23 Temmuz 1936 Ispanya asilerin eline geçmek üzere Her tarafta kanlı muharebeler oluyor. Asiler Madrid yolunda ilerliyorlar. İngiltere ve Amerika; Ispanya sularma donanmalar yolladılar [Baştarafı 1 inci sahifede] Deniz kazaları Açıkta denize giren üç kişi boğuldu General Ludendorffa göre gesiras ve Cadixten gelmektedir. Asiler, yalnız şimalde taraftar kazanmaktadırlar. Cenubda vaziyette kararsızlık vardır. Kırk beş eyaletten ondan fazlası asilerin eline geçmiştir. Bu eyaletler, Valladolid, Saragosse, Tolede, Huesca, Vittoria, Burgos, Segovia, Cordo, Cordou ve Seyilledir. tngiltere bir filo yolladt Londra 22 (Hususî) îspanya hâdiselerinin ciddî ve endişe verici bir mahiyet alması üzerine îngiltere Bahriye Nezareti Cebelitanka kuvvetli bir filo göndermiştir. Bundan başka mezunen burada bulunan Cebelitarık Kumandanı General Sir Çarliz Harington da bugün alelâcele tnahalli memuriyetıne hareket etmistır. Londra resmî mehafili, isyanın Portekize de sirayet etmesinden, bu suretle İngiltere îçin mevcud olan imtiyazlı vaziyetin ha leldar olmasından korkmaktadır. Bordoda çıkan Petite Gironde gazetesi San Sebastiyenden Fransaya gelmekte olan Fransız, Ingiliz ve Felemenk sefaretleri kuryel«inin öldürüldüğünü haber vermektedir. Hücuma uğrıyan ecnebi memurlar Bayonne 22 (A.A.) Madriddeki İngiltere, Fransa ve Felemenk sefa rethaneleri memurları, Fransaya gitmek üzere dün Saint Cebastienden ayrılmışlardır. Bunlar, Behobia yakınında huduîdu aşarken komünist milisler tarafmdan iizerlerine ateş açılmıştır. Fransız sefaretanesi kâtibinin otomobilde beraberinde götürmekte olduğu iki diplomatik çanta kurşunlarla delinmiştir. Asilerin aîdığı yerler Londra 27 (Hususî) Bir tahmine göre Ispanyanın 45 vilâyetinden 12 si asilerin elinde bulunmaktadır. Dün Saint Sebastieni işgal eden asilerin bir kolu Bilbao, diğer bir kolu da Madrid üzerine yürümektedir. Cenub vilâyetlerde vaziyet tamamile asilerin lehine olarak inkişaf etmektedir. Kanlı muharebelerden sonra Malagaya giren asiler şimale doğru ilerlemektedir. Donanmada isyan Henüz teyid edilemiyen bir habere göre, hava kuvvetleri kâmilen asilere iltihak etmişlerdir. Diğer taraftan başta Haymekamero zırhlısı olmak üzere bir çok harb gemilerinde tayfaların isyan ederek kumandan ve zabitlerini öldür dükleri haber verilmektedir. Deniz ve hava kuvvetlerinin çarpışması Oran 22 (A.A.) Hükumete sa clık dört îspanyol harb gemisi, dün Ce utayı bombardıman etmiştir. Şehrin bataryaları, bu bombardımana mukabelede bulunmuştur. Kesif bir topçu düellosun dan sonra gemiler çekilmiştir. Saat 14 te bir tayyare Ceuta üzerine gelerek şehre bombalar atmıştır. Asiler, İspanyol Fasının her tarafm da vaziyete hâkim bulunmaktadırlar. Fransa hükumeti, hudud boyundaki kuvvetlerini arttırmıştır. Son günlerde fazla sıcaklar yüzünden deniz banyoları yapanlar çoğalmıştır. Halkın birçoğu, masraf olmaması için plâjlara gitmemekte, açıkta denize gir mektedir. Denize girenlerin birçoğu da yüzme bilmedikleri halde derinlerde de 4 ise, bugün Kadizi bombardıman eden üç nize girmekte ve açılmaktadırlar. Bu General Von Schlieffenin Fransaya luk eder. Moltke. seferberlik esnasın harb gemisinin batırıldığını bildirmekte yüzden kaza geçirenler, boğulanlar çok karşı tatbik ettiği harekât plânı 1904 daki hatalarm. bütün harbin devamındir. tur. Dün de şehrimizde üç kişi daha bo 1905 seneleri için muvafık olmakla be ca telâfisi kabil olamıyacağını söyler. Madrid sokaklarında raber 1914 senesine uyamazdı. 1914 te. Sevkulceyşî gayelerle inşa edilen de ğulmuştur. Bunları sırasile yazıyoruz: musademeler Fransız kuvvetlerinin, Lorraine mınta miryollar şebekesinin fevkalâde bir Sazlara takılarak boğulmuş ka sında toplu bir hücum yapmasına inkişafa mazhar olduğunu gördüğü Berlin 22 (Hususî) D N B ajan Dün saat on ikide Herant, Hampar, kat'iyetle intizar edilebilirdi. General müz şu sırada. bu hakikat, ehemmiyesmm Madrid muhabirinden alınan bir Nobar admda üç arkadaş, Yenikapıdan Moltke, Von Schlieffenin plânında bir tini, kısmen kaybetmiş bulunuyor. telgraf Madrid sokaklarında kanlı mübir sandal tutarak açılmışlar ve denize takım tadilât yapmış. fakat o plândan Seferberlik halinde almacak tedbirsademeler cereyan ettiğini bildirmektedir. atlıyarak yüzmeğe başlamışlar. Bunlar tamamen harice çıkamamıştır. Fakat lerin, düşmanın da bazı tedbirler alaAyni habere göre, D N B ajansının dan Nobar Sandalın baş tarafmdan at bir şefin, diğer bir şef tarafmdan ya cağını düşünerek o muhtemel tedbırMadriddeki şubesine bir mermi isabet etlamış, denize daldıktan sonra bir daha pılan plânı tatbik etmesine imkân ol lerle karşılaştırılması. halihazırda bi miş ve binayı tahrib etmiştir. madığı için, kumandanlık, bu meselemeydana çıkmamıştır. le faydalıdır. Harb vukuunda, her iki de sarsıntı geçirdi. Yeni isyanlar taraf erkânıharbiyeleri tarafmdan gi Nobann denizin dibindeki sazlara taErkânıharbiyenin elinde, düşman rişilecek olan askerî harekâtm da ne Hendaye 22 (A.A.) Dolaşan bir kılarak öldüğü zannedilmektedir. donanmasına faik bir donanma varsa, gibi şeyler olacağını tetkikten geçir şayiaya göre Barcelone garnizonu, isyan düşmanm, ilk darbeye maruz kalması mek faydalıdır. Bu suretle vaziyet Açıklarda kuvveti kesilmiş etmiş ve hükumet yeniden Madridden icab eden gemilerine karşı kat'î mu hakkında oldukça sarih bir fikir edinDün sabah saat yedide Çengelköyüntakviye kıtaatı istemiştir. harebeler açması çok basit olur. Böy mek ve hasıl olabilecek imkânları de oturan ve Sovyet Bankasında memur le olmayıp ta elde, düşman donanma Amerika da filo ydf.ladı bulunan Ermeni milletınden Resan açık sına nisbetle aşikâr surette zayıf bir tahmin etmek kabil olur. Lâkin. yük Vaşington 22 (A.A.) Hariciye ta denize gırmis ve açılmıştır. Bir müd" filo mevcudsa. bu takdirde muhak sek kumanda makamının, nazarî tec rübelere bağlanması ve düşman kar Nezareti, İspanyada bulunan 1582 A det sonra Resanm kuvveti kesilince «im kak bir mağlubiyete müncer olacak oşısında kaldığı zaman önceden hazır merikan tebaasını almak üzere Oklahama dad» dıye bağırmağa başlamıştır. Polıs lan muharebeye sebebiyet verememek lanmış bir plânı tahakkuk ettirmeğe kruvazörüne Cebelüttarıka ve Quincy ler, feryad üzerine hemen sandalla de lâzımdır. Karada, nihaî bir muharebe çahşması kat'iyj'en caiz değildir. kruvazörüne de Saint Sebastiene hareket nize açılarak Resanı baygın bir halde ye girişmek maksud değilse, düşmanKıtaat hazır olur olmaz derhal düşetmek emrini vermiştir. sandala almışlar ve sahile çıkararak bir la karşılaşmıyacak ve onun ilerleme man üzerine sevkedilmelidir. Bunda sine imkân nisbetinde mâni olacak bir ctomobille hastaneye götürmüşlerdir. Kaçan ecnebilerin anlattıkları tarz intihab edilebilir. Buna benzer kaybedilecek bir dakika yoktur. Har Kazazede tam hastaneye gireceği sı ahvalde, denizde takib edilecek metod be karar verilir verilmez muhasamat, Cebelüttarık 22 (A.A.) Shamrock bunun aynidir. Bu hususta da, düşma seferberlik emirlerine tevfikan derhal harb gemisinden karaya çıkan İngilizler lada ölmüştür. le Amerikalılar ve Fransızlar, gördükle Yüzme bilmeden denize girilir mi? nın deniz kuvvetlerini zâfa uğratma başlıyacak ve seferber edilen efradm ğa matuf kat'î bir tedbir tavsiyesine yola çıkması bile beklenemiyecektir. rini şu suretle hikâye ediyorlar: Taksimde Sazlıderede Çarık sokağın imkân yoktur. Çünkü bu fırsatı düş Hududlarda, tüfekler «kendi kendile Malagadan ayrıldığımız zaman şehir, da oturan paçavracı 14 yaşlarında Ali, manın bizzat verip vermiyeceği ma rine patlıyacaktır.» Motörlü kıt'alar ve ateş içinde idi. Sokaklarda kanlar akı dün Dolmabahçede denize girmiş, yüz lum değildir. Şayed, deniz kuvvetleri halihazırda mevcud süvari fırkaları, o yor ve yerlerde bir takım cesedler yatı me bilmediğinden boğulark ölmüştür. muayyen bir plâna göre kullanılırsa, dakikadan itibaren, derhal düşman a yordu. herhalde, kara ve deniz harekâtını bir razisinde müdafaasız bulunan veya leştirmek şarttır. Umumî bir hareket öyle görünen kısımlara hücuma geçeBu fecaiye şahid olmuş alanlar, bir çok Sıvasta ziraî vaziyet yapıldığı takdirde, kruvazör ve deniz ceklerdir. Hoş, bu gibi harekâtın akim dehşetler irtikâb edilmiş, yüzlerce kişinin Sıvas (Hususî) Bu seneki hayvar. altı gemileri harbini de derhal hesa kalması ihtimali de yok değildir. ölmüş ve binlerce adamm yaralanmış ol sergisi Kabak yazısında hususî olarak ba katmak ve gemilerin düşman sa Son harbde, harekâtı askeriye, se duğunu ve bunların arasında birçok ta inşa edilen binada açılacaktır. hillerinde dolaşmalarına mâni olmak ferberlik ilânından sonra on beş güne kadın bulunduğunu ilâve ediyorlar. Bu Vilâyet ziraî vaziyeti ümidin fevkinde üzere derhal bir memnu mıntaka çiz yakın bir müddet başlamamıştır. mek lâzımdır. Bu mıntakamn içine gi müddet şimdi azaltılabilir. Ancak, Asiler Madride yaklasıyorlar iyi bir vaziyettedir. İdrak edilmekte olan ren her gemi, bitaraf bir gemi de ol vâsi mikyasta harekât seferberlik ta Londra 22 (Hususî) Gece geç va yeni yıl mahsulü bol ve bereketli bir sa, derhal batırılır. mamen bittikten sonra başlamalıdır. kit alınan haberlere göre General Mol haldedir. Maksadım, harbin inkişafını mufas Hava kuvvetleri için de ayni şekil lanın kumandası altındaki asiler Madrisalan tasvir değil, filSn veya falan haSomada elbisesi tutuşan ler vardır. Bahsetmek istediğim, har reketin nasıl yapılacağma dair umumî din 45 mil yakınma varmışlardır. Asile bin bidayetinde ordunun ve donanmabir yavru rin diğer iki kolu da payıtahta yaklaş nın ayrılmaz parçalarından sayılan şekilde bir fikir verebilmektir. Müsellâh kuvvetin müteaddid çekli maktadır. Soma (Hususî) Göçmenlerden tayyareler değildir. Hava üstünlüğünü olduğu gibi, bunun muharebeye işü Hükumet bu akşam birçok kumandan Nevruzun dört yaşlanndaki oğlu Hilmi elde etmek üzere metodlu bir tarzda raki de müleaddid taızdddu. Hnkib lan ordudan ihrac etmiştir. Harbiye Na sokakta oynarken sebebi hâlâ bilinemi kullanılması icab eden hava kuvvet kuvvetlerin birbirini ezmeğe çalıştığı lerinin ekseriyetini kasdediyorum. yen bir şekilde elbiseleri tutuşarak yanzırı da istifasmı vermiştir. Kara kuvvetleri gibi, hava kuvvet bu muharebeler nekadar müthişse, Diğer bir habere göre, Madrid civa mağa başlamış, ve çocuğun feryadı üzeleri de harekât plânile inkısam ettiril milletlerin çektiği ıstırab da o kadar rında cereyan eden muharebeler esna rine mekteb hademesi Şaban yetişerek meli ve bu kuvvetler. karada ve de derin. o kadar büyüktür. Ordular ve yavrucağı büsbütün yanmaktan kurtar • sında General Molla ölmüştür. nizde mes'ul olan şeflerin emrine ve milletler, her an böyle bir imtihana çemıştır. rilmelidir. Aksi takdirde müttehid bir kilmek vaziyetindedirler. Ordular ve Komünist sefleri kaçtılar Kaba etlerinden ve karnından fena harekete imkân kalmaz ve herşey milletler, her an, camianın selâmeti Bayonne 22 (A.A.) îspanyol namına kuvvetlerinin heyeti mecmu halde yanan Hilmi tedavi altına alınmış müttehid harekete vabestedir. Julis vapuru, 13 komünist şefini hâmilen Seferberlik plânınm, harekâtı aske asını seferber etmeğe amade bulun sa da hayatı tehlikede görülmektedir. Sabastienden kaçarak buraya gelmiştir. riyeye esas teşkil edecek olan talima mahdırlar. Sılâhlar ve mühimmat müsadere edilmiş Bitti tı son derece mühim vazifelere taal Bir memurun beraeti ve komünist şefleri, daima Fransız ma Samsun (Hususi) Bafra müstantikamlarının emrinde bulunmak üzere, ser ği bulunduğu sırada kendisine isnad ebest bırakılmıştır. dilen bazı hususlardan dolayı mahkum edilmiş olan Mustafa Hilmi Conturun, mahkeme Olimpiyada gidecek Suriyeli bu defa Samsun Ağırcezaneticesi eski sinde yapılan duruşma sporcular mahkumiyet hükmü kaldırılmış ve Suriye namına Berlin Olimpiyadlarına kendisinin beraetine karar verilmiştir. Hududlarda tüfekler kendiliğinden patlıyacak Ordular ve milletler, camianın selâmeti namına, kuvvetlerini seferber etmiye hazır olmalıdırlar Eyüb Sultanın hükumdarlığı merıkada yüksek tahsilini bitirmiş ve İstanbul hakkında orijinal bir tez hazırlamaya koyulmuş olan yurddaşlardan biri bilvasıta bana müracaat etti, on iki tarih sorusu yaptı. Türk olmamakla beraber Türk mekteblerinde de okumadığı ve bütün tahsil hayatını Amerikada geçirdiği anlaşüan bu yurddaşm 12 sorusundan birini «Eyüb Sultanın hangi tarihte hükümdarlık ettiği» teşkil ediyor. Eyüb Sultan ve hükümdarlık?.. Birbirile münasebeti olmıyan bu iki mefhumu Amerikadaki yurddaşın kafasında birleştiren, şüphe yok, ki sultan kelimesinin şarkta ekseriyetle hükümdarlara izafe edilmekte bulunması olmuştur. Ekseriyetle dedim. Çünkü şarkta, hatta bugün, hükümdar olmadıkları halde sultan unvanile anılanlar vardır. Eski zamanlarda ise bu kelime, yırtık hırkalı dervişlere bile kuyruk yapılırdı. Amerikada okuyan bir gencin bu noktaları bilmemesi, ve Eyüb Sultanları, Karacaahmed Sultanları, Tezveren Sultanları tacütaht sahibi bir şahsiyet sanması çok görülmez. Fakat benim dikkatim bu münasebetle başka bir keyfiyet üzerine çevrildi: Ebu Eyyubiensarînin tarihî hüviyeti hakkında Amerikadan buraya, bizim Cumhuriyet gazetesine kadar sual gönderilmesi o çok münevver diyarda bu gibi basit bilgileri temin edecek kaynakların yokluğunu ve hiç olmazsa kıtlığını gösteriyor. Halbuki bizde, bizim memleketimizde Amerikanın bütün bellibaşlı şahsiyetlerini öğretecek vasıtalar hiç te az değildir. Amerikanın tarihini ve coğrafyasını bir Amerikalı kadar incelemek elimizdedir. O kıt'ayı keşfedenlerden tutun da bugün idare edenlerine kadar bütün ünlü adamlannı, ülke ülke vukua gelen tesalübleri ve istihaleleri, küçük büyük ortaya konan keşifleri dılediğimiz zaman tesbit ve tasnif edebiiriz. Zannetmem ki Amerika için gene Amerikalılara hallettirilecek bir müşkülümüz çıksın! Acaba Amerika, bize veya herhangi bir Avrupa milletine taalluk eden umumî bilgilerde niçın geri?.. Bence bu sualin cevabı Monrüe kaidesind<» hulunarathr Amerika Amerikalılarındır diyen Yeni Dünya halkı, bilgılerınin de yalnız Amerikaya münhasır olmasmı istemiş olsalar gerek!.. Eyüb Sultanın hükümdarlığını bahse mevzu yaparken hatırıma Karaköy köprüsünün meşhur Sultanası geldi. Toprağı bol olsun. İsrail kızlarının iş bilenlikte pek ileri gidenlerinden biri olan bu zeki kadın köprü üstünde bir emanetçilik tezgâhı kurmakla mühim bir yenilik göstermiş ve tek bir ter tanesi dökmeden günde on beş lira kazanmanın yolunu bulmuştu. Bol para gitgide ona bir gurur getirdi, adının sade bir tabelâda görünmesini haysiyetile, daha doğrusu servetüe mütenasib bulmamağa başladı ve dükkânının üstüne komşularınm kahkahalan arasında büyük bir resmini astı. Kuvvetli rö tuşlara rağmen güzelleşememiş olan bu resmin altında kırk iki punto ile Sultana yazılıydı. Acaba o günlerde köprüden gelip geçen Amerikalılar, Sultanayı da dişi sultan manasına alıp bizim aksak emanetçiyi imparatoriçe sanmışlar mıydı?.. Bolu muallimlerinin faydalı toplantıları iştirak edecek olan Suriyeli gencler dün şehrimize gelmişlerdir. Suriyeli sporcular V'ali muavinini ziyaret etmişler ve akşam Berline hareket etmişlerdir. Avrupada muvaffak olan bir talebemiz tstanbul Hukuk Fakültesini bitir dikten sonra tahsiline devam için Fransanın Strazburg şehrine giden genc lerimizden Fuad Kepenek, Türkiyede Azlıklar, mevzulu yazdığı hukukî tezi mümeyyiz heyet önünde parlak bir surette müdafaa ederek kabul ettirmiş tir. Avrupa ilim ocaklannda muvaffakiyetler kazanan Türk genclerine katıl dığından dolayz Fuad Kebeneği sami mivetle tebrik ederiz. kendisine bakacak olan aç erkek gözlerinin karşısında kadınlık hicabının rencide olacağını anlıyordu. Tiksindi, içeri girmekten vaz geçti. Ayaklarının dibinde bekliyen Pırlantaya hitab ederek mah zun bir sesle: Gel dedi, bizim yalnızlığımız ve uğursuz evimiz buradan daha iyi. Gel gidelim, seninle başbaşa kalalım. Geri döndü kazinonun yanmdaki küçük bir mahalle kahvesinde askerler üstüste oturmuş, vücudleri ileri doğru iğilmiş, ney çalan eski bir mevleviyi dinlı yorlardı. Bu Anadolu çocukarı, kendi kavallarını andıran bu musiki ile mestolrr.uşlardı. Ney inliyor, ağlıyor, titriyor ve her nağmesi Sanihanın kalbine, kalbinin ta içine saplanıyordu. Genc kadın, azab ve işkence çeken bir yürekten taşan bu yanık feryadlarda sonsuz bir hicran duydu. Çocukluğunda Yüksekkaldırımın başındaki Beyoğlu mevlevihanesindeki âyin lerde dinlediği musikiyi hatırladı. Arasıra cuma günleri babasile oradan geçer lerken Mevlevihaneye girerler, âyini seyrcderler, ney dinler çıkarlardı. Çocukluğunu hatırladı, boyunları bükük, kolları Olimpiyad meşalesi yolda Berlin (Hususî) Atina Belediye Reisi Koçiyas göndermiş olduğu bir telgraf ta meşalenin Yunan payitahtından uğurlandığını ve saat 6 da kiliselerin çan sesleri arasında Livadyaya vardığını bildirmistir. Bulgaristan, Yugoslavya ve Macaristan atletleri meşaleyi taşımak için hararetle hazırlıklarda bulunmaktadırlar. Mütenakıs haberler Londra 22 (Hususî, geceyarısından sonra) Son dakikada îspanyadan iki mütenakıs telgraf alınmıştır. Hükumet tarafmdan verilen bir habere göre, hükumete sadık kalan kuvvetler Sansebastiyeni istirdad etmişlerdir. Asiler tarafmdan verilen ikinci haber Bolu (Hususî) Vilâyet muallimleri Halkevi salonunda haftanın muayyen Gelenbevi okulunda Ali Rıza Olcaygünlerinde muntazaman toplanmaktadırlar. Bu toplantılarda meslekî konuş toya: malar yapılmakta ve önümüzdeki ders yılı için kararlar verilmektedir. Mehmed Akifin o beliğ şiiri 1921 de Yukarıki resim muallimleri bu toplantüarın birinden çıkarken Halkevi vazılmıstı. M. T. T. binasının önünde toplu bir halde göstermektedir. iki yana açılmış, elleri bileklerinden kırılmış gibi aşağı doğru kıvrılmış, yalınayak c:lâh tahtalar üstünde dönen mevlevileri hatırladı... Bu çocukluk hatırasından sonra hafızasında İstanbul, sevgili, tstanbul canlandı ve içinde büyük, ölçülmez bir hasret, bir îstanbul iştiyakı duydu... Sonra, birdenbire koşmağa başladı. Başörtüsünün içine dolan ve mantosu nun eteklerini uçuran rüzgârla mücadele etmek için başını önüne iğmiş öyle ko şuyordu. Otelin kapısının önünde sokağı aydınlatmak için belediyenin diktiği petrol lâmbasmın tahta direğine yaklastığı zaman arkasından koşan Pırlanta hiddetli havlamalarla ileriye atıldı ve bir ada mın bacaklarına doğru saldırdı. Ahenkli bir ses bağırıyordu: Mendebur kelb, defol! Sesin sa hibi köpeğe bir de tekme salladı. Cam yanan Pırlanta viyaklarken Saniha: Pırlanta gel buraya, diye köpeğini çağırdı. Köpeğin saldırdığı adamla Saniha petrol lâmbasının dibinde karşı karşıya geldiler. Genc kadın, adeta memnun ve neş'eli bir sesle: Siz miydiniz Ercümend Bey? Nasılsmız efendim> diye sordu. Ercümend biraz şaşırmış bir halde elini kasketinin güneşliğine kaldırdı, sonra kendini top lıyarak alay kumandanınm karşısında imiş gibi, dimdik vaziyet aldı, ökçelerini birbirine vurarak selâm verdi. Arkasın dan da hemen iğilerek: bir korudan süzülen ışıklar gibi tatlılaştı. Genc zabit, bir şeyler söylemek istedi, fakat sustu. Genc kadın birşeyler söylemek istedi. Fakat o da sustu. Çünkü Ercümend, ruhunun bütün hakikî benliğile, ruhunun bütün hicranile kendisine bak makta devam ediyordu. Birdenbire Saniha, varlığının tatlı ve Affedersiniz hanımefendi, dedi. si sıcak bir ışığile aydmlandığını ve bu nu , z' görmemiştim. Köpeğinizin canmı yak run kendisini baştan aşağı sardığını duy.; du. Mukavemet imkânı olmıyan bir şeftım galiba... Arkasından da müstehzi bir eda ile kat hamlesi genç kadını delikanlıya doğru sürdü. Kollarının arasına atılmak ve ilâve etti: ona: Hayatta yapyalnızım, hicranlıyımt^ derdliyim. Alınız beni, sizinim. Demek üzere idi. Fakat Ercümend, '• hiçbir şey söylemeden, selâm bile verme j den birdenbire yürüyüb gitti. j Saniha, fenerin dibinde kaldı, gözleri kamaşmış gibi hiçbir şey göremiyerek, hiçbir şey düşünemiyerek olduğu gibi duruyordu. I Onun gözlerini kamaştıran bu sefil ve isli fener mi idi? Tahta direğe dayanmak ve etrafı kapkaranlık gören göaierini kapamak MC ~ buriyetinde k«J<lı. lArkası vari H: M. TURHAN TAN 'Cumhuriyet,, in tefrikasi: 15 Abidin Daver DAV'ER Kazino, bu saatte gerçi kadınların oturabileceği uygun bir yer değildi amma her ne olursa olsun, orada yalnızlıktan, yalnızlığın verdiği korkudan kurtulurdu. İçeride insanlar vardı, sıcaktı. Şüphesiz, tuhaf hikâyeler anlatıyorlar, şarkı söylü yorlar, konuşuyorlardı. Hulâsa orada hayat vardı ve nihayet hayat demek te belki birkaç kişinin bir arada bulunması, beraberce yiyip içmesi, konuşup gülüşmesi ve kendini emniyette görmesi demekti. Sonra, şu anda mutlaka Sühanın yanmda bulunmak, onun kuvvetli kolları, geniş omuzları ve neş'eli yüzü ile yalnızlığa ve korkuya karşı kendisini himaye ettiğini görmek istiyordu. Fakat, kazinoya varınca camlı kapılarını kapalı buldu. Bir dilenci kadın gibi pencerelerden bakarak içeri girmeğe ce Baret edemedi. Bir perşembe akşamı idi. Kazino kalabalıktı. Bir tarafta hem ud çalıp hem şarkı söyliyen zavallı bir amanm nağmelerile tavla şakırtıları, yüksek sesle cereyan eden muhavereler, kahka halar birbirine karışarak garib bir gürültü halinde kulaklarına doluyor, genc kad;nı sersem edıyordu. Bir köşede Ali Dayının sırıtkan ve şişman yanaklarını gördü. Kocasile karşı karşıya oturmuşlar, nargile içerek konu şup gülüşüyorlardı. Yarısı muhakkak kafayı çekmiş olan bu erkeklerin arasmdan geçip onların yanma gitmek kolay bir iş değildi. Bu cesareti gösteremiyeceğini anladı. Hem şimdi bu erkek kalabalığı, bu taşkm neş'e, bu fazla aydınlık ona çirkin ve bayağı geliyordu. O kadar ki hatta kocasının yanında bile burada yapyal nız kalacağını, hissediyor, yiyecek gibi Eğer üzerime saldıran köpeğin, sizin meşhur Pırlantanız olduğunu biheydim, bacaklarımı istediği gibi dişlemesine müsaade ederdim. Saniha, lisanını bilmiyormuş, ne söylediğini anlamıyormuş gibi hayretle ona bakıyor ve düşünüyordu: Niçin alay ediyor, niçin? Mademki o da benim gibi hayatta yalnız ve derdlidir, niçin? Bakışları, isli lâmbanın loş aydınhğı içinde birbirini buldu. Ercümendin âsi ve cür'etkâr yüzü birdenbire ciddileşti vc koyu yeşil gözlerinin bebekleri, yağmurlu sonbahar akşamlarında gün batarken