\ CamhariytC ınsan once Maymun muidi? Yazan: Hfiseyin Rahmi Gfirpınar 96 Muallâ, gösterdiği kiyasetten kendine zarar gelmek ihtimalini anlıyarak sözü değiştirdi: Lâf olsun diye bir sözdür attım. Tesadüfen doğru çıktı. Başka birşey anladığım yok... Sizden korktum vallahi... Benden hiç korkma. Zannettiğin kadar anlayıçh bir adam olaydım beni bu dört duvann arasma hapsedemezdiniz. Hapis değil afandim istağfirullah.. Velinimet... Filozof, araba kendini böyle anlatmağa uğraşırken içinden ba$ka türlü düşünüyordu. Mademki bu Cevher saraydan çıkmadır. Onun şimdiki efendisinin de ora mensublarından biri olması muhtemeldir, diyordu.. Nihayet o gün birkaç saate kadar ev sahibi beyefendile görüşecek, niçin velinimet namile böyle sıkı hapis altına konduğunun sebebini anlıyacaktı. Fakat bu hakikate erdikten sonra daha müthiç bir üzüntü ıstırabına düşmekten kor kuyordu. Çünkü bu anhyacağı sır herhalde ferahlandıncı birşey olmjyacaktı. 1 athsile tuzlusile gene önüne tabak tabak yemekler dizdiler. Filozof pek azına iltifat gösterdi. Büyük manevî ıstırablarda dö sekte uyku gelmez. Insan şurada burada birer parça sızar. Bu kabilden Filozof yemekten sonra bir koltuğun üzerinde gece uykusuz suğun verdiği dermansızhkla biraz kendinden geçer gibi oldu. Dışa rıdan kapınm sürgüleri tıkırdayınca hemen gözlerini açtı. Adı büyük bir sır gibi kendinden saklanan beyefendi içeriye girdi. Filozof bilâihtiyar kıyam etti. Çünkü odaya gelen zat o anda hayatına hâ kim efendisi demekti. $öyle beş on saniye dikkatle biribirine bakıştılar. Fılozof gördüğü tipin cemiyetin hangi sımfına mensub olduğunu taymde güçlük çekmedi. Her sima yaşadığı hâyatın sürdüğü "zevkîere, gefahetlere, meşakkatlere aid izlerinı taşir. Tecrübeli gözler, yıllann ijstüste yazdıkları bu satırlan ayan bir kitab gibi okurlar.. Bu adam imparatorluk devrinin avuç avuç altınlannı yiyerek sefasını sürmekten yıpranmış bir sefih, padışaha çatkın büyük nüfuzlu kurdlardan birinin oğlu olmalı. Zamanının para ile icrası kabil ne kadar sefaheti varsa boğazına kadar daldığı bu çirkefin içinde kulaç kulaç yüzmüştür. Umumhaneleri, kumarhaneleri basarak mevcudu ceblerine doldurup çıkanlar arasında sayılı şehir haydudlarından birine benzer. Anası ve kansı saraylıdır. Yaş elli beş altmış, hâlâ saçlar, kaşlar, bıyıklar kumrala boyalı... Rengi çalık, gözlerinin mavisi yaştan ve yorgunluktan solmuş, etrafı esmerleşmiş. Bütün yüzü avuç içinde sıkılmış bir patiska buruşukluğunda.. Boy bos yerinde, iyi bir terzinin makasından çıkmış açık gümüşi bir kostüm. Beyaz keten yelek, kolalı yaka, kol düğmeleri pırlanta, ipek kıravatın ortasında nohud kadar bir inci. Hep bunlar yenmiş bir servetin kınntılan.. Beyefendi eski usul bir temennadan sonra odanın ortasında durdu. Elini Filozofa uzatarak onun elini istedi. O da verdi. Tatlı bir gülümseme ile: Efendi hazretleri zatı âlinizden çok mahcubum. Hakkınızdaki bu hareketim affolunur cinayet lerden değildir. Mübrem bir mecburiyet ilcasile bu cür'etkârlıkta bulundum. Mazeretimi anlayınca rica edeceğim, affınızı benden esirgemiyeceğinizi kuvvetle zannet mekteyim... Kısa olduğu kadar tuhaf olan bu nutkun karşısında bulunacağı mukabeleyi tayinde Filozof biraz şa şırdı. Fakat bu çok sahte nezaketin sıkılmamazlık ve hatta utanma mazlık şatafatına yenilmiyerek cevab verdi: Bu mübrem mecburiyetinizin ne olduğunu henüz bilmiyorum. Fakat sizinle bir geçmişi bulunmak değil, sizi ismen bile tanımıyan benim gibi suçsuz bir adamı böyle demirparmaklıklar arkasına hapsetmek için size hak verdirecek hiçbir mazeret te tasavvuı edemiyorum. Beyefendi sinik bir gülümseme ile: Haklısınız filozofum. Lâkin malumu âlinizdir ki çok defa günahkârlann cezasını suçsuzlara çektirtirler.. Bununla beraber siz de büsbütün suçsuz değ'.lsiniz. Filozof, uykusuzluktan kapanmak istiyen gözlerini açarak bu isnadm karşısında gürleşen sesile sorau: Neymiş suçum?. Âlim olmanız... îlmin bu şekilde bir cezası çıkmışsa şunu da itiraf edeyim ki bu cezaya müstahik olacak kadar âlim değilim. İktidarları fazıllarından üstün tanılan bir çokları gibi bu nama hiç liyakatim yokken adı filozofa çıkmış şöyle böyle bir adamım... Bu az ilmimden de hiç kimseye zarar gelebileceğine ihtimal veremem.. Zarar değil filozofum zarar değil. Biz ilminizden kana kana faydalanmak iştiyakındayız... Ne suretle? Siz ilmi simya bilirmişsiniz.. Filozof yerinden kalkıp gene oturarak: Ey sonra? ' Bakın altına tahvil edebilirmişsiniz... Ey daha sonra? Bu mühim is için lâzım olacak alât, edevat, ecza herşeyi te darik edeceğiz. Gözümüzün ö nünde bu mucizeyi yapacaksınız. ! Biz de görüp öğreneceğiz... Mübrem mazeretiniz bu mu? Evet... Birincisi özrünüz kabahatinizden büyük. Ikincisi ilmi simya hakkındaki hükmünüz büsbütün yanlış... Üçüncüsü her nereden işitmişseniz benim bu ilme vukufuma dair olan zannınız boş... Filozofum bu teklifime karşı ilk ağızda isyan edeceğinizi zaten biliyorum. Bu itirazlarınız, beyhude yere hem kendinizi, hem beni yormaktan başka birşeye yaramaz. Dediğimi yapmadıkça elimden kurtulmanızın imkânı yoktur.. Bu dediğinizin husulüne imkân yoksa bana ne yapacaksınız? İstediğimi mümkün kıldırtmak için ne yapmak lâzım geliyorsa onu yapacağım... Bu cahilâne olduğu kadar caniyane ısrarın karşısında Filozof sakahnı avuçlıyarak önüne baktı. Gözlerine bu odadan mezara ka dar uzanan bir yol görünüyordu. Düşürüldüğü vaziyetin dehşetini analdı. Cevab vermedi. Beyefendi inadmda musır bir jestle sordu: Filozofum söylemiyorsunuz. Karşımda lâkırdı anhyacak birini görmüyorum ki söyliyeyim. Ben pekâlâ lâkırdı anlarım, fakat siz anlatmak istemiyorsunuz ama sizi söyletmek çarelerine malikim. Bu çarelere başvurmaya beni mecbur etmeden anlaşsak çok hoş olur. İşte benden günah gidiyor. Doğrusunu söylüyorum. Gayrimümkünü mümkün kılamazsam orta yaş (inquisiteur) leri gibi bana işkence yapacağımz anlaşılıyor. Beni söyletmek için her çareye malik olduğunuzu bil diriyorsunuz. Ben kendimi kurtarmak için hiçbir vasıtaya malik değilim. Karşmızda eli gÖzü bağlı kurbanlık bir koyunum. İmkânsızın imkânmı bulmak elimden gelmez. Ne yapacaksanız yapınız. Filozofum bu lâkırdılara karnım tok. Iş o kerteye gelince siz daha yumuşarsınız, can tathdır.. bülbül gibi söylersiniz. lArkası varl ( İktisat İşleri Sevgili şimdi nerde? Mor dağlar" prdlnda her akşam gün batar da, Klpklrmızl bulutlar sulara gölğe verir.. Alevlenen yapraklar. alevlenen sularda Bir damla yakut gibi ürpermeler erir... Alevlenen sulardan yanarken gözleri miz, Dudaklarln renk verdi sanıyoruz, sevDerine değmiş gibi ürperirken derımiz, Sevgili, yanlyoruz!. Yanıyoruz, sev giii!.. Çizgi dolu alnlmız sulara iğilinee, Görmüş gibi oluruz seni derinliklerde.. Sorarlz, dağllırken klzıl sis ince, ince: Sevgili şimdi nerde? Sevgili şimdi nerde?.. Reşad Çamçak Istanbul değirmenleri sıkıntı çekiyorlar tamamen öz yurdumuzda yetişdirttiği için iç yurd tstanbul ve tzmir gibi merkezlerden un tedariki ihtiyacından vareste kaldı. Hatta yalniz bununla kalmıyarak, bu değirmenlerin işletme masraflarımn a • ğtrhğı yüzünden dahildeki kçük değirmenlerin ögüttüğü buğday unları bile buralara akmağa başladu Bittabi bu hâdiseler tedricî ve devamlı bir surette değirmenlerin faali yetleri üzerine menfi tesirler bırakmaktan hali kalmadı. Bu derde çare nedir? Bir taraftan değirmenlerin isletme masraflarını yükselten muharrik kuvvet elektriğin pahalılığı, diğer taraftan bu değirmenlerin yukarıda anlattığımız sebebler altında daralan işleri de • ğirmenciltk meselesini çözülmesi miişkül bir kördüğüme benzetmis tir. Bu düğümü çözmek lâzımdır. Esasen 6 değirmenden 3 tanesi a nonim sirket halinde tesekküller old'ukları için bunların vaziyetlerile olan alâka umumidir. Bize göre bu müessesat birleştirilirse zorluklar epey yenilmiş olur. Ayni zamanda bu değirmenler bu • günkü çalı^manm iki misli faaliyette bulunacak kudrette olduklarına göre; Karadeniz kıyılarile Marmara havzası sahillerini nakliyatı u cuzlatmak suretile bu kaynaktan beslemek yolu tutulursa 2,5 3 milyon liralık bir millî mevcudiyet korunur, bu da öz menfaatlere uygun bir is olur. tstanbul değirmenlerinin tam kapasite ile çalıştırılmalan temin edilirse iki iş bîrden görülmüş ola • caktır. Çünkü kırılan buğdaylar vasatî olarak % 75 un, % 25 razmol, paspal ve kepek oluyor. Bu nisbetler buğdaym cinslerine göre her ne kadar değişebilir ise de yukarıki nisbetler umumî bir ölçü addedilebilir. Harice mühim mik • tarda razmol ve paspal sevkolun • duğundan değirmenlerin tam kapasite ile çahşması bu mevad ihracatımn da fazlala^masını mucib olacaktır. Bu itibarla tstanbul değ'rmemlerinin zorluklarını hafiflet mek iki clhetten kârlı bir mesele halindedir, sanırız. FERİD RADYO aksamki program j İSTANBUL: 18 almanca ders . 18,30 Jlmnastll^ Azade Tarcan . 18,50 dans muslklsl 19,31 haberler 19,40 vlyolonsel Bülent, ke man solo . 20,10 orkestra, plâk 20.40 stüdyo hafif musiki orkestrası . 21.20 so* haberler 21,30 radyo orkestrası . 22 radyo caz ve tango orkestrası Değirmenlerde iş hacminîn küçülmesine sebeb nedîr, bugünkü miişkül vaziyet nasıl halledilebilir? tstanbulda değirmencilik işleri bilhassa son senelerde hiç te kârlı olmıyan bir vaziyete girerek adeta bu işlere para vatırmıs olanlara bas belâsı oldu. Bu değirmenlerin işi hayat için en lüzumlu madde olan buğdayı un yapmak iken; bu müesseselerin hallerindecı memnun olmamaları nın sebebi acaba nedir? tstanbul halkı eskisine nisbetle daha az mı ekmek yiyor da değir menlerimizde is hacmi küçülmüs? Yoksa, bu değirmenler gitgide lü zumsuz yere büyüyerek istihsal kudretîerini çoğa!tm:şlardı<r da bu hal ondan mı doğmu tur? Herhalde bu tetkike değer ehemmiyetli bir meseledir? Mevzuu deşmeğe girişmeden evvel tstanbulda ne kadar değirmen olduğunu, bu değirmenlerin un istihsal kabiliyetlerini ve tstanbul şehrinin günde ne kadar un sarfettiğini kısaca gözden gecirelim. tstanbulda mevcud olan 6 değirmenin hepsi Halic kıyılarında ku rulmus olup bunlar tam randımanla çahstıklan takdirde günde 650 ton buğday öğüdebilecek kudret tedirler. tstanbul ve civarının günlük un sarfiyatı ise halihazırda 375 • 400 ton raddesindedir. Şu hesabca değirmenlerin istihsal kud retleri asağı yukarı mahalli ihtiyacm % 40 fevkindedir. Mevcud ( 6 ) değirmenin birisi müstesna olmak i'.zere hepsi i?lerinin iyi gitmediğinden sikâyetçidirler. Bu değirmenlerin maliyeti yu • varlak hesab 2,5 milyon Türk lirası bir kıymet tuttuğu nazarı dikkate alınırsa, tam randimanla çalışamamalarının bu müesseseleri ne kadar müteessir edebileceği daha kolay anlafilır. 1929 ve ondan evvelki yıllarda bir çiftçi diyarı olan vurdumuza buğday bile haricden geliyordu. tstanbul ve lzmir limanlarını doldu • ran yabancı buğdaylar buralarda ki değirmenlerde öğüdülür, mera leketimizin hemen her tarafına dağılırdı. Cumhuriyet idaresinin mil lî varlığı yükselten bilgili tedbirleri memleketimiz halkını besliyecek kadar zahireyi kısa bir zamanda VtYANA: 10 Tuna Gökler gene klş atkıll bağrım gibi zlndan, Katran mi süzülmekte ezel kurnala rlndan? Kuşlar da muhacir mi o yurddan? Bu ne hicran! Dağlar! Ne haber var Tunanın turna larindan? Tanh gülii bir kız ki ya 8z Türk, ya Macardl; Katil dudağından kanlmln rengi akardi; Balkanda tünekler Tuna şahinleri vardr. Dağlar! Ne habeı var Tunanın tuma iarlndan? Vuksekte kanad söndüren izlerde çe şid ne> Giiz geçti, bahar geçti, bu hasretli geçid ne? Göçmiiş Tuna şahinleri artlk bu kadid ne? Dağlar I Ne haber var Tunanln turna lartndan? Nabedid 17,15 gramofonla muslkl 19 flzlk bahlslerl 19,15 fransızca . 20,05 haberler ve hava raporu 20,35 çifte plyano ile konser 21,10 Tlnel musiki 22,10 ha berler 22,20 şarkılı Vlyana havaları 23.55 konferans 24,05 gramofon. BERLİN: 18,30 üç klşilik muslkl heyetl, skeç 19,30 şarkılar: Brahmsın eserlerl 20,05 üç klşilllc musiki heyeti: Şubertln eser leri 20,35 amele neşriyatı . 20,40 zamane neşriyatı, haberler 21,15 eğlenceli orkestra konserl . 22 kabare musildai 23,25 keman konseri 24 Köningbergden nakil. BUDAPEŞTEı 19,10 opera orkestrası . 20,35 şllrler 21,10 şarkılar 22 haberler 22,20 Viyanadan nakll 23,30 haberler 23.35 gramofon . 24,20 Çingene orkestrası 24,10 haberler. BÜKREŞ: 18 gramofcn 18,20 gramofon 20,20 Ermeni şarkılan . 21,10 senfonlk konser22,10 senfonik konserin devamı 23.20 bir lokantadan naklen kafekonser havaları. BELGRAD 14,20 şarküar . 17,35 orkestra konseri: Halk şarkılan 19,35 sırbca ders 20,05 gramofon 20,35 uluslar zamanı . 21.05 musiki 22,20 Viyanadan nakil 23,25 orkestra ile halk şarkılan. Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: Mehmed (Büyükada), TanJ^ (Hey beli), Beşir Kemal (Sirkeci), Necati (Cibali), Sırrl (Çemberlitaş), Asadoryan (Gedikpaşa), Arif (Fener), Şe ref (Aksaray), Rıdvan (Samatya), Üniversite (Vezneciler), A. Kemal (Karagümrük), Nâzlm (Şehremini), Hı lâl (Bakırköy), Receb (Beşiktaş). Halk (Hallcloğlu). Merkez (Kasım paşa), Necdet Ekrem (Kurtuluş), Hi dayet (Galata), Kanzuk (Takaim), Karakm Kürkciyan (Pangaltl), Günef (Taksim), Faik Iskender (Moda). Izmirin oğluna Savaştan anğılar Güzel tzmir öyle yanma; Oğlun Efe kaçtı sanma; Kır atile savaş gömdü; «Aysel» in onu anma.. Yel: Dolaş; gel; bize iinle; Yağiz Efe! Nerede?.. Söyle; Yandl «Aydln>, giil «Manisa» , Dile geldi toprak bile!.. Söyle ona: Köyü yandı: «Aysel» onu kaçtı sandı. Yunanllya düstü «Aysel» ; Yüreksizmis diye andll. Dede, klz, dul düştük yola; lzmir kaldı kanlı kola; Sırma saçlı gül «Aysel» in Gitti... Efe savin ola!... Nfuhsin Çağlıyan ModaOvîoda), Namık Jfcadıköy, Al Açık teşekkür Şiddetli apse ağrlaı ve ateşle has taneye gidergitmez lâzım gelen ame liyatı muvaffakiyetle yaparak bu lztl rablma nihayet veren Gureba hasta nesi operatörü Bay Ali Rlza ile hastalığlm esnasında kendilerile beıaber gösterdikleri ihtimam ve takayyüdden dolayl muavinleri Bay Şerefettir'î ve ayTİca hastane sertababetine teşekkurlerimi sunmağa muhterem gazetenizin tavassutunu rica ederim. Halid Fahri Ozansoy Üziim satışları artıyor tzmir 14 (A.A.) Uzüm satışları hergün fazlalaşmaktadır. Son yedi gün içinde dokuz yüz çuvala yakin satiş yapilmıştır. Fiatler, mevsimin en yüksek fiatini yirmi para geçmiştir. Emniyet Sandığı hukuk işleri servisi âmir muavini Nazmi, biraderi Edirne • kapi Maliye tahsil memuru Niyazi ailece soy adı olarak (Ersan) ı se\'miş ler ve tes§il de ettirmişlerdir. c Oyol)/Merkez (KadıkSy. Âltıyol).." 'Ortaköy, Arnavudköy ve Bebebk eczaneleri her gece sabaha kadar açlk tlr. Yeni eserler An Maşrıkı Azam balosu Türk yükselme (Maşrıkı Azam) se neiik balosu bu ayın on yedinci per şembe günü akfami Maksim salonla nnda verilecektir. Bfletler Karlman me ğazasile Haşet kütüphanesinde, Dör düncü Vakıf han, asma kat, bes numarada Ahmed Nedimden tedarik edi lebilir. Soyadı Beşiktaş SÜAT PARK sineması Parasız resim dersleri Halkevinden: Evimlzin Güzel San'atler şubesl resım kohı tarafmdan parasız reslm deralerine başlanmıştır. yazılmak lstiyenlerin her gün saat (16,5) da Alayköşkü İç İşleri çevirgenine başvurmalan llân olunur. SEFİLLER Fransızca sö^lu ve şarkılı büvük roman filjmi. Herkesin seve seve göreceği bu şaheser gösterilmege başlandı Bu müs tpsna hrsaıtjn istıfade ed'irz. AYSEL BATAKLI DAMIN KIZI Tiirkee sözlü. şarkılı Istaabu'da bütün hasılat rekorlarını kıran Bugün ve yarın gun kaldı • • Tavukçuluk mecmuasmı okuyunuz. Ev bark geçiminde hatta ulusal eko nomide degerli yeri olan kümes hayvana. tının verimlerinden teknik usullerle istlfade etmek yollannı gösteren kıymetll yazalarla ayda bir defa Ankarada «An ve Kümes hayvanlan yetlştirme kurumu> genel merkezl tarafmdan çıkarılmakta. dır. Senelik abone karşılığı 120 kuruştur. " Yeni Adam.. çocuk hikâyeleri «Yenl Adam» m çıkarmakta olduğu çoculk hlkâyelerinln 9 uncusu olan «Büyük anne> renkli ve çok güzel bir kapak içinde çıkmı^tır. Öz türkçe iie yazılan bi kitablar çocuklara çok yararlı Te eğ lencelidir. Ulusluk ve ahlâklık mevzular taşıyan bu hikâye kitablarını her ana baba ve muallimln çocuklara okutma lannı dilerlz. Her sayısı 32 sahifedlr ve 5 kuruştur İ P E K sinemasında Idare Dahiliye Vekâleti tarafmdan çıkan! makta olan <İdare> aylık mecmuasınm 8 inci sayısı neşredllmiştlr. Yurdun İç işlerinin idareslne taalluk eden karar ve talimatnamelerin bir külliyatı olan bu mecmua, ayni zamanda gayriresml kısmında çok faydalı makaleierle bezen miş bulunuyor. Yarın akşam M E L E K sinemas nda | MARTHA EGGERTH Halkımızın en çok sevdiği, beğendı&i GENCLiK ARZULARI Neşe Zevk Eğleoce ve saadet filmi takdim edilecektir. T a m M a n a s i l e Mef i s B i r tarafiodRn nefis bir surette yaratıîan Edirnede 6 ok Edirne Halkevi tarafmdan çricarılmakta olan bu mecmuanın 27 nci sayısı gü, zel yazılarla çıkmıştır. Utjnbul Btlffdkmi Tepebaşında Şehir JehirTiyaîrosu T tiyatıosu dram ve piyes kısmı I • * İ P E K PARAMONT DUNYA HAVADİSLERİ GAZETESİ tekrar Sınemalannda gösterılecektit. Yarın akşamdan itibaren en son havadistır 1 Komada iraza edilen Fransız Italyan anlaşmasi 2 Lindber'ın çocoğunua katli muhakeraesi 3 '^ar revam» tezahüratı ve saire üünyanın göza ve kulagı CILGIN K\\ İ ş t e M u a z z a m , Ş a h e s e r Zehirli Kucak Parasız OZAN OPERETİ Feroh tiyotrosunda Perşembe akşamı Bu akşam saat 20 de ve M E L E K CHARLES BOYER ANNABELLA ve 3 ZIGAN veVIYANA ORKESTRASI 10000 ıtibaren Bu güıcellikte bir fi m pek az eörülmütür. Baş rollerde : Sinemasında FIGÜRAN KAL AMIŞ PANSİYONU Surun Operet 3 perde. Yazan. Yusut