15 Ağustos 1932 Cumfmriyetı I HAFTANIN AKİSLERİ Kiralık apartımanlar! Dikkat ediyor musunuz?.. îs tanbul'da yeni yapılan bir şehir manzarası var. Bunu gözlerinizle görebilir, kulaklannızla duyabi lir, burunlarınızla koklıyabilir siniz: lşte, şehrin dört köşesinden yükselen temelîer, çatılar, dam lar.. lşte, keser, testere, kazma sesler!.. tşte, kum, kireç, çimento kokuları!.. Maçka tepeleri, Taksim mey danlan, Ayaspaşa sırtları, taş kesilmiş servetlerle doldu.. lstanbul tarafında da ayni faaliyet: Yangın yerleri, karpuz sergileri, teneke kulübeler arasında her^ün bir yeni bina, beton kollarını havaya kaldınyor.. Kaloriferli apartımanlar, asansörlü apartımanlar, sıcak sulu apartımanlar!.. Dört katlı apartımanlar, beş katîı apartımanlar, altı katlı apartımanlar!.. tYaldızlı apartımanlar, oymalı apartımanlar, kübik apartıman • lar!.. lara giriniz., arka sokakları do laşınız, Nişantaşı'na ininiz, hasılı bütün İstanbufu geziniz, her apartımanın kapısında şu levhayı görürsünüz: Kiralık apartıman!.. Buna rağmen, inşaat devam ediyor.. Şehrin sağında, solunda yeni yeni mahalleler, apartıman mahalleleri kuruluyor! Bir aylık kiraları, en aşağı altmış liradan başfayıp üç yüz liraya kadar çıkan bu asrî saraylarda acaba kimler oturacak?.. lstanbul halkı arasında, bu apartımanlan dolduracak zengin kaîabalığı yoktur.. O halde, sevininiz ey züğürt ler!.. Çok değil, nihayet bir sene sonra, bu muhteşem binaların muhteşem kapıları bizlere açılacak.. Bizim gibi fakir kiracılara!.. Muhterem zenginler, tavsiye ederim: Hiç durmadan apartıman yapınız.. Yeni, çık, son moda apartımanlar!.. Taklitleri çıkıyor! PORTRE Fadıl Ahmet Bey Onun nerede ismini duysam, nerede resmini görsem, hatırıma derhal şu beyit gelir: } Bir kulaklar vardt ki bıçarede, Sanki yelkenli kayıktı karede' ** Meclisi mület hele bir tarhana çorbasidtr, Oldu bir kaç gün, dedi bu §aire bir eftU dü: f „ Ortada devran eden hep menfaat kaogasıdır' Memur maaşından, işçi yevmiyesinden, esnaf kesesinden, her Ve Tünel başından bir tram ay sizler için ayrılacak, yirmişer, Nasıl kocacığım?.. Kaşlarımı, gözlerimi tıpkı benzettim, değil vaya binip Şişli'nin son istasyo • otuzar lira var! * mi?.. Saçlarımm biçimi de aynen onunki gibi... nuna kadar gidiniz.. Yan sokak j Yalnız aranızda bir fark var.... Akbaba llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllMIIIIIIIIIİIIIIIIIIIIIIMIIIMIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIlllllllllllllilllll Evet, yalnız bir fark: Onun adı Keriman, benim adım Melâhat!. Ben, Fadıl Ahmet Beyi tanidiFakat, hilkatin, kulaktan iki ğım günden meb'us olduğu güne yelken takmasına rağmen, Fadıl kadar, dudaklanm hep ayni fi Ahmet Bey, talih salapuryasını, kâyetle buruşmuş gördüm: yıllarca rahat bir limana sevke • Züğürtlük!.. demeden şu bizim dalgalı borçUstat, buna o kadar alışmîsS lar gibi oynak bir enginde çal ki, bir gün odasmda para sayarken kandı durdu.. yanına giriveren bir dostuna, dalBuna telmihan olacak, üstat, gınlıkla gene ayni şikâyeti tekrargüzel bir şiirinde halinden şöyle lamış: f şikâyet etmiştir: Monşer, on param yok! Âlevnn lâgar, topal merkepleri rahvan Fakat, meb'us olduktan sonra, gıder, Esbı talih btsde hulâ yalpalar yan yan artık ondan bu şikâyeti dinlemez gıder' olduk.. Şimdi parası mı var?.. Hiç zannetmem.. Ona bu eski derdi Maamaf ih, insanda böyle sivri unutturan yeni bir derttir: bir zekâ, böyle zalim bir kalem, Uykusuzluk!.. böyfe zehirli bir dil olunca, esbi Son günJerde üstada nerede talihin topal eşeklerden bile geri rast gelsem, zeki gözlerini buruş» kalmasına şaşılmaz! turarak bana hep bu şikâyeti fiFadıl Ahmed'in nazmı nesrine ve dili her ikisine de faiktir. 0 ko sıldıyor: Monşer, öyle uykusuzum ki!. nuşurken, gözlerinin içinden iki Acaba, kendisine para sayar şeytan sizin kalbinizi seyreder! ken raslıyan dostu, bir gün de Fadıl Ahmet, Niyazi Beyin geyiği Şehzadebaşı'nda sahneye çık karyola&ında mışıl mışıl uyurken rasfasa, gene üstat ayni dalgın tığı günlerde matbuat sahnesine hkla ayni şikâyeti tekrarlar mı çıktı. (Divançei Fadıl) daki şu dersiniz: mısralar, o sonsuz hürriyet havası Monçer, öyle uykusuzum • içinde yazılmıştır: ki!.. Ortaük sımdı btetm bin saçmanm tarlasıdır, Akbaba n r% ı/uvu IllllHMIIIltll IMtl ItlIMIII II Allah mulıtaç etmesin! Günün yegâne mühim hav^ : *? '^ > 1IIMII r JII llf III1111 f III11II11111 lllllll 1 1 r IIIIIIM (IM r IJIIIIIIM Mll MI N r I1IHIIII It llll NMI • U M11 tlf I f 1 f 111 III|IIUItlltlll1t|||«U 1 • Dünya Güzeli Bir titiz san'atkâr emfcy Çalışmıs üstun'de Tanrinui eli, Yarotmak için bu eşsiz heykeUl Saçlar: Parlak siyah, yaz: Dörmk Bİyaz, Vücudü: Hkbahar, bakıslan: Yaz, Razgârda bir fidan inceeik belil Ağztnda dişleri bir sedef biçakJı Ateş dudakları ne kadar ncak! Bir beyaz guvercin ayagı, eU!} O, Tark'ün tertemiz bir inciaidir, Dünya ktzlarının birincisidir, Hangi milletin var böyle güzeli?. Doktor Cigarayı bırakînîz.. Içki içmeyiniz.. Yemek az yiyimz!.. Müşteri Tabiî doktorcuğum, tabiî.. Hekime, ilâca para yetiştire bilmek için başka çare yok! Çabuk bir tirbişon! Hanîm Doktor verdiğiniz müshilin çocuğa hiç bir tesiri olmadı. " * Doktor Acaip! Hanım Sakın eczacı bir yanlışlık yapmış olmasın? Doktor Şişenin dibinde kalanı getirin bakayım.. (Hanım şişeyi doktora verir.) Doktor [Muayeneden son ra] hayır, hiç bir yanhşlık yok. Hanım Fakat çocuk iki gün'denberi dışarı çıkamıyor. Çıka • mayinca ateşi de düçmüyor. Hep otuz dokuzda! Doktor Birer çeyrek fasıla ile üç defa verdiniz, değil mi? Hanım Evet; tenbih ettiğiniz gibi! (Bu sırada çocuk ağlıyarak tâfa karışır.) Çocuk Anne! Dışari çıka madığımın sebebini ben biliyorum.. Hanîm ve doktor bir ağızdan: Ne?.. Biliyor musun?.. Söyle bakayım?.. Çocuk Söylemem.. Doktor Haydi yavrucuğum, inatçılık etme.. Bak sonra ne sokağa çıkabilirsin.. Ne oyun oyniyabilirsin.. Çocuk Söylemem.. Hanım Amma söyteseh sana çikolata alırım.. Çocuk Çikolata mı?.. Olmaz. İstemem.. Bir lira verirsen söy elrim... Hanım Peki.. Al.. Çocuk Şey.. İlâcı aldıktan sonra.. Şişenin tıpasite oynıyor = dum... ^ Hanım ve doktor E?!.. Çocuk [Yeniden ağiıyarak] yanhşlıkla yutuverdim!.. Doktor [Telâşla] çabuk bir tirbuşon getirin!.. Karga Gaze^elerde ycn;, mühim haberler var mı? tVar ya: Keriman Hanıi"1 "rHs 'e gidiyormuş.. Keriman Hanımdan yeni bir mektup gelmiş.. Keriman Ilaıvm biraz rahatstzmış.. Keriman Hanıma yoğurt yapmışlar.. Keriman Hanıma pilâv pişirmişler!.» Kadıköy vapurunda: Şen fıkralar Niyet Günây Hanımla Günyüz Ha nım, iki zamane tazesidir. Şık, çapkın, güzel, şakrak... Taksim istasyonunda tramvay beklerlerken, birisi teklif etti: Haydi seninle niyet tuta lım?.. Ne niyeti?.. Eğer, kırmızı boyah birinci mevki tramvayı gelirse, ben senden evvel gelin olacağım.. Yok, şayet yeşil boyah ikinci mevki tramvayı gelirse sen benden evvel gelin olacaksın... Peki... Kabul! Bu fıskosu duyan ihtiyarca bir hanım kahkahayı attı: Nafile çocuklar, ikinizin de kısmeti yokmuş!.. Harbiyeden doğru sarı boyah, hususî bir talim arabası geliyordu! İki kişi arasında: Birader, kış yaklaşîyör 'diye gene yüreğim oynuyor.. Neden? Bizim karînîn illeti teper de. Vah, vah, vah.. Romatizma mıi Delilik Âşıkla maşuka arasında: Seni delicesine seviyorum.. Yalan.. Deli ojsan izdivag teklif ederdin! Yetişiyorlar! Komşu hanım, küçük Ahmed'e sordu: Oğlum, sen büyüdüğün za man ne yapacaksın? Ben mi?.. Ben büyüdüğüm zaman, beybabam gibi, her ak • şam eve telefon edeceğim... Ne diye? Hanım, mühim bir iş çıttı. Beni yemeğe beklemeyin, geç gev leceğim, diye!.. Agam eğleniyor Hizmetçi kız, yirmi otuz sofra tabağını üstüste koymuş, öyle götürüyordu.. Hanım çıkıştı: Canım, niçin böyle kazalı işler yapıyorsun?.. Hizmetçi kız, gıdıklanmış gibi fıkırdadı: Şey.. Çocuk eğlensin diye! Âllah, Allah.. Bunda eğle • necek ne var? Aman hanımcığım. ne söyliyorsunuz.. Geçen gün gene böyle götürürken hepsi birden elimden kayıp kırılınca, kücük bey güjmekten az daha katılıyordu! Cezai naktî Küçük Cemal sordu: Büyük baba.. Ne var yavrum? Eğer ben doğmasaydım, sen büyük baba olabilir midin? Hayır, olamazdım.. Eh, mademki benim sayemde büyük baba oldun, öyle ise kumbarama bir lira at bakatun!^ illet Rica ederim beyefendi rahat durunuz.. Hiç üzülmeyin hanunefendi.. Sayenizde çok rahatım!.. Hayır, sinema!