29 Temmuz 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

29 Temmuz 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29Temmur 1932 SON TELGRAFLAD GÜNÜN AKİSLERİ Giinün akisleri 'Cumhariyet Alman Müdafaa Nazırı Ortalığı karıştırdı! Askerî müsavat istiyen nutuk Fransada derin bir endişe ile karşılandı Paris 28 (A.A.) M. Herriot AN manya'mn Paris sefiri M. Fon Hoesch ile uzun uzadıya görüşmüştür. Bu mülâkatın Alman Millî Müdafaa Nazırının son günlerde söylediği nutuk etrafında cereyan ettiği zannedil • mektedir. Paris 28 (A.A.) Havas Ajansından: Gazeteler, Alman Millî Müdafaa Nazırı tarafından irat edilen nutuk hakkında geniş mütaleat dermeyan etmektedir. Bilhassa Temps gazetesi, bu nutkun daha ciddî bir dikkati emreden siyasî bir hareket şümul ve mahiyetini ihtiva etmekte clduğunu söylüyor. Mezkur gazete, Jeneral Fon Schleicher'in kendi oyununu kendisi meydana çıkarmış olduğu bu nutkunda bütün millet için bir ihbat kıymet ve mahiyeti bulunduğu neticesini çıkarıyor. Lozan ve Cenevre konferanılarının ferdasında ve bü • tün dünyanın sulhu tarsin ve itimadı yeniden meydana getirmek için çalıştığı sırada Alman hükumetinin hakikî şefi olan Millî Müdafaa Nazırı, Alman devletinin Ver»ay mua • hedesinin askerî maddelerinin ret ve inkârı ve yeniden silâhlanmak hu • susundaki arzusunu alenen ilân ediyor. Bütün memleket dahilinde oku • nacak olan bu nutkun ihtiva ettiği mana, şimdiye kadar Almanya'mn hüsnü niyet ve samimiyeti hakkında hayal bina edenler tarafından anlaşılacaktır. öâb Iki dünya Bir kaç gün evvel, Boğaziçi'nin Anadolu kıyısında bir gece geçir dim. Buna, ahrette yirmi dört saat te diyebiliriz! Kuzguncuk'tan sonra her is • kele, adeta uhreviler diyarına açılan bir kapıdır. Boğaziçi'nin temel direkleri çürümüç kötürüm yalılarında, kafesleri dökülmiiç harap evlerinde, camları birer ateş Ievha yapan akşam günesinden sonra hiç bir ışık göriilmez. Sanıhr ki, şehrin sırtlarında yerle gök arasına bir adem perdesi çeken selvüer, koyu gölgelerini ihtiyar binalarm üstüne devirmis! Bu dilsiz karanhk içinde görülen ve duyulan iki $ey vardır: Gözleri şeytanî kıvılcımlarla yanıp sönen ürkek kediler ve ma halleden mahelleye uluyan tok sesli köpekler.. Gecenin ilerlemiş bir saatinde, pencereden etrafa baktım: Bütün evler, hiç bir ziya sütunile delinmemiş bâkir karanhk içinde rar şıl mışıl uyuyordu.. Fakat, karşı kıyı, ısıktan eteklerini denize yaymış, altın gözleri hâlâ uyanık, hâlâ gülüyor, hâlâ eğleniyordu... Benim, o anda, Anadolu kıyısından Rumeli kıyısma duyduğum atılmak iştiyakını, diyebilirim ki, bir mezar çatlağından toprağın canlı yüzünü gören bir genç ölü bile duymamıştır! Yunanistan'da Krallık İHEM Bıkmadan, geri gelebilir mi? dinlenmeden,yorulmadan, durmadan.. NALINA MIHI1MAİ ATINA MEKTUPLAR! Intihap hazırlığı başladı, mücadele çok şiddetli olacak Temps ne diyor? Atina temmuz (Hususî) Yazın bu sıcak günlerinde, her tarafta kasvetli bir durgunluk hüküm sürüyor... Sıcaklar, âdeta. sinirleri, diraağları uyuşturuyor. Yalnız siyaset hırs ve faaliyeti bir türlü sükun bulmuyor; siyasî fırkalar ve siyasî zümreler arasındaki kaynaşmalar, kıskançlıklar, gazete münakaşaları kat'iyyen durmuyor. Kısa bir mütareke olsun yapmak istemiyor. Bunun en büyük şahidi: tntihabat hazırlıklarıdır. Yunan teşriî intihabati, önümüzdeki eylulün sonuncu haftasının pazarında icra edilecektir. Fakat intihabat devresine daha hayli za • man var iken fırkaların hayii hu yu, dedikoduları, şimdiden başla mıştır. İçin için ne telâşlar var, ne Umitler beslenmekte, ne entrikalar çevril mektedir!... Hükumetin siyasî vaziyeti pek sağlam olmadığmdan, muhalefet, intihabatin tesriini istemekte, bunun için de çeşit çeşit faaliyetler gös • ermektedir. Hükumet fırkası ise, zemin ve zamanı kendisine müsait görmediği için, efkâri umumiyede bir tahavvüle intizaren her nevi faaliyet ve tezahürden çekinmekte dir. Halbuki, muhalefet fırkaları, bugünkü müsait fırsatı kaçırmamak, zamanla değişen mütelevvin ve hercaî efkâri umumiyenin geçici te veccühünü kajrbetmemek maksa dile siyasî devir seyahatlerine başlamışlardır. Bu seyahatler vc turfanda propagandalar, intihabatin ilk menzilleri mahiyetindedir. Maahaza siyasî nutuklar şimdiden kuIakları tırmalamağa başlamıştır. Bugünlerde, siyasî fırka Hderlerinin irat ettikleri nutuklar, serdeyledikleri fikirler, bize, intihabat kavgasının ne kadar hararetli olacağını göstermektedir. 1926 ve 1928 intihabatında mücadele (Cumhuriyetçiler) le (Krallık taraftarlart) arasında vâki ol • muştu. Fakat bu defa, intihabat meydanında çarpışacak oîanlar (Krallık taraftarları) ile (VenizeIos'çular) dır. Bu defa, (Cumhuri yetçiler) Krallık taraftarlarile Ve nizelos'çular arasında dağılmış bir halde olduklanndan, intihabatta şimdiden kaybetmiş sayılan ve za rarlı çıkacağı muhakkak olaniar bunlardır. Maahaza, şu nokta muhakkak addolunabilir: Muhtelif Cumhuriyet fırkalarının bir araya gelerek müttehit bir cephe teşkil etmeleri üraidi hemen mcvcut değilse de, müntehiplerin en büyük kısmının bugünkü idare lehine rey verecekleri kat'î görünmektedir. Yunan efkâri umumiyesi, muh telif devirlerde yapılan ve (plebisit) mahiyetinde bulunan intihabatta, Cumhuriyet rejimi lehine rey vermiştir. Ancak, efkâri umumiye tenvir ec?ümiyeçek, ve (Halk fırkası) namile ortaya atılanlarm, Kralhğı ihya ve iarfe etmek istedijjleri açıkça izah olunmıyacak olursa halk yanlış bir ! yola sürüklenebilir. Eğer, Halk fır j kası reisi M. Çaldaris, rejim hak kındaki ihtirazî kayıtları kaldıra • cak olursa o zaman, mes'ele tcalmaz. Bu ihtirazî kayıtlar kaldmlma dıkça, diğer muhalefet fırkaları v islerinin, rejim mes'elesinde, hürriyetperver Cumhuriyetçilerle mütesanit olduklarını ilân eylemeîeri lâzım gelecektir. Bu takdirde r> iha lif Cumhuriyetçi fırkalarla M. Çr' daris fırkası arasında teşriki mesai imkânı külliyen münselip olmuş olafilmi gösteren el, sizin iradenizdir. Anliyorsunuz değil mi? « Anlıyorum, ben lise on birinci sınıfa kadar tahsil gördüm. « Baktınız ki perdede, yani şuurunuzda, ona ait hatıraların resicnleri görünmeğe başlıyor; hemen, eliniz, yani iradeniz evvelâ ma kineyi durdursun. Sonra o filim yeri ne başkasını taksın. Yani başka şeyler düşünmeğe çahşınız.. Bu oldukça güçtür, fakat büyük hir gayret sarfederseniz, muvaffak olacağmız muhakkaktır. Gözlerinizi hiç perdeden ayırmayınız, baktmız ki sevgilinizin hayali orada yavaş yavaş belirmeğe başlıyor, meselâ evvelâ başı, 3rüzü, omuzları, askerî elbisesinin yakası ve apoletleri görünüyor, hemen makineyi durdurunuz, olmazsa bulunduğunuz yeri değiştiriniz, büyük hareketler yapınız, meselâ gidip pen cereyi açınız, yahut kapayınız, ağır bir fey kaldınnız... Ve bir hafta bu Harp borçları Romen kabinesi Muhalif ve muvafıklar Waşi ngton ve Paris'te Hükumeti M. Manyu'nun i teşkili muhtemel müzakereler oluyor Bükreş 28 (A.A.) Millî Çiftçi Pari» 28 (A.A.) Hariciye Ne Fırkasınm sabık reisi M. Maniu hu • zaretî, Cemahiri Müttehide sefirinin raya vâsıl olmuştur. Kral mumaileyhi refakatinde M. Norman Armour olöğle yemeğine alıkoymuş ve kendisi duğu halde Basvekil M. Herriot'u zi ile uzun uzadıya görüşmüştür. Siyasî yaret etmiş olduğunu tebliğ ediyor. mehafil bu mülâkata büyük bir e Sefir M. Walter Edge, Cenevre ve hemmiyet atfetmekte ve mülâkat esLausanne konferanslarında îstihsal nasında Kralın M. Maniu'dan müsedilen neticelerden dolayı hissedilmi? takbel kabinenin riyasetini kabul etolan mes'ut intibaatı izhar eylemiştir. mesini talep etmiş olduğu söylenmektedir. M. Herriot, M. Hoover'in muıli Maamafih iyi malumat almakta ohane arzularına mümkün olan tesiri Ian mehafil de M. Maniu'nun bu taleverebilmek için mütekabil bir ihlâs lihniyetile Amerika heyeti murahha bi kabul etmiş olmasından şüphe e • dilmektedir. Hatta mumaileyhin milli sasile birlikte çalışmağa muvaffak çiftçi fırkasınm riyasetini bile deruhde olduğu için beyanı memnuniyet et etmekten imtina edeceği ve mezkur miştir. fırka riyasetinden çekildiği gündenM. Edge, simdiye kadar tahakkuk beri takip etmekten bir an fariğ ol ettirilen esefde, atiyen ikî millet a • madığı müteyekkızane intizar vaziî y 1 <*^ «.ı uu. tesriki •«• »» ! *~ ". •!• min edebilecek mes'ut tesirlerin termektedir. ,,,.„. « gipkâr izlerini müşahede ettiğini beyan eylemistir. Her 3 devlet adamı arasındaki müzakerat 3 çeyrek saatten fazla deBerlin'de bir kaza oldu, vam etmiş ve bundan evvelki tebliğin metni M. Herriot ile M. Edge'nin 2 ölü, 30 yaralı var mütekabil muvafakatlarile tesbit eBerlin 28 (A.A. ) Dün saat dilmiştir. 18,30 a doğru Berlin civarmdaki isVaşington 28 (A.A.) Dün M. tasyonlardan birinde büyük bir kaza Stimson ile M. Mellon arasında vuolmuştur. Strassund'dan gelmekte ve ku bulan uzun mülâkatta harp borçBerlin'e doğru gitmekte olan bir yollarının temas edilen mes'elelerden cu treni, manevra yapmakta olan bir biritini teşkil etmiş bulunduğu söy lokomotif ile müsademe etmiştir. YolIenmektedir. cu treninin sür'ati dolayısile müsa • deme son derece şiddetli olmuştur. M. Mellon Vefington'da Vasington 28 (A.A.) M. Mellon Lokomotif ile dört vagon raylardan çıkmış ve mühim surette hasara uğdün M. Hoover, M. Stimson ve M. ramıştır. Kaza mahalli, acınacak bir Mills ile Avrupa vaziyeti hakkında manzara arzetmektedir. İki kişi ölgörüşmüştür. müş, otuz yolcu yaralanmıştır. YaraMumaileyh, bu mülâkat hakkında Iılar, enkazm altından çıkarılmıştır. Telef olaniar miktarının daha fazla beyanatta bulunmaktan istinkâf etolmasından endişe edilmektedir. miş ve iki, üç hafta sonra Londra'ya Itfaiye efradı iie mülhem polis kuv. avdet ve vazifesine iltihak için vapuvetleri, tahlisiye ameliyelerine istirak ra bineceğini söylemiştir. etmek üzere kaza mahalline gelmişTürk Tarih Cemiyeti bir tir. YUSUF ZİYA Mektep gemisi Kazadan kurtulanlar KiePe getirildiler Kiel 28 (A.A.) Dalgıçlar Niobe Alman mektep gemisinin battığı ma halli dün keşfetmeğe muvaffak ol muşlar, fakat içine girememişlerdir. Henüz teyit edilmiyen bir habere göre dalgıçlar iki ceset çıkarmıslardır. • •' • Facia nasıl oldu? Berlin 28 (A.A.) Dün Baltık denizinde batmış olan Niobe ismindeki mektep gemisi, bütün yelkenler; açılmış olduğu halde normal bir seyir ile yoluna devam ediyordu. Birdenbire çıkan bir rüzgâr yelkenliyi yan yatırmış ve bu esnada direkler kırılmıştır. Bütün lumbar delikleri açık ol duğundan Niobe hemen altüst ol muştur. Mürettebatın ekserisi gövertede bulunuyordu ve orada bir yarış seyrediyorlardı. Kaybolan 69 kişinin hepsi de donanmaya mensup genç bahriye zabit vekilleri idi. Kazadan kurtulanlar dan kırk kişi evvelki gece Kiel'e vâsıl olmuştur. Hepsi de bitkin bir haldedir. caktır. Esasen Çaldaris fırkasile ancak şu iki fırka arasında tesanüt ve teşriki mesai ihtimali vardır: M. Kafandaris'in (Terakkiperver) fırkası ile M. Zaviçanos'un (Terakkiperver ittihadı) fırkası.. Halbuki M Papanastasiyu ve Ceneral Kondilis fırkaları ve M. Mihalakopulos fır • kası M. Venizelos fırkasile Istriki mesaiye karar verdikleri takdirde böyle mühim bir grupun intihabatta galebe çalacağı muhakkak addolunabilir. Her halde M. Çaldaris, rejim ır.eselesi hakkında kat'î beyanatta bulunmadıkça ve lâakal on sene müddetle rejim mes'elcsini rr.evzuu bahsetmiyeceğine dair sağlam teminat vermedikçe, Cumhuriyetçi ve Terakkiperver fırkalardan hiç birinin kendisile birleşmesi ihti mali yoktur. Fakat gariptir ki, M. Çaldaris aranılan te minatı verecek olursa, Krallık ta raftarı olan kendi meslektaşlannı kaybetmeğe mahkum bulunuyor. (Hür fikir fırkası) reisi Ceneral Metexas'ın da siyaset sahnesine avdet edeceği hakkmdnaki şayia tahakkuk etferse mutedillerle Halk fırkası mensuplarının mühim bir kısmının Cenerala rey vermeleri ihtimali galiptir. Şimdiye kadar saydığımız fırkalar, şahsa müstenit siyasî teşekküllerdir. Bunlardan başka prensibe bağh (Çiftçi fırkası) vardır ki intihabatta nisbî usulün tatbiki saye • sinde, ve cidalcu bir heyetî idarenin gayretile, Tesalya, Makedonya ve Trakya'da on beş meb'us çıkarabilir. Netice ne olacak? Rejim kavgatı Tren kazası Intihabata daha iki ay varken, netice hakkında tahminlere girişmek elbette abestir.' Iîele cenup milletlerinin hercailiği, bu gibi tahminleri her zaman altüst eder. Bundan başka intihabatta, bazan son dakikada tahaddüs eden hayırlı veya uğursuz bir hâdise, neticenin tamamen zıt çıkmasına yardım edebilin Her halde (Liberal) fırkanm mevkii son zamanlarda hayli kuvvetlenmiştir. Aylardanberi devam eden şayi • alara rağmen intihabata kadar, hal ve vaziyette bir değişiklik, bir karışıklık olmıyacağı şüphesiz görünü yor. Askerî sınıfın müdahalesi ihtimali gittikçe azalmaktadır. Bu gibi işlere yakından vukufu olan zevatın teminatına nazaran askerî fırka ve darbei hükumet taraftarları arasında da fikir ihtilâfı vardır. Bu da Cumhuriyet rejiminin Iâğvi ve Krallığın ikamesi korkusundan ileri gelmektedir. Zabitlerin ekserisi yeni rejim taraftandır. Krallık taraftarı olan (Halk fıkası) mevkii iktidara gelir gelmez, derhal sabık Kralı tahta geçirmek teşebbüsünde bulunacağı rivçyet olunuyor. .Hatta (Radikal Cumhuriyetçi) lideri, Ceneral Kondilis, merkez tiyatrosunda söylediği bir nutukta zabitanın siyaset işlerine müdahale e>mek niyetinde olmadıklarını bildirmiş ve ilâveten demiştir ki: « Rejim tehliked? olmarfıkça ve şahsî menfaatlerini ihlâl edecek irticaî bir inkılâp vukua gelmedikçe yani intihabat neticesi anlaşılma dıkça zabrtlerin keskin kılıçlarını çekmiyecekleri şüphesizdir.» Halbuki muhalifler Venizelos avdet eder etmez, askerî bir hareketin patlak vereceğini söyliyorlar. Yukarıda söylediğimiz gibi, şimdiden tahminlere kalkışmak nabe raevsimdir. Şu cihet şüphesizdir ki, bu seneki intihabat çok hararetli, tecrübeyi yaptıktan sonra bana ge liniz. «Bir hafta sonra, kız ayni pastacıda buluşur, buluşmaz, bana: « Telkininiz hiç fayda ettnedi, dedi. «Bu neticeyi tahmin ettiğim halde: « İmkânı yok! Diye bağırdım. « Emin olunuz, dedi, bütün söylediklerinizi yaptım, faydası olmadı Perdenin üstünde hep ona ait h&tıralar... « Durunuz, dedim, içinizin dikkatini şuurunuza iyice saplıyabilmek için bazı şartlar vardır. Evvelâ haftanız iyi geçmiş olmalıdır. Eğer canı nızı sıkacak başak şelyer olduysa... « Evet, dedi, teyzem hasta id?, ona bakmağa mecburdum, başucunda otururken canım sıkıhyordu ve ötekini düşünmekten kendkrni alamı yordum. « Gördünüz mü? Elbette bir sebep olacak. Yoksa ben reçetemin iyiliğinden eminim. tntihabat ve zabitler On sene geri gidiniz, cDumlupınar» civarında Adatepe mıntakasındaki harp meydanını gözlerinizin önüne getiriniz. Kızıltaş deresinde akan kızıl kanların üstüne kızıl ziyalarını dökerek batan kızıl bir güneş... ötede beride yükselen kızıl dumanlar ve alevler... Türk süngülerinden ve mızraklarından kızıl kanlar ıızı. yor... Türk toplarınm ve tüfekle rinin kızgın namlılan son mermile rini atıyor... Hücum naraları ile top tarakala rının boğuk akisleri kesildikten sonra yarahlann miltisi, can çekişenlerin hmlhsı, ölülerin sükutu arasında bir ses yükesliyor: « Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri!» Ve yarasmdan akan kanı dmmeden, alnından sızan teri kurumadan, namlılarınm kızgınhğı soğumadan, beş günlük, hayır, on senelik harp yorgunluğu geçmeden ordular tekrar ileriye atılıyor; Akdeniz'in mavi sularma doğru... Bu, ilâhî bir savlettir ki önünde ne düşman, ne mesafe, ne zaman duramıyor. Türk ördusu, artık bir şimşek olmuştur. Dumlupmar'da çakan bu şimşek, bir anda, Akdeniz kıyı Iarına düşen bir yıldırım oluyqr. Baş kumandanın: İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri! Kumandası bir haftada tahakkuk etmiş bulunuyordu. O zaman, herkec birbirine sortnuştu: tlk hedef Akdeniz'di; ikinci he def neresi olacakiır? Bu suali, yalnız Türk'ler değü; o zaman, tarihin kaydetmediği zamanlardanberi yaşıyan bir ırk imha edilebilir zannederek Türk'ü yok etmeğe çahşan gafil düşraanlar da, endişe ve telâşla sormuşlardı. Acaba Mustafa Kemal'in Türk ordularına göstereceği ikinci hedef neresi ola • cak? O zaman, ikinci hedefi dost düşman herkes kendi zekâsına ve dü • şüncesine göre bulmağa çalıştı. tsmet Paşa Hazretlermin AsAcara'dan tzmıVe hareket ettiği günde, başka bir sütunda yazdığim bir ya zıda da söylediğim grbi, (ikinci Jıedef, teceddüt ve medeniyet idi. Fakat, o zaman, hiç birimiz büyük başın içinde tebellür eden bu çok büyük hedefleri görememiştik. Basvekil Paşa Hazretleri İzmir'de Gazi'nin Akdeniz'i hedef gösterme sindeki sebeplerî ne güzel aniatti. tlk hedef Türk ordularına gösterilen Akdeniz'di, ikinci hedef Türk milletîne gösterilen teceddüt ve medeniyet oldu. Şimdi Akdeniz'în kenarmda, şahlanmış atının üstünde fevkalbeşer bir mevcudiyet halinde yükselen Büyük Gazi'nin tunç eli, Türk milletine ikinci hedefi gösteriyor. Bu ebedî hedefe giden yolda, on sene evvel Türk ordularmın gösterdiği mucizevî sür'atle yürümeliyiz; bıkmadan. yorulmadan, dinlenmeden, durmadan... Soyguncu şaki kaçtı Bursa 28 (Hususî) Ahi dağı soyguncularından Hüseyin, Balıke sir'de yakalanarak Bursa'ya geti rilirken Susığırlık civarında üç metrelik bir köprüden suya atılarak kaçmıştır. Musa. Cumhuriyet A bone • şeraiti • Senelik Alü ayhk Üç aylık Bir ayhk Türkiye için Haric. için Içtima yapıyor Ankara 18 (Telefonla) Bir a ğustosta Türk tarihi tetkik cemiyeti İstanbuTda umumî bir içtima aktedecek ve yaztlması takarrür eden büyük tarih kitabıran plârunı tetkik ve münakasa edecektir. Reşit GtJip Bey bir kaç gündenberi rah&tsız idi, birayi tedavi cu mart«3:ye İstanbul'a gidecek ve cemi yetin mecaisine istirak edecektir. Iztnir Rıhtım şirketi Satın ahnıyor Elim hir zıya Usakizade ailesinın genç ve güzide evlâdı Miincü Uşaki Beyin evvelki günkü üfulü hazini münasebetile gerek aile dostlannın ve gerekse şahsî ehibbasının cenaze merasiminde hazır bulunmak üzere 29 temmuz 1932 cuma günü saat 12 de Bebek camii şerifine teşrifleri, kemali teessüvle beyan ve rica olunur. Ankira 28 îzmir Rıhtım şirketioin satın a' nmasına Heyeti Vekilece ka rar verimrçtir. Yakında hissedarların mümessi'i Paris'ten gelecek, bu husustaki mukav^îe irrzalanacaktır. Muba yaa iş:, cereyan »hnekte olan adlî ta • kibatın devamma mârıi olmıyacakhr. Kararii'tınlai mubayaa bedeli 20 senede ödenecektir. 1400 Kr. 2700 Kr. 750 1450 400 800 150 Yoktur şiddetli ve meraklı olacaktır. Neticede, her şeyin Türk şairinin şu sözlerinde karar kıla.caâını düşünmekte hata olmasa gerektn . Âlem gene ol âlem, devran gene ol devran!... P. V. Fakat, on gün sonra kendisinden aldığım bir mektupta sevgilisinin hayalile mücadelesinde muvaffak ol • duğunu ve böyle giderse tamamile galebe ümit ettiğini haber veriyor, bana teşekkür ediyordu. Bu kada rını kâfi buldum ve bir daha kendisini görmedim. İki sene sonra gön derdiği bir mektup, bana, sevgiliyi ta. mamile unuttuğunu ve başka birile evlendiğmi bildirmişti. «Belki size bir roman mevzuu vererek zahmetinizi ödemiş olabilirim!» diyordu. Bir mektupla saadetini tebrik etmekten başka bir şey yapmadım. Tüccar dostumun kısık sesli bir gülüşle bana ima etmek istediği noktaya cevap vermek için kendisine döndüm: Mabadi var CUMHURlYET'in edebî tefrikatı: 14 Bir Tereddüdün Romanı Peyami Safa Teyze hanım yok. Artık onu bultnak imkânsız. Fotoğraf ta çekilemez. OIdukça yorulmuşlar da. Genç tıbbiyeli pralarda bir dişçi arkadaşının mua yenehanesinden alayı daha rahat seyretmek mümkün olduğunu söyler ve kızı oraya götürür. Ve nihayet bütün alaylar, filânlar ve muayene haneye ayni maksatla gelen kala balıklar dağıldıktan sonra, dişçi de genç tıbbiyeliyi ve kızı orada yalnız bırakır. \ «Vakit akşam. Hava kararır. Genç tıbbiyeli elektrikleri yakmaz ve kızm bazı arzularını tahrik hususunda karanlığın tesirine bir şişe konyak ta inzimam eder. Netice, ekseriya ol'duğu gibidir: Aşk teminatı, izdivaç vaitleri. AIU ay •jnemalartfa ve Ada çamları altında sevişmeler. Nihayet genç tıbbiyelnin ortadan kayboluşu. «Aradan yedi ay geçtiği halde, bu hanım kız, aldatıcı sevgilisini unutamamıştır. Her gece ağlıyor. (Bunu söylerken de gözleri yaşarıyordu.) On bir kilo kaybetmiş. (Isabet, çünkü viicudü tatn karar görünüyordu.) Kendisine bir dalgınlık ve unutkanlık gelmiş. (Belli, çünkü mendil almağı bile unutmuştu.) Velhasıl, bana soruyor bu zavallı hanım kız, ne yapmalı ki onu düşünmekten kurtulsun, artık onu hiç hatırına getirmesin, onu sevmesin? «Evvelâ, kendisine anlatmağa çalıştım ki bu türlü hastalıkların muayyen bir tedavisi yoktur; eğer sulfata gibi hummayı çabuk geçiren bir ilâcı ol saydı, kendisi bana kadar gelmezdi, çünkü bu maruf ilâcı ona başkaları tavsiye ederlerdi. Bundan anlamaiı dır ki oldukça ağır bir vaziyet vardır ve izalesi epey uzunca bir zamana bağlıdır. Büyük bir gayret lâzım olduğunu anlattım. «Genç kız içinde gizlenen cümleyi bir kelime ile anlatmak için yaşlı gözlerini açarak: « Hazırım! Diye bağırdı. «Fakat ona ne tavsiye edebilirdim? Ben Avrupa'nın püriten papazlarile rekabet eden ruhiyat büyücülerin den değildim; Freud gibi kiliselerdeki îtiraf mahalleri yerine kliniği ikame eden bir doktorun usullerini kullanamazdım; fakat hastanm irade sine istinat eden bir telkinden fayda gelebileceğini umarak, ona şöyle bir tavsiyede bulundum: € Onu unutmak istiyor musunuz? Bu dakikadan itibaren şuurunuzu, anlıyor musunuz, şuurunuzu bir sine,na perdesi farzediniz ve gene farzediniz ki makineyi çeviren ve perdede

Bu sayıdan diğer sayfalar: