31 Birinciteşrin 1936 CUMHURİYET SON TELEFON MABE RLER TCLCRAF vc TELSİZLE Hükumetçilerin mukabil taarruzu akim kaldı Ingiltereye göre, Balear adalarından biri İtalyan işgali altında bulunuyor Salamank 30 (A.A.) Burada bulunan karargâhı umumî tarafmdan neşredilen bir harb tebliğine göre, milisler, yabancı memleket mamulâtından bulu nan ve yabancı ekipler tarafmdan idare edilen kırk hücum tankı ile, Madridin cenubu garbisinde Terrajones ve Sesen üzerine mukabil hücumda bulunmuşlar sa da gerek milisler gerek onların ya bancı partizenleri mağlub edılmışlerdır. Milisler muharebe meydanında yüzlerce ölü bırakmışlardır. Üç yabancı hücum tankı da nasyonalistlerin eline geçmiştir. « Nihayet dediğim çıkmış ve ademi müdahale meselesi tam surette iflâs etmiştir. Buna artık bir nihayet vermek lâzımdır. Ademi müdahale komitesinin takib etmekte olduğu usul, bir komediden başka birşey değildir. Ben demokrasiyi müdafaa etmek ve ona zahir olmak isterim. Fakat görüyoruz ki demokrasi tehditler karşısmda daimî surette ricat et mektedır. Bugün tutulmuş olan yol, Büyük Britanyanın emniyetine varan bir yol değildir.» Bundan sonra Başbakan M. Baldvin şu beyanatta bulunmuştur: « Ademi müdahale komitesine tevdi edilen vesaikın ihtiva ettiği malumat tan İngiliz hükumetinin aldığı umumî intıba, ademi müdahale anlaşmasına karşı bazı ihlâl vak'alannın vukua gelmiş ol duğu ve her iki tarafa birkaç kere silâh gönderilmiş bulunduğu merkezindedır. Fakat bu ihlâl hareketleri, ademi müda hale hakkmdaki siyasetimizi değiştirtebilecek derecede mühim olmaktan çok u zaktır.» M. Baldvin, Balear adalarında tvit zanın İtalyanlar tarafmdan ışgalı mese lesi hakkında da şunlan söylemiştir: « Balear adalanndaki bu vaziyet hakkında oldukça tam malumata sahib bulunuyoruz. Arzu ederiz ki bu malumat yalan çıksın.» M. Baldvin asıl ispanya meselesine geçerek sözlerini şöyle bitirmiştir: « Hapısanelerde yapılmakta olan kanunsuz katillerin önüne geçilmesi hakkında elçiler heyeti tarafmdan Madrid nezdinde yapılan teşebbüsler derhal iyi neticeler vermiştir. Meselenin e sasına gelince, komünistlerle faşistler a rasındaki bu mücadele Avrupa için ciddî tehlikeler yaratmaktadır.» Lübnanlılar itiraz ediyor Kendilerine sormadan yapılmış olan muahedeyi tenkid ediyorlar Suriyeden gelen haberlere göre, Suriye ile Fransa arasında imzalanan muahedenin neşrınden sonra birçok itirazlar yükselmiş ve mitingler aktedilmiştir. Berutta şimalî Lübnan halkı tarafmdan büyük bir toplantı yapılmıştır. Bın kadar genc bu toplantıya gelenleri kar sılamıştır. Toplantıya Sayda, Balibek, Sor ve Cebeliamilden birçok heyetler de iştirak etmiştir. Toplantıya riyaset eden Selım Alı Selâm Bey toplantının gayesı Suriyenin vahdetini ve istiklâlini ve umum Arab birliğini istemek olduğunu izah etmiştir. Reis, Suriyenin garb 'kısmını teşkil eden ve Lübnan Cumhuriyeti denilen parçadaki halkın reyi sorulmaksızın Suriye ile Fransa arasında muahede aktedildi ğini şimdi de Lübnan Cumhuriyeti namr na mahallî hükumet erkânı ile niyabet meclisi azasından bazılarının müzakereye giriştiklerini haber vermiştir. Reis böyle bir heytin teşkili gayrikanunî olduğunu ve şimdiki meclisin mah dud salâhiyetlerle intihab edildiğinden muahedeleri müzakere ve tasdik hakkmı haız olmadığını, bınaenaleyh Fransa ile müzakerede Lübnanı temsil edemiyece ğini izah etmiş ve bu sebeble Fransa Fevkalâde Komiserine, Fransa Hariciye Nezaretine ve heyet azalarına şikâyet tel grafları çekmek icab eylediğini anlat mıştır. Toplantıda söz söyliyenlerin hepsi Lübnanın Suriyeden aynlmaması le hinde bulunmuşlardır. Toplantı herşeyden evvel bir icra komitesı seçmiş ve verdiği kararların icra sına memur etmiştir. Toplantıda verilen kararlar şunlardır: 1 Lübnan müslümanları Suriyenin bir cüzü olduklarından memleketlerinin Suriye ile bırleşmesi. Yugoslavyanın ekono mik vaziyetine bir bakış Bu memleket madenleri itibarile çok zengindir, gelirinin çoğu ziraatten temin edilir Balkan yarımadasınm 248,655 kilo metro murabbalık bir sahasını işgal eden Yugoslavya, Balkan Birliğinin ehemmi yetli bir uzvu, Türkiye Cumhuriyetinin hakikî bir dostudur. Siyaset sahasında birbirine yaklaşan bu iki memleketin kültürel ve ekonomik sahalarda da birbirle rine benzer tarafları çoktur. Bugünlerde memleketimizi şereflendiren muhterem Yugoslavya Başvekilinin iki memleketin iiyasî münasebetlerden maada kültürel ve ekonomik münasebetlerin inkişafına yardım edeceği muhakkak. Biz bu vesileden istifade ederek Türk okuyucusuna dostumuz Yugoslavyanın ekonomik va ziyeti hakkında kısa bir fikir veriyoruz: Eski Sırbistan, Karadağ, Bosna ve Hersek ve Dalmaçyadan terekküb eden bugünkü Yugoslavya Krallığı Balkan memleketlerine has bir sosyal ve ekono mik bünye arzetmektedir. Asırlarca sü ren Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları hakimiyetleri altında yaşıyan Balkan milletleri ayni tarihî ve içtimaî inkişafı geçirmiş, Balkana has tabiî şartlar bu memleketlerin istihsal ve dolayısile eko nomik faaliyetlerine müşterek bir veçhe vermiştir. arzeder. Memleketin daha birçok kısımlarında bir nevi aile iktısadlan demek olan Zadruğalar hâkimdir, birçok kısımlarında halk meskende icrayı san'at et mektedir. Halkın büyük bir kısmı ziraatle meşguldür. Ziraatten mütevellid gelir, millî gelirin yarısmdan fazladır. Memlekette henüz ekstansif (sathî) ziraat usulü caridir. Hububat (buğday) ziraati ön safta gelir. Hububattan sonra şeker pancarı mühim bir faaliyet mevzuunu teşkil eder. Bunlardan sonra sanayide kullanılan nebatların ziraati afyon, tütün, keten ziraatleri mühimdir. Meyvacıhk hususunda Yugoslavya hali inkişaftadır. Hayvan yetiştirme hususunda da Yugoslavyanın vaziyeti ehemmiyetlidir. Bilhassa kümes hayvanı ihracatı gittikçe artmaktadır. Madenciliğe gelince; memleketin maden itibarile zengin olmasına rağmen madencilik fazla münkeşif sayılamaz. Yu goslavya maden servetleri arasında bil hassa liğnit kömürü, demiri, bakın, boksiti, kromu, kurşunu ve mebzul miktarda bulunmakla beraber sermayesizlikten dolayı kâfi miktarda istismar edilemiyen madenyağlannı saymak icab eder. Hele demir ve bakır madenleri itibarile Yu goslavya Avrupanın en zengin memle k.etlerinden sayılır. Tabiî şerait sanayie müsaid bir vazi yet bahşetmektedır. Yugoslavya su ce reyanlari itibarile 9,140,000 beygir kuvvetine melik olan ve bu itibarla cihanda yedinci mevkii ahzeden bir memlekeettir. Fakat bu su kuvvetlerinden bugün henüz pek az istifade edilmektedir. Kurulmuş endüstrilerden kereste, kâ ğıd, maden ve izabe fabrikalarını, maden sanayiini, deri, kimya ve mensucat fab rikalarını zikredebiliriz. Müsaid şartlan haiz olmasından dolayı sanayii ziraiye en ınkısaf eden sanayıden maduddur. Memleketin yüzde 30 u ormanla kaplanmış olduğundan kereste sanayii çok müsaid bir inkişaf arzetmektedir. Bilhassa coğrafî vaziyeti itibarile Yugoslavya Avrupa odun piyasalanna çok uzak sayılmaz. Ormanlannda cihan piyasalan nın aradığı odun mebzuldür. Yeni Yu goslavya devletının kurulmasından sonra pamuk ve yiin ve ipek fabrikalarile git tikçe inkişaf eden çimento sanayiinin kuruluşu ve geçirdikleri inkişafa bilhassa işaret ermek lâzımdır. Memleketin ekonomik münasebetleri ne ve devletın ekonomi siyasetine girme den önce biraz da münakale meselesine temas edelim: Yugoslavya orta Avrupanın endüstri devletlerile ziraî devletleri arasında bu lunmakla münakale bakımından müsaid bir vaziyet arzetmektedir. Bir taraftan denize sahil veren memleket yedi mem leketle hemhududdur. Sahile muvazi o larak uzanan dağlardan dolayı münakaIeyi sahile bağlıyacak bir hinterlanda malik değildir. Bu itibarla deniz nakliyatmda komşu devletlerin limanlarına bağlıdır (Triyeste ve Selânik). Nehir nak liyatmda vaziyet pek müsaid değildir, başlıca nehirleri Tunaya akmaktadır. Demiryolları münakalenin belkemiği vazifesini görür. Demiryollarının asıl inki şafı geçen asnn son rub'unda başlamış tir. Yeni teşekkül eden devlet eski şebekelerin istikametine yeni bir veçhe ver miştir. Yugoslavya demiryollannın dörtte biri dar hatlı olmak üzere takriben 9500 kilometro tutmaktadır. Deniz nakliyatı da gittikçe inkişaf etmektedir. Yugoslavya ticaret filosu 1931 senesinde 333,500 gayrisafî tonilâtoya varıyordu. Seneden seneye inkişaf eden nehir nakliyatı da Yugoslavya nakliya tının mühim bir yardımcısıdır. NALINA MIHİNA Spikerin «numara» sı umhuriyet bayramı günü, bir taraftan İstiklâl caddesine nazır bir dost evinin penceresin • den geçid resmini seyrederken diğer ta raftan da radyoda Ankara istasyonunun verdiği bayram tafsilâtını dinliyordum. Ankara stadyomundaki geçid resmini heyecanlı bir sesle fakat çok defa lü zumsuz sözlerle anlatan bu spikerin kim olduğunu bilmiyorum; fakat, bu zatın Cumhuriyet bayramı gibi ulvî bir tezahürü anlatacak kudreti haiz olmadığını söylememe müsaade buyurulsun. İki tarafın vaziyeti Yuncos 30 (A.A.) Havas muhabirinin bildirdığine göre, nasyonalistler, Toledo Madrid yolu üzerinde ve II lescasdan 12 kilometro ilerideki mevzi lerinde sağlam surette tutunmuş bulunmakta ve umumî hücum emrine intizar etmektedirler. Hükumet kuvvetleri de takviye kıtaatile beslenmiştir. Diğer taraftan nasyonalistlere de mühim miktarda tak viye kıt'alan gelmektedir. Sanıldığına göTe, hücum iki defada yapılacak ve kıt'aların bir kısmı ilerlerken diğer bir kısmı da araziyi işgal edecektir. Aranjuez Ciudadrea demiryolunun Jcesılmış olduğu teeyyüd etmektedır. Madrid hükumetinin bir ithamt Londra 30 (A.A.) îspanyanın Londra Büyük Elçiliği, Madrid Hukuk kolleji tarafmdan vücude getirilen ve asi]eri çok feci vak'alar yapmakla itham e den bir vesikayı neşretmiştir. Bu vesikada ezcümle deniliyor ki: «Asiler, işgal ettikleri arazide herhangi bir sendikaya dahil bütün işçileri sistematık bir tarzda kurşuna dızmektedır. Sevılde 9 bınden fazla isçi ve köylü kurşuna dizilmiştir. Kordoba civannda Elcarpıoda 200 ışçıye büyük bir çukur kazdınlmış ve bu işçiler bundan sonra çu Avam kamarası, M. Baldvinin beyakur basında öldürülmüştür. Bu işçilerin, nahndan sonra, herhangi bir suretle reye ayni çukurun basına getirilen aileleri de müracaat etmeden, toplantısını tatil et orada kursuna dizilmiştir.» mıstir. Avam Kamarasında müzakereler Londra 30 (A.A.) Dün akşam Avam kamarasında İspanya işlerine a demi müdahale meselesi etrafındaki müzakerelere devam olunmuştur. M. Edenin izahatından ve muhtelif hatiblerin nutuklarından sonra muhalefet işçi partisi lideri M. Attlee söz alarak ezcümle demiştir ki: ispanya Cumhurreisî mütareke teklif etmiş Sevilla 30 (A.A.) Haber verildi ğine göre, Başbakan Azano iki tarafın filî işgali esası üzerine Burgos hükume tıne bir mütareke teklıfınde bulunmuştur. General Frankonun bu teklifi reddettiği söylenmektedir. Geniş ovalar ve buralara hâkim kara iklimi Romanyadan başlıya/ak Yugos lavya, Bulgaristan ve iç Anadoluya müşterek ziraat, bilhassa hububat ziraati imkânını bahşederken dağlık mıntakalar ve yaylalar Tunaya mücavir memleket lerde büyük baş hayvanata, Yunanistan ve Arnavudlukta kümes hayvanatma, Türkiyede her iki cins hayvanın yetişti rilmesine fırsat vermiştir. Diğer taraftan bilhassa Yugoslavya, Bulgaristan, Yu nanistan ve Türkiyede ayni Akdeniz iklim mıntakası bu memleketlerde bazı müşterek mahsullerin yetişmesini temin etmiştir (tütün, üzüm, incir, zeytin, pa2 Hıristiyanların sakin bulunduk muk, afyon ve saire). ları yerlerle Suriyenin ittihadı. Romanya ve Yugoslavya gıda mad 3 Fransa ile akdolunacak muahe deleri ve canlı hayvan ihracatında mü dede islâm ve hıristiyan cemaatlerine huhim bir rol oynarlar. Ham madde ihra kuk müsavatı verılmesi. catında Romanya bilhassa petrol husu Trablusşamda dahi muhtelif cemaat sunda, Yugoslavya kereste ve maden ve sınıflar tarafmdan teşekkül eden bir (bakır ve krom), Arnavudluk peynir, toplantıda Trablusşamla tevabiinin Su ham deri ve yumurta hususunda birinci riyeye ilhakı lehinde kararlar verilmiştir. derecede gelir. Bu kararlar Suriye ve Lübnan ve Fransa Bu sebebden dolayıdır ki Balkan pi hükumetlerinin aid olduğu makamlarla Milletler Cemiyetine telgraflarla bildiril yasalarından gayri pazarlarda bu memleketlerin mahsulleri arasında daima bir miştir. rekabet vardır. Biraz sertçe tenkidlerle birçok dostlan darılttığım gibi, o sesini tanıyamadığım spikerin de bana darılması ihtimali var dır. Fakat millî meselelerde ben çok hassasım. Onun için bu yazıyı yazmaktan kendimi alamadım. Resmigeçid spikerinin sözleri yanlış larla dolu idi. Bu zat, resmigeçide iştirak eden köylüler hakkında şu sözleri söyledi: « Şimdi, geçide iştirak edecek olan kb'ylülerin sauısı, ne bir eksik, ne bir fazla, tam 60,000 kışidir. Bunların 20,000 i kadmdır.» Halbuki gazetelerin Ankara muhabireri birkaç gün evvel 7000 köylünün merasime iştirak edeceğini bildirmişlerdi. Dün de resmigeçid yapan köylülerin sayısı 7000 olduğunu tekrarladılar. De mek spikerin ne bir eksik ne bir fazla dediği rakamda 53,000 kişilik bir fazlalık vardır. 7000 köylü esasen yüksek bir rakamdır. Onun icin bu kadar mübalâğaya ne lüzum vardı? Spiker, askerî tabirlerimizi de bilmi * yordu. « Işle Korgeneral Fahreddin, i$le Korgeneral Ali Said.y> Halbuki bu kumandanlann ikisi de «Orgeneral» dir. Spiker şöyle devam ediyordu: « Kahraman askerlerimiz, önlerinde kamutanlan olduğu halde çeliuorlar.» Müteaddid defalar tekrar ettiği için gayet iyi isittiğim «kamutan» kelimesi de yanlıştır. Doğrusu «komutan» dır. Mareşal Fevzi Çakmak için ne dedigıni iyi işitemedim amma her halde Genel Kurmay Başkanı demedi. Galiba «Erkânıharbiyei Umuimiye Reisi» dedi. Mızıka seslerinden yanlış işittimse özür dilerim. Fakat «Erkânıharbiyei Umumiye Reisi» çok eski ve Osmanlı ordusuna aid bir tabirdir. Kıymetli Mareşalin ünvanı, değişmeden evv'el de «Büyük Er kânıharbiye Reisi» idi. Spiker, Harbiye talebesi için de: « llk defa olarak Ankarada Cum~ huriıjet Bauramı resmigeçidine iştirak edcn kahraman Harbiuelilerimiz, bir basm kın gibi geliuorlar» Dedi. Baskın ne demek? Askerî edebiyatta, geçid resmi yapan bir kıt'a için hiç bu tabir kullanıhr mı? Spikerin birçok cümleleri de, yazı ve söz itibarile güzel türkçemizin kaidelerine uygun değil, kınk dökük ve yanlıştı. Bu ifade perişanlığmı gördüğü güzel ve muhteşem manzaranın ruhunda uyandırdığı heyecana bağışlıyorum. Fakat tayyarecilerimizden, paraşütçülerimizden bahşederken sık sık kullandığı «Programın en güzel numarası...» tabirini asla affetmem. O kutlu, o muhteşem, o güzel manzarayı, kahraman askerlerin geçişini, çelik kartalların uçuşunu, göklerden gelen bir selâm gibi ağır ağır yere süzülen beyaz paraşütlerile cesur paraşütçülerimizin inişini bir varyete tabiri olan «numara» kelimesile ifade etmek, öyle feci bir kültürsüzlüktür ki buna birçok münevver zatlar da benim gibi isyan etmişler ve bu isyanlarım teessürle bildirmislerdir. Cumhuriyet bayramının ve tezahürlerininin spikeri yalnız sadasına heyecan verebilen, sesi fonojenik yani radyoya güzel gelen bir adam olamaz. Onun kürtürlü bir edib, temiz söz söyliyen bir hatib olması, anlathğı ulvî mevzua lâyık teşbih ve istiareler yapabilmesi, böyle potlar kırmaması birinci ve en mühim şarttır. Ankara radyosundan, bir daha bu noktaya dikkat etmesini çok rica ederim. mıınnıniHMIIIIIIIIIIIIIIIinilllllllllllllllllllllllümmmmııımmm' Macar Hariciye Romanya Kralı dün Vekilinin sözleri de Benesle görüştü «Macaristan 16 seneden Kral Karol, Küçük beri Küçük Antantla Antantın daha ziyade barışmak istiyor!» kuvvetlenmesini istiyor Budapeşte 0 (A.A.) Dış İşleri Bakanı M. Kanya âyan ve meb'usan meclisleri dış işleri encümenleri huzurunda beyanatta bulunarak ezcümle demiş tir ki: « Avrupa siyasetinin şimdiye kadar hüküm sürmüş olan ittifaklar sistemi sarsılmıştır. Belçika tarafmdan son defa ittrhaz edilen hattı hareket, kollektif em niyet ve mütekabil yardım prensipinden uzaklasma meyillerinin gittıkçe daha kuvvetlenmekte olduğunu göstermektedir. Ayni fikirde bulunan Macaristan, bu yolda yalnız değildir. Milletler Cemiyeti meselelerine gelince, Macaristan bundan böyle, kendisine tam hukuk müsavatı tanınmadıkça silâhsızlanma hakkında hiçbir konferansa iş tirak etmiyecektir. Macaristan, hiçbir memlekete karşı kin beslememekte ve Küçük Antant devletlerile de uzlaşmak için on altı senedenberi uğraşmaktadır. Maamafih Macaris tanın komşuları arasında surada burada Macaristanm dış siyasası hakkında dos tane sözler işitilmektedir ki, bu ziyade sile memnuniyetimizi mucib olmaktadır. Macaristan, umumî havanm yatışmasma yardım etmektedir.» Prag 30 (A.A.) Kral Karol, M. Masaryki ziyaret etmiş ve Sokollann merkez evini gezmiştir. Bilâhare Reisi cumhur Benes ile, hassaten iki memle keti ve Küçük Antantı alâkadar eden meseleler üzerinde görüşmelerde bulun müştür. Krofta da M. Antonesko ile u müddet görüşmüştür. İki devlet reisile iki devlet adamı a rasında, bütün meseleler üzerinde gerek takib edilen usuller, gerek istihdaf edilen gayeler hakkında tam bir mutabakat hasıl olmuştur. Kral Karol, Küçük Antant birliğinin daha ziyade kuvvetlendirilmesi ve daha açık bir şekilde tecelli etmesi arzusunda bulunmuştur. Bu sebebden, önümüzdeki aylar zarfmda, M. Hodza tarafmdan «mutlak tesanüd» diye tavsif olunan bir sivaset takib olunması beklenmektedir. zun M. Hazin bir macera: Türkiyeden giden Rumlar ve Ermeniler [Başmakaleden devam'\ sonların bir kaçma birkaçı daha katıldı. Onlar da kendilerini tanıtmakta gecikmedıler: Hepsi Türkiyeden gitme Rumlardanmışlar. O ne ask ve şevkle hizmetti, o ne pervaneler gıbi etrafımızda dönüştü yarabbi. Adamlar bızim Türk olduğumuzu anlayınca mal bulmuş Mağribiye dönmüşlerdi. Kifesya Atinanın karada çok mamur bir büyük adasıdır amma İstanbulun denizdeki Büyükadasile neresini kıyas etmek mümkün olur ki!.. Sonra doğunulup büyünülen yerlerin aşkı. Biz hakikî kültürün ne demek olduğunu Kifesya otelınde çalışan eskı Türkiyeli Rum garsonlarda gördük: Meğer bu, uzun zamanlar muhtelif unsurlannı biribirleri içinde, tıpkı hamur yuğurur gıbi yuğuran bir içtımaî hayat tarzının en ehemmiyetsiz cüzlerine kadar herşeyi demekmiş. Kifesyadaki eski Türkiyeli Rum garsonun bayıla bayıla dinlediği türkçe bir suale karşı: Evet Paşakamu! Diye bir cevab verişi vardı ki o bu sözü söylerken sanki ruhunun bütün vücudünü raşeler içinde bırakan bir akışla süzüldüğü görülür gibi oluyordu. Atina etrafını dolduran muhacir Rumlar bir Türk gördükleri zaman hemen zaptolunamaz bir cazibe ile ona takılıyorlar. Onunla konuşabilmeği bulunmaz bir saadet telâkki ediyorlar. Bunların içinde Türkiyeyi şöyle bir görmeğe gelebilmek bile hacı olmak için bin kere Kudüse gitmekten daha kutsal bir iş olmuştur. Son Türk Yunan anlaşmasmda coğrafî ve siyasî hâkim vaziyetlere ilâveten bu bizden giden Rumlann her hale rağmen Türkiye aşk ve muhabbetlerine büyücek bir hisse ayırmak lâzım geldiği kanaatinde bulunuyoruz. Aksi olması lâzımdı gibi hahra gelebilir. Hayır Türkiyeyi çok seven bu insanlar yeni vatanlarile eski vatanlan arasında yalnız muhabbet esasmda bir münasebet tesis olunabileceği ve bundan başka her şeklin fena olduğu ve fena olacağı kanaatine kuvvetle sahibdirler. Bunu her vesile ile Buna rağmen Balkanlann birbirini itmam ettikleri sahalar da yok değildir. Ham maddeler ve kereste, mangal kö mürü, maden, ve gıda maddeleri (hububat, hayvan, zeytinyağ) hususunda bu memleketlerin birbirlerile mübadele etmeğe mecbur oldukları maddeler vardır. Gerek bu münasebetlerin takviyesi, ge rekse ayni mahsulü yetiştiren ve cihan pazarlarına satan Balkan memleketlerinin aralarında vaki olacak muzır rekabeti önlemek için istihsal ve satıs hususlarmda anlaşılmıştır. Bir taraftan Balkan kon feranslarının ekonomik konseyleri, diğer taraftan birleşik bürolar, tütün, afyon büroları gibi müesseseler ve bunlan hi maye eden iktısad siyasetleri hep Balkan memleketlerinin mütekabil menfaatlerini koruyan müesseselerdir. Türkiyenin takriben üçte biri kadar bir sahaya sahib olan Yugoslavya, bu gün 15 milyonu aşan bir nüfus kütlesi arzetmektedir. Memleket yeknesak bir e konomik bünye arzetmekten uzaktır. Gerek coğrafî vaziyeti, gerek siyasî ve ta rihî tekâmülü buna mâni olmuştur. Me selâ Woyoodina, Slovanya ve Hirvatistan gibi mıntakalar sermayedarlık reji mine girmiş sayılabilirler. Harbden önce Avusturya ve Macaristana aid olan mıntakalann iktısadiyatı memleketin cenublanna nazaran daha münkeşif bir vaziyet tebarüz ettirmişlerdir, ettiriyorlar ve ettireceklerdir. Şimdi memleketten uzaklaşmış olmak vaziyetinde memlekete bu kadar aşkla bağlılığın hakikaten kalbe dokunan ileri derecelerini gördüğümüz bu Ermeni ve Rum eski vatandaşlara yazık olmuştur gibi görünür. Ona şüphe yok. Fakat bu hazin akıbetlerin bu suretle tahakkuku, zamanlarında başka türlüsünü düşünmeğe imkân olmıyan feci bir zaruretti. Şimdi tarihi altüst eden ve onu yeni şekillerde düzelten hâdiselerden azçok uzaklaşmış olduğumuz içindir ki vaziyeti daha serinkanlılıkla mütalea edebiliyoruz, ve çıplak hakikati, onlar ve biz, hepimiz sonsuz bir hüzün ve elemle alık alık temaşa ediyoruz. İ Dr. MUHL1S ETE Belçika ile ftalya arasında bir ticaret mukavelesi Brüksel 30 (Hususî) Belçika ile îtalya arasında bir ticaret mukavelesi akdi için müzakerelere başlanmıştır. Salâhiyettar mehafilden alınan malu mata göre, müzakereler çok ilerlemiş tir. Ticaret mukavelesi bugünlede imM. Kanyadan sonra söz söyliyen Baş zalanacağına muhakkak nazarile bakılbakan M. Daranyide Macaristanm an'a maktadır. nevî siyasetine sadık kalacağını tebarüz ettirmiştir. Paris (Hususî) Paris borsasmm Yunanistan yeniden 30 tay bugünkü30kapanış fiatları şunlardır: yare yaptırıyor Londra 105,18. Nevyork 21,51 1/2, Ber Atina 30 (Hususî) Hava müsteşan lin 864, Brüksel 363, Madrid , Ams Passaris, hükumetin yeniden otuz ta terdam 1164.50, Roma 113,20, Lizbon lim tayyaresi yaptırmağa karar verdiğini ve bu tayyarelerin Faler tayyare 95,56, Cenevre 494,25, bakır 47 47 1/2, fabrikasmda yapılacağını gazetecilere kalay 209,15, altın 142,2 1/2, gümüş 20 1/16. tebliğ etmiştir. Oniki adada Alman deniz üssü Italya Oniki adadan birini Almanyaya mı veriyor? Atina 30 (Hususî) Son günlerde gazetelerde İtalyanın 12 adadan birini deniz üssü yapılmak üzere Almanyaya terkettığine dair bazı haberler intişar etmişti. Salâhiyettar kimseler bu haberi kat'î olarak tekzib etmekte ve ancak Almanya ile Asya arasında işliyen Alman tayyarelerine İtalyanın Rados adasına uğramak müsaadesini verdiğini bildir mektedirler. Yurdu ören demir ağlar [Baştarafı 1 inci sahifede} tadır. Bu kısımlardan biri Sıvas Erzurum, diğeri bu hatla birleşen Malatya hattı üzerindedir. İki parça üzerindeki altı istasyon yarın sabahtan itibaren umuma açılacaktır. Sıvas Erzurum hattında yeni açılan kısımdaki istasyonlar Erzincan, Eski göl, Karagöl, Kavaklı ve Çetinkaya mevkileridir. Malatya hattmdaki istasyonlar da Kesikköprü ve Hekimhan istasyonlarıdır. Sıvas Erzurum hattı üzerinde açılan kısımda haftada şimdilik iki ve dl ğer hatta bir tren tahrik edilecektir. PARİS BORSASI YUNUS NADl J