\ CUMHURİYET 19 Birindteşrin 1935 Bir deniz hikâyesi "Eski karıs Orhan Rahmi onu aramıştı.. Öyle ya, demişti, benim Eüs3 g. leceğimi bilmıyor, yarına bekTîyor r>eniTr.. Ansızın eve gideceğini, içeriye girin ce, kansının hayret ve sevincle kollarını boynuna dolayacağını, eskisi gibi yüzü nü, gözünü koklıyacağını düşünüyordu. Alçaçık, tek pencereli bir evlen var dı. Bu pencere, yaz ve kış açık durur du.. Fakat o gün kapalıydı. Biraz yaklaşınca içeriden hafif hafif bazı mınltılann geldiğini duymuş, bu çekişte kapaklan koparmış, camı kırnuş v e perdeyi yırtmışn.. Kansı bir erkekle beraber ve yarı çylaktı. Mehmed: Kız, GüTuzar, diye bağırmıştı, en sonra bana bunu mu yaptın?.. Senı şimdi bir dişi köpek gibi öldürürsem hak kım var. Fakat elim varmıyacak. Sana yüreğim yangm a orospu!.. Ve ondan sonra Mehmed, köyden uzaklaşmış, gitmiş, izini kaybetmiş, karada karşilaşırız, diye canım büsbütün denizlere atmıştı.. Bu ?arkı, eski günlerin yalan çıkan masallarını, bu karanlık ve engin denizde de karşısına çıkarmıştı. Genc Mehmed, kaşlannı çattı. Göz Ieri garib ve korkunc bir panltı içinJ.ey di.. Yılan gibi kayarak başaltına Hoğru sokuldu. Orada birşeyler karışnrdı, bir kibrit yaktı, iğildi, bir sandığa doğru ucu yanık bir ip uzattı ve fırladı.. Eski yerine geldiği vakit, gülüyordu. Fakat bu gülüş, bir başka türlüydıi; Tam bu sırada derinden bir infılâk sesi duyuldu. Ortalığı bir duman kajUdı, yelkenlere doğru bir alev sütunu yukseldi.. Genc Mehmed bir sıçrayışta sandala atladı ve bıçağı çekerek ipleri kesti... İbrahim kaptan; yaralanmış bir kaplan gibi bağırdı: Heeeey Allah belânızı versm, yanıyoruz, ateşe turulmuş aptal kaz gibı kızaracağız be!!.. Duman arasında ve ateş parıltısile Genc Mehmedin, sandalı denize indir diğini görmüştü. Bir hamlede Gülüzan yakalayıp karanlık sulara fırlattı ve bağırdı: Mehmed ju kadını sandala al!.. Bizi bekle!.. Genc Mehmed, sulara dalıp çıkan kadını evvelâ saçlarından, sonra kollann dan yakaladı. Vahşi, çıldırtıcı bir sevinc içindeydi. Kadm korkudan, ona sokul muştu: Aman kardeşim, korktum!.. Korktum!.. Beni kurtann!.. Mehmed küreklere yapıştı ve açılmağa başladı. Arkadan kaptan Ibrahimin sesi duyuldu: Mehmeeeeed, Mehmed!.. Hay Allah kahretsin seni eşşek herif, bızi bırakıp ta nereye gidiyorsun? G«ni alevler içindeydi ve denizde, sulann rengi, göklere yükselen kıvılcımlar ve kıpkırmızı, tutuşmuş yelkenlerle eşi az bulunur bir tablo doğmuştu.. Mehmed başınj çevirip bakmadı bi le.. Mehmed bir aralık kürekleri bıraktı. Sandal, suların üstünde durdu. Ka'ketini fırlattı, başını ağır ağır ona çevirdi. göz göze geldiler. Gülüzann kaşları kalktı, gözleri açıldı.. Me Me Mehmed sokuldu ve onu bileklerin den yakaladı: Mehmed ya!... Mehmed ya, kal tak!... Gülüzar acı bir çığlık kopardı... Sandalın öbür kenarına doğru kaçtı ve bü züldü. Islak bir kedi yavrusu gibi titri yordu.. Uzakta gemi, çatırdıya çatırdıya yanıkündiir. Bunun için kapıyı açmazdan evvel kimin çaldığını öğrenmek için emniyet zincirini koymanızı tavsiye ederim. Unutmazsınız, ya!.. Evet efendim, Matmazel Valdeni içeri aldıktan sonra emniyet zincirini koyarım ve tanımadığım birisi gelirse içeri almam. Pekala! Matmazel Valdeni basla bir odaya alayım mı? Malum ya şimdi çalışma odanızda Kont var. Zaran yok. Onu benim iş odama alınız. Fakat benim tarafımdan bir tek kelime söylemek yok. O belki de Mösyö Lekorneli sorar. «Buradadır» diyeceksiniz. Peki efendim. Bu sırada bir zil sesinin yükseldiği duyuldu. Uşak: Mutlak'a Kontfur. sabırsızlanıyor. Gidip haber vereyim mi? Lüzumu yok Jozef, ben kendim gidivorum. Bu sırada iş odasının kapısı açıldı ve hasta bakıcı kıyafetinde bir genc kız dışan çıktı: Mösyö Drumond geldi mi? Sigara paketlerine ikramiye konuyor Çukurovada susam ekimî Pamuk ekimine göre az kâr bırakan susam, son yıllarda pek az ekiliyor RADYO ^ akşamki program j İSTANBUL: 18 dans musikisi (plâk) 19 çocuk saati, hikâyeler, Mes'ud Çemil 19,30 hafif musiİri (plâk) 20 Şehir Tiyatrostt artistlerinden İ. Galib konuşuyor 20,30 Bedriye Tüzün, radyo caz ve tango orkestralarüe beraber 21,35 son haber « ler, borsalar 21,50 Babikyan, şan, pi * yano refakatile 22,10 plâk neşriyatı. VİYANA: 18,10 italyanca ders 18,35 süel mu • siki 19,20 halk şarkılarmı öğrenelim 20,15 haberler, spor, hava raporu, şür« ler 20,30 gramofonla operet yayınıj Kagliostro Viyanada 22,45 filimlere dair 23.05 haberler 23,15 piyano konseri 24 konuşma 24,15 cazband takımı BERLİN: 19,05 spor 19,20 musiki 20,05 Ştutgarttan 20,45 günün akisleri 21,05 haberler 21,15 Kolonyadan 23.05 haberler 23,35 eğlenceli san ve musiki yayını. BUDAPEŞTE. 18.55 konferans 19,25 gramofon 20,30 konferans 21 salon orkestrası 22,30 Karnavalda izdivaç operası 23,30 haberler 24.05 cazband takınu 1,10 haberler. BÜKREŞ 18,05 süel musiki 19,05 konferan • 19,25 musikinin devamı 20,05 haberler20,20 yeni plâklar 20,50 konferans 21,05 dans havaları 22,35 haberler 22,50 eğlenceli konser 23,50 yabancı dillerde haberler ROMA: 18,10 musiki 19.35 Bariden yabanci dillerde haberler 20,05 almanca haberler 20,30 ispanyolca konferans 20,40 ingilizce haberler 21,05 italyanca ders21,10 Bariden Yunanistan içm yaym • 21,25 haberler 21,55 opera: Kurnaz dul. İki direkli bir bombardo gemisi, Fe*hiyeyi arkada bırakmıştı. Karanlık, bir salkımsaçak gölgesi gibı yavaş yavaş suIara iniyordu.. Rüzgâr arkadan esıyor, esmer, kirli, yamalı yelkenleri şişıriyordu. Tam yol havasıydı. Yıldızlar, çik kubbenin çatısma, altın başlı birer î!vı gıbı çakılmıslardı.. Gemiye, bugün Fethiyeden bir kadın almmıştı. Tayfalar, akşam karanlığında onu görmüşler, fakat yüzünü, gözünü i yice seçememişlerdi. Kaptan onu sanrlalla getirmiş ve gemiye almışü. Gemide topu topu üç tayfa ile bir kaptan vardı. İplere dayanan bir tayfa düşünüyor: Boybos, yürüyüş, kıvraklık, tıpkı o kahbeninkine benziyor. Bir elini gör düm de içirn hopladı!. diyordu. Öteden İbrahim kaptanm sesi duyuldu: Hey, çocuklar, biraz birşey hazırlayın bakalım, rakı, salata, peynır, su cuk; ne varsa?.. Hep berat« birkaç tek içe .m.. Tayfalardan kısa boylusu, bu sahilde işliyen gemiciler arasında «Turna» diye tanınmışü. İkincisi, iriyan bir Rızeliydi.. Ona Ibo derlerdi. Turna, Genc Mehmede, düşünen tayfaya yaklaştı. Elile omuzuna dokundu: Duydun ya, hep beraber zıkkımlanacağız. Kaptan su ile aptest alacak, biz teyemmüm yapacağız! Kaptan malında, dost kadınında gözümüz yok.. Hadi bakalım, inelim aşağıya da bırşey]er düzelim!.. Genc Mehmed gene cevab vermedi, onu takib ettı.. *** Geminin arka tarafında sofra kurul muştu.. Kadm da, kaptanm sağ tarafında oturmuştu. Uzunboylu, bakışlan es rarlı, çekik burunlu, ince kaşlı, esmere yakın, göğsü dolgun bir kadmdı bu!. îbrahim kaptan ilk kadehi ona verdi. Sonra hep beraber: Şerefe! Dediler, kadehleri kaldırdılar.. Biraz sonra üçüncü, beşinci kadehler çakılmıştı. Gemi, sularda kayıyor gibiydi. Ibra him kaptan sazını almışü: Gülüzar, dedi, ben çalayım sen söyle!. Ve bu aralık hatınna birşey gelmiş gibi durdu: Hani ya bizim yeni tayfa!. Turna, geminin baş larafına doğru baktı: Sancısı var oğlanın, gelmedi!.. Genc kadm, dumanlı gözlerinı uzak lara dikti. Başını biraz kaldırdı. Derin, içli bir sesle söylemeğe başladı: Karşıdan karşıya yandt yüreğim Yaklaş ta azıcık seni göreyim!. Yüzümü yüzüne verip süreyim! Sevdiğim sen hangi denizlerdesin!. Geminin baş tarafında Genc Mehmed direğe sarılmış, evindeu fırlamış gözlerile uzaktan ona bakıyordu. Fenerın ışığı kadının yüzüne vurmuştu. O!.. diye homurdandı. O!.. Eski kanm!.. Orospu!.. Yavaş yavaş kollannı çözdü. Geriye çekildi.. Ses, nekadar yakmdan geli yordu. O ses ki, o şarkı ki, bundan üç yıl evvel, sadece onun içindi, onun yan'nda söylüyordu: Bir balıkçı köyünde doğmuşlardı. Ka»komşuydular. Biribirini sevıniş, nişanlanmış ve evlenmişlerdi. Bazan denizlerde birkaç gün kalıyor ve dönüşte, köyün kum sahillerine ba karken, kansının silüetini görüyordu. Elinde bir beyaz mendil, saçları u çuşa uçuşa, onu bekliyordu. Fakat bir dönüşünde, sahilde boş yere "Cumhuriyet., S bölemi: 64 n Yenice paketlerinde 5 ten Adana (Özel) T O Iıraya kadar oonoıar Bir zamanlar ki O losu 30 kuruştan daha yukan fırlı bulunacak înMsarlar Umum MüdürlüŞünden: îdaremiz mamulâtından «yenice» sigarasının önümüzdeki ikincitesrin başlangıcında piyasava çıkartılacak kutu larmda para ikramiyesi kazandıracak bonolar bulunacaktır. «Yenice» sigarnsı için müsterilerimizden talihliler. satm aldıklan kutulardan birinin icinden 100 liradan 5 liraya kadar para kazandıran bir bono bulacaklar ve bu bonoyu İs tanbulda merkez veznemize ve öteki vilâyetlerde bulundukları yerin İnhi sarlar veznesine ibraz eder etmez, isabet eden parayı alacaklardır. Satın aldıklan paketin ikramiyeli paketlerden olduğunu herkes paketin icinden çıkacak ya ikramiyeli yenice ilâ nını, yahut bir ikramiye bonosunu bu larak anlıyacaktır. Esasen ikramiyeli yenice slgarasmın piyasava çıktığı, başka neviden sigara paketlerine konula cak reklâm fişlerinde de ilân edilecektir. Bir Fransız matmazeli Diplomalı pratik bir metoda sahib bir Fransız matmazeli, fransızcasmı süratle ilerüetmek istiyenlere müsaid şartlarla ders verir. Evlerde çocuklar için de ders kabul olunur. Gazetede «A> rumuzuna yazılması. yan susamm bir kaç yıldanberi çok düşük fiatlerle sa tılması Çukurovada bu ürünün ekimine tesir yapmıştır. Zaten diğer ürünlere bakarak el de edilmesi daha masraflı, tehlikeli ve güç olan susama karşı Çukurova çiftçisi ötedenberi pek o kadar önem vermezdi. Çünkü susam, pamukla ay Sutamlar deste deste çırpılıyor ni zamanda yetişir. Pamuğu için işçi bulmakta zorluk çe dur. Ekilen yer ise 16491 hektar olarak ken çiftçi, susamı teker teker kökünden saptanmıştır. Şimdi, Çukurova çiftçi çıkartmak, bağlatmak ya baska yere sinin susama niçin hor baktığını daha taşıtarak ve yahut tarla ortasmda bun iyi belirtmek için şu küçük mukayeseyi ları gümül yaptırmak ve tam vakti ge yapabiliriz: lince de çırptırmak gibi üzücü ve türld Bir haktardan ortalama hesabla 540 işler için adam bulamaz ve bulsa da kilo kadar susam alan çiftçinin, bunu, fazla ücret vermek zorunda kalır. kilosu 11 kuruş hesabile sattığına göre. Çukurova susamının büyük bir kısmı eline şöyle böyle 60 lira geçmektedir. Adanadaki tahan fabrikalarında işlenir. Halbuki gene bir hektardan ortalama Sayısı üçü bulan ve hepsi de fennî bir hesabla 200 kiloluk bir balya pamuk aşekilde, yeni sistem makinelerle ve e lan çiftçi, bugünün piyasasına göre lektrikle çalışan bu fabrikaların çıkar kilosunu 40 kuruştan satarak 80 lira eldığı tahan ve susam yağı, bölgemiz hal de etmiş oluyor. İşte Çukurova çiftçisi, kının yoğaltımından fazla olduğu için hektar başına bu 20 liralık farkı gözö bilhassa orta Anadolu yaylası şehir ve nünde tuttuğu içindir ki, bütün öze kasabalarına önemli şekilde çıkarılmak nile pamuk ekimini her çeşid ekime tercih etmekte ve susamcılık ta Çukurovatadır. Bu yıl Çukurova susam rekoltesi, tah da büyük bir ilerileme gösterememekmin bürosunun raporuna göre 8905 ton tedir. IKI F GÜN (? f D SONRA Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun lar dır: Istanbul cihetindekiler. Ankara caddesinde (Eşref), BakırkS* yunde (Merkez), Beyazıdda (Cemil), Fenerde (Hüsamettin), Karagümrükte (Fuad), Küçükpazarda (Yorgi), Sa matyada (Teofilos), Saraçhanebaşmda , (İbrahim Halil), Şehremininde (Hamdi), Yemişte (Benason), Yenikapıda (Sarim). Beyoğlu cihetindekiler: Beşiktaşta (Rıza), Bostanbaşmda (• '? < timad), Galatada (Kapıiçi), Hasköyde) (Halk), Kasımpaşada (Merkez), Maç kada (Maçka), Taksimde (Tarlabaşı), Tepebaşmda (Kinyoli). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakilerî Büyükadada (Şinasi), Heybelide (Ta* naş), Kadıköy eski iskele caddesinde (Büyük), Kadıköy Yeldeğirmeninde (Üçler), Üsküdarda (Ahmediye). yakında T Ü R K'te BU HAFTA (ASTAİRE G SUMER sinemasında ROGERS I N G E R Dünyanm en büyük artisti HARRY BAUR tarafından temsil edilen dra • matik, müessir ve (Moskova Geceleri) filminden üstün SİYAH GÖZLER (Otchi Tchornia) Göz kamaştırıcı filmi göriil memiş muvaffakiyet kazan maktadır. llâveten: PARAMOUNT JURNAL Süvareler için yerlerinizi evvelden aldırınız. Tel: 42851 Biletinizi alırken tenzilâtlı fiatlerden istifade ettiren ku ponu isteyiniz. Bu f ilim başka hiçbir Beyoğlu si nemasında gösterilmiyecektir. Karyoka gibi bir şaheseri yaratan büyük san'atkârların hiç • bir filimle ölçülmiyecek kadar nefis ve unutulmaz müziksel filim l 21 İ K E R N L T Ş İ Bugün matinelerden itibaren CLAUDETTE COLBERT'İ Fransızca sozlü Y I L D I Z sinemasında I M ^ ^ ^ B H H Emsalsiz şaheserinde görünüz. Bu filim bütün dünya tarafından seyredilmiştir. Paramount Jurnalde: Habeşistan Harbine aid en son havadisler yordu. Genc Mehmed ayağa kalktı, sandalın burnuna doğru gitti ve orada, silkmir gibi şiddetli bir hareket yaptı. Sandal alabura oldu. Mehmed bir hamlede eski karısını yakaladı ve kollarının arasına aldı, dudaklannı, onun dudaklanna yapıştırdı. Gülüzar çırpınmak istedi, yapamadı. 3 İki çelik kol vücudüne sarılmıştı.. Uzaktan gelen kızıl ışıklar altında, yavaş yavaş denizin dibine gittiler KIRIK HAYATLAR B E N SENINIM dün akşam alkışlanan güzel yıldız B S A R A Y SİNEMASINDA TÜRKTE filminde, BRİGİTTE FRANSIZ HELMİ sizde görünüz. OPERETİ 'llâveten: FOKS JURNAL Habeş harbinde İtalyan ve Habeş cepheleri. TİYATROSUNDA SÜREYYA ORHAN RAHMİ GÖKÇE Avukat ilerledi. Matmazel, Drumond benim Beni mazur görünüz, etendim. Mösyö Lo kont sabırsızlanıyor. Sızın sesinizı işıtir gıbı oldu. Yerinde rahat du ramıyor. Oyle mi? Bu herşeyden evvel sıh hat alâmetıdır. Kont zannettiğiniz kadar sıhhatte değildir, Mösyö Drumond. Onu etdavi eden siz misiniz? Sizi tanımış olduğum ıçın pek memnunum. Genc kız haıfçe güldü. Drumond sözüne devam etti: Matmazel Farney ben sizin hasta bakıcılık yapabıleceğinizi bu sabah kardeşinize gönderdığinız mektubu okuyuncıya kadar bılmıyordum. Genc kız birdenbıre pancar gibi kı zardı. Farney mektubumu size okuttu, ha! Evet, hatta okumam için zorladı bile... Hususî bir mektub olduğu için okumak istemedim. Fakat nihayet ısrarı karsısında mecbur oldum. Kardeşim çok fena birşey yapmış. Neden fena olsun? Vaziyetten beni haberdar etmiş ojuyor. Kontun, benim Bugün matine 15,30 da Süvare 20,30 da EM t R S EV 1 Y O R ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ™ ^ ^ ^ ^ Yarın sayım dolayısile matine 17 Süvare 20,45 te etmeseydi kont belki zorla gelecekti. Arabanın sarsmtısı onu biraz fazla yordu. Bilhassa şimdi fazla heyecana hiç te tahammülü yoktur. Bu tavsiyenizi yerine getirmeğe çaIışırım, matmazel. Sizin onun yanında hastabakıcılık vazifesinden bjisbütün başka vazifeler görmekte olduğunuzu söylemem acaba kendisini hiddetlendirir mi? Genc kız sapsan oldu. Gözleri doldu. Gurur ve mahcubiyeti mâni olmasaydı ağlıyacaktı. Arzu ettiğinizi yapmakta serbestsiniz, mösyö. Bu müsaadenize teşekkür ederim. Hastanızı çok beklettik. Artık onun yanına gidelim. Genc kız öne geçti. Hiçbir şey söylemeden kapıyı açtı. Beraberce girdiler. Kont her ikisini de mutad nezaketile kabul etti: Dışanda ne kumpas kuruyordu nuz? Hastabakıcıya döndü ve hiddetli bir sesle ilâve etti: Ben sizi Mösyö Drumondu çağırmağa göndermemiş miydım? Niye he men geriye dönmediniz? Kendisine bu kadar acele söyliyecek neyiniz vardı? Genc kız sakin bir eda ile mukabelc etti: İşte Mösyö Drumond i İşte Mösyö Drumond!... Bu da lâf mı? Ben onu görmüyor muyum, zannediyorsunuz? Beni mefluç yaptımz. Fakat henüz kör edemediniz! Hastabakıcı ihtiyara doğru yaklaştn Sakin olunuz, dedi. Hiddet ve telâşm sıhhatinize zarar vereceğini düşünmelisiniz.Bu halde sizi geriye göndere i meyiz. Rica ederim artık susunuz! Kont bundan sonra yüzünü buruştu rarak Drumonda döndü: Bu genc kız beni nerede bekliye v bilir? Onun mükâlememizde hazır bu lunmasını istemiyorum. Fakat benden de pek uzak olmamalı. Size söyliyeceğim şeylerin bir başkası tarafından duyulmasmı arzu etmiyorum. Kendisini nerede oturtmalı? Drumondun iş odasının üç kapısı vardı. Biri koridora, diğeri misafir odasına, üçüncüsü de yemek odasına açılıyordu. Üçüncü kapıyı açarak: Tercüme ederv ömer Fehmi Başkut Fakat onu içeriye sokmadan evvel hafifçe öksürünüz. Bu matmazelin geldiğini daha evvelinden öğrenmek istiyorum. Peki Mösyö Drumond. Bu kadın benim yanımda iken tanımadığınız birisi gelirse sakın içeriye koymayınız. Anladınız mı? Anladım efendim. Tanıdığınız biri gelirse onu ıçeri alabilirsiniz. Yalnız Matmazel Valden burada iken dostlanndan birinin benim yanıma zorla girmek istemesi de mürfl için söylediği şeyleri ve sizin hakkımdaki fikirlerinizi sırf bu mektub sayesinde öğrendim. Bundan fazlasile istifade ettiğımi söylememe müsaade ediniz, matmazel. Onun benim mektubumu size göstermeğe hakkı yoktur. Bunu hiçbir za man affetmiyeceğim. Matmazel ben buna karışmam. Bu aranızda hallolunacak bir meseledir. Maamafih ben kontun iddialarına inanmıyorum diye yazmıştım. Drumond kinayeli bir sesle cevab verdi: Bundan dolayı size çok teşekkür ederim, matmazel. Haydi artık kontun yanına gidelim. Genc kız mahcubiyetinden ne yapa cağını şaşırmıştı. İtizar etmek, vaziyetini anlatmak istiyor, fakat Drumondun müstehzi ve cali tavrı buna imkân bırakmı yordu. Nihayet her şeyden vaz geçerek: Buraya mümkünse kontu kızdır mamaya çalışmanızı ricaya gelmiştim, dedi. Malum ya, hastadır. Başüstüne matmazel. Ona karşı sabırlı olunuz. V°k iyi bir adam olduğunu iddia ediyor. Fakat aldanıyor. Doktor onun sizinle görüşmesine müsaade etti. Çünkü eğer müsaade (Arhan yarın)