Bir adama "Jönprömiye,, demek hakaret midir ? Mesele Parisle mühim bir davaya «ebebiyet verdi, herkes ınerakla neticeyî bekKyor V&k'a föyle «ereyan »bntfi Pa riate bö1v#r kahvelerioden bkrinde M. Dapont Umlnde bir zat oturur • k«a oradan geçen M. Durand ayafnvt ba*mtş. aensin, benim, derken W bflyttmiU. Ninayet M. Dorand, M fropoe+A «haydl, oradan jönpr?m!y«, r«n d*!« demi». M. Dapont da mahkmnevo mürac»a» ederek M. DnraJKİ aleybinn bir bakaret davası açimt. Gece»d« ilk celıeai cereyan eden nrahakeme bakikaten çok merakli olmuttar. ÇönkG şimdiye kadar dünyanm hiçbir mabkemesînde btma benzer f arip bir dava rfiyet olan • mamiftır. Htkimier ve bakem be yeti çok mfiskul bir mevkide kal ımstv. «Jonpromiye» nîn bakaret n%an*snn tazammun edip etmediji Için evveiâ ba tabiHn tarifi icap etznistir. Davaci olan M. Duoontun avukatı ayağa kalkarak jonoromiyenln au »ebepierden dolavı bakaret manasım tazamram ettiğini izab eylemi'tirt <Mubterem b&kim efendiier, mnhterem bakem heyeti! MSekkiIhn M. Dupontnn M. Durand tarafmdan «jonproraiye» ta • bîrile tabkir edilmesi üzerine mabkemenlze müracaat ettiğimiz ma • lumanuıdur. JSnprSmiye kelime«ini ııtcin bir hakaret tabiri addettik. Evveii, mCekkiitm M. Dunontvm bu aevimli yfizlfi, fakat yilan kalpli insanlara benzer bicbir yeri yoktur. Ne pomatal kmrcık »aclan, ne nnk ftbi nzun boyn, ne de kooacaknnş gibt inee beii ve omn fizerinde omuzlan geni«, difer taraflan vucudfine tamamile yapısık eibisesi. Saniyen, sinemava giden biçare •af kadtnlan kendilerine meftun ederek onlarm rahat ve huzurunu kanyan ba kart zfipoelerie müekkilnnin bu noktadan da alâkası yoktur. O, »hndiye kadar me»m kan • smdan nuuıda biçbir kadram gon lünfl çalmanrışhr. Piyatanm en namusln tucearlanndan biridir. Bovle bir adama jönpromiye demek, elbet te bir bakarettir. ÇUnkfl jSnpromiyeler cemiveti banranın basında mfitbif bir bel& dır. Çflnkü, onlarm yflzOnden genç knlarm ovkusu kacmalrta, ganc kadmlar mövazenelerlni şastrmakta, ibtiyar kadmlar b a n çılganhklar yapmakta<fırlar. Onlarm «tüdyo • larda turup rBruştOrdOkten, takip takiftrrdiktan aonra bevaz perdeve aksettirilen hayalleri diger erkeklerin kadmlar nezdmdeki kredîftini knmaktadır. Onlar, bfitfln ba tefevvuklerini nrf çebrece ve vucutçe muntazam yaradılmif olmalanna medyundurlar. Şohretleri zekaiarmdan ztvade {rSzlermht paraOdıgriMfan dolayı dSnyayı hıtmakta, muvaffakivetlerl nulumatlarmdan ziyade berber lerinm ve terzilerinm mebaretine Utinat etmektedir. Riea ederfan, mttn: Dnpont bSyle meş'um bir fabıiyet» nasıl benzetilebilir? B\ naenaleyh Utidamda. arzetmis oldugum veçhile kervdisinin 50 bin frank tazraînat itasina. mahkum »J'lrh^irJ talep etmekteyîm>> Fakat buna mukabil M. Durandın avukab ayağa kalkarak 9u cevabi vermi$tir: cMuhterem h&kim efendiler, muhterem hakem heyeti! Müdafaahmm etash nokta»ına girmezden ewe] bir noktada davacı müek*kili muhterem meslektafimla hemfikir olduğumu arzetmek mecburîvetradeyîm. Bu da M. Dupontun bir jonpromiyeye kat'iyyen benzememesi noktasıdır. Evet, muhterem M. DuDont o »açıiz bafi, iğribüftrü vücudîle bir îonprömiveve nanl ben zer. Bunu bildiJi halde M. Dupont kendîsine jonpromiye denilmesin den dolavı mahkemeye müracaat de&il, müekkilirae tesekkür etme livdi. Cünkö onun hakkmd'a bu tabiri kullanmak bir tahkir değîl, müt> hîs bir İltifattı. Evet h&kim efendiler, sade M. Dupont hakkmda defîl, huanlann her hanri biri hakkında da jonpr3miye tabirmi kullanmak ona kat'iyyen halraret manasmı t t u n m u n etmez. Cünkü sade maddivetçiligin ve makinenin hâkîm oidugu asn mızda gençliği, güzelliği, a*kı, şiir! hulvayı terennüm eden, kokulu bir ciçek, tatlı bir ı?ık ?ibi ruba bediî heyeean veren unsurlardan biri de jon orömhredir. Arkadafimm fOcrince, J8npr8 • miyeler genç kızlarm uykusunu kaçinyor, genç kadınlarm muvazenelerini &aftrtıyor, ihtiyar kadralara bazı çılgınlılar yaptınyormuş. Ka dınlar s&de »memaya giderek degil bir roman, bir hik&ye okuyarak, bh tablo, bir beykel seyrederek te ayni teıir altmda kalabilirler. O zaman jönprSmiyeleri degil, bütün gOzel «ın'atleri ortadan kaldırmak icap eder. JönprSmiye aldaheı, kamftrıcı bir tip degU, bir Ide.ldir. Diger taraftan arkadafim jonprSmiyenm aleyhinde bulunayım der • ken ona gökîere çikarmif oldu. Nanl M. Dupontun »an'ati fasulye satmakaa, jBnprömiyenin vazifesi de «eyircilerin hofuna gitmektir. M. Dupont iftnl ne derece vicdanî rahatle yapıyorsa jonpromiye de bir filmi aynl ruh istirahatile çevirmek tedir. Binaenaleyh müekkilimin M. Duponta bu vasfı Iâyık görmös olduğa için (50) bin frank tazminata mahkum edilmesi talebmi redde • derken bilâkis M. Dupontun müekkilhne teşekkür ve mmnettarlık gos* termesi l&zmı geldiği kanaatinde bulunduğumu arzeylerim.> Celse başka bir güne talik edil mif ve mabkeme benfiz karannı vermemistir. Aziz okuyucular aiz ne dersinis, birine «JSnprSmiye» de • mek onu tahkir etmek mkfir? £11 çok sinem* seyreden yıldız Amerika ve Avrupaya ait yeni haberler * Amerikada sinema artistlerrmn f • çînde en ziyade sînemaya giden Afanan yıldızı Marlene Dietrichtir. Geçen *en« tam 1S0 filîm sevretmiştir. * Moe West «Ben ve Kral» Umind» bizzat yaztms oldugu bir senaryoya bir» likte çeviçme^Gzere eski ttpaaya KraB Alfonsa ban tekliflerde bulunmuftnr. Alfons hentn hiçbîr cevap veınıetuiş • tir. * Ronald Kolman da kanstndan aynlmufar. Ronaldtn kann Tiıelma Raya bminde bir sahne artirti îdi ve kendi • «mden bir ya« b&yuktS. Yanî 44 ya*ı:ıda idi. * Komik Jimmy Durantein kann «Hofivut Parti» Ummdeki fTHmde iDc defa olarak beyaz perde Sıermde g5 • rünecektir, * Liiian Harvey nrrasikisinas Şuber • tin bayatnti tatvir eden «Serenat» u • mmdeld Blınlne ba*laımştır. , * Mflton, Jean BoHeHe bhlikte Çocakln Aü«» iamînda bir futm c mekteMir, Yarım kalan Senfoni Avrupada çok beğeni!en bir filim ötedenberi, romanlarda, piyes • lerde ve filîmlerde mevzu olarak alınan tarihî vak'alar, tarihî hakikate pek o kadar uymaz. Hatta bu vak'alar, o vak'alarra kabramanı ^ahsiyetler baklrmda yapılan tet • kiklçrin jveticeafi Terilen hüküm. •, lerde birbirîne pek beazemez. Me • s«lâ Bethoven nkin dabidi" ~ • «ua!« Vincent d'tndy ismindek' din • dar müdekkik: «Mutekit bîr actam olduin Için!» cevabım verdi^i halde o bOvük be«tekâr hakkmda son defa çok kıy • metli bir e*er yazan aziz dostumuz M. Herriot bu dehayı Bethovenh» cumburiyetçi olmasma atfediyor. Ontm icin «yanm kalan »etıfonb filminin, i»mmi de oradan aldıjı en mtihim nokta, yani •enfoninm yarrra kalmasi meselesi taribt bir bakikat midir? diye bir »ual •ormayra! Hele cSubert niçin »enfonisint yanm bTraknnşhr?> dertenis daha möfkül bir mevkide kahnm ve ancak şn cevabi verebtlirnnt «Sahne vazn veya senaryo muha.rriri 3yle UtemH *• omfan!» Filmi gordükten sonra bonu zibninizde daba ryi izah edebllir, Subertin senfonîsîni afk bnsa • tunda ugradiğı kıkisari bayal ve ümitsizlik yüzünden yanm bıraktıjr m anlarsımz. Ifte» Şubertin sade yanm kalan aen> fonîsinj değO, ayni zamanda yanm ka • lan aşkuu tasvir eden fibnin muvaffakiyetmin ıırn btmdaduı *Cumhvrtyet> takdim eder: Yukanda: *Yanm kalan tenfonh füminde baj kadın rolüvü oynıyan Martha Eggerth. Ortada: Guzel Mac Klark köpeklerüe. Ajağıda solda: Rut Çinlng denlt sporla. rtnda, ortada: Amerikontn sevimli jön. prömlyelerinden Robert Yung, tağda: Rut Çining otomobüinln dtreksiyonu başında