î İkincitcşrin 1935 JUMHURÎYET Yunanistandaki Rejim Değişikliği ve Akdeniz Vaziyeti meseleyi sırf milletin reyine kalmış bir iş saymakla iktifa etmişti. Halbuki orduda dahilî gerginlik dolayısile hükümdarlığın biran evvel avdeti lehindeki cereyanlar gittikçe kuvvet buluyordu. Neticede General Kondilis yalnız cezrî kralcıların de«Akdenizin, siyasî kuvvctlerin çarpışğil, alelumum eski şekli hükumetin iadesi tığı birinci derecedeki bir saha olduğu hareketinin kahramanı oldu. hakikati son zamanlarda iyice meydana Çaldaris teşrinievvelin onunda ihtilâl çıkamtadır. Habeş ltalyan davası burada öyle gersçinlıkler peyda etmiştir ki komitesinin taleblerini reddetti. Artık Bunları evvelden görmek ve tahmin et General Kondilisin vıldızının parlaması mek mümkün olmanvtır. Bu ihtilâfın devri başlıyordu. Millî meclis cumhuriyeyaptığı tesirleri ve Akdenizde sahili bu ti ilga etti, krallık iade olundu ve 1911 lunan memleketlerde peyda ettiği siyasî kanunu esasisi yeniden tatbik mevkiine cereyan ve hareketleri artık tesbit etmek kondu. Hulâsâ 3 teşrinisani reyiâmına yukarıdaki emrivakileri tasdik etmek işi zor bir iş değildir. kaldı. Akdeniz sahasındaki ku^etlerin nis Yunanistan için çok karışık olan yalbeti arasında zuhur eden değişiklık Akdeniz devletlerinden en ziyade Yunanıs nız cumhuriyet devrinin değil, belki yüz senedenberi devam eden dahilî savaşlatan için hayatî ehemmiyeti haizdir. rın ve karışıklıkların nihayet bulacağı Akdenizin doğu havzasında zıddiyet ve münaferetin ^ittikçe arttığı, siyasî u sık sık söyleniyordu. Yunanistandaki fukta Ingiliz ltalyan ihtilâfının iyice krallığın tarihi de bu müesseseye karşı tebarüz ettiği, Londrada ve Romada ha sonu gelmiyen mukabil hareketlerin uzun 2irlanmakta olan sevkulceyş pîânlannda zincirini ihtiva eden bir tarihtir. Nihayet Atinanın en mühim ve merkezî noktayı 1924 te hilekâr Giridli, hükümdarlığı teşkil ettiği bir zamanda Yunan Cumhu büsbütün iskat ederek Glucksburg haneriyetinin Krallığa tahavvül etmesi ihtimal danından intikamını almak suretile siyasî kuvvet ve ihtirasını tatmin etmeğe mubir tesadüf eserinden ibarettir. vaffak olmuştu. Evet, şimdi Yunanistanın mukadderatını elinde bulundurmakta olan General Yunanistanda cumhuriyet devri Gunaris Kondilisin hareketi sırf dahilî düşüncele hükumeti erkânmın bir ihtilâl kabinesi rin mahsulü bir tesadüf olabılır. Fakat, tarafından idam edilmelerile başlamıştı. Ingilterenin zoru üzerine ltalyaya karşı Bu devirde takriben on kadar ihtilâl ve zecrî tedbirler kararlastırıldığı ve tatbik darbei hükumetin yapılmış olması şekli edildiği bir zamanda Yunanistanda vuku hükumet meselesinin kat'î surette hallebulan değişikliğin haricî siyaset noktasm dilmediğini gösteriyordu. dan fevkalâde ehemmiyeti olduğu inkâr Intizam ve huzuru seven Yunanlılaredilemez. Yunan meselesi artık Habeş da yalnız vşahsiyatm hükümferma olduğu ihtilâfile alâkadar meselelerin daire3İne parlamento sistemine karşı nefret peyda girmiştir. olmuştu. Yunan milletinde krallık dü Krallık meselesi Yunanistanda çok şüncesi henüz zail olmamıştı. Fakat yeni krallık devri de 10 teşrinitanberi etrafında şiddetle mücadele yapı]an mühim bir işti. Giridli Venizelos ta evvel inkılâbının remzini taşıyacaktır. 3 rafmdan geçen martta yapılan taklib te teşrinisani reyiâmına rağmen Yunanis şebbüsündenberi bu mesele son derecede tanda birbirine karşı duran cepheler büshâd bir şekil almıştı. O tarihtenberi mese bütün ortadan kalkmış olmıyacaktır. Çalle artık esas itibarile mevzuubahs değildi. darisin fırkası gene elindedir. General Yalnız hükümdarlığın alacağı şekil ve Metaksas muvakkat bir zaman için ortatatbik edileceği tarih mesele olmuştu. Bu dan çekilmiştir. Cumhuriyetçilerin tabinun şimdiye kadar gecikmesi hükümdarlı yesi hâlâ mevcuddur. Bir de (üçüncü isğın yeniden tesisinde tutulacak usul timaket) namı altında yeni bir grup peyhakkında derin fikir ihtilâfları bulunma da olmuştur. Bu vaziyet karsısında Kral Ikinci Jorjun vazifesi pek kolay olmıya sından ileri gelmişti. caktır. Çaldaris ilkbaharda millî meclisin înHaricde bulunan müşahidlerin tementihabile hükumetin şekli meselesini birbinisi Yunan milletinin tesne olduğu hükurinden avırmak suretile hakimane hareket etmişti. Mumaileyh şekli hükumetin tayi met ve siyasî hayat istikrarına nihayet ufkun ni meselesini 3 teşrinisanide yapılacak kavuşabilmesidir. Akdenizdeki karardığı bir zamanda Yunanistan kuvreyiâma bırakmıştı. Bu suretle verilen reylerin yüzde altmış dördünü kendine vetli bir idareye ve müttehid bir millete muhtacdır. Bu memleket Harbi Umu temin etmişti. Lâkin meselenin inkişafına ve Yuna mide Venizelosla geçirdiği kanşık macenistan için son derecede ehemmiyetli ol raların bir dersi ibret olmasını temenni duğuna dikkat etmemisti. Başbakan bu ederiz.» olkischer Beobachter gazetesinde Heinz Fischer imzasile Yunanistandaki son vaziyet hakkında şayanı dikkat bir makale çıkmıştır. Naklediyoruz: iz bize T lk mahsul Dokuz sene oluyor, Arab harflerini Lâtin harflerile değiştirmiştik. Bir tecrübe devresi geçirmeğe, kararın tatbikında yavaş olmağa lüzum görmeden yeni harfleri kullanmaSa başlamıştık. O zamanlar bunu acele bulanlar, işin muvaffak olacağından şüpheye düşenler görülmüştü. Bunlar yeni harfleri kullanabilmek için hiç olmazsa on senelik bir alışma devresi geçirmemizi istiyorlardı. Arka mızda kalan seneler, acele işe şeytan karışır dıyenlerin haksız olduklarını gösterdı. Şeytan hiç birşeye karışmadı. Arab harflerini bilenler çok kısa bir zamanda yenilerini bellediler. Okuma yazma bilenlerimizin sayısı seneden seneye artarken şu noktayı da gözden kaçırmamahyız: Eski harfleri bilenler gittikçe azahyorlar. Beş on seneye varmadan bunlar parmakla gösterilen marıfet sahıbi adamlar olacaklar. Bu sene Unıversıteye giren talebe arasında, Arab harflerinden anhyanı hemen hiç yokmuş. Anlıyanlar da, biraz okuyabılıyor, fakat yazamıyorlarmış. Edebiyat fakültesinde talebenin Osmanlı edebiyatını takıb edebılmesi için haftada iki saat Arab harfleri öğretileceğini duydum. Bundan sonra Edebiyat fakültesine devam edenlere muntazaman bu harfler gösterilecekmiş. Işte dokuz sene evvel dikilen fidamn bize verdiği ilk olgun mahsul! Şeytanın i.«e karışacağmdan korkanlara uysaymışız daha dokuz on sene beklemek lâzım gelecekti. Acele ettiğimize iyi etmisiz. Çünkü çabuk Rİtmek mümkünken beklemek doğru değildir. N. Bursanm altında bulunan Bitinyalılar şehri... Altı metro derinlikteki binanın temizlenmesine ve meydana çıkarılmasına devam ediliyor O, erkektir... Hafriyatta bulunan kapı ve galeriler Bursa (Özel) Bitinyalılara aid eski binaları meydana çıkarmak için Ahmedvefikpaşa hastanesinin altında baş lıyan hafriyat devam etmektedir. Şimdi Hekimler dairesinin arka yüzünde dört beş metro murabbaı genişliğinde ve altı metro derinlikte yeni bir kuyu açılmıştır. Bu kuyunun üstüne kurulan tahta ma karalara bağlı büyük kovalarla yeral tında çalışan amelenin galerilerden n kard'kları toprak yukan çekilmektedir. Bu toprakların başında ve hafriyat yerinde hergün sabahtan akşama kadar bekliyen meraklılar bulunduğu gibi sık sık hafriyat yerini ve eski eserleri görmiye gelenler de vardır. Ayrıca hastane Hekimler dairesinin güney cephesindeki temel duvarının dıbınden de yeni bir kazıya başlanmış ve burada yerin altına doğru giden bir hava menfezi görülerek aşağıda ikinci bir katın daha bulunduğu anlaşılmış ve bunun için buradaki hafriyata da önem verılmıştır. îskeleti meydana çıkan bu büyük binanın; yeraltında hafriyat ileriledikçe diğer binalarla da irtibatı olduğu görülmektedir ki ilgililer; verilen tahsisatla bunlann tamamen meydana çıkarılmasına imkân olmadığını söylemektedirler. Maamafih işe yeni başlandığı ve bunun mahiyetine aid kat'î ve etraflı malumat Bakanlığa henüz bildirilmiş olduğu ci hetle hafriyata yeni bir hız ve tahsisat verileceği umulmaktadır. dürü yürüyor, arkamızdan da elinde kordona takılı elektriği taşıyan bir amele geiyordu. Baslarımız kubbeye değtiği için ğılerek yürümiye mecburduk. Müze müdürü, bize kubbenin muhtelif yerlerinde bulunan hava menfezlerini gösteriyordu. Salonu dolduran çamur gibi toprağın dört beş metro derinlikte olduğu galerierin meydana çıkan zeminlerinden an aşılıyordu. Bu galerilerden odalara ve salona açılan kapıları, dört köşeli ve kaın tuğlalarla san'atkârane bir şekilde örülmüştü. Yukarıdan sızan sular, duvarlarda kullanılan kalkerler üzerinde mağaralardaki gibi küçük küçük istilâktit ve istilâğmitler meydana getirmişti. Taşlarla tuğlaların arasına öyle sağlam bir harc konmuştu ki taştan hemen hiç farkı yoktu. adınlar, kendilerine lâyık ol duklan kadar değer verilmediğinden şikâyet ederler ama, haksızdırlar! Asıl lâyık olduğu dcğeıi kendi kendine vermiyen, erkektir. Kaç tane evlâd babası tanırım ki, kı:mı bebek gibi giydirir de, oğlunu mekebe hırpani kıyafetinde yollar. Sebebini orduğunuz vakit te: Adam sen de! der; o erkektir. Naolsa olur! Bir çoklarımız, kendi kendimizi, kanarımızın, kızlarımızın lehine ihmal edeız. Biz erkeğiz. Üstümüze başımıta ina edip te ne olacak?. deriz. Şık giyinen, tırnaklanna manikür yapıran, tuvaletine önem veren erkekler, 'akın zamana kadar pek hoş görmez, enkid ederdik. Sanki erkek denilen Alahın kulu, ezelden kirli, çapaçul V€ baümsız yaşamağa mahkummuş gibi. Kızımızın yanağı çizilir, hayıflanırız, Jöğünürüz. Oğlumuzun bir gözü kör our, derhal tesellisini buluruz: O erkektir! Guya erkeğin çift uzuvlarından biri azla imiş gibi. Zengin bir babanın bütün endJşesi ;ızı içindir. Parasmı biriktirirken onu düünür. Ya oğlu?. O erkektir, hayatını nasıl olsa kaanır!. POL/STE KULELtDEN ÇALINAN EŞYA Kuleli mektebi müdürü dün karakola müracaat etmiş ve mektebden 38 ka şıkla 73 çatalın çalındığını söylemi^tir. Bunun üzerine polisler mektebe gidip bir araştırma yapmışlar ve çalınan çatal kaşıkları hademe Sadığın dolabı içinde bulmuşlardır. Sadık yakalanmıştır. KÜÇÜK YILMAZIN AYAKLARI KIRILDI Aksarayda Mustafakemalpaşa caddesindeki eczaneye ılâç almak üzere gitmekte olan 10 yaşındaki Yıl maza şoför Alinin idaresindeki 202Î sayılı otomobil çarparak çocuğun ayaklannı kırmıştır. Yaralı Haseki hasta nesine kaldırılmış, şoför yakalanmıştır. KARANFİLt VURACAKLARMIŞ Beyoğlunda Hocaali sokağında oturan Karanfil dün sokakta giderken eskidcn. beri arası açık olan Marika ile Elseviye raslamıştır. Bu üç kadın karşılaşınca hemen eski kinleri akıllarına gelmiş ve Marika ile Elsevi bir olup Karanüli dövmüşler, dövmekle de hırslarını alamıyarak bıçaklarını çıkarıp Karanfıle hücum etmişler, fakat bu sırada po lisler tarafından yakalanmışlardır. ANKARADAKİ İŞİ TAKİB EDE CEKMİŞ Arif isminde bir adam Beşiktaşta oturan Nigârdan cAnkaradakı işlerini takib ederim» diye 150 lıra almış ve ortadan kaybolmuştur. Nigâ rın polise müracaati üzerine Arif ya kalanmıştır. KOÇTAN KAÇARKEN Kocamustafapaşa caddesinde 214 sayılı evde oturan şoför Hidayetin karısı Lutfiye. dün akşam bahçelerinde dolaşırken komşusu camcı Fevzinin büyük koçu kadının üstüne atılmıştır. Kadmcağız koçtan kurtulmak için kaçarken bah . çenin kapısındaki yedi ayak merdivenden düşmüş ve kaburgası kırılnııştır. den düşmüş ve kaburgası kırılmıştır. Lutfiye baygın bir halde Haseki has tanesine kaldırılmıstır. Işte, siz de düşünürseniz, daha bunun ;ibi, erkeği istihkar eden nice sözler, hâlıseler hatırlamanız mümkündür. Şu h*îde, kadınların şikâyet etmelerine asia mahal yoktur. Fakat, erkeklcrin de kendilerini bu derece hakir görmeleri manaızdır. Zira unutmamalıdır ki erkeğin ds adın kadar ihtiyaclan, onun da koru Müze müdürü, Bitinyalılann bu harcı acak haysiyet ve itibarı vardır. o zaman nasıl yaptıklannı anlattı. Ve Nasreddin Hocanın meşhur kürk hiugünkü gibi kirecin söndürülür söndü âyesi kuru bir efsane değildir. Ekseriya, rülmez hemen kullanılmadığını, bilâkis )ir adama kıymet biçerken, onun kıya kırk elli sene kuyularda saklandıktan etini, üstünde ve başındaki çeki düzeni sonra kullanıldığını söyledi. Zaten 3000 ie nazarı itibara alırlar. Kılığında çapasenelik bu yapının nekadar sağlam oldu :ul bir erkeğin, işînde de nadiren intizam ğu, üzerinde yıllardanberi koca bir has >ulunur. Ekseriyetin kanaati bu merkezledir. Onun için: taneyi taşımasından belliydi. O erkektir!. Biz erkeğiz!. Diyip te geçmemeli.. Temiz pak kıafet insanı yan yanya muvaffak eder. Ercumend Ekrem TALU Fransada bir gazetenin Heryoya yaptığı hücumlar Paris 6 (A.A.) Echo de Paris, Herriotya karşı şiddetli hücumlanna devam ederek: «M. Herriot, bir numarah halk düşmanıdır diyor. Kızıl bayraklar arasında boy gösteren ilk Fransız Bakanı odur. O, halkın karsısında Sovyetleri göklere çıkarmak cüretinde bulunmuştur. Onun gözü, Dış Bakanlığındadır. Orayı ele geçirmek için hiçbir şeyden sakınmıya caktır. Ve o zaman da büyük bir ma cera başlıyacaktır.» Hazer denizinde bir facia Moskova 6 (A.A.) Deniz nakliyat komiserliğinin bildirdiğine göre, geçan ayın 3 ünde Hazer denizinin Krasnovodski limanında bulunan Ovarkon adlı sarnıc gemisindeki 900 ton petrolun patlaması yüzünden 11 tayfa ölmüştür. Diğer 4 gemici kurtarılmıştır. Yapılan tahkikata göre, bu facia geçen mayıs sonlarında Soviterski Azerbaycan adlı sarnıc gemisinin uğradığı facianın ayni olup, sebebi de mürettebatın disiplin kıtlığile beraber yangın tertibatının bozukluğudur. Şimdilik bilinmiyen birşey varsa o da buraya vaktile toprağın ne suretle dolrmış olduğudur. Müze müdürünün an lattığma göre bu tesisatm yeraltından diğer binalarla irtibatı olduğu anlaşılmakta ve hatta hisarın muhtelif yerlerindeki eski surlarm da bu binalarla irtibatı olDün de Müze müdürümüz Mahmud duğu kuvvetle tahmin edilmektedir. ve Halkevi Dil Tarih şubesinden Kız MUSA ATAŞ Muallim okulu edebiyat öğretmeni Ali Ulvi ile birlikte yeni açılan kuyudan Haşiye: Muhterem üstad M. Turhan merdivenle yeraltına inerek iskeleti Tanın Son Postadaki yazısını okudum. meydana çıkan binanın odalarını, büyük Yazılarımı pek beğendiği hakkındaki salonun etrafındaki galerileri gezdik. Bu teveccüh ve iltifata teşekkür etmekle ralarda elektrik tesisatı yapılmıştı ve bir beraber bu bahiste Bitinyalılara aid eserlerin meydana çıkışma şaştığımız çok amele çalışıyordu. • yolundaki mütaleasına maalesef iştirak Kubbeli büyük salonun toprağı, hasta edemiyeceğim. Çünkü, Bursa tarihini oneden sızan pis sularla bir bataklık ha kuyanlar çok iyi bilirler ki, eski Bur lini aldığından burası daha boşaltılama sayı Betinalılar kurmuşlardır. Fakat mıştı. Boşaltılması da çok güç bir işe ben şimdiye kadar Bitinyalılara aid mey ziyordu. Biz, tam ortaya serpilen ve üs danda bulunan bir bina yoktu. Binaentü bastırılarak sertleştirilen daracık bir aleyh yalnız benim değil, herkesin şaş toprak yolu takib ederek salonun sonuna tığı nokta 2 3 bin sene evvelki bir yakadar gittik. Burada pis bir koku vardı. pının yeraltında bulunmuş olması ve Karanlıkta sağa sola basıp batağa sap bilhassa bu yapı tarzının hiç bozulmı lanmıyalım diye biribirimize ellerimizle yacak kadar güzel ve sağlam oluşu M. A. tutunarak gidiyorduk. Önde Müze mü dur. TALEBENİN MARİFETİ Vefa lisesi birinci sınıf talebelerinden 191 sayılı İsmet ile üçüncü sınıf talebelerin den Necdet, dün mektebde şakalaşır larken Necdet elindeki çakıyı İsmetin omzuna batırmış ve arkadaşını hafilçe yaralamıştır. Mekteb direktörlüğü ka za hakkında tahkikata başlamıştır. BAŞINA KAPAK DÜŞTÜ Cibal caddesinde Korpi değirmeninde çalış makta olan amele 50 yaşmda Hüseynin başına kazaen değirmenin lıkotor ka pağı düşmüş zavallıyı ağır surette ya ralamıştır. Yaralı cankurtaran otomO' bilile Cerrahpaşa hastanesine kaldırıl mıstır. SOSYETELERDE Esnaf Bankasmın tasfiyesi Esnaf bankasmın tasfiye işlerine devam edilmektedir. Tasfiye heyeti dün de toplanmış; bankanm şimdiki bulunduğu Yeni Postane caddesindeki binasının kirası çok olduğunu gözönüne alarak bu binanın değiştirilmesine karar vermiştir. Birkaç güne kadar daha az kiralı bir bina bulunarak buraya geçilecektir. MÜZELERDE Izmitte bulunan eski eserler Izmitte kâğıd fabrikası inşaatında meydana çıkan tarihî bazı çanak ve çömleklerle beraber gene bazı muhtelif eşyanın mahallinde halka teşhiri takarrür etmiş ve Gölcükte bulunan 56 tane sikke ile çanak ve çömlek parçalan tetkik edilmek ve hangi zamana aid olduğu anlafilmak üzere îstanbula getirilmiştir. Zonguldakta kömür bayramı Zonguldak 6 (A.A.) 8 sonteşrin Türkiyede maden kömürü kâşifinin 107 nci yıldönümüdür. Her yıl Halke vi tarafımdan kömür bayramı olarak kutlulanan bu tarihsel günün bu yıl da heyecanla yaşatılması için hazırlıklara başlanmıştır. HİÇ Edebî Roman : 40 Çok mu fena... Doğru söyleyinîz. Çok fena mı?.. Doktora haber verelim. Hastabakıcı bir ölü çehresinden daha solgun olan, çizgileri derinleşmiş bu yüze bakıyor ve bu yüzdeki perişanlığa acıyor galiba: Oh rica ederim diyor ve şinvdiki halde doktora hacet yok, bir şırın^a yapalım da bakarız. Böyle telâş etmeyiniz. Kangr Mehmedimiz kadar ağır hasta lara daima kullanılan birşeydir. Müle madi nöbetler tabiî yavrumuzun kalbinı yordu. Eğer bilmiş olsaydım size haber bile vermezdim. Seza artık bu cansız gibi hareketsiz olan kocaman sarışm kadına bakmıyor. Telâşla yatağın başucuna gidiyor. B*yaz örtünün altmda yatan küçük Mehmedin incecik yüzü yastığa daha gömülmüs, sarı saçlarının dağıldığı yas•ık terden nemlenmiş: Mehmed. Küçük çocuk odanın bir noktasîna di Yazan: Suad Derviş kilmiş bakışlannı annesine çeviriyor. Z Î yıf yüzünde bir iskelet sırıtışile ona gülümsüyor: Anne... Diyor. Nasılsm biricigim? lyiyim anneciğim... «îyiyim» diyor. Neden hastabakıcı ona «fena» dedi?.. Gülüm, yavrum, biricigim, benim herşeyim sen. Hastabakıcı masanm üzerinde ufak şınngayı kaynatıyor... Anne ne zaman İstanbula gideceğiz?.. İstanbula mı?.. Mehmed biran susuyor. Belki soluk almak için. Sonra: Ben burasım sevmiyorum, diyor, istanbula bizim eve gidelim. Bizim yatağımıza.. Kırmızı yorganlı yatağımıza Kırmızı lâmbalı odamıza. Olur mu? Sert ve asabî bir ses. Hastabakıcımn telâşlı sesi: Madam çocuğu konusturmavuuz.. Daha yorulur, tehlikelidir. Diyor. Sus şekerim konuşma, yorgunsun şimdi, sonra konuşuruz. îstanbula gidelim. Gideriz. Şimdi sus. Ne zaman? Sus şimdi kurbanın olayım. Yarın gideriz. Şimdi gidelim. Konuşma sen, Pekı şımdı gıcTerlz. Bilet ısmarlıyayım da. Hastabakıcı şimdi karyolanın yanına yaklaşmış: Uzat kolunu bana bakalım bebek. Halsiz halsiz yorganın altından çlkardığı kolu büyük bir teslimiyetle ona uzatıyor. Bu kol, kemiğin üzerine sanlmış sarı bir deriden ibaret. Annesi: «Bu kolun neresine iğney sokacak?» diye süşünürken, Mehmed hafif bir sesle: Ay, diyor. Acımaz, acımaz.. geçtî, geçtiTşte Hastabakıcı şimdi iğneyi batırdığ noktanın üstüne bir pamuk bastırıyor. lüzumu yok, geliniz dışan. Seza artık onlara bakmıyor. Karyola değil mi?.. Çocuğile gözgöze geliyorlar. Mehmed O da mı gelmiş?.. nın önünde diz çökmüş, başını beyaz annesine gülmeğe gayret ediyor. Bu herşeyin sojıu Öyîe mi?.. yorgana gömmüş. Seza yavaş bir sesle: Seza bağırmıyor... / Hayır, hayır... Onun yüzüne bakma Bırakınız beni. Seza sesini bile çıkarrmyor. ğa artık tahammülü yok. O bu yüzün Orada kenarda, ayakta bir heykel gibi Diyor. Başhemşirenin ellerinden kurçizgilerine bakarken kalbinde ölmüş bir sevgilinin resmine bakarken duyulan ıs hareketsiz duruyor. Odadakilerin hepsi tularak yatağa doğru ilerliyor. kendisinden daha fazla seçmekte olan Şimdi yatağın önünde.. Yerde diz tırabı hissediyor. hâdiseye alâkadar gibi. çöktü. *** Mehmedin buz gibi soğuk ellerini, Bu sessiz telâşa iştirak etmiyen, yerin Madam. minimini ellerini avuclan içinde tutuyor. den kımıldanmıyan yalnız o... Ne var?.. Yanına kim yaklaşıyor?.. Yanîna Ve gözlerini bu ellerin üstüne dayıyor. Kalb hâlâ zayıf, doktor çağırmak Sonra içinde birçok kere tekrarlıyor: yaklaşan başhemşire değil mi?.. mecburiyetindeyim. Ölıjesin, Allahım öbnesio.. ÖlmiBu kadın onu omzundan tutuyor, yaBu sözleri işiten Seza hâlâ nasıl çıldırmadı? Başında bir uyuşukluk var. vaş yavaş onu odakapısına doğru götür yecek. Ben öldüğünü ıStemiyorum... Istemiyorum. ölemez, ölemez... ölemez.. Tıpkı vücudünün hissi iptal edilmiş bir meğe uğraşıyor. Gözlerini kapıyor. Ve tamamile ken Geliniz, siz azıcık dışanya. azası üstünde yapılan bir ameliyat sey dinden geçiyor. Mçbir şey hatırlamıyor. Yavrum nasıl?.. reden bir hastaya benziyor. Artık onun için yapacağımız ye Bütün dünyadaki bildikleri şeylere karşı Şimdi yatağın yanından kalktı. Kim bilir belki üşüyor, belki de farkında de gâne şey bu sonun zahmetjiz olması kapanan beyninde, mevcudiyetinden o ana kadar şüphe bile etmediği bir yer ağil. Kalörifer radyotörünün yanmda ona için dua etmektir. Seza söylenilen sözün manasmı anla çıldı. arkasını dayamıs doktorun odaya girişiVe işte bu istek raerkezi şimdi çalışımadı mı? Neden bağırmadı?.. Neden ni, hastaya yaklaşışını seyredivor. Çocuğun koluna gene bir Konfre şı susuyor?.. Neden daha taslaşan bir keder yor. Beyninin her tarafı karanlıkta, yaliçinde mahpus.. Bavritabiî büvümüş göz nız bir yerde nur var. rıngası yapıyorlar. O şimdi herşeyi kaybetti. Etrafmî, Şimdi içeri bir doktor, bir hastabakıcı Ieri kuükuru, kilidlenmiş dudakları aravücudünü, düsüncelerini... Onda bir tek sından mırıldanıyor: daha girdi.. Beyaz önlüklerile hastanın şuur var. O da bu istek: Burada kalmak isterim. basucunda duruyorlar. (Arkan oar) Neden burada kalacaksınız.. Hiç Bu üçüncü kadın kim?. Başhemşire