13 Temmuz 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

13 Temmuz 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

13 Temmuz 1936 CUMHURİYET SON TELEFON UAB TELCRAF ERLEC VC TELSİZLE ' Italya, Brüksel konferansına iştirak etmiyor Roma, Almanyanın bulunmıyacağı bir konferansın faydasız olacağını söylüyor IBastarafı 1 inci saTıi/ede] Dün Hariciye Nazın M. Delbosun Fransanın Londra sefirile yaptığı bir görüşmede İngilterenin vaziyeti mevzuu bahsolmuştur. Rivayetlere göre, İngilterede iki cereyan vardır. Bu cereyanlardan biri Al manya ile her türlü konuşmayı keserek Fransa ile ittifak akdidir. İkinci cereyan ise Almanya ile müzakereye devam edilmesi lehindedir. tahakkuk etmiş olduğu burada bilhassa kaydedilmektedir. Halihazırdaki İtalyan vaziyetinin §u olduğu anlaşılıyor: 1 Italya Avrupanm tensikına an cak mutlak bir müsavat esası dahilinde iştirak edebilecektir. 2 İngiliz Fransız anlaşmasının hükümsüz olduğu ilân edilse bile, İn gilterenin Akdeniz hakkında yapmış ol duğu diğer anlaşmalarm ipkası İtalyanın bu ihtirazî kaydini muhik gösterecek mahiyettedir. 3 Maamafih bu ihtirazî kayid Alman ve İtalyan siyasalannın ahenkleş tirilmesi arzusuna tekabül eder gibi görünmektedir. M. Hıtlerle M. Şuşnig arasında teati edilen mektublarda Almanyanın Avus turya işlerine karışmıyacağının temin edilmiş olması, İtalyayı kendi manfaati hiâfına olarak Almanyanın oyuncağı olmak endişesinden kurtarmıştır. 4 Lokarno yerine, büyük devletler tarafından yapılacak bir pakt ikame etmek hakkındaki şayiaları teyid eden bir malumat ahnamamışsa da bu fikir, Ro mada bugün esen havaya göre varid teIâkki edilmemektedir. A l m a n y a y a 12 adada tayyare üs sü verilîyormuş [Baştarafı 1 inci sahifedei haklı olduğunu ispat etmekte dir. Artık Boğazlann tahkimi Akdeniz sulhunun mesnedi olacaktır.» Proiya gazetesi de «Akdeniz anlaşması endişesile İtalyanın Sicilya île Cezayir arasındaki Pandelazya adasını tahkim et tiğini yazdıktan sonra Milletler Cemiyeti azası olmak sıfatile 1talyanın, Akdeniz mukavelesine iştirak eden Türkiye ve Yuna nistanla evvelce yaptığı dostluk mukavelelerini bozacağı haberine inanmak istemiyoruz. Çiinkü bu muahedelerde İtalyanın da manfaatleri vardır ki İtalyan politikasının ciddiyetine inanınz. Söylendiği gibi İtalyanın nazarî tehlikelerden kuşkulanarak bir mukabele yapmasma sebeb görmüvoruz.» demektedir. Eleftron Vima, Fransanın Akdenîz anlaşmasının hüküm süz olduğunu ilândan sonra anlaşmanın Yunanistan için de mevcud olmıyacağını, Yunan. efkârı umumiyesinin bir İngilizttalyan mukarenetini temenni eyledigini, bu sayede Balkanlarda sulhun istikrar bulacağını ve bu suretle Yunanistanın tngiltere ile ttalya arasında müşkül vaziyette bulunmaktan kurtulaca eını vazmaktadır. Edebiyat Romanda bütün insan İHEM Peyami Safa însanın tek olarak veya çokluk ha linde; içeri veya dışan, bütün ruh ve hayat kımıldanışlan beşeridir. Bu zengin şuur ve hareket âlemini parçahyarak romanın mevzuunu sadece insanın «daha az içtimaî» olan iç faciasına hasretmek, romancıyı, «beşerî roman» muharririnin korktuğu tarafgirliğe götürür ve insanı dışarı hayata bağhyan büyük teli, içti maî telı koparır. İçtimaî teli kopmuş insan, yahud in sanın «daha az içtimaî» tarafı nedir? Ferdin şahsiyeti dediğimiz şey, öteki ferdlerle temasının, yani içtimaî fonksi yonunun bir neticesi ve bir muhassalası olduğuna göre insanın «daha az içtimaî» tarafı, beşerî şahsiyetini bırakmış, in sıyaklarile başbaşa kalmış, düpedüz hayvan tarafıdır. Romancı insanın bu tara fını anyacak olursa ciğeri, midesi ve işkembesile karşı karşıya kalacaktır. Hayır! İnsan bir cemiyet hulâsasıdır vc onun ferdiliğini ıçtimailiğinden ayır mağa kalkmak, nafile bir tecrid ameliyesi içinde, onu yalnız mantıkla parçala maktan başka netice vermez. Hakikatte «sendikacı» yı anlatan romancı, sendika hareketini de beraber ifade etmiş olur ve birini ötekinden ayırmak teşebbüsü, isimlc sıfat arasındaki farkı tayin eden bir gramer tahlilinden başka hiçbir netice vermez: Kavgacıyı kavgadan ayırarak anlatmak imkânı yalnız böyle bir tahlile münhasır olduğu gibi. Ferdiyetçi romanın karşısında mevzi alan cemiyetçi roman da ayni sebebler den dolayı ve onun kadar yanm bir gö rüş ifade eder. Sendika, yahud grev hareketini mevzuuna kabul edip te sendi kacıyı veya grevciyi gÖrmiyen bir roman da, ne romandır, ne de beşerî. «Ferd» ve «cemiyet» tabirlerini bırakarak insanı içinden ve dışından gören roman tasnifine girecek olursak psiko lojiye hareketten ve vak'adan fazla haysiyet vermek zaruretini hissederiz. Sinemanın inkişafmdan sonra ruh haletlerinin dışarı görünüşlerle ifadesi san'atı romandan filme geçiyor. Romanın işi, sinema objektifinin nüfuz edemediği ruh man zaralarını ve kımıldanışlarını iç müddeti ve akışı içinde zaptetmektir. Fakat buna «ferdî» değil, mutlaka bir sıfat lâzımsa «derunî» roman demek mümkündür ve tenhada da, yığmlar arasında da bu derun, bu iç, bütün ferdiliği ve içtimailiği daima birbirini tamamhyan insanın bü tününü ve bütün insanı ifade eder. a NALINAİ MIHINAİ Uç asır daha! talya Habeş kavgası Akdenizin ma • < vi ufuklarını kararttığı zaman, İngili tere, İngilizlerin «Home Fleet» dei dikleri, Anavatan filosunun büyük bir kıs| mını Akdenize gönderdi. 42,100 tonlukJ 32 mil süratinde ve 8 tane 8 lik taşıyan Hud muharebe kruvazörü, dünyanın en büyük harb gemisi ve arkadaşlan kemali azametle Akdenize gelerek muhteşem Kuvin Elizabetlerin yanına demirlediler. Avustralyanın yepyeni kruvazörleri, Uzak Şark filosunun denizüstü ve denizaltı gemileri, hep İskenderiyeye üşüştüler. O kadar ki Mısırın bu güzel ve geniş lima nı, İngiliz gemilerini almaz oldu. Dünyanın en kuvvetli donanması, benim gibi harb gemileri meraklılarının ağzının suyunu akıtan güzel ve heybetli teknelerile İskenderiye sulanna sıralandılar. Afrikanın bu mamur köşesi, bir Skapa Flov olmuştu. Denizler melikesi İngilterenin bütün kuvvet ve satveti, Akdenizin mavi sulan üstünde ihtişamla yatıyordu. ingiliz politikacılan, Trafalgarda Fransız ve İspanyolları, Ebukirde Napoleonun gemilerini, Sivastopolda Çarın kuvvetlerini tepeliyen, Akdeniz misakı feshedilse bile... Berlin 11 Alman mehafili, Fransanm Akdenizde İngiltere ile yaptığı karşılıkh yardım misakmı feshetmesinin İtalyayı Brüksel içtimalarına iştirake sev kedeceğini şüpheli görmektedirler. Almanya ile iktısadî ve ticarî münasebetlerı artırmak üzere Berlıne gelmiş olan Kont Volpi İktısad Nazın M. Saht ile müzakerelere başlamıştır. Bu müzakerelerin yakın bir zamanda bir anlaş» ma ile bıtmesı muhtemeldır. Halihazırda ttalyanın vaziyeti Roma 12 (A.A.) Lokarno dev letleri konferansına iştirak için vaki olan davet İtalyanın cevab vermesinden ev vel Avusturya Alman anlaşmasının ı»nnmıiMmn!HiniintllUHnillllfllillllllllllillllHIUHNiiNM Mançurideki hâdise Sıcaklar müdhis Sovyetler, yakalanan dört Japon zabitini iade edecekler Moskova 12 (A.A.) Dış Işleri Halk Komiserliği, Japon elçisi M. Oh tanın 1 temmuzdaki iltimas talebine ce vaben, Mançuri istasyonu civannda 28 haziranda Sovyet arazisinde tevkif edilen 4 Japon süvari neferinin geri verilmesi içm mahallî makamlara emirler verilmiş olduğunu bildirmiştir. Bu hususta yapı lan tahkikat, bu dört askerin bilmiyerek sınırı geçtiklerini tesbit etmiştir. Ontarioda 50 kişi öldü, Serezde hararet 41 deTimes «Rus siyasetinin receyi buldu iki cepheli olmasından Londra 12 (A.A.) Ottawadan korkuluyor» diyor gelen haberlere göre, Ontario eyaletinde sıcaktan ölenlerin adedi elliyi geçmiştir. İngiltere, Rusyadan hâlâ endişeli! Yunanistanda sıcaktan mustarib Akdeniz misakı hükümden düşüyor mu? Atina 12 (Hususî) Geçenlerde Yunanistanda devam eden sürekli yağ murlardan sonra şimdiki sıcaklar basja mıştır. Dün burada hararet derecesi gölgede 35 idi. Serezden gelen bir telgrafta o cıvarda sıcağın daha şiddetli olduğu ve gölgede hararet derecesinin 41 i bulduğu bildirilmektedir. Atina 12 (A.A.) Gazeteler, zecrî manevraları tedbirlerin kaldırılması dolayısile Ak Atina 12 (Hususi) Yaz menavra deniz mukabil yardım misakmm hü kümden düşmüş olduğu mütaleasını larının ikinci kısım programım tatbik serdetmektedirler. etmek üzere Korfo adasına giden do Yunanistan 80 tayyare alıyor nanmanm bu hafta sonunda Argosto Atina 12 (Hususî) Yunan yük lion limanında bulunacağı Bahriye Nesek müdafaa meclisi, 80 tayyarenin si zaretine gelen telgraflardan anlaşıl maktadır. pariş edilmesini karar altına almıştır. Manevraya iştirak eden gemilerden Chiappe tekrar meb'us birçoğunun temizlenmesine ihtiyaç göoluyor rüldüğünden manevranın mütebaki kıs Paris 12 (A.A.) M. Chiappe, Parisli mı birkaç gemi ile yapılarak diğerleri bir meb'usun ölümü dolayısile münhal tersaneye girmek üzere ay sonunda olan meb'usluğa namzedliğini koymayı Faler limanma gelecektir. kabul etmiştir. Yunan donanmasının Davis kupası maçları Zagreb 12 (A.A.) Davis kupası tenis maçının Avrupa mıntakası finali: Çiftler: Von Cramm ile Haenkel (Al manya), 8/6, 4/6, 4/3, 4/6, 6/3 Mite ve Kukleviç (Yugoslavya) yı yenmişler dir. Yunan bütçesinde açık var Sovyet Amerikan ticaret anlaşması Atina 12 (Hususî) Son günlerde bütçe masraf kısmmın 200 milyon drah mi fazlalık göstermesi üzerine hüku met, liderler meclisini içtimaa çağır mağa karar vermiştir. General Metaksas bu toplantıda bütçe açığını tetkik için bir encümen intihab edilmesini istiyecektir. Moskova 12 (A.A.) Dış İşleri ko ediyor miser vekili M. Krestinski ile Ameri kan Birleşik devletleri maslahatgüzarı Londra 12 (A.A.) Müstemlekât Ba M. Henderson 13 temmuz 1935 te Sov kanlığının verdiği bir habere göre, Fi İşte iki kıt'a üzerine ata binmiş şe yetler Birliğile Amerika Birleşik dev listinde, şimal mıntakasında ufak bazı kilde oturan müheykel ve muazzam letleri arasında imzalanmış olan ticaret Rusyamn arzettiği manzaranın umumî anlaşmasım bir yıl daha temdid eden yeni karışıklıklar olmuştur. bir tarifi budur. Bugün ise bu devletin notalar teati etmişlerdir. italyan Yunanistan dostluk on sene evvel bütün dünyaca nefretle Valancede yeni hâdiseler muahedesi feshedilecek mi? anılan murahhasları dünya meclislerinAtina 12 Avrupa, bilhassa Akdeniz de şerefli mevkilerde oturmaktadırlar. Valence 12 (A.A.) Röververle mücehhez ve hüviyetleri meçhul bir takım meselesinin aldığı son şekil üzerine 1 Bugün Montröde mühim rollerden birikimseler, dün gece saat 23 te Valance talyanın kendi aleyhinde mütekabil ta ni oynamakta bulunan Rusyanın ge radyosu neşriyat salonuna girerek mez ahhüdlere girmiş devletlerle evvelce çirmiş olduğu istihaleler de şayani tetkur salonu adeta askerce işgal etmişler akdettiği dostluk ve bitaraflık muahe kiktir. Fakat Montröde arzetmekte olve bu yüzden ciddî hâdiseler olmuştur. duğu manzara hâlâ esrarlı gibidir. Muhafızlar, mutaarrızlan püskürtmeğe desini feshetmeğe karar verdiği haberi Hakikati hal şudur ki Rusya hâlâ temuvaffak olmuşlardır. Radyolar dinli burada hayretle karşılanmıştır. • dafüî vaziyettedir. Bugün kuvvetlidir. yenleri tatmin için birçok defalar millî İtalyanın Yunanistanla mevcud dost Fakat birkaç sene sonra kuvvetli ola marşı çalmışlardır. luk ve bitaraflık muahedesini feshede cağı kadar değil. 1931 veya 1932 de JaGece sokaklarda bir takım nümayiş ceğine siyasî mahfillerde ihtimal ve ponlar Vlâdivostoku isteseler, alabilir ler olmuştur. rilmemektedir. lerdi. Yaralanan kimse yoktur. Fakat şe Bugün ise harb çıkacak olsa Japonİzmir Vilâyetinde kuduz hirde büyük bir asabiyet hüküm sür ların Mançuriyi bile muhafaza edebilemektedir. vukuatı artıyor cekleri şüphelidir. Rusya birbirile uyuYunan erkânıharbiye reisi İzmir (Hususî) Şehrimize gelip te şamıyan Avrupada hâkim olmak ve Atina 12 (Hususî) Erkânıharbiye kuduz tedavisi için Sıhhat müdürlüğün şarkta da Japonyayı gölgede bırakacak reisliğine tayin edilen ve bir müddet deki hususî müesseseye müracaat edenle bir seviyeye yükselmek için uğraşıyor. tenberi hasta bulunan General Papa Başlangıcında dünya inkılâbını ıstihsayısı günde 70 80 i bulmuştur. gos nekahet devrini geçirmek üzere iki daf eden komünist rejimi. bu hâkim vaay mezuniyet almıştır. Şimdiki reis Ge Anlaşılıyor ki, sıcakların artması, civar ziyet elde edildikten sonra acaba ne şeneral Hasapidis yakında yaş tahdidi kaza ve vilâyetlerde kuduz hayvanların kil alacaktır? Bu dakika için belki böykanunu mucibince tekaüdlüğe sevkedi da artmasını intac etmiştir. Mücadele a le bir tehlikeden korkulmıyabilir? Falecektir. kat Rusya bir gün gelip te Avrupa ve çılması için teşebbüsatta bulunulmuştur. Filistinde hâdiseler devam IBaitarafi 1 inci sahifede] «Bugün milletler arasında itimad. hissedilmekten ziyade sözde kalan bir vasıftır. Sovyetler İttihadı ise daha ziyade müşterek bir takdir cemiyetin,e benzer. Fakat şurası da muhakkaktır ki bugün Rusya, aç, karmakarışık ve yoksul bir memlekette boru öttüren bir devlet değildir. Yanhş başlangıçlardan, hatalardan lüzumsuz övünmelerden ve birçok dedikodular arasından şayani hayret derecede kısa bir zamanda bi rinci sınıf bir devlet çıkmış bulunuyor. Rusya, bugün beynelmilel politika âleminde birinci derecede ehemmiyeti olan bir devlettir. Atlantikten Pasifike, Donmuş denizlerden Pamirlere kadar imtidad eden hududları içinde açtığı ehli salibkâri ekonomik cidal saye sinde harble ve ihtilâllerle parçalanmış, yoksul hale düşmüş bir memlekete zaman zaman iyi tevzi edilemiyen bir bolluk getirmiştir. Rus orduları sulh za manında bir milyonu mütecaviz askeri silâh altında bulundurmaktadır. İhtiyat kuvvelterinin namütenahiliği darbımesel halindedir. Hava kuvvetlerinin azameti ise sadece örtüldüğü esrar perdesi ardında kalan bir şey değildir. Tabiî kaynakları, arazice büyüklüğü ile mütenasibdir. Rusya, Siberyia ve Asya ülkelerinin tarihte birinci defa olmak üzere fennî olarak ve devlet hesabma inkişaf ettirmektedir. Dünyanın altın menabiinin üçte birine sahib olduğu söylenmektedir. Maddî bakımdan hiç kimseye muhtaç vaziyette değildir. (170) milyonluk nüfusunun artırılması için de mütemadi propaganda yapıl maktadır. Memlekete avdet eden refahIa belki komünizmden devlet sosyaliz mine doğru bir gidiş başlamıştır. omanın mevzuu insandır. Bunda kimse tereddüd etmiyor. Fakat kımi bu beşerıliği tek adamda, kimi de kalabalıkta aramak davasındadır. Romancı insanlığın şartını hangisin de, ferdin ruhunda mı, cemiyette mi yakalıyabilir? İşte bir sual ki başka memleketlerde de sorulup duruyor ve işte bir sual ki daıma yanhş sorulup durmuştur. «Roman» adlı kitabın muharriri François Mauriac, romanın beşerî vasfında ısrar eder. Fakat ona göre bu vasıf an cak ferdde bulunabilir. Geçen gün okuduğum «Beşerî Roman» isimli yeni bir makalesinde gene bu mevzuu tazeliyerek: «Bugünkü yığmların büyük hareketleri ne rağmen, diyordu, romancı her za mankinden ziyade kendi işine sadık kalmalıdır, ki bu iş, ne sendika ve grev hikâyeleri anlatmaktır, ne de bilmem ne biçim kollektif bir lirizme kendini bırakmak tır, fakat sosyal ihtilâflann anaforu içinde hepimizin, teker teker yaşadığımız drama kendi ifadesini vermek, her ferdin zavallı hikâyesini bulmaktır. Romancıya alâka veren şey sendika değil, sendikacı olmalıdır. Kollektivite lehine herkesin feda kârlık ettiği bir devirde moralist bir ro mancının işi, bizde daha az içtimaî olan, süriiye katılmıyan, hiçbir cıhete sapmı yan ve ancak kendi kanununu tanıyan tarafımızı ifade etmektir. Bir işçi edebi yatı, işçi edebiyatı olduğu nisbette yalancidır ;kendine halkçı diyen bir edebiyatın yalancılığı tarifinden başlar. Ken dine kibar hayatının tasviri süsüne veren roman da, tetkik edilmeden sepete atılmalıdır. Roman ya beşeridir, ya de ğildir, ve ancak böylelikle tarafgirliği sevmiyenlerin sığınağı olur. Bu insanlar için sivil kavgalardan uzakta kalmış bir âlemde (roman âleminde) nefes almak bir zarurettir, ki bu âlemde mahlukat, içlerinden aydınlanarak, oldukları gibi ve ebediyen olacakları gibi görünürler.» Edebiyatçının kendisini bir sınıfın ih tiraslanna kaptırmıyarak sade işçiyi ve kibarı değil, bütün insanı kavramağa mecbur oluşunu anlatan son satırların halis niyetine diyecek yoktur. Ancak bu insanın, bu insan bütününün yalnız ferdde ve ferdin de «daha az içtimaî» tarafında ifadesini bulacağını söylemek, makalemizin başında kaba düsturunu koy duğumuz yanhş suale cevab vermektir. Bu cevab da en azından o sual kadar yanhş olmağa mahkumdur. D PEYAM1 SAFA İngiliz gazetelerinin neşriyatı {BaştaraU 1 inci sahifede'\ Boğazlar Konferansında tarafı 1 inci sahifede] lecekleri gemiler için tayin edilmiş olan azamî had olan 30,000 tonun zelzele ve saire gibi tabiî bir âfet karşısında yardım maksadile artınlmasını kabul etmiştir. Komite artırma miktarını 8,000 ton olarak tesbit etmiş, bunun için Türkiyeden 48 saat evvel müsaade istenmesini ve onun delâletile Karadeniz devletlerinin muvafakatini şart koşmuştur. Eğer o sırada Karadeniz harici devletlerin Karadenizde bulundurdukları kuvvetlerin .mecmuu 30,000 tonu bulmuyorsa yalnız Türkiyenin müsaadesi kâfi görülecektir. Talik edilen mesele ise, İngiliz pro jesinin 25 inci maddesine taalluk etmektedir. Bu madde, mukavelenin mer'iyete girmesi için bütün âkidlerin tasdikına ihtiyac olduğunu bildirmektedir. Diğer taraftan Çanakkalenin tahkimi için bir Alman grupu tarafından vaki teklif te Ankarada tetkik olunmaktadır.» Büyük Harbde ise Kayzer Vilhelmin bir mjlyon tonluk donanmasını esir eden, o büyük Armadanın Akdenizde görünmesile Sinyor Musolininin bacakları titremeğe başlıyacağını sanmışlardı. Halbukı, daha evvel, İngiliz donanma; si, 1915 te Çanakkale Boğazında, Mütareke senelerinde İstanbul önünde ve 1922 de muzaffer Türk orduları Çanakkaleye girdiği zaman, Türkün iradesine boyun eğmişlerdi. Fakat, donanmasile mağrur olmak, ona çok güvenmek İngilizlerin artık bir kusur haline gelmiş olan eski bir an'anesidir. îngiliz sanır ki «Yenilmez Armada» dedıkleri İngiliz donanmasının büyük topları, namlılarım hangi memleketin üstüne çevirirlerse, akan sular du rur. İngiliz politikacılan, Vahideddinin İstanbulunu korkutan 38 liklerin Ankarada tebessümle karsılandığından ders al mamış olacaklar ki İskenderiye önünde yatmakla Romayı korkutacaklarını sandılar. Eskiden îngiliz donanması tehdid etmek istediği zaman, toplarını doldurur ve korkutmak istediği limanm ağzına dayanırdı. Bu defa ise İtalyan kıyılarmdan yüzlerce mil uzakta durmakla korkutmak isterken korktuklarını anlattılar. Böylece de, uzaktan sallanan yumruk hiçbir tesir icra etmedi; dünyanın dört köşesinden gelen harb gemilerinin yaktıkları kömür ve mazut boşuna gitti. 'Yenilmez Armada şimdi, zahiren kemalı ihtişamla, fakat hakikatte mağlu ben geldiği yere dönüyor. İngiliz politikacılaru ingiliz donanmasını tek mermi atmadan İtlayan siyasetine yendirdiler. Mavi Akdenizden sisli Şimaldenizine doğru bu hazin geri gidişin elem ve utancını Ingılız Avam Kamarası acı acı duydu. Donanmanm Akdenizden çekilmesini tenkid ederken «İngiliz donanmasının: 300 senedenberi Akdenizde bulunduğu' nu» hatırlatan bir meb'usa' bahriye sivil Lordu Sir Samuel Hoare şu cevabı ver miş: ingiliz donanmasının daha 300 sene Akdenizde kalacağına emin olabilirsiniz!.. Fakat, hadisat, bu gidişle yani İngilir politikasını, Sir Samuel Hoar ve arkadaşlan gibi, gevşek eller idare ettikçe, İngL liz donanmasının 300 sene değil, 30 sene bile Akdenizde kalması şüpheli olduğunu gösteriyor. Morning Postun makalesi Morning Posta Montrö muhabirinin vaziyeti anlatan 9 temmuz tarihli telgrafının son kısmmda şu mütalea vardır: «Ankaradan talimat gelinciye kadar Türk murahhasları mehafilinde sıkı bir ketumiyet muhafaza edilmektedir. Buna rağmen son derece sarihtir ki Türkiyenin, konferansın daha uzun olmasa bile herhalde on gün daha sürüncemede kalması ihtimali önünde: «Oyle ise mösyöler; sizin apaçık ve meşru bir teklife muvafakatiniz yerine bizi teferruat kabilinden işler üzerinde gayrimuayyen bir zaman oyalamak istiyen siyasetiniz karşısında bildiğimiz gibi hareket etmekte kendimizi serbest addediyoruz.» demeleri beklenebilir. Heyetimiz buna itiraz etmiş, mukavelenin herhangi bir suretle mer'iyete girmesini geciktirecek bir formül teklif edeceğini bildirmiştir. Bu itiraz üzerine bu Türk zihniyetinin vaziyeti hazıra kar maddenin müzakeresi geri kalmışhr. şısında bu veya buna benzer bir halde olYunan heyeti reisinin mühim duğuna hic kimsenin şüphesi yoktur. Bu beyanatı mesele hallolsa bile iki dikenli mesele daAtina 12 (Hususî) Montrödeki ha vardır: Yunan heyeti reisi M. Mavridis, beya Bunlardan biri Boğazlar komisyonu natta bulunarak Yunanistanın Montröde nun ipkası meselesidir ki yalnız İngiltere yalnız iktısadî noktalara temas etmekle ile Türkiye arasında bir ihtilâftır. İkincisi beraber Türk tezine müzaheret ettiğini ise Boğazlar üzerinden hava yolu mese ve Türklerin Boğazları kat'î surette tahlesidir ki bu da birçok teknik güçlükler kim edeceklerini söyledikten sonra Monarzetmektedır. trö müzakerelerinin muvaffakiyetle ne belki de şarkî Asya muvazenesini elin de bulundurduğu zaman dünya ihtilâli davası tekrar gene birinci plânda ge len bir mülâhaza olarak ortaya çıkmı yacağını kim temin edebilir? İdealler ekseriyetle bir gayeye vusul için en iyi vasıtalardır. Çarlık Rusyası her zaman için tevessü arzularını taşırdı. Bolşeviklerin de günün birinde yeni bir emperyalizm tekniğile sahaya atılmak ihtimallerini ihmal etmemek lâzımdır. Moskova dünya ihtılâline karşı ta kmacağı vaziyeti kat'î olarak tavzih etmedikçe bazı Avrupa devletlerinin Rus siyasetinin iki veçheli olduğuna dair kanaatler beslemelerinin önüne geçmek mümkün olmıyacaktır.> ticeleneceğine kanaati bulunduğunu ve Montröde bulunan Balkan heyetlerinin Türkiyeye müzaheret ettiklerini ifade eylemiştir. Atinekan gazetesi diyor ki: «Montrö müzakereleri Türk Yunan dostluğunun sağlamlığını ispat etmiştir. Gün geçtikçe iki memleketin dostluğu artmakta ve kuvvetlenmektedir.» Yağmurlarm üzüm ve incir mahsulüne verdiği zararlar İzmir (Hususî) Bu sene yeni kuru üzüm mahsulünün ağustos sonlarında, incırın de 15 eylulde piyasamıza gelmesi bekleniyor. Son yağmurlar, üzüm rekoltesine epeyce tesir yapmış bulunmakta dir. Binaenaleyh eski tahminlerin hiç kıymeti kalmamıştır. Dolayısile alivre satış fiatlarında biraz yükseliş beklenmekte dir. 935 mahsulü fiatları sağlamdır. Borsa tahmin bürosu, son yağmur zararlannı tesbit ederek rapor halinde Vekâlete bildirmiştir. • Ambalâj üstüne tecrübeler yapan Cenan namındaki Türk kadını, erik ve armud üzerine de bir tecrübe yapmış, bu meyvalann 30 gün şekil, nefaset ve sertliklerini hiç kaybetmediklerini görmüş ve' alâkadarlara göstermiştir. Yakında üzüm ve kavun üzerine de yeni bir tecrübe yapacaktır. Bağ zararları hakkında gelen malumata göre, Kemalpaşanın Ahmedli köyünde c c 5060, Kasaba ve Salihlide %20, Manisada %15, Akhisann bir köyünde l ,c80 derecesinde ziyan vardır. M. Titülesko Kral Karola izahat verdi Bükreş 12 (A.A.) M. Titülesko Montröden gelmiş ve saat 18 den 22 ye kadar Kral tarafından kabul edilerek beynelmilel durum ve Cenevre ve Montrö mesaisi hakkında kendisine malumat vermiştir. '.

Bu sayıdan diğer sayfalar: