3 « Camhariyet '• Galatasaray'lılar Devlettenl20Iiraayhk üîan ahçıbaşı: I Sinemalarda yeni filimler Bıı haf ta yalnız ıkî sınema programlarînı değiştirdiler Bugün kulübünüzü yıkarsanız larih ve Galalasaray'lılık size lânef edecektir Bugün, Galatasary spor kulübünün senelik kongresi var. Galatasary'Iılar toplamp yeni idare heyetmt intihap edecekler. Bazi seneler gürültülü, bazı seneler ise sessiz, sadasız cereyan eden bu hâdise, bu sene, simdiye kadar gonilmemif derecede büyük bir ehemmiyet kesbetti. Çünkü Galatasary, üç mağlubiyete uğranustır ve ba hâdise Galatasaray'lılan heyecana getirmistir. Ba heyecanın iki sekilde tecelli ettiğini söylemek Iâzımdır: Fırsattan bilistifade idare heyetini mes'ul tutmak istiyenle • rin heyecanı, kulüplerinin vaziyetinden müteessir olanlann samimî heyecanı. Galatasaray'ı kuran en eski Galata saray'hlardan biri olmak sıfatüe açıkca söylüyonım: Oratda birbirinden ayn iki hakScat vardır: 1 Galatasaray'ın futbolda bir buhran geçirmekte olması, 2 Galatasary'ı kaç senedir sarsan ürilik. Birincisi, öyle goründüğü gibi mühim Te çaresiz bir dert değildir. Her kulup, iyi ve fena günler geçirmistir. Mağlu» biyetleri maksadı mahsusla vahamet • Ieştirenlerin iddialan hilâfına, Galata • sarajr'm 28 senelik hayahnda, böyle bir futbol buhranı ilk defa vaki olmus değildir. Galatasaray, bir kaç defa böyle bahranlar geçirmis ve sonra kendinî toplamifbr. Zaten, hiç bir kulübe Allah tarafından ebedî zafer mev'ut değil • dir. Evvelki sene Fenerbahçe de üç kulübe yenilmiş, fakat ortalığı velveleye vereceğine, lâzım gelen tedbirleri ittihaz etmis, başka yerlerden oyuncu almıs, mevcut futbolcularmı çalişhrmts, takımını tensik etmis, vaziyetini düzeltmistir. Bu itibarla Galatasaray'ın son buhranı btrinci futbol takımının muvakkat bir zâfından baska bir şey üeğildir. Ba kulübün diğer futbol takımlan, atlet • leri, denizcileri, diğer şubelerde çalişan sporculan vardır ve birinci lakımın mağlup obnası ile kulüp mahvolmus demek değüdir ve olmaz da... Fakat, asil fenalık, asıl tehJike. Galatasaray'ı içinden kemiren ikfliktedir ve bu ikiliğin sevkiledir ki Galatasary'ra mağlubyetlerini gene bazı Galafasaravhlar, efkân umumiyeye karşı cok vahim bir sekilde göstermislerdir. Dediğim gibi, vajıamet, mağlubiyetierde değil, hatta kısmen onlara sebebiyet veren ikiEktedir, nifaktadır. Evvelki aksam, ba aynlığm iki cenahım, iki fırkasmı teşkil eden sahsiyetlerin bir içtima<nda bu • Iundum. Bu içtima cok siddelli oldu ve bir anlaşamamazhkla neticelendi. Fakat ortada gerilmiş sinirler ve bu gergm sinirlerin söylettiği acı sözlerden baska hiç bir sey görmedim. Halledüemiyecek bir mes'ele yoktur. Cıinkü ayni vatan evlâtlan gibi ayni ku'Sp efradt icin de halledilemivecek mes'ele olamaz; yalnız bir sartla: Gergin sinirlerin yerîne sükunet ve samimiyet ikame etmek sartile... Kral FaysaFın sarayında geçen bir sene Mehmet Usta Nis'te Dünyada en çok ahçı değiştiren Prens MusuTda bir macera Bolnlu Mehmet Ustanın lş lnyafetl ile bir resmi [Seyrisefain idaresi ahçılar mütehassi8i Bolu'lu Mehmet usta hayatını nakle devam ediyor.] *** «Amcamın yanmda çok kalmadtm. O zamanlar Bursa'da Tursucu zade Aii Bey isimli bir hâkim vardı. Bu Ali Bey senelerdenberi iyi bir ahçı anyormu*. Amcaznı sağlık vermişler, o da beni tavsiye etmis. Kalk tık, Bursa'ya gfttîk. Sora sorustura Ali Beyin konağını bulduk. Konakta beni hiç te iyi karsılamadılar. Hanımefendinin huzuruna çiktık. Tam o sırada Ali Bey de geldl. Hanımefendi b«ni çok gene bulmuftu: Tuhaf sey, a»ta ahçı diye ta fstanbul'Iardan bize bu tüysüz ço cuğu mu, gönderdiler? diye söylendi. Ayol bu yemek pisirmesini de ğil, bulasık ytkamasını bile beceremez. Mehmmet TTsaya Prens tbrahim HHmi tarafından verilen hüsnü hizmet veslkaaı çuk »enede 25 alafranga ahçı de ğistirmis. Ise basladıcım ilk dakikalarda bana bu havadisleri verdîler. Tabiî bende de acaba yemeklerimi beğendirebilecek miyim diye bir üzüntüdür basladı. Saat birde Prens yukanda yemek yerken ben asağıda imtihana girecek çocuklar kadar he yecanlı idün. Yemek bitince Pren sesler kosa koşa asağı indiler. Prens «ben pilâvı çok severhn. Fakat böylesini ömrümde yemedim» detnis v« bana 25 lira bahşış gömfermi*. Prens tbrahim Hihni bir müddet sonra Vişi'de vefat etti. Ben de îstanbul'a döndüm. tstanbul'da kısa bir müddet içinde bir kaç kapı de ğistirdikten sonra Kral Faysal'm ahçıbasılığmı teklif ettiler. 20 Mısır lirası aylıkla kuntrat yaptım ve Bağdat'a mütevecciben yol a çıktnn. tstanbul'dan Haleb'e trenle gittnn. Orada Bağda'da gitmek üzere bîr otomobile bmdim. tngiliz'ler Musul'da arabannn durduttular. Bir««kerî karargâhta 3 4 saat misafir kaldık. Nihayet bes, ahı zabitten nGrddLep t » fe«. yetin huzuruna çıktık. Odada bir de tercüman vardı. Bana bir cigara verdiler. Tercüman sordu: Mustafa Kemal'in kuvverieri nerede? Bana böyle bir sual sorulabile * ceğini ömrümde hatrrrma getirme mietim. Bilsem bile söyler miydim hiç? l*i anlamamaslıga vurduın. 60 rürlu tavuk pifirtrhn! de dım. Tercüman suali tekrarladı: Mustafa Kemal'în kuvvetleri nerede ? 60 türlü et te bilirim. 60türlü debalık! tngiliz'ler ağzımdan lâf alamryacaklarını anladılar. Kral FaysaJ'ra ahçısı olduğtnnu öğrenince fazla üstüme varmadılar. O gece Bağdat'a vardık. Kral o sıralarda seyahatte idL Buna memnun oldum. Çünkü sarayın mutfağı benim arzu ettiğim sekilde değildî. Derhal yeniden bir mutfak tesis etLİIH. Tegfcflat> fîlmlnden blr sahne Ouatave FrShlich «B3m oldugnnn bümek is temfyorum!» Gizli Teşkilât Opera'da Evvelki aksamdan itibareıı Opera sinemasında gösterümeğe baslanan «Gizli Teskflat» kord«lâsı iyi tertip olamnuf ve güzel oynanmı* bir sergüzeşt ve macera filmidir. Mevzuu şu tarz» dadır: Çin • Japon harbi... Şanghay Japonlar tarafından isgal edilmi». Her şey altüst... Her iş karmakanşık... Ba vaziyetten istifade eden gizli bir çete var... Diğer kanfiklıklan bastırmak ve ba çetej^j de imha etmek gibi vâsi salâhiyetle şehre yeni bir Amerika valisj gelmiştir. Fakat vaE tayyaredea iner in • mez ba çete efradı tarafından tnttıîp kendi içtima ettikleri yere kapatılıyor. Mes'ele mühim. Valiyi knrtarmak lâznn, Bu ise polk bafiyesi John Bakster memur ediliyor. Biraz sonra ba çetenin reisliğini Jame» Biggers isminde bir tüccarm yapmakta bulunduğunu merkezlerinin de «Karanfil» ban oldu» ğunu meydana çıkanyor. Bakster ötekine berikine kendlni ımlhendis Hasvel diye takdim ediyor. Ba vesile fle de Biggen'le tanışıyor. Tabü karfikkh mücadele baslıyor. Ayni kuvvette iki adam birbirlerini ta* zağa düşürmeğe eahşıyorlar. Bakster, Biggers'in kendisini mabvetmek için hazırladığı bütün plânlan altüst ediyor. Hatta üzerine de valinîn kapahldığı 'erIe merkezlerini de öğrenmeğe muvaffak oluyor. Arhk yapacak bir iş kalmıştır. Mütefevvik kuvvetlerle ba çeteyi imha etmek. Kendisine bu hususta Amerikan fflosu da yardım edecektir Biggers buoa haber abr ahnaz kumandanuı nisanbsı Mode'u kaçınp bir rehine olmak 8zere elinde totoyor. Fakat ba urada bir tesadüf eseri «Karanfil)» ban vanıyor. Amerikaiı askerler g&çbelâ Mode'u alevler arasmdan kartanyorlar. Filodan bir kruvaxor çetenin içtimagâhı olan adayı mütemadiyen bombardıman ediyor. Bakster valiyi bir tayyarsye koyup kaçırmak isterken Biggers te içme athyor. Fakat neticede düsüyor. Herkesle beraber vali, kumandan, nisanlisı Mode'ta ba çetenin şerrinden kartulap mes'at olayorlar. Fflmin bir çok sahneleri çok heye • eanhdır. Mümessileri Gsrda Maurut, Peter Voss ve Theodor Voss iyi oynamışlardır. Ramon Novaro Çin'li mi? Son filmlnde rol icabı Çin'li kıyafetlne glr mia olan Ramon Norarro ve Helen Hays birlikte bir sarkı meşkediyorlar. [Şehir kı yafetile olan zat filmi idare eden rejlsör Clarence Bro wn'dar] HoDyvood, fldncikânun (Hu. Mu.) | Arthur'un zevcesidir. Fevkalâde ailesine duskün ve kendisinde anne sePnati pek Ramon Novarro acaba asl:n Çin'li mi? fazla mevcut olan bir kaduıdır. Onun Ba sual sade sinema merkezi olan ş<*>içindir ki bundan evvelki filmi olan rimizde değil, bütün Amerika da her«Madlon Claudet'in güna^.» kordelâ kesin ağzında dolaşıyor. Günderdiğim sında evlâdı uğrunda ken'Jisini kurban resimde göreceğiniz veçhilo Ramon Noeden bir anne rolünü oynamub. varro son oynadığı «Cünesin oğiu» kordelâsında yaptığı makivajla bir ÇinHelen Hays bundan maada «I.ullaK delikanlıyı o kadar gü<cl ve hakikî by» ve Ronald Kolman'la birlikte «Aolarak taklit etmiştir k" bütcn bu dedivow Smith» füimlerinde de ayni şekilkodular işte bu yüzden meydana çıkde vazifeler deruhte etır'?tir. mışhr. Sahnede bilhassa meshur tngtliz tî yatro mSelliflerindev Bernard Shaw'an Evvelâ başındaki saçlan kazıtnnş, piyeslerinde muvaffaki> et kazanmışbr. sonra bunun üzerine hu«vu tertibatla boyanmış ve çehresini ona TÖ'e tan • Geçen gün kendisıle stüdyoda iki zim etmiştir. Bu kıyafette stüdyonun kosahne arasmda dinleniıken bes on daridorlanndan geçerken onua en iyi ve kika görasmek fırsabna nail oldum ve niçin bilhassa anne rollenni tercih ettisdofıkı dostlan ve ahbaplan bile tanıyağini anlamak istedim. Genç yıldız yümadılar. zünü hazin bir tebessumle süsliyerek de«Güneşin oğlu» filminh mevzuu San di ki: Fransisko'da Çin'liler ara^mda geçen siyasî mücadeleleri ta&vir etmekte, tabiî « ^ Evet, ba sade sizin değil, diğer araya bir de aşk macera*! Va"şmaktabir çoklannm daha merak ı.ı mucip oîdır. Senaryoyu Dav'd Btlasko isminde du. Bir kısmı da böylc bir vazife dermaruf maharrirlerdnı biri yazdı ve filuhde etmenin bir kadm icin diğer rolmi meshur rejisör Clarance Brown idare Ier oynamaktan daha kolay olduğuna etti. Kordelâda Romon Novarro'dan zannediyorlar. Halbuki me^'el» ytrablmaade Marlene Dietrich'in «Saghay mak istenen sahisyete tamamîle nufuz Ekspres» filminde ihtilâlci Çin'lilerin ve ona can vermek clduğuna göre di' reisi vazifesini yapan Wat>jer Oland Leğer her hangi bir roldcn diha kolay vis Stane da rol aldılar. değfldir. Yalnız ne var ki, Senim gibi evlât sahibi olanlar bu şahsiyete daha Baş kadın rolünd ise Hç!en Hays oyçabuk temessül edebilirler. Her haren'yor. Bu henüz tstan^l'un görmedîği kethnde Sç yasmdaki kjz'mj gozumün bir Amerikan yıldızıdır. onüne getiriyor, onun uğrunda neler Helen Hays da diğer bir çok arkayapabileceğimi hatırlı>or ve kamara ödaşlan gibi pek kuçük yaşnda san'atnunde ona göre vaziyet alıyor ve hakârlık hayatma ablmış, henüz altıncı bahannı idrak etmek bzere iken sahneye leti ruhiyemi buna aydurtııağa çahsıyoçıkmıştır. Genç arHst Amcrîka'nm en maruf muharrirlerinden Charles Mac P. N. "IPIIIIIHIIII Kim Olduğunu Bilmek tstemiyorum! flrtîstik'fe Dun akşamdan hibaren Artistik sinemasında gösterflmeğe bajlanan «Kim olduğunu bilmek istemiyorum!» fümi tatk, şjrin bir Alman operetidir. Mevzoa: Bobi son zamanlarda düşmüş asil aileye mensop bir konHur. Kâhyası Ottokar'ın zengin bir kızla evlenmek hususundaki nasibatlerini din lemiyerek hayalmı çahşarak kazannuya ve şoforlük etmeğe karar vermiştir. Yalnız ne var ki Bobi çok guzel ve yakişıkb bir delikanhdır. Hemen her hizmet ettiği kapıda kadınlar kendisine fazla düşkünlük gösterdikleri için efendileri onu kıskanmakta ve pek çabuk hizmetine nihayet vermektedirler. tşte nitekhn son çakştığı yerden de gene bu sebepten dolayı çıkanlınışhr. Ottokar, nihayet efendisini vaziyetin t böyle devam edemiyeeeğine ve kahve krah Zambessi'nin bm KarmenMe ev • lenraeğe ikna etmiştir. Bobi bu akşam ZambessPnm evîne yemeğe gidecektir. Fakat yolda tetadü Hâkim in kansma doğrusu sıkıl mıstım. Yol yorgunu bu lâlnrdılar ağır gebnişti. Maamafih gene terbiyemi bozmadmı. Sadece: • Hannnefendi, sahin de küçüktfir, Bu Ali Bey, bu Ali Beyin karısı iki sene sonra ben yanlarından ay rrhnak Utediğim zaman yerlerin den fırladılar ikisi birden: Biz mezara, sen mezada! diye haykırdılar. Ali Beyi Bursa'dan Ankara'ya tayin ettiler. Orada hürriyei ilân olundu ve tabiî bizfan efendinm hâkimliği rfe suya dustü. Kalktık, fstanbul'a geldik. Ben 7 lira aylık ile Tokatlıyan'a ahçı oIarak girdim. Bundan sonra bir kaç sene de Fatma sultan'ın yanmda ahGalatasaray'lılar, çılrk ettim. Derken efedime söyliyeSevgili kulübümüz, bugun, birinci fıityim seferberlik patladı. Herkes gibi bol takımının mağlubiyetinden cok daha beni de askere çağırdılar. Çanak mühim bir buhrana, hatta yıkılmak teh ( kale'ye ghtim. Kolumdan yaralan * Iikesine maruzdur. Birinci takım kendini drm. Gayrimüsellâh oldum. Harp bugün ya£p toplıyabilir, fakat bagünkii bitince saraya 10 lira aylıkla ziya* kongrede söyliyeceğîniz sözler ve vefet ahçıbasui diye alındım. 10 lira receğiniz kararlar neb'cesinde kulüp iyi bir para, ziyafet ahçıbaşısı ol mahvolabüir. Sizler memleketin münevmak tvi bir mevkidi. Fakat o devri ver evlâtlansımz. Hiddet ve infiale, şahsi hep bilirsiniz. Anad'olu'da harp bas~ münaferetlere kapılıp kulübünüzü yı • Iayıp ta padişab dönekl<*lt ve hain karsanız, bu hareketinizi kirnse ho? görHik edince sarayda kalanuyacağımı mez ve affetmez. anladım. Bir sebep bularak ayni fki tarafa hitaben tekrar avıkça söydım. Necmettin Molla'nm yanına lüyonım. Bir taraf, Eşref Şefik Beyi girdim. Orada da çok durmadım. mutlaka müdafaa edeceğim, öteki taraf, Ahçılar kâhyası tbrahim Ağa bir stadyom mes'elesini behemehal kans • gün konağa geldi: faracağım, diye inat edçrse, Galatasaray Fransa'dan bir ahçı istiyorlar, için inhidam muhakkaktır. Halbuki Gagider mism? dedi. latasaray için, ne Eşr^f Şefik Bey, ne de stadyom asla bayatî bir mes'ele değil dir. Efendi Mısır'lı bir Prens. PaGalatasaray'ı kurtaracak sey, Esref Şera istediğin kadar. fik Bey ve stadyom mes'elelerini bir tarafa Kırakarak elele vermektir. Avrupa'nın en guzel sehrine Bir ağabey sıfatile size rica ediyorum: gideceksm. Galatasaray'lılar elele veriniz ve kulObünüzü yıkmayınız. Türkiye'nin en eski spor müesesesini yıkarsanız tarih ve Galatasaray'lılık size lânet edecekHr. ABlDİN DAVER Ama bir şart var? Ne imiş o şart? Burada imtihan verecTtsîn. Razı oldum. Emirgân'da bir konakta Mısır'lı bir heyet tarafından imtihan edildik. Onlara bir baklava, bir börek, bir inginar yaptım. Ye mek bitince bizim mukavele imza Iandı. 15 Mısır lirası aylıkla Prens tbrahim Hilmi'nin ahçısı olmuştum. Bir sabah Pake kumpanyasının lüks vaprlanndan birinde îkinci mevki bir kamaraya kurulduk. Marsilya tariki ile Nis'e gittik. Prensin konağında bana banyolu bir daire tab sis ettiler. Harem dairesind'en atlas bohçalar içinde dokuz kat çamasır geldi. Prens üç gün istirahat efane * mi, üç gün sonra işe başlamamı emretmiş. Üç gün sehri gezdim. Uç gün sonra otomobille çarşıya gide rA pırasa, pirinç ve saire aldım. Oradaki pırasalar bizim pırasa!ara benzemiyor. Derken kaymak lâzım oldu. Kaymak ta yok. Prens müthis bir yemek meraklısı itnif. Yemekten de anlarmıs. Bir bu Kral Faysal'm hizmetinde çok kalmadım. Kuntrat müddetim bitince ayrıldım. Saray memurlan kuntratı yenilemeği çok istediler. Fakat ben razı oLmadım, Bağdat çok sı • caktı. Benkn de sıcakla aram hiç ho» değüdir. Sonra tstanbul gözümde tütüyordu. Evlenmistun, kamn da orada idi. tstanbul'a dönünce dernal Seyrfsefain idaremnin teklifi ile karsılastrm. Altı senedir idarenin ahçılar mütehassisıyım. tşte benim haya tım. ..> * * * Bolu'lu Mehmet ustanın anlata cakları bitmişti. Mehmet usta dedim, biraz evvel 60 türlü et, 60 türlü tavuk, 60 türlü balık pisirdiğini söylüyordun. Baska? 30 türlü av eti, 30 türlü hindi, 15 türlü beyin, 15 türlü dil, 50 türlü zerzevat, 50 türlü alaturka tath, 100 çeeit pasta ve bîsküvi bilirim. Bu kadar yemek içinde en fazla sevdiğin nedir? Yesil salata! FEHMt Takas meselelerinde bir möşköl Bir Limitet sirket Tefcirdağı'ndan kusyemi îhraç etmiştir. Fakat orada îhracat komisyonu mevcut olmadığuıdan kıymetmin taym ve tesbiti vazifesinin fstanbul Ticaret Odası tarafından ya pılmasım istemistk. Bu kuşyemlerine mukabil avni krymette ecnebi malı ta • kas suretüe memlekete ithal edilecek • tir. Ticaret Odası, bu müracaati tknsat Vekâletine arzetmistir. nnm canhlığı ve nes'eliliği de filme aynca kuvvet ve kıymet vermektedir. Maruf komflt Szöke Szakal da Ottokar rolüne misilsiz bir can vermistir. Vazifesi Richard Tauber'in «Bir ask nağmesi» ndekine pek benzediği halde burada büsbütün ayn bir tip yaratmısbr. Diğer sinemalar ba hafta programlannı değistirmediler. rt bir mosademe onu Ali« Lamberg isminde bir kadınla tanısbnr ve aralannda derin bir alâka başgosterir. Bobi, ZambessHeri, AIis te kendisini bekli yen Mösyö Von Şröder'i unutur. Maamafih her ikisi de birbirlerinin hüviyeti hakkında kat'î malumat edinmeden aynhrlar. Ertesi gün Bobi gazetede bir ilân göriir. Fuhringer isminde biri hususî bir soför aramaktadır. Müracaat eJer ve kabul olunur. İdare etmek üzere teslim alaeağı otomobile yaklaşır yaklaşmaz Alis'i içinde göriir. Alis Fuhringer'in yeğenidir. Genç kız Bobi'nin bir şofor parçası olduğunu gorünce onunla alay •bneğe, her vesüeden istifade ile izzctj ııııııiMiııııııiHiııııııınııiiinnııııııııiHiıııuıttutıuıtııifiıınffiıııınıııııınınnHiiHfitııııııınııııifnniıııınımııifiıııtıııımnınııifn nefsini kirmağa baslar. Maksadı onun kendisinden mevkice ba kadar asağı olduğu halde kendisini sevmeğe kalkısmasnıdaki küstahlığını yüzüne vurmakhr. ı Bu azaba tahammül edemiyen Bobi, tekrar Zambessi'nin kızHe evlenmek teşebbüsüne girismek için vazifesînden istifa edip gitmek üzere iken Aii» ba delikanlıyı her haline raemen sevmekte olduğunu anlar. Açkını itiraf eder. Kontan da hüviyeti meydana çıkar. Evlenir, mes'ut olurlar. Memleketimizde çok iyi tamnan GSstave Fröhlich ve LJan Haide rollerinde mükemmeldirler. Sade seslerinin gSzelliği d*ğfl, oynanıs tarzla TEŞEKKÜR Müteveffa Maseh Maseyan Efendinin hatırasmı taziz etmek için cenaze me rasiminde bizzat hazv bulunan ve yahut telgraf veya mektopla beyam taiye* eyliyen zevatı kirama kederdide aile • sinin bflcümle efradı tarafmdan bîl • hassa arzı teşekkur olunur.