Kâmmueweîl932= Camhuriyet•• Çocuk masalları Bundan yüzlerce asır evvel Akdeniz kenarlannda beyaz mermerlerden yapıl mış büyük bir şato vardı. önünden gemi ile geçenlerin bu şatoya ağızlannın suyu akardı. Bu çatonun îçinde İdagil isminde bir Prenses oturuyordu. cesur delikanlı Prenses fdagil'e Prenses İdagli'nin güzelliği dilleişıktı. Ne olursa olsun bu çiçeği destan olmuş, şöhreti denizleri bulup onunla evlenmeğe azmet geçerek ta uzaklara kadar yayılti ve derhal yola çıktı. Az gitti, mışti. uz gitti, dere tepe düz gitti, aşaPrenses şatoda bîr kaç kişiden ğı yukan bütün dünyayı dolaştı, ibaret maiyetile oturuyor, bütün fakat Prensesin istediği çiçeği gününu ya oturup kitap okumakele geçiremedi. la yahut ta bahçede çiceklerile Bir gün deniz kenannda mahmeşgul olarak geçiriyordu. zun mahzun gezerken başının Prenses İdagü'in çiçeklere düş üstünde bir güriiltü koptuğunu künlüğü tasvir kabul etmez de duydu. Gözlerini kaldırıp bakınrecede idi. Yalnız en büyük emeca bir de ne görsün. Gayet alçakli, hiç solmıyan, ebediyen ter ve tan kanatlı bir ejderha bir deniz taze kalan bir ciçek ele geçirmek kızını kovalıyor. Hemen kıhcına ti. Etrafındakilere derdini yanadavrandı, bir vuruşta ejderhayı rak: ikiye böldü. Ah, diyordu, çiçeklerin ömBüyük bir tehlikeden kurtulan rü de insanlarınkine benziyor. deniz kızı hemen Ottinao'nun yaBiz nasıl ölüp gidiyorsak çiçeknına geldi: ler de soluyor. Eğer solmıyan Size, dedi, hayatimî med bir ciçek bulsam sanki ben de yunun. Bu minnetimin şükranı ilelebet yaşıyacakmış gibi bir olmak üzere size şu gerdanlığı his sahibi olacağım! takdim edeyîm. Bunu boynunuİçte bu merakla dünyanın Ke za takmca "ellerinızı, Koılanmzı men her tarafından gelen sey sallıya sallıya serbest serbest deyanları şatosuna misafir ediyor, nizin dibine kadar iner ve boğulonlara böyle bir çiçeğin mevcut mazsınız. olup olmadığı hakkında sualler Ottimo şoyle cevap verdi: soruyordu. Teşekkür ederim deniz kıBir gün sıcak memleketlerden zı! Böyle bir şey hakikaten ba gelen bir ihtiyar: na çok lâzımdı. Çünkü «Hiç sol Ben, dedi, böyle bir çiçeein mıyan çiçek» isminde bir çiçeği mevcut olduğunu sade işitmekle bulmağa uğraşıyorum. Toprak değil sözümle görerek biliyo üstünde aramadığım yer kalmarum. Bir balıkçınm elinde demir dı. Maatteessüf bulamadım. Belgibi sert, mercan gibi kırmızı bir ki denizdedir. bir de oralan dodala tesadüf ettim. Senelerden laşayım. sonra bahkçının kulübesinnTö Deniz kızı: nünden geçerken ayni dalı $şki •*<. " A, dedi, o sizin aradığımz tazelik ve canlıhçmda çörmiye çiçek değil bir nevi mercandır. yino mi? Zannederim bu çiçeği Gelin beraber ben sizi kraliçe dehşetli bir fırtmadan sonra demizeltakdim edeyim. Belki on niz kenannda bulmuş Para ile dan sizİ|lıediye eder. ' satın almak istedim. Kabi! değil Deniz kön ile Ottimo derya razı olmadı. 'nın dibine daldılar. Prenses İdagil bu sözîeri işitir iÇraliçenin sarayına vâsıl ol işitmez sevincinden haykırdı: Aakları zaman Ottimo her tara lşte, dedi, benim aradığım fın bu pembe ve solmaz çiçeklerçiçek budur. Fakat onu kim bule dolu olduğunu gfrdü. Deniz lup getirecek! altı kr'aliçesi delikanrçyı son deBu çiçeği ona bulup getirmeğe rece nezaketle kabul etti: heveslenecek pek çoktu. Fakat Prenses İdagü'in istediği hangisi muvaffak olacaktı? Çün bu çiçekten istediğiniz kadar a • kü Prensese uzun zamandanberi Iıp götürebilirsiniz! bir çok talipler çıktığı halde evDedi. Ottimo bir deste çiçeği lenmiyordu. Onun bu arzusunu kucaklıyarak bir hamlede deniyapacak adara hîç şüphesiz kozin yüzüne çıktı. Atına binip o cası olacaktı. lanca hızıyla Prensesin memleŞehrin bütün gençleri bu maketine döndü. ceraya atılmağa hazırlandılar. Prenses çiçekleri görünce: Fakat ekserisi mes'elenin müş • Azizim Ottimo, dedi, siz haküllüğünü dii«ünerek vazgeçti kikaten benim zevcim olmağa ler. Yalnız Ottimo isminde bir lâyık bir kahra mansınız! Kırk gün kırk gece düğün yaparak evlendi ler. lşte «Hiç solmıyan çiçek» mercan da o günden itibaren yer yüzünde yayıldı ve ciha nın kıymetli faşlarından biri cldu. F A Y D A U 0" Amirallara tayyare Guya her devlet silâhlan azaltmak, dünyada sulhu temin etmek için uğraşıyor ama, gene için için silâhlanmak geri kalmıyor. Meselâ son zamanlarda Amerika do nanmasında olduğu gibi tngiliz donanmasında da her amirala bir tayyare tahsis edilmesi ka rarlaştınlmış. Otuz senelik bir tarih gözden geçirilecek olursa, insan bu ne terakki, diye derin derin düşü nür. öyle ya 30 sene evvel her amiralın ancak kürekle işliyen bir sandalı vardı. MCMLCKCTLÇME Ç ÇOCUKLAR.. |meraklı şeyler| Edinburg'taki garip müze İngiltere'de Edinburg şehrin de gayet garip bir müze vardır. Bu müze şimdiye kadar gelip geçmiş bütün işkence aletlerini sinesinde saklamaktadır. Burada bir çok baltalar, kılıçlar, hususî iskemleler, tahta, demir işkence aletleri mevcuttur. Fakat bunlann arasında en tuhah vaktile dedikoducu, iftiracı kadmları cezalandırmak için kullanılan alettir. Bu terazi yahut cocuklann tah razar gunülıayat yanşinm yeni bir safhasma," 1933 senesînc gfriyoruz. Gördüğünüz küçükler de ijte bu yarışa iştirak etmeğe hazır lanmışlar! Marş ileri! Bu saıfdallar biraz sonra bu harla işliyen birer istimbot, son zamanlarda da elektrikle müte harrik birer kanootomobil oldular. Şimdi de her amiralın emrine gemiye konacak bir tayyare veriliyor. Demek ki amiral ne kadar açık denizlerde bulunsa istediği zamandan pek az sonra karaya ulaşmak vasıtasına her an malik bulunacak. Bilmeceyi 30 sene sonra Otuz sene sonra dünya ne hal • alacak? Bunu belki biz görmeyiz ama, küçük karilerim siz tabiî görursünüz. Amerika'U mimar • lar 1963 senesinde Newyork'un ne şekilde bulunacanm şimdi • den tahmi" edivorlarmış. de faki bihnecemizı doğnt halldenlerden bize fotoğraf gdnderen ku * çikk karilerimtZTB «muncn ka filesinin de resimlerini basıyo rıu: 1 BesDctas Yenhnahanede 10 Nihat Hüseym 2 Naımk Ketnal mektebi 124 Rahmlye 3 Zübeyde Hanun mektebi 50 thsan Halit 4 Aydm 3c mektep 292 Osroan Âli 5 Kasap AIi Rıza Ef. oğlu Hüsnü 6 tstanbul kız orta mektep 44 Semfha . allisine benziyen bir şey diir. Resimde görüğünüz gibi bir taraf ı uzun ve ağır bırakılmakta, mücrim o tarafa oturtulmakta ve mütemadiyen suya batınhnakta imiş. Lâkin bazan da dalginhkla mücrimi suda biraz fazla bırakırlar, o da boğulur gider ve kimse buna aldırmazmış. Edinburg müzesinde bundan maada muhtelif demir harfler de vardır ki vaktile bunlan kızdınp işkence edılenlerin vücutlerine basarlarmış. 7 Rbe orta Hatta idaih olunacaklara ve • m«ktep 245 Merilen kuvvetli içki bardaklan bile lih. 8 Divarbekir burada saklı imiş. Bu münase orta mektep 107 betle hatınmıza bir hikâye geldi. S. Suat. Asılacaklann hemen hepsi 9 Gümüşane orta mektep tabu kuvvetli içkiden verirlermiş.' Iebesinden 116 Münür Bir gün bir mahkum bunu iç • 10 Eskişehir Hamam caddesi mek istememiş ve Kralın ferma80 No. diş tabîbi Talât MusUfa Beyin oğlu Mustafa Remzi nının hükmünü yerine getirmiş11 Kadıkoy Moda caddesi ler. Yani adamı asmışlar. Bir Fabrlca sokağı 22 No. Ülker. dakika sonra da bir süvari gelip 12 Robert Kollej'den Mehmet adamm affedildiğini tebliğ te • Edip mez mi? Zavallı adam bir daki13 Adapazan Kara Osman ka daha idamını geciktirseymiş, 4 mektel; talebesmden Süreyya oğlıı verilen içkiyi içseymiş idamdan Cemal kurtulacakmış. Talih.. Ne denir? 14 Cunahuriyet orta mektebi Mevhibe Kâzım. tıalledenler En büyük istasyon Onlara nazaran İ 0 sene sonra & nüfusu 20 milyona varacak ve bütün bu nüfus 6 bin kilometre murabbaı yerde oturacaklarmış. Şehrin 12 tayyare istasyonu olacak, otomobiller, otobüsler ayn yollardan îşliyecek, saatte aşağı yukan 200 kilometre katedecek bir sür'atle yürüyeceklerdir. Bütün bu değişiklikler için yapılacak masraf 370 milyar dolar tçşkil edecektir. Az şey değil doğ nıstoî' Dünyanın beş kıf asında seyahat Asya'da Kamboç Krallığı Fransa'da nazari dikkati cel bedecek derecede mühim bazı eserler mevcuttur. Meselâ Eyfel kulesi 300 metre irtifada, dün * yanın en yüksek kulesidir. Ke za dünyanın en büyük köprüsü de oradadır. Fransa bu sefer bir rökor daha kazandı. Dünyanın «fe büyük istasyonu da orada. Bünun ismi de «Juvisy» dır. Senbaşı tatilinde işiteceğiniz mükâlemeler: Ne o, galiba notlann fena da bir türlü eve gidemiyorsun. Hayır.. Evvelâ ağabeyim gitsin diye bekliyorum. Çünkü onunkiler muhakkak benimkin • den fenadır! Kamboç Krallığı Asya'nın cenubundadır. Merkezi Pnom Pen şehridir. Bu şehir Megonz nehri üzerindedir ve 60 bin nüfusu vardn*. Kamboç, ormanları ve ağacı bol bir memlekettir. Hele yağmur yağıp ta bu ağaçlar yeşillenince bütün arazi geniş bir park manzarası arzedef. Fakat kuraklık başlayınca nehrin sulan çekilir ve kumlar arasında kaybolur. Toprak siyahlaşir ve yanmış kül halini alır. Ormanlarda muhtelif cins ağaçlardan maada, tababette kullanılabilecek bir çok nebatlar mevcuttur. Lâkin muntazam kat'iyat yapılmadığı için bu ormanlardan hakkile istifade edilememektedir. Kamboç'ta yapılan ziraatin başhcası pirinçtir. Burada çiftçilerin sapan sürmek pek işlerine yarıyan «zebu» dedikleri hörgüçlü öküzler ile mandalar, yük taşımakta, araba çekmekte de kullanılmakta ve Kamboç'un en faydalı ehli hayvan tabakasını teşkil etmektedir. Bu istasyonun uzunluğu üç kilometreden fazladır. İçinde tam . 80 makas vardır ki bunlarm üzerinden her gün binlerce tren geçmektedir. Fransız gazeteleri bu haber yazarlarken bir noktayı da kay ^. detmeği unutmuyorlar. Bu dünyanın en büyük istasyonunda vukua gelen kazalar Amerika'nın en büyük istasyonunda vukubu lan kazalann ancak üçte biri nisbetinde imiş. Bu lâkırdı ile Fransız'lar hiç şüphesiz daha dikkatli olduklannı iddia etmek ' istiyorlar.