11 Eylul 1933 CtTMHURfYET Dünyayı dolaştım 2 l Biz bize Otel Hotel Yolculuk notları Hinddenizinde gündüzle gecenin sıcağı bir olmustu! r Süvari « Bu gece güvertede yatmaymız» dedi Dintememiş ve rüyalı bir uykuya dalmıştım. Bir saniye içinde şiltem önde ben arkada, 30,000 tonluk geminin öbür ucundahi bir direkle burun buruna gelmiştim ^ [Fransız ediblerinden Francis di Şafakla beraber. Hindli miçolar, elleCroissetnin dünya gezisine dair koııje rinde kovalar ve uzun saplı süpürgplerransmı nalAe devam ediyoruz.] le. güvertevi temizlerken. beni de be raber fırçalıyorlardı. Ne olursa olsun Fakat dünyayı nasıl dolaştığımı an üc dört saat uvuyabiliyordum. latmanın artık sırası geldi. O aksam, süvari, bana tasah bir ta Bu işi beş avda gördüm. size de bir vırla demiştı ki: saat içinde hulâsa etmelivim. Demek Bu gece güvertede yatmayınız. oluvor ki bir seçi yapmak mecburiye Sebeb? tindevim. Somatranm ciîvelerinden ötürü. Şimdi, müsaadenizle, yola çıkalım. Somatra. birdenbire çıkan. tavfun kaNisanın on dördü. Paris güzel mi gü zel!. Yepyeni, ılık bir bahar Şanzelıze dar siddetli bir rüzgârdır. Fakat ben ağaclarım tomurcuklandırıvor. Tam is işin farkmda olmadığım gibi, otuz guntasyona gideceğım dakikada, içimde, dcnberi de bir nefes rüzgâra hasret bavullarımı çözüp eşvamı boşaltmak ar bulunduğum için, bana bundan daha zusu doğuyor. Lâkin, Rivoli sokağın güzel bir müjde verilemezdi. Süvari sözüşöyle bitirdi: dan Lvon garına, oradan Marsilvavp, Anlaşıfdı değil mi? Bu gece kamalimana ve İngiliz vapuruna gıdiyorum. İngiliz gemileri çok mükemmel va ranızda yatacaksınız. purlar. Suvarisi, zabitleri ve komiser Ben de, gönlü hoş olsun diye: leri çok nazik, itinakâr birer centilmcn. Yes sir! demiştim. Gemide herşey son derece temiz ve serFakat gece olunca, pijamamın pan vis kusursuz. Bununla beraber, tercih talonu avağımda, gözlerimin üstünde yapmak icab ettiği zaman, hiç tereddüd sivah bir mendil, sandığımın üstüne uetmeden Fransız vapurlarına bininiz. zandım, vadedilen tatlı rüzgârı bekle Fransız vapurları, şimdi, dünyanın en meğe basladım. ivi, en konforlu. en rahat vapurları olGecenin şeytanca bir hali vardı. muştur. HongKongda Aramis vapuru Dibden kaynıyan deniz korkunc daıganu gezdim, adeta yüzen bir saray! Nev lar yuvarlıyordu. Somatra yakınlarına yorktan İle de France vapurile döndüm: gelindımivdi, daima kuru boralar ko Yemekleri, Parisin en mükemmel lo par. O gece, kapkaranlık gökyüzünde ikantalarile rekabet edebilir. Bunları ki bora birden dolaşıyordu. Gecenin iki size sövlemek için de Mesajeriden. ya ifriti, şimşekle döğüşüyorlar gibiydi. hud Fransatdan ücret aldım sanmayın.. Uzandım ve biraz sonra rüya görnıeİngiliz vapurunda benden başka ğe basladım. Rüvamda. yorganımın bir Fransız bulunmadığı için şımartılmış tarafa, mendilimin de bir tarafa uçtuğutım ve bu ileri mevsimde Adenden öte nu, saclarımın benimle alay ettiklerini ye yolcu az olduğundan, bana, ayrıca ve nezle olduğumu görüvordum. Sonra, fcir kamara daha vermişlerdi. Böylece birdenbire, birşev oldu. Otuz bin ton iki kamaram vardı. Kamaralardan biri. luk vapurun bovu epeyce birseydir. Bir gündiiz çok sıcak, öteki, gece çok sıcak sanive içinde ve Allahtan ki şiltem oluyordu. Fakat Adenden sonra. ^ece önde ben arkada geminin öbür ucunile gündüzün sıcağı arasmda hiçbir fark daki bir direkle burun buruna geldim. olmadığı için. ne bu kamarada uyuva Bereket versin ki Somatra fırtınaları bıliyordum, ne ötekinde! Her türlü ni siddetli olduğu kadar kısa sürüyor! Fazamlara aykırı olarak, gemi suvarisi. kat, pul gibi. direğe yapışık kaldığım cüvertede yatmama izın vermişti. Fakat müddet bana bitip tükenmiyecek kadar ULiıııuv. • J Her ne olursa vebali sizin boynu nuza! Ve ben, şaka edivor zannetmiştim. Gemi güvertelerindeki tahta sandık ları bilirsiniz degil mi? Yatağımı işte bu sandıgın üstüne vaptılar. Fakat sandık, yerle bir seviyede olduğu için, yatağı sade yerleştirmişler, bağlamamış lardı. • ••ni", «ririinrlii Ertesı alişam suvarı bana: Size bir müjdem var, dcdi. Z;m nederim ki bu gece güvertede yatabileceksiniz. Hararetle tesekkür ettim. Lâkin, Allahın bildiğini kuldan ne saklıyayım, yolculuğumun bundan sonrasında, bü tün gecelerimi kamaramda geçirdim. (Arkası var) . . • rUU.ixi.il. Italyanın aldığı maddeler Geçen ay Italya yalnız İstanbuldan '60,000 kilo kuru fasulya, 90,000 liral.k kuşyemi, İzmirden külliyetli miktarda 60^000 liralık bakla, hurda de mir, tüfek dipçiği imalinde kullanıla bilen önemli bir yckunda ccviz kütüğü, hayvan yemi olarak razmol ve bılhassa seferî vaziyette hayvanlara verilen küsbe, mercimek almıştır. Yunanistana mısır yollanacak Yunan hükumeti kuzey (şimal) \ unanistanda yiyecek ihtiyacını karşılıyabilmek için 30,000 ton mısrrın Yunanistana gümrük resimsiz girmesine müsaade etmiştir. Bu müsaadeden çıkı tecımenleıi istifadeye hazırlanmaktadırlar. Vakıâ bizde mısırın kilosu 7 kuruş gibi yüksekçe bir fiat seviyesindedir ama gümrük resmi alınmıyacağı için bu durumdan ıstifade imkânı görülmektedir. Elektrıklı tramvay bizi yirmi dakikada sahile götürdü. Plâjlarile meşhur (Blankenberghe) çok gönül açan sevimli bir şehir. Deniz kıyılan, birkaç yüz N. metroya kadar sığlık, ince rıh gibi kum. Plâja bin kadar soyunma köşkü, beş altı KVLTÜR IŞLERİ yüz çadır kurmuşlar. Sahilde dünyanın Ilkmekteblerde kayid ve kabul aort Ducagmcian ğeıen seyyaniarın ı«tı rahatını temın eden oteller, kazinolar, konBu sene ılkmekteblere alınacak olan ser salonları, sınemalar yapmışlar. Blan929 doğumluların kayid ve kabulü ıçın kenbergde bir erkek muallim mektebi var. konulan müddet diin bıtmıştir. llkmek Ziyaret ettik. Mektebin müdürü bize teblerin kayid ve kabul müddeti tali mektebin her yanını gezdirdi. Belçikada muallim mekteblerinde tahmatnameye göre bir teşrinievvele kadar sıl müddeti bes yıldır. Birinci sınıf ihzadevam eder. Kültür işleri direktörlüğünün ıânda on gün göstermesı, sırf 928 rıdir. Sekız yıllık ilkmektebi bitirenler ara«ında müsabaka ile talebe alıyorlar. doğumluların mıktarını anlamak ıçındır. Mektebin 100 talebesi var. Bunlann 86 Bu ıtıbarla kayid ve kabul müddeti gene sı leylidir. Belçikada muallim mektebleri devam etmektedır. ücretlidir. Her talebe senede 2100 Her şehirde, yabancılara yahud evde oturmak istemiyenlere oda kiralıyan, bu yüzden geçinen müesseseler vardır. Bunlara dünyanın her tarafında Hotel denır. Mıllıyetını kaybetmiş, cihana maiomuş birkaç kelimeden bir tanesi de budur. Bundan bir müddet evvel Almanlar yabancı sözleri atmağa kalktıkları zaman Hotelın yerine Gasthausu almak istemişlerdi. Tutmadı. Gasthaus misafirhane demektir. Köylerde, dağ başlarında Hotel vazıfesını gören yerlere bu isim verılır. Bütün gayretlere rağmen Gasthaus, Hotelın yerını alamadı. Italyada da böyle oldu. Onlar da Albergo kelimesini yaymak istediler. \ apamadılar. Şimdi bütün dünyada, Ne\yorktan, Tokyoya, Istokholmdan Adısababaya kadar otel'e Hotel derler. Lâtin harflerini kullanmıyan milletler, bunu ayııca yazmağa mecburdurlar. Bız de Lâtın harflerini almadan önce böyle yapıvor duk. Çünkü gezen, memleket değistiren insanların yüzde doksanı bu harfleri kullanan milletlere mensub oluyor. Evet, bütün dünyada otel, Hoteldir. Ama bunu kimi H ile kımi de H sız söyler. Mesele, su kelımenin her tarafa yayılmış olmasındadır. Aslı ne olursa olsun Hotel artık herkesin malı olmuştur. Eğer bana ukalâ demezseniz size bunun nereden geldiğını de söyliyebilirim. Lugate baktım, lâtınce hospitalısten çıkma ımış. Şımdı herkesın kullandığı bir kelı meyı biz ne diye mahvedıyor, acayıb bir kıyafete sokuyoruz ve yabancılara da anlatabılmek ıçın yanına asıl şeklini ilâve etmeğe mecbur oluyoruz? Lâtın harflerini aldıktan sonra, bütün bunlara lüzum kalmalı mıydı? «Adam sende! bir harf için de fıkra yazılır mı?» demeyınız. Bu harfın altında derin bir yara saklıdır. Oteli fazla göze battığı için mısal olarak aldım. Universitedeki U'nun tepesine o iki nokta nereden gelıp konmuştur? Kontenjanı o tanılmaz kıyafete kım sokmustur? Evet, bu harflerın, bu noktaların altında derın bir yara saklıdır. Sevgili ve güzel dilimiz f;ansızcanm karikatürü olmak üzere. Belçika plâjları • İBUoUN DEBU. Vefaya dair olandada, elli yıldanberidir evli bir karı koca geçenlerde, hirçok akraba, dost ve asinanın huzurıle altın düğünlerını kutlulamışlardı. Gazeteler, mecmualar, yarım asır dile kolay ayni yastıkta kocıyan bu başlarm resımlerini basmışlar, elli yıl birbirlerine destek olan bu bir cift insanın tercümei hallerini nesretmişlerdi. Dünyanın her tarafmda, bunların ev lâdları, torunları ve torun evlâdîarile bir arada çekilmiş resimlerinin karşısında rikkate gelen, gıpta duyan insanlar oldu. O geceler, lâmba ışığı altında, bu resimlerin üzerine eğılen çıftler: Darısı basımıza! diye mınldandıIar. Meğer, sonradan öğreniyoruz ki, bu ihtıyar, Holandalı karı koca, zanne düdiği kadar bahtiyar değillermiş. Hatta. aynlmak üzere mahkemeve bile baş vurmuslar ve belki de şu saatte boşan mıslardır. Müşterek hayat, elli yıllık bir yoldaşhktan sonra, kendileri için tahammül edilmez bır hale gelmı?. Mütemadıven kavga edıyorlarmıs. Komsuların «öj'ledikle rine bakılırsa, bir iki defa kapışmıslar bile. Kıskançhk mı?.. Yoksa menfaat ayrılığı mı?.. Hayır: Hiçbiri deöü! Bu iki ıhtiyarı bu derece birbirine düsüren se beb büsbütün başkadır. Bay ile bajan, simdiden hazırlatmak istedikleri mezarm yeri hususunda uyusam'amışlar! Ve nihayet, aralarında karar vermişler: Ayrılacaklar; v e bay. dıledığı me zarlıkta, bayan da beğendiği kabristanda yatacak.. En kinci kimseler, düşmanlarından bahsederlerken: Bizi ancak ölüm birleştirir!.. derler. 67 milometro süren altın renginde kum döşeli bir sahil Avrupanın en güzel kaphcası Brüksel Bu sa< bah kongre arkadaş lanmla Ostanda gitmek üzere sürat katarına bindik. Yolumuzun her yani çiçek bahçeleri, ser ler, sık, zarif villâlarla donanmış. Durmadan değışen ve gözlerı okşıvan bir panurama! Bir saal sonra (Gand) şehrine v a r dık. 1 70.000 nüfusu var. Mülha Ostandda Palais des Thermes (Kaplıca Sarayı) katile birlikte 21 1 Belçikada 9 u kız, 8 i erkek olnıak ürbin. Snıkî (Flandre) eyaletinin merzere hükumetin 17 ilk muallim mektebi kezi. Buranın ahalisi dillerine çok bağlı, ne dükkânların camekânın var. Papazlara aid olan ve ilkmektebîere da, ne sokak başlarında ilâc için muallim yetiştiren 56 katolik muallim bir kelime fransızca yok. Belçikanın dört mektebi var. Elektrikli tramvay sahili takib ed^rek üniversite sehrinden biri olan (Gand) ın bütün fakültelerinde tedrisat Flâman di bizi yirmi dakikada Ostanda getirdi. (Ostande) 50,000 nüfuslu bir lüküs linde yapılır. Burası Belçikanın büyük sehri. Ya?ın mayıstan tesrinievvele kadar bır sanayı merkezidir. Pamuk ve yün mensucatı meshurdur. Ondan baska Gand deniz banyoları almak veya maden sulabir ciçek beldesidir. Binden fazla balıçı rından ıstıfade etmek ıstıyen Ingılız, Franvanlık müessesesi ve birkaç bin seri vardır. sız, Alman, Anıerıkalı zengınler hep buSenede 15 milyon franklık çiçek ve ne raya dolar. O zaman şehrin nüfusu 250 bini bıılur. Ostanda Brükselden bir bu bat ihrac ediyor. cuk, Paristen beş, Londradan altı saatEn çok yetistirdıkleri çicekler ara^nda te gidilir. acalyaları, rododendronları emsalsizdir. Belçikanın plâjları cok görülmeğe dePalmiyeleri, orkidaları, boğonyaları da ğer. Ben Almanyanın Baltık sahillçrindeçok güzeldir. Bir çeyrek sonra (Bruges) ki Dİâjlarını da gördüm. Fakat nerede e geldik. buıılar, nerede onlar. Şöyle bir gözünüGarbî Flânderin merkezi olan bu ter zün önüne getirin, ta Fransız hududunHolanda sınırlarına kadar tabiatin temiz, fakat fabrika dumanlarından bi dan 67 kilometroluk ince altın renginde kum nalarının yüzü kara şehrin nüfusu 35,000 döşediği ucu bucağı görünmiyen bir sakadardır. Evlerin mimarî tarzı buranın hil! En az iki yüz, en çok beş yüz metroorta devırden kalma olduğunu anlatıyor. luk bir sığlık, aralık, aralık kum yığınlaBu eski Flâman şehri tentenelerile meş rından meydana gelmiş tepeler. hurdur. Bütün bu sahilleri boydan boya kaplıyan büyüklü, küçüklü yirmi dört piâj şehri hepsinin de bütün sağlık şartlarını ihtiva eden otelleri, villâları, pansiyon ları, binbir çeşid eğlenceleri var. Ostanda şehrine her yaz kral ailc;ile tasımr ve sıcak mevsimi orada geçinr. Bu ?ebet)îe Ostanda plajlann ler. Ostand bu kadarla da kalmaz. Dünyanın en mükemmel fennî bir bahkçılık merkezidir. Her yıl harice birkaç milyon franklık balık yollar. (Ostanda) da görülmeğe değer bir büyük kaplıca vardır. Adına (Palais des Thermes) diyorlar. Bir saatte dolaştığımız bu kaplıca hakkında size biraz malumat vereyim. Müessesenin tıbbî idaresinin basında profesör (Doktör Gunzburg) bulunuyor. Ayni zamanda Brüksel üniversitesinde müderris olan bu zat bizim beynelmılel beden terbiyesi kongresine riyaset etmışti. Kaplıcalarda tedavi maksadile yıkanmak için evvelâ kaplıcaya memur dört mütehassıs doktordan birine görünmek ve onun nezareti altında banyo yapmak şarttır. Bu kaplıcada bir diatermi, bir acti ncterapi, yani (İ. R. ve U. V. şuaları), bir (Helioterapie), (yani sun'î güneş ziyası) elektroterapi, bir soğuk, bir sıcak su hauzu, bir sıcak ve soğuk dııs dairesi, bir de tıbbî jimnastik salonu vardır. Avrupanın birçok yerlerinde kapîıca1 gordum, rakat. Belçıkalılann Iv3z. de r 1 D 1 1 11 iro> 1 lar .. ,.. Ostantda yaptıkları bu kaplıcaya hiçbir tanesi çıkışamaz sanırım. SELÎM SIRRI TARCAN fize lâyık olan bır şekılde kabul eder ve serefinize süslenırdım... Haydı bu odadan kaçalım. Burası hem soğuk, hem de samimî bir yer değil. Odama çıkalım. Nataşa misafirini küçük bir odaya götürdü. Bir köseden öbür köşeye kadar uzayan bir divan duvarın o kısmını tamamen kaplıyordu. Çok geçmeden semaver çeldi ve fıkırdamağa başladı. Reçel, bal, şeker ve yemiş getirildi. Nataşa arkadasının yanında oturmustu. Konstantin bazı bazı ığıldıkçe, aralık kalan maşlahın arasından genc kadının dolgun göğsünü görüyordu... Hafif bir koku ona kadar geliyordu. Kendisini; mes'ud, sinirleri gevşek, her günkü mücadeleden uzak ve bır sevgı hıssının eksık olmadığı bır şefkat muhıtinde hissediyordu. Genc kadının elını alıyor ve arada sırada dudaklarına götürüyordu. Her şeyden üstünkörü ve sonunu getirmeden bahsedıyordu. H Meğer, ölüm, en uygun karı kocayı ayırmak hasşasını da haızmıs. Siz ?una bakın ki, bu Holandalı ihti yarlar, (^efa) nın mevcudıvetine ınanmıyanlara, Âdem oğullarile Ha\Ta kızlarına güvenmiyenlere hak vermiş olu yorlar. Vaktile, bizim komşulardan, doksanlık bir Sabire Hanım, bunun da yetmiş beslik bir oğlu ile altmışı geçkin bir de gelini vardı. Gelin, evlerine geleli elli yıl olmuştu. Rahmetli anam, Sabire Hanıma so rardı: Gelınle nasılsın? O da, daima ayni cevabı verırcfı: Şimdilik iyiyiz! Ayol, elli senelik gelin için şimdilik denır mı? Ey!. Belli olmaz. ln.«an evlâdı bu! Elli vıl yar, bir gün de ağyar oluverir! Sabire Hanımın hakkı varmış: Elli yıl, hayata elele göğüs geren çiftler, ölüm yolunda, mezar başında kavga edıp ayrılıyorlar ıste! Bundan birkaç sene önce aratnızdan göçen bir arkadaşım: Vefa kelimesi bir mahallenin adl olmasavdt, çoktan ağza alınmaz olurdu.. derdi. Ne kadar doğru imiş! Ercümend Ekrem TALU Teftiş heyeti başkanı geldi Bu yılın ilk ayında Istanbuldan ancak Ingiltere bankasile anlaşma 47 bin liralık mal almış olan Italya son İngiltere Bankasından Merkez Banayda bu alımını bir mılyon lıraya yakın kasına gelen tediye emirlerile beraber bir miktara kadar getirmiştir. menşe şehadetnamelerı gönderılmdığınTütün almada zorluk dn banka tcimenlere tediye yapmamakBundan iki yıl önce ekiciden nasıl tü ta ıdı. Bu durum (vazıyet) tecımenleıi tün alınacağını gösterir bir kanun yapıl çok sıkıştırmıştır. Bunun için Türkofis mıştı. Bu kanunun tatbikatında bazı zor teşebbüste bulunmuş ve şimdilik ihrac luklar çıktığından muhtelif yerlerden beyannameleri ve sair vesikalara dayana\e bu arada tecim Odasından bu husuî rak tediye yapılması esasında banka ile taki diyeceği sorulmuştur. Oda tütüncü anlaşmıştır. ler encümeni toplanarak bu ışı gözden Dün bu cihet Ingiltereden alacakh geçirecektir. olanlara bildirilmiştir. KültürBakanlığı teftiş heyeti b&şkanı ve yüksek tedrisat direkför vekıli Cevad dün şehrımıze gelmıştir. Cevad ıstanbulda bulunduğu müddetçe yüksek tedrisat işleri hakkında Üniversite Rektörü ile Mülkiye mektebı direktörlerıle görüşecek ve bazı önemli işleri bitirecektir. P. T. TELEFONDA Telefon şebekesinin devri Eski telefon sosyetesinin yeni devlet idaresine devri işi sona ermek üzeredir., Devir muamelesi şimdi küçük merkezler£ intikal etmiştir. Bir yandan da rfuha^ebe ve aboneman dainleri muamelâtı teslim alınmaktadır. Bütün bu devir muımelâtının en son 15 eylule kadar bıtmiş olacağı umulmaktadır. vuzu var. labilmek fikri onu çok sevindiriyordu. Aryan soğuk mübalâtsızlığıle Konstantini fena halde kızdırır, erkek te bu kızgınlık anlarının en yüksek tepesınde, gencliğinin cazibeleri ve göz kamaştırıcı parlak zekâsının sihrine rağmen ruhunun en derin yerine kadar haın olan bu şımarık genc kızın yanında nasıl yaşıyabildiğine şaşardı. Bu, meçhul karşısında erkeğin duyduğu garib his zâf mı idi? Yoksa yarının korkusu ve benliğini sarmağa başlıyan boşluğun tüyler ürpertici tcsirleri mi idi? Hayatm öyle bir ânı vardır ki insan daha iyisini bulamamaktan çekinerek elindekini atmakta tereddüd eder. Konstantin de acaba bu ana mı yaklaşıyordu? Erkek bunları birçok defa kendi kendine sormuştu. Fakat Nataşaya karşı her gün büyüyen samımıyetı kendı lehınde bir vaziyet hazırlıyordu. Yarm isterse yeni ve enfes bir metres elde edebıHrdi. Nataşanın yanında kazandığı hâiâ hoşa gidebilmek emniyeti, Aryanla baş: lıyan düelloya daha büyük bir nefis il madı ve daha sağlam bır soğukkanlılıkla devam etmesini temin ediyordu. Kendi kendıne: « Fakat, diyordu, bütün küstahlık frank verir. Mektebde tedrisat Flâman lısanındadır. Talebe fransızca, almanca veya ingilizce dillerinden birini öğren meğe mecburdur. Muallim mekte'oinin yanında 250 çocuklu bir tatbikat mektebi var. Hükumete aid muallim mekteblerinın yanında bir de katolik kilisesinın muallim yetiştiren mektebleri var. Yalnız garıbi papaz mekteblerinden çıkanlar hükumet mekteblerinde muallimlik edebildıklerı halde, hükumet mekteblerinden çıkanları papazlar mekteblerinde kullan mıyorlar! Belçikada çok katolik var ve kılıseye pek bağlıdırlar. Her yıl bınlerce Belcikalı Romaya, Vatikana gidip hacı olurlar v e çok para bırakırlar. Mekteb çok güzel. Önünde iki tenis yeri var, çocukların yıkanmasına mah sus biri kapalı, diğeri açık iki yüzme ha DENtZ İŞLERt Deniz Tecim Direktörü İzmire gitti Deniz Tecim Direktörü Müfid NecMersin limanlarının şimdiki det, İ zmır ve durum ve ihtiyaclarını yakından incelemek uzere dün Ege vapurile izmire git»«,.,XT 1 ıır I J 1 mıstır "" " Müfıd Necdet bır hatta kadar surecek olan bu seyahatten sonra Ankaraya giderek gördüklerini bir rapor halinde Ekonomi Bakanlığına bildirecektir. Korkuyorum!., " Cumhuriyet „ in edebî romanı: 41 Yazan: Klod Ane Nazariye ile tatbikat arasında ihti ' lâfın tam hangi anda çıktığını bilmek isterim. Tamamen hür olduklarını kendilerine karşı ispat için, coşkun bir mantığa kapılıp giden bu genc kız ların en zekilerinin vücudlerini aşk sız ve hatta zevkalmadan teslim etmeği bir namus meselesi telâkki ettiklerini bana temin ettiler. îşte yalnız burada, eski batıl fikri kelime ile değil, filen yenmekle çok kazanmış oluyorlar... Bu memle ket hakikaten güc tasavvur edilebiîen en ihtiraslı tecrübelere saha oluyor. Nataşa: Evet, diye karşılık verdi, bu kadar makul ve bu kadar çılgın olan bu genc kızların bir tanesi tam bir erkeğin eline düsünce hemen kul, köle pluyor. Çok olmuyor, bunu sız de denemedinız mı? Bu hususta malumatınız benden fazladır. Ben evlendiğim vakit temiz bir kızdım Bunun Çevirenler: F. Varal ve F. Osman içindir ki muvaffak olamadım. Bir kızım olsaydı onu nasıl yetiştirirdim biliyor musunuz? Galiba tuğra mı yazı mı derdim. Bütün bu hususlarda sizden daha az serttim. Hayat o kadar güç ki, saminıiyetle hatta yanılsalar bile bu kadar derde deva arıyanları önceden takbih edemem. Şunu da kaydetmeli ki, Konstantin Mişelle Nataşa birbirlerini yalnız bır müşterek arkadaşlerının evlerinde görüyorlardı. Genc kadına karşı bır arkadaşlık hıssı besledıği halde münasebetlerınin bir andan bir ana kolaylıkla mahiyet değiştırebıleceğinden korkarak, bugüne kadar onun evine gitmemişti. Nataşaııın kendisine meyli olduğunu hissediyor ve Aryanla mücadelesı daha siddetli ve daha ıstırablı olmağa başladığı bu sırada, genc kızla alâkayı kesmek lâzım gelırse, Arbat mahallesinde tatlı bir sığınak bu arına, hainliğine, iğrenclığine rağmcn onu yanımda alıkoyuyorum, bizi bağlıyan gizli ve çok kuvvetli bir bağ olsa gerek. Bu büyücü kız bana acaba hangı büyülü şarabı içirdi?» Bununla beraber Nataşaya karşı laahhüd altına girmek istemiyor ve onu pek seyrek görüyordu... Bunun ıçın, kendısıni «Sat'atler» tıyatrosundan uzaklaştıran kızakta giderken hiç düşünmeden genc kadının adresini vermiş olduğunu farkedince hayrete düştü. Nataşanın oturduğu evin zemin kat pencereleri aydınlıktı. Bır hizmetçı onu orta derecede mobilya ile döşenmiş büyük bir salona aldı. Birkaç dakıka sonra Nataşa odaya girıyordu. Genc kadın beyaz bır maşlah gıymış ve omuzlarına parlak renkli hafif bir şal atmıştı. Esmer ve güler gözlerı sevmclî parlıyordu. Konstantine iki elini birden uzattı. Onu tutacak kadar sokuldu ve trkeğin tatlılığını daha evvel de takdir etmış olduğu ahenkli bır sesle: Sizı burada görmek?.. Bu, ne büyük bir sürpriz!... Sizin burada bulunmanızı acaba hangı drama borçluyum? I'akat bana telefon edebılırdınız. Sızı, Not ve Itizar [Aryan rortıan'mmn üç gün evvelki tefrikasmda vmaletef bir yanhşlık ol • muş ve fasıllann sırası değişmişîir. Romamn bünyesini ve seyrini bozan bu yanhşhğı düzeltmek icin bu kısmı sıruya koyarak dercediyoruz.'] Şehir kenarındaki küçük ev Konstantin otele döndüğü zaman vakit gecikmisti. Bir dram başlıyacakmış gibi kalbi sıkılıyordu. « Aryan otele döneli çok olmalı. Beni bulamayinca ne düşündü acaba?» diye kendikendine mınldandı. Salonun kapısmı açtı. Her taraf karanlıktı, yalnız yandaki odadan gelen bir ışık çizgisi arahk kalan kapıdan süzülüyordu. Evvelâ, aydınlık olan yemek salonuna, ondan sonra da yatak odasına girdi. Aryan orada yoktu. Fakat yatağın üstünde onun dağınık bir şekilde atılmış olan mantosile kürkünü gördü. Kendi kendıne: « Acaba ne oldu» diye düşündtJ. (Arkası vat J Onu dikkatle dinliyen Nataşa münasebetsiz hiçbir şey sormuyordu. Vakit, ahengi ölçülemeden, akıp gidiyordu. Saat ılerliyordu. Konstantin arkadaşım kendisine çekti, kollarile sardı, ensesinden öptü. Nataşa kendısıni müdafaa ederek. Ne yapıyorsunuz? dedı. Sonra zayıf bır sesle ılâve etti: