birden kulağıma gelen bit muşlardı. San Fransisko'ya hareket etti. lır. Acaba bizde de Ziraat Bankası bu Görüyorsunuz ki, plâk ağır ağır ağ Gromof, Danilon ve Yumaçef, Mos işi kooperatif bir şekle koyup da yap gramofon sesimle, (îskenderun) ismini Sovyetlerin A . N. T . 25 tayyaresi, sezdim. zını bozuyor. Zarar yok dinliyelim: sabahleyin, takriben 3,30 da, Kaliforni kovadan hareketlerinden itibaren, şimal tığı kârlardan müstahsillere hisse da Durduk. Biraz dinledik, ve hayretimi yada, San Jacinto mer'alarından birinin denizi üzerinde, fırtına ve sis ortasında ğıtamaz mı? Kendi memleketinizin işine baksanıza farkeden Şamlı dostum sordu: Çok yerleriniz var. M. Tezel iizerine gelmişti. Orada, bir iki devir yap 10,000 kilometrodan fazla bir uçuş yapAmma idare edemiyorsunuz. tskenderun havası pek mi hoşunutıktan sonra gazi kesti ve mer'ada otlıyan mışlardı. Bızden toprak istemektense za gitti? ineklerin yanma indi. Mer'ada hiç kimse Yurdumuzu parçalamaktansa Tayyare kanadlarının kaplama kısmı, Şimal kutbu yolunu kesmeğe çalışan Size düşen şey yoktu. Fakat tayyare yere inip motör sesi uçuş esnasındaki son derece fena hava bir tayfuna rasladık. Bir tek çaremiz Hayır.. Ilk defa işitiyorum da.. Elinizi dostça bize uzatmaktt. kesildikten sonra, uzaktan, bir adamın seraiti dolayısile hayli hırpalanmıştır. vardı. Kabil olduğu kadar, henüz ağır Nasıl, dedi, duymamış mıydınız? İstiklâlimizi tebrik etmekti. koşa koşa geldiği görüldü. Bu gelen, o a Tayyareciler, buz sahraları üzerinden olan benzin yükümüzün müsaadesi nis Bir aydan fazladır her tarafta çalınan, Bizimle ittifak çaresine bakmaktı. razinin sahıbi idi. Hem koşuyor, hem geçerken soğuktan çok mustarib olmuş betinde yükselmek. daha doğrusu çaldınlan sade bu.. Bizim şenliğimize sevinmekti. tayyarecilere bağınyor, çıkışıyor, mer'a larsa da 62 saat süren bu soğuk, uykuAğır agır, gramofonlu kahveye gir Dinlerken, kendi kendime düşünüyoAltımızda uzayıp giden muazzam buz sına ne diye indiklerini soruyordu. suzluk ve yorgunluk azabına, irade kuv denizi görülmüyordu. Kuduran tabiat dik. Ve plâğı tekrar çaldırdık. rum: Hâlâ Suriyede Türk aleyhtarlığı, Tayyareciler, iki gün, on dört saat ve veti sayesinde mukavemete muvaffak ol kuvvetlerine karşı deli gibi didiniyorduk. Gelin şimdi bu enfes ( ! ) havayı bc Türk düşmanlığı köriiklenmiyor, diyenler on yedi dakikadanberi içinde kımıldan muşlardır. Bugün diinya mesafe rököru, Bü seyahatimizde en büyük rakibirhiz fe raber dinliyelim. îşte arkadaşım cümle var. Bunlar, sokaklarda avaz avaz ba madan oturduklan tayyareden, uyuşan büyük bir farkla kırılmış bulunuyor. na hava olmuştur. cümle tercüme ediyor ve ben yazıyorum: ğıran bu sesi duymuyorlar, yahud bizim ayaklannı giiçlükle kımıldatarak çıktılar Sovyet tayyarecileri, biitün dünyanın duymıyacağımızı mı sanıyorlar? Şaştrdtmz galiba Şimal kutbu mıntakasını geçtikten sonve ingilizce bilmedikleri için, mer'anın takdirini, tam manasile ve hakh olarak Bizi de şaşırttıntz Fırıl fınl dönen plâk son cevherini de ra, rüzgâr yavaş yavaş azaldı. Bulutsuz Şu İskenderun işinde sahibine, el işaretlerile derdlerini anlat kazanmışlardır. yumurtluyor: tertemiz bir sema ve arkamızdan gelip mağa çalıştılar, yiyecek ıstedıler. Dikkat ediyorum, kimsenin aldırdığı Arilaşilan adamlannız yok. Uzun seyahat nasıl geçti? süratimizi artırmağa yardım eden bir rüzYeri ekip biçmek içın. Çiftçi somurtkan bir yüzle karşıladığı gâr bulunca sevincimize payan olmadı. yok. Plâk sade bizim için çalınıyor sanGromof, 62 saat 17 dakika süren seBunu nasıl inkâr edebüirsinlz tayyarecilerin bu teklifini reddetmedi; yahati, bir Avrupa gazetesinin muhabiriki. Yalnız karşıda, kaldırımm kenannda Kanadada, 6300 metro yükseklikte Kadınlan bile askere ahyorsunuz. onları evine götürdü; yemek hazırlayıp, ne şöyle anlatmıştır: iken, tayyaremizin üstii buz tutuyordu. beş altı bedevi hayretle, ağızları açık bu Gene ağır ağır yerimizden doğrulduk. verdi; sonra, başına gelenleri anlatmak «Tayyare meydanına girmek salâhi İstikameti değiştirmek sayesinde ve tesi sese kulak veriyorlardı. Geniş caddenin kalabalığına kanştık. O üzere en yakm polis karakoluna telefon Ve, yanıbaşımızdakî masada, benim yetini haiz yüz kadar insanın huzurunda, satımızın mükemmelliğile bu tehlikeyi de akşam, dikkat ettim, başka kahvelerde etti. Moskovadan hareket edilirken, havalan bertaraf ettik, siyah, kalın bir sis içine not tuttuğumu gören yaşh bir Şamlı, yüBiraz sonra, evin etrafı, bir sürü me madan evvel 1800 metro kadar toprakta girdik. Bu sis, Pasifikteki kayalıklı dağ züme bakarak tuhaf tuhaf, belki acı acı de ayni plâğı çalıyorlardı. Ve gene dikkat ettim, her havayı (ah.. raklı ile dolmuştu. Belediye reisi, polis ilerledık. Hava şeraiti, bidayette müsaid lan örtüyordu. gülümsüyor. Vah.. Ya selâm... Allahhh..) iniltile müdürii, gazeteciler ve halk, önlerine ko ken, sonradan bozuldu. Saatlerce ve sa Amerikanın kuvvetli radyolannın yarBizi pek zayıf buldunuz rile karşılamağı âdet edinmiş Şamlılar, nulan tereyağı, yumurta, jambon, süt ve atlerce bulutlar arasında ve şiddetli bir dımile, San Fransisko civannda bulun Şimdi öldürmek istiyorsunuz yalnız bunu sessiz, sadasız dinliyorlar, Maraşla Mardini aldınız ekmekten ibaret yemeği, sessiz sadasız rüzgâr ortasında uçtuk. Fakat fazla yük dugumuzu anladık. Rökoru kırmıştık. Vstelik Mersini Adanayı belki dinlemiyorlardı bile. Fakat buna, atıştıran bu üç garib insanı seyrediyorlar selince, masmavi bir sema ve en ufak Sevincimiz son hadde çıkmıştı. TayyareUrfa taraflannı da yuttunuz bu rağbetsizliğe, halkm bu alâkasızlığına dı. esinti bile olmıyan bir hava bulduk. Bu iş Ayıntdbla tamamlandı de, daha bin kilometro yol alacak kadar rağmen bu plâk gene adım başında, müAmerika, Sovyet tayyaresinden haber François Josefh arazisi üzerinde, ilk benzin vardı. O sırada, benzin depolanMeğer neler yapmışız, ne cinayetler iş temadiyen çalınıyordu. alamaz olmuş, merak içinde beklemeğe sisle mücadeleye başladık. Maamafih, nın birinde bir sızıntı hasıl olduğunu görlemişız de haberimiz yok! Fakat dedi Kimdi onu çaldıran? başlamıştı. Tayyarenin, San Fransisko bulut ve sis ortasında tayyaremizi sevke dük ve 5500 kilometrosu Okyanuslar ve ğim gibi bu havaya kimsenin kulak astığı Bilmem. civannda bir yerde olduğu tahmin edili debilmek için lâzım olan bütün vesaite buz denizleri üzerinde geçmiş olmak üzeyor, fakat hüküm süren kuvvetli sis dola malik olduğumuz gibi, Sovyet Rusyanm re en az 11,500 kilometro uçuş yapmak da yok. Buna rağmen o hâlâ devam ediSade, ertesi gün, bir vesile ile Suriye yor: yısile tayyarecilerin, yollarını şaşırdıkla tekmil radyo istasyonlarile de daimî bir suretile karaya inmeğe mecbur olduk. Başvekiline bu plâktan bahsettiğim za Ya Kilis ve daha öteler.. H zannolunuyordu. muhabere halinde bulunduğumuz için, man, o, gülümsiyerek: Rökor, kuvvetle tahmin ettiğime göre, Hepsini aldınız, biz gene sustıtk Gromof ve arkadaşlarmın Kaliforni karşılaştığımız müşkülât yenilemiyecek 10,200 kilometro üzerinden tesbit edile « Böyle birşeyden haberim yok!..» Bunlar hep yurdlanmızdtr yada yere indikleri, San Fransikodaki gibi değildi. cektir.» Tarih işte meydanda demişti. KANDEM1R Bize hicab, insaf ve insanlık dersi vermeğe yeltenen bu bayağı plâğı halk dinlemiyor bile, fakat gene çalınıyor M. TURHAN TAN yumuşaklığile rutubet derecesi gözetilerek, takribî bir hükümle herhangi bir yer tavsiye olunabilir. Fakat evin mevkii, yapısı ve etrafı, istenilen şartlara ne derece uygundur, orası gene talihe ve tesadüfe bağhdır. Açık pencereden giren tath serin rüzgân kokhyan Şekib: Peki, doktorcuğum, bu koye gelsek, olur mu? diye sordu. Doktor, gayriihtiyarî, bahçeye bak * mıştı: Yazm, çok iyi olur. Kışm, havasî biraz serttir. Hele, sizin için çok zor olur.# Ümidsizliklerinin içinde birdenbire yeni bir ümide kapıhveren Şekib, bir çocuk sevincile sıçradı: Beni düşünmeyin... Yazm, nasıl olsa, kolay... Bir, iki ay, ben de tatil yapıveririm. Kışa da Allah kerim! Kocasınm sevinci, fedakârlığı. fera gati, Melikeyi, susuzluktan bunalmış uzun bir yorgunluktan sonra taze soğuk su içmiş gibi, canlandırmıştı. Birşey söylemedi; kocasına baktı. Bu bakış, öyle temiz, sevincle dolu idi ki, bir gece ka ranlığı basan kafasının içinde binlerce yıldızlar yanıverdi. Doktor kapıyı açmışh: Buyurun, röntkene geçelim. {Arkast var) nüne bakışmdan, ikisinin de neler dü Sayfiyeler, istirahat yerleri değil, Şimdi, röntkende muayene edeceşünmekte olduklarını sezen doktor, aya eğlence, zevk ve hatta sefahat yerleridir. ğım. Radyografinizi de almak lâzım. ğa kalktı: Siz, eğlenceden ziyade istirahate muh Melike, yeniden bir ümidle doğrul Size, muhakkak sanatoryoma yat taçsmız. Memleketimizdeki sayfiye yer muştu: Sonra, doktorcuğum? mahsınız, demiyorum. Fakat, bir müd leri, yavaş yavaş sayfiyelikten çıkmağa Yazan : Mahmud Yesari başladılar. Sayfiye yerleri de şehir oldu. det, doktor kontrolu altında, sıkı, mun Sonrası... Sonrası... Gene tekrar Bunlar, tehlikenin yaklaştığını ha mem. Tozu, gürültüsü, pisliği ve hele kalaba ediyorum, sonrası, sizin bileceğiniz şey... Size, açık söylüyorum. Evinizde, tazam bir tedavi görmelisiniz. ber veren imdad işaretleridir. Ben, size nekadar ihtimamla bakılsanız, gene, mulığile sayfiyelerin, şehirden hiçbir fark Kontrol altında sıkı, esaslı bir tedavi... Melike, sanki kolundan dürtülüp u ları kalmadı. Birbirlerinden uzak, bağ, Bunun için birkaç yol var. Artık siz ne söyliyeyim artık... Tam hızla gider hiti, insanı şımartır, hatta baştan çıka yanıvermişti: bahçe içindeki köşklerde, evlerde otur düşünün taşının, birinden birine karar veken, sarsıntılar duydunuz, bir an durrır ve balolar, çaylar, sinemalar filân gi Bu, nasıl olur, doktor? manın bir manası, bir hikmeti vardı. Ara rin. Sanatoryoma mı girmek istiyorsunuz, idunuz; bana, yolu sordunuz. Ben, size, bi arada bir çok kaçamaklar oluverir. Doktor, koltuğunun arkasındaki zile bağlar, ara bahçeler, köşkler, evlerle dolyolun ilerisinin bozuk ve tehlikeli olduMelike, alnında toplanan soğuk terleyoksa, sanatoryom tedavisini aratmıya du. Bağlann, bahçelerin, koruların bir cak bir sayfiye hayatını mı tercih ediyorğunu söyledim. Ve size, nasıl yol alma ri mendiline içirdikten sonra, kanı kaç basıyordu: çoklan budandı. Birbirinin havasmı bo sunuz? Buna, kat'î karar verdikten son Anlatacağım. nız icab ettiğini de anlattım. Siz, tekrar mış dudaklannı sildi, ve titriye titriye rüzgârmı kesen; birbirinin burnuna ra, sizinle esaslı tedavi hakkmda konu yol almağa başladınız. Nasıl gidiyorsu sordu: Ve kapıyı tıkırdatıp içeri giren kapı zan, girmiş köşklerde sayfiye hayatı yaşaml şabilirim. Aksi takdirde, boşuna üzül nuz? Ben, yanmızda değilim ki... Ma Muhakkak sanatoryoma mı gir cıya: maz. O sıra semtlerde, bahçesi, korusu meyin, yorulmayın. Paranıza da günah.. kineyi idare eden sizsiniz... Şimdi, yo mekliğim lâzım? Bana, başhemşireyi gönderin, dedi. olan evler, köşkler buîunabiliyor, fakat lunuzun üstünde, tehlike işaretleri görün Eğer girerseniz, hiç de fena etmezMelike, güler yüzüne rağmen doktorun Şekib, kansı kadar uyanık değildi; meğe başladı. Gene, bana yolu soruyor siniz. Sizi, sanatoryoma sokmâk için tel gözleri açık pencereden görünen bahçeye onların çarşı pazar derdi var. incinmiş olmasmdan korkmuştu: sunuz. Tehlike işaretini gözünüzle gör kin yapıyorum, zannetmeyin. Aylardan dalmıştı. Doktor, elile Şekibe işaret ediyordu: Siz, sayfiye olarak nereyi tavsiye îdüğünüz halde, bana, niçin soruyorsunuz ? beri süren, uzayan bu tedavi sizi sıkmı Biraz sonra giren başhemşire ile ko Siz, hergün İstanbula inmek mec edersiniz? lYolunuzun üzerine çıkan ve daha da çı y^r mu? Görüyorsunuz ki evde, ue kenGene kadma, çok karışık ve içinden nuşan doktor, vakit vakit Melikeye ba buriyetinde misiniz? kacak olan tehlike işaretlerini bir, bir sö dinizi, ne de etrafınızı korumak, korunŞekib, başını eğdi: güç çıkılır gibi gelen bu sorguya doktor, kıyordu. Melike, doktorun bakışlarından küp kaldırayım mı? Benden, bunu mu mak mümkün olmuyor ve tehlikenin ö Kumusyonculuk ediyorum. Hemen fazla düşünmeden cevab verdi: içinin ürperdiğini duyuyordu. Doktor, istiyorsunuz? Eğer bu, elimde olsaydı, nünü almak şöyle dursun, yeni tehlikeler Bulacağınız evin yerine, ve etrafına başhemşireye, onun için birşeyler mi söy hergün değilse bile, haftada üç, dört îlk gününden yapardım. Şimdi söyliye baş gösteriyor. Bu gidişle, bu, can sı gün, muhakkak inmem. Meselâ, bugün, göre değişir. En umulmadık yerlerde, en lemişti? ceklerimi, birkaç kere daha söylemiştim. kıcı, bıktıncı tedavi, daha aylarca, hatta Başhemşire çıkınca, doktor, Melikeye: yazıhaneden idare ederler. Fakat yarın, iyi şartlar içinde evler, köşkler bulunmaEsaslı tedaviye muhtacsınız. Sürünceme senelerce sürecek. Üstelik, boşuna bir mutlaka gitmeli, işimin başında bulun sı, talihin, tesadüfün elinde bir şeydir. Şimdi, uzun sözün kısası... Siz, şe<fe bırakmakla hastalık yerleşmiş olur. yorgunluk! Çok gencsiniz. Yazık değıl malıyım. Sayfiye yerleri kurulurken doktorlarm hirden, şehrin tozundan, gürültüsünden Sze, ilâc vereceğim, evdeki tedavinize mi? Doktor, beyaz gömleğinin önünü aç fikirleri sorulmak âdet olmamıştır; dokidevam edeceksiniz. Fakat bunların, sizi, Gene kadının susuşundan ve kocası uzak bir yerde oturmalısınız, dedi. tı ve yelek cebinden saatini çıkararak bak torlarm da buralarım tavsiye etmeler lcal'î bir iyiliğe götüreceğini iddia ede nın hiçbir şey söylemeden bir teviye ö Zaten sayfiyeye çıkacağız. gülünç olur. Havasının sertliği \eyahud tı, tekrar gömleğinin önünü üiklerken: Edebî tefrika : 15 LA