2o lemmuı 1932 Cumfcarlyet •SrON: GÜNÜN AKSLERı Çarşaf Ne bir boksör yumruğuna, ne bir pehlivan bazusuna malik olımyan kadmın, bütün erkek iradeleri yenen dişi kuvveti nere den geliyor? Kirpiklerin karanlık halesi içinde yıldızlanan bir çift göz, kızıl bir tebessümle yanan ateş dudaklar, yaz denizinde yıkan mış ve temmuz güneşinde kızarmış sıcak bir vücut... Şüphe yok ki, bunlar, tayyarelerîn motörlerini durduran esrarengiz şua, insanların nefeslerini tıkıyan ze« hirli gaz nev'inden birer korkunç silâhtır... Fakat, kadın cazibesînîn eh tehlikelisini dün keşfettim; Siyah çarşaf! Çarşaf içinde kadın, en sağ lam sinirlerin çelik zembereklerini gevşeten bir kudret oiuyor... Anatole France, bir eserinde: (Hıristiyanlığın kadına ettiği en biiyük iyilik, onu örtmesidir) der... Ne doğru! Çarşaf ve peçeyi atan kadın, dişleri ve tırnakları söküimü? carhbazhane aslanından farksız bir mahluk oldu... Artık onunla pervasızca oynıyabiliyoruz! Dün, tramvayda gördüğüm tîyah çarşafh taze karşısında, ecdadımızın, evlerinde dörî zevce ve bir kaç cariye bulundurma • larına ilk defa hak verditn! Kadına, siyah yapraklar ara sma saklanrnış beyaz ve lezzetli bir memnu meyva manzarası veren çarşaf, muhakkak ki bir iffet örtüsü değildir... Dikkat ediniz: Evvel zamanin sokak zamparalan, peçeler açıldıktan ve çarşaf lar çıktıktan sonra kayboldular. Meğer eski İstanbul sokaklarında atılan sözler, atılan mektuplar, atılan çimdikler, kadına değil» çarşaf a imiş! fstatistikler tetkik edilsin, çafşaf ve peçe kalktıktan sonra, muhakkak ki fuhuş azalmıştır. YUSUF ZİYA SAN'AT VE EDEBlYAT Dumer'in katiii, başını Giyotinden kurtardıl Akıl doktorları maznunun timarhatıe lik olduğunu söylüyoriar Paris 27 (A.A.) Dünkü celsede, emrazı akliye mütehassıslarır.dan birisi müteveffa Reisicumhur Dou • mer'in katilinin ne megaloman ne de itisafî bir manyak olmadığını beyan etmiş, merkumun ef'al ve harekâ tınd'an tamamen mes'ul bir mütekebbir tip olduğunu söylemiştir. Gorgouloff, bu mütehassısı tababet kıskançlığı ile itham etmiş, bu zat, bir tabip değil bir jandarmadır, Idemiştir. Diğer iki resmî mütehassıs birinci mütehassısm beyanatına müşa.ıih îfadatta bulunmuşlardır. Bundan sonra Seine eyaleti bi marhaneleri emrazi aklive mütehassıs! ve tnüdafaa tarafmdan davet edilmiş olan Dr. Logre, resmî müte hassısların raporlarım tenkit eylemiş ve «bir hastanın aksülâmelleri malum bulundukça onu muayenc etmek lüzumsuzdur. Gorgoulcff, gayritabiî Ve tababeti adliyenin birer cerihası blan yarı mecnun tesmiye edilen mahluklar meyanına dahildir. Eğer. ben şahsen merkumu muayene ?de fcek mevkide olsaydım zannederim ki «fikri tenkit noksanlığı, efkâri vaf iye, yüksek tekebbür, muazzam bir megalomani, tehlikel; bir mahluk» olduğunn «öyliyerek böyle bir ehliyetBİzlik vesikası ile derhal kendisini tifnarhaneye sevkederdim» demiştir. Bu sırada Gorgouloff ayağa kalkmış ve saçma tapan baıı sözler sbylemiştir. Müdafaa vekili «susunuz. doktoru »özlerini töylemeğe bırakınız, o sizi kurtarıyor» diye Iıağırmıstır. Kezalik müdafaa tarafmdan celbettirilen Dr. Toulouce da şunları söylemiştir: «Bir fikir edinmeğe çalıştım, fakat Tnuvaffak olamadım.» Müdafaa tarafı doktorun fikir lerini söylemesinde ısrar ettiğinden tnumaileyh te «müttehemi muayene etrrtek lâzım Kelird>i> demiştir. Müdafaanın ÜÇÜJJCÜ mütehassısı ölan Dr. Lograine, doktor Logre'un ifadatına müşabih beyanatta bulunmuştur. «Gorgouloff, hakikî biı nezfi îdimağiye müptelâ, düşünebilen ve nesaplıyabilen bir manyaktır. Çünkii Rusya ile bolşej,'iklik hakkında pek çok şeyler yazmıştır. Bolşevizm a» San'at ve sür'at PEYAMt SAFA Fennî sür'atin artması nlsbetinde Diyorlar ki sür'at asrındayız, kaybedilecek vaktimiz yoktur; bize açık, san'atın vezni ağırlaşıyor. Bu da pek tabiî bir şey. Çünkü bu sür'at zekâsade, veciz, kolay anlaşıhr san'at mızın mahsuludür ve biiyük bir mereserleri lâzımdır: Ufak ciltlere sığdırılmış romanlar ve şiir mecmuaları. haie ifade eder. Tayyarelerin sür'atile beraber zekâlarımızm da hızı Otomobil gibi hızlı giden, tayyare artmıştır. Bu yeni fikir hamlesini dogibi uçan, elektrik gibi seyyal bir üsyuracak eserlerin besleyici, özlü ve lupla yazılmış yazılar. hazmı biraz güç maddelerden yapılBu mülâhazayı sabah gazetele mış olması lâzım gelir. Evet, otomorinden birinin san'at sahifesinde de gördük. Muharrir daha ileri gidiyor, bilin sür'atile beraber artan sür'ati intikalimizin basit metinlerdeki ipbugünkü Avrupa edebiyatının böyle tidaî malzemeye lâkayt kalmasından bafif ve basit bir hale geldiğini iddia daha tabiî ne vardır? Zekâlarımızm ediyor. bu yeni hızı, aşılacak biiyük tefekŞüphesiz, varlığımızı teşkil eden kür mesafeleri aradığı için bugünün nusurlar ve hâdiseler birbirlerine edebî eserleri, vakit kazandıran bir bağlı oldukları için, fennî keşiflerle kısalığa ve kuruluğa değil, müreksan'at eserleri arasında esaslı bir akep ve ağır bir koyuluğa gidiyorlar. lâka ve münasebet vardtr. Maden Edebiyat ta yüksek riyaziyat gibi kömürünün keşfile bir muharririn ancak mütehassısların anhyacağı bir üslubu arasında da böyle bir münaifade haline gelmektedir. Nitekim sebet tesis etmek, fantezi veya safsata nevinden bir fikir sayılmaz. An bugünün musikisini ve resmini anlıyabilmek için de adeta meslekî bir cak, fennin bize getirdiği sür'at, o itiyat yekunu, hususî bir idman sasabah gazetesi muharririnin tahminine tamamile zıt bir san'at ve estetik hibi olmak lâzımdır. Bugünkü edebiyatta bize, nisbedoğurmuştur. BugUnkU Avrupa edeten sade görünen metinler bile sürekli biyatı, o muharririn zannettiği gibi zihnî ameliyelerin süzgün bir hulâhaxmı kolay, sade suya ve hafif bir manca değildir. Bilâkis, felsefenin ve sasından başka bir şey değildir. Müfekkirede bin defa evrilip çevrildikilmin bir mütemmimi gibi ağır tah ten sonra nihaî şeklini alan sade bir Iillerle ve mülâhazalarla yüklüdür. cümlenin muhtevasına nüfuz edebilHatta bugünün romanı, Bergson'un memiz için bizim de muharrir kadar felsef! bir eserinden daha ziyade zihnî ceht sarfetmemiz ve ayni tehazmı güç ve zek&yı ince bir faalifekkür haddelerinden geçmemiz lâyete davet eden ağır ve özlü madzım gelir. delerden yapılıyor; çünkü bugün biraz daha anlaşılmıştır ki romancıKaybedecek vakti olmadığı için nın rolü, her hangi bir macerayı terdüşünerek okumaktan kaçan ve kotibe sokarak bize anlatmaktan ibaret lay, basit, kısa metinler arıyan serdeğil, belki de hâdiselerin maverasemler, fennin ilerleraesi ve sür'atin sına saklanan gizli aiâkaları sezmek artması nisbetinde azalıyor. Bunun ve kendine göre izah etmektir. Bir en büyük delili, bir asır evveline nataraftan aşırı bir tahlile, öte taraftan zaran kitap tirajlarının ve çeşitle da koyu bir terkibe giden bugünün rinin hayret vericî bir tarzda çoğaldUnya edebiyatı kolaylıktan ve ba • ması ve medenî milletlerde okuma sitlikten çok uzaktadır. Garp meş iptilisının yüzde yüze yaklaşan bir hurlarının isimlerini sıralamak pek umumiyetle yayılmasıdır. Medenî te zevkime giden bir şey olmamakla milletler, nakil vasıtalarının sür'a beraber, burada, Marcel Proust, Antmden kazandıkları vakti okumağa dre Gide, Paul Valery, Tomas Mann, ve düşünmeğe hasrediyorlar. Zira Virginia Wolf gibi muharrirleri ha» fennin temin ettiği bu sür'at, hayatın tırlatmağa mecbur oluyorum. Bun maddî ve müşahhas alâkalanndan kur. Iarm eserlerîni anlamak için darültulmak ve biraz daha fazla düşünfiinuTi tahsili fevkinde umumî bir kül meğe vakit bulmak istiyen insan zetür şarttır. Yirminci asırda muharrir kâsından doğmuştur; gayesi değilse değil, karî olmak bile o meslektabile neticesi bîze vakit kazandırmak şımın zannettiğinden çok daha ğUç oiuyor. Umumî zan hilâfına, en çok bir şey: Dünyanın bütün fikir cereboş zamanları olanlar yirminci asır yanlarına ve onların seyirlerine, teinsanlarıdır ve en meşgul adamın kâmüllerine vâkıf olmıyan bir msan, ağzında bile «vaktim yok» sozü doğb«ynelmilel şöhretlerden hiç birinin rudan ziyade yalana yakındır. eserini okuyamaz. İHEM NALJNA MIHIIMA Sivrisinek mücadelesinej dair Bir kaç gün evvel bizim gazetede Anadolu yakasında yapılan sivrisinek mücadelesinin gevşetildiğinden ve bunda bazı köşk sahiplerinîn de kabahati olduğundan bâhis bir fıkra vardı. Mücadelenin gevşeyip gevşemediğini bilmiyorum; fakat Erenkö yü'nde oturduğum için sivrisineklerin geçen seneye nisbetle bu sene biraz daha fazla olduğunu götü • yorum. Cumhuriyet'te çıkan bu yazı, Anadolu semtinde oturan ve s'rniti neklerin çoğalmasından müşteki bulunan halkın hoşuna gitti. Çünkü bir hakikate tercüman oluyordu. Dün, tstanbul Sıtma mücadele riyasetinden o yazıyı tekzip etmek istiyen bir mektup aldik: «Mücadele her zamanki kadar muvaffakiyetinde devam ile haldtn emin vaziyette hâkimdir.D Şeklinde garip bir cümle ile biten bu mektupta, halkı ısıran haşaratın sivrisinek cfeğil; tatarcık, karasinek ve saire olduğu ima edilmek isteniliyor. Bu iddia, bana, Nasrettin Hocanın buraya yazmaktan teeddüp ettiğim bir hikâyesini hatırlattı. Haydi, Göztepe, Erenköy ve civarı halkını dağlıyan hayvanatın ısırıkları, öteki haşaratın ısırıklarına benzesin, ya sivrisineğin ısırmasından daha müziç olan sazına ne diyeHm? Onu da radyo veya gramofon diye mi tevil edelim? I Ieyhinde serdettiği evamire «evamiri ilâhiye» ismini vermiştr. Müttehem bu sırada tekrar ayağa kalkmış ve yenirfen anlaşılmaz baz> sözler telâffuz etmiştir. Müdafaa vekili kendisini susturmakta adeta zahmet çekmiştir. Gorgouloff'un müdafii bundan sonra mahkemeye bugünkü celsede irat edeceği su^ller meyanında jüri heyetine hitaben soracağı «Gorgouloff de. li midir?» sualinin de mevcut bulunduğunu ihbar eylemiştir. Bunu müteakıp celseye bitam verilmiştir. Bugün müttehemin zevcesi Madam Gorgouloff dinlenecek, iddia ve müdafaa yapılacak ve mahke menin kararı tefhim edilecektir. Möddeiumumî idam istedi Paris 27 (A.A.) Görgouîoff'un muhakemesi esnasında karısr da ağlıyarak ve parmakhğa sarılarak şahitlik etmiştir. Bu esnada Gorgouloff ayağa kalkmış ve «beni affet, Anna» diye bağırmıştır. Madam Gorgouloff kocasmın kendisine karsı çok iyi muamelede bulunduğunu, fakat suikastten 15 gün kadar evvel halinde bir tuhaflık ve başkalık görüldüğünü ve Habeşistan'a gitmek arzusunu izhar ettiğini söylemiştir. M. Gorgouloff, suikastten bir kaç gün evvel kocasmın sinemalardan birinde gösterilen bir filimde M. Doumer'i alkifladığını beyan etmiş, yere diz çökmüş ve ellerini birbirine kavuşturmuş olduğu halde gerek ko • cası ve gerek çocuğu için merhamet talep etmiştir. Gorgoulof şahitlere çıkısıp söv meğe başlayınca Madam Gorgouloff «dostum sen çıldırmışsın* diye ya vaş sesle mırıldanmıştır. Bundan sonra müddeiumumî iddianamesini okumuştur. Müddeiumumî Gorgouloff'u bir bolşevik olarak tanımamış, fakat onu müteammij bir katîl suretinde tasvîr etmiştir. Müddeiumumî akıl hastalıkları mütahas , sıslarının raporlarına istinat ederek Görgouîoff'un deli olmadığmj, ancak temarüz ettiğini sBylemiştir. Müddeiumumî iddîanamesinin sonunda Görgouîoff'un idamını talep etmiştir. ~ Hicaz isyanı Genişliyor Ingiliz'ler şimalî Hicaz'i işgal mi ediyorlar ? Şükrü Kaya Bey Ankara 26 Dahiüye Vekîl! Şükrü Kaya Bey yakında tedavi için Avrupa'ya gidecekvir. Şükrü Kaya Beyin hareketinden evvel bir kaç gün için buraya gelmesi muhtemeldir. mimırııınillllllülllllllltlült1 lllılâllHllllllllllllllltl"!»!"""111""1" Vize muamelâtı Buğday kararnamesi Tamim edilecek Ankara 27 (Telefonla) 3uğday kararnamesinin yarm tasdikten gelmesi bekleniyor. Kararname hük • münce Ziraat Vekâleti etraflı bir rakama müstenil bir tebliğ hazırlıyarak matbuata verecek, bu suretle kararname her tarafa tamim edilecektir. t Bir Âlman mektep lAlmanya askerî Gemisi battı Müsavat istiyor! Altmış dokuz bahriye talebesi boğuldu Berlin 27 (A.A.) Niobe isminideki Alman mektep gemisinin uğ ramış olduğu kaza, 69 kişinin ölümüne sebebiyet vermiştir. Bahriye idaresi memurları, gemi rakiplerinin hepsinin de dalgalar arasında telef olduğunu ilâve eylemektedir. Kaza dün saat 15 ile 16 arasında vuku bulmuştur. Gemi, Baltık de • nizinde müthiş bir fırtına netice • sinde bir iki dakika içinde batmıştır. Tahlisiye ameliyesine faaliyetle 'devam edilmektedir. Kiel ve Koe nigsberg kruvazörleri ile bir çok cüzütamlar kaza mahalline gitmiş lerdir. Son haberlere göre kaptan Ruhfu»s, kazadan kurtulanlar arasındadır. Niobe'nin mürettebatı 100 kadar blup 6 »ı zabit ve 50 si staj görmekte olan zabit namzedi idi. Jeneral Şlâyher şedit bir nutuk söyledi Berlin 27 (A.A.) Mikrofon önünde bir nutuk söyliyen Ceneral Von Schleiecher, ezcümle demiştir ki: Son haf talar zarf ında kendilerinin demokrasiye mensup oldukla • rını iddia eden ve fakat vaziyetleri icap eylediği takdirde hemen süngü kuvvetine müracaat etmeğe koşan politikaeılara nazaran daha az askerce hareket ettim. Bundan sonra sozü, Aîmanya'nm emnü selâmeti mes'elesine nakleden Ceneral demiştir ki: Almanya'nın emnü selâmetîni te. min için iki çare vardır: Ya komşularımız Versay muahedesinin Al manya'yı mecbur ettiği nisbet dahiHnde silâhlarından tecerrüt etmeli ve yahut Almanya, memleketin emnü selâmetini bir dereceye kadar te Ankara 27 (Telefonla) Türk konsolosu bulunmıyan memleketlerden gelen eçnebi sefaînin dost hükumetler konsolosları tarafmdan yapılan vizenin muteber addedilmesi ve konsolosluk harcının da gümrüklerce istifası hakkındaki kararname tasdika iktiran etmiştir. Yeni nufus U. Mödürö Ankara 26 Yozgat Valisi Ali Galip Bey Nüfus Umum Müdürlü • ğüne, Nüfus Umum MüdUrü Akif Bey Antep Valîlîğine tayîn edilmislerdir. min için ordusunu yeniden tensik eylemelidir. Von Schleîcher, Almanya'nın hukuk müsavatının tanmmasından imtinada rfevam edildiği takdirde ikinci şıkkı ihtiyar edeceğine şüphe etmemektedlr. BükreşIstanbul yolunda Kaza geçiren tayyare Bükrec 27 (A.A.) Dün anzaya uğrıyan İstanbul Bükre* tayyaretinin yolcuları otomobille buraya muvasalat etmişlerdir. Yolcular tayyarenin ilk defa rüzgâr sebebile buraya indiğini ve iki saat sonra tekrar hareket ettiğini ve fakat motörün bozulması üzerine ikinci defa olarak inmeğe mecbur kaldığını sÖylemislerdir. RusLeh misakı imzalandı Hitter'cilerle komünistlerin musademesi Essen 27 (A.A.) Hitler'cilerle komünistler arasında Essen yakınında kâin Katernberg'de şiddetli bir musademe olmuş ve tüfek ateçi teati edilmiştir. Bir Hitler'ci ağır surette yaralanmıştır. Bir çok komünist tevkif edilmistir. okuyor, kim okuyacak bunu? Ve için. den ne cevap verecek? Her ne olursa olsun ben bu cevabı asla öğrene miyeceğim. Karilerden bazıları mektupla bu karanhkları yırtmağa çalışırlar. Fakat bu kadarcığın ne eheramiyeti var? Bazıları hayatlarımn bir roman haline getirilmesini isterler; kendilerine fevkalâde görünen sergüzeştlerinin fazla beşerî olmaktan gelen adiliğini hissetmezler. Bir mecliste, her romancıdan, mesleğine ait bazı fıkralar anlatması beklendiği için, etrafta uyanan umumî arzuya tâbi olarak başımdan geçen bir hikâye naklettim: Bir gün, dedim, kadın imzalı bir mektup aldım. Büyük bir aşk buhranı geçirdiğini yazan bu hanım, benim ruhî mes'elelerde bir müte hassıs olduğumu farzetıniş. Gizli bir adres veriyor, oraya bir mektup yazarak randevü tayin etmemi istiyor. Macerasını anlatacak. Merak ettim. Beşiktaş'ta oturan bu kadını, Kara köy'de ve tramvayın durduğu y«r Moskova 27 (Hu. Mu.) Uzun müzakerattan sonra Rusya Polonya ademi tecavüz misakı dün gece imzalandı. tki memleket arasında teslihat rekabeti kalkacaktır. KudUs ve Hayfa'dan verilen haberlere göre Hicaz isyanı büyümüştür. Kral Hüseyin zamanmd'a menfi olan Belli aşireti rehiŞeyK ibni Rifade kör olmasına rağmen harekâtı idare efmektedir. Hicaz'da iki sePEYAMl SAFA nedir devam eden kuraklığm hay vanatı mahvetmesi, aşiretler aidatı ile memur ve asker maaşlarının veİran Hariciye Nazırı rilememesi halkı memnuniyetsizliğe Ankara'ya geliyor sevketmîş, Kral İbnissuut müşkül vaziyete düşmüştür. Ankara 27 Hariciye Veküi Tevtbni Rifade kuvvetleri arasında fik Rüştü Bey İran Hariciye Nazırı Huveytat ve Amram kabîlelerile Şeyh Fürugi Hanla Saray Nazırı Timurtaş Mahmut Ebu Dakika'nın adamlan Hanı Cumhuriyet bayramında bu vardır. Eğer Şamtnar kabilesi Je i«lunmak üzere Ankara'ya davet etyana iştirak ederse cenup aşiretleri miştir. tkisinin beraber Tahran'dan kâmilen iltihak edecektir. ayrılmalari mümkün olmadığından Vehabi hükumetinin gönderdiği Fürugi Han daveti maalmemnuniye on tanktan üçü asiler tarafmdan tahkabul etmiştir. 29 teşrinievvelde Anrip edilmiş, yedîsi ricata mecbur kalkara'da bulunacaktır. mıştır. Hükumet kuvvetleri Ziya kalesine iltica etmiştir. Asîler kaleyi M. Venizelos istirahat içir çevirmiş, tbni Rifade'nin oğlu Şeyh Yasin'in hücumu akim kalmıştır. Yalova'ya gelemiyor Hayfa'dan verilen bir haber de tnAtina 26 Tedavi için Fransa'da giliz kuvvetlerinin şimalî Hicatı, bulunan Başvekil M. Venizelos ya Akabe'yi işgal ederek buraya bir kında buraya evdet edecektir. Başİngiliz vali tayin edildiği merkezînvekil, yeni intihabat yaklaştığı için dedir. Her halde Hicaz çok dağda istirahat etmek üzere gideceği Ya ğalı bir vaziyet içinde bulunuyor. lova seyahatinden vaz geçmiştir. M. Venizelos eski dbstu tşmet Paşa ile bir kaç hafta geçiremiyeceğinden çok müteessir olduğunu söylemiştir. Rus sanayiinde Moskova 27 (Hu. Mu.) Son emirname üzerine şirketlere iştirak edecek san'atkâr miktarının üç mil • yonu bulacağı tahmin ediliyor. deki bir pastacıya davet ettim. Vaktinde gelmedi. Hemen dükkândan çıktım ve durmak üzere bulunan bir tramvayın ön taraf ına göz attım. Vatm*nın yanında sarışın bir kız, pastacının vitrinine dikkatle bakıyordu. İner inmez yanına gittim ve kendimi tanıttım. Yürüdük. Onu başka bir pastacıya götürdüm ve üçüncü katta, itiraf lara oldukça müsait bir saionda, karşı karşıya oturduk. Ancak on se kiz yaşlarında vardı ve kendisini bakışlarımın istibdadından mümkün mertebe kurtarmağa çalıştığım halde kızarmaktan kendini alamıyordu. Göğsünün büyük hareketlerle inip kalktığını ve rahat nefes alamadığını görüyordum. Bu heyecanına bir ni hayet vermek için hemen mevzua girdim: « Sizi dinliyorum, dedim, sıkılmayınız, anlatınız. cDerin bir nefesle göğsü şişti, o • muzları yukarı kalktı, boynunun damarları kabardı ve yüzü iyice kızardı. Bir tayyareci daha Bahrimuhiti geçti A bone • şeraiti • Senelik Altı aylık Cç aylık Bir aylık Türkiye için Hariç için 2700 Kr. 1450 800 Yoktur Monteral 27 (A.A.) Gröenland ve Labrador'da karaya inmek sure tile Atlas denizini aşan Von Ronau buraya muvasalat etmiştir. Gözlerimi önüme indirince tahmin ettiğim şey olmuştu: Hıçkırıyordu. «Mendilini aradı ve bulamadı. O na kendi mendilimi verdim ve göz • lerini sildi. Masamıza yaklaşan garson kız, bana, «zavallıyı niçin ağlatıyorsun?» Diyen ve tekdirler fışkıran bir gözle bakıyordu. O uzaklaş tıktan sonra ben kıza doğru iğildim ve rica ile emri birleştiren bence telkin için en müsait formül budur bir sesle: « Haydi, dedim, anlatınız, açılırsınız. «Ve tereddütlerini dağıtmak için telkinimi tamamlıyan sabit bakışlarla, bir kaç kere tekrar ettim: « Haydi, açılırsınız, anlatınız, haydi, anlatınız! «Ve anlattı: Bostancı'da mi, nerede, bir gün, trenyolu üstünde, arka daşlarından birile, yorgun ve dalgın, yürüyormuş. Birdenbire gayet kuv velti iki kol, onu arkasından ve be linden yakalar, havaya kaldırır ve 1400 750 400 150 Kr. CUMHURİYET'in edebî tefrikaat: 13 Bir Tereddüdün Roman Peyami Safo Beğenîyor cnusunuz? Gülerek: Hayır! dedi. Bir bakıma bu cevabın tamamile aksini kabul etmek, çünkü bir genç kızın nezaketinden bu korkunç tenkidi beklememek lâzımdı; fakat benim böyle düşüneceğimi bilerek hakikati iki zıt ihtitnal içinde saklamış olmak isetmesi de mümkündü. Bir gece evvel sabahlamış olmak yüzünden böyle bir şüpheyi yüklenmiyecek kadar yorgun olan tecessüsüm kaçtı ye yeni işaretlerin zuhuruna kadar mes'elenin hallini başka bir zamana bıraktı. Fakat Muallâ Hanım dedi ki: Son kitabınızı okuyorum. Hayatını yazdığınız adam «iz Otelde o buhranı siz mi geçirdiniz? Evet. Gülümsedi ve beni yeni şüphelere düşüren bir duygusunu gizlemek ister gibi gözlerini önüne dikti: Memnun oldum, dedi, hayattasınız, yirmi sahife okuduğum halde ölümden kurtulup kurtulmadığınızı anlamamıştım. Tebessümünü iade ettim ve mevzuun fantezi tarafını alarak dedim ki: Ne iyi. Sizi tanıdıktan sonra, hep karanhkta kalan ve benim için meçhul binlerce kari arasından bir ta. nesinin daha yüzü aydınlandı.Ben yazı yazarken, nereye ve kime gön • dereceğimi bilmediğim, adresi meçhul bir mektup yazar gibi oluyorum. Kim yolun üstünden kenare çeker. Arkasına dönüp bakınca, evvelâ bütün sür'at ve mehabetile yaklaşan treni, sonra da kendisini ezilmekten kur taran yabancı adamı görür: Resmî elbisesi içinde, askerî Tıbbiye tale besinden bir genç. «Birinci fasıl bu kadar. «Aylar geçer. Refet Paşanın İâ tanbula' geldiği gün. Kız, teyztsile beraber, Karaköy'de ve ezici kaia balıklar araâinda duruyorlar. Aylarca evvel, onu bir tren altında parçalanmaktan kurtaran genç tıbbiyeli yanına yaklaşır. Elinde bir küçük fo toğraf makinesi. « Kıtnıldamayınız, der, resmi nizi çekeceğim! Tıbbiyeli uzaklaşır, fakat o izdiham içinde kızın teyzesi de kaybolur. Fakat fotoğraftan ziyade teyzesine ehemmiyet veren kız, ha!k arasın da onu ararken tekrar genç tıbbiyeliie karşılaşır ve birükte ararlar. Mabadi var