7 Birincikânun 1935 CUMHURİYET Tatlı müsabakamız On gün neşredeceğimiz rey varakalarını kesip saklayınız ve sonra mütalealarınîzla beraber bize yollayınız Biz bize " " « • ' Dil üzerinde çalışmalar: Ocak başında • * ^ * Soğuk, dışanda çivi kesiyor. Pence relere çarpan rüzgâr, sanki açlıktan ku duran bir canavar gibi bizi yutmak isti eçenki zorlu lodos fırtınası meyor. sa zannolunduğu gibi kelimenin (kara) SOL ğer memlekette epey hasar yapBiz içeridekiler, odayı kızıl alevlerle ile hiçbir alâkası yoktur. mış; bunlar, bir, bir şimdi Şimal kelimesinin orijin şekli (sol) süsliyen ocağın başmdayız. SÂHA meydana çıkıyor. dur. Izah edelim: Tatlı tatlı konuşuyoruz. Not: 2 (Sağ, sah...) sözleri üzeKülâhı uçan minareler, yıkılan damYukanda söylediğimiz gibi Altayda Bir demet kuru daluı yaydığı hararete rinde iken yabancı zannolunan bir Türk lar, denize kayan nhtımlar, neler de neKarilerimize tath bîr Şeker bayramı Rey ve mütalealann muvaffakiyetine gî' sığınmışız, ortalığı altüst eden fırtınaya gün doğusuna bakan Türk bir tarafına kelimesinin de nekadar asîl bir Türk ler! Aralannda, heyetile devrilerek, karvesilesi vermiş olmak üzere hazırlaAğı re verilecek hediyelerin tasnifi şöyledir: meydan okuyor gibiyiz. Camları yıkayan (sağ) dedi. sözü olduğunu göstermiş olalım: şıki evlerin üstüne yangelip yatmış «aat (ağ f as + ağ) mız tatlı müsabakasr devam cdiyor: Birinciliği kazanan tatlıya rey yağmura karşı tembel tembel geriniyoruz. Gördük ki (sak sah) sözleri «geniş kulesi bile var. Diğer tarafına da (sol) dedi. Bu oriMüsabakanın esası şudur: veren karilerden : Kuru dallar, sinirleri gevşeten bir çı: Lodos, bizim ülkemiz, bizim denizlejinal Türk sözünün etimolojik şekline lik, vüs'at» anlammadır. (Saka saha) Birinc ye : 4 sandık, 1 Bugünden başlıyarak 10 tane yabrdı ile için için yanıyorlar. sözleri de bu genisliklerde oturan Türk rimiz için bir afettir. Mubarek esmeğe Iklnclye : 3 sandık, bakalım: zı neşredeceğiz. Onlarda, son defa öpüşen sevgililerin lerin adıdır. Bu kelime ayni zamanda, başladımıydı bütün bir şehrin hayatmı OçOncOye : 2 sandık, (1) (2) (3) ( 4 ) 2 Her yazı bir başka tatlının pi Bef klslye yarımsar sandık o genişliklerin de adıdır. O genişliklere felce uğratır. Vapurlar işlemez, münakahali var. (oğ f os + oğ + ol) şirilmesini tarif edecektir. Türk (sâha) demiştir. Nasıl ki (il) sölât anzaya uğrar, tüccar malının yüklenip Ebediyete sığmıyacak olan aşklannı îkinciliği kazanan tatlıya rey (1) Oğ: Altayda Türk deınektir. 3 Her yazınm altına bir 9e rey zü hem kavimdir, hem de o kavmin o boşalması durur, balıkçılık aksar, telehemencecik harcamak ister gibi, eriyip kül veren karilerden: puslası konacaktır. (2) O s : Ondan uzaklaşan oldukça turduğu memlekettir. fon, telgraf, elektrik telleri kopar... Haoluyorlar. Blrlnciye : 3 sandık, 4 Her rey puslasında o tatlının geniş saha anlammadır. sılı birkaç saat, bazan da bir iki gün, orIklnclye : 2 sandık, Coğrafik bir bakış îsmi bulunacak ve reye iştirak eden kari(3) Oğ: Bu anlamı lamamlayıp ifaOçOncOye : 1 sandık, Uç ay evvel gölgelerinde dinlendiği deye yarıyan ektir. Yukanda bir an için kendimizi bü talıkta bir tezebzübdür gider. lerimiz bu ismin hizasına rey puslası koBes klslye yarımsar sandık Lodos havanın insanlar üzerindeld temiz yeşil yapraklı dallar, şimdi önümüznacaktır. (Oğosoğ) Kelimeyi kökün ek yük Altay dağlan yaylalanna yerleştir Uçüncülüğü kazanan tatlıya siri de fenadır. Asabilik, gevşeklik, baj de kupkuru durmuyorlar. 5 10 tatlıdan yalnız üçüne rey vele kaynaşarak hâsıl olan şeklinde yaza miştik. Oradan cenuba bakalım. Nazarrey veren karilerden Kendilerini yakarak, bizi kıskandıran lım (soğ) : Türke nazaran uzayıp lanmız birbirini müteakıb, meselâ Tanrı ağrısı, nefes darlığı verir. Lodos havada, rilecektir. Binaenaleyh yalnız üç tatlıya Birinciye : 2 sandık, aid kuponda tatlı isminin yanına birinci, bir aşkla, hayatı son damlasına kadar giden sahanın adıdır. Tıpkı (sağ) ^ibı.dağlarile, sonra Altm, Üstün dağlarile bazı kimseler çatacak yer ararlar, bazıIklnciye : 1 buçuk Sandık ları ise hiç kımıldanmasını dahi istemez. ikinci, üçüncü diye yazılacaktır. OçOncOye: 1 sandık emiyorlar, emiyorlar. Bundan anlaşılıyor ki Türk ılk de Pamirin yüksek dağlarile, daha sonra En sıkı poyraz fırtınası birçok kimseBes kişiye yarımsar santiık 6 Müsabakaya iştirak eden karileBir demet kuru dahn hararetine sıg'.n virde her iki tarafındaki sahayı farksız Himalaya dağlarile kesilecektir. Demek lere vızgelirken, en ufak lodos dalgası o rimiz ayni zamanda §u suallere cevab veŞeker hediye edilecektir. mışız, dısarıdaki fırtınaya aldırmıyor gi olarak bir sözle ifade etmiştir: (Sağ, ki Türk, Altaydan baktığı zaman (sa) ayni adamlann içlerini dışlanna döndürreceklerdir: Müsabakamızda on tatlının tarifi ya biyiz, tatlı tatlı konuşuyoruz. îog, say, sak, sah, sey, siy, cey, cay, dediği mıntaka, Tann dağlanna kadar meğe, yirmi dört saat onlaıı sersem etmegörebildiği mahdud mıntakadır. Tan A Niçin bu üç tatlıyı diğerlerine pılacaktır. Bunlardan beş tanesi pişiril N. cah). n dağlanna çıktıktan sonra nazarlannı ğe kâfidir. tercih ettiniz? mesi kolay olanlanndan ayrılmıştır. DiIstanbul Merkez Kumandanlığı tev Nitekim (yan) kelimesini bugün daİstanbulun Kadıköy, Salacak, H a B Bu tatlı yazılan şekilden başk* ğer beşi daha çok uğraşılmak icab eden hi farksız olarak her iki taraf için kullan Pamir ve o hizada bulunan dağlar kesti. kifhanesinde yarsubay Necatiye: Gene dar bir saha. Ona da (sağ) de rem ve Feneryolundan Bostancıya ka usulle daha iyi pişirilebilir mi? tatlılardır. Mektubunuzu çok tuhaf buldum. Bi maktayız. Bu kelimede: t dar birçok mahalleleri deniz aşın olduC Şahsan en beğendiğiniz tatlının (Ay) = Herhangi bir süje ve obje di. Fakat Himalaya yaylarına çıktıktan risini gönderirseniz size bir cevab vere ğundan, bazı günler işleri başma gelemisonra bu kelimeyi, düşündüğü mefhu tarifini yapınız. dir . bilirün, mu ifadeye gayrikâfi buldu. Daha ileri yen memur ve müstahdemler için, lodos, 7 Karilerimizin yolhyacaklan rey Bir kilo un, 25 gr. bira mayasi, 10 (An) = Onun bitişiğindeki sahayı n. sindeki saha için (süt «d» ) dedi. Daha ötedenberi makbul bir mazerettir. varakalan, gazetemizde ayrılmış bulu yumurta," 5 gr. tuz, 10 gr, ince şeker, ifade eder. Bu saydığım semtlerden birinde otu sonra bu sahalann bitip tükenmediğini nan ve salâhiyetli adamlar da katılan jü 50 gr. tereyağı. Türk Sıberyaya doğru yayıldığı za ran işgüç sahibleri, kendilerine böylece anlayınca (cenub) dedi. ri heyeti tarafından tasnif edilecek, bu Bunlann hepsi bir kab içinde ılık su man gözleri önünde dümdüz bir enginlik suretle birinci, ikinci, üçüncü seçilen tat ile hamur yapılmalı, sonra ılık bir yerde Halbuki (şimal) için tabiî hâdise böy yılda bir iki haftalık fazla tatil temin gördü. Türk dehası derhal bunun adını lılarla bunlara rey veren kariler aynla kabanncıya kadar bırakmalı. Kabarmale olmadı. Meselâ Sayan dağlan ve An ederler. Ve alelekser bu iklimde, lodos, koydu: caktır. ya başladığı zaman istenilen şekildeki gora [ 1 ] yaylalanna kadar olan sahaya rüzgârlı olmakla beraber açık, güneşlî (Soğ j ol = soğol) ve ılık hava demek olduğundan, bu 8 Jüri heyeti bundan sonra, kari içi yağlanmış kalıplara taksim etmeli. (4) O l : (. + I ) nin uzak, geniş, (soğ) denildıkten sonra, birdenbire, ufuk bahtiyar insanlar, kahır yüzünden lutfa lerin reylerle beraber gönderdikleri mü Fakat hamur kalıplara taksim edıldıği belli olmıyan, engin, şümul gibi mef kesilmeksizin, engin bir saha ile karşı uğramış sayılırlar. talealan tetkik edecek ve üç tatlı hakkın esnada düştüğü için dolu kahblar tekrar humlar ile objeyi vasıflandırdığını bili laşıldı. (Şimal) kelimesinin orijini olan Meğer ki, isi ifrata vardınp ta, kendi da mütaleasmı bildiren karilerimiz ara hamur kabanncıya kadar bekletilmeli ve (soğol) sözü yarahldı. Ancak Türk yoruz. üzerlerinde hâkim bulunan makamlann, sında birinci, ikinci, üçüncüyü ayıracak sonra fırına vermeli. Bir saat kadar fı Siberyaya, Rusyaya yayıldıktan sonra, (Soğol) = Geniş, engin saha, uzaklık tır. rında piştikten sonra istenildıği zaman bu kıt'alann ta son uçlanna yaklaşıp ta âmirlerin, patronlarm sabnnı tükebniyedemektir. ^Z^L.~JS~~~ :^Tfc,' Müsabakada kazanan karilerimize 27 üzerine bir buçuk kilo şekerden yapılmış bembeyaz buz kütlelerini görünce şima ler. ŞİMAL Bunun bir nümunesine ben vaktile sandık kesme şeker hediye edilecektii şerbeti ilâve etmeli. le yeni bir isim verdi: (Nort «d» ) de> «Etimoloji, morfoloji ve fonetik ba Babıalide tesadüf etmiştim. FeneryolunH di. kımından Türk Dili Analiz Yolları» da oturur gayet geniş yürekli, hiçbir şe« NORT broşürünün 10 uncu ve 11 inci sahifeleye aldınş etmez, kâinata metelik vermez, Kelimeyi analiz edeiim; elimolojik rini gözden geçirelim: (ğ = v = b = REY PUSLASI rindmeşreb bir arkadaşımız vardı. Kalem...) olduğunu görüyoruz. Gene ayni şekli şudur: me dilediği zaman gelir, dilemediği zad) (2) (3) (4) «ahifelerde (s = ş...) olduğu gösterilBirinci seçilen tatlı: man gelmez, fakat hiç şaşmadan, her (oğ f on + or f ot) miştir. akşam Kadıköyünde Bodosun meyhanetkinci teçilen tath: (1) O ğ : Güneşin parlaklığk Şimdi: (Soğol) sözünü, (s) yerine sine devam ederdi. (2) O n : Güneşin parlaklığına yakın (ş) ve (ğ) yerine (m) kullanan bir Vazifesine gelmediği günler, mazereti üçüncü geçilen tath: Türk ağzile okuyalım: «Şomol»... Ke bir mefhum işaret eder. hazırdı: Lodos! Oğon = on: Tıpkı «ön, ün» gibiGönderenin adı: .. lime bizim ağzımıza gelinciye kadar uğ Ne yapayım? derdi. Harab, hasdir. radığı morfolojik ve fonetik tekâmül ile ta oluyorum. Elimde değil, kat'iyyen vaAdresi t 7 , (3) Or: (on) sözünün işaret ettiği pura binemiyorum. «şimal» olmuştur. «Şumul» kelimesi de ayni kelime ve parlakhk mefhumunu bir obje bitişiğinde Bu, birkaç yıl böylece sürüp gitti. NiNot: Bu rey varakasile beraber yukanda 6 numaralı maddede sorulan takarrür ettiren ektir. O objeyi ifade e hayet, müdürün de sabn tükendi. Gü mefhumdan çıkmış bir Türk sözüdür. a, b, c suallerinin cevablan da ayr\ btr kâgıda yazılarak yollanacaktır. «Sol» sözünün «Şol» şekli malum den unsur: nün birinde, kalemi hokkaya batırıp, Yeni elma ambalâjlarından dur; uzak bir şeyi anlatmak için «Şol (4) O t : tur. Nezaret makamına, zamanın seci'li üsbir görünüf MUTEFERRlh POUSTk şey» deriz. O halde: Onorot = (baştaki vokal lubile şu müzekkereyi yazdı: Almanyaya bugün de ikinci paıt! olaNot: BİR KÖPEK KUDURDU düşerek) evvelâ (Nort) = (nur): beZiraat Müsteşarmm tahkikatı mmınde. Hastane caddesinde Şehre ıak 400 sandık elma göndrrilfekrir. (sol) a,1yani Büyük Altay dağlanndan yazlığın, parlaklığm adı; ondan sonra «Gündüzleri nâmukavimi bâdı lodos, yakın şimale bakarsak, oturan ahşamlan ise müdavimi meyhanei usta Zıraat müsteşan Atıf dün Zira.ıt Acem Alınm kurd köpeği, kudurmuş Bundan evvel satılan 500 sandık elma derhal esas kelimenin (say) şeklini gö da (Nort «d» ) : Parlaklığı haiz olan Bodos idüğünden nâşi vazifei mevduasıBankasmda buğday satışı yolsuzluğu ve zincirlerini kopararak ayni cadde Hamburga varmış ve çok beğenilmiştir. rürüz: Sayan Dağlan. Burada (Sayan) sahanın adı çıkmış oluyor. nı ifadan istiğna gösteren in azli... » tahkikatile meşgul olmuş bu arada bazı de 84 sayılı evde oturan Nurinin oğlu Bılhassa Kaliforniya sisteminde yapılan 6Özünün anlamı, «oldukça uzak ve ge Not: 1 Sibirya ve Rusya şimaline Işte, lodos denilen âfetin feci tesirledeğirmencilerin malumatma müracaat et 8 yaşmda Alinin üstüne hücum etmiş Türk elma ambalâjlan Almanyada çok niş bir sahaya yapışık» demektir. Bun giden ve Isveç, Norveç kıt'alarma ge rinden biri de bu olmuş, bizler bir arkatniştir. Tahkikatm bir haftaya kadar ve zavallı küçüğü vücudunün birçok müsaid bir tesir uyandırmıştır. • lardaki ve daha ilerideki Türklerin ta çen Türk uluslan artık şimal kelimesini das kaybetmiştik. ikmal edileceği anlaşılmıştır. Bir gaze yerlerınden ısırmıştır. Son günlerde yaş meyva ihracatımi7 jidığı ünvanda kelimenin (Saha) şekli unutmuş, onun yerine (nort nord) söGeçenki fırtınada, kendisini hatırlatenin yazdığı gibi yeniden bazı kimselere zünü ikame etmiş bulunuyorlardı. îşte vıp, rahmetle yadettim! Köpek yakalanmış. kanlar içinde olan artmaktadır. Bir hafta içinde Fılıstine ni görürüz. işten el çektirileceği doğru değildir. BuğSaha = Yakut kabilesi, Altayın şi bunun içindir ki İskandinavyadan Al Ali ile beraber Kuduz hastanesine kal yüz sandık elma ve 20 çuval kestane Ercümend Ehrem TALU day satışı işlerile meşgul olmak üzere malinde hâlâ yaşamakta olan Türk ulus manyaya inen ve bu yolla Avrupaya yaYafaya da 469 sandık elma ve 43 çuval dırılmıştır. yüksekliği» anlammadır. İstanbula gelmiş olan Ziraat Bankas; larından bir kabile, demektir. yılan Türklere (Nordik) derler. EŞEĞE ÇARPAN TRAMVAY kestane gönderilmiştir. (2) On: O parlaklığa, yüksekliğe ve Genel Müdürü Kemal Zaim bugün AnYukanda bilmünasebe işaret etmiş HONNÖR Vatman Ferhadın ıdaresindeki Kadı büyüklüğe yakınlık bildirir. karaya dönecektir. tik ki Altayın cenubundaki Türklere de Ölümle tehdid etmiş! köy Moda tramvayı dün Bahariye cadNot: 2 (Honnör) kelimesinin (3) Öğ, uğ: Parlaklığm, büyüklü(Saka) derler. Görülüyor ki Altay ceîstanbul Sofya arsında desinden geçerken kalaycı Şabanın eIzmir 6 (Özel) tzmir sağırlar ve nubunda (k), Altay şimalinde ise (h) menşeini de, temas ettiğimiz son söz mü ğün kendine yapıştığı süjenin manasım kaçakçılık şeğine çarpmış ve hayvanı ayaklarından dilsizler müessesesinde evvelce kâtib hâkim oluyor. Bugün dahi Yakutlar da nasebetile, izah edelim. Kelimenin eti tamamlar ve ifade eder. olan sonra Manisada sıhhiye memurlu ima (k) yerine (h) kullanırlar. Meselâ: molojik şeklini ve onun altına manasmı (4) Ör ur: Süjede parlaklığm takarIstanbulla Sofya arasmda para ka •yaralamıştır. BİR EV ÇÖKTÜ Sütlicede Badem ğu yaparken açıkta kalan Tahsin, Sıh «Harah ulah» derler; «karak ulak» söylemeksizin dığer bir Türk sözünün rür etmis olduğunu işaret eder. çakçılığı yapıldığmı haber alan Bulgar (karaku etimolojik şeklini yazalım: zabıtası araştırma yapmıs, ve Sofyada sokağında 6 sayılı Hüseynin ahşab evi hat Müdürü Cevdeti dairesinde ziyaret demezler. Kelime bildiğimiz (1) Bu isım kadımdenberi Baykal göf çökmüştür. Çöküntü sırasında evde ederek iş istemiş ve ölümle tehdid et lak)" tır. (Karak), türkçede «göz» de I. Honnör: (oh on \ öğ \ ör) lünden çıkıp (Yenisay) ırmağına döküyüksek bir aileye mensub bir kadmın ü : (oğ + on + uğ + ur) len (Angora) nehrinin bulunduğu mınzerinde 300,000 levalık yabancı para kimse olmadığmdan insanca eksiklık mişitr. Hakkında tahkikata başlanmış mektir. (Uğ) türkçede «su» demektir. II. yoktur. (1) Oh, oğ: «Güneşin parlaklığı, takaya denirdi ve bugün de adı budur. tır. (Uğlak ulak), «sulak» demektir. Yokbulunmuştur. Sol, şimal, saha, nort, Honnör, Onur kelimelerinîn tahlili GUN DE Lodosa dair BÜ] 27 sandık şeker mükâfat veriyoruz No. 5 Savaren Almanyaya ihrac edilen elmalar Kaliforniya sistemindeki ambalâjlar çok beğenildi 1 Cumhuriyet Tatlı müsabakası Edebî Yazan : Stefan Zweig roman Çevlren: E. Ekrem Tafu 5 Kendi ağzından çıkan bu sual ku dam Vagner! laklarına aksedince, daha da ürktü. Bu Ne istiyorsunuz?. Benden istedi kadını bir daha raslıyacak olursa, tanı ğiniz nedir?. mamağa, her şeyi inkâr etmeğe, mel'una Onu siz de biliyorsunuz, Madam karşı koymağa ahdetmişti. Şimdi, bun Vagner.. Benim niçin geldiğim sizce lardan hiç birine imkân kalmıyordu. elbette malumdur. Sizi yanm saattenberidir bekliyoİren, adının tekrarlandığını duyunca rum, Madam Vagner. bir daha sarsıldı. İren baştan aşağı sarsıldı. Kan, onur Onu artık görmedım.. Beni bırahüviyetini de, adresini de öğrenmişti. Ar kınız!. Bir daha da görmiyeceğim.. Hiç, tık her ümid kaybolmuş, eli, ayağı bağlı hiç görmiyeceğim! olarak, onun pençesine düşmüştü. Irenin, heyecandan söz söyliyemiye Kan sitemle tehdid kanşık bir eda ile, cek hale gelmesini bekliyen kan, sonra tekrar etti: sert bir tavırla, adeta hizmetçisine hitab Evçt: Tam yanm saat oWu, Ma eder gibi hitab ederek: Yalan söylemeyin! dedi. Ben sizi du. İçini, sonsuz bir riksinti kaplıyordu. raber, İren, bu kadından bir defada kur du ve bütün tahminleri başdöndürücü bir pastacı dükkânına kadar takib ettim.. Artık bir tek arzusu vardı: Bu suratı lulmak için, kocasının haberi olmadan, uçurumun içine yuvarlanıyordu. Bu düVe Irenin müdafaasız kaldığını gö görmemek için, buradan uzaklaşmak! mühimce bir parayı hiçbir suretle bağış şünceler esnasında, yalnız, tek bir şeyin farkında oluyordu: Kocasını nekadar az rünce de, tezyifkâr bir tavırla, ilâve etti: Başını çevirip, keseyi uzattı ve dehşet lıyamazdı. Ben işsiz, güçsüz kaldım! Buh içerisînde merdivenlere atıldı. Fazla olarak, kocasının davalanndan tanımış, onun kararlannı önceden hesabran var, işler de kesad diye, çalıştığım Kocası henüz eve dönmemiş olduğun ve anlattıklanndan, bu türlü alçak ve na lamak hususunda ne derece âciz bulu mağazadan bana yol verdiler. Onun için. dan, kendini sedirin üstüne atarak, ora mussuz kimselerle yapılan anlaşmalann nuyordu! ben de ne yapayım? Fırsattan istifade da, beyninden vurulmuş gibi. hareketsız, tamamile kıymetsiz olduğunu biliyordu. Bu adama, ebeveyninb arzusile, muederek.. Namuslu kadınlar gibi.. Biraz uzandı, kaldı. Ancak avukatın sesini duy Hesabca, musibeti bir iki ay daha bertahalefet etmeksizin, hatta yıllann sukutu îürtmeğe çıktrnı. duğu zamandır ki, davranmak, ve bir raf etmeğe muvaffak olduktan sonra, hayale uğratmadığı bir temayülle varmış, makine gibi, şuursuz, öteki odaya sürük aile saadetinin binası birdenbire gene çöBu sözleri, Ireni can evinden yara onun yanında sekiz sene, sakin ve kay lıyan, fena bir maksadla söylemişti. O lenmek için, nihaî bir gayret gösterdi. kecekti. Mel'un karınm da, bu enkazm gusuz bir saadet içerisinde yaşamışn. Ço*** zavallı, bu derece şenaat karşısmda kenaltında kalacağmı düşünmek ise, çokcuklan, müşterek yuvalan, hesabsız yadisini güçsüz, kuvvetsiz hissediyor ve bu Korku onun içine işlemiş, peşini bırak hafif bir teselli idi. kınhklan vardı. Lâkin, kocasının nasıl sürtüğün sesini yükseltmesinden, yahud mıyordu. O yaman tesadüfün bütün safŞimdi korkunc bir vuzuhla hissediyor bir vaziyet takmacağını düşündüğü an • ki kendi kocasının çıkagelmesinden, git halarını, durmadan yadma getiren, uzun du ki, felâket muhakkak, kurtuluş im da, onun kendisine yabancı olduğunu tikçe daha ziyade korkuyordu. O zaman ve bomboş saatlerinde, vaziyetinin nekakânsızdı. Fakat.. Fakat.. Ne olacaktı? farkediyordu. Onun hayatında, huyunu felâket olacaktı! Hemen çantasına elini dar vahim olduğuna tamamile aklı eri Sabahtan akşama kadar bu suale takı belli edecek bazı hususiyetleri ancak şiınsoktu, para kesesini aldı, boşalttı. yordu. Bu kadın, kim bilir nasıl, adını lıp kalıyordu. Günün birinde kocasma di araştırmağa koyuluyordu. Korku ve Lâkin bu sefer, küstah el, paTalann ve adresini öğrenmiş bulunuyordu. Şimbir mektub gelecekti; şimdiden, onun, tereddüdle, her kücük hatırayı yokluyor, temasile iğilmedi; yırtıcı bir kuş pençesi di de, ilk teşebbüsünde bu türlü muvafbetibenzi uçuk, bakışlan karanhk, içeri kocasının gönlüne hulul etmek için gizli gibi açık ve uzanmış kaldı. Kannın tez fak olduktan sonra, hiçbir vasıtadan kaye girip te, nasıl kendisini koiundan tu bir methal arıyordu. Onun sözlerinden yifkâr ağzı, gıdıklamağa benziyen bir çınmıyarak, keşfini muntazaman islısmaT tacağını ve sorguya çekeceğini gözönüne hiçbir sır kapamadığı için, bir gün, elinde edecekti. gülme ile: Bari keseyi de verin de, tamam olO, artık öyle bir kâbus olacaktı ki, getiriyordu.. O zaman.. O zaman ne okitabla bir koltuğun üzerinde otunryor sun! dedi. en mezbuhane gayretler bile îreni bu kâ lacak.. Ne yapacakh? Bu noktaya gelin ken, elektrik ışığmın altmda çizgileri teİren, yalnız bir saniye, gözlerini onun bustan kurtaramryacaktı. Zira bizzat ce, şekiller, birdenbire müphem ve müt barüz ed*n çehresinden bir mana çıkar • gözlerine dıkip, baktı. Bu kaba ve termal ve mülk sahibi, ve ayni zamanda hış bir korkunun karanlıklan içensınde mak istedi. (Arkan biyesizce istihzaya tahammül edemiyor zengin bir adaırun da kansı olmakla be kayboluyordu. Mabadini o da bilmiyor