7 Teşrînîsanî 1932 Haydiii.. Çek arabanı! Şadan Bey, iskeleye glince vapur da düdüğünü öttürüp ayrıl mıştı. Yüzüne kapanan demir parmaklık karşısında sinirli si nirli mırıldandı: Mon Diyö.. Ne çirkin şans... Saatine baktı: On ikiyi yirmi geçiyordu.. Biletçîye sordu: Bundan sonra tstanbul'a kaçta gidebilirim?.. Vapur... İstanbul'a vapur... Efendim... Tam üçte! Karnı fena halde açtı. Fakat, bu köy benzeri yerde lokanta bulmak acaba mümkün mu idi? Etrafına bakınarak çarşı boyunda dolaşırken gozüne bir ahçı dükkânı ilişti: Beyaz örtülü üç masa, kalaylı tencerleri karıştı ran pos bıyıklı bir adam, küt bacakh, bodur, hafif bıyıklı bir Ermeni kızi.. tçinde başlıyan açlıkla züppelik mücadelesinde, züppelik çabucak mağlup oldu ve Şadan Bey, alışkanlığı sevkile boyunbağısını, saçlarını, sivri tırnaklı parmaklarîle düzelterek içeri girdi, ahçı Mığır Ağaya ve hizmetçi Matmazel Sürpik'e hafif birer baş selâmı verip masaya oturdu.. Kalın tabakalar, kaba çatallar karşısında nefretle yüzünü bu ruşturuyor, çeşme suyile dolu bardağı tiksinerek süzüyordu. Onun bu kaş göz oynatmasî Mığır Ağanın dikkatini çekmişti. Fakat, ne de olsa müşteriye ka • nşılamazdı. Ancak bir tanecik köfte, iki tânecik zeytinyağlı dolma, bir kaç tanecik te üzüm yiyebilen Şadan Bey, karnı doymamış, fakat iştihası kaçmış bir halde kıza ses • lendi: Matmazel... Rica ederim adisyon... Kız, bu kelimeyi anlamamıştı. Gülümsiyerek sordu: Ağnamadım beğim, bastan emredersin?.. Şey.. Adisyon dedim, yani... Hesap! Ah, evet.. Hesap.. Yirmi yedi buçuk kuruştur beğim... Şadan Bey, hayret içinde, cebinden bir lira cıkardı ve masanın üzerine bıraktı. Kapıya doğru yürürken, usta Mığır arkasıdan seslendi: Beğzadem, liranın üstünü un"tmuşundur! Şadan Bey: Hayır dostum, dedi, unut madım.. Onu Matmazele bırak • tım.. Matmazele mi?.. Ne deye Matmazele avuç dolusu para veroorsun?.. Purbuar!.. Lebbek?.. Purbuar.. Nasıl derler?.. Yani bahçis! Mığrr Ağa hiddetle bozukluklan avuçlayıp Şadan Beyin ce bine boşalttı: Çek arabanı tereyağı!.. Haydiii!.. Maksadını ağnoorum ama o burada sokmez! Çimdİk Azizhn, okudun mu?.. Gazeteler benden bahsediyor., Ne diye? Dun geceki güreş müsabakaları çok kalabalıktı diye... Malum ya, ben de orada idim! Hasta Ah doktorcuğum, size nihayetsiz minnetler, sonsuz tesekkürler borçluyum... Doktor Estağfürullah efendim, estağfurullah.. Sadece beş lira borçlusunuz! Meşhedi nin tablosu Akşam üstü, geç vakit, Mes hedi dükkânının kepenklerini kaparken birde bakti ki, ÇalU lbrahim karşjsında: M«rhaba arkadaş! *JL" Merhaba meneto gardaşım Çallı.. Merhaba! Seni götürmeğe geldim.. Nire götüreceksin garda şîm? Bizim saraya! îlîe ozünün sarayî mî vardı? Hayır, saray benim değil.. Namık tsmail Beyin... Ama, ben de orada otururum.. Anladın mı? Beli!.. Haydi oyle ise... Tut bakalım otomobili! •*?••<•• Şen Yangın fıkralar Nereden belli? Baba, artık vaktim geldi, evlenmek istiyorum.. Daha olmaz.. ' Neden? *' J Akıllanmadın? Akıllanmadığımı nereden biliyorsun baba? Evlenmek istemenden! Hay çoh yaşâyâsîn Çallı.. Bu ne mene davetti?.. özün beni çağınrsen, ottomofili men tuti rem! Arkadas!.. Daha dur, bu bir şey değil.. Rakı da alacak sm.. Meze de alacaksm.. Koskoca bir sarayda Çallı gibi meşhur bir ressama misafir olmak kolay mı?! Çallı'nın dairesinde misafir dolu idi: Uç ressam, iki şair ve bir de müverrih Ahmet Refik! Her gelen, şişesi ve mezesile geîdiği için derbal mükellef bir sofra kuruldu ve neş'eli bir sohbet başladı.. #* * Ahmet Refik Bey, sık sık Çallı'ya takılıyordu: Ressam Çallı artık oldii.. Ben onun için mevlit bile yaz dım! ÇaTlı'nın san'at tarafı çok hassastır. Derhal coşuyordu: Hayır arkadas.. Ben asıl güzel, büyük, yeni eserimi on sene sonra vereceğim! Meşhedi dayanamadı: On sene azdır gardaşım dedi, elli sene sonra viresen! Çallı birden ciddileşti: Sen sus.. Senin aklın ermez! Kimin ermez?.. 111e özüm senden min kerre daha yahşi tasvirleT yaparım! Bu cevaba herkes kahkahalarla güldü. Hatta Çallı îbrahim bile.. Peki Meşhedi, senin çok tablolann var mı? Beli! En meşhuru hangisidir? En meşhuri... En meşhuri yohtir.. özümün tablolarının hemmisi meşhurdur! Peki, bunlar çok canlı re • simler midir? Çoh.. llle bir günneş resmi yapmışem, iyle canlı, iyle can hdır kim, kışm divare asanda, odada soba yakmağa hacet kalmayüptü! Asrî şiirler Ey (ma pe&t) gevgilim, saçîann lale lüle, Sana (tmrir) yakiftr, konaf hep gSle güle! • Hceyir sana darg'ımm.. Kırıldı tana (mon kor) (Silans).. Gözüm görmesin, (oatan) harştmdan nankörl r Hayir, hayir, opeyim, nzdnnn bana (ta nen)~ Barıştrım »eninle bir (gand) cdtrsan hemen! Nermin Hanım, telâşla koca sını uyandırdı: Cemil.. Cemil, kalkM Ne var? Kalk.. Yangın var. Nerede? • Bitişik komsuda! Cemil Bey karyoladan elini uzatıp duvara dokundu, sonra, tekrar gözlerini kapayıp mırıl dandı: Telâş etme karîcığım, daha duvarlar buz gibi! Mazi Ahmet Bey, avuç falına bakar. Mehmet Bey de f al meraklısıdır. Bir gün yalvardı: Kuzum beyefendi, lutfe» benim avucuma da bakar mısı • nız? Hay, hay.. Bakayîm.. Ve Mehmet Beyin elini elino ahp bir müddet düşündükten sonra: Efendim, dedi, sizin evvelâ mazinizi anlatayım.. Ahmet Bey, telâşla yerindc kalktı: Müsaade et azizim, oyle ise" şu kapıyı kapayayım, dışandan duyan olmasın! Renk Ali Bey, bir habeş kadınla evlenmişti. Çocuğu oldu. Arkadaşlarından biri sordu: 1 Çocuk ta habe» mi? •Hayır, pek değil.r " Beyaz mı?.. : Hayır, pek beyaz da değil.. Arkadaçı güldü: Yahu, yaban eseği gibi bir yolu beyaz, bir yolu siyah değil ya!.. Var! İki ahbap karşılaştılar: Bu ne hal yahu?.. Kafa, kol kınlmış.. Karımla döğüştük. Allah, Allah... Eh, onun da kınğı var mı? Var: Z. A ihsan! Dilenci ile hasis arasînda: Beyefendi, merhamet ediı beş param yok.. Vah biçare vah Al, ben sana beş para vereyim!.. Çekirge Gözlük Salomon gözlük »att yorda. Mişonaçi bir tane ahp barnana taktt ve Salamon'un yuzüne hak~ tı: Aman, aman, a man.. Bu yozlok insant eşek ySsteriyor be! Salamon, gözlüğu rrtö? terinin barnandan ahp kendi burnuna taktı ve Mişonaçi'nin yüzune ba karak hayretle mırüdan. dt: Sahi be!.. Nasihat! Hanım yeni hizmetçiye çtktftt: Bak kızım, elimi ma. tantn üstüne sürdüm toz içinde kaldı.. Böyle şey olur mu? Sizde kabahat ha ıtınıcığ x/ıt.. Neden? Elinizi süreceğini . ze bir bezle tilseydiniz! i Nerede? Biz üç kardeçiz.. Ikimiz gayet aktlhytz, birimiz gayet aptal! ya.. O akillılart bana tajtdim ettene! Kanaat iki genç kız arasînda: Hayatta en büyük arzum bir tayyareye ca hip olmaktvr. Ben şimdilik bir tayyareciye de razıyım! Müdür Dünya siyasetine dair bir baştnakale yaz.. Muharrir Fakat, bendenizin siyasete aklım ermez.. Müdür Daha iyi ya.. Dünya siyasetinin rkıl ermez bir hal aldığını yazarsın! Kocacıîîığım!.. Kocacıgım fazla açılma ... Biliyorsun ya7hı,. yat sigortasının hükmü yarından itibaren başhyor!« Erkek Sizinle ömrümün sonuna kadarj yürümeğe hazırım.. Kadın Maalesef gideceğim yer o kadair| yakın değili