CUMHURİYET 6 Temmuz 1937 MÜŞAHEDELERı Tokyo Olimpiyadı Japon hükumeti, Olimpiyad komitesinin emrine 4,300,000 yen tahsisat verdi Bİr tip Vücudünün iki yanı, tramvay ka pısının iki kenarını okşıyarak içeriye girdi. Yer yok. Ben en önde oturuyordum. O, yammdaki kadınla selâmlaşarak ikimizin de dizlerimizi ite ite köşeye geçti. Bütün gözlere cesim bir hedef teşkil eden yüzünü tramvay halkına çevirdi. Yammdaki hanım, âdet olduğu üzere sordu: Nasılsınız? Dolgun göğsünün ve yuvarlak boy nunun ağırlığı altmda ezilmiş hissini veren ve tıkanık bir burundan çıkan boğuk, dolu, bir ses cevab verdi: İyiyim. Burnunun tıkanık oluşuna şaşma dım. Kemiklerinin üzerini bir karış kalınhğmda kaplıyan et ve yağlar, örtecek, yayılacak başka yer göremeyince bir parça boş buldukları burnunun içine de hücum etmiş olsalar gerek! Yammdaki hanım, ikinci muayyen, suali sordu: Nereye böyle? Eve gidiyorum. Anneniz nasıllar? İyi. Terzide. Ben de şimdi orada dim. Elbiselerimiz var da onların pro vasma gitmiştik. Benimkiler bitti, anneminkilere başladık. Ben beklemedım. Çok iyi. Bu lüzumsuz izahata başka cevab verilemezdi. Başımı kaldırarak tıkanık sesi de izahatı kadar lüzumsuz bir kuvvetle tfemvayı dolduran bayanın yü züne baktım, ve bir an bakışlarıma çarpan iki kocaman siyahlıktaki gözlerin asıl hududunu çizmekte güçlük çektim. Çünkü, cımbızın ve kalemin himmetile seksen sekizleşmiş kaşların altındaki bu ufak ve siyah gözlerin altı, üstü, kenarları morumsu ve yağlı bir karaltı ile çevrilmişti. Gergin, dolgun ve kımızı yanaklarının ortasına sıkışan küçük dudaklarının asıl biçimi, üzerindeki turuncuya yakın boyanın çizdiği yalancı şeklin altından açıkça sırıtıyordu. Permenantlı siyah saçları gayrimuntazam kıvrımlarla şapkasının üç yanından sarkı yor, yarım parmak uzunluğundaki el mas küpeler, şişmiş hissini veren yu varlak kulak uçlarını aşağıya doğru çekip uzatıyordu. Serbest sütunlar MAVOCUŞ 2 mayıs 1936 tarihli «Cumhuriyet» te, Selim Sırrı Tarcanın Maeterlinck ve onun yazdığı (Mavi Kuş) hakkındaki yazısını, Cumhuriyeti takib edenler henüz unutmamış olsalar gerektir. Garb âleminde büyük bir şöhret kazanan bu piyesi, ben, vaktile tercüme etmiş ve 10 sene önce de, Ankarada (Hâkimiyeti Milliye) gazetesinde eski harflerle ve (Zümrüd Anka) namile tefrika ettirmiştim. (9 eylul 2 ilkteşrin 1927). Bu sebebden, Remzi Kitabevi tarafmdan basılan bu yeni tercümeyi merak ettim. Fransızcasile ve benim tercüme ile karşılaştırdım ve şu neticeye eriştim: Tercüme eden zatm, iptidaî bir şekilde de olsa, fransızcayı ve üstelik de türkçeyi bilmediğü. Eğer öyle olmasaydı, o dağlar kadar kocaman ve insanı şaşırtan yanlışlan yapmazdı: Tercüme, sahife 17, satır 21 (Türkü söyliyen otu zorla ele geçirebilirim). Aslı (Je puis, a la rigueur, me passer de l'herbe qui chante), doğrusu: (Muztar kalırsam, türkü çağıran ottan vazgeçebilirim.) Sahife 27, satır 23 (Benim damanmda kan var), aslı: (J. ai de la veine), doğrusu: (Tâlihim var). Sahife 40, satır 8: (Kınlan bacağımın yerine taktığım tahta bacağı getir). Aslı: (Rapport a ma jambe de bois qui...), doğrusu: (Kırılan bacağımın yerine tahta bacak taktırdığım için...). Sahife 52, satır 7: (İşte, salonun bütün kapılarını bu kadın açar.) Doğrusu: (Bu anahtar açar.) Sahife 64, satır 10: (Düşmanımız sizi kudretten mahrum ederek kendine köle yapmak istiyor), doğrusu: (Düşmanımız, sizin kudretlerinizi âzâd ederek kendi kendini teslime geliyor). Sahife 92, satır 3 : (Bunlar, yeryüzünün gözle görülebilen (en büyük saadetleridir). Aslı: (Gros bonheurs) dür. Bunda bir tezyif manası mündemicdir. Müellif, fazla yemek, içmek, ilâh.. gibi şeylerin, adil olmak, anlamak, güzel şeyleri sevmek, ilâh.. gibi meziyetler yanında hakir olduklannı anlatmak istemiş ve gros bonheurs tabirini kullanmış, ben, tercümede (şişko zevkler) demiştim. Daha böyle birçok misaller gösterebilirim, kısa kesmek istedim. Fakat, bu tercümenin en yanlış ve kaba bir yerini zikret mek isterim. O da, sahife 97, satır 1 de (delinmiş mesaneler) tabiridir. Edebî bir eserde (mesane) gibi bir kelime kulradaki mesafe görüşmeğe mâni olmadı. Nasılsınız? İyiyim. Bu yaz gene Büyükadaya mı? Ha? Anlamadım. Bu yaz gene Büyükadaya mı di yorum. Hayır, Avrupaya... gidiyoruz. Ya!.. Nereye? Paris, Berlin filân... Annem, ab lam hep beraber gidiyoruz. Ben ineceğim yere gelmiştim. O, al tından topluiğne ile tutturulduğu gö züken kuşağını pırıltılı parmaklarıle düzeltirken yerimden kalktım. Ve, terzi ye giderken baloya gider gibi (hakika ten baloya gıtse bıle) hiçbir genc kıza, hatta böyle güpegündüz hiçbir kadına bile yakışmıyacak kadar takıp takıştıran ve boyanan, kuşağı topluiğne ile tutturulmuşken tramvayda bağıra bağıra maaaile Avrupaya gıdecelkerini söyliyen bu genc kıza (!) gülmedim, gülemedim. Sadece içim yanarak acıdım. BEYZA BİRSON lanılamaz ve müelîif (vessie) den bunu kasdetmemiştir. Sanki, mütercim, bu kelimenin zihinde uyandırdığı teşrihî manzara dolayısile, koklama hassasında ayaklanan nahoş hatırayı murad ederek, bu canım şaheseri tercüme ederken onu berbad edip bırakhğını, gayrişuurî ola rak, ima etmek istemiş. Diğer bir nokta: (Entre les dents) tabirini, (dişleri arasından söyledi), (yanm sesle söyledi), (eşek derisi masah) gibi kelime bekelime tercümelerin hiç türkçe manası yoktur. Biz, (dişleri arasından söyledi) demeyiz, (usulca söyledi), veya fısıldadı veya mınldandı, denz. Bu kabilden olarak, (L'oiseau Bleu) nün türkçesi de (Mavi Kuş) değil, Zümrüd Ankadır. Garblilerin bu tabirden anladıkları, bir türlü erişilemiyen, tutulduğu zannedildiği dakikada elimizden kaçan saadettir. Fransa Akademisi azasından ve Lancelot uydurma ismile her hafta (Le (Temps) gazetesinde (Fransız dilinin korunması hakkmda), derin bilgi ve in ce alayla dolu yazılar yazan Abel Herman da, o gazetenin 4 şubat 1937 ta rihli nüshasında, (Tercüme) serlevhalı bir makalede, kelime bekelime tercümenin ağır bir yanlış olduğunu, ve, o, makamda, Fransızların nasıl bir tabir kullanmaları âdet olmuşsa onu bulup koymağı tavsiye eder ve misal olarak da (Mi piace molto) tabirinin harfiyen tercümesinin (o, benim pek hoşuma gidiyor) olduğu halde, bu suretle tercümenin pek soğuk düşeceğini ve İtalyanlann bundan anladıklan manayı ifade edemıyeceğini yazar. O halde, (Mavi Kuş) mütercimi, eşek derisi tabiri yerine, buna uyan türkçe bir masal ismi bulup koymuş olsaydı, hem kulağa nâhoş gelen, hem de kimsenin anlamadığı bir tabiri edebî bir esere sokmaktan kurtulmuş olurdu. Dr. Mustafa Hakkı Akansel Balıkçılığımızm inkişafı için Iktısad Vekâleti mühim tedbirler alıyor Maeterlinck'in şaheser piyesinin tercü• mesinde de müthiş hatalar yapılmıştır nizSon senelerdeiyiTürk bahkçıhğı Akdeve havzasında mahrecler bulmuş güzel işler yapmıştır. Fakat bu mevsim başında İtalyaya giden iki şahıs balık ihracatı işimizi, bu meyanda dahilî piyasayı bir hayli karıştırmışlardır. Bunun üzerine Iktısad Vekâleti Türkofis İstan « bul şubesine bu işin süratle tahkikini emretmişti. Oğrendiğimize göre îktısad Vekili Celâl Bayar Türkofis İstanbul şubesinin bu hususta hazırladığı raporu reddetmiştir. Bunun üzerine bu şahıslann husule getirdikleri vaziyetin izalesi esbabına tevessül edilmiştir. Bir taraftan da balık istihsalâtımızm ıslahı için tetkikler yapılmaktadır. îktısad Vekâleti balıkçıhk müşaviri îsmail Van gölündeki tetkiklerini ikmal ederek şeh rimize gelmiştir. Şimdi burada bilhassa balık istihsali işinin ıslahile piyasaya en ucuz şekilde balık çıkartmak imkânlannı ve ikinci beş yıllık plânla kurulması mukarrer deniz mahsulleri sanayii etrafında tetkikat yapmaktadır. Iktısad Vekâleti deniz mahsullerini en ucuz fiatlarla yurdun her yanma yaymak karanndadır. Van gölünün en iyi havyarlannı taşiyan ringa balıklarımn havyar nümuneleri alınmış ve piyasada fevkalâde beğenil miştir. Olimpiyada i^tirak edecek olan Tokyo Üniversitesi talebesi kayık yarışları için şimdiden idmanlara başlamışlardır 1940 senesinin ağustos ve eylul aylapnda Tokyoda yapılacak Olimpiyad o Jrunları için Japonyada şimdiden hum malı bir faaliyet başlamıştır. On ikinci Olimpiyad stadı, Tokyo civannda kâin Meiji Shrine mevkiinde inşa edilecektir. Başmimar Kishida tarafmdan hazırla nan plân mucibince, stadyom 100 bin seyirci alabilecektir. Fevkalâde günlerde l • ' miktar 120 bine iblâğ edilebilecek terc airfracaktır. Olimpiyad köyile tec rube sahalan için de şimdiden hazırhk lara başlanmıştır. Büyük stadyomla yüzme stadyomu Meiji Shrine bahçesinde yapılacaktır. Yüzme havuzunun genişliği 50 X 22,3 metro olacaktır. Sutopu (Water Polo) müsabakalan da ayni havuzda yapılacaktır. Havuz suyunun derecei harareti 20 25 santigrad olacaktır. Stadyom, gece müsabakaları için kuv vetli projektörlerle tenvir edilecektir. lecektir. Olimpiyad köyünde dünyanın her tarafmdan gelecek sporcuların isti rahatini temin için hertürlü tedbirler alınacaktır. Olimpiyad köyünde yaşıyacak sporculardan adam başına yevmiye bir dolar alınacaktır. İkamet ve iaşe bedeli bu meblâğa dahil bulunacaktır. Japon hükumeti Olimpiyad komitesine dört milyon üç yüz bin yen vermeğe karar vermiştir. Bu muazzam tahsisat sa yesinde Japonlar on ikinci Olimpiyadın mükemmeliyetini temin edeceklerine kani bulunmaktadır. Teşkilât komitesine, Beynelmilel O limpiyad komitesinin üç azasile Tokyo belediye reisi, Hariciye, Dahiliye, Ma liye, Harbiye, Bahriye, Maarif, Münakalât, Şimendifer Nazırları vekillerile, Japon Ticaret Odalan reisi iştirak et Yüzünden henüz genc olduğu belli idi. mektedirler. Baron Keiichi Kubota teş Bu mübalâğalı tuvalete bakarak nekakilât komitesi kâtibi umumiliğine tayin dar erken evlenmiş, dedim. Futbol müsabakalan Shiba Park'ta edilmiştir. Gözlerim, göğsünün yüksek tümse yapılacaktır. Deniz yanşlanna gelince, ğini aşıp inerek sağ eline takıldı. Bir Tekirdağlı Hüseyin, Konya birlerini iterek uçlarmın birleşmesine bunlar da Yokohama limanında cereyan da bir güreş kazandı imkân bırakmıyan esmer parmaklarınm edecektir. Kayık yarışlan ise Arakawa kanalında yapılacaktır. Konya 5 (Hususî muhabirimizden) birinde üstüste konmuş iki elmas yüzük Olimpiyad münasebetile Hibiya par Athsporun tertib ettiği güreşlerde Tekir vardı. Tırnakları kiraz renginde idi. Havanın sıcakhğına rağmen koluna astığı kınm müzesinde bir de güzel san'atlar dağlı Hüseyin Bulgar güreşçilerinden siyah rönarin altmda gizlenen öbür elitecrübeleri için, Olimpiyad köyünde Yorgiyi 9 dakikada, Gönenli Mehmed ni aradım. Onda da tek taşlı büyük bir muhtelif sahalar aynlacaktır. Olimpiyad Koç Ahmedi hükmen, Bulgar Kirif Ba yüzük var. O kadar. Demek evli değil, köyü stadyomun on kilometro uzağmdan " aeskili îbrahimi 16 dakikada yenmiştir. henüz genc kızmış, genc kız!.. geçen Tama nehri üzerindeki Kinuta köGelecek hafta Amerikan Boğasının da Yammdaki hanım, beni hayretten sıçyünde inşa edilecektir. Olimpiyad köyile iştirakile müsabakalar yapılacağı bildiril ratan bir şey söyledi: stadyom arasında otobüs servisi tesis edi mektedir. Sizi biraz zayıflamış görüyorum. Bir ay zarfında yardım gören muhtaç çocuklar Ankara 5 (Telefonla) Çocuk sirgeme Kurumu genel merkezi tarafın « dan 1 haziran tarihinden 1 temmuz tarihine kadar 4230 çocuğa yardım edil miştir. Bunlardan 480 hasta çocuk ve anne genel merkezin polıkliniklerinde bakılmış ve tedavi edilmiştir. Aynca diş bakımevinde de 500 çocuğun dişlerine bakılmış ve tedavi edilmiştir. 2640 çocuk ve anne genel merkezin banyolanndan istifade etmiştir. Süt damlasından her gün 118 çocuğa süt verilmiş ve bir ayda yekun olarak 1843 kilo süt bedava dağıtılmıştır. Genel merkezin bahçesindeki yüzme havuzundan 455 çocuk istifade etmiştir. Yardım için genel merkeze başvuran 36 yoksul yavruya para yardımı yapılmış ve aynca da bir fakir aileye 50 kilo bulgur verilmiştir. Balıkesirde zelzele oldu Balıkesir 5 (Hususi muhabirimiz den) Bugün sabaha karşı saat ikiye 10 kala halkı uykudan uyandıracak surette şiddetli yer sarsıntısı oldu. Hasarat ve zayiat yoktur. Fransız Meclisinde mücadele Maraşta güzel bir park yapıldı Maraş (Hususî) Belediye, Çocuk bahçesinin üst kısmını aile parkı olarak tanzim etmiştir. Şehrin güzel bir ye rinde ve eskiden süprüntü mahalli iken şimdi medenî bir manzara iktisab eden şehir bahçesi ehemmiyetli bir ihtiyacı karşılamış bulunmaktadır. Memur ve yerli aileleri akşam üzer leri bahçeye gelmekte ve çocukları her türlü vesaiti muhtevi bahçede eğlenirken kendileri de parkta vakit geçirmektedirler. Gönderdiğim resim, yeni tanzim edilen parkı göstermektedir. Evet... Sekiz kilo verdim. Sesi, arasıra burnunda tıkanıp kalı yor, sözüne devam edebilmek için yeniden nefes almağa mecbur oluyordu. Fakat tasavvur edin, bu, onun sekiz kilo zayıflamış hali imiş! Bu yaz ne tarafta köşk tuttunuz? Bu yaz burada değiliz, seyahate çıkıyoruz. Ya! Ne tarafa? Paris, Berlin, Almanya, dolaşacağız işte. (Berlin dedikten sonra Almanya demesine bakılırsa onu da ayrı bir şehir zannedıyor galiba.) Kim, kim? Annem, ben, ablam filân. Hep beraber. Çok güzel. Ne zaman? Bir hafta... ya kadar. Çok iyi, çok iyi. Ne yapalım (!) Bütün ahbablarımız orada. Öyle mi?.. Gözlerile etrafma bakınırken iki, üç sıra arkada bir ahbab daha çıktı, ve a Chautemps kabinesinin Fransız Meb'usan ve Âyan meclislerinden itimad ve fev. kalâde salâhiyet aldığı malumdur. Resim de Başvekil Chautemps Me'usan Meclisinde kabine beyannamesini okurken görülüyor. geçineceksin ? Ya bu herif seni bulur, haber verirse?.. Hulyadan hakikatlenn en acısına dönüş İrfanı titretti: Ben de onu düşünüyorum Leylâ... dedi. Fakat babamın zekâsı, azmi, bütün hayatını beni kurtarmağa hasredişi bana teselli veriyor. Hele şimdi biraz daha müteselli ve biraz daha fazla emniyetle istikbali bekliyeceğiz.., Neden? Senin benden şüpheni kısmen izale ettiğimi zannediyorum. Aldanıyor mu yum? Zavallı İrfan... Senden şüphe etmekle ben ne fenalık etmişim!.. Fakat bana hak ver, evimizde bir cinayet işlenmesi, vaziyetim, kimsesizliğim, beni o kadar şaşırttı ki... İrfan gözleri yaşlı olarak ayağa kalktı: Bu kadar saadet kâfi; dedi. Za ten biraz sonra babamla buluşacağım ve ona seni bulmuş olduğumu tebşir edece ğim. Seni arada bir, burada ziyaret et memde mahzur görüyor musun? Hayır, fakat ben bu evde daha uzun müddet oturabileceğimi zannetmi yorum.. Çünkü buraya Beyazıddaki evimizin boğucu havasından kurtulmak için, beni öldüren tahkikat safhalanm duyma* mak için geldim. Ancak birkaç gün daha oturabilirim. Ondan sonra ne yapaca « ğım; nasıl geçineceğim? Bilmiyorum. Param yok, kimsem yok... Bu evde na« sıl oturabilirim?.. Leylâ, babamı bir baba olarak tanımanı çok isterdim. O seni hakikî evlâdı gibi himaye edecektir. Adresini ona ve receğim, gelip seni bulacak. Ne yapmak lâzım geleceğini sana söyliyecek. Belki gene evine dönersin. Hayır, artık o evde oturamam. Aklımdan geçen şey, babamın bir hatıra defterinde bulduğum bir kadına gitmek... Kim bu kadın? Bilmiyorum. Yalnız babam son derece hayranlıkla, kendisine minnet ve şükranla merbut olduğunu yazıyor. A d resi de var. Hatıra defterinde «günün birinde ben ölürsem çocuğumun hâmisi Fıtnat olacaktm> diyor. Uzaklarda mı bu kadın? Hayır, Kadıköyde. Fakat eger hâlâ oradaysa. Çünkü babamın okudu ğum satırlan yazdığı tarih, üç dört seneliktir. (Arfcast vart HACI RAŞİD «Cumhuriyet» in millî sergüzeşt romant : 4 3 Leylâ, hararet ve heyecanla atıldı: Ah, anlıyorum, herşeyi anlıyorum İrfan... Fakat ne vakte kadar? Şu bir kaç hafta bile senin hayatın üzerinde ne elim tesirler bırakacak, bir iş sahibi olmanı senelerce geciktirecektir. Ya bu birkaç ay sürerse?.. İrfan, emin ve müsterih başını salla dı: Hayır, dedi, artık bu vaziyet daha ziyade uzamıyacak, mel'un cezasını görecek. Çünkü babam herşeyi hazırladı. Bütün delılleri topladı. Bir Süleyman Rahimin buhjnmasına kaldı iş... Leylâ ümidsiz ve meyus, gözlerini yerde bir noktaya dikerek düşünürken ya nındaki küçük kapının önünde yabancı zair göründü. Nazik ve kibar hareketile: Leylâ, kızım; dedi. Seninle konuşacağım çok şeyler vardı. Fakat anlaşılan görüşüyorsun. Benim on buçukta şurada bir randevum vardı. Gideyim, tekrar gelirim. * Leylâ birden utandı. Ne söyliyccfgini şaşırarak ayağa kalktı. Yabancı adama doğru ilerliyerek: Affedersiniz; dedi. Sizi unutmadım, fakat çok mühim bir haber vermeğe gelen bu genci bırakamadım. Yanınıza şimdi gelecektim, efendim... Zararı yok, kızım. Evini öğrendim ya, gene gelirim. Hem belki biraz son ra... Baba dostu, Leylâyı hürmetle selâmladı. Kapıdan çıktı, gitti. İrfan gözlerile onu takib ederek: Kim bu adam? İçeride miydi o? Diye sordu. Leylâ aldığı haberlerin tesiri altmda, bu yabancıya hiç ehemmiyet vermediğini ima eder bir hareketle: Babamın mekteb arkadaşıymış. Pek sevişirlermiş. Beni arayıp bulmuş, ne istediğini bilmiyorum. Çünkü senden bir dakika evvel gelmişti... Görüşeme dim. Fakat onun içeride olduğunu ne den haber vermedin bana?.. Bütün sözlerimi işitti. Nasıl olur? Bir hastalık mı bu? Hayır, alçak sesle konuşuyorduk. Hayır, bu da onu kaçıran, Âdile O da kenarda oturuyordu, işitmemiştir. Ve Leylâ son derece alâkadar olduğu kadını öldüren ve nihayet onun da ka nına giren mel'unun bir tertibidir. Hatta bahse tekrar gelmek için: Demek annemi gördün ha?.. Z a babamm pek isabetli bir tahmini var: Süvallı kadın... Ayşe ismile • hizmetçilik leyman Rahim, senelerce evvel verdiği ediyordu öyle mi?... Ne felâket... Onu özün tesirini kaybetmek üzere olma bir defa bile göremedim. Onu, kendisile sından korkarak bertakrib ve eğlenceden birlikte evini barkını, çocuğunu bıraka istifade ederek sokulduğu Nihad Beyin rak kaçtığı adamın öldürmesi çok acı evinde ona tekrar enjeksiyon yaparken bir derstir. Evlâdını senelerce, seneler belki muvaffak olamadı, zehirledi, öldürce aramıyan bir kadın... Fakat ne de dü... olsa anne... Eğer bu tahminler doğruysa, bun Ah, hayır... O kadar sert karar dan bir nokta daha anlaşılıyor: Annem, lar verme Leylâ... Annenin bu adam ta kendisile bir müddet yaşadığı adamın harafmdan nasıl aldatıldığmı bilmiyoruz. yatına aid çok şey biliyordu ve haydud Babanın dürüştlüğü ve lâkaydisi malum. herif bunların ortaya çıkmasını istemediği O vaziyette kimbilir nasıl hilelerle evinden için kadıncağızı hafızadan mahrum bırakaçınlan annen ondan sonra ömrünün kıyordu. sonuna kadar kendine malik değildi. İrfan, Leylânm bu istidlâlini çok yeHiçbir şey bilmiyor, hiçbir şey hatırla rinde bulduğunu gösterecek veçhile bamıyordu. Yalnız son zamanlarda, bir de şını salladı, avcu içindeki ellerini sıkarak fa senin ismini zikretmiş. Bir çocuğu ol daldı. Uzun günlerdenberi çektiği ıstırabı duğunu söylemiş. Yoksa evlerinde bu bu iki elin temasile unutuyor, tatlı bir haz lunduğu aile onun hafızasını uyandırmak içinde kendinden geçiyordu. Genc kız da için nekadar uğraşmış. Tek ailesine ka muhtelif muammalar karşısında ve zihnî vuşturmak maksadile, nekadar doktorla bir istifham işaretile diğeri arasında bora, çarelere başvurmuş... Nihal Hanım calayıp dururken bir anda hakikate döniçin hayatının bir iki seneden evvelki kısmı dü: kalm bir perde ile kapalıydı. Şimdi ne yapacaksm irfan? Nasıl