27 Eylül 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

27 Eylül 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHUBÎYET 27 Eylul 193t. Küçük hikâye Hayalet müdahale, medyumun hayatını tehlikeye koyabilir, ve belki de onun vasıtasile ziyaretimize gelenlerin bizden ebediyyen uzaklaşmasına sebebiyet verebilir. Madam Harmelin sesi kısıhr gibi oldu. Hızh adımlarla ilerledi, bir kapıyı açtı ve hep birlikte yandaki odaya geçtiler. Burası ufak bir odaydı ve içinde pek az eşya vardı. Şöminenin üzerinde sönük ışıklı bir lâmba yanıyor, odanın bir kösesini, tavandan yere kadar .inen siyah iki perde kapatıyordu. Profesör Herben bu perdeleri araladı ve arkasında bir tabure, taburenin üstünde de bir gitar gördü. Bu sırada, lâmbaya kırmızı bir fanus geçirildi ve lâmba, odanın bir köşesine, yere kondu. Odanın içi, eşyayı belli belirsiz seçebilecek kadar zayıf bir ışıkla aydmlanıyordu. Medyum, siyah perdenin önüne koyduğu bir tabureye oturdu, Madam Harmel onun yanına oturarak elini medyumun eline verdi, ötekiler de birer birer oturdular ve çepeçevre dizildiler. Yalnız, misafirlerden bir kişi halkaya dahil olmamış, odanın öbür köşesine çekümiş, ayakta duruyordu. Önce bir sükut oldu. Sonra medyum alçak sesle, duaya benzer bir şeyler mınldandı. Bu bitince daha ağır, daha boğucu bir sessizlik çöktü. O esnada, belli belirsiz seçilen perdeler, şiddetli bir rüzgâra tutulmuş gibi şişti ve misafirler, yüzlerine soğuk bir nefesin temas ettiğini duydular. Odanın dört köşesinden çatırtılar işitilmeğe başladı. Rüzgâr daha kuvvetle esmeğe başladı; perdeler yelken gibi şişti, kabardı ve medyum perdelerin arkasına daldı, kayboldu. Bir musiki sesi işitildi. Birdenbire. profesör, saçlannın bir el tarafından çekildiğini söyliyerek haykırdı. Fakat, tam o esnada, perdenin arkasındaki tabure yerinden kalktı, yükseldi, misafirlerden birinin omzuna dokundu, oradan sıçradı, baslann üstünden dolaşarak tekrar yere indi. Şimdi, ayağa kalkan medyumun solumağa başladığı işitiliyor, başının üstünde duman gibi bir cismin dolaştığı seçiliyordu. Ayni zamanda, odaya kuvvetli bir menekşe kokusu yayıldı; yeniden bir sükut oldu ve bir iki dakika kadar, odanın kızılımsı aydınlığı içinde hiçbir şey görünmedi. Sonra, bütün misafirler, hâlâ biraz evvelkı rüzgânn tesirile sarsılmakta olan perdelerin üstünden doğnı yuvarlak bir dumanı andıran garib bir cismin dalgalana dalgalana aşağı indiğini gördüler. Bu acayib cisim indi, indi, indi... Etrafa yayıldı ve bir kadın şeklini andıran, ziyadar bir bulut halini aldı. Bîbliyoğrafya îzmîrde incir, üzüm piyasası çok sağlam Uludağ Kader Bastmevi 1936 Fiatı yazılı değil Doktor Osman Şevki, Uludağ soy adını aldıktan sonra bir de Uludağın ta rihçesini yazması pek tabiîdir. Bursa hakkında yazılan eserlerde umumiyetle Uludağ hakkında pek az malumata raslanır. «Bursa Tarihi Kılavuzu» müellifi Abdülkadir bu dağdan: «Belki de, te pesi her zaman karla örtülü olduğu için, ak sakallı bir papaza benzetilmek istenildiğinden ötürü Keşiş diye adla nan» cümlesile anar. Ayni müellif Bursa Rehberinde bu dağdan hiç bahset mez. Bursa sergisi vesilesile çıkarılan rehberde bu dağa ancak beş, altı sahife hasredilmiştir. Ondan bir ziyaretçi sıfatile en çok bahseden İhtifalci Ziya Bey olmuştur. Bu dağa dair en esaslı malumat Er kâniharbiyei Umumiye riyaseti coğrafya encümenince telif olunan «Bursa Vilâyeti Coğrafyası> adlı eserde vardır. Bu eser 1927 de neşrolunmuştur. «Bursa ve Uludağ> isimli seyyahlara rehber olarak yazılmış bir eser daha vardır ki onun da müellifi Dr. Osman Şevkidir. Dört kısma aynlmış olan bu kitabm altmış sahifesi «Uludağ> a hasrolunmuştur. Son zamanlarda çıkan eserler arasmda ise Uludağa dair malumata yalnız 1934 te basılan «Bursa Yıllığı> nda rasgelebiliriz. Burada Uludağın tarihçesi yapılmış, hususiyetleri gösterilmiştir. Bu eser ise bu dağın tabiî ahvalin den, hususiyetlerinden değil, tapınak larından, keşişlerinden, dervişlerinden bahsettiği için biz de yeni bir alâka uyandırmaktadır. Osman Şevki Uludağ, muhtelif eser lere müracaat ederek üçe ayırdığı bu yeni kitabmın birinci kısmında 11, ikinci kısmında 5 ve üçüncü kısmında da 12 manastır, zaviye olduğunu bize öğ retiyor ve bunlar hakkında kısaca ma lumat veriyor. Eskidenberi bu mevzu halk arasmda .merakı mucib olduğun dan bu eseri okumak istiyecekler çok olacaktır. Kitabda ayni zamanda bu manastır ve zaviyelerde yaşıyan tanmmış keşişler ve dervişler hakkında da bazı malumat verilmektedir. Mahallî tetkikler için yeni bir nevi teşkil eden bu kitab çahşmak istiyenlere cesaret verecektir. RADYO Bu akşamki program J ISTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla hafif muzik 13,25 muhtelif plâk neşrıyatı 18.30 çay saati, dans musikisi 19,00 Tepebası gazinosundan varyete programı 20.00 Rifat ve arkadaşlan tarafından Turk musiMsi 20,30 Müzeyyen ve arkadaşlan tarafından Türk musikisi 21,00 plâkla sololar 21,30 orkestra 22,50 Ajans haberleri. (Avrupa merkezlerinin programı gelmediğinden konulamamıştır.) Saat ondu. O akşam Madam Harmelin evinde yapılacak tecrübede hazır bulunmaları icab edenlerin hepsi gelmişti. Göze fazla çarpan bir lükse boğulmuş salonda spiritizmaya inananlarla inanmıyanlar ayn birer grup halinde toplanmışlar, konuşuyorlardı. Bu iki gruptan tamamen ayn, baştanaşağı siyahlar giymiş, çehresinin kireç gibi donuk beyazlığı üzerinde açık mavi gozlerinin ayni zamanda sert ve çiğ bakışlarile etrafı süzen bir adam, şömineye yaslanmış, dimdik duruyordu. Bu, Artis ismindeki medyumdu. Saat on buçuğu 'çalınca Madam Harmel ayağa kalktı. Beyaz saçlannın çerçevelediği yüzü solgun ve kederden yıpranmış gibiydi. Heyecanmı zaptetmek üzere yaptığı bütün gayrete rağmen zayıf ellerinin titremesine mâni olamıyordu. Vakit geldi, dedi. Bir dakika miisaade buyurun, şu zata söyliyecek bir sözüm var... Gruplann birinden, kır saçlı, matruş, tıknaz bir zat ayrıldı ve doğruca medyumun yanma geldi. Kendisine hâs olduğu anlaşılan sert bir tavırla sordu: Beni tanıyor musunuz? Evet. Tıb Akademisi profesörlerinden, fiziyolojinin en büyük üstadı doktor Herbensiniz... Artis, kımıldamadan, manasmı anlamadan ezberlenmiş bir ders okur gibi konuşuyordu. Üstad, onun lâfını yanda kesti: Tamam, mersi. Fakat burada, her şeyden evvel Madam Harmelin samimî dostuyum. Size şunu söylemek istiyorum. Bir seneden fazla bir zamandanberi Madam Harmel üzerinde, mutlak bir nüfuz tesis etmiş bulunuyorsunuz. Şimdi vefat etmiş bulunan çok scvdiği bir şahsm hayalini guya kendisine göstermek suretile onun üzerinde tesir icra etmektesiniz. Madam Harmel size körükörüne bir itimad besliyor. Fakat, çok pahalıya mal olan bu spiritizme seanslan, kendisini cidden tehlikeli bir asabî vaziyete sokmaktadır. Onun dostlan olan bizler, işe müdahale ettik ve ısranmız üzerine, bu tecrübelerinizden birinde hazır bulunmamıza muvafakat etti. Mösyö Artis, size şunu söylemek isterim ki, icabında çok sert davranmağa karar vermişizdir. Anlıyorsunuz değil mi? Tecrübeleriniz benim tahmin ettiğim «ibi bir $<»yUr««» ki başka türlü olmasına da ihtimal yokturşimdiden çekilip gitmeniz muvafık olur; henüz vaktiniz var. Bir rahatiizlık bahane ederek gidebilirsiniz. Bana kalırsa böyle hareket etmeniz daha isabetli olur. Düşünün bir kere ne kadar tehlikeli bir oyuna kalkışıyorsunuz!.. JVledyum yerinden kımıldadı, ayni ahenksiz sesile cevab verdi: îlim adamlannın seanslan da pahalıdır... Ben ruh doktoruyum... Bu akşam, sizin muvacehenizde. bildiginiz şerait dairesinde tecrübe yapmağa muvafakat edişim sizleri ikna etmek içindir. Hakikati kabul etmek mecburiyetinde kalacağınıza eminim. Söyliyecek başka sözüm yoktur... Medyum, profesörün yanmdan aynlarak, endişeli bakışlarla onlan süzen Madam Harmelin yanına gitti: Hazınm, dedi ve alçak sesle bir iki kelime ilâve etti. Madam Harmel başını salladı, sonra misafirlere dönerek sözleri söyledi: Başhyacağız. Fakat başlamadan evvel, burada bulunanlann cümlesine hatırlatmak isterim ki, Mösyö Artisin tecrübelerine hiçbir suretle müdahalede bulunmamağa yemin etmişlerdir. Mösyö Artis, tecrübelerini huzurunuzda yapmağa ancak bu şartla muvafakat etmiştir. Şunu da hatırlatayım ki, herhangi bir NÖBETÇİ ECZANELER tzmirde üzüm işliyen Türk işçi kızları yapılmıştır. Çünkü incir rekoltesinde de epeyce azalma vardır. Ancak piyasada, ihracatçılann ken dilerini ziyandan kurtarmak için, piyasanm normal vaziyetini bozmak, fiatları düşürmek için bazı hareketler yapmak istedikleri de söylenmektedir. Bunun için de guya Almanyada fiatların tahdid edildiğini ve üzüm ithalâtına karşı yeni tedbirler alındığmı ileri sürüyorlarmış. Üzüm kurumu da, piyasada herhangi menfî bir hareket vukuuna mâni olmak için her türlü tedbirleri almıştır. Beri taraftan, kurumun tatbik ettiği çahşma sistemi de ihracatçılar arasmda memnuniyetsizliği mucib olmaktadır. Çünkü kurum, bilhassa, mahsulü kalitelere göre tasnif etmekte, yeni tipler bulmaktadır. Bu ameliye, biraz gücdür, fakat tanzim edildikten sonra dış piyasada çok iyi tesirler yapacaktır. Basit bir standardizasyonu andıran bu tasnif şekli, ihracatçılar tarafından, şimdilik tatbik edilememekte ve eski tipler üzerinden çalışılmaktadır. Üzüm kongresi bu noktadan da çok faydalı olacaktır. İzmir (Hususî) Havalann muhalefeti ve yağmurlar bir taraftan rekolteyi düşürerek kısmen mahsulâtın nefasetini bozmuş, diğer taraftan da fiatlan yiikseltmiştir. Müstahsilin bir kısmı ziyandadır, bir kısmı da kârda.. Mahsulü felâketten kurtulmuş olanlar, hiç şüphesiz incir ve üzüm fiatlarının yükselişinden, eskisine nisbetle daha fazla kazanacaklardır. Fakat bir kısmı ise, umduklannı kat'iyyen alamıyacaklar veya ellerine çok az bir para geçecektir. Tacirlere gelince, ucuz fiatlarla alivre satışlar yapanlan derin bir düşünce almıştır. Çünkü bu taahhüdlerini, şimdi yüksek fiatlarla tedarik edilmiş mahsullerle kapamak mecburiyetindedirler. Bereketversin ki bu taahhüdlerinin büyük bir kısmı yağmurdan evvel kapatılmış bulunuyordu. Piyasamız şimdi yüksekçe bir fiat üzerindedir. Almanyadan gelen haberler, Alman piyasasını da ayni vaziyette göstermektedir. Ingiltere ile akdedilen ticaret ve klering anlaşmasının yapacağı tesirlerin şimdiden müsbet ve çok faydalı olacağı hakkında kuvvetli bir kanaat vardır. Ancak teferrüat hakkında esaslı malumat yoktur. Berlin Ticaret Odasından gelen bir rapora göre, son zamanlarda üzüm piyasasında görülen sağlamlık devam etmektedir. Bittabi bu, son yağmurların neticesidir. Izmir ihracatçılan, daha yüksek fiat istemek zaruretine düşmüşlerdir. Şimdilik fiat sukutu ihtimali hemen hemen yok gibidir. incir fıatlannda da ayni yiikseliş ve sağlamlık vardır. Tacirlerimizin tesbit ettikleri yeni fiatlar üzerinden satışlar da Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Sarun), Alemdarda (Abdülkadir), Bakırkoyde (Hilâl), Beyazıdda (Cemil), Eminönünde (Mehmed Kâzım), Fenerde (Vitali), Karagümrukte (M. Fuad), Küçukpazarda (Yorgı), Samatyada (Teofilos), Şehremıninde (Nâzım), Şehzadebaşında (Halil). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Sporidis), Hasköyde (Nesim Aseo), Kasımpaşada (Mueyyed), Merkez nahiyede (Kanzuk), (Güneş), Şişlide (Halk), Taksımde (Taksim), (Itimad). Usküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Buyukadada (Şınasii, Heybelide (Ta naş), Kadıköy, eski İskele caddesinde (Sotiraki). Kadıköy, Yeldeğirmeninde (Üçlerl, Uskudar. Selimiyede (Selimiye). BiRMAYISGecesi ^ FERNAND GRAVEY LUCiEN BRAOUX KATE DE NAGY ALKAZARchr ÇUnkü: Bugün gidilecek Sınema™ Yıldönümü Merhum doktor Ali Galib Bey zev cesi Nazire Galib Hanımın vefatının birinci senei devriyesine tesadüf eden 27 eylul gününü, merhumeyi rahmetle yadeylemeleri için evlâdları, dostlarma ve kendisini sevenlere hatırlatırlar. MOHİKANLARIN 2 devre 26 kısım Mevsimin en gOzel filmi olan S 0N U tekmilini birden gösteriyor. Samsunda ( ASKERLİK İŞLERİ Şubeye davet ) Halk Kütüphanesi Cumhuriyet gazetesinin ve bütün mekteb kitabları, kırtasiye, gazete ve mecmuaların tevzi yeridir. LOREL HARDi HiNDiSTANDA rültüler arasmda, profesör Herben birdenbire atılmış, medyumu, siyah perdeler ve hayaletle beraber sıkı sıkı kucaklamıştı. Halkaya dahil olmıyan ve bir köşede bekliyen adamm elindeki elektrik fenerinden çıkan ışık sayesinde, profesörün ellerinden kurtulmağa çabalıyan medyumun, beyaz renkli hafif bir kumaş yığınının ortasında debelendiği görüldü. Ayni zamanda, bu kumaş yığınının ortasmdan, fosforlu ışıklar saçan sönük bir balon fırlayıp yere düşmüştü. Profer Herben, memnun ve mütebessim, Madam Harmele dönerek: İşte hayalet! diye haykırdı. Bir parça muslin, bir de balon! Gerçi verdiğim sözde durmadım. Fakat, madam, sizi bu düzenbazın elinden kurtarmak için Eminönü Askerllk Şubesinden: 1 Askerlik etmemiş, ajağıda doğum ve sınıfları izah edilen sağlam erler 936 birinciteşrinde çağırılacaklarından şimdiden hazırlanmalarının muhterem gazetenizin goze çarpacak yerinde ilânını yüksek saygılarımla dilerlm. 2 Bunların şubeye müracaat edecekMadam Harmel, kısık bir sesle, titri teri £ün ayrıca ilân edilecektir. A Bir buçuk seneliklerden (316 327 yerek: dahll). Işte.. Geliyor.. Kızım geliyor.. diB İklseneliklerden( 316 330 dahll). ye inledi. C Jandarma sınıfından (316 331 daFakat birdenbire, odada şiddetli bir hil). İhtiyac nisbetinde. D Denlz sınıfından (316 331 dahil). aydınlık peyda oldu. Haykınşmalar, güHepsi çağırılacak. « AŞK HUZUNLERi » « KADIN ASLA UNUTMAZ fMimleri glbı HATIRASINI Hiçbir VAKiT UNUTAMIYACAGINIZ BİR ŞAHESER GöSTERİLiYOR. Sinemasında M E L EK / K I R I K BugUn saat 11 de tenzilfitlı matine ANN GARY COOPER R ü Y A Pek vakında Istanbula gelivorlar. HARDiNG Pek yakında Sineması başka çare de yoktu! Madam Harmel fena halde şaşırmış, rengi uçmuş, dudaklan titremeğe başlamıştı. Birdenbire gözlerinden yaşlar fışkırdı ve doktora doğru bir adım atarak: Defolun! diye haykırdı. Yalancı sizsiniz! Asıl düzenbaz sizsiniz! Hiçbir sey bildiginiz yok! Artis yalan söylemez! Bana kızımın ruhunu getiren adam yalan söyler mi? Kızımı, sevgili yavrumu getiriyor bana o! Defolun! Odayı kaphyan sessizliğin ortasında, profesör Herben ve arkadaşlan, bir mücrim gibi başlannı eğdiler ve sessiz adımlarla çıkıp gittiler. Çeviren: ÇILGIN GENÇLİK Göz kamaşbracak bir film WiLLiAM POWELL JEAN HARLOW / yeni mevsimine başlıyor . . . Taksim Bahçesinin kapalı kısmında H A L K OPERETİ Bu akşam 21,45 te Matine 17,30 da Kırk Yılda Bir Ayrıca elektrikli kuklalar Sabah 1 1 1 3 kadar dansh matine Yarın akşam Kadıköy Süreyyada Kırk Yılda Bir Hepinizle hemen dost oldu. Lâübali oldu. Hatta hepinizin emniyetini kazandı. Fakat henüz tıb ilmindeki iktidarını göstermeğe vakit bulamadı, değil mi?.. Müdür şaşkın ve mahcub: Evet... Evet, daha hiçbir muayenede bulunmadı, fırsat olmadı. Dedi. Kutsi içini çekti ve başını sallıvarak ayağa kalktı. Nurullah Bey, hâlâ vaziyeti kavrıyamamıştı: Hastayı gelip istiyen akrabası imiş. Otomobilde bekliyormuş; gidecekleri yerin adresini vermişler. Bu nasıl olur? Bizi atlatan haydudun arabaya bindikten sonra ve biraz açıhnca yanm " daki yabancı adamı atlatması güç mü? Dedi ve kapıdan çıktı... RANSIZ TİYATROSU TAMARABE Bugün matine saat 18 de suvare 21 de Revüsünün veda müsameresi Fiatlar : 75 50 25 kurus Localar 2 ve 3 üra TAMAMiLE YENİ NUMARALAR. Paris için hazırlanan programlar HAMDI VAROĞLU Pendikteki beyaz etir Zabıta romanımız: 37 Temizpak giybmiş bir adam Rana Hanımla kavga ediyor; kcndisi henüz hazırlanmış olduğu halde başkasınıo kendi yerine taburcu edilmiş olduğunu öğrenerek bağırıp çağınyordu: Neden akrabamdan olan o genci aldattınız? Ben şimdi nereye gideceğim? Benimle alay mı ediyorsunuz? Diye haklı olarak gürültü ediyordu. Rana Hanım ne yapacağını şaşırmış bir halde klinikten yeni çıkan ve müdiriyete doğru gelen Nurullah Beyle karşılaştı. Meseleyi anlattı. Sizden aldığım emir üzerine doğru dördüncü koğuşa gittim. Fethi Bey yatağmda uzanmış, kitab "okuyordu. Ona kendisini almağa geldiklerini söylediğim zaman çok sevindi. Hemen yatağından fırladı. Zaten paketleri hazırdı. Elbiselerini giyinmek üzere aşağıya indi. Ben de kendisini bahçe kapısında bekliyeceğimi söyledim; kapıcıya da gidip emri nizi bildirdim. Biraz şonra Fethi Bey, bir kırmızı leke vardı; Kutsi başını sallıyarak: Tamam! dedi. Sonra hastabakıcı Rana Hanıma, diğer bir arkadaşile koğuşlan dolaşarak hangi hastanm kaybolduğunu öğrenmesidaha doğrusu yüzü gözü bir boyun atkı ni rica etti. Biraz sonra tekmil haberi gelsile sarılı birisi yanıma gelerek: «Hazı di: Eksik hasta yoktu. Fethi Bey de anm!» diyince karanlıkta yüzüne bile yakta bekliyordu. bakmadan kapıcıya götürdüm. Akrabası Kutsi, müdürden ona müsaade olun kapıda, otomobilde bekliyordu. Deftere masını rica etti. Yanlışlığın hakikî sebebi imza etti, gitti. Halbuki Fethi Bey içerigizlenerek kendisinden özür dilendi ve de imiş. Giden başkası imiş. Şimdi Fetsıra hastabakıcı, doktor ve müstahdemler hi Bey... arasından eksik kimse olup olmadığınm Müdür birdenbire kızdı. Bağırmağa tahkikine geldi. Hepsi ayn yerlerde ve başladı. Rana Hanımı haşlıyor. Başka hepsi henüz ayakta olduğu için bu cihetin bir hastayı Fethi Bey yerine göndermek tahkiki biraz uzun sürdü. Bazıları bulugibi tamiri kabil olmıyan bir kusur ve namıyor, biraz sonra ortaya çıkıyordu. gafletten dolayı azarlıyordu ki Kutsi Müdürün odasmda neticeyi merakla hâdiseyi öğrendi. Müdürü teskin etti: bekliyen Kutsi hastaneden çıkmamış olanlann içeride olduğunu öğrenince de Rana Hanımın kabahati yok. Kaçan sizi, beni, hepimizi aldatan haydud rin bir düşünceye daldı: dur. O halde, bir hastanm geceyansı Bu sö'zü işitince müdürün de, yanın çıkmak istemesinden istifade ederek ve dakilerin de aklı başına geldi. Yahud yüzünü gözünü kapıyarak elimizden kurbüsbütün afallaştılar. Fakat Kutsi onla tulan bu adam, hastaneye kimseye görünn kendi haline bırakarak kapıcıya koş meden girmiş, saklanmıştı. Fakat bu tu. Elindeki listeye baktı. En son imza müddet zarfında hiç kimsenin yabancı vakıâ «Fethi» idi. Fakat yanında hafif bir adama rasgelmemesi mümkün mü? Bunu ne ile tevil edeceğiz? Sonra gene kendi kendine bazı ihti mallere saplanarak: Belki beyaz entarisile bir hasta halinde, belki bir hademe kıyafetinde dolaşarak nazarı dikkati celbetmemiştir. Derken bir hastabakıcı gelip müdürün kulağına birşeyler söyledi. Nurullah Bey dudaklarım büktü. Belki odasındadır. Yahud kon troldan geçip çıkıp gitmiştir. Bir iyice araştırın! Dedi. Hastabakıcı teminat vermek istedi. Müdür dinlemeyince gitti. Kutsi Nurullah Beyin yüzüne istifsarkâr ba kıyordu. Nurullah Bey lâkayd: Asistan Niyaziyi bulamamışlar da... Dedi. Kutsi paketinden bir sigara çıkardı, kibritini çakarak: Kimdir bu asistan Niyazi? Sizde nekadar zamandır çalışıyor? Diye sordu. Nurullah Bey: Dündenberi! Diyince Kutsi elini masanın üstüne vurdu ve yeni yaktığı sigarayı fırlattı, attı. Dişlerini gıcırdattı. Birdenbire gözlerının içi parlamıştı: Bunu şimdi mi haber verirler mü dür bey? Diye acı bir serzenişle Nurullah Beyin hem hayretini, hem teessürünü davet etti. Kutsi tekrar ediyordu: Bunu şimdi mi haber verirler? Dündenberi çalışıyor ha... Biz burada yeni hasta, yeni memurÇ yeni müstah dem ararken neden söylemediniz? Kendisini tanıyor musunuz? Eminim ki hayır... O halde?.. Müdür bu acı sözlere verecek cevab bulamıyarak: Ne bileyim? dedi. Bana da Cerrahpaşadan doktor Naim Aydoğdu tavsiye etti. Telefonla değil mi? Evet, telefonla. Naim Bey eski ve samimî dosrumdur. Bu zah tanıyormuş. Yugoslavyadan geçerken orada mühim mevkiler aldığını öğrenmiş. Mutlaka istifade edeceğimi, şimdilik bir iddiası da olmadığını, yalnız iktidarını gösterinciye kadar hastanede yerleşmekten başka birşey düsünmediğini söyledi ve... Dün akşam bir, bu akşam iki yanınızdadır değil mi? Evet; o kadar vakur, ağırbaşlı, ciddî, hoşsohbet, hele vazifesine o kadar düşkün görünüyor ki... Karanlıktaki adamlar İçinde, sağda solda tektük sönük petrol lâmbalarının sarı ve sönük ışıklan görünen Pendik, biraz uzaktan derin bir karanhğa boğulmuş gibiydi. lArkası var}

Bu sayıdan diğer sayfalar: