18 Temmuz 193* Ferdinandın beyliği Bizim dahilî işlerimize ve bir gümrük kimsesiz ne hakla karışıyorsunuz?Talebeden 42 kaldılar Bir polis Haliçte boğuldu etrafındaki mücadeîe memuru genç açıkta Bulgar hükumeti, Trakyanjn Türk esareti altında inliyen bir Bulgar memleketi olduğu gîbi sözlere nasıl müsaade ediyor? Bulgar gazetelerinden Novo Vremenin Trakyanın ehemmiyeti hakkındaki yazımız üzerine kabaran hiddeti hâlâ devam ediyor. Dünkü nüshamızda aynen neşrettiğimiz tnakalesi, Sofya gazetesinin aycıi za tnanda «yavuz hırsız ev sahibini bastınr» sözüne uygun bir yol tuttuğunu gösterir. Karilerimizio hatınnda olsa gerektir ki Trakya ve Edirne için yazdığımız bir yazıdan pek sinirlenmiş olan bu gazete, çirkin »özlerle bize çatmıştı. Biz de, nezahet daire sinde Trakya ve Edirnenin Türk memleketi olduğunu, Bulgarlann dahilî işlerimize karışmağa hakla n olmadığmı yazmıştık. Novo Vreme bu defa gene Cumhuriyete, şehsımıza ve fırsatı ga • nimet bilerek Türkiyeye hücum ediyor. Evvelâ, şunu söyliyelim ki Trakya hakkındaki yazımızm ve onu takiben Bulgar gazetelerinin neşriyatına verdiğimiz cevabın büyük bir faydası oldu. Bazı Bulgarlar, nihayet baklayı ağızlarından çıkardılar. Trakyatnızda ve Edirnemiz • de gözleri olduğunu gösterdiler. Trakya imar edilmeli, nüfusu, serveti arttınlmalı gibi sözlerhni • ze bile tahammül edemiyen Novo Vreme şimdi de aynen şu sözleri söylüyor. «Bugün Bulgaristanda adedi ol • dukça fazla bir Trakya muhacirleri vardır ki bu muhacirler gozleri yasla dola olduklart halde, bugün harabezara dönetı vatanlarma bakıyorlar. Vatanlanm gormekten ve hâli kalan topraklanm birer gül bahçesine çevirmekten mahrum, burada, daruyorlar.* Trakya bugün Türklerin esareti altında inliyen bir Bulgar eyaleti • dir ve Trakya bugün temiz, uyanık ve çalışkan Bulgar halkından mahrum, hâli ve harabezara dönmüs bir Türk vilâyeti haline gelmiftir. Unuimıyalım ki Edirne ancak Türk Bulgar dostluğu muhafaza edildiği müddetçe Türkiyenin Av • rupaya bakan bir hapın olabile cektir.» Bulgar matbuatı sikı bir sansüre tâbi olduğuna göre, gazetelere an • cak kendi istediği şeyleri yazdıran Bulgar hükumetinin bu tarizlerîn ve bu tehditlerin intisarına müsaade etmesi pek manalıdır. Hariciye Vekâletimizin bu noktaya ehemmiyetle nazan dikkatini celbederiz. Türkiyeye karşı dostluktan bahseden Bulgar hükumeti, Trakyanın Türk boyunduruğu altında inliyen bir Bulgar metn • leketi oldugu gibi sözlere nasıl müsaade ediyor? Novo Vreme bütün bunlan yazdıktan ve Edirnenin tahkim edildiği gibi yalanlar da kıvırdıktan sonra, hâlâ, Türk Bulgar dostluğunu Cumhuriyetia bozduğunu iddia edecek kadar açıkgöz ve cür'etkâr davranıyor. Bunun cevabı basittir. Bu gazetenin yazdıklarına nazaran Bulgar dostluğu nerede ki bozulsun. Biz, Edirne ve Trakyayı imar edeceğiz. Edirne Türklüğün garba açılan bir kapısı ve Sultan Selim camisi de Türklüğün Avrupaya bakan bir abidesi olarak ebediyen kalacaktır, diyoruz. Ocılar, sanki Edirne ve Trakya Varna ve Pilevne imiş gibi, hiddetIeniyor, bu öz Türk topraklannın Bulgar memleketi oldugu cevabım veriyorlar. Novo Vreme, Bulgar Kralı Şişman:n zayıfladığı zamanlardanberi asırlar geçtiğini unutuyor. Gariptir ki bunlan yazan gaze te, hâlâ, dostluktan dem vuruyor. Novo Vremeye göre, dostluğun manası, kendilerinin bizim toprakla rımıza müteveccih fhtiraslannı al • kışlamaktır. Böyle dostluk mu olur? Bereket versin ki Bulgaristanda herkes Novo Vreme gibi düşünmü • yor. Bizim yazimızdan bahseden cTrakya> gazetesi de, hayli garip olan «Vakitsiz tehditler» serlevhası altında yazdıği bir makalede Trakya ve Edirne hakkındaki yazilan mızdan Bulgaristanı tehdit mana • sını ç'ıkarraakla beraber şu sözleri söylüyor; *Bulgariatanda bugün aklı ba • şmda hiçbir kimse, Türklerin Trakyada bir Türk eyaleti gibi menfaatlerine uygun icraat yapması hak kınt kendilerinden esirgemeyi ak • lından bile geçirmez.* «Trakya» gazetesinin de yazılanmızdan Bulgaristanı tehdit mana • sını, nasıl çıkardığım anlıyamadık. Sultanselim camisinin bir Türk abidesi olmak şerefini ebediyen muhafaza edeceğini söylemek tehdit midir? Bulgar meslekdaşımız, yoksa, Sultanselim camisini oradan Sofyayı bombardıman edebilecek çok uzun menzilli bir top mu sanıyor? Maacnafih «Trakya» nın öteki ar • kadaşından çok daha makul ve mutedil olan neşriyatına adeta tesekkür edeceğimiz geliyor. Yalnız, «Trakya* nın muharriri yukarıya nakleltiğimiz cümlesini yazdıktan sonra, Novo Vremeyi okuyunca «Bulgaristanda aklı başmda olmı • yan» kimselerin ve gazetelerin mevcut olduğunu görmüştür, sanırız. Kuvvetinden ve hakkından emin olanlara has vekar ve sükunetle Bulgar gazetelerinden istediğkniz şudur: Biz, nasıl, Bulgaristanın dahilî işlerine kansmiyorsak onlar da bizim Trakya ve Ediraedeki işle • rimîze kansmasmlar. «Novo Vreme» nin yaptığı gibi, Trakyanın Türk boyunduruğu altında inliyen bir Bulgar yurdu oldugu yolunda düşmanIık ve ihtiras dolu iddialara ve Edirnede ancak Bulgaristanın sayesinde oturduğamuz gibi küstahhklara kalkışmasmlar. Çünkü bir taraftan bu tözler, bir taraftan dostluk iddia • ları gülünç olur ve bu çeşit dost • luğu diplomatlar da yutmaz. Novo Vreme gibi düşünenlere son cevabrtnız, ilk sözümüzdür: Trakya imar edileeek, nüfasu, serveti arttuilacak ve Edirne, Türk' lüğün garba açılan bir kapısı, Sul tanselim camisi de Türklüğün Av rupaya bakan bir abidesi olmak şeretini ebediyen muhafaza ede • cektir. ABİDİN DAVER Novo Vremenin şahsım hakkındakİ sozlerine cevaptır: Şikâyet ettikleri «fazla Türklüğü, fazla mii'iyetçiliği ve bi raz fazla vatanperverlisri» mektepte, senelerce berab«;r okuduğum Bulgar arkadaşlanmdan öğrendim. Onun i çin hoşlanna gitmesi lâzım gelir. Kaldı ki Edime ve Trakyanın imannı iste mek. bu yerlerin Türkiye için kıymet ve ehemmiyetlerinden bahsetmek te fazla vatanperverlik değildir. A. D. (Birinci Mahifeden mabat) mişlerdir. Yurtta yüksek mektepler talebesinden kırk Od talebe kalnuş far. Yurdun kapanman dolayufle şimdi ba talebeler açıkta kalmışlardır. Ta lebelerin burada barmacak baska bir yerleri olmadığından evvelld akşam yurdun kapumı açtırnuşlar ve geceyi yurtta geçinmşler ve dün ^VI»II+M« itibaren de muhtelif makarolara mö racaat ederek kendflerine bir yer ba • lunmasım istemlflerdir. Bo meyanda HiIâEahmer Cemiyetine de moracaat etmisler, barmmalan için çadn* iste mişlerdir. Cemîyet tstanbul merken reisi Ali Pasa talebelere mazaheret etmîş ve ba husasta Maarif madürlüğüne müracaat etmelerinl ç&nkB Cemiyetia ancak büyük bir felâket zamanlannda çadır verebilecegmi bödîrmiş ve vazlyeti de Maarif mSdüril Haydar Beye bıidrrmistir. Haydar Bey fşi Turk Maarif Cemiyeti tstanbul muraessfli Mehmet Ali Beye havale etmistir. Talebe* nin ekserisini Bulgaristandan Te Anadoludan gelmiş annesiz babasız rençler teskil etmektedir. Talebelere eo • martesl günSne kadar yurtta kalmalari için tarefa' hurasryede mdsaade edü • mıştîr. D3n kendîlerile gSrBsen bir mnîıarririmize açıkta kalan talebelerden ba zılan sunlarî soylemişlerdir: « Evvelki gün sabah kalkhgimiz zaman kaoida bir ilân gorduk. Ba ilân* da 167934 tarihmden itibaren bilâirttsna bStân talebenin yurdn terkedecekleri haberl veriliyordu. Ba vaziyet karnsmda ne yapaca&nran şasirdık. Cemiyetten ba kadar himaye gordüfümuz halde bilâsebep yordan niçm ka • pandıgnn anbyamadık. EkseriyetimİB Anadoludan ve Bulgaristandan geldik. Ne annemiz ne de babamız vardır. Herhalde cemîyetin bizhn ba halimizi nazan itibara alarak bir kolaylık göstereceğinden emhuz.» Evvelki aksam saat sekiz raddelerinde çıkan fırtma, iki kişinln ölümile neb'celenen feci bir deniz kazasına sebebiyet vermiftir. Polis beşinci fube memurlanndan Nejat Efendüe arkadası gümrük ma • hafaza memurlanndan Halit ve An talya vapuru kamarotlanndan Ziya Efendiler evvelki gün biraz serinlemek niyetüe bir sandal tutup Haliçte ge zintiye çıkmıslardır. Saat sekiz buçuga doğro sandal Haliç Feneri onlerine yanasırken birdenbire başlıyan fiddetli frrtma denizi altüst ehniş ve üç arkadasm bulunduğu sandal su almağa baslamifar. Kazazedeler kurtulamıyacaklannı anlaymca bağoarak etraftan imdat iste • mişlerdir. Fakat sahilden kimse cesaret edip yardıma gidememiştir. Nihayet sandahn devrümen üzerine üç arkadas denize döküun&şlerdir. Bunlardan kamarot Ziya Efendi nasilsa kendini kurtarmağa muvaffak olmuştur. Polis Nejat ve Halit Efendiler denize düşer dSsmez çamurlara saplanarak boğul • moşlardn. Fnimadan sonra ba iki kazazedenin cesetleri nzun müddet araştmlmışsa da bulunamamıştır. Zabıta tahkikahna devam etmektedir. Sultan Abdülhamit, Bulgarlann, kapı kâhyası Dimitrof vasıtasile, az çok ümitlendlrilip avutulması vazifesini Sadrazama havale etmifti. Sadrazam hoş sözler ve atiye ait müphem vaitlerle Bulgarlan idare ederek vakit kazanmağa bakmak taydı. Fakat vaitleri hükümsüz ve îcrasız kaldığı için Sadrazam, Di > mitrofun bvraz da sarayca oyalan • dırılması ve idare edilmesi icap edeceğini arzetti. Ondan sonra zannederim gene Sadrazamm teşvikileDimitrof, Yıldıza sıkça gelip git meğe ve derece d'erece Padisah ta rafından Prens Ferdinanda ve ts • tanbulofa selâmlı, taltifli ve fazla ümit verici tebligata vasatet etmeğe basladı. Dimitrof, ramazan münasebetile iftarda da haztr bulunduğundan gerek Yıldıza sık devamı ve gerek iftarda bulunuşu Moskoflann hoşuna gitmedi. Nelidof ziyad'ece ho murdandı, onun üzerine ben de: < Bilirsiniz ki, bizde büyük küçük herkesin sofrası ramazanda açıktır Herkes her istediğinin iftarma gider. Dimitrof ta bu âdete bina • en Yıldıza gelmiş, iftirda bulun muştur» diyerek sefiri ikna ettim. Fakat Dimitrof işi azıttı. Yıldıza devamı sıklaştırd^. Cuma selâmlıklarmda süferaya ve hatırh ecnebilere mahsus köskte hazır bulunup Nelidofu sinirlendiriyordu. Bir gün Nelidof benden Dimitrofun gecen cuma selâmlığından sonra Padişah tarafından mülâkata kabul edilip edilmediğini sormuştu. Teş • rifat memurlarmm birinden sual ettim. «Kabul olunduğunu görmedlm» deyince ben de başkalarmdan tahkıka hacet görmiyerek Nelidofa inkâr ettim. Halbuki Dimitrof hakikaten huzura girmiş! Ama o esnada galiba bizim memur beyimiz köçkte bulunmadı^ından görmemifî Nelidof, ateş püskürüp, bu mü • lâkatı bîze söylemek istediği bir takım acı sözleri iblâğ içîn vesile ittihaz etti, bana 1 3 2 5 kâmmuevvel 1892 taı ihli hususî şu tezkereyi yollamıştı: «Azizim Münir Bey, Bundan on gün evvel Padisahm huzuruna kabul olunduğum gün, Bulgaristen kapı kâhyası M. Di mitrofun da huzura kabul edildlğinin aslı olup olmadığını sizden sual etmiştim. Galiba bu muamelenin bir taraftan bana verilmekte olan teminatla tevfiki kabil olmadığıcıı siz de batınan hissettiğinizden bu mülâkatı inkâr etmistiniz. Lâkîn leffen tarafınıza gönderdiğim Taymis gazetesinin bir parçasındaki mektupta Bulgar kapı kâhyasınm şu mülâ J katı tafsilen hikâye olunduktan başI ka bir takım tefsirata da girİMİmis> tir. tsbu tefsirleıden dolayı bu mülâkata ehemmiyet atfediyorum. Yoksa Dimitrofun Yılcfız sarayının mahremlerinden oldugu ve bu son mülâkattan evvel yani geçen teşrinisani nihavetlerinde saraya davet olunarak M. tstanbulofun şahsî ve takip ettiği usulü idare hakkmda gayet tahsinli tebligat icra kılın dığı pek mevsuk olarak aldığım haberlerle teyit olunmustur. Bu muamelât, bizzat bana vermekte olduğunuz teminata zıt ve mu • gayir olduğundan izahat istemeğe mecbur oldum. Her zamandan ziyade şu sıralarda Bulgaristanı icTare eden gayri • mesru hükumet hakkındaki temayülâtı sahanenin neden ibaret olduğunu bilmek istiyoruz. Biz, her tarafta oldugu gibi, Bulgaristanda dahi Padisahımzm hukukunu müda faaya daima gayret ediyoruz. Ancak hüsnü niyetimize rağmen Bul • garistanda Rusyaya karşı adavet • kârane şeyler yapılıyor. Rusyaya müteallik işlerde mutlaka bir husumet eseri gösterilmektedir. Eğer bu meslek ve bu hareketler Padişah tarafmdan da tasvip ve teyit buyuruluyorsa artık bu halde bizim için ne yapmak lâzım geleceğini ve kendimize ne tarafta dost ara mak iktiza edeceğini de biliyoruz. Hâlâ Sofyada emsali görülmemiş bir cevîr ve zulüm altında ezilen ve sükuta mecbur edilen Bulgar mil • letinin arzusu ve temennisi hilâfına olarak Bulgaristanda bir Avusturya [*] Bundan evvelki makaleler 9 1 1 1 4 temmuz tarihli nüshalarımız dadır. Bulgar gazetesine cevap Camhuriyet' Kadirgadaki talebe Fırtma feci bir v yurdu kapatıldı kazaya sebep oldu YAK1N TARIHTEN SAHlFELERt Rusya, Ferdinandın beyligini padişaha tasdik ettirmemek için pek çok uğraşmıştı sülâlesi tesisine çalışılıyor (1). Acaba bu da mı Padisahm nzalan al tında oluyor? Lâkin bu entrikanm altında gizli olan hakikî tehlikeleri görmüyorsanız bundan büyük gafIet olamaz. Bilâkis yapılan işleri ho( göstermek için Bulgaristanda Rusya nüfuzuna bir rahne daha açıldığından bahsolunuyor. Fakat bir güf yapılan şeylerin hep altıüstüne gelip devrileceği düşünülmüyor mu? \ Bu gayet müphem ve pek elero veren noktalarm kâffesini izah e y lemenizi rica ederi.» Sadık dostunuz NeUdof Bu tezkerenin tercümesini Padişaha gösterdim. Kendisinden tali • mat istedim. Sultan Abdülhamit ci<J den pek sıkıldı. Düşündü, taşındı, nihayet: « Hemen git elçiyi gör! Teskîn et! Temin et! ikna et! İste sana talimatım bu kadardir» deyip beni teH h» etti, yani başindan savdi. Nelidof, Dimitrofun mülâkatna kasten ketmetmeyip teşrifat memul Ianna aldanarak inkâr ettiğime \» nandı. Ben de davanm esasmı teş kil eden şikâyetleri mühmel bıra • karak: < Padisahm bugünkü Bulgerui tan hükumeti heyetine hakikati ha| de asla bir teveccühü yoktur. Pa dişahm kapı kâhyanna söylettiği şeyler sizin Iehinizdedir. Bulgaris* tanm böyle gayrimeşru ve müşevveş vaziyete düşmesi ve bu vaziyet» ten çıkamaması Bulgar zimamdarlarmın Rusyaya karşı husumet e« seri izhar etmelerinden ileri gel mekte olduğunu ve şimdiye kadar takip ettikleri ba meslek e devam ederlerse vaziyetleri düzelmeyip da« ha fenalaşacağıtn bildiriyor. Yan! Bulgarlan irşada çalışıyor. Hatta Padisahm, bildiğiniz gibi, bir kere geçende Dimitrofu mülâkata kabuj edişi, Bulgarlar tarafmdan Rusya • ya kars.ı husumet gosterilmekten vni geçömezse sonu haklannda pek muzır ot lacağtm ve bizden maddî ve maneV sahabet beklememelerini bizzat tef> him etmek için olduğunu kat'iyyen biliyorum» dedim. Doğrusu bu beyanatım kısmen keı>di icad>irpdı. Kısmen d Sultan Abdülhamitt^n E dair işhtiğim sözlerden hasıl olan intıbaata müstenitti. Nelidof, bana cevabında: « Pekâlâ! öyle ise bu dd'k . lerinizi • hulâşaten olsun Padiahınızın lisamndan da işitmek iste • rim> dedi. Derhal seldim, Nelijofa söyî» • <Tklerimi ve onun da bana verd'ği cevabı arzettim. Sultan Abdülha • mit bana: « Memmın oldum. Pekâlâ :«1. sin. Ben de senin gibi lisan kulla • nuım. Dab.a hosuna jgidecek şeyler de ilâve ederim» jdedi. ' Onun üzerine derin. bir nefes aTdım. Nelidofu gorüp selecek cuma sflâm hğına sitmesini t&ysiye ettim, GittL Padişabtan matlubuna. muvafık teminat almış olmalıydı ki ertesi güntt bana tesekkür beyan etti. Fakat bu sükunet çok sürmedt. ' Yirmi sün kadar sonra Nelidof atetler saçarak baçımıza bîr *** tstanibulof. Bulgaristanm Rusya ile arasonı busbütun açıp Avusturyanın kucağma garezile Ferdmandı katolik bir prensesle evlervdirmek istiyordıu Bu izJlvaem mümkün olabilmesi i« çin, prensin evlâtlarmra ortodok» mezhebme tâbi oimasi lâzmı ge leceiine dair olan Bulgaristan kanunu esasismm 38 inci maddesinicı tadilin. kalkısmaşh. Prensl ve tstanbulofu gayriresmi surette sahabet «den Avusturya va tnsiltere ricali bu tesebbüsle Carın y.e Moskof zimamdarlannm taassun* lanna " * hissiyatı mezhebiyelerine dokunularak incinmeierine »e f><tl larındA sonu fena olacak bir <?avl ASmaJanna sebebiyet vermemelericJ ihtarla ba tasavvurdan vaz?ecrne Lerini tstanbulofa tavsive etmişleı> ken. söz dinletemiyorlardı. Nelidof benhnle çörüsüo bu te ™ »ebbüs dolansile fstanbuloftan ve Ferdinaoddan gene birçok şikâyetler ettikten sonra: ' « Devletim sulh ve nmsalemet (Lutfen sahifeyi eeviriniz) (1) İstanbulof, Prens Ferdinandın Hab« burg hanedanına mensup bir prensesle evlendirllmesini ve evlâtlarının Bulga • rlstan kanunu esaslsl hilâfına olarak katolik mezhebine tâbi olmasını Lstiyordu. Bu makalemizia sonuna bakınız! M. a Yeni Üniversite rektörü geldi (Birinci aah.iteden mabat) Rektörlük dairesinde işe basiamıstır. Bir müddet sonra sabık Rektör Neset ömer Bey de gelerek Cemil Beyi ziyaret etmis, Rektörlük işlerinİ kendisine devretmiştir. Cemil Bey akşama kadar Rektörlük dairesinde mesgul oj/ıuştur. Dün öğleden sonra kendisini ziyaret eden bir muharririmize Rektör Cemil Bey su beyanatta bulunmuştur: « tşe bugün baslamam doiayı • sfle size fazla birsey söyliyemiyeceğim. Yalnız sunu bildireyim ki Maarif Vekâletinden bazı direktifler ala rak geldim. Devletin Üniversite için kararlaştırdığı ıslahat programında devam esastır. Fakülte dekanlıkla • rmda tebeddülât yoktur.» Cemil Bey bueün profesörleri kabul edecektir. öğleden sonra de • kanlarm da iştirakile Cemil Beyin riyasetmde bir içtima aktedilecek • tir. Cemil Bey yarm Fakülteleri dolaşarak tetkikatta bulunacakhr. Dün öğleden sonra Üniversite umum kâtibi Ferit Zühtü Bsy Üniversite işleri hakkında Cemil Beye izahat vermiştir. SONSUZ TESEKKÜR Beş ay evvel düçar olduğum sol gözümdeki sebekiye dekolmani tedavi ettirmek için Gülhane Tatbikat mektebi hastanesme yattım. Gözüme îcao eden ameliyatı 10 nisan 934 tarihinde em • •alsiz bir meharetle yapan ve tek gö zümle gördüğüm karanlık dünyayı bana nur gibi gösteren mezkur mektebm muallimi bulunan çok kıymetli doktor Niyazi tsmet Beyefendiye, ayni zamanda muavinleri beylere ve her türlü rahatum temm eden mektep müdürü doktor Süreyya Hidayet Beyefendiye ve diğer arkadaşlanna sonsuz tesek • kürlerimi iblâğa muhterem gazeteni • zin vasıta olmasını rica ederim efen dim. Baytar kaymakamı hemsiresi Hatiçe Rüştii Bey fBîrlnei aahiteden mabat) faizli 1934 ikinci sıra Türk borcu = t > tanvıii veiTİecektir. " "% Bu tahvillerin her biri (500) frankhk olacakhr. Tahvilleri sir ket namma Paris Osmanlı Bankası tesellum edecektir. Tahvillerin tabı için Pariste ha • zırlıklara başlanmıstır. Hükumetle sirket arasındaki mukavele muci bince eylule kadar bu muamelenkı ikmal edilmesi lâzim gelmektedir. Halen sehrimizde bulunmakta olan Maliye Vekâleti nakit isleri müdür muavini Rüştü Bey de tahvil lerm kontrolunda bulunmak üzere bir iki gün içinde Parise hareket edecektir. • •• Berber dukkân nda yaka'anan kaçak et Dükkânmda kaçak et bulundunnaktan maznun Tophanede berber Şev • ket Efendinin muhakemesi dün birinci ceza mahkemesinde neticelenmiş, cürmü sabit görülerek bir ay hapsine ve elli lira para cezasile tecziyesine karar verilmistir. Metr Salem meselesinde kendi • sme rüsvet teklif olunan ve kabul etmiyerek keyfiyetten âmirlermi haberdar eden Rüştü Bey dün bir muharririmirin «Metr Salem hakkuıda mahkeme karannı verdi, bu hususta bir mütaleanız var mı?» Sualine cevaben demistir ki: Bir mutaleam yok, mahkeme nükmünü verdi. Şüpheli bir adam tevkif edildi Memnu mmtakada dolasırken yakalanan Recep isminde biri Adlıyeye verilmiştir. Yatıp kaDcbğı yeri belli ol • mıyan bu adam hakkındaki tahkikatnı mevkufen yapümasma karar verOmîftir. Gaip aranıyor Anadolu Ajansı makine mütehassısı Mösyö Terçin karısı 27 yasmda, sanşın, mavi gözlü, en • damı mütenasip, Avusturya tebaasından Madam Hermine Terç 9 temmuz tarihinde evinden çıkıp bir daha avde; etmemistir. tz Um. Hermine Terç mir ve Aydın taraflanna gittiği tahmin edilen madamın zevcinden aldığımız bir mektupta, yerini bilenlerin insanlık namına kendîsmi ha • berdar etmeleri rica ve her gün gözyaşı döken üç yasındaki çocuğunun yanına döndüğü takdird* affedileceği beyan edilmektedir. Dün şehrimize gelen Polonyalı gençler Leh Universiitsi Polonyada Lubyana Üniversitesi talebesinden 18 kişilik bir grup dün profesörlerile brrlikte şehrimize gelmişlerdir. Leh Üniversitelileri dün tstanbulun muhtelif yerlermi gezmis taleberi bir aradm ler ve tstanbul lisesinde misaftr edilmişlerdir. Misafir seyyahlar, bugün İstan • bul Üniversitesini ziyaret edeceklerdir.