29 Mayıs 1936 CUMHURÎYET ARZIN TEPES1NDE1 Esrarlı bir kadın şeklinde gösterilmek istenilen Greta Garbonun tek sırrı " La Dame aux Camelias,, filmini çevîrmek üzere Amerikaya dönen maruf Isveçli yıldız ilkrejisörü Stiller ile müthiş fakat mes'ud bir macera geçirmiştir Geçen kış sonunda dinlenmek üzere memleketıne git mek için Ameri kadan ayrıldığı zaman bir daha ora ya dönmiyeceği, ar tık filim çevirmekten de vazgeçeceği söylenen İsveçli yd dız, esrarengiz ka dın, Greta Gar bo, nihayet tekrar Yeni Dünyaya ka vuştu. Holivudda ki evine yerleşti. Yakında cLa Dame aux Camehas> filmini çevırmeğe baş lıyacak. Bu haberi, şim diye kadar onun hakkında dönüp do laşan birçok riva yetlerle kıyas ede rek ihtiyatlı şekilde telâkki etmek doğru değildir. Çünkü vak'ayı sade telgraf telleri, gazete satırlan de ğil, ayni zamanda fotoğraf objektifleri de tekid etmek tedir. Fakat buna rağ men hâlâ birçok karilerin zihninde bir «acaba?> suali peyda olacaktır. Çünkü son devrin reklâm kurbanları arasında zavallı Greta birinci safta bulunanların başm da geliyor. Zira her hangi bir memle ketin günlük veya haftalık gazetele rinden birini açıp ona dair gazeteci lik dilinde sensationnelle tabir olu nan heyecanlı bir havadis okumamak kabil olmuyor. Bi ze onun bazan filân rejisörle gizlice evlendiği, bazan falan gece lokalinde Marlene Dietriche rasgelip ağız kav gasına tutuştuğu gibi hiç olmıyacak şeyler yutturulmıya çalışılıyor. Bunların bir kısmı şüphesiz mensub olduğu şirketin reklâm şefinin uçurduğu balonlar dır. Bir kısmı ise sırf Holivuddaki mu harrirlerin hayalhanelerinde yaratıl mış efsanelerdir. Çünkü Greta Garbo hususî hayatının sırf kendisine aid olduğu kanaatinde bulunan yegâne ar tisttir. Hiç şüphesiz bir aktris olması itibarile bütün dünya seyircilerinin malı olduğunu o da itiraf etmektedir. Fakat makyajmı yıkayıp, elbisesini değiştirip stüdyodan uzaklaştıktan sonra sırf kendisi için yaşamak, sakin bir hayat geçirmek istiyor. İşte bu, kabuğu içine kıvrıhp büzülmesi; hakkıı«te yaratılan masallarm ve ona takılan isimlerin yegâne sebebini teşkil ediyor: «Ateş ve kardan yaratılmış kadm>, «reklâmdan ve mülâkat vermekten korkan aktris», «Holivud Stenks> i ve saire... Haydi, her biri ne ise ama, şu Sfenks isminin İsveçli artiste lâkab olarak ta kılması çok yersiz ve manasızdır. Çünkü bütün milletlerin gazete ve mecmualarmda Gretamn hayatı birçok defalar bütün tafsilâtile yazılmıştır. Bugün onun tercümei hali belki Napolyonun kinden, Bismarkınkinden bile daha açık ve daha teferruath olarak herkesçe biliniyor.. O halde onun esrarengizliği, sfenks liği nereden geliyor? Şüphesiz bazan gazete muharrirleri nin karilerini heyecana ve meraka dü şürmek için bu kadını alet olarak kullanmak istemelerinden. Zaman oluyor ki biçarenin Düsseldorf vampirinden, ya hut ta Yunanistandaki küçük kızları avlıyan muvazenesi bozuk Satirden farkı kalmıyor. Maceralarma bir zabıta romanı süsü veriliyor.. Halbuki Greta da bizim gibi etten, kemikten bir insandır. Onun da bir san'at hayatı ve bir hususî hayatı vardır. Hususî hayatında da her fanininkinde olduğu gibi birçok yükseklikler ve birçok zâflar mevcuddur. Gene her insan gibi, onun ruhun da ve kalbinde bütün dünyaya değil, hatta en yakmlarına bile kapalı kalmış sırlar yerleşmiştir. Nitekim bunlardan blrincisi Maurice Stiller meselesidir ne pek te kani değildi. Halbuki, Stiller, işe başlamıştı bile. Evvelâ ona iyi bir isim bulmak lâzımdı. Uzun uzun düşündükten sonra Gretada karar kıldı ve İsveçin en büyük facia artisti Lars Hansonu Gretaya partöner ola rak verdi. Filim bit ti. Büyük bir mu vaffakiyet kazan dı. Rejisörle onun meydana attığı aktris sinema âleminde yüksek bir mev kie çıktı ve ayni zamanda Stiller, hi maye ettiği bu kızcağızın hayatı ve istikbalile sade san at noktasından değil hissen de meşgul olmıya başladı. O zaman Greta he nüz 17 yaşında idi. Rejisör ise 35 i aşmıştı. Gene kız da o ana kadar ruhunda duy madığı bir şefkati Stillere karşı his setmeğe başlamıştı. Kendisine emsal siz bir rehber olan bu adamı Allah telâkki ediyor, her sözüne nihayetsiz bir itimadla belbağlıyordu. Stiller bunu gene kızın kendi hissiyatma bir mukabelesi gibi telâkki etti. Everest yolunda 7,000 metrede hayat ve yolculuk! «Çadır altında bu satırları yazarken ahçımız da yemek hazırlıyor. Bu irtifalarda insanm canı neler istemiyor? Bir vakitler bir arkadaşımız, hıyar isterim! diye tutturmuştu!» Evereste çıkan yollar... Dünyanın en yüksek noktası olan .verest tepesine doğru yola çıkan heyetin reisi Hugh Ruttledge, seyahatin ilk merhalesi hakkında, ParisSoir gazete ine şu yazıyı göndermiştir. 17 mayıs. 2 numarah kampın te sisatını geçen çarşamba günü ikmal ettik. Bu karmp, Rongbuck cümudiyesinin, yarıklan az ve tehlikesiz bir noktasında dır. Ertesi gün, arkadaşlardan Smythe ve Shipton, bir rehber kervanile birlikte, ükselmeğe devam ettiler ve şimal boğazı yokuşlanndaki karargâha yakın bir noktaya, takriben 7000 metro irtifaa kadar rükseldiler. 3 numarah kampm kurulmaı için bu yer çok müsaid görüldü. Cu ma günü, heyeti seferiyenin kısmı küllisi de onlara iltihak etti. Heyet azasmın hepsi çok mükemmel vaziyettedir. Bundan sonraki işler için icab eden levazım, yakında, tamamile kampa gelmiş bulu nacaktır. 1 numarah kampla irtibah, telsiz vasıtasile temine muvaffak olduk. Fakat, dağlann vaziyeti itibarile bu iş epey güçlükle yapılabildi. Smyth, Shipton ve Warren, şimal bo|azı istikametinde yolu tayin edecek o an delilleri çok mükemmel intihab et tnişler. Yan yola kadar çok iyi şerait dailinde ilerledikten sonra, gece yağan yağmurdan dolayı daha öteye gidemedier. 3 numarah kamp, tepeye 1800 metro kadar mesafededir. Bizden evvelki he yeti seferiyeler, daima altı tane kamp kuruyorlardı. Fakat teşebbüsün muvaffakiyetle neticelenmesi için yedinci bir kamp daha kurmak icab ettiği anlaşılmıştır. Bu yedinci kamp, imkân olursa, 8600 üncü metrodan sonra kurulacaktır. Arazinin nev'i itibarile, bu kampm tesisînde pek çok müşkülât çekileceğine şüphe yoktur. elerini unutup, çay niyetine, çamur gibi ulanık suyu içmeleri işten bile değil. Bu abırsızhk ve telâş arasında, ahçının, vıcık ncık yağh mutfak paçavrasım zaten kullanamadığı için, kaşla göz arasında, bardakları ve tabakları, pantolonunda temizlediği avcunun içile, yahud önlüğünün eeğile silivermesi de olagan şeydir. O nun için, ahçıya ve yamaklarına, göz hapsi şart. Bizim giriştiğimiz neviden seferlerde, iyecek içecek meselesinin nekadar mühim olduğu aşikârdır. Bu gıda mesele sinde, iş, vitaminli ve kalorili yiyecek tedarikinden ibaret değildir. Yüksek mıntakalarda hıfzıssıhhaya riayetsizlik, in san üzerinde tehlikeli bir tesir yapmakta e iştihayı kesmek suretile, sahibini, az zaman içinde canlı iskelet haline getir mektedir. însanın kalbi, ciğerleri ve kanı oksijen noksanına ahşıyor, fakat ayni zamanda, Greta Garbo Amerikaya gitmek üzere annerine veda ederken Stiller aradığı şahsiyet hakkında imisveçli yıldız, hayatının bu en mühım vakıası hakkmdaki duygularmı, düşün presariolara şu şekilde birer tezkere celerini, her hangi bir gazeteciye an göndermişti: latmak şöyle dursun, en samimî dost «Kontes Elisabeth Dolina rolünü bu larından birine bile açmamıştır. İlk za masum ve ilâhî hikâyenin yüksekliğile manlar bazı gazeteler buna dair ufak te mütenasib bir kahramana tevdi etmek fek ipuçları yakalıyarak neşriyatta bu isterim Öyle bir kahraman ki orijinal bir lunmak istemişlerdi. Fakat muvaffak o güzelliği, memleketimizin karları gibi lamadılar. Aradan geçen zamanla da bir yarı şeffaf bir yüzü, içinde fiyordlan çokları gibi bu hâdise de unutulup gitti. mızm koyu mavi akisleri yaşayan hulHalbuki, bence bugün dünyanın en yalı gözleri olsun!> Çok asabî ve hassas bir adam olan remeşhur kadını olan Gretanın san'at âleminde yükselişinde yegâne o hâdise jisör, her sabah yazıhanesine bu kahraâmildir. Zavallı Maurice Stiller, hiçbir manı bulmak ümidile geliyor, akşam sinema artistile ölçülemiyecek derecede ları o gün de bulamamış olmak yesile orijinal ve kudretli bir yıldız meydana mustarib ve bitkin gidiyordu. Nihayet çıkarmış olan İsveçli rejisör, hayatı kendisine Greta Gustavson isminde bir müddetince yarattığı bu puta tapmış ve kızcağız tavsiye ettiler. Bu yavrucak o zamana kadar hem bir şapka mağaza gene onun uğrunda ölüp gitmiştir. Stillerin Gretanm hayatında oynadı smda satıcıhk ediyor, hem de arasıra ğı mühim rolü iyice anlatabilmek için reklâm filimleri çeviriyordu. Stiller, Gretanın sırf kendisi için çekaktrisin ilk ortaya atılış zamanlarmı tirdiği bir düzine resmi gördükten, o hatırlamak icab eder. 1923 senesinde idi. O vakitler sade vakte kadar çevirmiş olduğu reklâm Avrupanm değil, bütün dünyanın en kordelâlarmı gözden geçirdikten ve 5,10 tamnmış filim rejisörlerinden olan İs dakika da karşı karşıya oturup konuşveçli Maurice Stiller, son zamanlarda tuktan sonra ilham membaım gökte abizde de bir eseri, ismi bile aynen mu rarken yerde bulmuş bir şair sevincile hafaza edilerek «Bataklı damm kızı» derhal idealinin bu kahraman olduğu namile adaptation şeklinde filme çeki na hükmetti ve müstakbel filminin baş len Selma Lagerlöfün «Gösta Berling rolünü kendisine verdiğini gene kıza efsanesi> serlevhalı hikâyesinden vü bildirdi. Sinema mehafili ise, böyle bücude getireceği kordelânm baş rolünü yük bir faciayı, hiç tanmmamış, ne ol oynatmak için bir gene aktris arıyordu. duğu belirsiz birisinin oynıyabileceği Gretanın Gösta Berlingdeki muvaf fakiyeti o zaman yeni yeni şöhret bulmıya başlamış olan maruf rejisör Pabstın nazari dikkatini celbetti. «Istırab sokağı> nda kendisine mühim bir vazife verdi. Bundan sonra Stiller diğer bir filim jevirmek teşebbüsüne girişti. Kordelânın haricî manzaralarından bir kısmı îstanbulda alınacaktı. Greta ile Stiller buraya geldiler. Fakat parasızlık filmin bitmesine mâni oldu ve rejisörle artist meyus ve mustarib memleketlerine Bu noktadan sonra, dağa ürmanacak döndüler. olanlar, tepeye ulaşmak için, 45 derece Bu sırada artistle rejisörün münase • beti yarı resmî bir şekilde herkesçe bi meyilli çok tehlikeli bir yokuşu çıkmak liniyor, hatta aralarında gizli bir izdi • mecburiyetindedirler. Bu yokuşun tehli vac akdedildiği şayiası da deveran e • diyordu. Nihayet M. G. M. şirketinin müdür • erinden Louis B. Mayer, Greta ile Stil eri iyi bir konturatla Amerikaya gö türdü. 1925 sonbaharında Lars Hanson ile birlikte Holivuda ayak bastılar. Fakat Stillerin ingilizce bilmemesi yapı lacak filimleri idare etmesine mâni oluyordu. Çok asabî ve hassa olan rejisör bunu kendisine bir hakaret addetti Gretanın, elinde olduğu halde buna mâ ni olmadığına hükmetti. İsveçe dönme ğe karar verdi. İsveçli kız bu ayrılığı göz yaşlarile karşılamakla beraber Stillerin: Eğer beni seveceğini, eski hayatı mıza tekrar başlıyacağımızı vadeder sen kalırım! demesine: Benim sizde sevdiğim bir üstad, bir artist ruhu idi. Yoksa bir âşık ruhu değildi! cevabını verdi. Stiller bu sefer: Yoksa başkasmı mı seviyorsun? Sualini sordu. Greta buna da: Hayır, şimdiye kadar hiç kimsey sevmedim! Cevabile mukabele etti. Stiller bitkin ve perişan İsveçe döndü. 8 ikinciteşrin 1928 de Stokholmde maddeten veremin, manen de ümidsizliğin tesiri altmda öl dü, gitti. İşte, Gretsnın hayatmdaki yegâne sır budur; o zavallı sinirli ve hassas adaml olan macerasına dair hiç kimseye tek kelime söylememiştir. Hakikati öğren mek istiyen Stillere onu açıkça itira etmesine mukabil, bugün hatırasma hü: meten kendisini yetiştirip meydana çı karan üstadı sevip sevmediği hakkm daki suallere «evet!» veya <hayır!» de miyor. Bu, pek küçük bir büyüklük ol masa gerek! Evereste giden yollarda seyyahlar eti fakra uğrıyarak, yorgunluğa ve soğuğa karşı mukavemetini gitgide azaltıyor. Bu et fakrı bir müddet için bertaraf edilebildiği takdirde, muvaffakiyet ihtimalleri çok artmaktadır. Levazım kâtibliği vazifesi Smythein uhdesinde. Erzakımızın, takriben beş tonluk yiyeceği ihtiva eden 460 sandık tan mürekkeb olduğu düşünülürse bu vazifenin ehemmiyeti kolayca anlaşılır. Sandıklarda yiyeceklerin nev'i, ilk bakışta insanı şaşırtacak kadar çoktur. Fakat düşünülürse, bu tenevvüün kat'iyyen lâzım olduğu görülür. 1933 te yaptığımız seferde, 6800 metro irtifaa geldiğimiz zaman Wyn Harris, birdenbire ağlamağa başlamış ve: Hiyar isterim. Bana niçin daha fazla hiyar vermiyorsunuz? diye sızlantnıştı. Gene o seferde, 3700 metro irtifada iken, Shiptonun: Birkaç düzine yumurta getiren olsa istediği kadar para veririm dediği hâlâ kulağımdadır. Binaenaleyh, hiyar turşusile yumurta bulundurmak ta lâzımdı. Sandıklarımız da 3900 tane yumurta var. Iklime ahşma ve vücudün zâfa uğra " ması devrelerinin muhtelif safhalannda, ağız tadının ve iştihanın, oksijen noksanı neticesinde, kaçtığı sıralarda, dimağa güzel bir lezzet veren yiyeceklerin hangi leri olduğunu tecrübe ile biliyoruz. Gene tecrübelerimiz, 7000 metro irtifada iken, hararetten cayır cayır yanan boğazlar dan, hangi gıdaların daha kolaylıkla süzülüp ineceğini bize öğretmiştir. Bunlar, Carbohydrateları bol, şöylece ıslatılıp ahnabilecek şeylerdir. Birkaç dakikaya kadar, «yemek ha zır» diye bağıracaklar. Önden herhal de bir çorba gelecek, ondan sonra, belki de domuz sucuklu yumurta verirler. Yumurtadan sonra içeceğimiz bir fincan kahve veya çikolata hazmı kolaylaşbra cak, bir kadeh Rhum da, buz gibi çadır lanmızm içinde vücudümüzü birparça ıs' tacakbr. Glasyeler içinde kamplar SİNEMA Silik çehreler Vaktile Clive Brook tarafından oy nanmış olan «Silik Çehreler» filmi ye niden çevrilecektir. Baş rolleri Herbert Marshal ile Gerturde Michael oynıya caklardır. HABERLERi Tuhaf şey! Bir Fransız gazetesinin yazdığına göre Şarlo on senedir bir kere bile berber dükkânına ayak basmamıştır. Saçını, sakalını ve bıyığını bizzat kendisi kesip tıraş etmektedir. Fransız filimleri îş kadını Claudette Colbert kısa bir zaman için mezuniyet alarak Holivuddan Nevyorka gitmiştir. Döndüğü zaman «îş Kadını» isminde bir filim çevirmeğe başhyacak tır. Fransada birçok yeni filimler yapılmaktadır. Bunlar arasında komik Lucien Barautnun baş rolü oynıyacağı «Kanm!» Spinellynin baş rolü oynıyacağı Pierre Brensitnin bir eseri ve Francoise Rosay, Gonna dansı yok! Lisette Lanvin ve Charles Venel, Albert Fred Astaire ile Ginger Roger yen Prejan, Roland Toutainin baş rolleri oy bir filim yapmağa başlamışlardır. Kor nıyacaklan «Ceb Harclığı» filimleri delânın adı «Bundan sonra Gonna dans vardır. yok!» tar. kesi, karla örtülü, dam kiremidi şeklinde bindirme kaya parçalanndan mürekkeb olmasıdır. Son hamleyi 22 mayısa doğru yapmak niyetindeyiz. İlk teşebbüste muvaffak olamazsak, konakhya konakhya ilerlemeğe çahşacağız. Bu makaleyi, çadır altmda alelâcele çırpıştırırken, ŞctngŞang ismindeki ahçımız, ocaklann karşısmda boyuna çalışı yor ve şaşılacak bir çeviklikle bir tence reden öbürüne koşuyor. Hüsnüniyetinden şüphemiz yok. Fa kat gerek onu, gerek yamaklarını daima kontrol altmda bulundurmak şarttır. Bı memlekette, suyun yalnız kaynaması kâ fi değildir, filitreden geçirmeden olmaz. Halbuki, toz fırtınalarile boğuşa boğuşa yaptıkları seferden dönen arkadaşlarda AHMED H1DAYET sabır ve tahammül yok. Doktorun tavsi