3 Kânunuevvel ti*3^ SÖN TEL(aRAFLAQ r Bana Kalırsa Bir müdafaa usulü Nigde'de yeni çıkmaga başlıyan «Tatlı Dil» gazeteti, dördüncü sayısının başmakal* yerinde, bana hitaben bir açık mektup yanyor v e gecenlerde bir tercümesi müna»ebetile aleyhinde bulundugum Mehmet Emin Beyi müda • faa ediyor. İstanbul gibi yüksek bir irfan merkezi dururken felsefeye ait bir cevabın Niğde'den bana verilmesine şaşmadım ve sevindim. Her hangî bir ilmî davanın bütün vilâvetlerimizi alâka dairesi içine alması, Anadolu • dan bekledîgimiz fikir uvanıklığmın en güzel işaretlerinden birtdir. Fakat evvelâ bana haber verdiler ki bu açık mektubu yazan Şehabettin Bey îsnün> deki zat, Mehmet Emin Beyin hemşe» risi îmif; ikincisi de bu açık mektubun yapbğı müdafaa, ilimle de, mantıkla da hiç tanışnuyor. Türkçemiz Fakat Anıerikan kongresi azaları borçlarin teciline kat'iyyen mtitemayil değil Makdonalt Cenevre'ye geldı yeniden başladı Geçen gün, bir gazinoda otu ruyordum. Bir omuzu inik, bir omuzu kalkık, Tatavla mahsulü bir garson, zifirden sararmış par maklan arasında ucu ıslak sigarasını tüttürerek kahvemi getirdi. Dün, vapura binmek için bilet alıyordum. Gisede, peykeye yasElli yrl dü okuyuculuğu etmis, et ve iştikakı kolaylıkla ögreten bir lanmıs bir tiyraki kayıtsızhğile gramer yapmak ve bunları yaymakkiden hayli yazılar da yazmış olan : Hoover tarafmdan 1931 mayîsinda ya2 ( A . A . ) B r!ncî kâoturan tombalak memur, bir yuNazif Süruri Beyden aldiğıımz yazıtır. Bilirsiniz ki her lisan, başka lir»!İan teklifin çerçeve*i haricine cıknunun 15 inde vadesi gelecek taktitin dum çayından, bir nefes te sigada şöyle deniyor: sanlardan kelimeler almıştır, fakat tıktan başka bu teklifin tabiî baklı ve tecili haltkmdaki tngiliz notası Amerikendine maletmiş ve kendi kaidele«İhtiyar halirode beni bu bahs« rasından çekip bileti önüme fırzanırî bir neticesi gibi görünmektedir.. l;an kongresi azatı üzerinde pek az tekansmağa sevkeden makalenizi Karine tâbi kılmıştir. Biz de öyle yaplatti. Nota, Hoover tneratoryomunun met«ir hl«ıl etmUtir. Cumhuriyetçi ve de. dıköy vapurunda okuyordum. Tesa. mahyiz. nini hatırlatarak borçlulann başında Bu sabah, bir perukâr dük mokrat aza bu taksitin tecili aleyhin düf bu ya! Vapurumuza Haydarp»ff.Dilim.iz esas itibarile zengindir, bulunan Afmanya'nın kendi borcunu 3 deki vaziyetlerinde »ebat etmektedir. kânında tıraş oluyordum. Ustuşa iskelesinden giren Anadolu yol milyar marka indirmeğe yani yfizde 9 0 . iştikakı pek genişir» Bu aza, borçlar mes'elesinin yetıî culanndan kadm erkek beş kişiden rayı sağ eline alan berber kalf ası raddesinde tenzile muvaffak olduğu giBu sözlere bir şey katacak değiT den tetkiki hakkında bir komisyon teşmürekkep bir aile tarşımda yer tutucu ateşli sigarajını da sol elinda Mektup sahibi diyor ki: ~~ "" bi 3 senelik bir moratoryom istihsal liz. Gördüğümüz şu ki dil işine yash rular. Kendi aralannda yolculuğa kili yoiandaki teşebbüsün akamete mahtutuyordu. «Ben îlim ve felsefede alâka ve vuedebfldiijini beyan ederek aîacaklı mevgenc herket büyük bh iç isteğile sadah* konuşuyorlardı. Ote tarafta da krm olacağmı şimdiden söylemekte kuf iddiasile sizin vukufunuru ve Ekiinde bulunan Avrupa devletlerinin. Hasılı, tamresmî, yanresmî, nlmıştir; dil için yazıları, açık göz. İstanbul'lu üç hanım vardı. Bunlar dirler. min'in kabiliyetini ölçecek kudrette deAlman tazminat tediyatuun butün. le okuyor. Bu yazıdan söz derlemek da birbirlerüe konuşuyorlardı. gayriresmî, her nereye gitsem, Avam meclisindoki cumhuriyetçi a. borçlar mes'eiesini halledecek umumî ğilim.» işi için de bir şey öğreniyoruz: Her radan M. Wat»on ve bu yalanlarda M. «Oh, dediml Tamam, makalenin her nereye girsem, her hangi mabir itiiâf aktine kadar geciktirilmesi teE w e l â bunu bir tevazu sanarak mekTürk'ü, konuşurken dinlemek, an Roosevelt ile görüşen demokrat asa • minen uyuştuklannm nazari dikkate armevzuunu tetkikin canlı sahnesi bu. sanm, her hangi gişenin önünde tubu okumağa devam ettim. Sahiden, lamak gerekth*. «Buna ne derler?» durl Dikkat ettim: Aralannda çok dan M. Robinson bu taksîtin tecfli ihtizettikten sonra . «Lozan'da bu kadar dursam, karşıma dumanı ttiten Şehabettin Bey, belki de vukufunu giz* gibi sorgularla »öz derlemeğe kalkıfark var. Bunlann hiç biri ne atılamallerinin tamamfle gayrivarit oldu güçHiklerie temin edilen rejimin tekrar liyerek ilimden ve fel»efede« hiç bahşırtak, elimise bir şey geçmiyeceğibir sigara çıkıyort cak, ne de tercih olunacak! halde ğunu bilhassa beyan etmişlerdir. tehtikeli bir surette mevzuu bahsedfl • setmiyor, fakat... ne inanmahyız. değil. İstanbul'lu hanım: Böyün hava Sigaranın, nefes almak nevinm«» pek vahim bir şey olur» sözlerile Frantıt notatıntn metni «Fakat. diyar. görüyorum ki yazıSöz karştltklart î dedi. Anadolu'lu hanım< Bugun den bir ihtiyaç olduğunu sanminihayet bulmaktadtr. FransU hükumeti Amerika'ya verdiği nız Emin'in şahsına, Darülfünundakî heva eyu dedi. Sonra İstanbul'lu hatkide bir, bugün kullandığımiz yorum. Bu da, rala, morfin, kocevabî notada harp borçlannın esasını Yeni bir Inçiliz notast kürsiisüne, Yüksek Muallim mektebinnım fiilleri or edatile kullamyordu: bir çok yabancı sözlere karşılık ararteşkfl eden muhtelif taahhütlerin ma* Vaşingtan 2 ( A . A . ) tngiltere sedeki makamına, Dil Encümenindekî kain gibi keyif verici zehirler Gîdruz, gelruz diyordu. Anaken, en çok kendiliğimizden sSz uyhiyeti kanuniyesini inkâr fikrinde asla firi, mümanl ahvalde mer'î usul hilâ . mevkiine, ilmine ve ahlâkma karşı katdolu'lu hanım gidiyoz, geliyoz diyor. dendir. Şayet, zevk ile vazifenin, duruyoruz. Bu doğru değil. Arasak, bulunmadığnıı ileri sürerek tediyatın tefına olarak, hariciye naxın M. Stim ran ku»uyor!> du. İkî taraf şu iki cümlede mühim konusulan dilde belki bir çok söz keyif ile işin bir arada yapılma hirine alt talebin tak»itler t«diyesinin son'u hususî ikametgâhlannda ziya Durunuz, NiğdeMi meslektaf, hü farklar gösterdiler: lerin tam karşılığını bulabiliriz. Ko«ma imkân varsa, içkiye ahsık başka zamanlarda talikinden başka bir. ret ederek bir nota vermiştir. kümlerinizde o kadar aceleci olmayıntt. lay geliyor da onun için mi uyduruBöyün hava î ama souk. manayı tazammun etmeyip a'âkadar berberler, niçin bir yandan rakıM. Stirruon, Reisicumhur M. Ho Emin Bey için yazdığımı evvelâ bir yoruz? öyle ama, bakalım uydur Bogun heva eyu emme soğuk. lann hukukuna l e n t kadar bir halel over'le müşaverede bulunmak üzere he hatirlayını». Kısaca tekrarlayım: «Bu duğıvnuz »öz, utediğbniz karşılığm lannı içip bir yandan tıraşlannı Lâkırdı devam ettikçe çok açık getirmiyecegîni »öylemektedir. tnen Riya»«ticumhur dairetine gitmiş» kendi midir? «Kaide» söözü hem s. yapmasınlar? Morfin tiyrakileri zat çok basit felsefî metinleri anlamı farklar beliriyordu. Meselâ yabancı Hr. Maliye nazın M. MiIIs'de biraz *on. rapçadır, hem de bizbn konuşma Bo mutaleaya binaendir ki yeni bir yor. Tercümeti icte meydanda. tfgal kelimelerden olan (vapur) u, vapır, neden bir yandan baldırlarım iğr kendisme iltihak etmiştirm tnızın dÜ7enine uymuyor. Ne yapamoratoryomun bahştna ah talep M.. ettiği yerlere lâyık değildir.» Burada papır, bafur diye kullandıklan işi oıı.n.Hiıınıııi!ni1l|IIIIHIfllBimillillll(!IIIHIIIIIIIWWWmmınıı«ı»ı.ni™ neleyip bir yandan müşterilere Iım? Btri kalkıyor, «Kural» diyor; şahu nerede? Bir adamın şahsı, husucî tiliyordu. bir başkası «Yasal» diyor. Bu iki söz hizmet etmesinler ve kokain düşhayah demektir. Ben ondan bahsetroeÂciziniz, ihtiyar bir hocayım, elde ne konuşuian dilde var, ne de eadim. Resmi hayah ise daima tenkit ekünleri, neden bu korkunç enfili senedir okudum, okuttum. Bu kakilerin kullandıklan dHde. Bizde bir dilebiiir; çünkü bir mektep kür»ü»ü, dar uzun bir tecrUbenm verdiği ka. yeyi çekerek çalışmasınlar? «Düzen» sözü var. «Kaide» yerine evdeki yemek masası gibi hiç kinuenaate göre yeni yazınm dilimizi dübunu niçin kullanmıyalım ? Anado lş b&smda ctimbüs, Avrupat nm 8z malı değildir. Bir intanın yemek zelteceğine hükmediyorum; çünkü lu'da konuşulan sözler arasında, Türkiye'ye yaraşmıyan Asiyaî masası etrafmdaki hayahna kansma imlc.mızı yoluna koymuş, okuyup belki daha uygunu vardır. Neye yazmağı kolaylaştırmıştır. Bu ko yu, fakat bir kürsü etrafmdaki faali çirkinliktir. Yeni kabine hemen Mühim mülâkatlar aramıyahm da uydurahm? Uydur ı ••» 1 ^ . . Fransa da taksitlerin tecilinde ısrar etti Dilimiz esas itibarile zengin, iştikakı geniştir şayanı dikkat bir müşahedesi Vazif e ve zevk Elli senelik muallim Nazif Süruri B, in Von Şlâyher Basvekil oldu Cenerre 2 (A.A.) M. Mae Do. nald, M. Bonoour v M. Nortran Dawia «aat 9 da Cenevre'ye gelmislerdir. Cenevre 2 (A.A.) M. Mac Donald ve Sir Jobn Slmon bugün Norman Da*ris ile görüşmüşlerdİT. "Lönara 2 (A.A.) Hariciye naxm Sir John Simon Hariciye nezaretinde ttalya »efiri Grandi ile n w n uzadıya görüşmüştür. f hemen eskisinin ayni! Berlm 2 ( A . A . ) Millî müda faa n a z ı n Schleicher, Cumhur rei»i tarafmdan yeni kabineyi teçkile memur edilmiştir, mumaileyh bu teklifi kabul eylemürtir. Berlin 2 ( A . A . ) Wolff Ajan« malumattar bir m e m b a d a n f u n l a n ögrenmiştir: Yeni kabineye kimler dahil ola cağı henüz malum değildir. Ancnk, şuraaı muhakkaktır ki Schleicher millî müdafaa nazırlıgını muhafara ve Pruaya nezdinde Reich komberliğini deruhte edecektir. Zannolunduğuna göre şkndiki hariciye, maliye, adliye, münakalât ve posta nazırları m a k a m l a n n d a kalacaktir. Mü»tafa batvekil Von Papen y e . ni kabineyi yapmak vazif e&inin Schleicher'e tevdlini bizzat reisicumhura tavsiye etmiş v e Schleicher hükumetinin teşkili üzerine siyasî vaziyetteki gerginliğin hafifliyeceğ m d e n ümitvar olduğunu »öylemiştir. Reisicumhurun a y n l m a k husu sundaki teklifi kabul etmek ihtiyar Mareşal Hmdenburg'a p e k ağır gelmiftir. Bunun için ancak uzun müddet düşündükten sonradır ki Hin denburg buna razı olmuştur. Mülâkatta ReUicumhur Papen hükume ti tarafmdan başa ç ı k a n l a n ifler den dolayi Fon Papen'e teşekkürle. rini beyan eylemiştir. Reichtag ile bir ihtilâf zuhuruna acaba ne yolda müraanaat edilecegi met'elesi Al tnanya'da p e k büyük bir alâka u yandırmaktadır. Bu alâka dolayısi • le Schleicher i l e Hitler'ciler arasın. daki mimasebetlerm asla kesilme • diğine ehemmtyetle i^aret oluntnaktadır. Schîeicher'in ton günlerde garfettiği gayretlerle ayni Utikamette devam edileceğini tahmin için bir t a lenevre'de yapılacak müzak*reler Parla 2 (A.A.) M. Herkrf, lütum görüldüğü takdirde Cenevre ye ciıına akşamı gitmeğe karar vermiştir. 5 büyük devlet mümesailleri arasmda yapılacak mükâletnelerin Almanya'da hüküm süren hükumet buhranı hasebile M. fon Neurath'ın bu buHran halledilmeden evvel Cenevre'ye gidememe*i ihtimali yüzün. den pazarte»i güniine birakılma«ı muhtemeldir. Fırka gunıpu Bugün toplanıyor Ankara 2 (Telefonla) Halk Fırkası Grupu bugün içtima ederek maarif işlerinm münakaşa ve tetkikine başhyacaktır. Bu münasebetle Maarif Vekili Resit Galip Beyin maarfümizde yapılacak ulahat *t> dü me»'eleleri hakkında mühim be • yanatia bulunmlasina intizar edilmektedh*. ispanya ile muvakkat ticarî itilâf Ankara 2 (A.A.) îıpanya hükumetile aktedümiş olan muvakkat ticarî HHaf îspanya hükumeti Urafından ta*dik ve mer'iyete razedile. rek eşyalarmHZ ve bilha»»a yumurtalanmız üzerine mevzu yakyidat tamanen refedilmiştir. CUMHURÎYErin tefrikatt: 5 laylık sayesinde liaan kaideleri, keyetlerini tenkide ya'nız hakkimız deIitnelerin özleri, temelleri BgTenHe. ğil, mecburiyetimiz de vardır. ÇünkG cek, eda ve şiveleri düzeltecek ve her o kürsünün etrafında, nestllerin mukadtarafta ahenk birleşecektir. Şimdi deratı davammn içine girer. Demek ye kadar bilgisiz, bozuk düzen de sahıstan bahseden yoktur, uydurma vam edegelen konuşma, hatta yazymrz. ma yanlışhklan bundan aonra olmı. Emin Bevin ilmine katran kusuyoryacaktır. Şu halde yapılacak en mümufum. Mademki bu mevzuda cöz »öyhim iş, mükemmel türkçe bir lugat îemek kudretinde deRİUınia, bu hükmü nasıl veriyorsunuz ? Her seyden evvel kanunlan T>ilmedigini itlraf eden bİr avukat vaziyetindesiniz, müdafaam zın dayandığı nokta neresidir? Görüyorsunuz ki »ize cevap ver mek bile fazladır. Fakat benim mak • sadım tizinle konutmak de^il, Emin Yayla, Orta Anadolu dağlıklanBeyi Türkiye'de müdafaa eden yegâne nın düzü demektir. Bu yayla üstüninsanın ilmî ve mantıkî haysiycti ile, den bütün tarih geldi, geçti; des kendisi araıındaki münasebatı ortaya tanlar suyunu içti; ma»allar koy koymaktır. nunda btiyüdü. Efendi hazretleri! Emin Bey oyle Tarih, bu yayla üstünde, bir fırmüdafaa edi'mez. Şöyle bir şey ya»ayhna gibi görünür. Tarihten, bu yaydtnız daha haklı v e daha sevimli o la üstünde, dintnez bir uğultu, bir lurdu: «Ben ilimden, felsefeden çak de Türk göğsu kaldı. mam. Emin Bey gene kant diyor, Berf Anadolu'da boş yayla, kuru yayson diyor, Skopenhaver diyor. bir şeyla, geniş havalı, tükenmez güneşli ler beceriyor. Ben bunlann isimlerini yayla, dayanıklı, sağ ve sağlam yebile duymadı^ım için onun ilmine haytiştirir. Buğday dayanıklı, sağlam rantm. Kendismi var kuvvetimle al ve serttir. İnsanı da öyledir. Yayla kışlanm.» karakter yetîştirir. Yayla adamı, toprağı gibi, dışmTamam. Şimdi bir şeye benzedi. tkidan sönük, içinden uyanık, içinden niz arasmda bövle bir mukayese yapılirsa ben Emin Beyi sizden daha ha derin, içinden duyumludur. Yayla . raretle alkışlarım. Elbette her <ey nis. nın suyu kazılarak çıkar. Yayla inbidir VP elbı»tte Mclımt Emin R., Nig sanmi da kazmak gerektîr. tn»an kendisinin derinliklerfndedir. Yay de'deki bu hemşerismin yanında bir la insanı, ruhumın dipleri kanştırıEflâtun'dur. Amenna. lıncıya kadar coşmaz. PEYAMİ SAFA Yayla nasıl sessiz görünürse, in . sanı da durgun, tmmaz görünür. Yayla havası gibi, yayla adamının, Bilecik 2 (Huııuî) Büyük Satoplıya toplıya, bîriktire biriktire, karya köprüsünün bugün küşat res»indire sindire, aldığı bir hız vardır mi yapıldı. Çetin ki, yayla fırtınası gibi, birden boşamr; taş uçurur; çatı kopanr; baca kım sebepler mevcuttur. Bu gay yıkar; kök söker. retler galiba sabık Rayiştag mecli Yayla buğdayı, oltnıyacakmış gilisi reisi Hitler'ci Goering ile müzabi ağır ağır yetişîr. Çünkü içinden özlenir. Adamı da öyledir: Kuru, kereler yapmak suretile tezahür e kısa, kurada görünür. Onda da kuvdecektir mağa kalırsa, her onüne gelen bir söz atar; artık tşin içinden çıkıla . maz. Bizce söz uydurmağa kalkışmadan önce, »öz derleme işîni ça bukça başarmağa bakaltm, sanınz, derlenecek »özler içinde en uygun larını bulmak kolay olacaktır. ' • " '•••<•••'•»'•"•• ' • Ka. Na. YUSUF ZİYA Troçki Yoldaş Kopenhakt;şL gazetecilere karayı seçtiriyor t Dünkü nü»hamızda, M. Troçki'ni Kopenhag'daki ikametgâhınm keş, fedilerek Amerika'h ve Avrupa'hj gazeteciler tarafmdan muhatara dildiğini, bunun Üzerine de kendi sinin gece evbıi gizlice terkedere gasetecilerdm kurtulmağa. muvaf fak olduğunu yazmıştık. Mütem mitn malfimata göre Troçki'yi mut laka bulmak ve görüşmek azmile harcket eden gazeteciler kendisini uzun müddet Kopenhag civannda aramsşlardır. Bu neticeaiz kalan araşhrmadan »onra ismmi vermiyen birisi Troçki'nin Kopenhag dahilinde (Dalğas) bulvarında bh köşkte oturduğunu gazetecilere naber ver miştir. Bunun üzerine Troçki'nin evi yüzlerce gazeteci ve binlerce merakIı tarafmdan »anlmıştır. Sabık komiser bu vaziyette geceliyen evin den kaçmıştır. Troçki'nin bundan sonra izi tekrar kayboltnuştur. Güzel türkçemizin güzel örnekîerî Falih Rıfkı Beyin yeni bir yazısı: YAYLA Sakarya köprOsü açıldı vet sinire, enerji ruha gider. Yayia adamı hıttuğunu bırakmaz, tutun duğu yerden kopanlmaz. Şüphe»iz siz de gördünüz, Ankara'da bir ar şm boyunda ağacın kökü, derinlerde ve uzaklardadır. Bir çekişte sökiilecek sanılır: Kökü ayıklanmakla bitmez. Kıyılarda koparılmasına başla nan Anadolu ağacının kökleri sökülemez; köklerir^r dald'ğı toprak katları bulunamaa. Anadolu, tersine bir ağaç gibi, yeşil yapraklan ve yemiiîeri kıyılarda, kütüğünün kök. leri yaylanm bağrmdadır. Yayla, kütük ve köktür. Yaylanm sesi kuru, gözü boş, fakat ici yanık, türküsü yaslıdır, gözvaşlıd'r: Yayla için için ağlar, bütün sulan icin için aktıçı gibi... yüreğine kavuşmuş demektir. Yayla, bir büyük ruhun, kendini Adamı da toprağı gibi, uzun uzun sakhyan bir ruhun, kendini uzakta bakıldıktan, alışıldıktan, sinildikten tutan bir ruhun boz maskesidir. Yay. sonra yeşerir. Ianm içine tasavvufa girilir gibi, felMizaç, Anadolu'nun yaylasında sefeye girilir gibi, riyazetle yıllar sert ve dik, soğuk sularmda titiz, ıhk yılı, bos. duru ve durgun bakan gözsularında sinirli, »ıcak »ularında kıvleri inandırarak kuru kuru duran raktir. dudakları kımıldatarak, girilebilir. Yayla yavaş değil, sabırlıdır. A . Yayla da, bütün kıyılanmız bu ğır değil, temkinlidh*. Çıplak değil, cakîar:mız gibi, Anadolu'nun yal kapalıdirmz vurur silâhı değil, duyar yüreği, Yayla, Türk'ün fc>şiği idi. Son sıözler gÖzü, işter gönlüdür. Geç dunın da o olmuştur. Yayla, biraz yar, geç ister, gec söyler; Fakat o Türk'ün kendisidir. nun içine varabilen, bir büyük da FAÜH RIFKI vanm sinirine, gönlüne, gözüne ve yalnız, beynimin içinde kasırgalar dönmeğe başladı. Damarlanm gerilivor. tyileşiyorum. Ayağa kalkmağı deniyorum; dizlerhn oynuyor... Bir hamlede dirildim, kalküm. ayaktayım... Ma saya yaklasıyorum: Bana, biraz armut keser misiniz? Ferit Hikmet, derhal eline çatal bıçak alıyor, bir garson etiketile soyu yor, parçalara ayınyor: Başka bir emriniz? Çılgınlar gibi güliiyoruz. Kahkaha lanmızdan, odanın tavanı, duvarlan inliyor, büvük kırmızı abajur sallanıyor... Bardağımı kaldınyorum: Şerefe bir daha! Itiraz yok! Kadehler kalkıyor; kollar ileri, geri uzanıyor: Yaşayın çocuklar... Şerefe... Vallahi biz ölecek insanlar de ğüiz! Biz ölmeyiz, korkmayın... Omuzlanmı kaldırıyor, bardağı ağzuna götürüyorum: Kim korlnvor kî} Kapıya yakm duran Safder, yammaj geldi: Macit Bey, dün, senin eski apartıman sahibesi Madam Estelyano'yr^ gördüm! Ben, bu kadından hiç hazzetmem!! na bir fenalığı dokunmadı; fakat üstl dudağındaki uzun kıvnk kıllı kara etl beni, gözüme ilişince, tüylerim diken] diken olur: Gene ne var? Ne istiyor? <Mabadi vart Tipi Dindi! Nanl içtyonun? O ateş te sönecek... Subardağım ver. Bir yudum da su içiyorum: Peter arkadaşlara »öyle, buraya gelsinler. Yazan: MAHMUT YESARİ Peki, MacH Bey! TJIIIJ,,! jr>rıı~ı »* ıiıııı>u~ri^LJ'P " " ' ^ ~ ^ * • Anna'ya dönüyorum: Kîmseye hetap vermege borçlu mıyunî. Seyahate çıkacağımı arkadaş • Herkes, kendî hakkına razı ohnahdır. lara söyleme. Peter, rakı, soda çişelerini getirdi: Gizli bir seyahat mi? Ayn bardaklara mi doldurayım? Bu gece, kimse bilmemeli... Son Madem ki biliyorsun, ne diye ra işhn bozlulur. Yann duysonlar, beaoruyorsun? ia yokl.. Sakın ağnndan kacırma. tşim Aana, Peter'in rakı doldurduğu barbozulur, diyorum sana, anladm mı? dagi alıyor, dudakianma gütürmek isAnna, danldı: tîyor. Ben, senîn işmin bozulmasını ister Onu ver bana ben, kendim iee • miyun? . Merak etme.kolumu oynabyo • Mersî Anna! rum. Trenle mi gideceksm, vapurla Ama, hepsmi birden îçeceksm! «ı? Elbette... OtomobHle mi? Bardağı ağır ağır dudaklanma gS Anna, ellermi çırptı, yfizS aydm türüyor, bir yudum alıyorum. landi: îiçin yanmıyor nra, Mach? Yaaıyor, Anna! Ob! Ne sık! Ne »ık Eebette, kızım... Şık olduğu icin otomobili intihap ettim. Yann seni göremez miyim? Hayır... Çok gizli bir iş... Anna'nın gözleri merakla büyiidü: Beni korkutuyorsun! Korkacak bir şey yok... Odanın kapısı açıldı; en önde Jül yetta, rüzgâr gibi girdi: Ohî Ne iyi Macit Bey, açıldınız ya »imdi? Jülyetta'nın arkasından Ahmet Vahit, Osman Rakım, Süheyl Miinür, Ali Fasih, Naci. Ferit Hikmet, Safder, odaya doldular... Çığlıklar, bağırmalar, naralar, zıplamalar... Efendi, dirildi... Eski tabiatidir, yanm saat uzandı nru. acıiır. Haydi, şerefe, hep birden içiyoruz... Ferît Hikmet, duanva bayınvor: Peter, kadeh, çatal, bıçak, havhı, tabak, şise, meze, ne varta getir... Jülyetta, hâlâ elinde tuttuğum bar • dağı isaret ediyor: Ne içiyorsunuz? Soda! Yüzü gülüyor: Çok iyi... Yiireğinîz ferah'ar... Bu kıza karsı kalbimde duvduğum m;nn»;ti h<<*«H?rnrıed»"i ö1«ceprime yanıyorum !.. Ne yazık ki bu ateş te sÖnecek... Anna, elindeki kadehi gösteriyor: Ama, rakı ile... Jülyetta'nın kaşlan çatılıyor; kar • deşine hiddetle bakıyor: tste, bu olmadı! Gülüyorum: Ben, istedim... Başka türlü kendhne gelemem... Kadehier kalkıyor; kollar ileri, geri uzanıvor: Yaşayın çocuklar... Hepimizm şereffne... İkinci yudum rakı, eiğerlerimi kezzap gibi dağlıyor. Su bardağına saldınyorum... Yüreğim, biraz »erinledi. Cumhuriyet Nüshası 5 Kuruştur şeraiti Senelik A!tı aylık Üç aylık Bir aylık 800 v ' Yoktur