CUMHTJRİYET 7 Haziran 1936 Küçük : Hikâye j Yanlış bir manevra = Edmond Seö'den " Bakın bizi nasıl süzüyor! Hiç te utan mıyor doğrusu!.. Ben onu tanmm! Adı Huçharddır, şu meşhur banker Huchard! Milyonerin biri. Genc kadın son derecede alâkadar olarak durdu: Bu ihtiyar Huchard mı dedinizî Evet, Huchard! Eh, iş pişmişti. Konuşmağa başladılardı. Lucien bu hikâyeyi uydurarak ne iyi etmişti! Bu suretle bütün Parisi tanıdığını, şık ve zengin yerlere girip çıktığmı göstermiş oluyordu. Anlıyorsunüz ya! însan bir Huchardı tanırsa!.. Zaten ju rakibi de Hucharda son derecede benzemiyor muydu? Luciene öyle geliyordu ki sanki yan yalan söylemiş olmuştu. Küçük kadını alâkadar etmek için daha bir şeyler uydurdu. Bankerin ayda safi geliri bir milyon lira imiş. Operanın en büyük artistleri metresiymiş, falan, filân... Kadın bazı bazı ihtiyara başını dön dürerek hafif hafif gülüyor ve: Bütün bunlar hiç fena değil doğrusu! diyordu. Evet, hele yaşına bakılırsa! Kendini o kadar iyi muhafaza etmiş ki daha genc sanki! Amma da yaptınız ha! Eh neyse... Artık samimiyet başlamıştı. Lucienin kendisinden bahsetmesi sırası da gelmişti. Bakın dinleyin, size birşey söylemeliyim. Fakat kadm birdenbire durdu ve ciddî bir hal alarak: Artık ayrılmalıyız, dedi. Delikanh rüya görür gibi oldu. Nasıl! Ne dediniz? Evet, artık aynlmalıyız, rica ediyorum. Genc adeta afallıyarak itiraz etti: Kızılay Yurd için çarpışanların, savaş yer lerinde kopmuş ayak ve gövdelerile inlemelerini ilk duyan ve koşan Kızılay ve kardeş kızıllıklar; insanlığın ilk doğan yüz akıdır. Düne utançla bakan insan, başını kaldır, artık iyilik tek değil, ikilik te bu gün cemiyettir. Bizim Kızılayımız, en arka doğduğu halde, bu cemiyetin önde giden bayrağıdır; en çok ıstırab çeken bir yurdun çocuklarını kucaklıyabildiği için ona bu bayrağı, insanlık verdi. Kızılayı bir daha düşünebilmek. du yabilmek için onu, istırabların başında görün. Bir avuç buğdayın hasreti çekildiği, kurak günlerde onun buğday dolu çu vallan; evlerin önüne birer başaklı buğday tarlası sermiş gibiydi. Kapkara bulutların gökü sardığı, sağnaklı, selli günlerde Kızılayı görün. O vakit Kızılay, sellerin önünderi yavrusunu kapıp kaçıran bir anadır. Toprak sarsıhr, yerlere; ağızlan açık birer kuyu korkusu sindiği o günlerde Kızılayı görün: O hemen çadırlarını kurmuş, toprakla örtülecek bütün köyü kurtarmıştır. Dünya Savaşında, Türk çocuklan; siperlerde, ölümlerden örülen birer kucakdaydılar. Bu kuş uçmaz, kervan geçmez sanılan yerlerde, Kızılayı görün: O erişilmez bir hızla kanadlanmış, ana, baba, yavuklu, kardeş mektublarile, gönülleri; yuvaların hayalile beslemiş tir. Büyük Anadolu Savaşında, Kızılayı görün: Ateşler ateşi Anadolumuzun işinde o, şefkat ve gölgeler ülkesi baska bir Anadolu oluvermiştir. Yüz binlerce Rumelilinin, yurdlarına ağhyarak iskelelerde kaynaştığı gün lerde Kızılayı görün: Arkada kalmış koca bir yurd yerine, o; ana yurdun kokulannı dağıtmış, A nadoluyu Rumelinin ayağına yanaştırıvermigtir. Kızılayı şimdi de banşta görün: Yarının Türk yavrusuna en büyük armağan da; bir avuç yemişle başlıyan sevginin uyandırdığı insanlık olacaktır; bu büyük insanlığın adı şimdiden kon • du: Genclik Kızılayı... Kızılay bu bakımdan da en büyük bir terbiyecidir. Kızılay, anaların toplanıp veremiyeceği en ak sütü, iyiliği Türk çocuğuna emziriyor. Kızılay, şimdi yumuşak bir yüzle kapmızı çalıyor. Kızılayı siz, ayakta evinizin gülen odaları içinde görüyorsunuz. Kızılayın bayrağını, güzel bir yapı üa tünde ıstırabsız sallandığını sanmayın O, bugün de, bir veremlinin bardağına sağlık akıhyor. Kuru karınh mekteb çocuklarını doyuruyor. Çıplak ayaklarını ısıtıyor. Çıplak omuzlarmı örtüyor. Yurddaşlarım; Kızılaya hepimizin üye yazıldığım düşünün ve o vakit Kızılayı görün: O gün Türk yurdu bir ad daha taşı yacak, o gün Türklere insanlık bir ad daha takacaktır: Kızılay Yurdu... Bir Kızılaya V. Ö. Çorluda ziraat işlerine ehemmiyet veriliyor RADYO Bu akşamki program J ISTANBUL: 12,30 muhtelif musiki eserleri ve hal* musikisi (plâk) 18 dans musikisi (plâk) • 18,30 «Ambasadör» gazdno ve barından nakil, dans ve varyete musiklsi 19,45 haberler . 20 muhtelif sololar (plâk) . 20,30 stüdyo orkestraları 21 Eminönü Halkevi gosterit kolu ve son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansının gazetelere mahsus havadis servisl verilecektir. VİYANA: 18,05 karısık yayın 19,25 musiki20,05 haberler ve saire . 21 edebî yayın . 21,05 beş perdelik komedi 23,25 şarkılar 24,20 gramofon 1,05 Çingene musikisi. BERLİN: 17,05 konser 19.05 halk piyesi . 20,05 gramofon . 21,05 orkestra konseri 23,05 haberler, havadis, spor 23,35 gece musikisi . 1,05 dans musiklsi. BUDAPEŞTE: 19,40 armonik musiki 20 konuşma 20,35 opera binasından naklen balet21,05 röportaj 22 25 haberler 23,35 Çingene musikisi . 24,25 cazband takımı 1,05 son haberler. BUKREŞ: 17,05 köylü yayını 18,05 konser . 19,03 zlrai yayın 20.10 konser 21,15 plyes 22,35 haberler 22,45 22,15 Şan konseri spor haberleri 23 konser. LONDRA: 20,50 kuş ötusleri 21 dinl yayın 21,50 hatıralar, havadis 22,05 Stratosferde bir gun . 22,25 senfonik konser 23,50 son. PARIS [P. T T 1: 20.40 konuşma 20,50 karısık yaym 21,20 spor . 21,35 operet yayını 23,35 havadis 23 50 dans musikisi. Lucien Farizet, tramvayla büyük anne>=inden dönüyordu. İhtiyar kadını kandınp onu «loıcîs» koparmak istemış, fakat muvaffak olamamıştı. Şimdi aym sonunu nasıl getirecekti. BirdenKire kederini unutur gibi oldu. Karşıda güzel bir k±dın görmüştü. Bu öyle cici bir kadındı ki insanın çıtır çıtır yiyeceği gelirdi. Bütün erkek yolculann gözleri ona dikilmişti. Fakat Lucien bunun farkına varmadı. Güzel kadmı nasıl ele geçiririm diye düşünüyordu. Tanışma kapısını nasıl açacaktı? Hafif hafif ök sürdü, bıyık büktü, kadın bakmadı bile. O, Lucienin sol tarafında duran altmışlık güzel bir ihtiyara bakıyordu. O, son derecede şık ve kibar bir adamdı. Lucien bu ihtiyarı uzun uzun süzdü. Sanki bu adam Hucbarda, annesile babasmın iyi tanıdıkları meşhur milyoner Hucharda benziyordu. Hem de son derece... Delikanlı bu benzeyişten şu neticeyi çıkardı: Bu adarn harhalde büyük bir servet sahibiydi ve düşündü: «Bu güzel kadın bir ihtiyara, şu ihtiyara bakıyor ha!» Farizetnin şikâyete hakkı yoktu, çünkü kadın kendisine de bakıyordu. Bu küçük tramvay arabasmda hakikî bir samimiye* havası teşekkül etmişti. Fakat ne yazık ki genc kadın Eylau mevkiine gelince tramvaydan indi ve bu suretle samimiyet havası da dağıldı. İki adam birbirlerini süzdüler. Evvelâ ihtiyar tramvaydan indi, sonra da Lucien atladı ve rakibini takib etti. İhtiyar da genc kadının arkasından gidiyordu... Lucien birkaç saniye tereddüd etti! Ne yapmalıydı? Rakibinin önüne geçerek kadma lâf mı atmalıydı? O anda kendisini o kadar garib bir şekilde genc buluyordu ki... Diğer taraftan da o yaşlı adamdan utanıyordu. ihtiyar kimiilir kaç tane böyle kadının arkasından gıtmiş ve iyi neticeler elde ederek tecrübe sahibi olmuştu. Köy muhtarları toplantısında bulunanlar Çorlu (Hususî) Umumî Müfet tişliğin kabul ettiği beş senelik kalkınma plânı düzgün bir programla tatbik ve takib edilmektedir. Daha ilk senesinden büyük bir hız verilen ziraat işlerine bil hassa Çorluda ehemmiyet verilmektedir. Bu sene kazada 25,643 ü meyvalı olmak üzere 300 bin ağac fidanı ve 9 bini aşılı olmak üzere 59 bin Amerikan asma çubuğu dikilmiş, birçok köylerde de koruluklar yapılmıştır. parasız ipekböceği tohumu dağıtmıştır. Arıcılığın da inkişafma ehemmiyet verilerek köylere örnek olmak üzere fenni kovanlar aldırılmış ve bunlar mekteble rin bahcelerin! yerleştirilmişlerdir. Birkaç gün evvel de köylerin muhtarları kaza merkezine davet edilmişler ve kendilerine fennî arıcılık hakkında pratik dersler ve tatbikat gösterilmiştir. Bu seneki ekim vaziyeti de geçen sc neye nazaran yüzde 3540 raddelerindt fazladır. Mevsimsiz ve fazla yağmurlar Umumî Müfettişlik şimdiye kadar kadolayısile bazı ekinleri ot basmış olma • zamızda ziraati yapılmıyan Hindyağı «ına rağmen mahsul çok ümid verici by nebatı ve yonca tohumları göndermiş ve durumdadır. Fekirdağ orta mekteb talebelerinin müsameresi Fakat ben... Fakat ben sizi sevi İhtiyar, genc kadma yaklaştı. Farizet yorum... Dinleyin bir dakika... Rica ederim mösyö beni bırakm! hemen sözlerine kulak verdi. Kadın bu sözleri öyle kıncı bir tonla « Bana çeiab vermiyorsunuz amsöylemişti ki münakaşa kapısını tamamen ma hata ediyorsunuz! diyordu. Temin ederim cicim, sizi o kadar seveceğim kapamıs oluyordu. Ka>ı tarafa gitti ve orada kendisini bekliyen rakibe yaklajtı! Lucien bu cümleyi işitince güldü. RaOlur şey değildi bu!.. kibi nasıl oluyor da «para» dan bahsetmiyordu. Delikanh hayret etti doğrusu. Lucien de aradaki mesafeyi kısaltmak Fakat bu sırada genc kadın adımlarını istedi... Kızmak mı istiyordu, ağlamak sıklaştırarak kendisini takib eden adam mı? Orasını kendisi de bilmiyordu.. ... Fakat birdenbire anladı ki nekadan uzaklaştı. dar çalışsa artık nafileydi. Oğünmek için Şimdi sıra Lucienindi!.. Fakat öbüründen daha fazla muvaffak olabilmek için uydurduğu yalanla kendi kendini mağneler söylemesi lâzımdı! Nihayet buldu: lub etmiş ve öbürünün zaferine yol aç Rakibile alay ederek genc kadını güldü mıştı. Zira kadın para kokusunu almış ve recekti. Bir kadın gülünce silâhını kay sözde Huchard da ona «para» dan bahsediyordu. betmiş değil midir? Haydi işbaşına!.. ki!..» Affedersiniz, madam!... Genc kadın ürperdi ve sonra hafifçe gülümsedi... Delikanh devam etti: Tanışmak şerefine mazhar olma dan size hitab ettiğimden dolayı affmızı istirham ederim, fakat bu beyaz sakallı çocuk tarafından takib edildiğinizi gördüğüm zaman belki de sizi müdafaa edecek bir adama ihtiyacınız vardır diye düşündüm ve yanınıza geldim. Genc kadm gülümsedi, fakat hiç cevab vermedi. Lucien ısrar etmesi lâzım geldiğini anladı: Güzel bir adam değil mi?.. Bir de güzel sakalı var! Bir aile babası olsa gerek!... Bu sefer güzel kadın ciddileşti. Hakikatte şaka pek tatsızdı. Kadına itimad telkin etmek lâzımdı. Fakat nasıl? İhtiyarı göstererek: Onu tanıyor musunuz? diye sordu. Kadm biraz hayret ederek: Kimi? dedi. Aman Allahım cevab vermişti!... Delikanh hararetle devam etti: Kimi olacak? Şu ihtiyar herifü Bu gece nobetçi olan eczaneler şunlar « dır: Istanbul cihetlndekiler: Aksarayda (Sanm), Alemdarda (Ali Rıza), Bakırköyde (Istepan), Beyazıdda (Ce. mil), Eminönunde (Benason), Fenerde (Vitali), Karagümrükte (M. Fuad), Küçükpazarda (Yorgi). Samatyada (Erofilos), Şehremininde (A. Hamdi), Şehzadebaşında (Üniversite). Beyoğlu cihetindekiler: Tekirdağ (Hususî) Ortamektebimizde ders yılınm bitmesi dolayısile taleGalatada (Hilâl), Hasköyde (Halk), Kabe, velilerile bütün yurddaşlara güzel bir müsamere vermişlerdir. Gönderdisımpaşada (Merkez), Sarıyerde (Nurl), ğim resim Tekirdağ ortamektebinde sıcak öğle yemeği verilerek bakılan 27 Şişlide (Şiçli), Taksimde (Galatasaray), fakir ve yoksul çocuğu göstermektedir. (Vinkopulo). Btiyükadada (Şinasi), Heybellde (Ta naş), Kadıköy. eski İskele caddesinde (Bü. yük), Kadıköy, Yeldeğirmeninde (Üçler), U«kudar, Çarsıboyunda fömer Kenan). Nöbetçi Eczaneler Şehzadebaşı HİIâl Sinemasında bugün bu gece K U Ç U K Bu İCDAN AZABI iki müstesna Hlm, Istanbulda ilk defa Saat 17 de "ŞIRLEY TEMPL,, tarafından A L B A Y H A R R Y B A U R tarafından gösterilecektir KEMALİZM Yazan TEKİN ALP Türk inkılâbının ideolojisini hiçbir eser bu kadar vazih anlatmamıştır. Kemalizmin ana prensiblerini, hakikî hüviyetini hiçbir müellif bu kadar ilmî bir sekilde gös • termemistir. Yenl rejimi dünya devlet sîs temlerinden ayıran bariz husu siyetleri hiçbir kitab bu derece vuzuh ile meydana çıkarmamış tır. • Kemal' m, daha şimdiden Fransızcaya, Almancaya, Macarcaya ve Çek diline çevrilmiştir. TAKSİM BAHÇESi M A Bugün I Saat II den 13 e kadar F. VARAL 936/138 Fatih sulh 3 üncti hukuk hâkimliğinden: Torba No. 185 120 366 Ölüm tarihi 16/12/935 10/1/936 31/1/936 Adı Ömer Ali İbrahim Hamdi Ali T 1 ; M 1 m V I 6 SMART BOYS iştirakile E* § MATiNE DANSANT Bütün varyete Trupu iştirakile 18 ATRAKSYON Gece ^ansmdan M. Turhan Tanın eserleri 1 Cem Sultan. Tarihi roman. Çok sevilmiş ve çok beğenilraiş nefis bir eserdir. Fiatı yetmis beş kuruş. 2 Kadın avcısı. tçtimat ve ede bî roman. Güldürürken, düşündü rür, heyecandan heyecana düşürür. Fiatı: Yüz kuruş. 3 Timurlenk. Muhteşem bir devri zarif bir uslubla canlandı rır. Fiatı: Bir lira. 4 Tarihte Türkler için söylenen sözler. Büyük emekle derlen miş hükümleri ihtiva ediyor. Hem zevk, hem bilgi verir. Fiatı yirmi beş kuruş. Bu nefis eserleri Cumhuriyet müesseselerinden tedarik edebilirsiniz. Posta ücreti ahnmaz. Zayi Konya bölgesi san'at okulundan 1932 senesinde aldığım vesikayı kaybettiğimden hükmü yoktur. 308 Mustafa oğlu Muhlis ORiJiNAL ve FEVKALADE MUHTEŞEM A R AMBA Ankara Hapisevi Müdürlüğünden: 1 Ankara Hapisevinirr haziran 936 iptidasından mayıs 937 so nuna kadar bir senelik ihtiyacı olan beheri «960» gram iti • barile sartnamede mezkur serait dahilinde birinci nevi ek mek «22» gün müddetle ve kapalı zarf usulile münakasaya çıkarılmıstır. 2 Ihale 22 haziran 936 tarihine raslıyan pazartesi günü saat «15» te Ankara Cumhuriyet Müddeiumumiliğinde toplanan Komisyonda yapılacaktır. 3 tstekliler muhammen bedelin '"c 7,5 ğu olan «2601» lira «72» kuruşluk teminatı muvakkate vereceklerdir. 4 Eksiltmeden mütevellid rüsum, tekâlif ve damga resmile ilân ücretleri ve indelhace ekmeğin tahlil ücret masrafı vesair bil cümle masarif müteahhide aiddir. 5 Teklif mektubları 22 haziran 936 pazartesi günü saat «14» de kadar sıra numaraları makbuz mukabiünde ikinci maddede yazılı Komisyon Reisliğine verilecektir. 6 Şartnameyi görmek ve fazla izahat almak istiyenler mesai saati zarfında Cebecide Hapisevi Müdürlüğüne müracaat etmeleri ilân olunur. «1229» (3070) bir taksi çağırdı. Otomobilin içinde yalnız kalınca ce bindeki kâğıdı çıkardı, okudu. Bu kâğıd makinede yazılmış şu birkaç satır yazıyı ihtiva ediyordu: «B. 5. hakkında sorulabilecek herhangi sual mutlak bir sükutla karşılanacak. Y ye kayıdsız şart sız, herhangi ifşaatta bulunmak kat'iyyen yasaktır. İhtiyatsız hareketler şiddetle cezalandınlacaktır.» Sir Basil Hampton birkaç saniye dü şünceye daldı ve elindeki kâğıdı bir kere daha okudu. B. 5, kuvvetlti bir ihtimalle Sir Walter Stanleyin gizli numarası olmak gerekti. Y harfine gelince, bunun için Basil Scotland Yard olduğunu anlamak kâhin olmağa lüzum yoktu. Sir Hampton gülümsedi, sonra daklanndaki tebessüm alaycı bir gülüşe inkılâb etti. Alçak sesle, kendi kendine şöyle söylendi: îşte bu Cedric Lacynin işini bir hayli karıştıracak. Maalesef kendisini ikaz etmeğe, vahud geri dön demeğe imkân göremiyorum. Berveçhibâlâ gösterildiği tizere Gu reba hastanesinde vefat eden üç ölü nün alacak ve borçlularının bir ay ve iddiayı veraset edenlerin üç ay içinde mahkemeye müracaatleri aksi halde terekelerinin hazineye devrolunacağı ilân olunur. (23579) YAKINDA ÇIKIYOR Satış yeri: Cumhuriyet Müesseseleri Fikir Hareketleri Hüseyin Cahid Yalçm tarafından çıkarümakta olan Fikir Hareketleri mecmuasmm 137 nci sayısı çık mıştır. Bu sayıda: proletaryada cebir ve şiddet, Fransada nasyona lizm, meşrutiyet hatıraları, san'at devletin kontrolu haricindedir, cihanşümul bir din: Milliyetçilik. bugünün sahibleri başhklı maka leler vardır. HALK OPERETI TAKSİM bahçesinde Büyük hazırlıklarla yeni kadro yeni orkestra yeni balet heyeti Beş dakika sonra Scotland Yard âmiri, maruf bir maliyeci olan bir dostile birlikte bir masanın başına geçmiş, ilk defa olarak tadına bakacağı bir tabak nefis salyangozu yemeğe hazırlanmıştı. l ki*lr ilri «Cnmhuriyet» in zabtta romam:'* Yazan: Charles de Richter Polis memuru, gayet ciddî bir ta vırla sordu: Doğru mu söylüyorsun? Muvazenesini bir parça bulmuş gibi görünen sarhoş, yanağını uğuşturarak: Hem dogru, hem değil, diye cevab verdi. Ben ona sataşmadım, oyun oynuyordum. tspatı meydanda. Şapkasını attım, bir gol yaptım. Halk bir kahkaha koyuverdi. Fakat polis memurunun sert bir bakışı kahkahayı durdurdu. Peki şapkan nerede? kadar patırdı olur mu? daha kıstınrsam halin dumandır. Polis memuru şapkayı aldı ve dilenciSonra, sarhoşun teşekkürlerini dinle ye fırlattı. meden tersyüzü döndü, birkaç sokaktan Al malını da, çek arabanı baka geçti, kalabalık bir caddeye çıktı ve guya lım, yoksa karışmam... tesadüfen Sir Basil Hamptonla karşılaşDilenci, lâkırdının alt tarafını bekle tı. Sir Hampton: medi. Yağlı çapkasını başına geçirdi ve Oldu mu? diye sordu. homurdana homurdana yoluna devam Tamamdır, Sir, daha doğrusu muetti. vaffak olduğumu zannediyorum. Tahmin Polis memuru, bu sefer, gündelik va ettiğiniz gibi, dilencinin şapkasmın içinde zifesini yerine getirmiş bir adam gibi bir mektub vardı. Fakat, mektubun nasıl memnun gülümsiyen sarhoşa dönerek de aşırıldığını anlıyabilirıe bileklerimi kesedi ki: rim. Seni de, evvelâ sarhoş aklını başına Sir Basil Hampton, polis memurunun getirmek için, saniyen sana satışmıyanlauzattığı mektubu aldı, cebine koydu, sonra çatmanın ne demek olduğunu öğret ra, memurun avcun» rorla para sıkıştıramek için deliğe tıkardım amma... rak: Sarhoş, mazlum bir tavır alarak yal Teşekkür ederim, dedi, mükemmel vardı: bir iş gördünüz. İlk terfilerde, numara nızı unutmadığımı isptt edeceğim. Salyangozlar cidden enfesti ve lokantanın sahibi M. George Gaudin, hakikaAvcundaki külü yere silkeledi ve bir ten, yemek değil, bir şaheser yaratmışb. sigara yakarak arabanın bir köşesine Sir Hamptonun maliyeci arkadaşı: cebinden Kusura bakmayın, bir cthilliktir Patırdmın, kendi ticarethanesi için ettim. kötü bir akıbet doğurması ihtimalile telâMemur defterini kapadı, cebine sokşa düşen bar sahibi, o esnada kapıdan tu: çıktı, elinde tuttuğu şapkayı uzatarak: Bu seferlik neyse, dedi, fakat bir Işte! dedi, bu murdar şey için bu cakmağını çıkardı, çaktı ve kâğıdı bir u cundan tutuşturdu. Bunu parmakları araPolis memuru sevincinden kıpkırmızı kesilerek elini kasketine götürdü. Sir sında tuttu, tamamen yanıp bıtınciye kaHampton da çok vakit kaybettiği için, dar seyretti ve mektub, bir parça kül harandevusuna geç kalacağını düşünerek line geldikten sonra, Sir Hamptonun du kantanın önüne gelmijlerdi. Bu hayvanm yalnız bir kusuru varLacy herifi gafil avlar da söylet dır, diyordu, kabuğundan çıkarması çok meğe muvaffak olursa işte o zaman tuhaf zordur. Binaenaleyh, salyangoz iğnesini icad eden dâhi, nekadar tebcil edilse azolur. Fakat, ağlebi ihtimal, bir saate kadır. dar, alâkadar zat mektubun kayboldu Sir Basil Hampton, bu sözün, salyanğunu anlıyacak ve yeni talimat verilecekgozların nefaseri kadar hakikate mutabık tir. Yazık! Fakat bizim idare de enfes olduğunu tasdik etmekle beraber, ekseridoğrusu! Her neyse, Britanya Impara ya, hakikatin de, tıpkı salyangozlar gibi, torluğunun bütün kuvveti bu idareye daiğne ile bir dürtüşte meydana çıkarıla yanıyormuş mademki! bildiğini düşündü. Lâkin birşey söylemeSir Basil Hampton, camı vurarak şo di. Salyangoz ayıklamak ve yemekle förü ikaz etti. Kibar lokantaların cadde meşguldü. si olan Creek Streette, 48 numarah lolArkası var'] yaslandı. Düşünmeğe devam ediyordu: